02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
İKI CUMHURİYET 17 Arahk 1960 | SOHBETLER I I I I I I 1 [ f l l l l l l l l I I I l l l l l l l f 1 I I t I I i i l l l l l l l l l l Cl 1111 I I t I 1111111111 i 1111111 Ahlâkın iç ve dış sebepleri Yazan: Prof. Dr. Rasim ADASAL T»rt T« ecmiyet için ideal be miras mıdır? Özel bir yapı bahis şert ödevlerin ifadesi olan ahlâk'ın konusu mudur? Acaba terbiye âbaşlangıcını insanın diğer insan milleri önemli bir rol oynuyor îardan yani toplumdan korkması mu? Moralin kuvvetli bir kavram teşkil etmiştir. Demekki iptidai olarak duygularda yerleşmesinde ahlâk feroin cemiyet dilcklerine dini korkuların veya ceza kanunkarşı zorakî itaat olmuştur. Ilk larının esaslı rolü var mıdır? Kazamanlar ferdin azami derecede rakter ve ahlâk bozukluklan yalmoral görevleri ve asgarî derece nız çocukluktanberi kötü gelişanede hakları mevcuttur. Bidavette lere tâbi olan bir şahsiyetin mahbilhagsa cinsel hayata ait görev sulleri midır? Bazı ahlâk bozukler ahlikın ana temellerini teşkil luklannda belirli organsel ve ruediyordu. Beşeriyetin ilk büyük hi hastalıkların da bir rolü bahis savaşlanndan biri olan Truva konusu mudur? Ve nihayet ahlâk harbleri baskajına ait olan güzel bütün müspet davranışlan ile öbir kadını kaçirmak yani aile hak zel bir ruh haleti olduğuna göre kına tecavüz etmekle başlamıştır. insanı çeşitli zararlı, tehlikeli ve Lâkin zamanla cemiyet ailevi | kişilik itibarını kırıcı hareketlere sadakati moral düsturlardan biri | ve hattâ yerine göre faldırganlıkolarak almıştır. tyi ahlâklı insan lara sürükliyen kötü moral için kabilesinin cinael âdetlerine in ıınır örgülerinde bir anatomi vetibak ve riayet eden insandı. He ya psikopatoloji düşünülebilir le kadınlar için lffet ve tadakat mi? Zira ruh tababetinde «Pıikotnutlak bir kanun idi. Medeniye pat dejenere» denilen insan tipintin ilerlemesi ve ırkların kuvvet de esas bozukluk moral davranış lenmesil* moral prensipler cinsi etrafında toplanmakta ve hattâ ze vet ödevleri ötesinde değerler ka ka gerisi yani budala insan yahınzanmış ve cemiyetin ihtiyaclpnrs da ahlâk gerisi veya budalası ingore de ahlâkî değerler çoğalmış lan da kabul cdilmektedir. tır. Hayat için devamh ye ümitPrenaip »tibariylt insan moral siz savaş devirlerinde ilk moralist , şahsiyet olmak temayülündedir. • ''"rtulus ve selamet için in | Çocukluk çağında baslıyan ve ba; sanlann müşterek ıstıran'r • ta en yakmları çeşitli davranışlan birbirlerin» yardımı zarurt bir ile benimseme ruh mekanizcnası çar» saymışlardır. Bu suretle ya saycsinde insan içrel bir moral ki vaj ytTM insanların birçok sert siliğ* sahip olmaktadır. Buna psilikleri, huy.uzlukları, ilgisizlikleri kanalistler benlik üstü otorite (Sü yumuşamak auretile merhamet, rego) derler. Bu insanın suur alyardım, vefa gibi beş«rî reaksiyon tında daima anarşik bir dürtü ile ları dönmüştür. Demekki Kropot insanı sırf nefsanî fiillere ve antikin ve Walt Whitman gibi modern moral hareketlere sürüklemeye moraliıtlerin ileri «ürdükleri eazip yeltenen çeşitli dürtüleri bastırgörüşler» göre moral, Darwin'in mak suretiyle moralize eder ve bu ney'ilerin tekfimülU gibi, insanh suretle insan sırf iç güdülerine tl ğın manevl bir tekâmülüdür. bi bir çeşit robot olmaktan kurtuBir intana re hattl bir topluma lur. J. J. Rousseau daha önceleri doğru görüncn şey diğer insana re bunu edcbî şekilde ifade etmiştir: ya cemiy«t« antimoral görünebilir. «Vicdan! Vicdan!. Ey Tansel iç tptidat insanlar dünyaıında birden güdü ve ölmez semavi ses, acizlefazla kadm ile evlenme bir fazilet rin ve cahillerin sefkatli rehberi, sayılırdı; zira nüfuı ihtiyaeı da iyiligin yanılmaz hâkimi! Sen infazla idi. Bugün bile dünyanın ba sanı Allaha yaklaştıran en ulu zı yerlerinde bu kanunl bir hak kudretsin!..» Bu hassas terbiyeci in tan ibarettir. Halbuki bugünün tanları yaradılışlan itibariyle iyi medeni ve kalabalık eemiyetlerin telâkki ettiği cihetle vicdanı şaşde iae (Teaddüdü zevcat = Polyga maz bir rehber sayarak ona tanrımie) antisosyal bir davranış sayıl sel bir vasıf verir. Bütün moral maktadır. Zira bu gibi yerlerde hükümlerimiz ve davranışlarımız nüfut fa7İa ve iskân alanları dar bir dereceye kadar vicdani reaksidır; hattft doğum kontrolü bile ka yonlarımıza bağlı olmakla beraber nunlara baglanmaktadır. Bazı ip karakter yapımızın ailevi ve sostidat kabilelerde hastayı ve ihti yal çevrelerden aldığımız terbiyeyan, g«nç olanların ve sağlamlat vl unturların, din ve meslek müesrın yüklerini hafifletmek için, öl seselerinin, ırk geleneklerinin, madürmek moral bir ödtv sayılmak halll ve yabancı ideolojilerin de tadır. Solomon adalarında semir ''•birini tamamlıyan tesirleri var. tilen yavru hindiler gibi gcnç kız dır. lan da şişmanlattıktan ionra mâBu tesirlerin bazısı müspet veya butlara nezretmek üzere boğazla menfi olabilir; binaenaleyh inıan mak moral bir mükellefiyet sayı fert veya tomlumsal varlık olarak lırdı. Demekki ahlâk değerleri şahsi veya sosyal iyilikler yanında yere, icaplara ve telâkkilere göre çeşitli kötülüklere meyyaldir. değisiktir; ve buna binaen saikleBiri dinî ve ilâhî otoriteyi, diğeri rinin çeşidi fazladır. Şimdi her de insanın pz suurunu ve vicdanını zaman sorulmuş olan bir suali ahlâk kayhağı »ayari'Yfcr ana iflor'âT kendimize aorabiliriz: Niçin bazı görüsün hayat pratiğinde nihayet insanlar daima doğru yolu seçer hedef birdir: «Beşeri ve mânevi ler ve durmadan nefis feragatla olgunlaşma!» Bunları telif etmek rında bulunurlar? niçin bazıları ve tanrısel iradenin izlerini asil da daima başkalarına zarar ver bir vicdan örgüsündc birlesmiş omek için çalışırlar, daima iftiralar larak aynı insanda istemek en idedan hoslanırlar ve diğer insan al bir gayedir; ve gerçek insanların vt hattâ yakınlarının felâ lık morali de budur. Kant bunu ve. ketlerini görmekten hoşlanırlar; eiz bir inançla ifade etmiştir: «lnhattâ bazıları çeşitli suçlar bile sanın ruhunu daima hayranhk ve islerler? Halbuki bütün bu insan saygt ile dolduran ve temaşasına lar ayni çevre içindedirler. Bir bir türlü doyulamıyan iki şey vardır: Biri başının üstündeki bol yılçoklarının maddi menfaatlara ihtidızlı sema, diğeri de içindeki moral yaçları da olmadığı halde bu ha kanundur.» Gerçekten zoraki beşebislik ihtiraıı nedendir? Çoğu aile rî olmıyan duygular ve içten gelmuhitlerinde din ve ahlâk pratik me emirler doğdugu zaman ne tanlerine ait örnekler görmüşler; kut rı korkusuna ve ne de kanunî cezasal kitapları okumuşlar; okullar lara ihtiyaç kalır. Zira içten gel. da terbiyeye ve moral görevlere me moral duygu esasında bir korait ögütler almışlardır. Günahların ku olmadan ilâhî kudretin ve irave guçların maddî ve manevi ce denin idrakidir; ve daha doğrusu zaları, cemiyetlerinin itibarını kay bu iyilik, merhamet, yardım fiillebetme ve teşhir edilme gibi kötü ri ile tanrıya bir çeşit ulaşmadır. akibetler bahis konusu olduğu Ancak gerçek moral, mânevi ve halde bu ahlâkî ayrılıklar neden dünyevî ihtiyaçlara cevap veren faziletin karşılığıdır. Morali sırf olmaktadır eski şüpheci filozof Diyojen'in muGünün din pratiklerine sadık ol mu ile mistik telâkkilerde veya dukları halde her çesit antimoral sırf metafizik mânalarda aramak fiilleri işliyen insanlar az değildir. da mübalâğalıdır. Hakiki moral Halbuki aksine bir üstün tanrısel yasaları çok defa cemiyet hayatıkudfete şahsî bir prensipe saplan mız, göreneklerimiz, itiyatlarımız, mak suretiyle inanmıyan diğer ba yaşama şartlarımız tâyin eder. Gün zı insanlar da günlük moral dav lük hayatımızda bizi namuslu bir ranışlan itibarıyle dürüst ve fa fabrikatör, dürüst bir tüccar, vicziletli olabilirler. O halde gerçek danlı bir hekim olarak çalıştıran ahlâk âmilleri ve kamçıları veya ve meslekî gayelerimizin ötesinde aksine günahları ve suçları diz sosyal ve moral bir gaye takip etginliyen âmiller nelerdir? Bu hu tiren ahlâk kamçıları veya dizgin. susta bir sıra sualler sorulabilir: leri yine çevremizdedir. Bedenî ve ruhi yapılarımıza, ail* ve cemiyet Acaba ahlâk atalardan gelme bir E haberJer | ALMANYA MEKTUPLARI j ıııı|ıııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııımııımııı=ıııı HEM T Beyhude gayrett rakyada vazife gören yedek snbay Sğretmenlerden biri lıenim «en mâhim meselemiz» başlıklı fıkraraı okumuş. Lznn bir mektupla dert yanıyor. Mektubun bazı parçala rına beraberce göz gezdirelim: «27 Mayu'ın sebebini ve mânasını köylüye anlafnak üzere yaya olarak 3 saatlik, 4 saatlik yerlere gidiyoruz. Konuşmalaı yapıyor, »uallere cevap veriyor, hitabeler irat ediyoruz. Bizim lisanımızdan artık hırsızhkların, rüşvetin, iltimasın, her türlü fenalıkların maziye karıştığını öğrenen köylü hükümetle, bele diye ile, diğer daireler, müesseselerle ışini görmek üzere kasa baya indi mi tıpkı eskisi gibi bir zarfın içine 50 lira, 100 lira, 200 lira koymadan o işinin yapılmasına imkân olmadığını hayretle görüyor. Tabil bizim 83rfetmiş olduğumuz bütün gayretler de bir anda suya düşüyor. Köylü bize inandı ise karşılaştığı cnan «araya şaşabilir, ama biz buna hiç şaşmamalıyız. Dünkü kuyruklar, kasabanin kodamanları nüfuzluları bugün de o mevki lerde bulunduklarına göre hayret etmenin mânası var mı? Bütün kasabaya onlar nümune olmaya. bütün kasaba üzerinde onlaı hüküm yürütmiye devam ediyorlar. Dün açık devlet memuriyet lerini müzayede ile satısa çıkaranlar, kasabalarda .neselâ Bele diye Reisliği, Parti Başkanlığı yaptıklan halde hükümet daire lerindeki tâyinler ve azillere dahi müdahale edip Kaymakamı saf dışı bırakanlar, rüşvet alanlar, devleti soyanlar ne sorgu suale uğradılar, ne hesap verdiler. ne de eski yerlerinden ve nüfuzlanndan oldular. O halde işlerin düzelmesine, rüşvetin. iltimasın, ihtilisın ortadan kalkmasına ne sebeple intizar ede lim?. İstanbul'a bir günde verilen su Batı Almanya'nın yeni teklifi BODH, Bilindiğı gibi geçen ayın son larında Birleşik Amerika, doların ge(irmekte olduğu krizi önlemek mak Seyfeddin Akersin İdare nüfus başına vasatî olarak günde 130 litre su isabet ettiğini bildiriyor Sular Idaresi taraiından kasım ayı içinde Rumeli yakasına 4.808.596, Anadolu yakasına 1.069.458 olmak üzere şehre 5.878.054 metreküp su verilmistir. Buna göre şehre verilen günlük su miktarı 195.935 metreküptür ve nüfus başına günde vasatî olarak 130 litre su isabet etmiştir. İdare, kasım ayında Rumeli cihetinde 231, Anadolu cihetinde de 362 yeni abone kaydetmis, bu suretle su abonelerinin sayısı 89.077 ye yükselmiştir. Istanbul Üniversitesi Iktisat Fakültesine bağlı tşletme tktisadı Enstitüsü orta sevk ve idare kursunu bitiren 24 mezuna diplomaları dün törenle verilmiştir. Merkez bina, Hukuk Fakültesi mavi salonunda yapılan ve öğretim üyeleri, öğrenciler, dâvetlilerin iştirak ettiği törende tktisat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Oluç ve Sanayi Kalkınma Bankası Umum Müdürü Reşit Kgeli birer konuşma yapmışlardır. İsletme tktisadı Enstitüsü Kursunu bitirenlere diplomaları verildi Belediye Başkanı iken NATO Müttefik Kuvvetleri Başkumandan lığı nezdinde Türk Askerî Temsilciliğine tâyin olunan Tuğgeneral Şefik Erensü, gtlecek ay içinde yeni vazifesine baslamak üzere Paris'e gidecektir. Erensü, Beledive muhabirleriyle yaptığı sohbet toplantısında, 27 mayıstan, vazifeden ayrıldığı tarihe kadar basından gördüğü yakın alâka ve yardımı daima şükranla anacağını bildirmiştir. Belediye, iktisadi murakabe faaliyetine arahksız ve muhtelif ekip lerle devam etmektedir. Halde 10 murakıp vazife görmektedir. Her gün altışar kişilik iki veya üç ekip, şube müdürlükleri emrine gönderilmekte, müşterek kontrollar yapılmaktadır. Ayrıca bir ekip münhasıran otelleri, bir ekip kasaplan, bir ekip fırınları ve değirmenleri, bir ekip de oduncu ve kömürcüleri kontrol etmektedir. Son 15 gun içinde kontrola tâbi tutulan 2274 müesseseden 134 ü hakkında ecza zabtı tutulmuş bulunmaktadır. i'*'^^* Bir haftadan berı Manjga ve civarındaki askeri birlikleri ziyaret eden Kızılay tstanbul Kan Merkezi seyyar ekipl ve Mavi Meleklerine Er Eğitim Tugay subay ve erlerinin kan bağısları devam etmektedir. Dün aksama kadar yapılan kan bağışı yekunu 638 şiseyi bulmuştur. Tuğgeneral Erensü yeni vazifesine başlıyor sadiyle iktisadî ve malî temaslarda bnlunmak üzere, Avrupaya 24 kişilik bir uzmanlar heyeti göndermişti. YVashington Hükümeti yardım istiyordu. Kilâhare Londra ve Pariste de «Amerikan dış masraflanmn azaltılması» mevzuanda tetkik ve temaslar yapan heyet, asıl yardımı hâlen elinde büyük bir döviz ve altın stoku bulunan Batı Almanya'dan beklemekte idi. Fakat yine malunı olduğu üzere bu hususta Bonn'da yapılan müzakerelerden hiç bir müs pet netice alınamamıştı. Amerikan heyetinin Avrura'dan böylece elleri boş olarak dönmesi, Doğu'da memnuniyetle karşılanırken, Batı âleminde ve bilhassa NATO topluluğa içerisindeki mem leketlerde haklı bir üzüntü ve biraz da endişe yarattı. Zira Birleşik Amerika, dostlanna simdiye kadar cömertce yardımlarda bulunmaştu. Diğer taraftan Birleşik Amerika'nın siyaset sahasındaki itibarı, NATO devletleri nazarında nasıl ehemmiyetli ise; iktisadi sahada doların kıymeti de ba devletler için yine aynı derecej de ehemmiyeti haiz idi. Çünkü dolar, gayri resmi dahi olsa, NATO toplolağonun mali ve iktisadi knvvetinin mfimessili dnrnmnnda idi. Bu üzüntü ve endişe, dost hükümetlerin gayretlerine rağmen, baş t» Ingiliz basını oldnğa halde, Birleşik Amerika ve diger NATO memleketleri basınında. Batı Almtnya aleyhinde şiddetli yazılar neşredilmesine vesile teşkil etti. Bn münasebetle Almanlara harb malî yardım gören memleket yalBIZ Batı Almany» değildir. Başta tngiltere, Fransa olmak üzere biisonu acı günlerini batırlatan Ingi1 tün Batı ve bitaraf memleketler liz gazeteleri çok ağır hücumlarda aynı yardımdan istifade etmişlerbulundular. Hissî kısımlarını bir dir. Fakat başka m e m l e k e t l e r d e n tarafa bırakırsak, ba hücumları misal v e r m e ğ e lüzum var mı? B« şa satırlarla hulâsa etmek müm yardımı biz de aldık. kündnr. Diğer bir nokta daha var. A « tkinci Dünya Harbinin so manlar realist bir millettir. Harı nunda Batı Almanya tamamen aç ketlerinde his'e pek e h e m m i y e ve sefil idi. Şayet Birleşik Ameri vermezler. Meselâ yardım mevzU' ka kendisine yardım etmese idi, anda hiç bir zaman: «Amerika b bugünkü iktisadi kalkınması müm ze su kadar m i l v o n dolar yardım kün olsmazdı. Bu itibarla Alman etti», y a h o t : «Amerika bize sn k a lar zenginliklerini doğrudan doğ dar m i l v o n mark ödünç verivor» ruya Birleşik Amerika'ya borçlu gibi haberler Alman basınında ye dur. Fakat böyle olduğa halde Bir almamıştır. Gazeteler ihtimal b leşik Amerika'ya müşkül zama raz da millctin gorur ve kendin nında yardımı reddetmiştir. Artık güvenini l e d e l e m e m e k tçin olaAmerika da, Almanlann dünyanın cak, bu gibl haberleri vermezler. en egoist insanları olduğunn anla Halk arasında sadece bövle bl vardımın mevcudiyeti bilinmek malıdır.» Y A Z A N Batı Almanya'da herkes bugünkü iyi durnmlarını Birleşik Amerika'ya borçlu olduklarını bilmektedir. Talnız ba borç malî ve iktisadî mevzulardan ziyade politika sahasında kabal edilmektedir. Filhakika lkinci Dtinva Harbinin kayıtsız şartsız mağlup Almanyası, bugün yeniden bir kıymet olan giyasîitibarınr; basta Birleşik AJJATO m e r i k a o l n l a k ü z e r e d o r t tedir. B i l i n m e k t e d i r ama, reali»' ba millet kendi kendine «neden diye sormaktadır. Amerika aeaba bu yardımı neden yapmaktadır? Bunun cevabını ise söyle vermek tedîr : bulunan diğer Almanya'ya (Doğu Almanya'ya) bir nazar atan herkes bu'bakikatı kabnl etmektedir. Filhakika Batı Almanya yeniden bir büyük devlet olarak ortaya çıkarken, Doğu Almanya bir köşede ehemmiyetsiz bir şekilde kalmış balnnmaktadır. Kimse kimseyc menfaatsl yardım etmez. Amerika bize ihti yacı olduğu için yardımda bulnn muştur. Batıyı tehdit eden büyük tehlikf karsısında, sırası gelince devletlerinin yardımlan ile kazan bizim kendisine yardımımızı temin etmek maksadı ile bize yardım mıştır. Hâlen Rus işgali altında | etmiştir. Fakat Almanlar o büyük tehl kenin, aynı zamanda kendileri j çin de bir tehlike o l d n ğ u n n takdi etmektedirler. N i t e k i m Bonn Hükümeti. müzakerelerin müspet bi netiee alınmadan sona ermesi üzerine, m u h t e m e l e n NATO memleketleri basınında görülen tepkiyi de n a z a n itibare alarak; meseleyi tekrar tekrar gözden geçi miş ve nihayet Amerika'ya yapılacak yardım hakkında yeni bir teklif hazırlamıştır. Ba ntünase betle beyanatta b a l o n a n Hariciye Bakanı von Brentano, Batı Almanya'nın, Birleşik A m e r i k a y a t mil yarlık bir yardımda bulanmafa karar verdiğini açıklamıştır. Hariciye Bakanına göre Bonn Hükttmeti yapılacak yardımı şn beş nok ta üzerinde tesbit etmiş bulunmaktadır: 1 Bonn Hükümeti, Birleşik A' merika'nın tkinei D ü n y a Harbinden sonra kendisine y a p t ı f ı 600 milyon dolarlık yardımı derhal ge ri vermeğe, 2 Geri kalmış m e m l e k e t l e r e 3.5 ilâ 4 m i l y a r marklık bir yardımda b a l a n m a ğ a , 3 Birleşik Amerika'nın satam a y ı p elinde kalan ihraç mallarını saiın almağa, 4 Memleketin her türlü silâh ihtiyaeını, yeni ve geniş tekliflerle Birleşik Amerika'dan almağa' ve 5 NATO t o p l u l u ğ u n u n müdafaa masrafları için ş i m d i y e kadar olduğnndan daha yfîksek bir para ödemeğe amadedir. Bonn Hükümetinin bn 5 tnaddelik teklifi ile Amerika'ya gitmiş bulunan Alman diplomatları, hâlen Washineton'da Amerikan meslekdaşları ile görüsmektedirler. Diğer taraftan Birleşik Amerika S a v u n m a Bakanhğından iki uzman da yine ba teklif ile alâkalı temaslar yapmak üzere Bonn'a gelmiş bulunmaktadır. Hariciye Bakanı bn m e v z u d a yaptığı beyanatını şu sözlerle bitirmişJir. h i m a y e işi, bizzat bizim kendi zâti işimiz kadar ehemmiyetlidir. NATO t o p l u l u ğ u n u n en kuvvetli âzası olan Birleşik Amerika b ö y l e m ü ş k ü l l e r içinde kalmamalıdır. Fakat Bonn Hükümeti bu münasebetle, Birleşik Amerika tarafmdan. Batı Almanya'da bulunan Amerikan ordu birliklerinin masraf ları hakkında yapılan teklif üzerinde, artık m S z a k e r e y e dahi girişmiyeeeeini bir defa daha açıklamıştır. Zira Bonn Hükümeti bunu, sadece bir «Prestij meselesi» saymamakta, daha ziyade Batı Almanya'nın NATO câmiası içerisinde müstakil ve eşit haklara sahip bir devlet olup olmadığını tesbit Bu Eğer bu kuyruklar, bu dünkü fenalıkların âmil veya vasıtaları memleket ölçüsünde tasfiye edilmezse bence köylü 27 Mayıs'ın mânasını aslâ anlaı.nıyacaktır.» Ba yüreği yanık memleket çocağnnan derdi ile dertlenmemek, anlattıklanna onunla beraber, onun kadar üzülmemek ka bil değil. tpin acunn salıvermişiz galiba. Artık fazlasiyle za rarlı olmaya basladı. Düşnkler devrinin rahlannı doğroluktan, iyilikten, idealizm den, memleket sevgisinden boşaltıp tıka basa şahsî menfaat kay gasu ile doldardağa insanlar hesap vermeseler bile millete ör neklik edecek nüfuz mevkilerinden azaklaştınlrnalı, nisyan köşelerinde günahlan ile başbaşa bırakılmalıdırlar. Yoksa yarını mız dünden de karanlık olnr. Cevat rehmi BAŞKIH MEVLİT Pek kıymetli aile büyüğümüz ebedî istirahatgâhına tevdiinin birinci yılına müsadif 19 arahk 960 pazartesi günü, Şişli Camünde ikindi namazını mütaakıp Mevlidi Şerif kıraat edilecektir. Akraba, dost ve arzu eden din kardeşlerimizin teşrifleri rica AİLESI olunur. MEVLİT Sevgili ve muhterem annemiz Murakabe ve kontrol Fakat acaba Batı Almanya, şayet Amerikan yardımı olmasa idi, iktisadî sahada kalkınamaz mı İdi? 7 senedir Batı Almanya'nın MEVLİDİ ŞERİF iktisadi gelişmesini bttyfik bir aAramızdan ansızın ayrılan lâka ile adım adım takip etmiş pek sevgili kızımız, eslnı, kıybir insan sıfatı ile, bizim ba sual meti i ablam ve biricik annemiz kanjuındaki kanaat ve dnşünceFATMA DAĞDELEN'in miz başkadır. Batı Almanva, Avefatının kırkıncı gününe rastmerikan yardımı olmasa idi dahi lıyan 18 arahk 1960 pazar gunu iktisaden kaikınabilirdi. Elbette ögle namazını mütaakıp Teşviba kadar sür'atle değil, yavaş yakiye Camii Şeriflnde merhuvaş, fakat mahakkak kaikınabilirmenin aziz ruhuna ithafen di. Amerikan yardımı ba kalkınmemleketimizin tanınmıç. kıymetli ehli Kur'an ve Mevlit I mayı yaratmamış; hızlandırmıştır. Bir memleketin, yalnız iktisahanlanndan Hendekli Hacı Hafız Abdürrahman Gürses'in dî sahada değil aynı zamanda diriyasetinde değerli hafızların ğer sahalarda da kalkınabilmesi iştirakiyle Kur'anı Kerim ve için, hayatî ehemmiyeti haiz bazı Mevlidl Şerif okunacagından, j meseleler vardır ki; işte Almanakraba. dost ve dindaşlanmızın lar bunlan gerektiği gibi milletteşriflerini rica ederiz. ce rözraesini bilmişlerdir. Şunu MURADOĞLU ve DAĞDELEN bilhassa nnntmamak lâzımdır ki, { AtLELERl Birleşik Amerika'dan iktisadî ve KÂZIM DİLMAN'ın TEŞEKKÜR 10.1Î.1960 tarihinde vefat eden kıymetli annemiz, kayınvalidemiz ve halamız Kartal eşrafından m»rhum Vafir Ekici'nin rofilcası cenazesine, gerek bizzat iştirak etmek Puretiyle ve gerekse mek tup. telgraf ve telefonla acımızı paylaşan akraba. dost ve bilumum muhterem zevata ayrı ayrı teşekkOre acımız imkân vermedlğinden bu hususa sayın gazetenizln tavassutunu rica »deriz Ekicl ve özvuva ailelfrl BAYAN N A C İ Y E ERTÜMER'in vefatmın senei devriyesi munasebetiyle 18.12.1960 (yannki) pazar gunfl öğle namazını mütaakıp Gedikpaşa Camünde aziz ruhuna ithaf edilmek üzere Mevlit ve Kur'an okunacaktır Akarba. dost ve akbaplarımızla ehli dinin teşriflert rica olunur. ERTÜMER AlLESl MECBURE EKÎCİ'nin Kızılay'a kan Bagışlan a A ZE T E MİZ Atina'da, Selânüt'te, Rodos'ta günü gününe satılmaktadır. Tevziat merkezi : Patission. 14 ATtNA Telefon: 621.203 TÂSARRUF KÜCÜK YA$TABA$LAR VEFAT Ayşe Şakire eçi, Sabahat Aköz, Melahat Akçay. Belkıs Burak'ın babalan, Fahamettin Akçay ve COneyt Burak'ın kaymbabalan. Tayfun, Ergun ve AhmedMn dedelert Arahk 17 Cemaziyelâhır 28 CUMHURİYET Nüshası 25 Kuruş 40.00 SO.OO Î2.00 44 00 Basan ve V a y a n Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazeteeilik Türk A n o n i m Şirketi Cağaloğlu Halkevi Sokak N o 3941 Sahtbi Yazı işlerini Em. Kur. Yb. DAVUT ZEKÎ TOPUZ 16.12.19«0 günü Hakkın rahmetine kavuamustur. Cenazesi 17.12 1960 cumartesi günü evinden alınarak Arnavutköyü Camünde üğle namazını mütaakıp Rumelihisanndaki aile kabrine defn edilecektir. AÎLESt V. ] 7.20|12.10 14 30 164218.2! 5.33 E. ] 2.38' 7 28| 9.48 12 00 139'12 50 Senelik 6 aylık 3 aylık Türkiy» Lira Kr 75.00 HarieJ Lira Kr. 150.00 duygulanna bağlı olan bütün bu moral kuvvetler pek çoktur. Buna rağmen her insan moral sahibi olmadığı gibi, zekâ gerileri yanında ahlâk gerileri de mevcuttur. Ancak diğer cepheleri normal olan insanın ahlâksızlığı ile, esasında bir ruh hastası olan insanın diğer marazî psikolojik belirtileri arasında olabilen antimoral belirtileri karıştırmamalıdır. Bilerek ve faydalanarak itiyat halinde hırsızlık yapmak baska, bilmiyerek ve tasarlamıyarak fayda sağlamıyan ba zı şeyleri bir dürtü ile çalmak <Kleptomani) yine başkadır. Alâk'ın anatomofizyolojisini bundan sonraki sohbetimizde inceliye. ceğiz. YENlKÖY NÂZİME NADÎ fıılen idare eden Mesul MOdür her VECDİ KIZILDEMİR BÜTÜN TASARRUFLARINIZ İÇİN TÜRK TİCARET BANKâS! Fakat döndükten sonra yayılan haberler milleti kızdırdı. «Hepimizi arzuhale tıkmış, bu ne orosbuluk?» «Ne anlıyacak köylüyü yola yormaktan?» «Hökümet bir çakıldaklı Duranâ için yekün köylüsünü mii ezecek?» «Bir heybe de ceviz götürmüs divorlar » «Tarlama yapılan tecavüzün menivle beraber, zarar ve ziyanımın da kevşine, hemi de tahsiline çarar verdim, deye yaz. dırmıs » Topal Pehlivan: «Ben muhtarken bile inmedim ilçeye, şim. di de inmem!» diyordu. «tsterse hökömet takibime candarma çıkarsın! Muhtar bize bir köy sâdetnamesi yapar elbet. » Adamlar Pehlivan'a takılıyor lardı : «Ne işin vardı Nohut Deresinde? tki kere en çık da gözün çavın açılsın » Adamlar böyle demeye başlayınca, asasını yere vurup, okula doğra gidiyordn Pehlivan. Okulda, öğ'etmenin dersten cıkmasını bekliyor, ders arasınria iki konasup tekrar bekliyor du. Peblivan dhordu ki: «Gurulı yazdırdın, kabul. Köylüyü yaz. dırdın, hadi o da kabul! Emme bu seninle benden ne istiyor?» Öğretmcn: «Yok canım, beni yazdırmamışj» diyordu. «Ben haber aldım. arzuhalci sormus. ne eüıı oldu bu is? Pazartesi. Pazartesi çünü Öğretmen derstedir. Makeme aleyhine döner .. korkmuş.. Pehlivan: «Keşke yazdırsaydı, keske!.» diye dizlerini dövüyordu. «Tazdırsaydı da kazdığı knyoya düşseydi...» Muhtar, bıvık altından gülüyordu: «Duranâ kuyruğunu kıstırdı, kurtarmağa çalısıyor. Ona bunu yazdırmasının sebebi bu! Emme üç gün sonra gider bir arzuhal de ben dayanm yamacına! Gurul jararınm suretini çıkartaraktan doksan kurusluk bir pulla tasdikletip mâkemeye dayandım mı, onun arzuhali sırp düşer! Tani. kevşe geldik. leri zaman da, bütün köylüyü Nohut Deresine döker, yargıç efendi, bir ona bak, bir de su Damaiı köylüsüne! deriz. 15akar, ona göre hökmünü verir o da » Böylece şünler geçiyordu. Osman Hafız, cami anahtarını geri almıştı. Asiye okula gelip gidiyordu. Babasmm ilfeden getirdiği siyah önlüğü. ayakkabıları giyi\or, beyaz yakayı da takmıyordu. Derslere de iyi sarılmıştı. Kirinei sııuiların içinde bir köseye büzülüyordu. Ders aralarında ise, hep dörtlerin arasında geziyordu. llçeden döndükten sonra^ bir îün Duranâ okula gelip «saç ıiususatında» ricada bulundu. öğretmen, «Temiz tntulnrsa kesmeyiz.» dedi. «öteysefer, beş on ceviz getir dim de beni irezil ettiniz, bakın bu sefer eli boş geldim. Em me vallaha yüîümden atas çıkıyor! Siz beni yanlış tanıdıiıız. Ben maarifçi bir adamım. «jeıgeıeıım, canaı Kaıa, aıuauıı edecek bir «test ele almaktadır. azetemize gönderiltn evrak ve azılar neçredilsin edilmesin lade edilmez Ilânlardan mesulîyet kabul edilmez * Abone ve llân lşlerl İçin. zarfın stüne nAbone» veya «llân Servisi» aydının konman lâzımdır * BU GAZETE 3A3IN AHLAK (imtihan) olarak YASASINA UYMAY1 TAAHHÜT ETMtŞTtR. LOKALİNDE pazar taat 1019 arası DANSLI ÇAY ve her geee EROL BÜYÜKBURÇ Tepiulufu «• HASAN KOCAMAZ T«l.: D*n* Kuartati C2 4OO1125 ıııımıııııııııımııuıııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııır/^. CCMHURlYETîn edebî tefrikao: 15 yor. Vaktiyle bir gözümü açan da olmadı ki, gızımı bemen heraen göndereyim! Bnndan sonra bep sizinle beraberim! Dediğinizi canla başla yapatağım. l yanık arkadaşlarla düşüp kalkmada böyük mefat var dır. Dorupmar snyunan Lzun Saylar'a çıkarılması işine de çok hayran oldum. Damaiı köyü çok eyidir, yapar. Sen bakma, önüne üç dört deli düşmüş de onun üçün ekili tarlayı bozuyor. Emme ben kabul ediyorum, bunda esas kövlünün bir SUÇB yoktur. Malum ya, ayart büyüden guvatlidir...» Duranâ, evine vardıktan sonra Esen Ali'yi çağırttı o gün. Düğünün ne gün tutulacağını sordu. Öğretmenin itibarlı bir sekilde okulanmasını söyledi. «Okuntu olarak el kadar bir bez göndereyim deme sakın!» diye tembihledi. «En eyisi bir peşkir jonder.» Sonra birden kızdı: «Gavat oglu gavat, habarm var mı. benhn üçün kene demfş! öğretmen demiş bunu, öğretmeeeen!.. Benim üçün demiş. Emme Orhan Beye anlattını. Karahallı Sükrü'nün dükkânında sen de birez dokandırmışsın, eferinı! Varıp bir de ben söyleyince, kati perçinlendi bak! Salakâne çezer ki burda. bunlardan her habarcığı yoktur! Köyüıı basında horoz olup ntaıek ister. Çatal buvnuziu Muhtar da ona çızını mı verecek, viraliak tıraslayıp duruvor! Emme dur sen. ben onu bir tongaya bastırayım da tanınır lonçava uısuıa.uuı u» >nm!>ın! Kim vnrdııtunH, nerden geldifini bilemesin! Dediiim gibi, sen itibarlı bir şekilde çağır ki, kimse bile sezmesin!..» Esen Ali. «O kadannı yaparız., dedi. «Helbet kSytn oir öğretmenidir. Bahasns ki, sen bize bir atalık yapmışsın!» «Tanıyorum Esen AIî, yanıyornm!.. fçim beç bîldiğin gibi değil! ltten irezil ettiler beni köyttn içinde. Ekilmiş ekiminimi bozdolar. tşi mâkemeye aksettirdik, abukat tuttuk. Tann, yargicı, ziraatçisi kevşc %tlecek. Abukat da gelecek. Bedava nıı döner b« işler? B« telâştmın arasında öğretmen olacak gavat da Asiye'nin işîni sardı başıma! flle yolla gnı, ille yolla! Emecek misin nla dürz&niin oğlu? Baktıtn, gızı yollamasanı dayanaeak mâkemeye! Şimdi fikrettim ki, başımda bu tarla işi var, tarla işi «ıı işinden daha önemli. Gız işinden mâkemeye verirlerse, yargıcm gözünden düşerim. Demez mi ki yargıç, bak Duranâ, sen daha gızını okula yollamıyormBŞSun! Olur mu bu? Maarif demek ne demek bilmiyor musun? Maarif demek, yol yordam demek... Bunu düşünerek, yolladım gızı. Emme üç ay ya gider, ya gitmez. Belkim senin düğünde tamamdır ba iş. Yalnız ki, bana üc adam lâzımdı». Bana kene demiş.. Senin düğün. bavtava perşembeden mi başlıyordu? Tamam. Gelin de tatil bazarı eünü çıkacak. Tamam. cuma eecesi bana üç alatııaın. vuma S tn.=. ^..«. , datn lâzım. Edepsiz adamlar ki, vurdnkları yerden ses çıkaraeaklar. Dnr sen.. Kene demiş bana.. Kene.. yani ki, ufacık, mikrop gibi bir adamdır demek istiyor.. Tani ki, insan kam emer.. Dur gen.. Ben onu bir zorlu kazığa oturtayım ki!. Bak Esen Ali, yabaneı köpe ğin kuyruğn apışarasında gereb arkadaş! Ba öyle mi? Damaiı' nın yetaıiş yıllık yerlisiymiş gibi zart znrt ediyor! Durupınar snynnu tlıun Saylar'a eıkarmak için kSylfiye tomnt ve riyer! Heç o su oraya çıkar mı? Çıkar 4a asmadır, ağaçtır, yeşertir mi? Boşuna milleti u$raştınp emeğhıi zayedeeek!» Sonra Durani kalktı, bir yerlere sitti. Blrtakım adamları çördü. Eski av arkadaşlarına uğradı. Damadı Şakir'i davaı zittüğü yerde vakalayıp birkac sln sonra iki adamm reiin ken disini balacafınt, el ayak çeklldikten sonra onian alıp eve getirmesfni, evden de gostereceği «vazife» ye beraberce e'*melerini. vazifeyi gördükten sonra da işleri üstttne dönüp kaybolmalarını.. söyledi. «Hele bir gün önceden. sen aynca gel beni gör de tertibatımı sana daha aeık anlatavrm! $imdi eyice bişirmedim daha .» dedi. teinde bir seyler dönüyordu Arkası var .»•„»=,• . . FAKİR BAYhUKT thtiyar: «Haydin zufraya!» dedi. «Tedi günlük yerden mi geldiler. İki takikelik yol, uzun uzıın sarmaşıp ağlaşmayı bırskın. Sonra beni de ağlatırsınız. Aksi gibi, zuframız da fasille bulgor bugün. Geleceğinizi bilsek, pclte melte yapardık » Yemeğe oturdular. Damat: «Tarın yaparsın da, yarın yeriı thtiyar ana.» dedi. «Hay hay..» dedi thtiysr. «Tiyecefiniz pelte olsun. Ziniye iki yuka açar eeviz de döşerim...» Duranâ: «Fasille bolgur deyi ağlaşmayın!» diye çıkıştı sofra halkına. «Çok sükür, ne var fa. sillede bmlgvrda? Ben eskerlik dolayısiyle çok yer sördüm. Sıvas'ı, Erzurum'u. Gars'ı, Ardahan'ı gezdiğim gibi, Halep'i, Şam'ı, Yemen'i. Tnrisina'yı da gezdim. DUnyada üç beş zengin baklava börek yer, geri kısmının yediği hep fasille bulgurdur. Milletin başka bildiği yoktur. Talnız, fasilleye bazı yerlerde lobiye derler. o kadarcık bir değivklik vardır. Kıwa hnl cur ise her verde basa tülesir. Ha, anuttum. bir de patetes. Onun da birçok yerlerde adı değişiktir. Kimi yerde kartopu, kimi yerde kampir...» Damat, gene birden: «Pekâlâ baba!» dedi. «Aldım kabal et. tim. BB öğretmenin senlen ne alıp vereraediği var? Dün, Mmhtannı üyesini, bütün K8y Gurulunu oknla toplayıp, ne «yuı adamlarsınız, demiş. Ne öttürtip duruyorsanuz şu Duranâ'nın bornsunu? Kene gibi de enscnise yapışmış. kanınızı emiyor. Ezin şunun başını!..» Duranâ, kaşığı bıraktı elinden: «Kene çjlbi mi demiş!» «Sen uyuyor musın be bnba?» «Şu gavata bak, şouuu! Hele sen su gavata baak! Demek öyle demiş ha? Dur sen ..» «Koca köy bir adamı yere vuramıver musanuz? demis.> «Ba isler zati hep onun bası altından çıkıyor! O olmasa kimin aklına gelirdi gızları okut. mak? Kimin aklına çelîrdi ekilmis tarlayı bozmak? Dur sen! Ben onu deryanın ortasmda bir tahta pareasına möhtac etmezsem bana da Duranâ demesinler! Dur sen, hele dur!..> Damat, duyduklarım hey SOTlüyvrdu : «Topal Pehlivan da demiş ki, sütlü keeiyi mi seversin, sutsüz keçiyi mi? Ne demek bu? Sen ne mâna verdin bu söze?» «Ne mâna vereyim? Göya bana lâf dokandırıyor. Sütlü keçi diyor.. yani anlayıver.. Emme, ben ona da yazdıracağjm arzuhale! Onu da, Öğretmen o. lacak gavatı da! öğretmen oldağanu bildirmeden, kSyden biri fibi yazdıracam ki, vaziyet anlasılana kadar bes sefer varsa gelse, yeter. Hökümet de, yolladığı öğretmenlerin ne mal •lduğuıru anlamış olnr. Başımıza ne işler açıyorlar, koylünün guvayi maneviyesini nasıl kırıyorlar. Islâm dininin birliğini nasıl zayıflatıyorlar? anlamış olur. Osman Hafız'ın elinden cami anahtarını attıran da e! Zati ne namaz biliyor, ne abdas! Doğru dürüst cumalara bile gelmiyor! Namaz düsünmi. yen adam ne düşünür? Helbet kötülük. fitnelik, fesatlık. öyle değil mi Ihtivar, cuvap ver '"inj. haska ne dü«ünür?..» XV. Onun ilçeye ridisl kimsryi sasırtmadı. «Atı var, gider!» dediler. \ ^ IIIIIIIIIIIIIIHIIMIIIHIMIIIIHIIIH"" 1 1 """" 1 """" 1 "" 1 """ 1 "*" 1 "" 1 "" 1 """™""""" *>ırflilTMl|lTllIIfll1IMIIIIl!1IM[llllllllllIllliniIITIIIIIIIlflllllIlMIIIll1IIIIIfllllllllflTIIirilllllllllHI1ilIlllII[IlllHlllllillfll.fII1tlllllIIIIIIIIirilllIIIIIIIIIfirTllirif
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear