Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ÎKI CUMHURİYET f 1 Aralık 19«0 I KENNEDY 1 § Hayatı, macera v e mücadeleleri E nlllllllllJiiıııiiilllıııliiııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııılin Yaxan: Jam«« MacGrcgor Derleyen: Kayhan SAĞLAMER ŞJIIIIIIIIII Amerikamn en \ ıç Cumhurbaşkanı ııııııııııi! Zorla politikaya atılmış olan sporcu bir getıç 1 1961 senesinin Hk ayının yirmisinde, 4S yaşında bir ginema yıldı7i kadar yakışıkh ve cana yakın bir adam. cebinde iki de rekor old : Ju halde dört scne için Beyaz Saraya gireeektir. Cebindeki iki P"k Snemli rekor, Amerikanın ilk Katolik ve en genç Cumhurbaş! .nı ohnasıdır. 29 Mayıı 1917 de Massachusetts eyaletinin başkenti Boston'un Brookline b»nliyösünde doğan John Fitzçerald Kennedy, trlands ssıllıdır. Gerek anne, gerekse baba tarafından ailesi sayuız ve şöhretll politikacılar ve diplomatlar yetiştirmiştir. Mfictesna bir tatasil ve terbiye gören, titizlikle yetiştirilen J. F. Kennedy, babasının adeta zomyla politikaya atılmış ve daha 2» yaşındayken Temsilciler Meclisine gi rmiştir. tki «ene sonra Cumburiyetçi partinin şimdiki seçimtede Curnhurbaşkanı Muavini adayı Henry Cabot Ledge'a mağlüp ederek Massachusetts Senatörü seçilmiştir. Nihayet 1960 kasımında da, nefeı kesici bir mücadeleden fonra Beyaz Saraya dört »ene misafir olmak hakkını kazanmıştır. Amerikada bir ay kadar evvel piyaiaya arzedilen «John Kennedy: A Political Profile John Kennedy: Bir Politik Profil» isimli kitap, hfir dünyanın mnkadderatı nı hiç olmazsa dört sene için elinde tutacak genç adamın yayınlanan ilk biografisidir. 300 küsur ıabifelik kitabın tamamının tercümeıi bilinenlerin tekran olacağından, sadece, kendisini Abraham Lincoln'den sonra en çetin işlerin beklediği Amerikan Cumhurbajkanı Kenaedy'nin politik ve hususi sahsivetini ortaya koyan kısımları nı alika çekiei taraflariyle vermeği münasip baidok. Arkadaşımız Kayhan Sağlamer kitabı baştan aşağı okumuş, kendine göre en önemli yerleri hüliga olarak tercü«ıe etmiştir. «John Kennedy: A Political Profile». Roosevelt'in de biografiıinl kaleme almış föhretll Amerikan yazarı Jaraet MacGregor Barnı'nn beşinei büyük eteridir. *** Kennedy, 1947 de ilk defa kongreye gittiği zaman, iadece 29 ya»ındaydı. Tarağa tovbeli gibi duran sık saçları, çocukça tebessümleri, mahcubiyeti ve gangastervari görünüşü ile yaşından da kuçuk gösteriyordu. Kennedy Temsilciler Meclisi azaları tarafından bir hız metkâr çocuk zannedildiğine dair rivayetleri reddetmektedir. Fakat kongrenin gedikli azaları, Kennedy yi ilk defa iş gordıirmek uzere nufuzlu bir aile dostu arıyan bir kollej talebesi sandıklarım belirtmektedirler. Onu tanıyanlar, ba«larda pek az bnem verdiler. Kennedy ismi memleketi Bostonda, birçok mânâlar ifade ediyordu; Fakat milletin başkentinde, şöhretll polıtıkacıların evlâtlarının bıni beş paraydı. O zaman başından geçen bazı olaylar Kennedy'yi haylı eğlendirmiştı. Bir sabah bürosuna dalar dalmaz isyankârhğını şakayla boğarak yardımcılarına, cPekı buna ne dersiniz?» diye »ordu. «Bazı kimseler asansore gırdıler ve kendılerini dördüncü kata çıkarmamı istediler.» Genc Kongre âzası, böyle bir intibaı silmek için başta pek az gayret gosterdi. Temsılcıler Meclisi Kürsüsune bazan bacağmda eski haki pantolonu ve belki d< üzerinde bir spor kadife ceket olduğu halde çıkardı. Hâtta grava tı lekeli olurdu ve gömleğinin eteği sarkardı. Bu hareketleri yapmacık değildi, sadece sabahleyin elınin altına ilk geleni, hâtta valesinin temizletmeğe vermek için bir kenara koyduğu elbiseyi üzerire geçirme itiyadmdan ibaretti. Sporca bir politikacı Kısacası, daha yaşlı Kongre aza larının onu ciddiye almaları müşkıildü. Temsilciler Meclisinin eski çıftçi âzalarından Kulisçi haşin Ed O'Neal, Çalışma Komitesi önünde şahadet ederken. istihfaf maksadıyle değil, bir Kongre mensubundan ziyade bir kollej lise kısmı öğ rencisini andırdığı için Kennedy'ye • Oğlan» çeklinde hitap ederken, ta mamıyle tabiiydi. Bir devlet adamı hayatı yaşa» mak, Kennedy için de kolay olmuyordu. Hâlâ spordan zevk alıyordu. Bazan burosunu zamanından evvel terkeder, üzerinde bir bisiklet gömleği, bacağında bir eşofman pantolonu, elinde bir rugby topu veya beyzbol eldiveni olduğu halde soluğu bir Georgetwn oyun sahasında alırdı. Hemen arkasından bir Kongre azasından pas alıp ona pas verdiklerinden habersiz siyah ve beyazlardan müteşekkil bir gurup delikanhnın başına geçerdi. Zaman zaman da Tidal Havuzunda yelken açardı. Ak şamları einemaya gider, evinde otunup kitap okur veya bazan Temsilcrier Meclisinin diğer, bekâr azaları ve bilhassa kendisiyle aynı sene kongreye giren Florida'lı yakın arkadaşı George Smathersla kasaba kızlarıyle randevulaşıp dan sa çıkardı. Georgtown'daki bir apartmanda disiplin âşıkı kadın kâhyası Marga ret Ambrose ve siyahi valesi Gear ge Thomas ile beraber otururdu. George, Kennedy'nin öğle yemeklerini elektrikle ısıtılmış iri bir sefertası ıçınde burosuna getırirdi. Kennedy, Chicago'lu Sargent Shriver ile izdivacından bnce sık sık kızkardeşi Eunıce'de kahrdı. Annesi fırsat buldukça, senelerce önce mektepteki tekâmulünü takip için yaptığı gibi Waşhingtona gelir, ev işlerinin iyi tanzim edilip edilmedığını kaygı ile teftış ederdi. Ya şıyan 6 erkek ve kız kardeş (Biri Ikınci Cihan Harbinde cephede, di ğeri de bir uçak kazasında ölmüştur) yolları Waşhingtona düştukçe ziyaretine gelirlerdi. Su içinde 400 milyon dolar servete sahip spekülâtör, eski diplomat ve yaşamasını bilen babası pek ender ziyaretine gelir, fakat kısa fasılalarla şehirlerarası telefonda oğlunu arardı. Sıkılınca arka kapıdan »ıvısırdı İlk onceleri, Waşhington içindeki ve dışındaki halkın menfaatleri ve dâvalarının halli yolunda süratle hizmete amade biri olduğunu keşfetmesine kadar Kennedy'nin burosundaki işler hafıfti. Alelâde meseleleri yardımcısı Ted Reardon veya Waşhington'da iş takibi konusunda tecrübeli kâtibesi Mary Davis eırtlanırlardı. Genc Kongre azası bazan burosundaki makamına çekilir, ayağını masasının üzerine atarak kitap okurdu. Memurları makamına gırdıkleri ıaman onu arasıra göklere dalmış vaziyette otururlardı. Kennedy polıtık kaşkarikolardan ziyade teşrii gorevlerden haz duyardı. Temsılciler Meclisinden bürosuna geldiğinde, çoğu zaman bir heyeti kendisini bekler bulurdu. Onları derhal ma kamına davet cder, arkasından mu saade istiyerek dışan çıkardı. Ted veya Mary'den heyet azalarının kimliklerini oğrenir ve sonradan tekrar makamına gırerek biraz laubaliliğe kaçan neşeli bir tarzda ve ilk isimleri ile hitap ederek oıi safirlerini ağırlar, dertlerine kulak verirdi. Boston'da da bir büro su ve Bovvdoin Street 122 de bir dairesi vardı. Boston'daki bürosuna geldiğinde, politikacılar, iş arıyanlar ve askıntılar dış odada büyük bir kalabahk teşkil ederlerdi. Sonu gelmiyen talepler tahammulünün hududunu aşınca Kennedy nin arka kapıdan sıvıştığı da olurdu. Günlerin birinde, bir lisenin rugby antrenmanını seyrederken dayanamamış, antrenörden bir forma tedarik ederek kendisini sahaya atmış ve çalışmalar» katılmıştı. «Bana baksana küçük. haydi buraya gel de bana biraz pas ver« şeklinde bağıran hafbek Fredy Greenleaf için hiç karşılaşmadığı Kennedy yeni bir oyuncudan ibaretti. Kennedy topu yakalamış, pasını vermiş ve arkasından bir vole patlatmıştı. Antranör, Fredy'e «Kongre azasını nasıl buldun?» su alini sormuştur. Freddiy'nin verdiği cevap şu olmuştur: «Demek ona =haberleri Edirnede Sir ceci'de iskeleler yapılacak o | TARİHÎ BAH1SLER 1 IIIIEIIIIIIIIIIIIIIIItllllllllllllllllllllllillllllllllllMllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllE"11 HEM Yine ayni honu uhat ınsanlarız vessclâm... Yıllar yılı nüfusumuz artsın diye yapmadığımızı bırakmadık (tabiî elimizden geldiğı kadar) şimdi bu artış bir müddettir devamlı şekle girdi diye bir telâş, bir kıyamet. ba sefer ters tarafından «1mak üzere yine vapmadiğımızı bırakmamak istiyoruz. Dünyada nüfus artışı nisbeti ortalama binde 20 iken, bizde binde 29 olmuş. Vay efendira, bn ne facia, bu ne felâket Bittik, mah volduk. Aman tedbir! tlim ada mlarımız neredeyse kısırlaştıı*mayı düsünecekler. Son çeyrek sjcra eöz jezdiriniz! Memleket topraklan denizlere akıp gidiyor, ormanlar ma hvoluyor diye tteryat edenleri dinledik mi? O zamanlar ba feryatlara omuz silkip kulak tıkı yanlar valnız hükümet adamları değildi, ilim adamlarının ço ğunluğu da aynı lâkaydi içinde bulunuyorlardı. Simdi bn ilim adamlan «yurt topraklan faklr. bu kadar nfifusn besliyemez» diyorlar. Peki bu tonraklanmızı n fakirleşmesi devam ederse bu gfin doğnmların tahdidinl istiye nler. varın vaşıyanlann azaltıl masını mı talep »decekler? Bugün çocuk düşiirmelerin devletçe himavesini fstiyeceği mize topraklarımızın daha fazla fakirlesmesinin önüne çeçmek mevcut topraklardan ^7amî randıman almak. ziraati çesitlendir mek, ziraat sanavii kurmak vesaire gihi tedbirler almava doj ru gitsek daba münasip olmaz mı? Benim esas fikrim sudnr. Eğer bu topraklann sahibi kalmak ittiyorsak cofalmava, kafiteii olarak çoğalmava meeburuz. tçinde vasadiîımız dünva şartları blze bunu emredivor Çofahrsak iktisaden daha fazla sıkıntı çekecekmisiz. Peki. ma demki övle. gavretlerimizi bu sıkıntıları eidermeve vöneltsel' günaha mı gireriz? Elbet bizim de istediğimiz. kalabalık. faka< küKürlü ve mfireffeb bir millet olmaktır. Hakikatte bu iş zor öteki kolav da onon için onu düsünüvornz defil mi? Bu konuva bir okuyucumun bana yazdığı mektup üzerine tekrar dönmüs bulunuvornm. Okuyucum «earip ve tehlikeli bir hüköm» baslıkh vazırm be&enmemiş. «Topraklarımızda yüı sene sonra iki yüz milvon, iki vüz sene sonra bir buçak milyar olacaiız. Bu tehlikeye karsı tedbir almak lâzım» diyor. Bu mektup sahibi ve onun eibi düşünenler sanırsınız TSr kiyede yaşamıyorlar. Sankl rahat ve huzur içinde imişiz, san ki busüne ait hiç bir kaygumuz voknuış düsüneceğimiz hiç bir konu kalmamış gibi nüfus artışının 100 ?flfl sene sonra arzede ceği teblikelerle bueünden dertlenmek en hafif tâbiriyle bir fanteziye saplanmaktan baska bir sey değildir Ba iş esasında bir dünya problemidir. Bizden çok 1leri milletler dahi bn dâvayı henüz çözememislerdir. En at kalabalık olanlarından biri iken biı niye onlardan evvel davraruyoruz? Galata köprüsünde bulunan Şehir Hattına ait vapur iskeleleri Sirkeci'ye naklediliyor Denizcilik Bankası; Galata köp rüsünde bulunan şehir hattına ait bütün iskeleleri kaldırarak, Sirkeciye nakledecektir. Sirkeci rıhtımı; Belediye tara fından Denizcilik Bankasına verildiğinden yakmda iskelelerin inşasına başlanacaktır. Diğer taraftan Şehir Hatları tşletmesi. Kadıköy Sirkeci ve Galata arasında yeni bir ring seftri için etüdlere baslamıstır. Ayrıca. Şehir Hattı gemüerinde tek bilet sistemi için de lar ilerlemiîtir. Tek bilet sistemi kabul edildiği Ukdirde femilerdeki bütün ikinci mevkiler birinci mevkie çev rilecektir. Bozuk ekmek çıkaran fırınlar kapatılacak Belediye, hâlen faaliyette bulu nan fırınları daimî bir kontrol altında tutmaktadır. Son İki gün içinde îstanbulun beş ilçesinde kontrola tâbi tutulan 83 fırından bazılarının bozuk evsafda ve noksan vezinde ekmek çıkardıkları ve fennt maya kullan madıkları tesbit edilmiş, bu defaya mahsus olmak üzere 13 fırın hakkında ceza nabtı tutulmuştur. Müteakıp kontrollarda bu husus lara rastlanırsa. daha ağır cezaİRr verileceği ve icabında fırınların be's ilâ 15 eün müddetle kapanma cezasına çarptır lacakları fırın sa hİDİerine tebliğ olunmuştur. Edirne büyük me deniyet merkezlerimizden biridir. Burıa devrinden •onra, ikinci payitaht olan Edirnede mimarinin ve bütün güzel sanat kollannın ne kadar gelişmis oldnğu kolaylıkla görülür. XVI neı asırda bu güzel sehri gönniis olan Avusturya elçisi Busbeeg, ona şöyle tarif etmektedir: «Bu şehre, Hadrian adını almadan evvel, Oresta denilirdi. Maritza yahut Herbus nehri iie daha küçük Tunca ve Arda nehirlerinin birlestikleri noktada kâindir. Edirne şehrinin eski surlar içinde bulunan parçası çok büyük degildir. Fakat geniş varoşları vardır. Türk ler tarafından ilâve edilen binalar şehrin bttyfiklüğünü çok artırmışlardırj» Trakya topraklarına feyiz ve bereket getiren bu nehirlerin kavşagı üstünde kurulan Edirne şebri, asırlarca Türk medeniyetinin bütün inceliğini, güzelliğini temsil etmistir. Dini şaheserlerin, büyük kervansarayların, çeşmelerin, hanların süslediti bu müstesna şehirde bilhassa sivil mimarimiz çok çelismiş, burada yapılan ve ismine Edirnekâri denilen tahta işçiligi bu evlerin iç tezyinatında genis ölçüde kullanılmış, suvu ötedenberi çuk seven Türkler, Edirnedeki evlerine yaptırdıkları havuzlar, selsebillerle su medeniyetini en yüksek seviyeslne çıkarmışlardır. sivil mimarimiz T YAZAN Lady Montegü. Edirne'de oturti. Padisah, bu sarayın dillere destan olan güzelliğini duymuş ve bi t l ülliğii d bir gün burayı gezmek istemişti. Fakat binada Iran Elçisi maiyeti ile oturduğundan görememiş, elçi ve maiyeti çittikten sonra temizlenen saray Padisah tarafından gezilip beğenilmişti. Bu sarayın hamamlarından birini Karamustafa Pasa veresesi binadan ifraz edip Sultaniye sokağına yeni bir kapı açarak sehir bamamı olarak kiraya vermisti.» O devri görmüs müverrihlerimizden birisi bu hamamı şöyle anlat geçitle ittisal peyda ediyor. Birin maktadır: «Ba bamam, müzeyyen, ci kısmın önünde genis bir avlu roşen ve lânazir olan hamamlardan onun etrafında üstü örtülü galeri olup camekâmnda müteaddit rev ler var; bn galerilerin bütün odazenler ve münakkaş eamlar ve al lara ittisali var. Odalar alelftmum tın ile münakkaş eamekânı ve ya büyükçe, pencerleri iki sıra. cam nında sadırvanı, selsebili olnp biri ları renkli. tki kattan fazla ev yabüyük, biri küçük iki halveti var pıldığı nadir. Her evin galeris dır, Dört kubbe ile areste beş kur var. Merdivenler eenis ve otuz ba nalı kısımlar mutedil şirin ve ru samaktan fazla değil.» sendir ve makbnli nâs olan bir ba«Odalar hep alçak, tavan afaşap mamdır.» üzerine oyma veya boyama çiçek Bn devirde Edirne Bostancıbası yapılmıs, duvarlarda bir çok dosı Receb Ağa Mamaktepe demek laplar var. Bunlar bana bizimki le meshur olan mahalde naziri ol lerden daha kullanışlı gelivor. He mıyan bir kasır inşa ettirmişti. E iki pencere arasına ufak raflar yadirne'nin en yüksek yeri olan bu pılmıs. üzerine koknlar veya çiçek tepede zersiz bir güzellikte idi ve etrafı yinatından en ziyade hosuma ei den, oda ortasındaki mermer fisbaflarla bostanlarla çevrilmisti. kiyeler, bunlarda bir çok borular Tine bu devirde, Tunca kena • dan sular fıskırıyor, lâtif bir serında kasrı imadi denmekle mes • rinlik hasıl ediyor. bur bir başka bina daha yapıl Bir havuzdan öbürüne dökülür mıstı. ken sırıltılar peyda ediyor. Bu fisSultan tbrahim'in kızları Gevjkiyelerden ba/ıları sayet zarif, Her herhan Sultan ile Beyhan Sultan evde bir hamam, alelâde üzeri kur tstanhnl'dan Edirne'ye koçu ara şunla örtülü, mermer döseli, kur baları ile gelmisler ve Bıçıktepe • nalı ve çesmeli, iki veya üç odade Padisah tarafından karsılanmıs dan mürekkep, bulâsa bunlarda lardı. Gevher Snltan, Veziriazam soğuk ve sıcak hamamlara mahsus her türlü kolaylık var.» Ali Pasanın, Sarıcapaşa çarsısın Levdi Montegn, Edirnede misadaki sarayına inmis, Muradiye Küfir olduitu bir evi de söyle anlat çükpazan kurbündaki Veziriazam maktadır: Makbul Sarı Süleyman Pasanın «Biraz sonra da bir odaya, da sarayı da Beyban Sultana tahsis ha dojrusu, hepsi de kalkık, yal edilmisti. Veziriazam Ali Pasanın sarayı. dızlı kafeslerle muhat bir pavyo na ffirdim. Tanındaki ajacların lâ kaymakamlara mahsus bir mesken tif gölçeleri, burayı günesin ğ haline soknlmuştn. Bu devirde E dan muhafaz» edivordu. Ağaçların dirne'nin meşhur binalanndan bi ?övdelerine sarılıp çjkan ri de Sevhülislâm Feyzullah Efen Ier ve hanımelleri, tatlı bir koku di konagı İdi. Sarıcapaşa çarsısı saçıvordu. Bu letafetlere beyaz yakininde de Osman Pasazade mermerden bir fıskive görmek Mustafa Efendi konağı vardı. J zevki de inzimam edivor, suları a MM releP rraeb tatlı bir sınltı ile üç dört havuza XVIII inci asrın ilk yarısında dökülüyordu. Tavana, yalrli7İı «e Edirne'ye çelen, burada Türk me petlerden tasmış, hemen düşecek deniyeti İle yakından temasa çe gibi zp.nnolunan her nevi çiçek reçen bir seyyah da Ingiliz Sefiresl gimleri yapılmıstı.» Lady Montegü'dür. Lady Montegü, FiHoi j \ p c i i i i 3 r ı n ı « ı j ı n d a EdirTürk sehirlerine, muaseretine, kı nr'âfki sivil mlmarinin bazı 8r yafetlere. yemeklere hayran olmuş neklerl bn şekilde görülebilmek ve dostlarına yazdığı mektuplarda dir. Türk medeniyetinin her cephesini Gerüeme devirlerimizde, Doksan tafsilâtı ile anlatmısttır. Kendisi üç ve Baikan Harblerinde EdirneTunca kenarında bir evde oturmiz talihsizliklere uâramıs ve bümu<itu. Mektaplarında bu evi şöyle anlatmaktadır: «Nehir odamın pen yük hir medeniyet daîılıp bitmişcerelerinin a\<jnda akıyor. Bahrem tir. Edirne medeniyetinin son kayüksek servllerle firtülü. Üzerleri lan eserlerini titizlikle muhafaza sabahtan aksamlara kadar birbir etmek ve bu sehrin kendine hâs lerine bin türlü cilveler yapan bazı sanatîarının yeniden eanlan savısız rüverclnlerle dolu. Bütün masına çalısmak, milli vazifeleri • Edirne toprağı bahçelerle süslii. mizden biri olmalıdır. Nehir kenariarına hep mevva ağac ları dikilmiş. Altlarında her aksam kibar takımları eğleniyor. Bövle. sulann zemzemesini dinliyen ufak ufak meclisler her tarafta görülüNüshası 25 Kurııs yor. Türkiyede bu zevk o kadar umumi ki bahrıvanlara kadar siTürklye Harlcl Lira Kr. Lira Kı rayet etmis.» duşu bir saraydan ve ba münasebetle Edirne* deki sivil mimari,}en sitavisle bahsetmektedir: «Şimdi Padisalıa mahsus bir sarayda oturnyoruz. Tarzı mimarisi gayet zarif ve memleketc pek mu vafık. Filhakika burada evlerin dışını süslemek »det değil, hemen hepsi tahta. ttiraf ederim, bunun pek çok mazurları var, fakat bun dan dolayı milletin zevkine kabahat bıılmak lâzım gelmez.» «Türkiyedeki evlerin hepsi, büyük küçük, umumen iki kısımdan. j Haluk Y. Şehsuvaroğlu ı tki menıba suyunun satışı menedildi Belediye Sıhhi Murakabe Şubesi Memba sulart tesislerini ve satışlarını daimi bir kontrol altında tutmakta. âlınan su nümuneleri Şehir Hıfzıssıhha Müessesesinde tahlil edilmektedir. Son günlerde yapılan kontrollarda. membaları Belediye hududu haricinde olup da şehir dahilinde iftihlâk olunan iki memba suyu tesisi sıhh! şartlannı yerine getirinceye kadar kapatılmış ve bu sulann şehirde satışları durdurulmuştur. Bu sulann birinin mikroplu. diğerinin de içilecek va sıfta olmadıgı anlaşılmıştır. Şhir Operasmda öğrencilere yiizde 50 tenzilât yapıhyor Tiyatroda olduğu gibi Opera temsillerinde de tenzilât yapılma sını isteyen öğrencilerin istekleri Belediyece incelenmiş ve müspet bir şekilde karara bağlanrrrtştır. 22 aralık perşembe gününden itibaren yalnır perşembe geceleri öğrencilere, Parter'in bir kısmında, üst kat localarda ve Galeride • 50 tenzilât yapılacaktır. » ' tıtanbulun fethinden sonra da Osmanlı hükümdarları ve vezirleEdirneyi tamamen terk etmemisler ve zamanlarının bir kısmını bu güzel şehirde geçirmişlerdir, Fakat Edirnenin en şa'şaalı devri XVII nci asır olmuş, bilhassa Aveı Sultan Mehmet, uzun saltanat yıllarınm büyük bir kısmını bu şehirde geçirmiş ve buradan »ürek avlarına çıkmıştı. XVII nci acırda Edirne sarayı yeni ve güzel binalarla genişlemiş, şehirde vezirlere mahsus yeni saraylar yaptırılmıştı. Bu devirde Edirnede Eski Saray mukabilinde Musahip Pa«a Sarayı bulunuyordu. Bu sarayın divanhanesi olmad.gindan Edirneli Ali Ağaya divanhane yaptırılmıstı. Edirnede üç serefeli camiin arkasında Sokullu Mehmet Pasanın Sarayı vardı. XVII nci asırda bu saray Köprüüzade Mustafa Paşaya verilmişti. Sultaniye camiinin arkasında Defterdar Ahmet Pasanın, aynı cami yanında Veziriazam maktul Karamustafa Pasanın, Sarıcapaşa çarşısında Veziriazam merhum Karaibrahim Pasanın ve Şıkkıevvel I)efterdarı Yusuf Efendinin konakları vardı. Veziriazam Karaibrahim Paşa konağı sonradan Kikâbı Hümayun Kaymakamı Ali Pasanın mülkü olmuştu. Karamustafa Pasanın sarayı Edirne Syanından Sirke Emini Mustafa Ağa tarafından yaptırılmıstı ve bn bina eskidenberi «Sirke Emini Mustafa Ağa hanesi» demekle meşhurdu. Bu haneyi KaramustaPaşa satın aldıktan sonra «tlmi hendesesi fikir ve feraseti ile tabı mimarına ve tar ve ieat ile müceddeden bina ve ihdas eylediği» yeni bir saray vücude getirmlşti. Halk arasında bu saray, mimarisinin güzelliği ile meşhurdu' «Müteaddit mülukâne odaları ve karsı sofaları, benzersiz hamamları vardı. Divanhanelerinin kubbe tavanları altın nakıslarla tezyin edilmiş ti. Emsali nadir olan sadırvan, sebil ve büyük bir havuz ile süslenmiş Tekrar edeyim. ne yapıp vapacağız. kalabalık olacağız, aynı zamanda kuvvetli ve müreffeh olmaya çalısacağız ve 200 sene sonrayı değil. 1 sene, 2 sene sonrasını düşüneceğiz. Dün vanın bueünkü durumunda vapacafımız tek iş budur, Hattâ bunları valnız dünya dnrumunu düsünerek değil. hayal ettiği miz yarınki Türkiyeyi varatmak için de yapmaya mecburuz. E*er imkânsızlıkları mümkfın kılmış bir milletin çocuğa olraak heyecanmı hâlâ biraz mnhafaza ediyorsak .. Biz beceriksiziz. tenbeliz. işin kolayına kaçan Insanlarız di ye, artıramadığımız ekmeğimize ortak olacaklar korkusuyla ye nl dogaoak Türk evlâtlarını havat haklarından mahrura etmek aklın kabul edeceği işlerden değildir. Cevat Fehml BAŞKIT .^ SATlLlK KELEPİR ARSA Ağır sanayi sahası içinde Rami kışlası ve Avunduk f ğ Havlu fabrikasının yanında 45 metre cepheli CİCOZ caddesi üzerinde 3000 metrekarelik kelepir arsa acele satılıktır. Müracaat: Talimhane Taksim cad: No: 39/1 A 4 sahibi Alber'e Tel: 49 34 64 •v«»> Kalite hususunda asla rekafıet kabul etmeyen ISKRA "lîlllillltlî V. E. ARALIK 21 RECEP 2 CUMHURIYET 1 1 7.22]12.12!İ4 32 16.44| 18.22| 5.34 2.38 7.28' 9 48112.001 1.39' 12 51 öyle divorlar. Oooh. daha çok çalışması lâzım. Henüz kaç yaşında?» Kennedy Waşhington'a sarsılmaz prensiplerle gelmedi. Birçok dâvalarda zihnine yanlış fikirier sokuş turulmuştu. Bazılannda ise durumunun ne olduğuna karar verememişti ve kendisini olayların seyrine terkediyordu. Fakat bir tek dâvada, ücretlerin yarattığı ekonomik problemler, çahşma şartları, iskân, sosyal teminat, fiatlar, kiralar ve yaşlılar ile emeklilere yardım konusunda kati nosyonlara malikti. 15 sene sonrasın.n Cumhurbaşkanı, bir liberal ne kadar olabilirse, o kadar sosyalistti. Bir taraftan da kendi kendini yetiştirdiği politika hayatma ilk atıldığında, kendisine tema olarak sosyal refahı seçmişti. V EFAT Mecidiyeköy PUBO SABUN FABRİKASI'nın kıymetli mesai arkadaşlarmdan Bay 75.00 150 00 4P.0O 80 00 44.00 22 00 Basan ve Yayan Cumhuriyet Matbaacıhk ve Gazetecilik Türk Anonim Şirketi Cağaloğlu Halkevi Sokak No. 3941 Sahibi Senelik 6 aylık 3 ayhk NÂZİME NADt Yazı içlennl fillen ldare eden Mesul Müdür MAURICE MISRACHI 19, 12/1960 pazsrtesi gecesi vefat etmiş bulunmaktadır Cena?e merasiminin 21/12/1960 çarşamoa günü saat 12 30 da Galata Şair Ziyapaşa Cad.. Şahsuvar Sinagogundan yapılacağını teessürlerimızle bildiririz. ŞAHİN PERESE Gazetemıze gonderılen evrak ve yazılar neşredilsin edilmesin lade edilmez tlânlardan mesuliyet kabul edilmez Abone ve llân işlerl İçin, zarfın üstüne «Abone» veya «llân Servisi» kaydının konması lâzımdır Bl' GAZETE JASIN AHLAK YASASINA UYMAY1 TAAHHÜT ETMİŞTÎR. Necip Akar Hlf. Melâhat Akar. Türkân Özsezen ve Şsi: Koll Şti: CÜMHl RIVETın edebî lefrikası: t» .h&i gibi» Avucuna alıp okşasan kalbi dnracak.. Bir son kuş. son insan.. son can...)» Lâmbasını yakıp başacuna astı, Köyün üstüne eski karanlıklardan biri çöküyordu. Tatağına uzanıp kitabını açtı. Koca Zeüs, Olimpos'un başındaki ışığı asırıp dağa taşa, yoksul ova köylerine dağıtan yiğidi yakalatıp kayaiara çiviletmişti. Havada ali» kuşlar dönüyordu. Tiğidin ciğerleri kanıyordu. Dünya, eski bildiğine dönüyordu... XVII. Eğitmene hiç bir şey söylememişti. İki gündür içi sıkılıp duruyordu. Derslere firesi gelmiyordu. Üstüne bir neşesizlik çok ıııüstiı. Asiye'ye bakıyordu, çocıık eski halînde.. Hep öyle kitabına eğiliyor, kalemine basa t>asa yazısını yazıyordu. Kar desi lbrahim. habire parmak kaldırayım diyordu. Altı yüzün ııa<ıl beşe bölüneceğini, on ikinin nasıl yüz virmi olacafını ög renmisti. «lioley.deıı sınıfın en iiiiünde gidiyordu. EŞîtmen, itmden: «(Baeısı da böyle akıllı çıkarsa sınıfı geçer.)» diyor «Okuntusunu vermeğe gittim yıkılası evine.. Yıkılası da, başcazına göçesü. ölücüğü kalası sayvanın altında at tımar ediyordu. Tuttu bana dedi ki, geni Öğretmenle kapatayım. Temizinden bir ellilik sana.. Ben sandı mki, sana merhimetinden diyor. Dedi ki, sonra üç dört adamla, senet yaptırmak mahanasına okula gelir, sizi basarız! Eşitiyor musun? Diyor ki, ben onun etine aseriyorum! O benim en telâşalı bir zamanımda gızımı okula aldı, diyor. Sen de onun üçün bir kenedir, kan emer, demişsin, çok da kadın söylemişsin!..» «Sonra lâfı nasıl bağladınız, bacı?» «Bana dedi ki, başka heç kimse yok köyün içinde.. Bak bak, eşitiyor musun? Beni fâsa bellivor.. Benim adım çıkmıştır bu köyün içinde! Halbuysam bir tekinin aslı yok! Fukaralı ğın gözü kör olsun! Haa, sonra dedim ki, neye vok benden başka kimse? Çinet çızın var, tepteze çelin! Onu kapat.. Avradın Gök Sultan var, onu kapat » «Sabi dedin mi Pire?» «Demedimse burdan sağ çık mak nasip olmasın!» Kalktı: «Taşa Pire!» dedi. Ko lunu açtı. Kucakladı. Göğsüne bastırdı. Pire, ellerini, öğretmenin boynuna sürdü. Okşadı. Sonra başını tutup gözleriniıı içine baktı, baktı, ellerini saçlanna daldırdı, öptü gözlerini.. «Gönlümün gıymatlısı!» dedi. «Ayağını denk al!. Duranâ dediler mi, Erle ovasında bllmiyen yoktur. Südü mermeri deler. Kendini kolla.. Bir silâhın olsun.. bu dağın başında» Köylü kısmının aklı ireli ermez. öyle olunca, öyle olacak sanır, aksini beç düşünmez.. Gepegençsin, gidersin..» «Sağol, Pire!» «Kendini, aman kendini...» «Hiç korkma » «Onların usulde yiğitlik yoktur.. Hoşçakal...» Gözlerindeki yasları, dastarının ucuyla kuruladı. Torbasını aldı, çıktı. öğretmen, pencereden baktı Bahçe kapısını kapatırken gü lümsüyordu. Tıpkı bir pire çibi. uçarak köye uoğru gidivordu Biraz öne eçilerek yürüyordu. Küçücüktü. Türüdükçe, daha da küçülüyordu. «(Dünyada nesli kalmıyan kuşiardan biri Güoler sıkıntılı olmaya başlamıştı. Peblivan, bir sefer gelip gitmiş, başka uğramamıştı. Üçle paydosunda bir ara gidip Muhtarı gördü, Pire Kızı'nı da aııarak bir türlü Duranânın dü şündüklerini anlatamadı. Akşamüstü Esen Ali'ye gidecekti. Düğürı evinde aksam yemeği yiyecekti. Ama hiç cam istemiyordu. Eğitmen, «Blzi uğrayıp beraber şr.delim.» dedi. Canının bir şeylere sıkıldığı nı söyledi: «Gitmesem de okun tu karşılığını biriyle göndersem olmaz mi?» dedi. Eğitmen, anlamadı: «Bir temiz hava alırsın yavu!» dedi. «Çalgı filân dinlersin ..» «Hele sen git.. tstersem sonra gelirim » Eğitmen gitti. Karşı mahalleden davul sesi grliyordu. Çocuklar okuldan bo sanır boşanmaz oraya koşuyorlardı. Çamurlara bata çıka, çalEiva gidiyorlardı. «Ne olur gitsem? Bura düğiin lerinde silâh atılmaz. Atılsa da kuru sıkı! Duranâ, çevirip üstü me bosaltacak değil ya tüfesini!» Dnrdu.. «Pire bacı yalan söylemiş olmasın! Geldi üzeri me kapandı! Bir domuzluk var mıydı çözlerinde? Döke döke aelamıstı.. Benim adım çıkmıs fukaralıçın gözü kör olsun. de' mişti. E^itmenin dediji eibi «Yö rüslü» olsa. bir halinden belli olurdu. Dün odamda yalnızdı. Gözlerimden öpmüştü. Benden biraz büyük.. ikinci sınıfta oğlu var.j. Durdu... «Eh, şimdiye ev ^/<ımııımiiiımıımmımmııııımmımmmmıımmıiMiııııııııiMiımiMiıımmmım^ lensek, bizim de oğlumuz olurdu okula giden. oğullar içinde » Gocuğunu sırtına aldı. Lâstik pabuçlarını giydi. Dişbudaktan yapılmıs bir değneği vardı, aldı. Kapılan çekti. Kitledi. Yün atkısını boynuna doladı. Kasketini arkaya devirdi. Eğitmenin gittiği yoldan, Urkiye'nin tarla dan, indi gitti. Hâlâ gitmediyse, Eğitmeni de alıp geçecekt. Yol, keçi yoluydu. Çalıların arasından dereye iniyordu. Osman Hafız'ın harım, yukarlarda kahyordu. Kış, iyi gidiyordu. Çalıların diplerinde, incecik, ye şil yeşil çimenler bitmişti. Kar yok.. Eğitmenin bacasında eğri bir duman tütüyordu. Damında bir ağaç yuvçn görünüyordu. Dudu: «Buyur Hoca, sen misin?» dedi. «Gitti mi E|itmen?» «Hemen şimdi gitti.» «Hadi eyvallah! Ben de gldip lir bakayım...» «Güle güle Hocaa, güle güle..» Esen Ali'nin evi, karşıdan gö rünüyordu. önü kalabalıktı. Da mın başına bir «bayrak» dikilınistı. Direğin ucunda yumurta k.ıbnçu bir iki ceviz, bir parça lto\alı yün.. Y'ün, ala yesile bo valı.. Bayrak niyetine asılmıs Uırmızı bez, rüzgârda çırpını^ordu... Kıyısındaki komsu e\i ne karılar kızlar girip çıkıvorlardı. Sandıklardan çıkarıp bir #evler şiyinmişlerdi. Alları yesilleri biribiirne karısıyordu. Dere>e indi. Çay, kabarıyordu. Bir iki hafta sonra temelli delirirdi. Geçemekler eğreti dn ruyordu. Bazısı oynuyor, suyun ortasında insanı korkutuyordu. Çocukların kimi düşüyor, kimi okula su içinde geliyordu. Bir köprtt.. hem buraya, hem değirmenin oraya... «(Eİ ele verecek leri, biribirlerine destek olacakları yerde.. ise istek duyan ada mı çelmeliyorlar! Savaşlart çok ilkel.. Karıyla kızla bir odaya kapatıp.. başka bilmiyorlar... In san iki köprü yapamaz mı şuraya yıllardır? Sokakları çamur dan kurtaramaz mı? Sidikli yor gan bastırmış üstlerini.. çırpinıp kalkamıyorlar... Uyansalar bile bir ağırlık, bir uyuşukluk iistlerinde... Öğlelere kadar göz lerini açmadan, günesleri görmeden yatıyorlar... Ağn'nın ba şındaki horoz.. başka çare yok.. Muhtar Hamdide iş var.. Iş var ama, elinden bir gelen yok. Pe ki.. onun elinden gelen yok, bunun elinden çelen yok, ne olacak sonu?. Hep böyle çaylar köprüsüz, sokaklar çamur, insanlar kendi karanlıMarında... Topal PehlUan aralarına girip: «Sütlü keçiyi mi, sütsüz keçivi nıi seversin?» diyor. tmam köşeye çıkıp: «Ey cömati müslirnin! Bilmis olun ki, bu dünya yalan! » Ben de bir yasama se vinci, bir istek tutturmaça çalı sıyorum. Köy. iki arada. bir derede Dünya yuvarlak mı, (lüz mü? Sarı öküzü de sık sık hortlatıyoruz .. Türkçe okun tnaîvta iken. Arapçaya döndürü len ezanın demokrasiyle ilgisini bulu>oraz Kur'an yeni harfler le yazılsa olur mu, olmaz mı?.. Arkası var ELEKTRİK SAVAÇLARI i Kayıt tertibatı son derece hassastır § Boşa ileri kat'iyen işlemez i En küçük vidasına kadar paslanmaz maddeden mamuldür Ş Bobinleri normal şarjın bir misli fazlasına kadar dayanabilir § ÜÇ adet tesbit kulağı vardır 9 Dış görünüşü pariak ve zariftir s> Kat'iyen bozuk çıkmaz ISKRA ELEKTRİK SAYAÇLARI hakkında en emin bilgiyi llgili mütehassıslardan alabilirsiniz TÜRKİYE U. MÜMESSİLİ : !• • • ı • ı ırı • • • • . ı YENİ ÇARŞ1 4 0 TEL.: 49 32 0 0 4 4 1 2 57 6ALATASARAY PARAFİN İTHAL Sayın müşterilsrimize Romanya menfeli her cins Parafin ithali için Romanya Kliring anLaşmasından proforma fatura verilmektedir. • Müracaat: HEDEF KOLLFKTSF Han kat 5 İstanbul Galata Telgraf HEDEF !st. Rıhtnr. caddesi l e l : 44 07 17 J t Taviloğlu t