28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
II Ocak İM» CUMHURÎYET TAZAN : YAKUF KADRJ KARAUSMANUGLO Bu kalabalıkları teşkil eden kim kenarest) bu sözü hangi hâkim, •elerin çoğu karışık vc suursuz bir hangi sair söylemiş? Okuması yazbaldırı çıplak yığınmdn ibaret ol ması yokrur ama, mutlaka söylemakla beraber aralarında kız ve yeni ve ne vakit, ne vesile ile söyerkek bazı lise ve üniversite tale lediğini pek iyi bilir. Çünkü atabelerinin, hattâ baza da bir kaç lardan kalma bir irfan sahibidir. ilim ve fakir adamile yüksek zen Zaten her neyi varsa ona atalardan gin ailelere mensub genclerin yer kalmıştır. Evvel zaman içinde yaahp «elebaşıhk» ettiği olurdu. O şamakta devam edisinin ve bugünvakit biz, bu nümayişin kimler tara kü hayat şartlanndan uzak kalısıfıııdan tertib olunduğunu apaçık nın başlıca sebebi de zaten bu deanlardık. İpi Moskovanın elinde ğil midir? Ne yapsın o, bugünkü olan (Sulhçü Genclik Teskilâtı) bu j bilgileri, bugünkü ilmi, buşrünkü sefer de burnunu, petrol işine sok fenni? İnsanı bahtiyar eden bir tamuştur. Yoksa, usulen petrol gibi rafı yok bunlarm. Bütün hakikatbir dünya isini yalnız din fedai lerin, bütün saadetlerin sırrını yallerinin açtıklan «Cihadı Mukad nız eskiler bilirdi. Eski Iran hâdes» sahasında bırakmak lâzım kimleri. eski İran sâirleri bilirdi. Şimdi, başın sıkıntıda mı? Saadigelirdi. Lâkin, yukarıda söylemiştik ya, den bir beyit oku, geçer. Ruhunda İranda olup bitenler hayli karışık ve paradoksaldir. (Bu münasebetle bize aid eski bir hâdiseyi nakletmekten kendimi alamıyacağım: Balkan Harbi sıralarında, İttihadçıiarın Kâmil Paşa kabinesini devirmek için (Babıâli)ye yaptıklan baskın bir kısım okurlanmızın h»tırında olsa gerektir. Bu bask:n, bir kaç şahsiyetin ölümüne sebeb olmuş ve Ingiliz dostu ihtiyar vezir de hayli tartaklanıp ürkütülmüştü. Bu hâdiseden bir kaç ay evvel, İstanbul polis teşkılâtmın başına getirilmiş olan bir ecnebi emniyet mütehassısına neden gafil avlandığı sonjlunca zavalh adam demişti ki: «Asla gafil «vlanmadım. Ben, o gün ve o saat bizzat vak'a yerinde idim. Fakat, sarıkh hocalarla Jöntürkleri bir ar»da görüncc eski kafalarla yeni fikirler barışmıslar; mesele kalmadı öyie ise diy« düşünmüştüm.» Bunun gibi İrandaki bu karma »yaklanmalarm nev'i, mahiyeti de yabancılar vt hele garbh diplomatlar tarafından bir türlü anlaşılamıyordu. Bu konuda kendilerile bir çok defa konuştuğum İngiliz ve Am»rikan Büyük Elçilerine (Suhçu Gençlik Teşküâtı) ile (Fedâiyanı İsli.m) rn elele değilse bile yanyana yürüdüklerini bir türlü kabul ettirememiştim. Bunlar, bana: «Na cıl olur?, komünistlik arasında bir işbiıliği nasıl tasavvur olunabilir? Biri Allaha inanır, öbürü inanmaz. iki mezheb ki, biri birinin tamamile zıddıdır.» diyorlardı. Doğrusu. bu safderunluğa gülmek mi ağlamak mı lâzım gelir bilemıyordum. Ortada ne inanç, n« mezhtb meselesi vardı. Her iki tarafm davası memlekette mevcud nizamı bozmaktan ve bulanık suda balık avlamaktan ibaretti. Belki, bu balık avlama zamanı gelince her iki taraf birbirins düşecekti, saçsaça, başbaşa gelecekti ve is, bir tarafm öbür tarafı tasfiye etmesile neticelenecekti. Tasfiyeye uğrayacaklann ise mutlak Fedâiyanı İslâmcılar olacağından şüphe edilemezdi. Zira, İranda y?gâne teşkilâtlı ve kök salmış politika müessesesi Tude Partisi idi. İdi, diyorum. Belki de hâlâ öyledir. Kalın kar labakaları altında Allaha inanan ve inanmıyan iki zıd kütlenin birleşeceğine İngiliz, Amerikan elcileri inanmıyoriardı kîlometrelerce uzayan beton yo! so bir kasvet mi var? Hafızın üç, dört mısraı veyahud belki de Hayyamdan bir Rubâi sana muhtac olduğun neşeyi verir (1). Küçücük havuzu başında seccade yayıp bağdaş kurduğun bahçen sana bir C?nneti Âlâ gibi görünür. Zengin kom şunun duvarmdan sarkan ağaçların dallarmı kendinin sanır. bir bir meyvalannı koparır, yemeğe başlarsın veya çirkef suyuna sarkrmş «Biydi Mecnun» a bir Tuba Ağacı gibi bakarsın. (Arkası var) fflDIPLOMAT n::' 11; 1111111 i • . Avusturya alplerinde kış mevsimlerinde zaman zaman kapanan bir geçid, bugün artık bir çok mahrumiyetler ve tehlikeler yaratan bu halden kurtarıldı Bir iki hafta evvel, Avrupanın en çok dikkate değer yollanndan biri seyrüsefere açıldı. İnşa faaliyeti sonbaharda bitirilmij olan bu yolun diğer yollardan farkı kar yığınlannı delip geçmesindedir. Yani kışın geçid vermiyen kan, toprak üstünde bırakarak geçilebilir hale getirmesindedir. Dağm içinden ziyade üstünden seyrettiği için yan taraflan kar tutmıyacak tarzda hava ve ışık deliklerile muhsttır. Bu delik'er sayesinde kahn kar tabakaîan arasır.dan uzanan yolun izini bulmak kabiHir. Dışandan bakınca insan burada uzunismasma büyük bir kış tabyesinin bulunduSunu zanneder. Yol yapımı tekniei bakımındatı bir şaheser olduğu. daSlıkla imtizazoı dolayı^ile de araziye pek güzel uyduruldu6u ^öylenmiştir. Diğer taraftan bu yohı^ V^nısturya için büyük bir dövız kaynağı olduğu, Alplerin güzelliğini tatmak istiyen'.erin gözlerine yeni sahalar açtığı kaydedilmiştir. Mil yonlarca şiling (Avusturya parası) yufmasına rağmen her sene çekeceği turist veya kayak kafileleri ile o civan hiç değilse Tirol kadar gelişmeye mazhar edeceği tahmin edilmiştir. Bundan başka kışın kasaba ve köyleri, eskisi gbi tıkanmadan dolayı ksr denizi ortasında münakalesiz birer ada olmaktan kur tarmıştır. Aç kalmak tehlikesi artık voktur. Dağ köylerinin simdiye kadar' çektiği sıkıntı bundan sonra yapılması düsünülen otel veva misafirhanelerin getirecegi turist bereketine dönecektir. rfulâsa Avusturya bu yo'.la iki taraflı kazanc sağlamıştır. Buna, turizme sıkı sıkıya bel bağlayan r'ağlık bir memleketin dağ ve taştan bile ekmeğini nasıl çıkardığmı prtpteren yol demekte hats voktur. T. A. (1) Hayyam'ı zikrederken «Belki de. » dedim. Çünkü bu şairin ihtimal Ömer admı taşıdı^'ndan dolayı İranda pek büyük bir itiban voktur. SAHTE KAHRAMAISkŞ LAWRENCE Derliyen: SAMİH SAJMİ Avustuıya alplarında «Flex» geçidi denilen yerin bazan üsünde, bazan alında seyretmektedir. Eskidenberi kesif karla örtülü ve çığ tehlikesine mevsim icabı gebe b:r rruntakada yolun açılmasile Arlberg civarı halkınm korkusu yatıştırılmış oluyor. Korkudan başka kişun katır sıründa veya iptidaî şekilde kızak nakliyatma da son verilmiş oluyor. Tasavvurun fevkinde bir müna kale güçlüğü hazırlıyan geçid şimdi iki yaka arasında «dağ gibi gerili» bir mania değildir. Civannda bulunan kasaba ve şehirleri tıkanma yüzünden açlık tehlikesile de tehdid edemez. 1895 tenberi oralılar boyle bir yolun açılmasmı beklemişlerdir. Gecilmezliğe çare bulmak teşebbüsü o vakitten başlamıştır ama imkânlar elvermediği için bugüne kadar sürüncemede kalmıştır. Şimdi yapılan cesur bir plânın ta hakkukudur. Lawrence'i kahraman yapan Âmerikalı (Sahte Kahraman) tdlj eserin müellifi İngiliz muharriri Richard Aldington kitabının sonunda |U noktayı belirtmi}tir: tl919 yaz aylarına kadar Lawrence'i kimseler tanımıyordu. Y»lnız Arab ijlerile meşgul olan bir kaç resmî şahsiyet onun adıru işitmişlerdi. Fakat birden milyonlarca insan Lawrence'i tanıdı. onu (Mek ke prensi) veya (tacsız Arab kralı) diye gördü! Bu, nasıl oldu?» İngiliz muharriri bu suali ju şekilde cevablandırmaktadır: «1917 nisan ayında Birleşik Amerikanuı Princeton Üniversitesi profesörlerinden Lowell Thomas, askerî vazife istemişti. Ona, İngilizlcrin harbe işürakleri hakkındı heyecanlı haberler ver, röportajlar yap, Amerikan efkârı umumiyesini hazırla dediler! Birinci Cihan Harbin* Amerıkanın da katilması raevzuubahisti. Fakat Amerikan efkân uÂJdMtyeai beklenen heyecanı gösteremiyordu. Bu heyecaru yaratmak lâzımdı. Lowell Thomas evvelâ Avrupa cephelerini gezdi. Fakat orada yalnız kan ve çamur buldu. Bunlar ise, Amerikan efkârı umumiyesini heyecanlandıracak mevzular değildi. Âmerikalı profesör 1917 şubat ayında Kudüse uğradı, orada yolda dolaşırken, kral tavırlan i!e gezinen bir şeyhe rastladı. Bunun kim olduğunu sordu: Lawrence dediler. Böylelikle de Lavvrence efsanesinin yaratılması işi başlamış oldu.» * * * Flek» geçidinde yapılan ftstü örtülü yol tonda karar kılmı^, yedi metreıik geçid yeridir. Bu mevsimde geeski genişliğı 14 metreye çıkaran çid, beyaz örtünün altında zor yeni hamle karın ettiklerini a farkedilir. Çığa karşı da korundamakılh hükümsüz bırakmıştır. muştur. Kar kütlelerini üstünden Betondan sağlam galerilerı ve aktanr geçer. İçinde sadece çığın kar altında köstebek yuvalarını yuvarlanma?mdan mütevellid gü«ndıran giriş çıkıj delikleri ile rültülerin akisleri duyulur. Zaten yol hali hazırda vesaitin dalıp kubbe şeklindeki tavanı sessizlik dahp çıktıjı emin ve geni$ bir esnasında bile vankılanır. 25 uğratmıj olan adamın (Lawrence'in) artık ortadan kaybolması, sahneden çekilmesi lâzım gelirdi degil mi? Fakat. hayır! Gene Lawrence ön plândadır ve Kahırede Allenby ile beraber yemek yemekte, tavsiyeleıinden (!) istifade edilmektedir.» 1920 yılında Irakta isyan hare1 ketleri olunca, Arab işleri CurI zon'un elinden alınmış ve doğrudan doğruya Churchill'e devredilmişti. Churchill de, Lawrence'i (Arab mütehassısı) olarak kabul etmişti. 1921 yılının mart ayında Kahirede bir konferans akdedilmiş ve bunda Arab meselelerini halle te}ebbüs etmişlerdi. İddia edildiğine göre, Lawrence (Ürdün) adı altında yeni bir Arab devleti kuralım, Abdullahı onun başına geçirelim demi? ve Fransız askeri birliklerinin taarruzu ile Şamdan çıkarılmış olan Faysalın da Bağdadda Irak krılı olmasrnı tavsiye etmiştir. Churchill'in bu plânı ileri sürdüğünü de söyleyenler vardır. Fakat 1921 yılının nisan ayında yeni Ürdün devletinde bazı karışıkhklar çıkınea Churchill (meseleyi halleder1! diye Lawrense'i yeniden Ortadoğuya göndermiş ve onun, bir taraftan Şerif Hüseyin di ğer taraftan Abdullsh ile anlaşabileceğini düşünmüştü. İngiliz muharriri Richard Aldington, Lawrence'i seçmekle Churchill'in büyük bir hata yapmış olduğunu çünkü ne Hüseyinin ve ne de Abdullahm ondan hoşlanmadıkj larını. ona itimad etmediklerini hatırlatmaktadır. Lawrence tersyüzü dönmüştür! Böyleiikle Lavvrence'in Arsbistan daki faaliyeti son bir fiyasko ile neticelenmiş oldu! Onun. 19191922 arasırcia mühim [ miktarda para sarfettiği, Arab ! şeyhleri gibi yasadığı hatırlatılmak tadır. İngiliz muhai'riri Rirhard Aklington. boğ;ızına kadar borfa giren La\vrence'in bu pprayı nereden bulduğunu sormaktadır: «1919 eylul ayında teıhis eHilip. sivil hayata döndüeü günlerde meteliksiz oldusunu itiraf etmiştir. Fakat aynı tarihte. E5?ex'de 4000 sterlin değerinde bir aısa satın al! dığı ve orada bir s=ıto inşa ettirmek | istediği de bilinmekte^ir Lawrence | hatıralannda fbeklediöîm para gel | mişti . ) şeklinde cümleleı kullnn. tni'tır. Bu paralar nereden gelmıştir? » Insiliz muharriri, Lavvrence'in. Arabistanda iken (Arsb isyaınnO hszırlamak için kcndi?ine verilmiş sonra işt« gellşmt görülmüştür. İnşaat malzemesinin o irtifaa çıkanlması da büyük külfetler ve ahn terine mal olınuştur. 1939 da 1938 de yeni bir hamle daha yanda bırakılarak harbin sonu yapılmıştır. Bazı yerlerde kaya beklenmiş, nihayet 1951 de işin ların delinmesi her ne kadar zor temadisi için başlayan son teşebluk çıkarmışsa da kazmanın ye büs bugünün rahatlı&ını getirmişrini taş top>ak dcli'Ueri aldıktan tir. Agaclarla desteklenen ilki be ttlllf!ttlllllllflIfiriIltfftIlfII1tllttllllTlirt1llirilltMItl|l(lllltllIIII]friIIIIi:tlIlliniflMlttlttIIlllJtIIIIII]ttfltllltllllf1(liriMMIIIltlt1l:ı|lllllltIllllllllttll1lllllll 'IttlllllllltllKltlllltllitllllIltlltillTilllltlifJtllltltriltlDtlittlillMftlirilflllllllltltllilltFllflllllltllllllf:itlİllllltlllltIIIIItl1IIItIltlffTI!lt»<: olan İngiliz altınlarını aşırmış olducunu sarih bir şekilde söylememektedir Fakat (sahte kahraman) ın Ortadoğuda vazife! erini diğer bir İngiliz ajanına devrederken, açık hesab vermediğini de hatırlatınaktadır: DUNYA HÂDİSELERİ «Lavvrence Ortadoğuda son vazifesini Philby'ye devrederken bir çok evrakı yırtmış, imha etmiştir. Aynı zamanda 3 ay gibi kısa zaman içinde 100.000 altın dağıttığını da gösteren vesîkaları devretmiştir. Fakat 10.000 altının da hesab»» trgiliz grzetelerinin son günl^*' ki hayvanlara en iyi muamele yataarruz için yardıma çağırmışlarc Sabahlan haflf bir kahvalnı vermemiş ve (nereye verdiğimi de ehemmiyetle ortaya koydukkn panlann ingüizler olduşanu bir. d l r. tı ediyonız veya kahve içiyoruz. pek hatırlıyamıyorum) diyip geçiki mesele var: defa daha isbat edecektir» diyorlar. Bu Fransız eksperlerinin şarab Halbuki İngüizler, işe başlamadan miştir!» Sıhhate en uyğuıt şekilde gıda alan milletin İııgiliz milleti »Iduğu anlaşıldı *** aleyhinde bulunmalan da, Fransız Yeryüzünde en iyi v« sıhhatli şarapçılannı sinirlendirmiştir. gda alanlar İngüizler mi? Bunlar şöyle demişlerdir: « İnglizler şarab yerine Mra Fıansızlarla İngilizlerin yemekleri arasında mukayeseler y»pan, içmektedirler. Bız ise şarab! Fakat bu sahada uzun boylu tetkiklere ilmen tesbit edilmiştir ki, birada girişen 4 Fransız eksperi (Science şarabdan çok daha fazla vitamin et Vie) mecmuasında neşretükleri bulunmaktadır. Fransızlann daha makalede şu neticeye vardıklarınj fazla bira içmeleri lâzımdır!» ilân etmişlerdir: Diğer taraftan Fransız tpda» t İngüizler Fransızlardan çok eksperlerine göre, (İki yemek vt daha iyi ve sıhhate uygun gıda al iki kahvaltı) şeklindeki gıda alma sistemi de kötü bir sistemdir. Hemaktadırlar!» Fransızlar arasında, (kurbağt men hemen bütün Avrupada bu budu) yiyenler çoktur. İngüizler şekilde yemek yenilmektedir. Inise bunu kat'iyen ağızlarına koy giliz'.er ise sabahleyin kuvvetli ye( mazlar. Fransız «gıda eksperîeriı mek yemektedirler. *** *** İngiliz muharriri Richard Alding Bu barut fıçısının üstünde, bir ton, Ortadoğuda İngilizlerın uğrade Comte de Gobineau'nun «Asya dıkları bellıbaşlı fiyaskoların mesgösterhikâyeleri» ntle tasvir ettiği eski ulü olarak da La\vrcnee'i İran vardı. O, bundan yüz yıllarca mektedir. 1919 yılında Win<;ton Churchill evvelki gibi çubuğunu yakmış key fini çatıyor. Fâni dünyanın hiç bir harbiye bakanı idi. O sırada kendağdağasma kulak asmıyor. Busün disine Lawrence'de n bahsetmisler, zengin oimuş, yarın fukara düş onu yemeğe alıkoymuştu! O tarihte Arabistandaki durum hakkında müş, aldırmıyor. Kâh sedirde ku gene «ihtisas sahibiu olarak Lawrulup uzanmak. kâh hasır üstünde j rence'i kabul ediyorlardı. Churbüzvi'üp kıvrılmak arasında hiç chill ile birlikte bir çok İngiliz ^ebir fark bulamıyor. Şunun bunun ! neıaleri ve aıniraUeri ona itimad ikbai yolundaki didişrneievine, bo | ediyorlardı. Bunun neticesinde İnğusmalarına hayretle bakıyor. Bir ı gilteıe Ortadoğuda yeni bir hezilokma bir hırka beniÂdemin ne ı mete uğradı. Çünkü Lawvrence in yine yptmez? diyor. Bir Şah gi verdiği ıaporlara itimad ctmişler, dip yerine bir başkası Şehinşsh Suudi Ar^bıstan Kralı İbı.issüudun oiuyor; vazifesinde değil. Gidcne bir şey|er yapamıyac: ğını zannetusurlar ola. geKsne hoş geldin; de [mişler. o cepheyi boş bırakmışlar.iı. yip işin içinden çıkmak varken ' Fakat İbnissüud bir tasrruzla Abb^şırdan büyük davalara karışmk ; dullahin kuvvetlerini dağıtü ve An?ve? Buna çackı fe'ek Jemi'ler. rabistanda İngilteıeye kat'i bir daıDiner duruı. döner durur. Akıllı be indırdi. İngiliz muharriri diyor ki: ? lanı odur ki. eteğini Hu çavka »İnRiltereyi böyle bir hczimete kaptırmıya. (Eğer h,âhi sclâmet dor «CLMHURİVET» in Tcfrikası: İşte bütün bu hakikatleri ortaya koyan Lawrence'e dair kitab İngilterede satışa çıkanlmamaktadır. Neden? Churchill mâni oluyor diyenler vardır Fakat resmî açıklamaya bakılacak olursa, kitabı basanlar, aleyhlerinde dava açıldığı takdirde çok aeır para cezalanna çarptırılacaklarını ve iflâs edeceklerini söy'emekte ve bu sebeble de kitabı Ingiliz okuyucularına arze« Sahibi bulunduğu hayvandememektedir!er. lardan birine iki defa kötü muaLawrence İngilterede «millî kah mele yaptığı tesbit edilen bir İnraman» olarak tanınmaktadır. Mıı ^ilizin, hayvanlarla her türlü alâharrir Richard ise onun bir sahte kası, mahkeme kararile kesilecekkâr olduğunu ispat etnıektedir. •• tir. Yani, biı İngiliz çiftlik sahibi, • Bu sebeble de dava açtıklan tak böyle kötü muameleye başvudduğu dirde muharriri de, kitsbı basan takdirde hâkim. çiftlikte ehlî hay!arı da. İngiliz kanunlarına daya van bulunmasım menedebiieceknarak ağır şekilde mahkum ettire tir.!» bilecekleri biliı^mektedir. Fakat Bazı Londra gazeteleri bunun buna mukabil karşı tarafın ileri son derece şiddetl br kanun oldusürdiiğü su nokta vardır: ğunu yazmışlardır. Fakat geniş bir Lavvrenre. milli kahraman olmak ekseriyet bunu tasvib etmektedir. için çırpmmış. tarihe geçmenin yol Çiftçiler ise veni kanıınu şiddet'e larını bulmuştur Onun hususî vc prot.^sto etmişlerdir. Bir atı kamresnıi hayatının her safha.îinı tct Ç'lanıalaıının da ahularındaki bükik etmek. ortaya koymak tarihçitün hayvanlann ellerinden ahnraalerin vazifesidir. Hayatı. ne akrasına yol açabileceğini. böylelik'e balartna ve ne de mahdııd biı grude işlerinden olacaklarını söylepa aiddir, tarihin malıdır. mektedirler. Buna mâni olmak. basın hürriLondra basını, bu mesele etrayetini tahdidden başka bir sey değüdir. Devlet idaresinde rol almış fındaki tartışmalarm daha yeni olan herkes gibi Lav.ıence in hu başladığına bilhassa işaret etmeksusî veya resmî hayatı da, herkesin tedir. Hayvaiıları koıuma oemiyetleri ise son derece memnjııduvlar. malıdır! Bunlar «yeni kanun, yeryüziinde SON Oyun arkadaşlaruTi, işsiz kalmış hizmetçi kadın'arın, yahud daha kocaya varmadan günah işlemış asil aıle kızlarının veledleri olacaktı. Ahlîksızlaria düşüp kalkacaktıın. Proudhon'un kim olduğunu bilmeden. mal sahibliğinin hırsızlık demek olduğunu öğrenecektim. İlk iş olarak, civardaki çiftliklerden tavuk hırsızhğma başlayacaktım. Sonra ıslahhancden kaçicak, bir omuzdaşla birlikte, paralı bir ihtiyar kadını öldürecek, idam sehpasmda can verecektim. Meğer ki alabildiğine saf bir jüri, hayalden ibaret hafifletici sebebier ileri sürerek, beni ömrünün sonuna kadar kürek cezasına mahkum etsin! Netice itibarile, Chapmesnil şatosu sahibine imzasız mektub yazıp bana, daha güzel değilse bile daha rahat blr ömür sağlayan akh havada ihtiyar kız mıdır, yoksa aüui bir bunak mıdır veyahud da alaycı bir irad sahibi midir, her kimse ondan Allah razı olsun demem yerinde olur! Neyse, sadede gelelim: Stanislas, annemi güle oynava, Dijon'da doğum mütehassm olan doktor Bellemoutte'un kliniuine götürdü. Güle oynaya diyorum, çünkü zevahiri kurtarm^k icab ediyordu. Gerçi, Stanislas, sinesini döv» dövt, TarranvJri harb rum, fakat eşi, dostu kendisini tebrik ettikleri sırada, yüzünde muzafferane bir t.2nessüm dolaşıyordu. Ba'oa olmak, şimdi onun için bir nevi şahsî muvaffakıyetti. damızlık erkek kabiliyetinden şüphe eden densizlere karşı güzel bir mukabele idi.. Şatonun emektar adamlan, doğacak çocuğun teüf hakkı sahıbliğinden yana pek fazla hayale kapılmıyorlardı. Fakat i=:n o kadar derinine vâkıf olmıyan kimseier. Stanislas'a bir nebze güvenir gibiydiler. Tesadüf sayesinde işler yolunda gitti. Annem, Champmesnil ailesinin zürriyetini yürütecek olan nur topu gibi bir oğlan doğurdu. Stanislas'in başındaki boynuzlar, hiç değilse ona bir erkek halef sağlamıştı. Kâr, zarann ortağıdır! Üç ay sonra beni kasabanın kilisesind» vaftiz etmişler. Nüfu» kütüğüne Edgard, Geoffroy, Maximilien adlarile kaydedilmişim. Annem gebeliği sırasmda ingilizce bir roman okumuş, o sebeble Edgard ismi üzerinde ısrarla durmus. Bu bir macera romaru imij, kahramanı da, Bengal mızraklı alayında albaymıs; Hindistanda, kanlı bir isyan sırasında yararlık göstermlş. Stani?las da. Geoffroy ile Maximilien isimleri üzerinde ısrar etmiş, çünkü, Pompadour'un çağdaşı ve kardesi Marki d« Marigny'nin can 1 Yeryüzünde hayvanlara en iyi muameleyi yapanlar İngilizlerdir!. 2 Yeryüzünde en iyi ve sıhhate uygun şekilde gıda alanlar da İngilizlerdir! Birinci iddianın ne derece doğru olduğunu isbat için de yeni bir kanundan bahsetmektedirler. Londra gazetelerinden (News of the World) bu kanun hakkında şu tafsilâtı vermiştir: önce, bizim öğleleri yediğırtüz pibi kuvvetli bir yemek yiyorlar! Muhakkak ki bu daha yerinde bir gıda alma sistemidir. Biz altışar saat ara ile iki defa kuvvetli yemek hazırlahyor ve geri kalan 18 saat bir şey yemiyoruz. İngüizler ise sabaa kuv^'etli gıda aldıktan sonra, günün geri kalan kısmı, kısa fasılalarla haflf yemek yemektedirler. Bunu tercih etmemiz lâzımdır.» Londrada intişar etmekte olan News Chronicle gazetesi iföharla belirttiği bu (Fransu tavsiyeleri) üserinde uzun boylu durmakta ve şöyle demektedir: « Yeryüzünde en !yl ve fihhate uygun gıda alanlar İngilizkurbağa budunun son derece hazFransız eksperlerine göre bu sls lerdir!» mi ağır bir yiyecek maddesi oldu tem çok daha sıhhate uygundur HamJ 9. şunu. zarar veren bir gıda olarak E. T. T. itfaiye onbaşısı kantinin Fare lehlri ile intihara teşebbüj görüldüğünü anlatmaktadırlar. kiüdini kırarken yakalandı eden ku Yapılan en mühim tavsiye }UE. T. T. İşletmeleıinin $İ5İ1 d«polyObd» Snâhteraiada G«çmtn «yi«dur: sunda ftfaiye onbasıhğı yapan Hul<W rlnde 120 numarslı rrde oturan Sabahat « Kurbağa budu yemektım Taylan, evveikl gece saat 21 «ularında Bır«k ismlndt İT yajınd» bir kıı, kat'î bir şekilde vazgeçilmelidir!» deponun tear.tin kapısındaki kilidl may uzun zamandanberi ievlsnjl gendn batmuncukla açarak iceri g1rm!;se de. Paris gazetelerinden birine şöre, depo nöbetcisi tarafından suçüstü ya ka blr kızla münasebette buİLJimasın» bu tavsiye muhtemelen kurba.ğala ka!anmı$tır. Hulusi hakkında takinata müteesslr olarak fare zehlrl Içmek suretile lnöharı kalkışmıssa d* Hasekl rı memnun etmiştir, fakat scn za geçilmiîtir. ha»tartesine kaldırılmıj, tedavl altua msnlaıda (kurbağa avcıhğı) ile Bir sarkıntıhk vak'ası alınmıgtır. hayatlarını kazanmağa baFİayan Ramlde Taşlıtarlada Belediye yolUBFransıziarı da endişeye sevkc'miş da 200 numarals evde oturan Hamdl Ban semtlerde ekmekler fena fena çıkıyor tir. Bunlrrdan bazıları, sendika Güney laminde htr şahıs, Tenicaml kuracakiannı, haklannı müriafaaya clvarında Mflâhat ismlnde blr kadınm Çelırlmlzln bazı semtlertnde etanefckoluna glrmek suretlle sarkıntılık yap kalkışacaklarını ilân etmişler, Fran miş8a da, poll» tarafından yakalanarak lerln çok fena çıkması üzertnde dunıls,ız ogıda» eksperlerini prctestc tahkikata başlanmıştır. makta »e bazı tedbirler alınmaktadır. etmişlerdir. Aynı zamanda kurbağa budunun kat'iyen zararlı (!) olmadığını ishat için de, bu gıda madrl.'":jni seven doktorları mukabil mesni! adlı bir ceddi, bu kra'. gözdesinin ölümünden sonra rreşhur bir hicviye yazmış, hieviye tekmıl Fransada dillere destan olmuşmuş. Stanislas uı öıeki ceddi Mf.xinıilien de. Kral Louis Philippe'in saltanatmda, adı dillerde dolaş.in bLr keyif ehli imiş. Çocukluğum. beni çok seven ve şımartan annemin ihtimamiaııle, bana bir tufeyli gibi zor tahammül eden kocasmın soğuk ve bigâı.e muameleieri arasmda geçti. Stanislas'in sebebi anlaşılmaz durumuna mânâ veremiyece.* kadar küçüktüm. Adam, bizbıze o.duğumuz zaman bana aldır:s bile etmiyor, yabancılaruı yanmda beni pastalar, çörekler, jekerlemelerie besliyordu. Hep zevahiri kurtarmak içlnl Anneml» babama, komsu jato sahibleri vt eyaletin zengin bag sahibleri misafir g«ldikleri taman, Champmesnil ailesinin büyük ümidini teşkil eden beş yaşında bir minimini ortaya çıkanlıyordu. Her kes beni $eviyor, okşuyordu. Bereket versin ki, şaşıiacık dereced* annem* benziyordum, EUannt'* değil; yoksa, herke* bıyık altmdan güler, yakışıksız dedikodular çıkardı. Beni dizleri üstünde zıplatan, janaklarımı okşayan ber.1 «varım yoğum evl^dım» diye seven mesud babayı tebrik tdiyecL»xdı r BirB.ekânn SEVGILILERI DEKOBRA Bir kavanoz altına kapatılmış eşek arısı gibi, bir duvardan ötekine sıçnyormuş hissini veriyordu. Mek tubu bir, havaya kaldırıyor, bir, cebine sokup buruşturuyordu. Anneme bakıyor, ansızm, onu öldürmek isteği duyuyordu. Boğuluyordu. Bol hava almak için, birdenbire pencereyi açtı. Nihayet, kapıy» doğru gitti, döndü, bir müddet, ağzı yarı açık, kımıldamadan durdu. Zehirli bir »öz anyordu Karşısmdakini kurşun gibi vuran kelimeler, rakibini ta kalbinden yaralayan bir hakaret sözü anyordu. Nihayet jöyle dedi: Kız olursa, senin gibi kaldırım sürtüğü olacak... Oğlansa, Biribi zindanını boylar!.. Sonra. bu defaya mahsus olmak üzere, uzun burnunu paımaklan arasında kıstırmağı unutup, kapıyı hızla vurdu, çıkta. ALTIN ESERLER YAYINZVÎ m^ n Zaüıs "bir sansınıt isza|ına dösen dclikaıı!ıx.ıi) ışiedtg* sfri rinayetler \t iazan: MAURİCE Çeviren: HAMDİ VAROftLU BİNBAŞI DE BEAUGENCEL'İN MARİFETLERİ Peki, ne karar veriyorsun, azi zim? Ehveni şerri tercih edeceğiz! Ne? Ehveni şerri mi? Bu doğnm senin erkekliğini, hiç şüphtve mahal bırakmıyacak şekilde ispat ettiği halde. buna şer mi diyorsun? Halbuki erkeklik gururun okşanmış olmalıydı! Sus, Beatrice!... Bu alaycı söz lerin çok sosuk kaçıyor. Efkân umumiye yüzünden. ihanetinin akıbetini omuzlarıma yüklenmek mecburivetinde kalıyorum. Orta malı bir kadın gibi hareket etmen yetişmiyor, bir de, karnında taşıdıgın veledi zina şerefine çanlar çaldırmak zorunda kalıyorum... Bu kadar olur! Stanislas'in öfkesi görülecek şeydi. Adam. kaskatı yakahğının içinde boğulacak hale geliyordu. Elleri titriyordu İçinden, odada bir »eylâr kırmsk arzuları kabanyordu. KARAÖLÛM ÇETESi Doğumuma takaddüm eden hâdiseleri gözönünden geçirdiğim zaman, mukadderatın, insanlarla. hay siyet kırıcı bir lâübaiiük içinde oycadığmı müşahede etmekten kendimi alamıyorum. Eğer Kont de Chapmesnil, kocahk gururunu son derece inciten imzasız bir mektub almıs oLmasıydı, pek muhtemel olarak, annem, uzaklarda bir klinikte, gizli doğum yapmak zorunda kalacak, bu satırların müstakbel muharririni meçhul bir babanın çocuğu gibi kaydetürecek, onu herhalde, bir köylü kacbncağıza emanet edecek. köylü kadın da beni belki bir kuyuya düşürecek, yahud devletin vesayetine tevdi edecekti. Herhalde, içtimaj yardun idaresinin çocufu olacaküm. HİTMI afajordv llfâfe» ; Biı esfr kmkaaa |x j ke$ niivon : tttck nnshası Itilp & lm Otoltnş i» Cham». SARİSiN BAYKKS
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear