25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
c t Mart 1954 CUMHURİYET N Verdij sanatb hayatı J LONDRA MEKTUBLARJ ve aşkları Yazan: Samih Nafîz Tansu Adım ltalyancada «eser.manasına gele .Opera» kelimesinden alan bir musiki nev'inde, dünyarın takdir ve hayranlığını kazanan meşhur ' İtalyan bestekârı Guiseppe Verdi, i her opera mevsiminde eserleri dün ya sahnelerinde geçid resmi yapar ve tekrar tekrar hazırlanıp alkışlanır. O. dâhi bir sanatkâr, emsalsiz bir heftekâr obrak nesilden nesle ve ağızdan ağza nakledilip gidecek yüksek bir şahsıyettir. Her zaman musiki âleminde, opera sanatı konuşma rnevzuu olursa. Verdi'den bahsetmemek kabil olmıyacaktır. Yazan: Bugün, bütün İtalyan ş.ehirlerinin büyük meydsnlarında heykellerile, Ingiltere hususi muhabirimiz geniş caddelerinde isimlerile, bütün musikiseverler arasmda kazandığı muvaffakıyetlerle. hâlâ dipdiri ve taptaze duran Verdı'yi. bize yara Verdi. kendısini himaye eden t~icSenelerdenberi münakaşa mevtıp hediye ettiği otuz dört operasile carın genc ve güzel klzı Margerita ile 20 yaşında iken evlenmişti. Pek zuu olan ve münakaşa mevzuu olalkışlamamak, mümkün değildir. az sonra da iki çocuk babası o)du duğu içm de salim kafayla halli Onu, Napoleon ordul.rmın Mos Fak = t musikide artan, yükselen çaresine gidılemiyen bir derdimiz kovadan ricat ettiği ve bunun üze şöhreti yanında hayaünda o'dıiKça vardır: H3yat pahalıhğı. rine meşhur Viyana kongreçinin çok acı şünler idrak etti, zevceleriMuhalefet ovardır» der. (Tabiî, toplandığı günlerde. 1814 te İtalyan ni, fasılalarla kaybetmek felâketine eski muhalefet de. yeni muhalefet y^rımadasının or'alarınrla Parma uğradı, arkalarından gözyaşı eök de). İktidardakiler de uyoktur» diçehri civarında Roncole'de, bir rntü, çocuklarınm bikes kalmama3i ye ısrar ederler. Avrupa memle ! nın küçük oda=ında riünyaya geliçin yeniden evlenerek bütün öm ketleri misal olarak ele alınmca da \ mis eorüvonır. Babası Carlo ve annesi Luigia da bu küçük kasabanm rünce, hayatsna, üç hayat arkadaşı gene aynı iddialar tekrarlanır. | yegâne hanını işleten çahşkan ve soktu. Talih bir taraftan, böylece Bundan evvelki seyahatîerim u | iyi kalbli, dindar ins:nlardı. Ha ona huzur ve sükun vermezken, fır mumiyetle bir ay kadar sürmüştü. ! nın bitisiğindeki bakkal dükkânı tmalı başının üstüne de sanat çe Bu bakımdan Avrupada giyim eş j 6a onlanndı. Oğleye kadar, evirıin 'enkleri koymaktan geri durmadı. yasının bize nazaran çok ucuz olve sahibi bulunduğu hanın temrzli İlk operası, meşhur İtalyan çairi duğuna kanaat geTirmiş, fakat gığini bitiren bu kadın akşama kadar Solera'nın lirik şiirlerinden ilham da maddeleri hususunda kat'î bir zamanını bakkal dükkânında geçi alarak ysrattığı Oberto, conte di fikir edinemerr.;ştim. Zira yemek vaş bir şeyler yapmak arzusu uyarir, yorgun argın yateRina düşer Sanbonifacio» eseri olmuştur. 17 aralık 1837 de Milâno Scala'smd'a, lerimi daima lokanta'.arda yiyor nıyor. Zira bir söz vardır: «Elidi. Fakat Tanrıya daima müteşektemsil dum. mi soğuk sudan sıcak suya sokmakir ve minnettardı. Zira sevgili büyük bir muvaff=kıyetle Altı ay evvel Türkiyeye uzunca mıştım». Umumiyetle genc haysvrusu Guiseppe, yaşıyor ve bü edilen bu opera, kendisine güzel yüyordu. Karı koca her p.zar Par konturatlar imzaiamak ve bol para bir zaman için veda ederek Lon nımların kullandığı bir tabirdir. manm pazarına iniyor, oğleye doğ kazanmak talihini verdi. Fakat ikin dranın sisli havas:na gömülünce Memleket dışma çıkınca elirü sını büyük kilisede orgu ve koroyu ci eseri ki bir komedicen başka bir Türk yemeklerinin hasreti de bir cak değil, kaynar suya sokmamıj dinliyor, sonra kendilerine lüzum şey değildi, acele yazılmıştı. Çün denbıre başgösterdi. Yazılarımda erkek 'kalrp.adiğını söylersem inalu eşyayı ve yiyeceği alarak tekrar kü genc sanatkâr şö'hretin merdive galiba sıkça yemeklerden bahsedi nın. Misal bulmak hiç de güç deyaşadıkları kasabaya dönüyorlrrdı. nine çabuk çıkıbcağını sanmıjtı, yorum. Tahmin ederim ki pek çok ğil. hem de kalburüstülermden. kendi tâbirince büyük bir fiyasko Bu küçük sey?hate kendini bildiği İstanbul Darbhane Müdürü Nei!e sona erdi. «Bir günlük hâkimi kimsenin aklından «Galiba midesiya?a kadar Guiseppe de katılmıştı. p:yazla yet> adını taşıyan bu eser, hiç de ne düşkün!» suali gehp geçmiştir. zihi Beyin yaptıgı nefis Henüz ilkmekteb çağmda, küçük Uzun yolculuklara çıkanlar bilir. göğsünü gererek misafır davet etumulduğu gibi çıkmadı. Bu «ırada ka^abalsrının kilisesinde org dersi genc karısının ölümü gelmiş, çat Insanm midesile hiç alâkası olma tiği, Doçent Sabahaddin Kerimoğa'an ve onun korosuna katılan kümış, mukavelesi feshedilmiş, felâ sa dahi safi mide kesıüveriyor. lunun hastahaneden yorgun argın çük Guiseppe'deki bu kabii.yet, her ketler birbirini takib etmisti. YalTürkıyede elinizi sürmediğiniz ye döndukten sonra geceyarısır.a kakesin dikkatini çekmiş ve büyük nız yılmadı, usanm^dı, hayatın bu kırk dar pilâv pişirmek için uğraştığı ve çehirde anne ve babasının tanıdığı ilk şamanndan sarsıhp şaşkına mekleri tesadüfen görseniz sayılı zengınlerımızden yıllık hasret gibi sarıhveriyorsu nihayet tüccar Antonio Barezzi'nin delâle dönmedi. Bilâkis yeni bir hamle ve Vehbi Koçun sempatik oğlu Rahtile orta tahîiline Milânoda devam hızla çalışmağa başladı. Tekrar ev nuz. minin haşladığı makarnayı. hanmıetmek ve bu fırsattan faydalanarak, lendi. Evvelâ evine, huzuruna kaBu satırlarımdan Londradaki ların güç pişırdiği billnen hâkikatMusiki Akademisine girmek imkâ vuştu, sonra da yoluna devam etti. Türk dostlarım belki alımrlar ih lerden. nını aramıştı. Barezzi onun masr=f İşte bu çalışma onun «Nabucco» a timalile müsaadenizie bir paranŞimdi dönelim mevzuumuza; işte larını ödemiş, fakat bir çok aksilik dını taşıy;n üçüncü operasmda bü tez açayım: Bana Türk yemekleriler. çocuğun Akademiye girmesine yük muvaffakıyetler getirdi. Çılgın ni arattırmıyorlar. Onlar arattır bu altı aylık müddet zarfmda gıda mâni olmuştu. Fakat Verdi, hayatı ca ve defalarca alkışlandı, sahneye mıyor ama, galiba insanda yavaş maddelerini yakından tetkik etmek imkânını buldum. run her safhasında müşkülleri ye çıkarüldı. Bu teşvik, sanatkârı, üç ingilterede halen kame i!e verinebi'miş, o tarihte Milânoda , bir ezer yaratmağa sevketti. dılar. Ötedenberi hürriyetin âşığı müzik üstadı ohn Scala'nın müdüidi. Fakat bu ma..ada anarşiyi kas len iki çeşid gıda maddesi var: Et ' Bunlar sırasile «Ernani», «Alzir> rü. Lavyrne'in müdahalesile bu mek ve «Atillâ» dır. Fakat 1848 ihtilâl detmiyor. meşruti bir hukumete ta ve tereyağ. Fakat verilen miktar | tebe kabul edümiş ve ayrıca meş lerinin bütün Avrupayı sarstığı. raftar bulunuyordu. Bu mutedil bir insanı fazlasile tatmin edecek I py ğ hur Milâno Operasındaki orkestra • her yerde halkla hükumet arasında düşünce iki tarafı da kendisinden vaziyette. Gıda maddelerinin ucuzluğu da yer bulabilmişti. Aldığı vazife j kanlı sokak muharebelerinin de memnun bırakmadı. Hiç bir zümküçük de olsa kıymetli idi. 3ün ' vam ettiği, hürriyetle istibdadın reye yaranamadı. O zaman siyaset hakkında rakamlar vermeden şu peçtikçe açılan ve Lombardiy^run j boğaz boğaza dövüştüğü bir yılda, ten nefret etti. fakat onun ıstırab noktaya işaret edeyim ki, İngiltebu muhteşem ve san'ta yer veren onu çekem:yenler Verdi'yi de si larile de karşılaştı, bu sıralarda da rede her mevsimde her arzu ettişehrirıde yerini yspmağa başlayan yasî fikirlerinden dolayı suçlandır i kansını kaybetti. ğinizi bulabilirsiniz. Meselâ, bu İngilterede hayat bizden en aşağı üçte bir ucuz! FEYYAZ TOKAR Asırlardanberi çözülemiyen bir nıuamma Fillere aid. belki de hiç çözülmiyecek olan bir esrar vardır: Fil mezarları. Günümüze kadar ne bir Avrupalı. ne de bir zenci, tekbaşına ölmeğe giden fülerin mszF.rım dğrenememış tir. Efsaneye göre öiümün yaklaş; tığmı hisseden fil, bâkir ormanlar arasma çekilir, kuvvettm düşen vücudünü «çeneel» içındeki mezarlığa bırakır. Buaün bile bu efsaneye hakikat gözü ile bakıyor ve inanıyorlar. Acaba fil ırkmın bu efsanevt ve kut?al mezarhğı Afrikanın nere\ sindedir? Bunu brlen vok. Bu me! zarbkta \T6ih bckîiyen milvcnlarra ; üralık fiHiîi hazinesini, acaba han; ?i talihü b'îUrak! Bu hazinpnin cazibes'ne kap'.imıs bir sürü inan vardır. Punl^r iclen ÜTiid dolu olarsk Afnkads dolaşır dururlar. Çoğn bu maceradan bitkitı ve ümHfiz Höner. b<r kismı da Afr'kf>n!n kork'inc batakiıkhrında iz bırakrrıa'?5'" k"'bnlur. fil mezarları yerine kendi m?Z!îrlanna kavusurUr. HuUs» kirnse bu mezarlan bulamamıştır. Afrikada f'l avcılan arasında nesillerden nesillere eecen hikâveler vardır. Mısırlı ken'an'ılar bile fil dişi hazinelerine ve fil mezarlarma | Hair bir \"2m masal sn'atırlar. Bu : hikâvelerden doğan merakla İc Af! rikava bir c>k tetkik sevahatl yaı pıldı. Hepsi dp neticesiz kaldı. hedefe ulasamadı. Bir c"k fi! sürüleri ve tek başlarına ölüp kalmış filler buttindu ama aynı soru hepsinin ksrşı'ina cıktr. Araba bu fil eceliyle mi ölmüîtür? Yokfa yıldınrrla ve• va zencilerin oklaril» mi? Üsteük, bü»ün bu fillerin dişleri sökülmüşBu sekiHe tekbaşjıa ölen hiçbir filin ölümü tabiî değildi. Müstemleke idareleri bazan «til mez3rlılı» ıhban ahrlar. Ama bunlar kaçak • avlanarak eörhii'en filler? aiddir. ı330 senesinde Kuzey Rodezyada bir he\ecan dslsası esti: Fil mezar' hçı bulunmuştu. Ne yazık ki bunun ! hir orman van?ınımn kahntıları ol' duşu çabuk ar.laşı'.dı. En kuvvetli | ihtimal f'l mezarlannın bataklıki larda bulunduğudur. j Büvük bir ihtimalle fillerin son i demlerinde bataklıklara gelip kendilerini ölüme terkettiİTİeri tahmin edilrr.ektedir. Ama böyle bir bataklık bulunamamıştır. Belki bujün Kuzey Rodezyada Mins>'a gölünde öien fıll?r için bir izah bulunabilir. Bu ada bâkir ormanlarla çevnlidir. Etrafmda da geçılmez bataklıklar v e göller vard;r. Yalnız bir taraftan karv.a bağlı olan adada filler top'anır. Bir yerli büyük bir cesaretle bu adaya gitmiş. fillsrin yaşayijlarını ve di>lerinin tcplandığl yeri görmek istenişse de geri i tÜ. mevsimde dahi domates ve patl:ean, hattâ üzüm, kavun, karpuz var. Bütün bu sebze ve meyvalar büyuk buzhanelerde muhafaza edildiğinden dört mevsimde de eksik olmuyor. Fıatlarına gelınce, domatesin kilosu yazın bizim paramızla 15 20 kuruş arasmda oynuyor. Kışın bu mevsimde i:e bir liraya kadar yükseliyor, fakat artmıyor. Patates (en iyisi) 15 kuruş. Sığır etınin kilosu 2 ile 2.5 lira arasında. İngilterede bizim kaşar peynirini andıran çeşidli pej'nirler var. Bun'ann kıloları da 1.5 ile 2 lira araîmda. Lahananırı kiloju 20, ıspanak 25. havuç 15, yumurta 12 ve bu şekılde butün zaruri gıda maddeleri bize nazaran bir hayli ucuzluk gösteriyor. Ekmek, fırancala hamurile yapıhyor ve çeşidli şeküleri var, kilosu da 25 kuruş civarında. Tabn içerisinde süpurge koçanı yahud csm parçası aramak zahmetıne de katlanmıyorsunuz. Giyim eşyasma gelince, bunda teferruat vermeğe kalkarsam sahifeler tutafsftna eminım. Yalmz şu kadarını söyliyeyim ki her şey asgarî Türkiyeye nazaran üçte bir nisbetinde ucuz. Şu yazıyı yazmak da nereden aklıma gelmişti? Tamam, hatırladım; saym Gokaym: «İstanbul Avrupamn en ucuz şehridir» sözünden! dönememiştir. Seyazlarsa bu korkunc macerayı goze alamamışlardır. Fılleri kontrolla vazifeli subaylar suların sakin zamamnda motörle adava sokulmuşlar, fillerin nâralarmı duvmuşlar, fakat görgüve dayanan hiç bir bilgi edinememişlerdir. Fillerin korunduğu yer Kuruger Korusu adını taşımaktadrr. Buradaki fillerin hayatı bir cennet ha»f yaüdır. Ne ok, ne de tüfek var... Airika fillerini avlamada siyah» ların da beyazlar kadar cahil oldu« ğu görülmüştür. Ehlî Hindistan fülerine inad Afrika filleri hâlâ kendi başlanna buyrukturlar. bakışlannı bir n<*taya toplamağa çalışarak: «Bana bak, Aaltonen,» dedi. «Sen bahçıvanlık etmişsin, bu işin ehlisindir. Ne zamandanberi böyle birini anyordum. Sen de gördün, bu topraklar bizl bile beslemez. Gel bir bostan yapalım. Hem, oldu olarak, öyle ufak çapta birşey de değil. Gel bak.» Aaltonen'i omzundan tuthı, aldı giineye bakan pencerenin önün« götürdü, göle doğru gösterdi. Gölüa : buzlan çözülmeğe başlıyan yüz i akşam kızılhğmda kankırmızı görünüvordu Aaltonen bu göls dair ihtiyann dediklerini hatırladı: İhtiyar ona oralardan geçerken ayağını tetik almasım söylemiş: «Kıyılan pek kaygandır. suları da müthij derindir» demişti. Çitliğe bir yabancı geldi! Bir bahar akşamı, gün batarken, | tkl el blrbirlerini yakaladılar ve çiftlige gelen yabancı orada üç kişi hemen bıraktılar ama. erkeğin naile karşılaştı: Biri genc, biri ihtiyar j sırlı avcunda kadının pek yabancı iki erkek ve genc bir kadın. Önce ] gelen dokunuşu uzun müddet kalbir merhabalaştılar, sonra konuş ! dı. Kadın yan tarafa dönünce AalmHan bir müddet hepsi işile meş' tönen eline hayretle baktı. Başka gul oldu. Oralarda âdetti: Gelene türlü el sıkmağa abşıktı o. bir müddet din!enmek imkânı verKadın: «Çiftliğe hoş geldin öydikten sonra maksadı sarulurdu. Genc adam gazetesini okumaga devam etti, kadın sofrayı kaldırdı, ihtiyar da balık ağını tarnir ediyordu. Yabancı, çiftliğe, rajetedeki ilanı okuyarak, i; istemeğe gelmişti. Masıdaki adam ona ihtiyaclan olmiîdığını söyledi. Pek öfkeli bir hali vardı. Fakat orada kadının sözii gcrtiği anlaşılıyordu. Erkek kapıyı •vurup çıküktan, ihtiyar da yatmağa p^tikten sonra kadın yabanrıyı işe aH'sını söyledi ve yatarak yer gösterip gitti. Fakat biraz sonra tekrar gpldi. (Şimdi rcmaııın bundan sonraki kısmını okuyaraksınu.) J Adam ıslak pabuclarını çıkarmış. yucuk gibi olan partal çorablarını ürerlerine atmıştı. şimdi oturmuş avaklnrma bakıyordu. Ayaklan yol termeden şahrem şahrem olmuş, soğuktan kavrulmuştu ama, kendisi bunun daha yeni farkında oluyor gibivdi. Kadın pabucları. çorabları aldı. kurusun diye sobanın üzerine kovdu, sonra yatajhn üzerine. adamm vanıbaşma değişmelik çamaşn bıraktı. «Bakalırn ssna gelecek mi.» dedi. »esinde tstlılıkt^n çok soğukluk vardı. «Aralıkta bir çift lâstik chme var, yarm onları da giyersin. H^mrn hemen hiç kullınılmadı Snra. kirli çamifirlarını da |U köfve at da yıkansm.» Ya'»ancı, şaşkm şaşkın ayaia k=Jk*r. Pabuclanm çıkardıgı halde ıca'Iından ancak bir iki parmak kısa kabyordu. Kadının soğuk mavi göz leri onun kurşunimtrak yeşil, bay gjn eözlerile karçılaştı. Adam elini uzattı. mütereddid bir tavırla: «İşe başlarken el sıki|ilır gaüba,» dedi. «Benim adım... Aaltonen.» Kadın ona tuhaf tuhaf baktı. Birdenbire çekingen bir hal almıştı. Adamın eli yanına düştü. Müthi? . leyte, Aaltenen» dedi. «Hadi artık yılmaz» dedl v« rflyası», hatırasız yat. Yorgıınsu.ıdur. Allah rahatlık derin bir uykuya daldı. bozulmu;hı. Gözlerlni çıplak, çatvertin.» Ondan sonraki çünlerde: , r>f» lak avaViarına dikti. özür diler trtbi Adam: oSını da» dedi ve kadı iikteki ilk gccemde duvann içinde ve çsbuk çabuk konuşarak: «Bunın arkasından dık ve gergin sırtı ugursuz bir böcek ötmüştu» di>e raUrın âdetini bilmiyorumn dedi. na uzun uzun baktı. sık sık hatırlamıştır. «Belki de çiftlik »ahibi rencberin Evin içi derin bir sessizliğe bü*** eünl «ıkmaz.»' rünmüştü. Ehıvann içinde bir bSGün doğarken Aaltonen hâlâ uKffTi. ağır afır konuşarak: «MP cek ötüyordu. Aaltonen kendi kenyuyordu. kadm usulca içeri girdi, iele & :tte değil,» dedi ve elini u dine: cBu böceğin ötüşü • uğur sa lâmbayı açmadan sobayı yaktı, ü«Sttı. Y A Z A N MSKA WALTARI zerine kahve suyu loydu. zorunda kaldık» diyordu. «SıŞırlarYatağa baktı, biraz yüzü buruş la d'muzlara ben bakarım sen ontu: Adam soyunmadan yatmi|*ı. larla hiç uğrâşrrnyacaksın.» Kendi de pasaklıhğa, kirlipashlığa Aaltonen kısrağı gcrünce jaşıralışmıştı. ayaklarında tezekle, kaç. dı: Hayvan bembeyazdı. Baımı dikere yatağa girmışti ama, karakışta, kıp kulaklarını kısü, kan çanağı hayatmdan bezdıği zamanlar. gibi gözlerile ona kötü kötü bir Ne vakıttenberi vücudünü pek bakü. ihmal etmiş; pek lüzumlu olan baKadm: «Atlara eskiden bizim kımı gösterrnez olmuştu. Kimi va ihtiyar bskardı.» dedi. eBu kısrağı kit de mahsus pis geziyordu. o yetıştirmiştir. Genck?n bakla kırı Usul usul dolaşıyor, oradan ora idi. yavrulan da hep o renk olurdu. ya gidip geliyordu. Sabahlar onun Kır atlar ihtiyarlayınca beyazladu. istediği gibi hareket etmek im şır.» kânını bir o zaman bulabiliyor ve Aaltonen k'.srağm göğsünü okşabunun tadmı çıkarmağa bakıyor dı. Sonra kadına baktı: du. Kocası geç vakte kadar uyur c.Gebe mi? o du. hattâ kışın bazan günlerce yaKadın ohayırs der gibi başını taktsn çıkmazdı. Kadm da cnu is sâlladı. tediği kadar u>aısun diye kendi haAaltonen: «Vallahi. ffüzel, saflam line bırakırdı. bir at ama o dedi. Başka bir şey düOdunlar turtfşmuş. çatırdava ça şünüyor gibi idi. 'lElbette» dedi, tırdaya yanıyordu. Kadin uyuyan durdu »Bu büyüklükte bir çiftlik adama baktı: O iri, kışırlanmış eli koca yaz bir tek atla yapamaz elyatağın kenarından sarkmif, saçları bette. deSil mi ya? o karışmış; uyku yüründen bütün Kadın pencereye gitti. tozlu cammanayı silmişti. Zayıf bir yüidü bu. dan dısarı bakarak anlattı: Gözlerinin etrafı bunımuftu. du «Şimdiye kadar hep baharda daklarmda da yorgunluk akıyor yeni bir at ahrdık. O zaman ucuzdu dur; çünkü artık kereste taşınmaz. Kadın kovayı aldı, ahıra gitti. Yazın ivi beslerdik. kereste mevHâlâ ahırda inekleri sağıyordu. «imi gelince epey pahahya satarbakb. yabancı dışan çıkmı*. kuyu dık.» bsşmda yıkanıyordu. Havanın heAaltonen, kendi kendine konunüz serin olmasma rağmen. yarıbe şur gibi: «At şimdi epey para ediline kadar .soyunmustu. Bicimli ve yor» dedi. sınm gibi bir gövdesi vardı. »ırtı Kadın bir müddet sustu. Dalgm düz, kalçaları 'dardı. Üzerinde faz dalgın pencereden dışsrı bakıyorladan bir dirhem et yoktu. du. Sonra döndü elleri arkasmds. Kadm ona, hiç görmediSi bir şey pencerenin kenarm^ dayanarak, miş gibi bakıyor ve, şaşılacak şey. gözlerini Aaltcnen'e dikti: içine bıçak saplanır gibi oluyordu. cE'J yazı gfcir'Mnez mi\iz saKimsesiz ve fakir olmak, başkaları hi... başka at almadan?» diye sorne bağlı bulunmak aeı bir şevdi. H?r du. halde kadm tekrar içeri girdiği zaKadının ne büyük bir sıkmtı man, Aaltonen saçmı taramış, üraş içinde bulunduğunu Aaı'onen ilk olmuş. temiz çamaşırlarını giymişti defa olarak hissetti ve kendisine Yüzü soğuktan mosmor kesilmişti böyle akıl danışmanın adeta yalve gene her •ürlü manadari uzaktı. varmanın ne kadar ağırına gitt'ğiUyku sanki bütün yorgunluğunu. ni anladı. Bir müddet, duvara asıiı bikesliğini ve yabancı bir yere gel vamalı koşumu elleyerek, düşünmenin verdiği saşkınl'ğı ahp götür dü, sonra başını çevirmeden cevab müştü. O simdi ise hazırlanan ve verdi: çalısmak arzusile yanan bir insan «İnsan isteyince herşeyi yadı. par.» Oturma odasındaki o bOyük maBunu biraz da kendisine söylesada kahvesini içti, üzerine marga mişti. Kadın ağır ağır tekrar etti: rin sürülmüş sert ekmeği kerhirdi «tnsan isteyince herşeyi yaSonra kadın ona çiftliği gezdirdi par.» tnek, beygir ve dömııi ahırları hep Işığü dogru duruyordu. yüzü sebir damın altındaydı. İnek ahın he çilmiyordu. Aaltonen onun yalnız men hemen boçtu. Topu topu dört acayib bir şekilde gerilmiş duran inekle iki dana kalmıştı. uzunboylu, dimdik vücudünü göKadın, göz göze gelmemege ça rüyordu. lışarak: < Bu yıl saman sıkmtısı İçinden: «Bu kadm kendine çok vardı, sonbaharda sığırları azaltmak cefa ediyor. Başkasuaa karşı iyi davranabilir mi acaba?» diye belli, belirsiz bir düşünce geçti. Akşama kadar Aaltonen her yeri görmüş, ihtivarla b?rab&r tarlalarda çalışmıştı. Her tarafta soğuk bir hal vardı. Herşev insana düşman gibi bakıyordu. Burası lânetleme bir yere benziyordu ve bir şey yapmanın imkânı yoktu. Fakat yapmak, harabevi düzeltmek de lâzımdı. Aaltonen'in içinden sıcak ve derin bir yardım arzusu yükseldi. Kime yardım edecekti? Saçı arkaya tarab, durgun yüzlü kadına, kendi içine kapanmış yaşıyan bu zavalh kadma Akşam yemeğinde patates, ringa tuzlaması ve domuz sucuğu vardı. Çıplak masava orurdıılar ve dördü ds kendi bildikleri gibi yedüer. İçeriki odada yatıp kalkan adam Aaltonen onu bir türlü çiftliğin beyi olarak kabul edemiyordu yani Alfred dedikleri az bir şey yedi. yiyeceklere küçümser gibi bakıyordu. Fakat çatalı, bıçaşı da pek ki Aîfred: «Bak. Aaltonen, bu ysmsa görüyor musun?» diyordu. «Toprağı çok zengindir. Önce elli elms ağacı dikeriz, sralarmda da patates yetiştiririz. Ben bir yerda okudum bunu. Yan tarafa da hıyır, domates. çilek tarhları, haviıc, !âhana. şalgam yastıklan yaparız.,4 Tâ suyun kenanna kadar. Ben plârum bile çizdim. Ge! göstereyim.» Yatak odasına girdiler. Aaltcnea çiftlik sahiblerinin yatıp kalktıkları lasma ilk defa şiriyordu. Dik« katle etrafına bakmıyor .adamın. söylediklerini yanmyamaiak dinliyordu. İlk girdikleri odada dar bi* karyola, bir konsoî, bir masa *'• sandalye, köşede bir sedir vardu Her taraf derlitpplu ve temizdi. Burası kadının odası olacaktı. Or3» dan. arkadaki ikinci bır odava geçtiler. Bu da adamın odasıydı. Böyîe bü çiftlikten umulrmyacak kadar bambaşka, büyük bir od=v« dı bu Duvarîara dahg yeni gümüsl bir kâşıd kaplanmıştı. Pencereden goî ve arkâdaki koruUr çok eüzel frörönüvordu. Adam ona plânları bar bir tutuşu vardı. Kendi sile. be göâteHi. kendine eör» iza^ş+ vprdi: raber ayr.ı sofrada yemek yiyen «Elli e'.ma ağacı yılda beş bin ötekiler arasında dağlar kadar fark mark eetirir...» diyordu. varmış eibi görünmçğe çalışıyordu I adeta. Aaltonen ikide bir onun ken , O bunlan anlatırken Aaltonen pencereden dısarı bakıyordu. O zadisini şizliden gizliye süzdüğünü man gözüne çarptı: Çerçeve cencefarkedivordu. renin kenarlanna on. on iki çivl O gece, yatağını düzelmiş bulile. sıkı sıkı mıhlanmıştı. Camı kırdu. Pösteki yerine battaniye, ayrım?dan pencereyi açmağa imkân ca yastıkla yeni amerikan çarşaf yoktu. konulmuştu. Heybesinde bir şey anyordu. o zamsn farkma vardı: ' Aaltonen adamın anlattıkUnnı, Biri hevbeyi karıştırmıştı. Sakh bir hiç sesini cıkarmadan dinledi. Sonşeyi yoktu tabiî ama, tuhaftna git j ra onu odasında bırakıo çıktı. kati. Kadm, emrinde çalışanların eş pm usulca kapadı. O zaman gene vasını karıştıracak insana benzemi gö'züne bir şey ilisti: Kapıya yeni ycrdu. Kirndi acaba karıştıran? ve kuvvetli bir kilid t"k'1nr*tı. anah Fakat Aaltonen bunun üzerinde tar deliğı de yalnız dışandandı. Aaltonen öteki odadan gerp>ken pek durmadı. derin ve rahat bir kadınm yatağına uzun uzun baktı. uvkuya daldı, Bir akşarn. işten dönmüş. kapı Sonra kapıya doğru yüüdü. Dışanın önünde cizme'erini çıkarmış. rı çıkarken kadınla karî'lastı Kadm ceketini asıyordu. Öteki adam oda onu görünce irkildi ve sert sert smdan çıkti. Bu fır'stı ko!!u"ormuş bakü. gibi idi. Yüiünü germeğe ve titrek ' (Arkası var)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear