25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMKUIIİYET AMERIKA MEKTUBLARI: 3 Arabk 1950 «Amerika bir çıkmazdadır» demek doğru değildir; «Amerika bir karar vermek zorundadır» demek çok daha yerinde olurdu. Amerikaıun bir türlü veremediği bu meşhur «karar» nedir? Hiç şüphe yok, Rusyaya harb ilân edelim mi, etmiyelim mi? kararı. Burada vaziyet elbette daha yakından görülüyor. Gazete makaleleri, sağda solda söylenen nutuklar, rastgelinip kendüerile konuşulan Amerikahlar, ve nihayet eski dostlar, Lnsana tabiatile, daha doğruya benzer bir fikir veriyor. Herşeyden evvel bir defa şunu bilmeli: Amerika bir «harb hali» ni busün artık fi'len kabul etmiştir. Bilhassa Kore harbi başındanberi, tıpkı 1941 sularında olduğu gibi, bütün askerî fabrikalar sekizer saat çahşan üçer grup işçilerle günde 24 East hanl harıl işlemektedir. Yani koca memleket muazzam bir tersane haline gelmiştir. Sonra, askere çağınlmalar arttınimış ve memleketin bir çok yerlerinde pilot yetiştirme kampları kurulmuştur. Bunlardan her sene 20 ilâ 30 bin pilot çıkacağı hesab olunmaktadır. Daha sonra, müstakbel harbde askerlere yardım jemiyetleri kurulmakta, bunlar bir çok paralar toplamakta ve teşkilâtlarını sağlamlaştırmaktadırlar. Doktorlar gönüllü olarak yazılmağa âmade olduklannı, büyük hastaneler de her zaman ordu emrinde bulunduklarını bildirmektedirler. Yani, bir bakıma, Amerika güle oynaya da olsa, ve bir dünya harbine tamamile hazırlanmış değılse bile, onu bugünden kabul etmistir. Buralarda vaziyet böyle görünüyor. Yalnız bir mesele var: Bu harbl nasıl yapmah? Rusyanın yeryüzünü istilâ emelleri malum ve muhakkak olduğuna göre, fakat kendisi ortalarda görünmediğinden, Amerikan efkârı hesabına, doğrusu is biraz zorlaşıyor. Bir nevi bizim yağlı gürej pehlivanlan gibi. Esa* dava hasmın neresinden yakalanacağı. Şimalî Koreli saldınr, ortada Rus yok. Kızıl Çinli saldınr, ortada Rus yok. Bulgar mızıkçılık eder, ortada Rus yok. Macar adam asar, Rus yok. Avusturyalı adam keser Rus yok, Çekoslovak bilmem ne yapar, Rus gene ortada yok. Ba$tarafı 1 inci sahifede halbuki Strasbourg toplantılannda Saırı Amca kızıyor Sehir ı SOHBETLER =haberleıi Kore kahramanları Piyasada spekülâsyon 1 Yazan: Doğan Nadi Ingiltere muhaliftir. 2 Garb Almanyasının, yani eL de kalan Almanyanm, silâhlanmasını Amerika istiyor, jTransa muhaliftir. 3 Müşterek bir Avrupa ordusu kurulmasını, yardımı pahasına, Amerika istiyor, bütün diğer devletler küçük küçük bahanelerle muarız. Buna benzer daha bir çok esas noktalar var. O halde ne yapmalı? Benim gördüğüme göre Amerika Avrupanın bugünkü tutumunda kendisini daha ziyade yalnız hissediyor. Elimizde serbest kalan bir avuç Avrupa devletinin, tehlikeyi göre göre, aralarmda bir türlü anlaşamamaları, bura efkârını ve netice olarak hükumetini, haklı olarak müşkül bir vaziyete sokmuştur. Bizim memlekette az çok yanlış tefsir olunduğunu işittiğim General Omar Bradley'in makalesinin burada gayet iyi karşılandığı muhakkaktır. Çünkü bu bir dünya görüşüdür, hâdiselere ve zamana göre gayet kolay değişir. Dava hususî değil umumidir. General Bradley'e cevab gibi, burada meşhur Ingiliz askeri işler mütehassısı Capitain Liddel Hart'ın bir kitabı çıktı. O da bu son eserinde Türkiyenin ve Kıbns adasının en esash bir müdafaa hattı olduğunu ileri lürüyor. Türkiyanin de iştirak ettiği Avrupa Birliği bir defa tahakkuk etse, bu fikri Amerikalılar da hiç süphe yok kabul edecekler. Fakat ortada o yok. Herkes birbirile çekifme halinde. Bu yüzden dolayı olacak Capitain Liddel Hart'ın eserini hulâsa eden muharrir geçen günkü NewYork Times gazetesinde gayet nazikâne bir tenkidde bulunuyordu: «Sayın müellifi mazur görmek lâzım. Çünkü kendisi herşeyden evvel bir Avrupahdır.» Meselâ Korede Birleşmiş Milletlerin ne kadar kuvveti, ve Amerikanın yüklendiği ne kadar ağır bir fedakârlık var? Avrupa ile Amerika arasında bu geniş uçurum kaldınlmadıkça, korkarım günün birinde, burası kızacak ve ilerisini bekleyerek, ver elini «öte teraf» diyecektir. İHEM NALINA MIHINA TurisKk ofei meseiesl evlet Bakanlıği Umuırl Kâtibi Cemil Said Bar% İstanbulda yapılacak 301 odalı büyük ruristik otelin inşası meselesinin Bakanlar Kurulunıla kat'iyet kesbettiğini söyledikten sonra, şu tafsilâtı veriyor: «Otel, Türk sermayesile yapılaeak, işletme sermayesi ve işletmesi 25 yıl müddetle Amerikan Hilton şirketine aid olacaktır. Inşaat için Marshall plânı fonundan 3 buçuk milyon lira ayrılmıştır. Fakat otelin inşaat ve mefruşatı için tahminen 13 buçuk milyon liraya ihtiyac vardır. Arsasını Istanbul Belediyesi bedelsiz olarak verecek ve buna mukabil otele hissedar olacaktır. Inşa sermayesine bankalar iştirak edebileceklerdir. işletme kârlan otelin inşasına sermaye yatıranlarla Hilton sirketi arasında bir nisbet dairesinde taksim edilecek; büyük pay, inşaata sermaye yatıranlara verilecektir. Zarar olursa bunlar, iştirak etmiyecekler, zarar Hilton girketine aid olacaktır. Otelin yeri için Radyoevinin arkası, Inönü gezisi ve Taksim bahçesi bahis mevzuudur. Isletme mukavelesi bu ay içinde imzalanacak ve inşaata nisan ve mayıs ayında başlanabilecektir. Otelin Istanbulun 500 üncü fetih yılına yetiştirilmesi sarttır. Ote! açıldıktan sonra .Hilton şirketi seyyah celbi için Amerikada ve Avrupada geniş çapta propaganda yapacaktır.» NewYork Herald Tribune gtzetesinin Istanbulu ziyaret eden bir muhabiri Istanbulumuzu methettikten »onra söyle diyor: «Şimdi bu güzel şehrin en büyük derdine temas edeceğiz. Eğer öncedcn otelde bir oda ayırtmamışsamz, Istanbulun bir seyyahl celbedecek bir çok hususiyetlerine rağmen, bu seyyahuı istirahatinin tamamile ihmal edilmiş olduğunu örmekte gecikmezsiniz. Bu yaz, bir iki Amerikan seyahat acentası, istanbulda iki hafta kalmak suretile bir kaç seyahat organize etmek istediler. Fakat 50 kişılik bir kafilenin bile istirahatini lâyıkile temin etmek imkânsızdır.a Bakanlar Kuruhınun verdiği karar, işte bu Amerikah gazetecinin güzel Istanbulun en büyük derdi dediği otel kıtlığı meselesini halle doğru atılnıış bir adımdır. Cemil Said Barkın söylediği gibi otelin inşası için Marshall plânından 3 buçuk milyon lira ayrdmıştır. Fakat bu iş için tahminen 10 milyon liraya daha ihtiyac vardır ki buna da yerli sermaye tedarik edecektir. Bu suretle yerli sermayenin 10 milyon lirayı fi'len temin etmesi. meselcnm ruhunu teşkil etmektedir. Öğrendiğime göre, bn sermayeyl en başta, Emekli Sandığı temin edecekse de, Sandık, Maliyeden garanti istemektedir. Fakat Maliye Bakanlığmın bu garantivi vermeğe taraftar olmadığı söylcniyor. Halbuki konulacak sermaye, ister Emekli Sandığı gibi idari muhtariycti haiz resmî müesseseler, ister millî bankalar tarafından konulsun, bunlann Maliyedcn az çok bir teminat istemeleri tabiî görülmelidir. Bu kadar büyük blr parayı, teminatsız olarak otele yatırmağa hiç bir müessese cesaret edemez. Bu teminatı göstermek, bükumete başladı Bazı kimseler fiatları yükselen malları sakhyorlar Son günlerde piyasada spekülâsyon hareketleri başlamıştır. Korede vuku bulan hâdiseler üzerine bir çok maddelerin fiatı fırlamıştır. Esasen döviz buhranı mevcud olduğunu bilen bazı kimseler demir, çelik mamulleri. ampul ve ilâc gibi bazı mallan saklamağa başlamışlardır. Bunlar harb zamanında da her vaziyetten faydalanmanın yolunu bulan zümrelere mensubdurlar. Hükumetin durumu gözönünde tutarak geçim darlığıru daha zorlaştıracak olan bu gibi hareketlerin önüne geçmesi beklenmektedir. Vali bugün geliyor Ankarada bulunan Vali ve Belediye Bajkanı Fahreddin Gökayın dün tay>are ile şehrimize gelmesi bekleniyordu. Fakat b.lâhare Vallnin bu tabah trenle şehrimize geleceğine dair malu. mat ftlınmıştır. Emniyet Genel Müdiirü Edirneye gidecek İki gündenberi »ehrimizde bulunan Emniyet Genel Mudürü Servet Sürenkök dün de Emniyet Müdürlüjünde tetkiklerde bulunmuştur. Genel Müdür bugün ögleden lonra otomobille Edir. neye gidecektir. Servet Sürenkök Edirnede göçmenlerln eevki Işlerile mejgul olacak, jehrimize dönecektir. Demokrat Parti İl İdare Kurulu dün partl merkezlnde İlçe baskanlarile bir tc.plantı yaparak ilçe kongreleri hakkında görüşmelerde bulunmuştur. Türk kahramanlığı, her asırda bir kaç defa isim değiştirir. Bu isimleı den bazıları milletlerarası edebiyata geçer: Plevne kahramanlığı, Çanakkale kahramanlığı gibi... Bazıları büyük zaferin içinde kaybolup kendi edebiyatımızın çerçevesini aşamaz: Sakarya ve Dumlupınar kahramanlığı gibi... Fakat Türkün gönlü aşksız ve hicransız, köyü türküsüz ve mayasız, tarihi destansız kalmaz. Şimdi de beş kıtanın ağzmda yeni Kore kahramanhğmın hikâyeleri dolaşmaktadır. Yanlış harbe girer, batıp dağılırız. Doğru harbe girer, kurtulup toplanırız. Eğer, Balkan harbinde olduğu gibi, sayısız bir iç politika ile bozuk biı kumanda elele vererek ona hıyanet etmezse, geri dönüşte veya ileri atılışta ,kaleyi verişte veya ahşta Türk daima şanlı adını andmr. Arkasmdaki ye'si bile ümidlendirir, zilleti bile övündürür. Çok defa kendi kendimize: « Acaba biz bu kahra. manlara lâyık mıyız?» diye düşünürüz. Bir kaç koyun peşinde doğu illerinden İstanbula yürüyerek gelen zavallı çobana, köylerinde yiyeceksiz kalıp şehirlerde sürünen talihsiz gurbetçiye, yazlı kışh katı toprağı deşerek alabildiği bir avuç buğdayı çabuk tüketmemek için ekmeğini iyi pişirmeden midesine oturtan rencbere bakınız, Kore kah ramanlan onlardır. Falih Rıfhı Yazan Atay tığı, barışta idare, angarya ve âşar zulmü, harbde politika ve kumanda hatalarile ezip tükettıgi köy, Atatürk için bütün zaferlerin, kendi şerefine kadar bütün şereflerin, kendi gururuna kadar bütün gururların kaynağı idi. Atatürk, halkı bu kadar benimsediği, acısını acı, sevincin^ sevinc, kusurunu kusur ve değerini değer edindiği içindir ki yirmi yıl sonra nasıl ayakta tutacağımızı bilmediğimiz inkılâblannı kolayca yapabilmiştir. Milletleri, inanmak kadar hiç bir kuvvet bağlayamaz. Zamanlarının ve cemiyetlerinin putlarını kıran, âdetlerini ve geleneklerini yere vuran peygamberler, ilkönce bir kaç mağara arkadaşının gönlünde parlıyan bu iman kuvveti üstüne dayanmışlardır. Ne kara kuvvet, ne beyaz kuvvet, ne halkın vicdanını sömüren yo bazlar, ne de halktan uzak kalan aydınlar, Osmanlı efendileri, Atatürkü sevmediler. Atatürkü genclık ve halk severdi. Onun bir dik 3 . AŞK SANATI Çıktı Birbirlerini pek çok seven genç bie çift; evlilik münasebetlerinde hiçbir zaman muvaffak olamıyorlar. Kadın daima tatmin edilmemiş kalıyor; erkek ise hem kansını tatmin edememenin; hem de kendisi tanı bir heyecan duyamamanın ıztırabı ile kıv ranıyor. Niçin? Evlilik münasebetinde erkeğin çabuk inzal olması; cinsi hayatta muvaffakıyetsizliğin başlıca sebeblerindcn biridir. Bu hal bir hastalık değildir ve tedavi edilebilir. Nasıl? Birçok çiftler; evlilik münasebetinden sonra halsizlik; takatsizlik ve sinir zayıflığı hissederler; bunun için de cinsî temasa karşı isteksizlik duyarlar. Neden? İşte bu ve bunlara bpnzer bir çok niçin: neden ve nasıllaruı cevablan: D. P. İlçe kongreleri Namık Kemali anma törenl Büyük Vatan Şairi Namık Kemalin «lümünün 62 nci yıldönümü münasebetlle MUU Türk Talebe Birliği tarafından dün Eminönü Halkevinde bir anma törenl yapılmıştır. Kalabelık blr genclik kütlesinin iştirak erüğl bu toplantıyı Selçuk Aybax kısa bir hitabe ile açmış, müteakıben kürsüye gelen Şalr Behçet Kemal Çağlar heyecanlı blr hi. tfbede bulunmuştur. Bundan sonra, gencler. Namık Kemalden jiirler okuıruşlardır. Peki Rus nereda? Herkes biliyor ki, Rus Kremlin'de oturmuş, dünyaya çocuk getirecek bir kadın gibi, vakit ve saatini bekliyor. Hem de, Birleşmiş Milletler içtimalanndaki nümayişleri müstesna, hiç de bağırıp çağırdığı yok. Adeta soğukkanlı bir hâmile. Amerika bunu bilmiyor değil; biliyor ama işi neresinden yakalarnalı? Bir defa Amerika Avrupadan bugün açıkça emin değildir. Şimdi aklıma geldiği gibi bir iki noktayı söyle bir sıralayayım: 1 Bir Avrupa meclisi kurulması teklifini Amerika destekliyor, M Yapı ve Kredi Bankasının Ikramiye keşidesi YAPI ve KREDİ BANKASININ, İkramiyeli Aile Cüzdanı sahiblerine 1850 yümda hediye etmekte olduğu ikramiyelerin bu seneye aid son keşidesi dün Atlas Sinemasında İkramiyeli Aile Cüzdanı sahibleri ve Noter huzurunda yapılmıştır. Senenin yedinci evi olan Izmirde Karjıyakadaki Bahçeli Evi Bay Halid Ergun kazanmıştır. Ayrıca 160 cüzdan sahlbi de yüzer lira para ikramiyeleri kazanmışlardır. Buna âid liste 7 nci sahifemizdedir. Dün akşamkı yangın Topkapı Maltepe mevklinde Muzaffer Çağlara aid nebatî yağ fabrikası müştemilatından hir lratlı etrafı saç, çatısı »hşab depor.un içinde kazanda kaynatılan ayçiçegi parlamıj ve yangın çıkmıştır. Ateş itfaiye tarafından söndürülmüştiir. v Küçük Haberler j Bin entrika gizleyen esrarb saraylann heyecanı, nesenin bayıltan kahkahılarını toplayan 2 şaheser birden Bugün ELHAMRA Sinemasında 1 İKİ AÇIKGÖZ TARZAN DÎYARINDA (Türkçe) BUD ABBOT LOU COSTELLO •k İSTANBUL vapuru bugün saat 14 t« tskenderun ve Hayfa sürat postasına hareket edceektir. • ANKARADAN bildlrildiğlne göıre Toprak Oflrt Genel Müdür Yardımcısı F.krem Barlasa mecburî izin verilmiîtir. + MtLLÎ Egitim Faksnlığı sehrimizdıki okullardan köç.nda çift tedrisat yapıldığını Vilâyetten sormuşhır. * YARIN Mtilkiyenin 79 uncu yıldönümüdür. Bu münasebetle Mü!kiyeliler Takslm G&zi.iosunda bir toplantl yaparak bu günü tesid edeceklerdir. SAFER 22 PAZAR 11 i v ! ! 2 K R A L Î Ç E AMEDEO Namuclu, hamarat, pişirme, kotarma, dikiş, on parmağında on marifeti var, fevkalâde bir ev kadını. Üstelik bir çiftliği var Tekirdağmda. Bir hamamı var, Fatih taraflannda. Talimhanede apartıman, Balıkpazannda dükkân. Nohud akçe elli bin kâğıdı da varmış.. Bankadaki hesabmı görenler söylüyor. İlk kocası ölmüş, ikincisi ayyaşrruş KRİS1İN MAXWELL Kuzum, sinirlenmeyin de ipin ucunu kaybetmiyelim. Atıf sen yalnız dinle.. sonra karar veririz.. (Hilmiye sordum:) Bu kadm nerede? Evinde birader. Sen nereden tamyorsun? Bu bizim halanın komşusu.. evde lâfı oluyordu. Ben işitince akhma Atıf geldi. Sizi de çağırdık.. konusuyoruz. Kadın ne kıbalde? Kadın ne kıbalde? Sen de müstantik gibi soruyorsun. Ben ne bileyim. Görmedim ki.. Yani sürpriz karısı mı alacağız birader? Aüf lâfa kariştı.. Hay babana rahmet! Ayol bun lar beni sıkboğaz edip karıyı çakacaklar.. namuslu mu, namussuz mu?. Değil mi efendim. Yoo! Namus tarafından hiç kimse bir şey diyemiyor. Korkudan mı? Yok efendim.. kadın zaten.. nasıl söyliyeyim? Zaten namussuzluk edecek... ... HaU yok galiba! Hayır, o karakterde değil... Farzedin ki ben «ha» dedim. Ne olacak.. Duur! Senin ha demen kâfi değil. Kadın da ha demeli ki iş olsun.. bir taraflı olur mu? Kadınm muvafakatini almadan bana neye geldiniz? Amaan, sen de uzatmasana ya! Sankim pek mi âhım, sahımsm sen de.. tabiî kadın da seni görmek ister.. Nasıl görecek? Kahveye mi gelecek?.. Ayol kadın kahveye gelir mi? Hilmilerde bir toplantı yaparız. Kadmı da davet ederiz. Atıf da gelir.. Atıf lâhavle çekerek sustu.. ben takviye ettim. Yahu, belki bir hayurh istir. Rahat edersin!. Vallaha bilmem.. bakalun.. dedi.. ve öylece ayrıldık. NA2ZARİ LOİS 7.07 12.04 14.2S 16.41 18.19 5.23 E. | 2.26 , 7.23 9.46 12.00 138 12.41 Memleketi tamamile garb nizamı içine almak için, ölüm saatine kadar, bütün iradesini medeniyet ve adlı cscrde olgun ve tecrübeli bir hekim gözü ile incelenmekte ve kültür davalan hizmetinde tutan, evlilik hayatında muvaffak olamamıs çiftlere; parlak bir muvafhalka şapka giydiren, arab yazısını fakıyetin yolunu göstermektedir. lâtin yazısile değiştiren, ilkokuldan Prof. Dr. Rudolf von Urban, bu eserinde cinsî münasebetin üniversiteye kadar bütün eğitim otam tatmin edici olması için beş kaide gösteriyor ve bu kaidecaklanna hür garb tefekkürünün lere riayet etmenin önemini çok canlı misallorle izah ediyor. ışığını salan Atatürk, Xenophobe Evli; bekâr, genç ve yaşlı hcrkese cinsi hayatta tam ve pardenecek kadar Türklük gururu içinlak bir muvaffakıyete erişmenin yollarını öğ.eten AŞK SANATI deydi. Fes giyen, osmanlıca yazan bu sahada şimdiye kadar neşredilmiş olan eserlerin en mükemTanzimat yanfrenginin, yani garbmelidir, cılık kuklasının zıddına halk âşık100 sahife. 50 kuruş. Biitüu bayilerde arayuıız. lısı idi. Şarklılığı hicvedişleri arasında, Türk savaş hikâyelerini anBu Hafta Sizin İçin Uğurlu lattığı vakit gözlerinin yaşardığını görürdük. Arasıra kapısını bekleBir Haftadır! yen neferlerini içeriye çağınr, köy Çünkü cumartesi akşamına kaoyunîarı oynatır, güreştirir, söyleşir, sık sık Anbumonu, Anafartaları, ARALIK SAYISI ÇIKTI dar şehrimizin en büyük mağazaSakaryayı, Dumlupınan, Afrika, •Jr S a ç dökülmesinin cinsi k u d r e t larından yapacağınız her 20 liralık alış verişe mukabil iki kişi için le alâkası Avrupa ve eski Anadolu cepheleri •jr İslâmlıkta cinsî âdetler on günlük fevkalâde bir Paris seni anardı. $u yoksul, ağacsız ve su JT Kısırlığm sebebleri yahati, bir Citroen otomobil, bir suz, kerpiç ve tezek köy, Tanzima •^ Çocuk düşürmenin tehlikeleri Norge buz dolabı, bir Miele çamatın kokusundan kaçtığı, yiyeceğin ^ Cinsiyet ve edebiyat şır makinesi ve daha binlerce kıyden iğrendiği, sıtmsaı, biti, uyuzu, •fr Homoseksüellik tedavisi metli hediyeden bir veya bir kaç trahomu ile kendi kaderine bıraktanesi sizin olacaktır. Beyoğlu tarafında KARLMAN (İstiklâl Cad.) ZARA (Beyoğlu Galatasaray), İs1 tanbul cihetinde GÜLNİHAL (İst. HarrJdiye Cad. Borsa karMiihim haber Büyük terzilerin modelleri, Her kumaş KAMEFA olamaz, şısı 73), REHBER (Yenipostane yalniz etikete değil, kumaşm kena Cad. 5), ve ŞEN ŞA^KA (Yenicapatronlarile gelmiştir. rındaki KAMEFA markasına da mi Sultanhamam 46), MüesseCağaloğlu Sağlık Yurdu dikkat cd iniz. Kumaşlarımız ga selerinde her 20 liralık mal alana karşısı 11. Telefon: 28502 senenin en zengin, en kazanclı, en rantilidir. hayırh (Fakir ve yetim çocuklara yardım) eşya piyangosu biletlerinBir kaç güne kadar den bir tane hediye edilmektedir. Türk karikatürünün unurulmaz Bu tılsımlı piyango 10 aralık pazar üstadı (CEMAL NADİR) in haygünü çekiliyor. İhtiyacınız olan ma ranlan onu bütün cephelerile karh bu hafta sonuna kadar muhakşılarında bulacaklardır. Muharrir, kak ahnız. Hem üstün kalitede şair, ressam yüzlerce Türk meşhumal almış hem hayırlı, hem de çok runun Cemal Nadir hakkmdaki düALMANYA İÇİN kazanclı bir iş yapmış olacaksınız. şünceleri ve hatıralan ile üstadm İTHAL HAKLARI iki yüzden fazla seçme karikatürü bir arada.. Almanyadan yapacağınız ithalâtHilmi Yücebaşın hazırladığı bu lar için ithal haklarımız mevcudMUZAFFER ADAM eser 132 büyük sahife, 150 kuruş. dur. Müracaat: Posta kutusu 77 Sayın müşterilerine tuvaletleri için İNKILÂP KİTABEVİ Izmir. acele etmelerini rica eder. Tel: 40387 AŞK SANATI "PARİS,, KADINLARA tatör olduğunu hiç düsünmiyen de yalnız halk idi. Birbirlerile siperde, göğüs göğüse savaşlarda, ateş ve kan içinde tanışmıjlardı. Atatürk: « Hayır, diyordu. Türk yalnız harblerin kahramanı değil, medeniyetlerin de öncüsü idi, onu dünyanm iftirasmdan kurtarmahyız. Türkün Türklüğünü kurtarmalıyız!» Tarihte, dilde, zorlamalara kadar, ne yapmışsa, inkılâblan ile, arab medresesi ve bâtıl itikad yuvalanna kadar ne yıkmısss, hepsini Tüıkün Türklüğünü kurtarmak Türk dehasına garb medeniyeti içinde yeniden yaratıcıhğını vermek için yapmıs ve yıkmıstır. Türk adı yalnız harb zamanlan gazetelerde ve kitablarda değil, banş zamanı akademilerde, lâboratuarlarda, ilim dünyasında, her yerde aynı şerefle anılmalı idi. Soyadına «Türk» kelimesi eklendiği vakit, zafer atesleri içinde bir genc tubayın göğsüne altın madal' ya takılmıs gibi, sevindi idi. Atatürk, Türke inanarak ve Türkü severek ve bilerek ölmüştür. Halkı aldatmazdı. Halkı aldatanlar, ve Atatürkün büyülü ismini ağızlanna almıyarak, nnun inkılâbını zayıflatanlar, çürütenler veya «arsanlar, Kore kahramanlığırun gerçek heyecanını duyamazlar. Çünkü bu kaynağın, •nedeniyette, kültürde ve sanatta yaratıcı dehasuıı gösterebilmesi için Atatürkün açtığı imkânlan ve şartlan körletmektedirler. Gencler, Türkün Türklüğünü kur tarma mücadelesine devam ediniz. Kore'deki her savas kahramanında, bir banş kahramanı, bir sanat veya ilim dehası, kanadlanmak için, hür tefekkürün ve hür vicdanın ayduılık ve engin havasını aramaktadır. Kendiniz halka inanınız ve halk) kendinize inandınnız. O zaman halkla inkılâb arasma çörek kurmuşa benziyen heyulânın nasıl bir gölge gibi siliniverdiğini göreceksiniz. Halk, kendini bir müddet için aldatanlara değil, kendini çırpınarak, didinerek inandıranlara bağlatır ve bir defa bağlandı mı, hepinizin alnında Atatürkün nuru ışıklanır. Inkılâbın yere düşürülmek istenen sancağını kaldınnız. Sizler halkm öz çocuklarısınız. Aranıza üveylerin girmesine müsaade etmeyiniz. Cesaretiniz, şevkiniz, savaşkanlığınızla Kore kahramanlarına lâyık olunuz! Onlar dünyanm hürriyeti için, Asyanuı öbür ucunda canlarım veriyorlar. Siz onların gerçek kurtuluş ve hürriyetleri iç'în vatanınızda rahatlannızı verinız! ICANAAT KİTABEVİ tarafmdan yaymlanan TAKVİMİ YILBASI YAKLAŞIYOR Ceb Takvimi satLşa çıkarılmıştır. Zengin mündericatile, günlük hayatta lâzım olan bütün bilgileri en doğru olarak veren bu ceb takvimi, bezli ve nefis renkli kapaklarla cildlenerek hazırlanmısür. Fiatı: 125 kuruştur. 1951 RAGIB Iklndl tmsak Arkası Sa. 5, Sü. 2 de GÖRÜCÜDE Burhan delirmiş.. Allah muhafaza etsin ümarhaneye gitmiş ayrılmışlar. Üçüncüsünü elile yakalamış.. boşanıvermiş.. sen dördüncüsü olacaksın ama hakikatte birinci sen olacaksın. Çünkü kadıncağız koca yüzü görmemiş ki... Bir kusuru var. Bir gözv az görüyor. Ben kanştım: Sen ona hiç görmüyor, de! Eh onun gibi bir şey. Yaşlı da değil... Olsun olsun kırk beş.. nihayet... Sen ona elli diyebilirsin.. Canım kadın kısmının yaşı bslli olmaz. Olsa da ne ehemmiyeti var. Sen kendi gencliğine bak... Haü Bir de kadın çok kıskancmış. Bütün mahalleli söylüyor.. Atıf Candanbezdi bu sözleri dinledi, dinledi... Peki, ne olacak şimdi? Canım ne olacak? Bir nikâh.. ondan sonra Talimhaneye nakli mekân.. Peki ama bu iyiüği bana ne7 den yapıyorsunuz O sırada hemşireler atıldı: Ayol seni derbederlikten kurtarmak, iki yakanı bir araya getirmek için yapıyoruz. Ayağına kadar gelmis kısmeti tepecek misin? Hani ya kısmet? Nerede? Sen adamı deli edersin! Ayol kadın bueün hazır.. Neye? Evlenmeğe. Kiminle? Kiminle olursa olsun diyor. Haa! O halde bizim mahalle bekçisiru peşkeş çeksenize.. Kim o? İşte Atıfın müstakbel refikai hayatı!. Ya! Ben tanımadığım kadının evine nasıl giderim? Aman Felek. Uzatma.. Atıf var, hemşiresi de var. Ben gelece Olur. ğim.. halam gelecek, sen varsın! Haa! Azkalsın unutuyordum. Daha başkaları da varmış.. Kadının bir gözü sakat.. k:ör mör Desene! Düğün evi gibi bir deme! Daha neler. Oyle... Zaten gözlük takıyormuş.. de Kadının adı neydi? lilikten falan da bahsetme sakm. Hesnâ.. Hesnâ Ballıbaba.. Çünkü kocasının deliğine çok acı Ooo! Zarta lâflı adı var, doğru mış.. su. Canım, sen bana.. «ağzmı aç Evet, ilk kocasından kalma! ma!» desene! İradlar da ondan ya!. demek böyle! Yoo! Öyle değil.. en çok sen Yarın akşam sekizde bizdeyiz. konuşacaksın! Bir de kadın ameli Olur. yat olmuş.. hastalık lâfı falan iste Ama gecikme, gözünü seve miyormuş. yim Felek.. Olur.. ben havadan sudan ko Peki... nuşurum.. Tamam.. sen bilirsin ne diyeHilminin evi Harbiyenin yan so ceğini.. kaklarından birindedir. Een vaktin Bilirim.. ' de gittim. Evvelâ ha'isım takdim Ve oradan kalktık, tramvayla etti. Yaşlı başlı biraz sesi kısıkça.. sigara tiryakisi bir hanım. Atıfla Taksime.. Taksimden de Talimhahemşiresi de oradalar. Hilmi, ben. nenin arka sokaklanndan birinde Atıf kendine biraz çekidüzen ver bir apartımana geldik. Kavak apar. tımanı mı, Kayak apartımanı mı şöyle bir şey. Asansörle dördüncü kata çıktık. Çift apartıman.. Hilmi bir zile bastı.. kapı açıldı.. Hesnâ Hanımefendinin apartımanı.. demeye kalmadan.. Burada yok.. diye çat kapıyı suratımıza kapadılar.. Birbirimize baktık... Haberi yok mu hanımın?.. Olmaz olur mu?. Hizmetçi «burada yoks dedi Aradan üç dört gün geçti. Bir gün ya!. bana Hilmi telefon etti.. Bilmem.. dur bakayım.. hala! miş. Saçlarını kestirmiş . kıravatını Felek ağabey. ben Hilmi. Apartımanın numarası kaçtı? düzelterek: Buyurun. Hayrola? Görücüye çıkıyoruz ya! diye Ne bileyim ben.. Yarm akşam bize gelebilir mi Sağdaki mi, soldaKi mi?. güldü.. hemşiresi lâfa kaiiijtı. sin? Bilmiyorum. Aman dizlerimin Bana bak Atıf.. lâkırdmı bil. Ne var? 1 Canım, şu bizim Atıfın evlen Kadın çok muhafaza 'âımış. Oyle feağı kesildi. Şimdi yığılıvereceğim f şuraya! açık saçık lâ 'ar etme. mesi meselesi. Aman halacun gayret.. ama a Ne Ribi? Haa! Ne oldu? Kachn, kız, çirkin güzel.. ne partımanı... Bize geleceksiniz.. bizdîn Hesi bileyim ben.. Ben karıştun nâ Hanımlara gidilecek. . Yazan var. Yani iksir gibi bir şey. Her Ille dilber dudağı!. sancıya.. Hesna Hanım: Atıf atıldı: Aferim beyefendi! Ben de se Aman beyefendi, bana lutfe verim. der misiniz? Apandisit ameliyatın Severim hanımefendi.. Ayşe dan sonra hep karnım ağrır. kadın fasulyasına bayılınm. Balığm Bu sefer Atıf: yanağını severim.. Kamıyank, şiş Vay.. dedi.. kebabı, çevirme, ciğer kebabı.. yaHemşiresinin işi gücü he ni sizin anlayacağımz ne kadar rif falso ettikçe karşıya tek dram yemekler varsa hepsine düşme atmak.. Ama içerledim. Gö künüm. Bendeniz akşamları bir kaç zümle işaret ettim.. aldırış etmi kadeh de içerim. Ne buyurulur ecbal gibi şaıab. yor. Atıfa fısladım.. Galiba! dedim. Ben onun ağzuun payuu veÇorbadan sonra bir hindi dolma ririm, dedikten sonra.. başladı kosı geldi. Hep bir ağızdan lâf edi nuşmaya. yoruz. Yarbay Kore harbinden bah Aman hanımefendiler.. Akşam sediyor. Eczacı öksürük olmuş biı gazetesini gördünüz mü? Köpekler hanıma balgam söktürücü ilâç tav Kuzum kaçıncı kat olduğunu siye ediyor. Mezarlıklardaki memur gözlük takıyormuş. Bekledim.. Tekme geldi ama, Abilmiyor musunuz? da melul melul yaşayanlara baka Biliyorum. Dördüncü kat™ rak hindiden mümkün mertebe tıf dizlerini açtığı için boşa gitti. Öyle ise bir de öteki kapıy> fazla pay almaya çalışırken lâflar Hani Esref Şefiğin boksu anlatırçalanz. Yanlı»lık varsa düzelir.. umumileşti. Atıf kanşıyor.. Önün ken, havayı dövdü, dediği gibi Atıf: deki göğüs etini kesmeye çalışır bir şey. Sofrada bir sessizlik.. Yüzlerde zacı beyefendi? Hay babana rahmet! Gördün ken, bıçaktan kurruldu, masanm Bendeniz içmem. Karaciğîrimü akıllı adamı... üstüne düştü. Çocuk mahcubane lıiddet alâmeti... Emekli atıldı: Her halde köpek olmasa ge me dokunur. Kapıyı ben çaldım.. açıldı... pargayı alırken hemşiresi: rek. Dokunur ya!. Ysrbayım Eİz? Hesnâ Hanımefendinin... Atıf dikkat etsene! diyecek Köpek beyim köpek! Görme Bendeniz bir bardak bi:" 5n Buyurun burası! dediler. İçeri oldu. diniz mi? başka içki içmem. Tatlılardan vegirdik.. bol halı döşeli sıcak bir a Kabahat bende değil.. bıçak Tuhaf şey! zirparmağı severim. partıman.. paltolan, şapkalan bıbir Yaaa! Bir güzel kadının kö Tabii balıklardan kılıç. Siz rakük. Bizi genişçe bir salona aldı kör.. der demez ben dizime peği.. Kadının çirkinine de hiç ta beyefendi? (mezarhkçıya). lar. Ortada on, on iki kişilik bir tekme yedim. Ay! dememle beraber Atıfın hammül edilmez değil mi beye Efendim bendeniz likör içkisi sofra. Etrafta bir takım davetliler.. fendi? içiyorum gazozlu.. Yemeklerden de üç erkek, iki kadın.. bize prezante hemşiresi hafiften: Aman affedersiniz.. size mi Eczacı cevab verdi: pastırmalı y ırtaya bayılınm. ettiler. Hatmmda kaldığına göre Vallaha bilmem beyefendi. Ama önce soğanı biraz öldürmeli. birisi bir emekli yaıbay bir yaşlı geldi? dedi ve Atıfa dudaklannı Bendeniz ergenim. Tabiî beyefendi, hasbelmeslek. eczacı, bir de mezarlıklar idaresindo büzerek bir şeyler söyledi. Ayol, ne diyorsun? anlamıyo Siz ne buyurursunuz beye Tath? çalışıyormuş bir kıranta adam, fendi? Lokmaya bayılırım. kadınlar da Hesnâ Hanımın ahpab rum. Yemeğini doğru dürüst yeMezarlıklar memuru cevab verdi: Ahşkanhk olacak. ları olacak.. sene! Bendenizce kadının güzeli de Hesna Hanımefendi? Ne buHesnâ Hanım.. iri yan.. gözündo çirkini de musavidir. Hepsi toprak yurulur? koyu renk bir gözlük.. başuıda yan olacak değil mi? Atıf Bey, siz bir haş adams:hotoz, yan şapka acayib bir şey.. Güzel. Hilmi Bey sizin fikri nız. Nosreddin Hoca gibi konuşuüstünde de bir kahve rengi yün yorsunuz. niz? fistan. Saçları kızıla yakın boyalı. Yarbay: z Aman Atıf kardeşim.. şimdi bir hatun. Çerkez şivesile: Hoca ile tanışıklığınız var mıbunu bırakalım da.. bak ne güzsl Büyürün efendim! diye bizi yemekler var.. biraz eğlenceli şey dır? deyince mezarlıklar memuru kabul etti.. tanışma falandan sonlerden bahsedelim. Sen tatlıyı se müdahale etti: ra.. sofraya oturduk. Hoca merhum bundan yedi versin! Kadın mutaassıbmış diyorlar.. iç Bayılınm Hihnicim. Kızun ba asır evvel vefat etmiştir. Ve eczacıkiden hiç bahis yok. Yalnız hizmet ya sordu: na bir hardaliye daha getir. çiye emir verdi: Oyle değil mi beyefendi? Hesna Hanım memnun. Hardali Bize birer bardak hardaliye yeler tazelendi. Atıfın halası içme, Hatınmda değil azizim. getir kızım.. dedi. Az sonra bir güVe ycnekler.. geldi gitti. Atıî Kör müsün, yiyorum.. deyince di. Onu da Atıf aldı. müş tepsi içinde bardaklarla harEfendim, yemeklerden haşa habire etrafla alay etti... Geç vakdaliye geldi. Ben bir yudumda ya bu sefer hemşiresi: huzuru âlinizden kadınbuduna ba te kadar kaldık. Aynlırken Hesna rısını içtim. Atıf, tadına baktı. O da Ayy, diye bağırdı. H»nım kendisine kâğıda sarılı küyarısını çekti ve bana gözile iyi Hesna Hanım bu seslere bigâne yılınm. bir şey olduğunu işaret etti ama kalamadı. A, a, a,.. O nasıl lâf öyle Atıf? çük bir paket verdi. Yolda açtık. benim başım dönmeye başladı. Ne oldu Rukiye Hanım? Basbayağı lâf kardeşim. Ka Bir güzel gümüş sigara tabakası... O gündenberi.. Atıf ile Hesna Hanımefendi! bir jey değil. dınbudu. Atıfla yanyana oturuyoruz. Hem Hanım angajedirler. Fakat henü/ şiresi de bizim karşımızda. Atıf sancılandım. Başka yemek bilmez misin? kâğıdlan asılmadı. Çünkü hâlâ ta' Hemen eczacı atıldı: eğilip kulağıma fısladı... Duuur! Telâı etme! Affeder lâk ilâmızu alamamıs. Efendim, bendenizde bir hap Ayol bu hardaliye falan değil, ERKEKLER! Felek «iniz, kadın göbeğini de severim.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear