01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAHİFE İKİ CUMHURİYET 22 Mart 1965 ZONGULDAKTA ÇALIŞMA ŞARTLARI Prof. Dr. Cahit TALAS onguldakta Ikl kömür Isçisinln öliimü, isçilerden ve emniyet kuvvetlerinden bazılarının yaralanmalan ile son bulan üzücü olayIar bakkında hislerden ve heyecanlardan nzakIaşmıs olarak serinkanlılıkla düşünraek imkânına şimdi biraz daha fazla malik bulunuyoruz. îleride bu nevi hâdiselerin tekrar vukaunu önlemek için bazı gerçekleri bilmekte ve bu gereeklerin ısığı altında tedbir düsünmek ve bulmakta fayda vardır. Bir kere herkes, umumi efkâr, Parlâmcnto, hükümetler, gendikalar ve isıerenler şu hakikati kabul etmelidirler. Her yerde ve her memleketie mevznata uymıyan, kanunların yasakladığı ve bir çok hallerde işçilerin mensnp olduklan sendikalann da tasvip etmedikleri grevier vuku bulur. Her memlekette bn nevi grevlerin »ayısız örnekleri vardır. Bu grevler bir nevi protesto grevleridir. Bir anda ve katılanların da lyice anlamadıklan gebepler yüzünden âni, fevrî kararlarla doğarlar ve genel olarak kısa bir süre devatn ederek son bulnrlar. Binaenaleyh ilk is çok miktarda isçl çalıstıran is yerlerinde bu nevi olayları serinkanlılıkla ve büyütmeden karşılamaktır. Türkiyede simdiye kadar bu çeşit grevlerin vuku bulmamasının bir çok •ebepleri mevcutttnr. Zonçuldaktaki protesto frevi ile yenl topln sözleşme ve grev düzeni arasında sebep bakımından yakın bir münasebct aramak kanaatimizce doğrn değildir. Z mânası milll bir servet olan işgücünün bir kısmının ya devamlı veys geçici olarak istihsale katılamamasıdır. Kömür madenlerinde görünen ve görünmiyen kömür tozlan sağlık bakımından işçilerin en büyük düşmanıdır. İş imniyeti ve isçi saglıgı esasında bir zihniyet ve anlayış meselesidir. Kaza tekerrürlerini ve yoğunluğunu önlemek için isçilerle birlikte işverenlerin de egitilmelerine ve işçilerle isverenler srasında samimî bir isbirliğine gerçekten ihtiyaç vardır. Insanlar her seye olduğn gibi kazalara ve tehlikelere de alışırlar. Binaenaleyh işçilerin kömür madenlerinde kazalara karsı devamlı olarak nyanık tntulmaları zaruridir. IV TMHSMA osyal düzene geçışte iyi imtihan vermiş olan sendikalar ve işçiler, başlangıçta ters düşünenleri mahçup etmişken ZONGULDAK'takl son olaylarla henüz emekleme safhasında olan yeni düzen'e kan karıştırılmış ve bu durum bizleri ziyadesiyle Uzmüştür. KOZLUDA'Ki AYAKLANHA na çıkabilmış herkesin kabulleneceği üzere, toplum katları ve bireyleri arasındaki aşırı ekonomik dengesizlik, özgürlükleri kısıtlayıcı bir olaydır. Hele bu dengesizlik toplumumuzda olduğu gibi zirveye ulaşmışsa, mutlu bir azınlık için özgürlükler beldesi olan memleket, geniş halk kitleleri için zindan olur. Prof. Yavuz Abadan'ın dediği gibi, «ben zaruretlerin esiri iken, kâğıt üstündeki haklar bana hiç ilginç gelmiyor.» Şu halde özgürlük, insanca yaşama olanaklarının sağlanması ile var olmaya başlıyor. «Dünün insanı herşeyi Allahtan bekliyordu, ama günümüz insanı çok şeyi devletten istiyor.» Oyle ise. devletin aktiviteyi ele almasından, plânı ile, programı ile toplumu bu plânda gösterilen amaca kendi çabasıyla götürmesinden başka çıkar yol yoktur. tzlenecek ekonomik yolda, özel teşebbüse öncelik tanıyan, büyuk ulus sorunlanna şöyle bir değınıp köklü ve esaslı çözüm yolu getiremiyen ve bir vaadler demeti olmaktan öteye geçemiyen son hükümet programını benimsemiyoruz. Mehmet GÜMtşçÜ Stj. Avukat, Kayseri tamında aranmaiıdır. Kültür düzeyi oldukça düşük bir ülkede bir de fikir özgürlüğü tam anlamıyla tadüamazken, fikir suçu kavramı demokrasimizi yaşatan bir öğe olarak kabul ettirilirken, soyut demokrasiyle yetınen bıreyler, demokratik terbiye ve ihtiyaçlarından yoksun olduklan ölçüde kendi fikirlerinin gerçek temsilcisi partilere zor kavuşacaklardır. Bu bakımdan, yazar, nıspi temsıle rağmen, ülkemızde iki parti yönünde bir kümelenme olduğunu gözden ırak tutmamalıdır. Şımdiki koalisyon hükümetinin bir siyasî taktiğin UrünU olduğu iddiası ise tartışılmaz bir gerçektir. Yiğit DEMİRAG Istanbul Hukuk Fakultesi öğrencısi S SİNİR SISTEMI apılan araştırmalar elektrikle çalısan ve vüeotte titremeler yapan delici ve kazıcı âletlerin kömür madenlerinde işçilerin sinir sistemleri üzerinde zamanla derin tahribat yaptıgım gösiermiştir. Devamlı kısmî karanlık, gürültü, bazan alabildigine bir »essizlik kömür isçileri nezdinde çoğu zaman bir korku yaratmaktadır. tşçiler bn korkuya da zamanla ahsmaktadırlar. Fakat meslege yeni şirenler uzun müddet yer altı korkusnnun etkilerinden kendilerini kurtaranuular. Bu dnmm da işçilerin sinir siv temlerinl bozmakta ve layıflatmaktadır. Y Biz bu olaylarda kışkırtma olup olmadıtı üzerinde durmayacağız. Bunu adll makamlar halletsin. Ancak her işyerinde oldugu gibi burada da bir rümıenin hem de büyük bir kütlenin içersinde çok azınlıkta olan bir zümrenin 67 milyon lira civarındakl liyakat zamlannı adeta çogunlugun gözünün içine baka, baka yutmaya çalışması, işyerlerindeki yöneticilerin toplum psikolojisinden yoksun olduklarını bir kere daha ortaya koymuş, «Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar» Ata sözünün doğruluğunu ispatlamış, dolayısiyle hâdiselerin patlak ver mesine sebep olmuşlardır. Beri yanda kanunsuz oldugunda bütün sendikacıların hem fikir olduğu greve karşj silfthla mukabele etmekte ne derece kanunl'dır acaba? Esas görevi iş dâvalarını yürütmek olan bir Çahşma Bakanı olayların patlak vermiş süâhların patlatılarak ölen ve yaralanan insanların bulunduğu saatlerde özel sektörle görüşmege devamı kendisi için daha şerefli mi görmüştür? Bir işyerinde hayatlan pahasına ekmeklerini çıkarmaya çalışan insanların gösterdiği galeyanı silâhla önlemek yolunu tutan îçişleri Bakanı bayatlamış bir deyimi kullanarak «Bunlan yapanlar komünistlerdir» deyip işin içinden sıyrılmak luzumunu duymuştur. Şimdi haklı olarak soruyoruz: Yerüstünden yüzlerce metre aşağıda her an ölümle karşı karşıya, çalışan, bu çalışmasına karşılık çoluk, çocuğunun rızkını ancak temin edebilen işçt mi? Yoksa aldığı yüksek yevmiyelere ragmen işçiyl köle gibi çalıştınp, milyonları kendi aralannda paylaşarak onlaruı «Galeyana gelmesine sebep olan zümre mi komfintst» tir? Hlç biri değil, bu idaresizliği örtmek için idarecilerın kuüanageldiği bir sakızdan başka bir şey değildir. Bır Çahşma, bir Içişleri Bakanı'nm daha geni» yurekli, basiretli, ileri görüşlü, yerinde ve zamanmda tedbir alabilecek kişiler olmasını isterdilt. Yok eğer biz bu kadar yapabilırız diyorlar ise; biz de yerlerini yadırgadıklarını kabul etmek mec buriyetinde kalacağız. Ve kendilerinden yerlerini devlet adamlığı niteliğine sahip olanlara terketmelerini isteyeceğiz. NAMIK RENKMEN DSİ. Enerji ve Su İsçileri Sendikası Merkez Şu'oe Başkanı Jeopolitık Islıdat n ÇALIŞMA ŞARTLARI onguldak olayları bizleri ve ilgili herkesi bn bölgedeki çalısma şartlan ve beşerî münasebetler üzerinde yeniden düşünmeye sevketmelidir. Teni Türkiyenin ilk sosyal politika tedbirlerine Zonguldak Havzasında kömür madenlerinde çalışan isçiler mevzua teskil etmisIerdir. Birinci Büyük Millet Meclisi 1921 yılında eıkarmıs olduğu bir kanunla bu havzada çalısan işçilerin çalısma şartlanna ilk eli atması ve temel ilkeleri daha o zaman koyması sebepsiz ve bir tesadüf eseri değildir. Kömür madenlerinde yüzlerce metre yer altında çalısan insanların çalısma sartları devamlı olarak ilgililerin dikkatlerine konu teskil edecek bir özellik ve nitellk arzeder. îsler agırdır. Tehlikelidir. tsçiler kömür tozlarının sebep oldukları Silikoz denilen çok tehlikeli bir hastalığın amansız tehdidi •Hındadırlar. Z Zongnldaktaki mesken şartlan da kötüdür. Koğuşlar yorucn ve bitirici bir çalısmadan sonra tam olarak dinlenmeye, huzur bulmaya ve çalışmak için yeniden kuvvet kazanmaya imkân sağlayacak nitelikte değildir. Bir ziyaretimde gördügüm ve bir hapishaneden muhavvel olduğunn öğrendiğim koğuştaki yatma şartlan bir skandal sayılabilecek kadar fena idi. İsçiler uzun aylar aile ocağından, kanlarından ve çocuklanndan ayn yasamak durumunda ve mecburiyetindedirler. Kömür madenlerinde uzunca çalışan işçilerin ömürleri memleket ortalamasının çok altındadır. V S Koalisyon Ve ötesi • S ANLAYIŞ GEREK " ste yukarıda kısaca degindiğimiz sartlar altında ve asgarî bir gelirle çalısmakta olan insanların ruh hâletlerini iyi anlamak lâzımdır. Ba şartlar içinde çalışan insanlarla beseri münasebetlerin tanzimi önce anlayıs ve sevgi sonra takt, bilgi, zekâ ve eğitim istiyen bir keyfiyettir. Üst kademelerde bnlnnan inıanlann, özellikle bu gaydıgımıı nitelikler bakımından iyi seçilmesi lâzımdır. Anlayışsızlık, insan psikolojisini bir tarafa ltmek, alınan kararların haklılığına ilgilileri inandıramamak, lüzumsuz yere kaba kuvvete ve siddete müracaat etmek her zaman hâdiseler doğurabilecek metodlardır. Onun için bilhassa Zonguldak havzasında işverenin beşerî münasebetlere birinci derecede önem vermesl lâzımdır. Bu, isletmenin de menfaatinedir. Zira çalısma barışının sağlanmış olduğu. isçi ve işveren ilişkilerinin âhenk içinde cereyan ettiği yerlerde verim artar. Zonguldak kömür madenleri verimin artmasına en fazla ihtiyacı olan is kollanmızdan biridir. I Zongnldak havzasında yer altında ve yer Bstündt olmak üzere 35 bine yakın kömür isçisi çalısmaktadır. Bn miktarın çoğn yer altı Işçisidir. Bn bölgede üç çeşit işçi vardır. Bnnlar devamlı, münavebeli ve gelip geçici isçilerdir. Münavebeli işçiler yılın bir kısmını köylerinde geçirlrler. Bn, başka memleketlerde pek görülmiyen ve Türkiyeye has, sağlık şartlan bakımından faydalı ve devam ettirilmesi gereken bir •istemdir. Havzada günlük çalısma süresi 8 sa•ttlr. Ocaklarda fiç vardiva çalışır. Bnnnn mânan ocaklann gece gündüz faaliyet halinde bulnnmalandır. Kış aylarında nznn müddet gün ışıgı göremlyen isçiler vardır. Simdiki çalısma fartlan mevzuatla ve bir yıl kadar önce aktedilmls bnlnnan topln is sözleşmesi İle tespit •lnnmuştur. Yer flstü çalışmalarmda asgarî ücret günde 10 lira, yer altı çalışmalarmda ise 11 liradır. Ba kök ücretlerin dışında isçilere yekun flcretlerin *«6070 oranında sosyal yardım yapılmaktadır. ••*• m G enel olarak kömür madenlerinde çalısma şartlan çok ağır ve tehlikelidir. Yer altında ve çok derinlerde çalışılır. Gün ışıjh yoktur. Hararet normalin çok fistündedir. Devamlı haralandırma zarnret), işçileri hava cereyanlarına roanız bırakır. Çökmeler, grizn patlamaları, difer patlamalar, taşıma, elektrik ve makinelerin ve diger olayların sebep oldukları kazalar buralarda çalısma şartlarını fevkalâde güçleştirmekte ve kaza oranlarını yükseltmektedir. Bütiin sanayiler içinde en çok iş kazası kömür madenlerinde vuku bulmaktadır. Bu kazaların büyük bir kısmı ölümle neticelenir. İşçilerin kazalara karsı yeteri derecede eçitime sahip olmadıkları ve kazalara karşı bütün tedbirlerin alınmamış olduğu memleketimizde kaza oranları yıldan yıla yükselme egilimi gösteriyor. Bunun Iktisadt Devlet Teşekküllerini reorganlze eden 440 sayıh kanunun öngörmüş oldnğu yönetime iştirak, özellikle Zonguldak kömür havzasında şimdi daha fazla önem kazanan bir ilke haline gelmiş bnlunuyor. Kanunun kabul ettiği yönetime istirak yalnız idare meclisleri ve tesekküller içinde kalmamalı, isletme birimleri içinde sosyal ve isçileri doğrudan doğruya ilçiIendiren her sorunun çözülmesi bakımından değerli bir vasıta olarak kullanılmalıdır. 440 sayılı kanunun koymnş olduğu prensip, çalısma barısını tesis etmek için baska memleketlerin nzun tecrübe yıllanndan mülhemdir. Bu sistem Toplu Sözlesme Müessesesi yolnyla daha da genişletilebilir. Bu genisletmeden kaçınmamak lâzımdır. Şayet liyakat zamlarının tespitinde sendika ile birlikte böyle bir imkândan da faydalanılmıs olsaydı üzücü olayların çıkması için ortada fazla bir sebep kalmazdı. Zonçuldak kömür havzasındaki çalısma sartlarına 1920 yılından itibaren Birinci Büyük Millet Meclisinin göstermiş oldusu dikkat ve ilgi devam etmelidir. Buradaki çalısma sartları bugün dahi böyle bir dikkat ve ihtimamı gerektirecek niteliktedir. Programın Başansı I O C C farıhli Cumhunyefini. kınci sayfasında sayın Profesör Bahri Savcı'nın «Programın Başarı Şansı ve Şartı» başlığı altmdakı yazısım ilgiyle izledik. Profesor, üç partiden oluşan son koalisyon hükümetinin programını bilimsel açıdan inceliyerek, böylemsi bir programla sahneye çıkan bir hükümetin «Meclis matematiklerindeki dış görünüşüne rağmen» başarılı olamıyacağı yargısına varıyor. Bu yargıya katılıyor ve profesör tarafından herhan çt bir programın başanya ulaşabılmesi ıçın gözönünde bulundurulması gerekli görülen iki kıstasdan (Atatürk gelişmeciliğine sadakat, Anayasanın öngörduklerine sadakat) ikincisi üzerınde özellikle durmak istiyoruz. 1961 Anyasası, 19. yüzyüın, temelinı çoğunluk iradesinin teskil ettiği, soyut, çağımız açısından anlamsız diye nitelıyebileceğimiz demokTasi anlayışını yıkarak, yerine sosyal ve ekonomik yapılı bir demokrasi anlayışı getirdi. Atatürkçü, toplumcu ve bilimsel oir görüşün meyvesı olan 1961 \nayaassı bu mtelikleriyle devlere bazı ödevler yüklerken, aynı zanıanda, onu, sorunlara çözüm you bulma açısından ön plâna itti. Esas bu olunca, ekonomik ve oplumsal kalkmmanın gerçekleş•ırilmesinde ve bu kalkınma sonucunun mutlu bir azınlığa değıl de geniş halk kitlelerine iletilebılmesi ıçın devletin ilk ve son söz sahibi olması gerekir. Anayasanın ruhu, tonlumsal gerçekler, hükümetin bu denli bir yol izlemesmi gerekli kılarken, aksine, hükümet programmda liberal bır görüşün benimsenişi, sosyal ve ekonomik muhtevalı çağımız demokrasi anlayışmrlan 19. yüzyıl biçimsel demokrasisine geçişin ıfadesi oluyor. Oysa, toplum Direylerini mutlulaştırmak, onları msanca yaşar hale getirmek, daha oz bir deyişle, Atatürk'ün istediği çağdaş uygarlık düzeyine ulaşabilmek için Bahri Savcı'nm dediği gibi. «halkın demokrasisini, artık bir şekil olmaktan çıkarıp, halk ihtiyaçlarının ve halk tesirlerinin altında işleyen bır muhteva demokrasisi olarak kabullenmek t«n başka çıkar yol yoktur.» BugUn, i&kolisUk görUsUn difl ayın Ulku Azrak, «Koalisyon ve ötesi» başlıklı yazısında, «Hızlı kalkınma zorunds olan ülkeler. toplumsal adalet prensibini gerçekleştirmek için toplıımun belli sınıflarının menfaatlerini uzlaştırmalıdırlar. Bu uzlaşmanın yapılabilmesi için bu sınıflara dayanan siyasi partilerin varlığı gerekir. Parlâmentomuzda sosyalist partiler olmadığına gj>re, şimdiki koalisyon, bütün halk kitlesine dayandıgını iddia eden partilerin bir siyasi taktigidir.» diyor. Gerici terimini yalnızca sağ akıma sarsılmaz inanç besliyenlere değil, aynı zamanda sol akımın 19. yüzyıl felsefesine tapanlara da yöneltmek gerektir. Çünkü bu ikinciler de, çağdaş iktisadl iktidar gelişiminin gereklerinl yeterince göremeyip, gelişen gereklerl kendi kati tnançlarımn kurallarına uydurma çabasındadırlar. Düşüncelerirrüzi bu görüşe göre ayarlarsak, bazı partilerin, ılunlı sol eğilimin gereklerini çağdaş iktisadl gellşimle uzlaştıran ilkelere sahip çıkmalarmı olağan karşılamak gerekiyor. önemll olan, az gelişmiş ülkelerin toplumlarmda, ille de her sosyal grupu ayrı bir partinin tekeline verip, âdeta zorla sınıf ayrılıkları yaratmak değıl. toplumu her yönden bir bu tün halinde birleştirmektir. Sınıf partileri Türkiye için bu yüzden zararlıdır. Onun ıçın de, sosyalist partüer derken, bunları yalnızca büyük ölçüde emekçi kitlesine dayanmakta iseler de belirli bir sınrfa maletmek gerçekle çelişme ye düşürür bizi. Siyasal kurumlar olarak fikrl gelişimler sonucunda oluşan partiler, bizde eğer samiml olmadan butün ulusu temsil ediyorlarsa ve sosyalist partiler henüz parlâmentoya giremiyorlarsa, bunun nedeni Türkiye'nin fikir ve ihtiyaç or aym Mustafa Ok"un 13 Mart 1965 tarihinde yayınlanan, JEOPOLİTİK ÎSTÎBAT başlıklı yazısında; Jeopolitık durumlan itibariyle bölgeleri inceleyıp, tarihi misaller vererek anlatmaktadır. Bu cümleden olarak. dünyanın onemli Jeopolitık önemi haiz bolgelerınden biri olan yurdumuzun durumunu inceleyen yazar, Anadolumuzun Fırat nehrinin doğusunda kalan kısmmın daima ayrılma istidadında bulunduğunu, yine tarihi misaller vererek anlatmakta olup ve MAO TSE TUNG' un bır cüTilesmi naklederek, adeta bu bolgede her an bir ihtilâl beklenebilir zehabı ile iç ve dış politikamızın tesbitinde, TUrkiye' nin bu özelliğinin hatırda tutulmasının gerekliliğini belirtiyor. Filhakika, yazarın verdiği tarihi örnekler gözönüne alınırsa, bu bölgenin (Fıratın doğu kısmı) zaman, zaman bu istidadı gösterdiği anlaşılmış oluyor. Pakat kanıtımızca, bu tarihi olaylarda uluslararası çatışmalar dışında, zaman zaman olagelen iç isyan olay larmda genellikle Fırat nehrinin sınır haline gelmesinin, zamanın idarecilerinin bu bölgeye her nedense gereken önemi vermeyip, bu bölge halkının çıkarcılann lstismarma terk edilmelerinden ileri gelmiştir. Yoksa ne fizikl durumu ile ve ne de ideolojm bir erekle Anadolumuzdan ayrılma is tidadmda olduğunu kabul etmek haksızlık olur, kanısındayız. Elverir ki, tabiat şartlannın biraz zorlaşması sonucu, basit bir hastalıktan yüzlerce çocuğun Melek olmasına ve diğer taraltan iki ağanın derebeyliklerinin idamesi uğruna, binlerce kişi Aşiretlik zihniyetiyle karşı karşıya gelip, her an kardeş kanının akmasma ramak bir durumun husule gelmesini önleyici köklü tedbirler alınsın. 20 inci asırda ve Cumhuriyet Türkıye'sinın 40 kusur yılında, plân ve program devrinde dahi ol sa, bir özel Doğu Anadolu kalkınma plânı ile bu bölge halkma kısa zamanda insanca yaşamayı tat tırmanın zamanı değil midir? Yoksa kıymetli yazar Otyam'ın dediği gibi «Bu dünyanm hesabını bır gün bizden sorarlar.» Vehbi TtMUROĞLD Tapu Sicil Memuru Başyazarımız Nadir Nadi, dünkü yazısında Ortodoks Kilisesinin Ynnan emperyaliımi hizmetindeki rolüne işaretle : « Türk Yunan dostluğunu kundaklıyan bütün yangın yuvnları birer birer temızlenmelidir. Heybeliadadaki papaz üniversitesi kapatılmah, Savın Athenagoras Türkiye sınırlan dısına uğurlanmalı...» diyordu. Gerçekten Ortodoks Kilisesi Yunan emperyalizmi amacına mllitan yetistiren bir kurumdur. Ve bn propagandasını kendlslne yakın öteki kiliseler üstüne de çevirmistir. Batıda kilise, kapitalist çevrelerin paraca destekledigi geniş örgntlere dayanır. Batı emperyalizminin Yakındoğndaki karargâhı Yunanistan. Ortodoks Kilisesinin büyük nüfuzuna dayanarak Türkiye üstündeki emellerini gerçeklestirmek yolunda bütün dünyada genis çalışmalarım rahatca sürdürmektedir. Bn söylediklerimiz on yılın. yirmi yılın hikâyesi değildir; yarım yüzyılı askın bir süredir Yunanistanın ısrarla Te lnatla izledigi bir politikadır. Ortodoks Kilisesinin iktisadi anlamını bilenler için bu politikaya şasılmaz. Din örgütü Batı kapitalizmlnin sömürücü karakteri içinde kendi çizgilerine çoktan otnrmııstur. Bn düsüncelerimizi sağlam belgelere dayıyacak bir çahsmavı çene bir Ynnanlının, tarih doktorn Dimitri Kitsikis'in bir eserinde buluyornz. Dimitri Kitsiki?'in «Yunan Propaganda;ı» adiyle dilimize çevrilen eseri. bir büyük arastırmadır. Paris Edebiyat ve Beseri tlimler Fakültesince basılmıstır. Tamamen belçelere ve objektif çalışmava dayanarak hazırlanan bu kitaptan bazı satırlan kSşemize alıyornz. Yunan Hükümetinin din konusundakl politikasını anlatan yazar diyor ki : « Yunan Hükümeti daha çok protestan çevreler üstünde duruyordu. Zaten katoliklere nispetle Protestanlar Ortodokslart daha yakındı. Hıristivan dünva^ına, Hıristiyan Islâm imanlarının birbirine zıt olduğunu ve vaktiyle Müslümanlarca ele geçirilmi? olan toprakları Hınstiyanlık adına veniden fethetmek gerektigini benimsetmek kalıvordu Bu yeni Haçhlar ruhunun sembolü ise î'tanbuldaki Ayasofya Kilisesivdi. (...) Genel olarak sövlenırse, Yunanistan toprak taleplerlni desteklemek konusunda dinden büyük ölçüde yararlanmıstı. O yıllarda Ortodoks Yunan kilise'inin Batı kiliseleriyle, daha da çok Anglikan kilisesiyle yakınla«masının sebebi de buydu. Batı kiliseleriyle Ortodoks Rum ve Yunan kiliseleri arasında temaslar. yazısmalar, karsıhklı zivaretler, hattâ propaganda turneleri düzenîeniyordu. Bu mak«atla ileri gelen din ve ilim adamlan ve elbette Batılı Yunan dostları harekete geçiriliyor, kitaplar. broşürler basılıyor, konferanslar, çesitli toplantılar, dint törenler düzenleniyordu. (...) Kıbrıs Başpiskoposu. îstanbııl Patrigi, Trabzon, Atina. Serez metropolitleri gibi yüksek rütbeli Yunan ve Rum din adamlarının Batıdaki turneleri, Yunan propaeandasına dinin kuvvetli etkisini katmıstı . » Dimitri Kitsikis'in kitabmda acıkca yazıldıfına «öre, meseli papaz Meletios Metakzakis'in hikâvesi. Ortodoks Kilisesinin nasıl bir örgütlesme içinde çalıstıîını ortaya koynyor : Meletios Kıbrısta Larnaka patrigi idi. Venizelos'un istegiyle Atina Metropolitligine getirildi. Ve hemen Ynnan millî propasandası için Paris. VVashineton. Londra yolcolnjuna çıktı. Daha sonra Amerika Birlesik Devletlerine çitti. Ortodoks Patrigi secildi. Amerikadan döndükten sonra da Patrik Meletios IV adiyle tstanbula efldi. Ve sonra tskenderiye'ye çeçti. Teskilâtın çalışması bueün de hiç de&ismemistir. Lâvik Tiirkiye Cumhurivetinin sınırlan içinde Türkiye Cumhuriyetinin lemellerine kastetmis Yunan emperyalizminin ynvalarını beslemekteviz. Yunan emperyalizminin emrindeki papaz örgütleri, üniversiteleri, okulları ve egitim yuvalariyle dini siyasete âlet edip Anayasamıza avkırı çalışmalarım sürdürmektedirler. Papaz Makarios işte bu ocağın yetistirmesidir. Vesikalar... TESEKKÜR Kızımız ELtF'in dogumunda gfrekll ilgi ve yakınlıjı griste rerek »Ilemizl bahtiyar eden, So»y«l Sigortalar Kurumu Yenimnhslle Dojum evinin kı.vmetli Jinekolog ve Operatörii AGI BİR KAYIP Merhum Ağır Ceza Reisi Osman Nuri Beyin refikası, Dr. Sabn Bilsel. Emel Yener ve Ticaret Bakanlığı Müfettişlerinden Ulus Bilsel'in sevgill annelerl, Avukat Hâmıd H. Yener ve Hilâl Bilserin kayınvalidelerl. MUdessir Kadıoglunun ablası, Avukat Kemal Kadı oğlunun baldızı. Avukat Günay Kadıoğlu'nun teyzesi. Pamuk ve Osman Bılselın babaanneleri. Akbaş ailesınin halaları Dr. AHMET AKKAN'a ornek bir sıhhat merkezi olan Doğumevinln Başhekiml Sayın Mueyyet Güredin'e Başhemşire Sahire Kırımdar'a, bebeğimizin ebesi Yıldız Pekcan'a. Sebila Kumat. Nuran Erbaş. Nevin Kandor, Narkozcu Aziz Temel'e, hastabakıcı Emıne Temel'e, Fatma Kulaya. Hurser Özer'e, Mubeccel Sağar, Reyhan ve Neclâ hammlara ve bütün Dogumevi personeline en Içten tejekkürlerlmizi »unarız. ARIPtNAR AİLESt Hanımefendi vefat etmiştir. Cenazesi 22 Mart 1965 pazartesi gunu oğle namazını müteakıp Aksaraj Valide Caıniinden kaldırılarak Merkezefendideki ebedi istirahatgâhına tevdı edilecektir. Allah merhumeye rahmet eylesin. AİLESİ Cumhuriyet 3207 AYŞE MÜSEBBİHA BİLSEL 12 1300 Resimli • Bugün 65. sayısı çıktı. • Eski sayılan azalmakta olduğundan eksiklerinizi süratle tamamlayınız. İSTEME YERI : B.l»» feyilik Tatkiltfa Cıfelogtu • İtlınbul. YARIN SUAREDEN İTİBAREN Thıs HAPPY FEELİNG Renkli Sinemaskop Curd JURGENS Debbie REYNOLDS John SAXON Seanslar: 12 30 2 45 5.00 7.15 Suare 9.45 Filme ilâveten RenkH MİKİ İlâncJık: 5745,3196 NEŞELİ DAKİKALAR Yavrunuzun mamasım hazırlarken TAPİOKALI ARI BEBE BİSKÜİSİ ilâve ediniz. t Bateş Reklâm 38/3206 Görmüj olduğu büyük rağbet üzerine Orijinal İngilizce Seks Bombası BARBARA VALENTİN 70 ÂDET TRAKTÖR SATIN ALINACAKTIR DEVLET ÜRETME CİFTLİKLERİ GENEL MÜDÜRLÜGÜNDEN: İdaremizce ihaleye çıkarılan 70 adet TRAKTÖRÜN teklif alma müddeti görülen lüzum üzerine uzatılmıştır. İsteklilerin şartnamelere uygun olarak hazırlıyacakları teklifleri en geç 5 Nisan 1965 pazartesi günü saat 17.00 ye kadar Ekonomi İşleri Müdürlüğüne vermeleri ilân olunur. (Basın 4040 A. 2242/3198) •< K A D I N L A R A D A S I Filmi 2 nci Zafer Haftasma başlamıştır. İ İlâncılık: 5748/3195 böylece mamanın besleme kudretini bir kat daha arttırmış olursunuz TAPİOKA , besleyici . kalorisi bol . ve çocuk hazım organlanna en uygun gıdadır Mensucaf Boyası ve Kimyevî Madde Satın Alınacaktır Nazilli Basma Fabrikası için 28 kalem Mensucat Boyası ve 3 kalem Kimyevî Madde kapalı zarfla teklif alma suretile satm alınacaktır. 1 Teklifler 5/4/1965 günü akşamına kadar Müessesemiz veya Istanbul Şubemiz holündeki ALIM TEKLİF KUTUSUNA atılmış olacaktır. 2 Evsaf ve mütemmim malumat AL. IV servisinr Ien öğrenilebilir. 3 Teklifler arasında şartlarımızla ihtiyacımıza en djgun olanlar tercih edilecektir. Dosya: 4508/65, 4323'65 Giiven Türk Anonint Sigorta Şirketi Gene! Müdürlüğünden: İstanbul Harbiye Cumhuriyet Cad. Emek İş Hanı No. 209 kat 7 de ISILİT PETROL VE TİCARET LIMİTED ŞİRKETİ sigorta işlerile iştigal etmek ve Beyoğlu 4. Noterliğinin 9/3/1965 tarih 7304 sayılı vekâletnamedeki yetkiler verilmek üzere sirketimiz HARBtYE (A) acenteliğine tâyin edilmiştir. Keyfiyet sigorta şirketlerinin teftiş ve murakobesine dair 7397 sayılı kanun hükümieri gereğince ilân olunur. (Basın 4208'3200) EBE BİSKÜİLERİ İU&eıU» M4S/S183 S Ü M E R B A N K ALIM ve SATIM MÜE£"^SESİ (Basın 4085/3202)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear