25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
YfcmfrrTî. Naum tiyatrosu, «eyircilerini Beycğlunun dar muhitinden topluyordu; çehirdc taşıtlar az, gece oyundan sonra nzak gemtlere gidip gelmek güç o'duğu için Istanbul ve Kadıköy taraflarır.da oturanlar tiyatroya gelemiyorlardı. Naum, tiyatrosunu açtığı 1844 184.Î mevsimi içinde uzak semtlerdeki seyircilerin de gelebiîmeleri için bir aralık euma günleri gündüz temsiller v«rmeğ? kalktı. 1845 nüanı içindc bir cuma gütıii matine olarak Sevil Berberi tokvar edildi. Oyunun cuma günü oynanma;ı, reşebbüîün Türk halkını liyatroya çekmek maksadını güttüğünü gösterir. 3İlinoiği gibi eskiden Türk ve Müslü manlar hafta tatilini cuma günü yaparlardı. Türk halkını tiyatroya çekmek için girişilen ikinci tesebbüs de şudur: Oynanan eserin türkçe hülâsa ve tarifı küçük bir kitab halinde hazırlamp ba~tırüarak tiyatro giş«sinde ucuz fiatla Mtışa çıkarıimıştır. Lukrecya Borciya ve Sevil Berberi operalarına »id ol«n hülâsalardan birer tanesi Topkapı sarayı ar$ivindedir. Bunlardan birincisi on varaktır yeşil bir kab içindciir, kâğıdlar birbirine kordelâ ile tutturulmu?tur, temiz bir rik'a yazı ile ve elle yazılnrustır; basılı de .ğüdir. Sevil Berberi operasma aid hüîâsa da yazmadır; mavi bir kab içinâ° beş varaktan ibar«ttir. Naum tiytaroîundaki ilk temsillere aid olan bu nülfcsaların elle yazıhp verilmesinden hâEil olan fayda üzerine sonraki oyunlara aid eser hülâsalarının bastırıhp saUl dığı anlasıhyor. Ceridei Havadis'te okuduğumuz bir ilânda bu hülâsalann tiyatrodan küçük bir b«delle satm a'ınahil«ceği bildirilmektedir. Sonraki temsillerin hülâsalarından beg tanesir.r aid taş basrnası nüshaları ki Atillâ, Cezalde, Poiyoto, Şeytan Rober ve îjüsi Dölamermur operalarıdır evvelee f?örmü$ ve haklarmda ilk defa 1939 yılında neşriyatta bulunmuştuk. Naumun 1844 1845 mevsimi için Italyadan getirttiği opera takımı, yaz başmda kuntratı bittiği için memleketine dönmüştü. 1845 1846 mevsimi temjillerme gene Italyadarı gctirtilmiş olan başka bir opera heyetile ve 1845 in kasira ayı içinde başlanılmıştır. Haftada üç gece oyun oynanıyor. cumaiavı matineier vsTİliyordu; fakat tiyatro mtvsimıni tamamlamak mümkün ol mamış, 1846 da çıkan Beyoğlu yangınında Naum tiyatrosu da yanmış, oa suretle opera temsilleri gene bir müddet için kesilmiştir. ,, „ ,.„ Naum tiyatrosu bir müddet sonra gene Beyoğlundaki eski yerinde, biraz da yan arsalardan faydalanjp gtnişlctilerek, yeniden yaptmlmıs v « l « 8 yıImda tekrar faaliyete geçmistir. ilk bina ahşabd^ ikinci bina kârgirdir. Zamanının Avrupa tiyatrolarına göre h;ç de geri kalmıyan bir güzrilikte ve mükemmellikte olan bu bina, şimdiki Tnkatlıyan otelinin yanında, altında Italyan kahvesi ve çarşısı bulunan büyük apartımanın yerinde idi. Geniş »ahnesinden başka atnah şeklinde bliyük bir salonu, üç kat localan vardı; dordüncü kat paradi idi; her tarafı EÜ.lenmi|, işlenmış, tavanı ve duvarlan yaldizîı idi; en meşhur garb müzisyenlerinin resimleri, madalyonlar içinde tavanm muhtelif yerlerine konulmuşru. Tavanm orta«nda büyük kristal bir âvtzc asıh idi; tiyatro, Dolmabahçc ssrayı gazhan«sinden verilen havagazi ile aydmlatılıyordu. Localar iyi döşenmişti ve sahr.enm tam karşısına gelen padişah locası, aitın saçaklı kırmızı kadife perdelerleı kapstılıyordu. Sonraları Avrupa hükümdarîarı Osmanlı Padi şahlanm ziyarete gelmeğ* başladıkhrı r*man U868 1869) iki yanındaki localar da ilâve edilerek padişah locası hemen h€sn«n büyak bir «alon haün» getirtilmiştir. Naum, bir taraftan İ=tanbuldaki ecRtbilerin yardımmı görerck bir taraftan Padişah Abdülmecidden büvük ih•anJar alarak yapt'rdığı bu binada 1870 yılına kadar her kış Italyadan getirtt ; ği sanatkârîara operalar oynatmış, arada hokkabîîa varıncjya ksdar her çeşid ejjenceler tertib ermiştir. Bazı akşarnUr da, temsil olmadığı gece!erı tiyalro sajonundaki iîkemkler kaldırılarak ?alon, ücretle girilir dansing haline gotırümijtir; zanıan zaman da bu salondo büyük bslolar düzenlenmiştir. 1248 dç faaliyete geçen Italyan opcrasının müdürü Lanzoniı orkestra «efı Guatelli, koro şefi Lenotti, sahne işlcrini idare eden Noçi, dekoratör Mer!o ismindeki Italyanlardı. Getirilen ilk heyette on iki ektör ve aktrisle yirmi Ü5 korist vardı. Bundan sonraki yıllarda da gerek «ayı. gerek sanat kudreti bakımından zengin heyetler ge*irilmiştir. Ytni binada 4 ekim 1848 de Makbet operasile temsillere başlanüm:şür. Naum tiyatrosuna aid bizim göıdüğümüz bir ksç el ilânından en eski^i 1849 1850 tiyatro mevsimine aidc'ir. içinde tiyatroya girme usulleri, ,fia'lar; o mevsimde oynanacsk oyunlar vç bunlan oynıyacak sanatkârlann isimI#ri hakkında geniş bilgi verilmektcii^. 1849 1850 tiyatro mevsiminde altı Üpera oynanacağı bu ilânda bildiriüyot. Verdi'nin Ciovanne d'Arco, Bellini'nin Norma, gene Verdi'nin Idup Fo^cari, G. Donizetti'nin Don Pasquaie opsraları bu aradadır; bunlardan başka g^r.e G. Donizetti'nin bir eserile Primi'nin bir operası oynanmıştır. Bu eserleri oynıyan heyette altı kadın, sekiz erkek rahne ganatkârı vardı. Koro heycti js«kizi kadın on a!tısı erkek olmak iizere yirnıi dört kişidir. Orkestra şefi Vinçenzo Morgani'dir; orkestra kırk beş kişiliktir. Dekoratör Raphael Merio'dur: buniardan baçka mj'ntelif hizmeiler ıçm de yirnıi beş kişi vardır. Mevsim titjmda bütün temsiller için abone UÎUHİ* bil«t satılmaktadır. Bu mevsüne aid büyük umumi ilânın biıim gördüğü Sehir Günün İktisadî Hâdiseleri Naum tîyatrosunda 25 yıl haberleri oynanan operalar Beyoğlunda Âlman iktisa f eci bir kaza mucıze tarır ! Osmanhlar Devrinde Opera 1 Yazan: Refik Ahmed Sevengil müz nüshası ipek üzerins litogra^s ımılile basılmı?tır. En yukarıda î ^ disah Ab'dülrr.ecidin tuğrası ve iki tarafında birer mısra olmak üzere ju beyit vardır: KıMt Hön Abdiilmecîdin mahzı ihfâr.ı binâ Sâyei lutfunda âlem eylesün zevkü *aln. 1850 1851 mevsimi için İtalyadan yeni bir opera heyeti geürtılmiş ve 0yunlara 185C yıh kasım ayında'Şeytan Rob?r operasile başlanılmıştır; aralıîc ayında Atiüa, 1851 in ocak ayında Cegalde. îubatta PorUni. martta Poiyoto operaları oynanmıştır. Bu oyunlara aid oİRrak hazırlamp bestırılmış ve o zaman tiyatro kişîsinde satılmış olan türkçe hülâsalardan vaictile Türklük dergisinde çıkan bir maka'.emizde bahsettigimizl \ukanda söy'.emi?*k. Bu broşürlerin kablanna aid îoto8rrafiler> Atilla oper«J5ına a'.d huliJsanın metni de Türklük dergisinde o makaiemizle birlikte yaymlanmıştır. Naum tîyatrosunda muhtelif ssnelerâe oynanmiş olan operalann hepslnin sdını yazmağa elbstte imkftn yoktur. Bu arada bir kaç tsnesini kaydetmeltle yetir.mek istiyoruz: 1852 martında Donizetti'nin Linda 0perası oynanmıştlr. 1853 «ralık ayında Verdi'nin İl Trovatone operası temgil ecilmiştlr ki bestekâr bu eserinl aynı yıl vücude eetirmiîti. 1859 da Leonora, 1864 te Vespri Siciliani, 1865 t« Rigoletto, Balls in Mascera, Otello, 1886 da Ernani, Mois, Tra.via.ta, Nabocodonosor operalan temsil edilmiştir. Naum, hükümetten 1852 jnlında İstanbuîda on sene müddetle tiy»tro oynatmalc imtiyazını almı?t:r; bu müddet bltince beş yıl daha uzatılmıştır; 1866 d». Naum, imtiyaîin yenilenmesini istemi?. fp.kat isteği kabul eâilmemiştir; buna rağmen tiyatro faaliyetine devam etmiîtir. Öncelerl Abdülhamid. sonralan Abdülâziz saman zaman Naum tiyatrosuna gelerek Padişaha mahsus locadan tcmsiüeri sejrretmişlerdir. 1869 yılînda İngiliz Veliahdi Pîens Dö Gal ve karısi, Abdülazizi ziyaret için İstanbula geldiklcri zaman Hünkarla birlikte tiyatroyn liavet eaümişler ve Naum tiyatrosuna gicerek oyun seyretmişlerdir. Gene 1869 da Fıansa İmparatoriçesi Öjeni İstaatula gelmi?. ziyaret prograrr.ında opera soyri de bulunduğu halde İmparatoriçe 0 geceyi Beyierbeyi sarayında gîçirmeyi tercih etmiş. tiyatroya gelmemiştir. Or.un meır.leketine dönüşünden sonra da 0 Tamanki Avusturya Macaristan İmparatoru Fransova Jorjtl Türkiyeye gelmlş. İstanbulu geamiş, resmi ziyarst programına uyarak Parişahla beraber operaya öa gitmiştir. Naum tiyatrosunun dörtte blr asırlık hayatı içinde zaman zr.man iyi günler gördüğünü, vakit vakit para sıkıntısına uğradığım, bir çok defalar Hükiimdarın yardımile açığını kapadığını, buna rag> men Halebli katolik Mişsl Naum'un işinden asla vazgeçmediğini görüyoruz. 1869 1870 mevsimi, bu tiyatronun tarihinde son İyi hatıradır. Dolu »alonla, iyi sanatkârlarla parlak bir mevsim başlamıçtır. Daniel îî'rançois Esprit Aluner'in bestelemiş oldugu La Muette de Portici operası ile temsillere başlanmış, bir müddet sonra Mısırh Prens Mustafa Fa7Ü Paşanm başkanlığmda bir heyet tf.rafından Naum tiyatrosu salonunda geliri Beyoğlunda bir belediye hastanesi yaptırmağa harcanmak üzere bir balo da verilmiştir. Opera temsilleri 1870 yılır.ın nisan aj'ina kadar sürmüş ve saratkârlar ttalyaya dönünce yaz tatiline givilmiştlr. 1870 yıh haziranının be?i, Beyoğlu için büyük bir felaket günü olmuştur. Feridiye sokağinda bir evcen çıkan yangın, Yenişehir, Valdeçeşmesi, Tarlabaşı, Sak;zağacı, Tepebaşı gibi arka so'sakları baştan ba^a silip süpürmüş, Beyoglu caddesine geçmiş. Galatasaraymdan Taksime kadar olan kısımda bazı evleri ve dükkânları da yakmıştır. 163 mahalleâe 3V49 ev, yüzlerce lnsan yanmış, İngiliz elçilik binası ile Amerlka ve Portekiz konsoloslukları, Ermenl Patrikliğine aid bir daire, bir kaç cami vs kilise ve Naum tiyatrosu bu arada mahvolnnıştur. Rüznâme1 Cerlde1 Havadls ve Terakki gazetelerinin verdiğl malumata göre Naum tiyatrosunun İçinde bulunan oyun aletleri, dekor ve aksesuvar eşjası, perde ve elbiselerin hepsi yandıgı gibi bunlardan bazıian havanm esmesindekl çitidet ve ateşin «aldırışindakl kuvvett«n dolayı ta Beyoğlundan Yeşilköye kadar uçmuş ve orada bulunmuştur. Naum, bu felâketten sonra bir daha tiyatro düzenlemeğe muvalfa.k olamamıştır. Bir müddet sonra tiyatro arsası,> o nevrin zsnçinlerinden Hıristaki Bey mli bir zat Urafından satm almmı?. üstüne bugün mevcud olan çarşı ve apartımanlar yaptınlmıştır. Naum tivatıosunun yanmasile beraber, İstanbulca opera, faaliyetinin de sondügünü görüyoruz. 1870 ten sonraki yıllarda, zarr.an aaman bazı ecnebi dram kumpanyaları memleketimize gelmişlersft de bunların içinde devamh surette opera tercsilleri veren bir heyet hemen hrmen yoktur. Dram, komedl ve blr çok ycdvillerd«n başka vakit vakit Pransız. İtslysn. Aîman. Yunan dillerinde operetler ojnsr.dıgrı olmuştur. İHEM NALINA MIHINA Kaybettiğimiz kıymeÜS bir sanafkâr daha umhnriyet «ilesi, yeni bir mateme n|radı. Emektar, değerli \e sanatkâr bir arkadaş daha kaybettik. Ecel, foto mnhabirimiz Namık Görgücü de alıp götürdu. Bütün ömrü boyunca onun güneşten ve ışıktan liyade karanlık odalarda çalışan toıleri hayata ebediyen kapandı. Foto Narrjıkla nzun seneler beraber çrlıştık. Törenlerde, bayramlaurda, balolarda, çaylarda, riyafetlerde, geçld resimlerİBde, ordu manevralannda, topçu atış tatbikatmda, donanmanm tcp ve torpido atış talimlerinde, açuşlarda, yarışlarda, spor sahalarında, güzeilik mİKobakalannda, fabrikalarda, büyük şahslyetlerle mülâkatlarda; hulâsa yazıyı ve resmi birbirinden ayırmjyan modern gazetecilifin her hareketinde onunla beraber bulundum. Ben yazan kalem, o gören Te her fördııfunü zapteden gozdü. Canla, başla çalışırdı. Hâdiseleri en iyi ve en canlı resimlerle tesbit etmtk için oradatı oraya koşar, ağaçlara Urmanır, duvarlar» çıkar, elektrik direklcrine sarılır; yahud da iki büklüm olur, diz çöker, yerlere yatardı. O, büyük hâdiseleri, kiiçük makinesinin içine sokmaja çalışırken kendinden «eçerJL Ceıbeye tutnlmuş bir derriş, ateşli bir orkestra şefi gibi, kendini sadece sanatına vakfeder, aşkla, ıevkle, asabiyetle, heyecanla refim çekerdi. Işık oyunlarını hiç görunden kaçirmıyan mükemmcl bir sanatkârdı. Namıkta. foto muhabirlik en değerli öraeğini bulmuştnr. Cnun daha iyi bir vaziyette reslm alabilmek için kaç defa hayatlnı tehlikeye koyduğuna şahid oldam. Bir 30 agostos zafer barramında, eski Taksim kışlasının kapısı onünde, tramvay yolnnda ordu. geçid resmi yapıyordu. Namık, koşulu bataryalann iyi bir kaç resmlni almak için, traniTay yoluna adeta azanmıştı. Bu gırada topçu kadanaları birdenbire biraz hızlandılar. Askerler, sa|m bakarak vali ile komutanı BelâmlamaJıta oldukJarı için ona görmüyorlardj. Xaraık vaıifesine öyla dalmıştı ki hayranlann ayaklan ve topnn tekerlekleri aJtma ginnesi, saniyeden daha kısa bir an meselesi İdi. Ben, Namık ezileceksin! diye bagiTf maktan kendimi alamadım. Atlar tam başına basacağı sırada, geçid resminin intizpmile ilgüi bir inzibat snbayı onu bir haınlede gcri çekti. Rahmetli atlattıft tehlikeye ehemmiyet bile Termeden memnun ve mütebessim inzibat subayına: Mükemmel bir resim çektim, diyerek seriniyorda. \anuk, bir hâdisede, beraberce duyuğnmnz bir üzüntüyü her zaman tekrarlardı. 1936 da Kayseri Bez Fabrikası açıldığı «jman, o tarihte İktisad Vekili olan Celâl Bayarın daveti üzerine Kayseri Cçak Fabrilusına fitmiştik. CeJâl Bayar, beı fabrikası mn açılm» törenine gelmiş olan Sovyet mühendisieri ve Tass Ajansı muhabirile daha ön> ce fabrikaya girmiş, Türk gazetecileri ise kapının önünde kat'î bir «yasak!» ile karşılaşmışlardı. Namık, fabrikanm maktan olsun bir resmini çekmek için yaİTarmıştı. Ona da miisaade etmediler ve zavallıyı terslediler. Halbuki sortradan Kayserinin tütüncü dükkânlarmda fabrikanm bir sürü fotografinı gröriip satm alrcıştık. Bus mühendlslerine ve Tass Ajansı muhabirine gösterilmesinde hiç bir mshzur tasavvur edilmiyen. bir fabrikanın, Türk gazetecilerine, askerl esrar dlye kapanmasma, benim gibi, Namık da çok müteessir olmoşta. Hattâ o, bir yedek subay oldufu için daha çok üziilmiiş ve içlenmişti. Ve bn hâdiseyi meslek hayatının en acı cilvesi alarak daima hatırlardı. Ariz sauatkâr arkadaşunızin hatırı» sını hürmetle ananm. Bir Belediye kam'yonu bir dükkâna çarptı bir garsonu öldürdü Belediyeye ai<3, şoför Kâmilin idare.»îndeki 690 sayılı kamyon dün saba1! Istiklâl caddesinden gecerken freni â"i olarak kopmuş ve Taksim fotografhanesinin kepenklerine çarpmıştır. O sırada oradan gecmekte olan İzmir kıraathanesi garsonlarından Luka da kcmyonun sadmesine maruz kalarak sğır suretts yaralanmıştır. Yarah, kaldınldığı Eeyoğlu hastanesinde ölmüş ve cesedi muayene eden Adliye doktoru Kâmil Ünsalan, defnins ruhsat vermiştir. Dün Ankaraya giden Bakanlar Şehrimizde bulunan Ulastırma Bakanı Şükrü Koçalc, Gümrük ve Teltel Bakanı Tıhiin Cojksn, Ekonomi Bakanı Tahsin Bekir Ba'ta dün »k»amki ek«pre«le Anknraya gitmi?lerdır. Marsilye sefcri kısahyor Denizyolları îdaresi .İstanbu!» yolcu Remisinin kamaralarının tamirine karar vermistir. Batı Akdtniz Mf*rir.« tahsis edilen vapunjn türati 18.5 Tnil oldu&undan M»r•ilya yolunu oldukça kısaltaeaktır. Hazırlanmakta olan programa göre. Martilyaya <lo.t buçuk günde gidilecek ve dört buçuk gün'ie dönülecektir. Böylece îstanbul vapuru, «Egç» nin 15 giinde tsmamladıiı batı Akdeniı «eferini dokııı güne indırmiş olaMktır. Üsküdar Tramvay îdaresi buradaki hatta yeniden bef otobüsle iki tramvay arabası ilive etmijtir. Bu »uretle halkın nakline »id knlaylıklar temin edilmiftir. Pamuk ipliklerinin yeni tevzi şekli Mennleket dahilinde istihsal edilen pamuk ipliklerinin hepsinin el tezgshı jşletenlere verilmesi etrafında Ekonomi Bakanlığınca verllen karar, İstanbut tanayicilerini memnuı etmemlftir. İstanbul sanayicileri bu hıifuvta Ekonomi Bakanı Tahsin Balta ile ^öra^mü?ler ve memnun olarr.k Bakanın yanından ayrılmıçlarsa da Bakanlıfta yazılı olarak r.Târaraate karar vernr.iîlerdir. Sannyici.^r dun Bakanlığa yazılı olarak yaptıkiarı mür,!cıatte. îihnsn %u kararjn mahzurlarını ltr kere daha belirtmiçlerdir. Bununla bertber, Ekor.omi Bakanlıgınm almış oldufiıı i>u ks'ar. el tezgahı çalıçtıranlar ars^ında b'iyüîc tir memru^iyet tıvandırmıştır. 65 ton karton tcvzi edilccek Bolpe Sanayi Birliâi, ihtiyac snrrbieHne b'rkaç güne kadar 63 ton kr.rton tevzi edecektir. Ege vapuru 3.200.000 lirahk döviz temin ctti Marsilyaya 16 crfa Fefçr yopan fmehtar Ege vapuru. bu seferlerinde nîemlçketimize 3.200.0(10 liralık döviz getirmiştir. Ege» BTJmüzdeki pa?artesi günü yapacagı ton teferinden «onra İymir hattına fahsis ed.lecsktır. «Egen:n kaptanhğını yapmskta olan Aziz D*7ya da. artık bu vıptırun kaptanhJını bırakarak eski vazifesi o'.an Denizyolları Umum Müdür muavinligine dönecektir. Aband kampı Haber »ldığımıza göre Aııkara Ünivers!tesi Ar ve Gezi Dernegi Abandda bir ^enclik kampı kurmuştur. Muhtellt olan bu kanr.; 20 giin devam edecektir. Bu kampa ktanbuldan da Milll Türk Talebe Birliei vasıtasile iştirak «iilmektedir. Kafile 12 îeıTirnoz VJİI cumartesi sabahı hsreket cdecek\ir. Bir tüccann 10 bin lirasınt çaldılar Çornmdan mal alnıak üzere Fehrimize pelen Hidayet Mendeç adında "engin bir uıccar Haydarpr.;a Ukelesinde vapur bekkvken yanına yaklaşan meçhul bir yankesici .nrkü cebinde buîunan 10 bin Jirasını çsrparas k.ıçrnıştır. Poliî, yankesiciyi ararr.aktadır. Dr Cengiz Hanerin bir mektubu Ankarada, hasta bir kadinın yanhşhkla barsaklarının kesilmesi üzerin* Dr. Cenş.z Haner ile ebe Hatice Erturkün. mahkemeye verildikleri ve davaya başlanıldıgı yazılmıştı. Dr. Cengiz Haner gazetemize gönderdiği bir mektubda, hâdise İle alâkasmın sırf bu vakaya (arNd olmasından ibaret bjlunduğun'i ileri «ürmekte ve adaletin bu noktadan tecelli edeceginden bahsetmektedîr. ; Dünyanın ortası Avrupa, Avrupanın da orrası Almanyaİd:r. Aimanya derin 5 W%W4 bir ıstırab içinde. • MMF. İstihsal yapamıyor. J Onun için sermaye arttıramıyor. Bir memleket için sermaye arttıramsmak felâketlerin büyüğudür. An kovanında gibi çalışan, refah içinde yaşıyan eski Almanyanın yerinde, kaza geçirr.iiş hir halkın üstünde tünediği bos virane var. Orada baykuş sesi duymamak ıMiyen bazı işgal devletleri, Moskova ve Paris konferanslarını hazırladılar. Bir şey çıkmadı. Bunun üzerine Ingiliz ve Amerika işgal bölgeleri daha sıkı birleştbüdi. gimdi artık, Hamburgdan Münihe kadar ayrı gayrı kaîmamıştır. Batı Almanya, küçük Fransız bölgesi haric. 30 milyonluk tek memleket olmuştur. Almanya niçin istihsal yapamıyor? Dört e?ash sebebden. Başta, gıdası yoktur. Kalorisiz halk iş vermez. Sonra, ham madde almağa döfizi yoktur. Ihrscat yspamıyor ki, dövizi olsun. Kömürü ce harbden öncekinin yarısına düşmüştür. İşgal devletleri kömürün bir kısmını kendilerine taşıyor. En kötüsü. yağmadan ve bombadan kalan fabrikaların sayısı azalmıştır. Şöhretli kimya ve camh alet fabrikalarının yerinde yeller esiyör. Şimdiye kadar Almanyaya iki devlet şıda veriyordu. Ingiltere ve Amerika. Fakat Ingiltere, mal! durumundan dolayı bu yardımı kesmek niyetindedir. Amerikan Diş İşleri Bakanı Marshall'ın dünya yardım plânı Ruslarca kabul olunursa. Amerika yardımmı arttıracaktı. Fakat plânı müzakere için geçen hafta toplansn Faris konferansı üç beş gün içinde esrarh surette dağıldı. Dört!er sonbaharda bir daha toplanacak. Fak?.t, o zamana kadar Almanyanın gıda işi ne olacak? Almanyanın ziraat tclgesi Eus işgalindedir. Baştanbaşa fabrika olan Insiliz Amerika bö1ı?clerine Buslar tek buğday tanesi göndermiyor. Halbuki. büyük dünya \\vgadına, yani, Kanada ve Amerika buğdayının ambara girmesine iki buçuk ay var. O zamana kadar. Almanyanin gîda işi güçleşecektir. Zaten, Almanyada grevler ve nümayişler eksik deği1.. Amerika plânına karşi Rus sabctaj: devam ederse, bu böyle .«ürüp gidcr. Aimanyada ahlâk da bozulrnuıtur. Hcrkes, kendi' başmın çaresine l.akar olmuştur. Orada eskiden, milli fayda, çahsi faydanın üstündedir kaidesi vardı. Şimdi. bu unutulmuştur. Yerirp, onun 1am tersi, gemisini kurt^'fn prensipi geçrjniştir. Bugüjı Alman şehıi, kasabası, köyü, ailesi ve ferdi, topluluk için çalışmıyor artık. Yalnız öz faydasını düşünüyor. Çünkü, fedaksrlığın hiç bir garantisi kalm»mıştır. Onun için dir ki, Almsnyada ne umumî efkâr diye bir şey varcır, ne de geleceğin hnkkında zsyıf bir ümid. Almanya, düştüğü girdabın dibindedir. *** Almanyayı, kurtaracak, haricden uzanan bir el olabilir. Bu cankurtaran kim olacak? Dört işgal devletinden an. cak Amerika olabilirdi. O da, buna karar verrr.işe benziyor. Fakat, işin neresinden başlamalıdır? Amerika işgsl kuvvetlerinin iktisad dairesi şefi ise ihracatı teşviklen başlamslı diycr, 22 ni. san tsrihli demecinde: «Realist olmalıyız. Almanlan açlıktan ölmeğe bırakmamahyız. Amerıkadaki vergi mükelefini de ilelebed cebinden para çıkarıp Aîmanlara gıda göndermeğe icbar edemeyiz. Onun için, Almanlan ihracat Yazan: Nimameddin Aîi Üsküdar tramvaylan yapmağa müîaade etmekten başka çare yoktur. Almanya, bizim ona göndereceğimiz malların bedelini ancak böyle öcer. demiştir. Bugün Almanlar doymuyor. Son yıl işgal kuvvetleri günde 1550 kalorilik gıda tesbit etmişlerdi. Halbuki, Alman. ların bu martta yedikleri günde 1300. bu nisanda yedikîeri de 1100 kalorüiktir. Hattâ. Fransız bölgesinde günde 994 kalorilik gıda alan yerler vardır. işgal kuvvetlerinin gıda dairesi reisinin beyanma göre, 2000 kalori almadan bir sanayi işçisi çahşamaz. Son Amerika tiearet gemilerindeki grevlerden dolyaı. Almaniarın gıdasında ayrıca kesintiler yapılmış, geçen haftalardaki Alman istihsali büsbürün düşmüjtür. Fakat, gıda olsa da, kömür yoksa fab rikalr gene işüyemez. Rur Alman kö. mür havzasından harbden önce günde 450.000 ton kömür çıkıyordu. (Mukayese için, bizde senede 2 milyon ton Lave). Bugün günde 220,000 ton. yani yarısı çıkıyor (nisan ayı istihsali). Onun da bir kısnu ijgal devletlerine gittiğino göre, ne Almsn mensucat sanayii, ne çelik ve diğer sanayileri doğru dürüst çalışamıyor. 1946 da mensucat sanayii harbden öncekinin yüzde 45 ini verebildi. Çelik sar.ayü harbden önce yılda 26 milyon ton çelik çıkarırken, 5,8 milyon ton çıkarabildi. Bundan başk», penisilin imal etmek istiyen Alman fabrikalarına Amerika şirketleri, askerî işgal idaresi vasıtasile mâni olmuşlardır. Alman sanayii kalkınmak istiyor, buna Holivud şirketleri mâni oluyor. Meşhur Alman oyuncak sanayiinin canlanrr.asmı keza Amerika şirketleri önlemiçlerdir. Görülüyor ki, gıda olsa da, kömür olsa da gene kâfi değil. Daha başka engeîler var ki, bunlarm da kalkması lâzım. *** Bir engel de msrkın değeri meselesi. Bugün markın değeri yok. Ne içeride, ne dışarıda. İç tnübadelede vasıta mark değildir artık. Eşya, eşya ile mübadele ediliyor. Diş mübadelede markın ko. nusu bile yoktur. Dünya Almanyaya mark ile değil. dolar ve sterlingîe mal satıyor. Amerika işgal bölgesinden çıkacak mala karşı girecek doları, Amerikalılar. her eşya için »yrı ayrı tesbit etmişlerdir. Meselâ, ihrac edilen mensucata karşi 1 dolar 2,5 markür, porseien eşyaya karçı 1 dolar 3,3 marktır. Hattâ. geçende Almanya ile biz de bir makine mubayaası mukavelesi yaptık. Amerikan işgal makamlarile uzunboylu tartıştı. Bu yüksek colar kuru Alman ihracatçısmın şevkini kırmaktadır. Ban maddeleri Almanlar dünya maliyetinden ucuza imal ettikleri halde, yüksek dolar kurundan dolayı dünya rekabetine giremiyorlar. Zaten, ihrac ettikleri mala karçı aldıkları dövizin de tamamı ellerine geçmiyor. Çünkü, Amerika işgal idaresi Aîmanlara mark veriyor. Bu şartlar altında Aîmanlar büyük partiierde ihrac yapamıyorlar. Onun için, Alrnan inıalâttınm mensucat gibi harcıâlem bazı kısımlarını, Amerika ve In. giliz işgal kuvvetleri abyor, toptan ihrac ediyor. Amerika veya Ingiliz malı alındığı zannediliyor, halbuki malın aslı Almandır. Fiatlar hakkında bir fikir vermek için, bunları işçi ücretlerile mukayese etmelidir. Ortalama işçi ücreti günde 150 mark, devlet hizmetinde bir doktorunki günde 500 marktır. Halbuki, tercyağınin yarım kilosu 300, kahveninki 500 marktır. Bu sebebden fabrikatorlar, işçiyi fabrikaya bağlamak için, ona ücret olarak mark değil, imal ettikleri malı mübsdele ederek en çok aranan maldan veriyorlar. Almanyada ayniyat mübadelesinin geniş ölçüde artmasmın bir sebebi de, bu usulün çok revacda oimasıdır. Onun içindir ki, eğer Alman y2 normal iktisada dönecekse, marka milletlerarası sabit bir değer bulmak başta gelen meselelerden olacaktır. Bütün bu meseleleri çözmek için şart Almanyanın dört bölümden kurtulup iktisad bütünlüğüne kavupnasıdır. Zaten, anlaşmamazl'.k da bundan çıkıyor. İşgal devletlerinden biri Almanyanın bütünlüğüne karşi, öteki işgal ettiği kömür bölgesi kendinde kalırsa buna razıdır. Diğcr ikisi de çıkar yolu bütünlükte görüyor. Birbirinden bu kadar ayrı görüşleri birleştirmenin zorluğu meydandadır. Kaldı ki, bütünlükle beraber, Almanyaya belirli bir sınır, be. ürli bir hükumet, belirli bir bütçe ve belirli bir tediye muvazenesi lâzımdır ki. işgal devletleri ayrı havadan çaldıkça, bunları sağlamak için mucize ister. Sav Kaç marka bir do lar hesab edileceğini mubayaa heyetlmiz *•* Dr. Nizameddin Âli SAV Tepebaşında Aynalıçesme mahıllesinde Clnar apartımanında oturan 30 yaşîarmda T«lât Algen lsırinde bir çahıs. Eyüb «ırtlarında «lnından tabanca i'e vumlmuş bir halde bulunrr.uştur. YaraH Cerrahpaşa Htstanesine kaldırılarak tedav: altına alınmıstır. Bir yaralı bulundu Hem ibretli, hem eğlenceli, hem faydalı bir roman DİRİ GÖMÜLENLER Hürriyetsiıliğin ıstırabıru, hapisanedeki müthiş ve gülvnç faciaları, bir devrin ve dünyanın içyüzünü anlatan hakiki bir şaheser. Her kitabcıda bukınur. Tevzi yeri Nuruosmaniye caddesi No 57 Şaka Evi. 450 sahife 3 lira GUVEN BASIMEVİ Süratli ve ffayet temiz kitab basan tab muessesesL Resmi dairelerden ve taşradan sipariş kabul edilir. CağaJoğlu yokuşu No. 18 İstanbul. Refik Ahmed SEVENGİL 1 20 renk, zengin çeşid Renkli metresi Beyaz metresi 690 595 ' Ucuz Avrupa Ketenleri Toptan ve perakende satılır. EMEK MANlFATURA MAĞAZASI Büyükpostane arkası Âşirefecdi caddesi No. 77/3 • RAHMİ KÖSEOĞLÜ m Evvelâ, karilerimizden özür dilemek istıyorum. Kusurumuza bskmayın, biz bugünlerde çok ölüyoruz. Öldükçe de, îcendi devdimize Eizleri zorla katmak ister gibi, birbirimizi övüyoruz. Çok görmeyin. Ne yapalım, bizler, elele vermiş, hep blr araya gelip İş görmege aiışmış kişileriz. Birbirimizi methedişimiz de boşuna değildir. İnanm ki fena adamlar değiîiz. Şimdiye kadar aramızdan ayrıl:p gidenlerimizi, bundan sonra Allah gecinden versin gideceklerimizi bugun için bir tarafa b'.rakalım. Topraktan j'organınl henüz örtüp geidiğlmiz <bizim Namıgı» size bir parça tarif edersem, so hatıralarla dolu kafamrian, gene sana aid bir kaç nükte bulup çıkarmağa çazüme hak vereceksiniz. Bütün mükâfatı, çektiği resmin. ev lışacağını. Seni bu çarşamba, özlediğin velâ onu gazeteye koyacak olan sekre şekilde güldüremiyorum, ruhunda belk: eı tarafından, sonra, isimsiz büyük bir tebessüm yaratabilirim. *** kütle taraîından beğenilmesinden, bütün zevki, o eserin, kendisine güven veKulagımın dibinde, şu anda blr ses ı^ecek kadar güzelliğinden; bütün itmi çınlar gibi oldu: nx.ni, sanatınöa birincl plânda bir üs Bırak ukalâlıgı şimdi, şunlara bak! tad olduğuna inanabilmekten ibaret bir Bu ses, bir kaç saat evvel k&ra topartist, fena adam olabilir mi? Beklediği rağın bağrına yatırdığımız Namığın sealkış, bütün meslek hayatı boyunca top si. Bu sesi ve bu hitabı işittiğim iıer zalaiığı tek «Ikış, eündeki makinenin a mana mahsus yan gtilümser, yarı medesesini açıp kapayan zembereğin <çit> rakiı tavrımla durdum. Odanin kapısıni, ından ibaret kalmış, kalbini ve kulağmı tsm menaslle «çat!!> diye açıp, basını yalnız bu sese vermiş bir sanatkâr, fe içeri sokarak, elinde o günün en mühim na adam olabilir mi? Kariin, sabahleyin hâdiseleri arasında en beğendiğine aid eline aldığı gazetede göreceğl resmi, sa dört, beş tune ıslak fotoğraf kâğıdmı dece beğenip dakikasında unutacağmı bana co*ru uzatan onun hem müstehzi, bile bile. o resmi, kâh tramvayları dur hem meydan okıır, hem övüngen yüzünü durjp binlerce voltluk elektrik cere göriir gibi oluyorum. yanile dolu teller altında dolaşarak Namık Görgüç, elinde ıslak zotogTaf çekmek; kâh Beyazıd ku'.eslnln tepesin kâlıdlariie, başını kapıdan içeri uzataden sarkarak almak, kâh damlara tır rak böyle övündüğü zaman, mutlaka nıanıp ysr.gın alevterinde kavrularak nl bir şaheser göstermeğe gelmiş buzaptetmek gibi harcanma tehdidlerile lunurdu. Şaheserleri sayayım mı? Gökmâlâmâl essiz hamleler yapan insan, fe te dur! emri alıp kaskatı kesilmi? haline adam olabilir mi? ni, dndaklannızda kaskatı kesilen bir hayretle seyrettiğiniz salkım salkım yıl*** Ölümünden beş gün evvel, birdenbire dırımlar; uçuyor zannedilen, koşaradım sıhhate kavuşmuş gibi göründüğü bir bir atlet; tavana iple asılnıış hissini vesıradaydı. Ystağına yan uzanmış vazi ren. pervanesinin kanadları sayılabileyetıe bana bir fıkra aniattı, bir yazı cek, yıldınm hızmda bir uçak; penceremevzuu verdi idi. Gülıjştük, bugünkü <ie incileşmiş, uzansanız elinizi ıslatıp yazıma o anlattığı hiicâyeyi me'.zu yap pıtır pıtır dökülecek kadar canlı yağmur mayı kararlaştırcıktı. «Aman, şunu bir damlaları; mermerliği kalmamış. plâs»eyuoe» cız:ktrr d=, azic^k gü'eyım» de tiHeşmiş blr minare. yahud, bizler, oldi. Verdiğin eğlenceli mevzuun yerine, dıığumuz gibi. göründiiğümtk gibi bizyazımı, senden bahsedon acı sözlerle er; balki bizim beğenmedigimiz, fakat Namığın dobra dobra gören ve gSstedoldurmak mukaddermiş meğer. Ama, sen, bu haftaki yazımın eğlen rer. gözile gördüğü bizler, sen, ben. o. Nükteyi. şakayı bugüne yakıştıramıceli olmasın; istemiştin, Namık. Bu arzunu. hütün gayTetime rağmen 3'erine yorum. Ama, dedim ya, bu çarşamba iki g?tirmeme ünkân yok. Y»lnız. sana aid I için ona söz vermiştim. Şuraja Namığa aid hatıralar Yazan : Hamdi Varoğlu nüktecik sıkıştırırsam, yüzünü degilse bile ruhunu gülümseteceğime uısnıyo. rum. Bugün, Beyazıd camiinin avlusunda bu zehirli günü tek kelime ile hulâsa eden bir nükteyi en başa geçinyorum. Güldürücü değil, düfündürücü, derinÜğine bir nükte. Şaşkm bakışlanmızla tabutunu seyrederek hastalığından, ölümünün sebebinden bahsediyorduk. Çiy süt içtıği için Malta hummasına yakalandığı ko. nuşuldu. Muharrir arkadaşırnız Ferdi, dudağının ucunda espri kıpırdadiğı zamanlara raahsus kaygan adımlarile ya Namık, buna derhal şu cevabı vermiş: Yoo, doktor bey, hepsi ceyse am», bak bunu yapamam işte! *** Namık Görgücün, hafızama yadigâr bıraktığı hatıra hamulesi o kadar fazla ki, ani yokluğunun şaşkma çevirdiği kafamda bunları birer birer bulup çıkaramıyorum. Şu anda, minimini bir nükteciğini natırlayıverdim. Hayli eski günlere aid bir hatıra. Onun ds, benim de Boğazda oturduğumuz, her sabah İstanbula birlikte inip, nıma sokuldu. Kulağıma fısıldadı: her akşam aynı vapurla döndüğiirr'üz, Dogrudur. Namık çiy süt emmiş bahtiyarhğı sadeliğinden ibaret günler. adam değildi. Alışık olmadığı için çiy deyiz. Bir sabah, vapurdan Köpruye süt onu elbette öldürür. çıktık. Eminönüne doğru yürüyorui. *** Eminönü meydanı diye bir şey henüz Eskişehir şeker fabrikasında yapılan yok. Karşımızdaki tıkız binalardan bibir törende, fabrika müdürü, şeker fi rinin tepesinde galiba Kırmızı Hcroz atlarının yüksekliği «ebeblerini izah şirketinin bir iiâıu: «Veresiye> ysnb ederken bir takım maliyet hesabların. bir koca levha. dan bahsetmiş, bu arada, «devlet de Yol arkadaşbrımızdan biri sordu: Byrıca resim ahyor> demişti. Namık Kuzum,. veresiyer.in tersi nedir? Görgüç, mutlaka iyi bir poz «şavullaNamık, hemfTi atıldı: maklat, hasmını yere sermeğe hazırla Verır.eyesiye. nan bir pehlivan gibi, mevzuunu kaz Peki, bu veresiyenin frer.kçesi nekansdır.a alacak vaziyetler tasarlamak la meşgul olsa gerek ki, o sırada he dir, Namık? Sen fransızca 'oılirsm. Rahmetli, tam o ganlsrde merak sarnüz refim çekmiyordu. Müdür bu son dırdığı fran^ızcasını hemen öne sür sözü söyler söylemez, Doğan Nsdi atıldü. di: Akredi. Elbette. dedi. devlet Namık Gör. Aferin. Ama şu tvermiyesiys» n'n güç mü ki resim almasın! bulursan sana brsvo Bu, bizim Namığın, ölünciye kadar le fransızcasını unutmadığı, sırası geldikçe, candsn öiyeceğim. ^ hiç tereddüd etmedcn derhal kahkahaiarla daima tekrarladığı bir cevabı yapıştırdı: nükte olmuştu. Akrempdi! *** Gülüîtüktu. Ger.e Doğan Nadinin, Namığm haE*** talığına dair bir nüktesini hatırîıyoO eski günleri harırladığırn şu anda, rum. Namık, ilk hastalandığı zaman kalb burnumun direği sızlsdığmı duyuyo kifayetsizlıği teşhisi koyan doktor, Na. nım. K'ilağımda, Namıg'.n. bana vapurda mığa bir sürü perhiz verdiydi. Doğnn okuduğu, kırık dökük trir beyit çınlı Nadi, bu perhiz tavsiyesini şu ?ekle • or. Artist ruhunun. bütün taşkın hoyecanL'e henüz hede< araştırmaları y?p»oktu: Doktor Namığa, sigara yasak, dc i ğı o günlerde, ondsn dinlediğim beytt miş. Namık, peki demiş. Rakı asla yok. şu idi: demiş. Namık, ona da hay hay demiş. Kadehler gibi hep dudaklardasnn, Kahvenin bir fincandan fazlası memUzaklarda.ın ah, u^aldardasın! nu demiş. Namık, ona da pekâlâ demiş. Galiba kendi yazmıştı gibi hatırımda. En nihayet, doktor, kendince son de. Bsşını vs «onunu h&tırlıyamadîğim bu rece mühim olan (u tavsiyede bulun beyti, yıllarca ve yıllarca sonra bir tnuş: gün, sana bu sütunlarda kitabe yapaoa Çok konuşrr.ak da kat'iyyen ya ğım, bahtiyar günlaıiınizin o aydın.ıb tak! j ailına gelir miydi NaıaıJs?
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear