24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
i6£kim 1955 CUMHURÎYET Düşmez, kalkmaz... çalmıs, ne luüstimaller yapmıs* n« dalkavuklan milyoner yapmıs, ne milyonerleri be« parasız bırakmıs., daha neler de neler. Geçen gün gazeted* «Peron tekıfb «diyor» bas,lıkb havadisi göriinc* kendi kendime «hele sükur, dedim, adam bütün iddıaları reddedip temize çlklyoı.» Ve okudum: «Arjantin diktatörn Peron 16 ya(tnda bir kıza âşık olduğuna dair çıkan haberleri kat'î surette yalanlamıs.tır.» İlâh! Peron (sabık) hazretleri! On alü yasmda dahı olsa, bir kıra âsık olmak ayıb mı? Paran var, pulun var, şimdi bol vaktin de var, bekârsm da, al kızı koynuna otur. Ona kimse bir jey demez. Ama, üst tarafmdan n« haber? Dügünce pek tuhaf olur «u diktatörler vesselftm! eski dikUtörü Arjantınindüs.tükten aonra) Peron Içln »öylenınedik (tabil lif kalmadl. Nc paralar hud, Üsküdardaki Kaygusuzdedt kabiünden ermijlere benzedi. Yazılarından anlıyoruz ki, kimin ne derdi varsa, ona başvuruyor. Bunların arasında çocuğuna isim arıyanlardan, ispirtizme var mı yok mu, merakına düsenlere kadar her çeşidi var. Geçen gün musiki yüzünden kavga eden bir kankoca çaresiz kalınca ne yapacaklar, tabil Peyami Safaya basvurmuşlar. Biri alaturka (erkek) diğeri alafranga (kadm) düşkünlüğü yüzünden neredeyse boşanacaklar. Bizim inodern Pabucubüyük çareyi bulmuj: Radyoları ayrı ayrı dinleyin. Bu dâhiyane hal sekli karsısında k«rıkoca, gene tereddüd içinde sonnus.lar: Ya konserler? Hımmmm... İs çatallasıyor. F«k«t Milliyefta Tezveren Dedesi onun da yolunu bubnus,: Biriniz alaturkaya, biriniz alafrangaya gidin. Ve üstad, böylece, bir aileyi yıkılmaktan kurtarmış. Cemiyet namın* teşekkürle» ' *** • •• Ya tutarsa Iemlekette kur'a iie para v«ya hediye dfğıtmak * salgını Devlet Babadan (Milll Piyango) bankalara, bankalardan arsa tacirlerine, arsa tacirlerinden gömlekçilere, gömlekçilerden gazetecilere, yayıla jayıla devara ediyor. Kur'acılığın pek orijinal bir seklini bir Samsunlu köfteci bulmuj. Dükkânında on porsyon (bir oturuşta değil) köfte yiyene bir numara veriyormuş. Muayyen bir tarihte kur'a (Notcr huzurunda) çektirecek ve kazananlara giyecek v« ev eşyası dağıtacakmıs. Nasıl? Hiç de fena fikir dejü doğrusu. Ye. iç, üstelik de, giyin kusan otur. İstanbulda mütemadiyen fiat arttırıp porsyon küçülten lokantacılara pekâli tavsiye edilebilir. İnsana böylece, hiç olmazsa bir ümid vermiş, olurlarZira, maium ya, sadece ümidden ibaret bir dünyada yaşar olduk. Uyumanm yeni fayda»ı İzmirden Tireye giden üzüm yüklü bir kamyon d«v* rilmiş İki kişi ölmü* biri ağır aurette yaralannuş. Yalnız, yapılan tahkikatU kazaya uyudugundan dolayı sebebiyet verdıği anla^ılan joföre hiçbir jey olmamı^. yykunun sıhhate bırçok faydaları olduğu malumdu ania, böyle bir «işe y^rar» ligından, doğrusu. haberimiz yoktu. O halde heraen toplanıp trafik kanununa urun yollar için bir madde koymah: Yol boyunca derin derin uyumak maddesiÖyle ya... İkiai ölen, biri yamlanan v«tanda?lar kamyona binmeden önce kuvvetlıc» birer uyku ilâcl alsaydılar, ihtimal, kazadan onlar da sapasaglam ;ıkccaklardı. Hattâ, belki kaza da olmıyacakb. *** **• Takmak, takıştırmak A merıkada yeni bir moda çıkıyormus. Erkeklerin ^ ^ de mücevherat kullanmalan raodası. Meseli, bizim ceketlerin yakasında delik vardır ym, hani profesör Şükrü Babanın daüna klrmızı karanfii taktığı delik, işte oraya bir pırlanta tas iliştirilecekmiş. Böylece parmağa yüzükler, boyuna kolyeler, belki de japkaya broşlar 61in... Bu Amerikalılar hem zenci düsmanıdırlar, hetn de şöhretlerini yapan her şeylerinde zencilerden ilhaır. alırlar MeselS danslarının aslı zenci tepinmesi, muvkilerinin aslı zenci tam tam'ıdır. Son modayı da burunlanna, dudaklarına, kulsklarına kocaman kocaman halkalar takmayı şıklık v* zarafet sayan bir takım zenci kabilelerinden almjj clsalar gerek. Bu mücevherli erkek modasuun buraya nasıi geleceğini merak etmiyor değilim doğrusu. Bakalım artmjzdan kimlerin şimdiye kadar kursaklarında (y*ni gizlı) kalan zevkleri açığa vurulacak. Sonra da adına moda denecekl *** Âdilik içeri, güzelük dışan I J e ı ne kadar «gönül kimi severse güzel odur» ama gene de, aynı zamanda birçok kimselerin bh* den hoşuna giden güzel kızlar vardır. Işte böyle bir lazı, diğerlerinin arasından, bulup çıkarmak içın, her yerde olduğu gibi, bizde de, güzellik müsabıkaları yapılıyor. Son senelerde İstanbulda tertib edilen müsabak;larda bir tuhaflık goze çarptı: Geçen sene birmcili%i kazanan güzel, evvelki »ene ikinciliği kazanmıştı. Bu senekj guzel de" geçen sene ikınci gelnü?tL Bundan ne mâna çıkarmalı? Acaba memleketimizde güzeller zsmanla azahyor da, her sene, Yahudi hesabı, eski defterleri mi karıştırmak icab ediyor, yoksa müsabakalar gitgide ayağa mı düşürüldü? Sağda solda, içimize baygınlıklar veren, güzel kızlar gördükçe ikınci ıhtimale inanmak, elbette, daha doğru oiur. Lâf kıtlığında... r fj.landı nu n» oldu, Peyami Safa dostumuz gün geçtikçe, ZindankapuındaJd Baba Cafer, ya Ikiye bukülmü^ ?az<eyi çevir.p gösterdi. Birimki baktı, baktı. Hakikaten gazet* do?ru... Affed«rsiniz... dedi... Demek ki önden dogru, arksdaTi iğri... Gorunüyor... Öteki bir şey demedl VÎ gazeteyi okumağa başladı. Bizimki de bir sigara yaktl. Mahcubiyetini sun'î sis tabakası arkasına gizlemek istedi; ama herife de içerledi. İki dakika sonra ne görsün... Bu sefer gazetenin kendine karşı oıan sshifesi doğru vaziyette... O halde?.. Ön tarah ters .. Yani de minki durumun tam aksi... Güldü .. Bir müddet bekledl .. Hanı belki çevirir de mahcub olurum diye!... Bu sefer gazeteye bir fiske vurdu... Ötekı gene sıçradı... DllŞÖ Ne var yahu? Deli misin? Dü^ündü... Ve nıhayet dayanâ Affedersin birader. Gazetemadı... Karşısında^'ne: yi ters tutuyorsun! Azizim!... devinee öte<' Wr« Allah Allah! Yahu, aenin *' denbire ürktü... Ve gözlerini • vazifen? Ben ters tutarım, doğru çarak: tutarım... Buyrun! Hakkın var; ımt h«nl insa Cumhuriyeü ba^ajağı rutuniyet najnına... Senin iyiliğin içır yorsunuz! söylüyorum... Gazete okunmak Anlamadım. için basılır Okumak için de doğ Gazeteyi diyoruaı, t«rı rutu ru tutulur. Başaşağı tutulmaz... yorsunuz! Başaşaşı kim rutuyor? Adam Ama azizim... Yani... O ıta Yasak mı? dar da... Hayııır!... Ama okuvtmaısı Ama azizim. . Yani o kadar nız? da aptal değiliz... Buyrun, bak ba Ben okuyorum... kaym. Gazete ters mi, doğru mu. Vallahi ben ojjare okuyaBaktı... Bir daha baktı... Arkatnam... sına baktı... Siz de okursunuz .. Buyrun Affeder=in! dedi ve hemen bakm!... oradan çekildi... Vapur köprüye gelmi?ti .. Halk arfsina karıstı... İskeleden çıkarken önden giden adam bir bilat karnesi düşürriü . İğıldi aldl VP adamı dürterek karneyi uzattı. Bilet karneniz düştü... Ben attım... Yazık değil mi? Kapak azizim... Kapak... Ha!... Affedersiniz... Yürüdü... Mahcubiyetten, kapıda bilet vermeyi unuttu. Bilet memuru kolundan ruttu: Biletiniz!... «j,ard«... Tenha bir »•at... Güvertede oturuyordu... Dalgın dalgın etraia bakarken gözü jcar$ısındaki adamın gazetesine ilişti. «Cumhuriyet» bajavağı du juyord»... Allah Allah! Demek ksrşısındaki adam gazetevi l e r > turuyor... Ters rutunca ne olur? Y^ okuma yazma bilmiyor, yahud... Bir hayırhah adamdl... Gözüne ıUşen aksakhkları düzeltıııejc LSteroi. Sokakta, çarşıda, vapurda, otobüste herkese yardım etmeyı vazife bilirdi. Ç'inkü garib b'r » • d.MTidı. Gencliğınde okuduğ'i 12c kitablarmda: Günde mutlaka bir lyıl * yaj malı! diye yazılı nasihati o zamac danberi kendim kılavuz eiin Bu sefer elindeki karne kapagını verdi... Bu ne yahu! Aylbdır. Artık aiz de mi başladınız... Şaşkın şaşkın memur» baktı... Ne bakıyorsun? Bu ne bu? Kendine geldi... Ama affedersiniz... Bilet yerine karne kapağını vermişim, dal gınlık! dedi. Cebinden mukavva bileti çıkardı verdi ve hemen uzaklaştı .. Memurun: Ulan ne adamlar var be! Kar n« kapağını bilet diye yutturacak. Dedığini duymadı... Yürüdü... Tünele gitti... Sıraya girdi... İkinci mevkie girdi... Kalabalık değıldl... Ayakta durdu ve asılacak ka yıglardan birine yapıstı... Onun gibi bir başka yolcu da ayakta durmuj, kayışa yapışmljtı. Araba hareket etti... Bizimkinin gözü karsıdaki adamın şapkssına ıh$ti. Şapkanın kordela fiyongası sağ tarafta idi... İçınden: Dalgınhk! dedi... Öteki adam bu müjahedenin far kında değıldi. Acıdl .. Bari ikaz eaeyım diye kendi şapkasın: çıkarıp selârn verdi O ariam se'ıâmın kendisine aid olduğunu zannetmedi. Dönüp ark'sına baktı Bo}.' .. Ermeni sjvesile: Tanıyamadım . dedi. Tanımazsınız Nereden tanıyacaksmız... Adam şaşaladl .. Affedersiniz... Neden selâır. verdiniz! Sizin şapkanızl çıkarmanız İçin... Şapka giyilmiyecek? Yoook! Yalnız sizin sapkanıı... Bizim lapkada n« var ki? Herkes bu lâkırdıları lsittiji için kulak kabarth... Bizimki alak?nın umumîleçtijini görünce, pM perdeden: Tünelden çıkahra da söyltrim dedi .. Ermeni yolcu endiselendl... Arabadan çıktılar... Adam süratle uzaklaşmak istiyordu. O sırada kspılarını kapamak üzere olan biı otobüse atladı... Bizimki de peşınden... Hattâ srka kapı az kalsın kolunu kapacaktl... Ermeni yolcunun sabn tükenmişti... Efendi, ne (eloorsun ardundan... B«n sana ne yaptım? Bizimki mahcub eldu... Gffiı pes perdeden: Bngırmayın! Sizin iyillğinU içirı söylüyorum. Senden gelecek iyilik, Allahtan ge'sin .. Bırak benim yakamı yahu' Zaten yorgun solooorum. Öfkelenme birader. Fena bir şey mi ycptım? Ya ben, fena bir ıty yaptın» Ne kovaloooısun b«ni! Kovalamıyorum... Bir şty söyliyeceğim... Ka; söylesene! Affedersiniz... Şapkanm tert giymişsiniz . Ne dedin? Şapkanızl tert giymljııriz. Kordelâsı aola g«l*ceğin«, aağa gflmis,... Adam sapkayı çıkanp b»W . lekrar giytr... N« olmuş, giymitıen .. CeZ8sl mı var? Hayır herkes gSrör da .. Görsün... Elâlem be.um ktfmin kâhyasıdır? Estağfırullah .. Esn siz» lyiıik olsun diye söylednn. . Teşekkür ederim; ama sen iufrine vazife olmıyan şeye ksrısmasan iyi edersın kuz'im! Sustu... Fakat az sorua hafifçe scıau: Merak ettim, affedersiniz. . Npc'en şapkanızı ters ^iy yo:su Kuzum ön tar=fı «rağıa.ınvs d) arkaya çevirdi))... Sen nt zevreV adamsın' Teşekkiır ederim dzM Ga Utasarayda otobüsten instken . Filetci yakaladı: Biİet . Ha' Affedersiiiz Da ırn'ık dedi... Bilet parasım veHi. Bi'eH a'mrlan atladı .. Atlamasile. verde bir mru'jTTUis Kadm mendili gördü .. 'ğ. Hi aldi Mendile baferrndan kımH • r'iis» tügünü aradı. Tam o sıra bir ka. aın gidiyordu... Hayırhah bir adam nıııııımiHHiımı i Setlendi: Bayan... Bayaa... Kadın arkasına baktı... Bfrdenbirt hızlandı... Bizimki a* pe?üıoen... Seslenlyordu: Bayan... Mendüinis... Kadın daha hızlandı... O da arkajından... Artık U inada hindi... Adtta kosmağa bajladılar... Bu ya rii esnajmda ötekine berikme de çarpıyor... Pardon! diyip geçlyordu. Nihayet böyle hıılı giderken karşıaına gelen bir polis memuru: Buraya bak! .. dedi... (Nefes nefese durdu...) N« koşuyürsun? İleride durup bakan kadım gösttrerek: Şu bayan mendilinl düjürdü de... Ona yetişmek istiyorum... Gel bakılım... Döndüler... İleride duran kadinm yanına yaklaştılar... Po'ı» bir »•y demedtn bizimki: Buyrun mendilinizl... Onun için »izi ça|ırdım... Kadm hemen polise: Gördünüz mü? Bana Itf attığını, ikrar ttti... Peliı lordu: Bayan bu mendil sizin n>(? Hayır... Ne münasebai . Kaç oefa böyle mendilin düştü d'ye lâf atıyor... Bızimklne döndü... Gel birsz... Nereye? [ Karakola... Affedersiniı. Evde beklerler. Gtl de sonra konusuru» . Ve karakola eittıler Hüvivetını gösterdi . İkametgâhı riftedıp sahverdıler... Ama sa»4 gecenin 12 si oldu . İ=ter ialemez o gece karakolda kaldı .. Ertesi günü erkenden cve rlöndü Karısma hikâyeyi an' ttı . Kadın mendili açö .. Kırmızı r'udak bovall bir mendil. BırTikine bir şamar vapıjtırdı... Oir hıfta dargın durdular... Neden sonra karakol hikâyefinin doğru'ufnı anla=ıMı H banst<l = r a Hayırhah bir adamdı Zühtü Bey! ^ r ınıııınıımınıııııııııın = MERAKLI BAHİSLER Sabit evlerle takma evlerin mücadelesi Amerikada sabit evlerle her cOıetce boy ölçüşen takma evler bir gün zarfında arzu edilen arsa üzerine oturtuluyor 0 Ç Hİ K A YE Yazan: Hamdi Varoelu «Eshabı emlâkten» diye tanınan bir ahbabım vardı. Allah düşmanımin brjına vermesin, zavalhcık, emlâkinin gelirıni toplamak için, her ayın birinci günü alessabah yola çıkar, yazın, sıcaktan buram buram tüterek, toza, toprağa bulanarak; kışm, dizboyu çamurlara dalıp çıkarak kapı kapı dolaşır, ak?am, sondan bir evvelki vapurla, yorgun argın eve ancak döVıerdi. Yaz mevsiminde biriktirdiği nafak, \ı kışın yiyen karınca gibi, o da t>yın ilk on beş günü topladığı iradı, ikinci on bes. gününde harrar, kimine göre paşalar gibi yaşar, kimine gore kıt kanaat geçınirdi. Çünkü. ıradı, falanca hanın sekiz bin hissede çeyrek sehmi, Hanc, mağazanın dokuz yüz direkte yarım hissesi ?ibı alelâcaıb miktarlardı. Zavallıcığın. köprü tahsilHarı gibi, bö/le onar para \irmişer para hesabile topladığı irada dayanarak esh?bı emlâkten» diye unvan peyda etmiş olmasına için için gülerdim Bu halin bu kadarl değil ama, bunun küçük ölçüde bir benzeri başıma geldiği gün, bu türlü hissedarhğın gülünecek değiı ağlanacak bir s,ey olduğunu anladım. Peder merhumdan bir miras kalmışü. Tıpkı bizim «eshabı em'âkttn» ahbabmki gibi, binlerce ve yüzlerle sehmin bilmem ne kadarcığı bir hisse Bu arada bir de ev hissesi vardı. Evi dörde bölün, bu dördün birini gene dörde bölün, hisse işte bu. Hiase olaraK deği! de, içinden kıa^a çıkararak kullanmakta dahs fazla fayca melhuı bir miras!. Kıssa su: Evde, ötekı hissedarlar oturuyorlar. Arzettim ya, hisse, ürkütırıecen sayılamıyacak kadar çok Eve ne zaman uğrasam. sokak k.pısını çoluklu çocuklu, kadınlı erkekli bir cemmi gafır açnor. Evde oturuyorlardan ziyade, ayakta duruyorlar demek caız. Hıssemiz: satahm da, şu kalabahktan bir kurtulallm, nefes alalım. dedik Ne mümkün! Evin hangi kanadı bizim hisseye düşüyo', bell: değil ki! Seneler geçti: arasıra eve uğruyor, hissedarlara hal hatır ioruyorum. Bızım taraf hangi taraişa bir karar verin de şunu bari tiı* devredeyim, diyorum. İçlerinde çenesi dü$ük bir acuie ViT. Her defasında: Ah evlâdım, neresi sizin taraf. bir türlü belli olmadı ki! diyor Odaları bölemiyoruz. Bir bolsek, o zaman sizin taraf belii olacak'Bir gece, müthlj bir yağmur yağdı. İstanbulun büyük bir kun'inı s«l'er bastı. Bizim meşhur mülkün bulunduğu »etnti de sel basmı? dediler. Hemen koştum, baktım, bizim evin yarısı yok Ye üfürmüş, su götürmüş, binBnın yüzde ellisi komşunun brhçesıne kadar uçmuj. Eh, diye düsiindüm, bizim bölemedigimiz evi, nihayet Canabı Hsk böldt1 i»te. Şu i|i artık bir hale yela koyalım. Mevcud oîmıvan kapıyi çaldım. Bizim acuze karjıma dikildi. İki gözü iki çejme: Ah evlâdım! Gördün mü olanları! Dün gece, sizin taraf çatır çatır yıkıhvermez mü. Benim yerimde olsanız, bu kat'î hükme ne d«rsiniz? Ben: Ahah ilztn tarafı saklasın hanım teyz»! Dedim ve hisseden böylece kurtuldum. Şımdi siz bu kıssadan artık, istediğiniz gibi hisse çıkarln. Sevgili dostum Nureddin Artam'la, doğma büyüme aynı Boğaziçi köyündenız. Çocukluğumuzun tasasız günleri o köyde geçtı; genchğimizin en haşarı ve uçarı devrelerini o koyde yaşdık. En köklü, en içll ve en tatlı hâtıralarımız, o köyün taşma, toprağma, ağacma, yaprağına sinmiştir. Gel zaman, git zaman, hepimiz çilyavrusu gibi dağıldık. Bizi köyümüzd«n uzaklaştırsn hayat seli, su^rına kapılan başka kimseleri getirip bizden boşalan verlere bıraktı. Kökümüz orada olduğu için, köyden ayağ.mızı büsbütün kesmedık ama, oraya kırk yılda bir uğramaga başladık Sor.rd bır gün Nureddin Artam'dan dinledim: Ankaradan Izinle İstanbula geldiği bir sene, bir kaç gece kalmak üzere kdye gitnvş. O tarihte bizim köy, vaktile kımsenin rajbetm; çekrrezken. İstanbulun sasfiyelerinden bin halıne pelmcee başiamıstı. Artam, vapurdan çıkmış, çarşıdan geçmış, eve doğru gı^ıvor. Karşıdan bır ahbabı sökün etmiş Durmuslar, merhabalajmışlar. hal hatır sormuşlar. Bizimki: Sen burada mı oturuyorsun? demis.. Ahrıabı cevab vermiş: fcvet Bu sene yazlığa buraya gelelim, dedik. Fena yer deği1 Pekı ama senin bizim köyde ışın ne?. Ulu, azametli, şahane bır çınar. İçinde yükseldıği ormanın padişahı. Bır asırdan fszla yaşamif. Ormanı himayesıne alıruşçasma etrafa açılan dallan, kızgm güneşe meydan okuyor: geniş yapraklarmm hLşırtısı, fırtınanın uğultusunu susturuvor; geceleri, gökteki yıldızlar, sanki, kendılerine doğru yükselen bu mulıteşem cüssevi görup korkudan titreşen ışıklarile yere bakıyorlar. Gunlerden bır gün, çmarın dıbine bır kabak çekirdeği düsmüş. Yavas yava; filiz vermeğe, incecık dallarile çınara sarılarax yüksrlmeğe' başlar.uş. Yukselmiş. yukselmis, yükselmiş... Bir müddet Eonra çınarın en tepedeki yapraklarına ksdar ulajmıs. Oradan yere doğru bakınca, ne görsün! Altında, enine bovuna bir gövoe Şaşmış: Ayol, senin burada ne işin var? demiş, Ne zaman gel1 din '"••' n? Daha dün meydanda yoktun!. Çınar: ı,(n Vir ssu evvel doğdum, diye cevab vermiş. Yüz şu kadar yılda buradayım. Bana çmar derler.. Çınaı mısm? Tuhaf şey! Hiç de admı duymamıştım... Pekı. ten bir asırda mı bu kadar büyüdün? Evet, bir asırdan frzla yaşlıyım. Kabak bir kahkaha atmış: llâhı! Bovun devrılsin! Hay miskin hay! Yüz şu kadar sen« ha' Avol. ben iki ayda, bak, senin boyunu aştım. Allah aıttırsın! Ha şunu bileydin! Yarm senin tependen bakacağım! Bakmış da. Ama gece, hava birden soğumuş, sulusepken kar yağmıs.. Sabah'eyin cınar uykudan uyandığı zaman, hayretler içinde kalmış O gece tepe.«inden bakan kabak, meydsnlard yok M.ğrur beşını eğıp aşağıya bir gö7 stroısTa dıbde verap serıli, çamurlara bular.mıs, kapkara çürük bir vığın yaprak yatıyor. Sulusepkene dayanamamış fukara kabk'. l DUNYA HADISELERİ Sebze kokteyli ipti lâsı aldı yürüdü Sebze suyu satan dükkâniar bütün Almanyayı sardı ve «radan diğer Avrupa memleketlerini istiHya başladı, dükkânlann bafiıca müttçrileri kaduılar Takma evlerden mürekkeb bir mahalle kurulurken Ev injaEtında bir kaç senedır iki I durduğu yapı malzemesini taksitle rakıb çarpışmaktadır. iki tıp evden ' allnan toprağa getirip bırakıyor ve biri, bildiğimiz taş ve tuğlaoan, di orada hazır duran işçileruu, geien ğeri tahtadan yapılmaktadır. MazUi maizemenin takıp takıştırılmasi'>e eski olan sabit ev ile daah dunkü vazifelendirıyor. f icad Ukma ev karşl karjıya gelEvel synı akşam Mi3 ir M:ller rrıştir. Son zamanlara kadar hafta sahib olduğu evinde karısı ve çotatılini geçirmeğe yarıyan çadır mı cukıarı ile birlikte çay ij.nekteiir sali hazır evin bütün konforıyle Rahatlıktan yana hiç bir şeyi eksik aığerınin karşısında cephe aldığı de'iid r. Buz dolabl. ısltma. soğulgorulmuş, takıp takıştlrıldıktan son rr.a tertibatı, bjnyo=u, el.'k'rık ora her türlü ıht yaca cevab olabi cağl, çama^ır makinesi ve ilh... Ekaısılavıcısı olmuştur. linin altındadır. Hattâ fib~:k* bJr Kanada, Bırleşik Devletler, Fin de gaz sobası göndermiştir. lanoiya ve İsveç gibi soğuk memEvin dıs duvarları yazın ııcakleketlerde dahi Ubiat fartlarınm lığını def etmekte, kıjın »oğu^unu karşısına geçen takma ev yonU geçirmemektedir. Her *ey düjümadan geçırıldiği bir kaç sene zar nüldüğü içın montajcılara saıece fında dayanıklığını ispat etmıj, na^b kamyonların blraktığı m<nwmeyî sonu bina ihtiyacınm en ?rat'k yerlestirip düzene koymak duşükarşılayıcı olmuştur. yor. Fılhakika ahşahın hazır l)tr «eBöyle bir ev büyüklüyünn gore kiide toprağa oturtulması'.e rn'iicıa fiat k»7anmsktadır. Miller ai'eai nıel ve hattâ zarıf evler meydana bunun için 8 ilâ 12 bin doUr ödigelmektedır. Gayet kısa Mr zaman yecektir. Onun bir kısmım peşin i da standard tiplerie mahar.f'e' te veriyor. Geriye kalanmı da îydan şekkül etmekte, yığın yığm ınsanla aya ödiyebilir. Ama bu meS âğ rım ra ba;larını sokacakları ;a.ı altl diye kadar verdiği kiradan azi'r. hazırlanmaktadır. Üıteıık de borcunu, 25 «ne'ik bir Bonun en gehjmıgini Amerikada vadeye bağlamıjtır. gdrüyoruz. Bir Mıster Mı.tr ço200 kadar takma ev tipi olduftuluğunu çocuğunu 24 ia<ıt içinde ba nu gazeteler yazıyorlar. Hepsinin rınma derdinden kurtarsbiliyor Bu inşa malzemesinin esasınl talıti trs, tip evlerin imalâtçısına bU telefon kil ediyor. TMıta, ııcak ve soğuğa etmesl kâfi geliyor. Hal ve vakt ne karjı tecrid vuıtalarile takviye egore onlardan birini feçtikten ton diliyor. İç duvarlarda, 'Ifleri jıkı ra sabahki talebi akşama verini bu llkl ve sert nuddelerle kJvileşt riluyor. Mister Miller akşam evine llyor. Fabrika, tahtanın çurarnesigirmiştır bile... ne karjı tedbirlerini almıstır K:mCiinkü fabrika kamyoıılart dol(Arkası Sa. 7, Sü. » de) \ • •• Sebze »uyu satan bir dükkân ve muşterileri Kehmenin hakık! manasile sebz» tıldlğiBi bildiriyor. Saat sekizde i=isuyunu, guzellik kokteyli olarak ne gıd«n kadm oraya usranf c'a.ı satan ve onu bir dükkânm tezgâhı yapamıyormus . Öz yahud su. boş ardından bardak bardak müsteri mideye indmlecek Fakat indır;i:rlerine sunan ayaküstü «barları» ço ken tuıpun kokusu değil, acıhjı ğalmaktadır. Bar, bızae iyi nuna duyulacak. Dukkânda pırasanm da ya aîınmadığı içın ona cşerbetçı hi suyu satılıyor. Alkolsüz içki, dadükkânı» gibi bir işım vermeli a ha doğrusu alkolsüz bar sbah akma sebze suyu ile dükkânı birleş şam çallşan kadınm uğrak yeıı oltiremedik. duğu gibi çocuklu kadınların da O halde, bir kaç kelimelik bir ahşveriş yeri... terkıble «sebze suyu satan dükkârı» VaJuâ içenlerıjı ağzı yamycrmm diyelim. arna alkolürı yaktığı gıbı değil. Çüfl ! Ilk defa Berlinde açıldığı zaman kü midsye dokunmuyor. Sağlığa ü,e ! meyvanın suyu gibi sebzenin de knnmfk çöyle dursun; aksıne kuv' suyu rağbet görmüştür Mu^terileri vet ve taravet veriyor. Cıldı şuze'. daha ziyade yukarıda söylenen «gü leştiriyor. nManager hastalığı» ıîez?!lik kokteyli.) tâbirinden de an nılen medeniyet hastalıklarırıi kartaşılacağı üzere kadınlardır. . Sebze şı koruyucu vasıflarl taşıyoc. • içicilerini» onlar arasından bulmaAç karnına içilmesi lâzın ge.disma bunun için şaşmalı. Kadın hep ğini doktorlar ıttifakla jov'ü'orrr. güzel kalmak ister. Eh. sebzede güBu arada onu ılâc yer.'ne ıçtnler zelleştirici unsurlar bol bol var de var. Mıde ve barsaKİarınd=<n zoÖzunu, suyunu admız mı, okks ru olanlar, dukkânm dannl raaştelarea sebzeyi bir şişenin içine sığ rıleridir. Gene anneler içın de dükdırabilirsiniz. kân kolayllk sağlamaktadır. Zira eHaber verildiğine göre bir sebze viı.ae çocuğuna sebzenın su\umj toptancısımn karuı açtığı dükkânı. veremiyor. Su çıkaracak makinesi bir ay sonra ikiye çıkarmış. Ara yok. Hazır dururken dükkâıi^ kodan iki veya üç ay geçince aükkân şuyor. üçüz olmus... Şimdi onun Berlini Sebze suyunun kürü za/nar.la tah istilâ etmekte olduğunu yabancı bir did edilmemis.tlr Su venii! on ı içedergi yazıyor. ceksıniz Meyva suyu ^IDI . Siy.ih Dergi, dükkânlara «sağlık bor turp. beyaz turp, kırmızı turp, doları» da diyor. Oralarda turp su matee malum, taze fssulyanıa bıl« yundan laha&a fuyuna kadar aa suyunu çıkarmaktadırlax.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear