26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Ç MEMLEKET ) Neselelerini Tetkik IIIHIMtlîTTHinimKHHfîlıltH ııılljll ııuıuunıınınıııımııı Köy Enstiiüleri Onlardan bahseden bu satirları beş yıl evvel yazsaydık tatlı bir ümid üzerine hayaller kurmuş olurduk. Bugün artık realiteyi ve eserin meyvalarmı ellerimizde tutuyoruz. Geceleri tutacak hekimler Sehir haberleri CUMHUR1YET 1 Nisan 1S45 IHEM NAL1NA M1HINA güîme Geçen hafta «gülme ve kaynakları> ndan bahsederken gülmenin şiddetli hoşlanma ve sevinmelerden gelen keyif yahud sevinc gü'ımelerinden başka gülünc olan şeylerin uyandırdığı komik güîmeler olmak üzere baş!:ca iki ncv"e a>Tildığını, yalnız insana mahsus olup insan ruhu ve cemiyet hayatile birıikte geliçen, en basit hareket, tavır, duruş, şekil ve yüz kırıştırmalarj şibi maskaralık ve tuhaflıklardîin baçhyarak, cinas, nükte, karikatür, fars, vodvil ve komedilere kadar çıkan karışık ve ileri komedyalarm uyandnd:ğı komik gülmelerin, gülme mejeleleri içinde, en karmaşığı ve en mühimmi olduğunu söyledikten sonra birinci nevî gülmelerin tabiî ve marazt kaynaklarını göstermiş, ve njhayet Bergson'un: «însandan başka hiç bir çeyin gülünc oîmadığı» hakkmdaki ana fik1 rine işaret etmiştik. Bu iddia, ilk baki ?ta bir aforizm gibi gelir; çünkü gülünc buldufumuz reylerin yalnız insanlara münhasır kaldığı, açık ve çıplak bir surette görünmüyor. O halde gülünc olayların bu bakımdan inceden inceye elenmeleri, aldatıcı unsurlarmdan ayrılarak asıl kaynağmm bulunması gerekiyor. Fakat Bergson'un bu tclâkkisi her.üz dünkü bir meseledir. Halbuki ayni mesele ta Aristodanberi e\e almmış olduğu için bu yeni görüşün kıymet ve mahiyctini anlamsk meseienin geçirdiği safhaları görmeğe bağlıdır. Komik yahud gülünc dediğimiz bir şeye gülmek, keyif ve sevinc çülmelrri gibi daba çok tabif bir hai, bir keyif ve neşe taşbnlığı neticesinde gelmivor. Bir münasebet idrakinin davet ettiği ve tabiî olmaktan ziyade yapma bir tesirin birdenbire uyandırdığı bir sinir boşalması olarak görünüyor. Berlini uyutmıyan sivrisinekler arbden evvel Berlin, dünylnın en temiz şehirierinden biri idi, Berlinliler karasinek, sivrisinek, tatarcık, tahtakurusu, pire gibi pis ve miiz'ic haşeratın sokmalarından, ısırmalarından asla rahatsız olmadan rahat rahat uyuriardı. Hitler de, harbden e\vel Berlini 1 da1 ha ziyade imarına çalışmak suretile bu şehri tcrtemiz bir hale getirmhti. Fakat gene aynı adamm hatan, gafleti, azgınhğı yuzünden Almanyamn birçok şefcirleri gibi o giizel ve mamur Berlin de harab oldu. Rodrumlarda, mahzcnIerde ve sığınaklarda yafan Berlinlilere, son zamanlarda, korkunc sivrisinekler, geceleri uyku uyutmuyorlar. Bunlar, bizim pek iyi bildiğimiz sazende si\Tİsinekler gibi İngilizlerin Masquito (Moskito) yani sivrisinek adını vertlikleri uçaklardır. Londra radosunu dinliyor^nız, hava hücıımlarındatı bahsettiği sırada, spikerin hergün tekrarladığı şu nakaratı işitirsiniz: « Dün gece Moskito"lar Berlini üsiüste 36 ncı gecedir bombalamıslardır.» Berlinin kara bahtlı halkmın uykıısunu haram eden Mc^kito'lar ço'i tehlikeli sivrisineklerdir. Bu ahşab ve hıılı tnçiliz uçaklan, hem hafif bomhaeı, hem avrı olarak knllanılmaktadır. İkişer tonluk ağır bombalarla Berline >aptıkları hücumların her gece tekrarlanması, şehir halkı için tahammül edilmez bir hal aldığma şüphe yoktnr. Moskito'Iarın imaH, raadenî ııçaklara nisbetle kolaydır. Çünkü tahta üzerbıde çalışan doğramacı, marangoz, oymarı. döşcmeci gibi her işçi, bunlarm parçalarını yapabilmekfedir. Harbin ilk yıllarmda kimse, ahşab bomba, hele av Dçağı yapılarağını sanmazken Ingilizler, Moskito'lan taMadan yapmışlar: bımlarla 194041 yillannda Almanlarm Londra üzerine sık sık yaptıkları hücumlarm öcünü almışlardır. Kar, yağmur, fırtına, sis, don gibi her türlü fena hava şartlarma rağmen, 40 güne yakın zamandanberi ardı arası kesilmeden her gece Berlini ziyaret eden bu sivrİMnekler, yalnız A İman avcılarına değil, her tiirlü fena hava şartlarına karşı da dayanıklı olduklannı gösterraişlerdir. Esasen, son zamanlarda, Alman avcılan, hemen hemen gtirünmez oldukları için, Moskito'lar yalnız yerden açılan ucaksavar ateşile karşılaşmaktadırlar ki bu da, onlan jıldırmağa kâfi değildir. Zavallı Berlin, kimbilir, Moskitoiarm korkunc vızıltılanna uğramadan rahat , bir uyku uyuyacağı ilk geceyi nasıl j hasretle beklijordur. Yazan: Gihad Baban 1939 dan 1944 ders yılının sonuna kadar, harb içinde geçirdiğimiz rwş yıl içinde, 277 yeni ilk okul ve 2540 tane de eğitmenli okul tesis etmiş bulur.uycruz. Köy ervstitüleri ilk mezunlarını ancak bu yıl verdikleri için, yukarıdaki rakamlar genel öğretim seferberiiğinin dışında kalmış olan rakamlardır. Fakat şunu da kabul etmek iâzıradır ki, yaln:z mekteb açmakla ilk öğretim davası halledilemez. 4344 yılmda ilk smıHara kaydedüen öğrenci miktarı 247,000 iken ayıu sene mezun olanların adedi 7î,000 dir. Arada % 65 nisbetinde geniş t i r zarar payı göze çarpıyor. Çocukların hangi sebeb ve tesirler aitında mekteclerini bu geniş nisbette terkettiklerini sosyal bafamdan tetkik etme keyfiyetini bu işin uzmanlarına terkediyoruz. Hiç şüphe yok, fcurada ekonomik, sosyal ve hattâ psikolojik unsurların oynadığı roller büyüktür, bundan dolayıdır ki, bütün bu faktörleri yenerek, ilk öğretim davasını gerçekleştirmek meselesi de büyük bir iştir. Gerçi son 14 yıl.zarfında ilk mekteblerimizien me zun ettiğimiz talebenin miktarı daima artmış ve 14.894 ten 75.286 ya kadar çıkmışsa da, öğretimı genelleştirdieimiz zaraan okuliarımızda bulunması lâzım gelen talebe miktarına nazaran bu rakam gene küçük kalmıştır. Akıl için yol birdir, derler, fakat u zun seneler zarfında mütemadiyen bu yol aramakla geçen vakitten sonra, kanaat getirilmiştir ki, ilk öğretim davasını halletmek için, uzun programlara, yarım tedbirlere başvurmağa kalkınca, bu sürat asrıiida memleket gcne zindan içinde kalacaktır. Köylerimizin fakirliği ve hususiyetleri gözönüne getirilmek ve o köyün bünyesine uygun hoca yetiştirmek lâzımdır. Bu hoca o köyde öyle bir kimse olacaktır ki, aklı şehirde ve başka yerlere kaçmakta olmasın. Bu hoca öyle bir kimse olacaktır ki, bu davaya imanla sarılsın ve esasen köyün adamı oisun. Bu ho'ca öyle bir kimse olacaktır ki, sırasına göre köyde idareciliği, yapıcıhğı, yaratıcılığı temsil etsin...Ilk cğretim işinin geniş bir memleket konusu olduğunu inlıyarak. bütün faaliyet sahalarında, ziraatte, ekonomide, giizel sanatîarda ve hernen her sahada o köyün mürebbisi olabilsin. Muallim mekteblerinin çarkları bu nevitüen adam çıkarmıyor. Köyde münevver bir insan sıfatile uzun boylu oturmak için, ya sonuna kadar idealist olmak lâzımefcr. yahud da o dersce terfih edilmelidir ki, onn köye menfaat hisleri bağlasm. Herhangi bir vatandaştan idealizmin bu taşkm şeklini beslemeğe hakkımız yoktur. Diğer taraftan bu fakir millet, kırk bin köye menfaatinin ister'.erile yerleşecek kimseleri de tatbik edecek halde değildir. Şu halde fasid bir dairenin içinde imişiz fikrini zorla mı kabul edeceğiz? İnkılâb bizde bu tevekkülü görürse çok ayıb'.ar. Bütün bu tartışmalardan sonra, artık yaratıcılık ve yapıcılık safhasma giriyoruz. Memleketin bünyesi bize sırf kendimize hâs olan bir çareyi arayıp bulmak mecburiyetini yüklüyor. Ve bu mecburiyetten de köy enstitüleri fikri ortaya çıkıyor. Türkiye Cumhuriyetinin iki orijinal müessesesi vardır ki, bunlarla hiç tevazu göstermeden haklı olarak övünebilir: Biri is esası üzerine kurulan cezaevleridir, diğeri de gene iş esası ve köylünün üıtiyaclarma cevab vermek fikri üzerine kurulan köy enstitüleridir. Birincisi konumuzun dışında kaldığı için ondan bu maKaleler serisi içinde bahsedecek değiliz, fakat ikincisi, yani enstitülerimiz ilk zamanlarda uğradıkları çeşidli tenkidlere ve tabiî karşılanması lâzım gelen ihtirazlı bakışlara rağmen bugün meyvalarmı veımeğe başlamışlar, filen güttükîeri davaya hizrnet edecek çapta müesseseler olduklannı ispat etmişler ve yalnız yurdun içinde değil, yurdun dışmda da büyük bir alâka toplamağa, bir çok ecnebi terbiyecilerin, uzmanların ilgileri ni tahrik etmeğe muvaffak obnuşlarcljr. Sözünü sakınmıyan Willkie'nin (Tek Bir Dünya) kitabmda enstitülerimize tahsis edilen yazıları okuyanlar, sczlerimi teyid eden bir belge ile karşıiaşSıhhiıt müdürlüğü, bir müddet evve miş olacaklardır. 459 serjbest hekime birer teklif göndeBugüne kadar kurulmuş olan köy rerek geceleri nöbet tutup tutmıyacakenstitülerinin adedi yirmidir. Bu ens'ti larmı Utldirmelerini istemişti. Verilen tüler memleketin muhtelif bölgelerine mühlet sona erdiği halde bu hekimlerve ihtiyaclara göre taksim edilmiştir. den sncak 123 ü cevab vermiş; bun(Akçadağ enstitüsü) Malatya, (Aksu lardan ancak 63 kişi bu teklifi kabul enstitüsü) Antalya, (Akpınar enstitü etmiştir. Bu durijm karşısında, 63 hekimin busü) Lâdik, (Arifiye enstitüsü) Arifiye, (Beşikdüzü köy enstitüsü) Trabzon, lunduklari kazalara göre nöbet cetvel(Cilâvuz köy enstitüsü) Kars, (Çifte leri düzertlerımiştir. 63 hekimin 28 i ler enstitüsü) Eskişehir, (Düziçi ens Beyoğlu faaafında, 5 i Beşiktaşta, 4 ü titüsü) Adana ile Gazianteb arası, Sarıyerde,v3m Fatihte, 9 u Eminönünde, (Külkedl köy enstitüsü) Kastamonu, 3 ü Bakır!ı6yde, 7 si Kadıköyde, biri (Gönen enstitüsü) Gönen, (Hasanoğ Üsküdarda,^3 ü de Heybeliadada bulunlan enstitüsü) Ankara, (Yuriz enstitü maktadır. Miktar peft az olduğu için, her gece sü) Konya Ereğlisi, (Kepirtepe enstitüsü) Lüleburgaz, (Kızılçullu enstitü nöbetçi kalacak hekim sayısı bir kazasü) Izmir, (Savaştepe köy enstitüsü) da 24 arasırtdadır. Her doktor nöbetçi olduğu gece eBahkesir, (Pamukpınar köy enstitüsü) Sıvasla Tokat arası, (Pazarören köy vinden ayrılrınyacaktır. Hastanuı evienstitüsü) Kayseri, (Pulur köy ensti ne gitmek icalb e.ttiği takdirde nöbetçi tüsü) Erzurum, (Ortaklar köy enstitü taksilerden istîfade olunacaktrr. Hastanelere götürülmesl gereken hasta'an sü) Aydm civarmda kurulmuş] ardır. da Belediye taTafmdan hazır bulunduHemen şunu ilâve edeyim ki bütün rulacak sıhhî imdad otomobilleri taşıbu enstitüler işe çsdırlar içind» başla yacaktrr. mışlar ve bugün 120 milyon lira tahmin Sıhhat müdürMğü listeleri buîün her edilen binalar ve tesisata kavuşnıuşlar semtin eczane ve< karakollarına göndedır. Bütün bu binalan, lâboratuvarları, recek ve bu geanden itibaren .löbete atölyeleri, binaların içindeki eşyaları. başlanacaktır. malzemeyi hep öğrenciler yapmışlar, Diğer taraftan,^nöbetçi hekim sayiîiru uzaktan bakıldığı zaman memleket he artınnak üzere baska tedbirler düşüsabma gurur veren ve yaklaşıldıkça rrülmektedir. insanı gururdan iftihara ve hayrete sürükliyen varlıkîan, hep köy yavruFatura sahtekvlıği davası ları kurmuşlardır. Eldeki proşratna naToplu mllll korunmn mahkemeslnde dün zaran önümüzdeki on yjl içinde bu ens fahl» ılatla ye faturaS'z kumaş satmaktan titülerden otuz bîn öğretmen mezun sanıklı Küştü Yazıcit tVahan ve Hakkının olacak ve hepsi de köylere giderek va duru^masına deyam ertllmlştlr. Senıklar, zifelerine başlıyacaktır. Bu itibarla, dünkü oturumda bu kıımaşan el tezgabkendimize hâs cezrî osuller sayeslnde larmda dokuttuklarını ve dolayısile fatura yeremedlklerlnl Ueri süıVnüşlerdlr merhum Vasıf Çınarm ümidsizllği artık Mahkeme ,blr ehll yttkjıf s*çerck bu kugiderilmiş ve asırhk programlar da on maşların el tezgahlarmdaî lmal edîl'.p edllesene gibi kısa zamanlara sıkıştırılmıştır. mlypceŞlnl tesblte karar t"ererek duruştn»Enstitülerdeki faaiiyet ve çalısma yı bsçka blr güne bırakmıştır. şartları hiç de kolay değildir. Yemek Gaı ve benzîn vtevziah pişirmekten, temizliğe kadar, *iraatten, Belediye Iktısad müdürlfclBüne bağh eshayvan bakımından, pedagojik derslere nat 15leri. tarlfeler, plyasa fmnlar yrsaire kadar, resimden, musikiden fo'klor tet glbl çefllklpr İçin blr çalıştaa ta.llmatnakiklerine kadar bir çok işler u ı beş se mesl bazırlanacaktır. Gaz ve benzln tevziatının pek usulsüz nelik ders programma sıkıştın'.mış ve blr şekllde cereyan ettlğl görüîerek gerek böylece hummalı bir faaliyetle bir ta şahulara, gerekse müesseselere verllecek gaz raftan köy yavrulanna ilim vsrilirken ve benzln fakkında bazı usıüter konmıış, diğer taraftan da onların bakir ruhlarını bımıiTi İçin karne usulttnün ^tMtblkı karar>• yaratıcı ve yapıcı duygularla doldur :aşmıştır. manı'n çareleri bulunmuştur. Güneşin aitında taş kıran, donda ve soğukta beton dökmek mecburive».inde kalan, ağustos sıcağında hasad yapan bu gencler, yarın sırtlarına alıcakları büyük mesuliyetleri, fikren ve bedenen yenmek kabiliyet ve ehliyetine yükseltilmektedirler. Bu satirları beş yıl evvel yazmış olsaydık, tatlı bir ümid üzerine hayaller kurmuş olurduk, bugün artık reaiiteyi ve eserin meyvalarını ellerimizde tutuyoruz. Her kurulan yeni bir müessese karşısında çok defa hakU olarak septik tebessümlerini esirgemiyenlerin çoklan, bugün ilk neticeleri aldıktan sonra fikirlerini ve memnunluklann) açıkça belirtmekten çekinmiyorlar. Bilmiyorum sayın Maarif Bakanı, kendi namına yapacağım bir daveti azizlik telâkki eder mi? Fakat mümkün olsa, memleketin yarını ile ilgisi olan her vatandaşı bu ensütüleri görmeğe daver etmek isterdim. O muhitte kısa bir cevelânla zorlukların jasıl yenildiğini, yarmki köylerimizin yeni bir zihniyete göre nasıl kalkınduılacağını, müşahhas delillerle ispat eder ve son yılların âsabı Bozan, insanı kötümserliğe sürükliyen, inanı sarsan tesirlerinden vatandaşlanmı kurtarır ve kalblerine, ümid, ferahlık ve iman verirdim. Bundan sonraki yanmda köv enstiülerinin, çalışma tarzlarmdan bahsedeceğim. 63* doktor bu geceden itibaren vazife almağa başlıyor i Prof. M. Şekib Tunc j tanın kumanda verirken pantalonunun düşmesi, bir vâızın vâzaderken horlaması veya ikide bir gevşij'en kuşsğıru toplamssı gibi komik halleri bu formülle izah etmek kabildir. Fakat biz kıymetten düime münasebeti görmediğimiz şeylere de gülüyoruz. Meselâ başgarsonu çağurarak *Bu ne zayıf tavuk> diye şikâyet eden bir muşteriye gerdan kırarak: «Bayom, bu tavjk Bartından geliyor» diyen başgarsona müşterinin: cOyleyse yayan gelmiş» cevabındaki komik tesiri bu formülün içine sığdırmak kabil ohnadığı gibi kıymetten düşürroe ile bir münasebeti olmıyan konik bir çok cinaslar, tuhaflıklar, nükteler vardır. Komik gülmeleri üstünlük duygusu, kıymetten düşme gibi manevî duygularla izah etmeğe savaşan bu nazariyelerden sonra, bir de zihinci bir görüşle izaha çalışan nazariyeleri görelim: Bunlarm başmda gelen Kant'a göre: Gülmeyi uyandıran şey esas itibarile mevzuu bir fikir yahüd vakıa olabilen hükünılerde buluuan tezad yahud tenakuzlardır. Yalnız bu tezadiav. mevzuun kendinde olmayrp zihnin bu mevzua karşı hemen aynı zamanda ve daima aldığı birbirine zıd iki vaziyette olmalıdır. Buna göre komik gülme: «Beklemenin birdenbire boşa gitmesi> ile tarif olunabilir. Meselâ kızını istiyen bir adamm üzerine kızgınhkla yürüyen bir babanın onu döveceği sanılırken birdenbire: «Söyle bakalım, ne vereceksin» demesi ve bilhassa ortaojunu ve tuluat tiyatrolarındaki bir çok komik sahnelerile at camba;4ıanelerindeki palyaçolann komikliklerinden bir çoğunu bu düsturla izah etmek kabildir. Eğer bekleme tabiri hayata ve vak'aların muhtemel mantığına uymak gibi çok umumî bir manada alınırsa beklemeleri boşa çıkaran sürprizler, kendilerinden daha kuv^'etli bir heyecan uyandınnamak şartile, umumiyetle komik olabilirler. Nitekim beklenmedik bir kılık kıyafet, bir söz veya vakıalar birer gülme kajnağı olabilirler. Bu tarzda umumî bir manada alınmadığı takdirde beklenmedik çeylerin hepsi güldürmez. Bunun için muayyen bir şekil ve keyüyette olmaları lâzımdır. Schopenhaur'a göre «Bir şey aynı zamanda birbirine zıd iki şeyi hatırlatır, yahud bir şeyin uyandırdığı fikirle o şeyin asıl mahiyeti arasmda tezad görülürse komik olur.» Meselâ maymunun gülünc olması hareket ve ifiadelerile insanı hatırlattığı hald« esas karakterlerile ondan ayrılmasm dandır. Nükteler için de buna göre bir formül vererek der ki: «Nükte, her hangi bir şey için öyle bir mefhum bulmak kolayiığıdtr ki buna hem bu şey girebüsin, hem de, hakikatte, tamamile başka şeylere delâlet etsin.» Filozof bu formülleri bütün parodilere, karikatüılere tatbik etmeğe savaşır. Fakat dikkat edilirse burada bir şeyin uyandırdığı fikirle o şeyin asıl mahiyeti arasında bir kıymet düşükîüğü olduğu görülür ki biraz yukarıda münakaşa ettiğimiz nazariyenin üstüne tek.»ır düşmüş bulunuyoruz. Bir şeyi hatırlatıp da o şeyin çıkmaması suretinde kısaltafcileceğimiz bu formüle göre bir daireye resmedilen bir mümas ile daire arasmda hasıl olan köşe bir açıyı hatırlattığı halde, hakikatte bir açı olmadığı için buna da gülmemiz icab eder; fakat gülemiyonız, tlk taslağmı Aristoda gördüğümüz ve Ingiliz filozoflaruıdan, Hobbes'in geliştirdiği nazariyeye göre komik tesirin kaynağı: <Bir başkasınm yahud kendi j'eçmişimizin aşağılığına karşı birdenbire duyduğumuz bir üstünlük idrakidir.» Darwin, düşmanını ayakları aîtına alan iptidailerin katıla katıla gü4düklerini kaydeder. Bugün de muzaffer olan kumandanların güldüklerini görüyoruz. Bu gülüçler daha ziyade u zun, ıstırabh, sıkmtılı bir dövüşten kurtulmadan gelen bir sevinc gülüşünü andırırlar. Bununla beraber cemiyet hayahndan geldiği haîde tabiatin doğurduğu bencillik kadar ku\T,'etli oîan öT.unürlük illetimizin delisi olduğu üstünlük duygusunun da bu gülüş'.erde ir hissesi olacaktır. Bize nisbetle bir aşağılığın idraki, dolayısile. üstünlüğümüzün, daha becerikli, daha cesaretli, daha kuvvetli olduğumuzun duyulmaBİR İKİ S A T I R L A sıdır. Buna göre beneillik ve övünüılük ^ KL'MKAPI BİRLİK relsl ll^en sahte duygularımızı şiddetle hoşlandıran üsevrak tanzlrr.l İle karne sulistlmaBnden sa ünlük duygusu idrakinin komik gülnıklı Salm Arıkanın duruşmasına düu top melerde bü hakikat payı olduğu şüplu mlîll konınma mahkemesinde \ devam e hesizdir. Fakat hiç bir üstünlük idraki dllmlştlr. Dlnlenen bazı şahldler, hftdl??den haberleri olmadıÇını VP bfr ş«"? bllm« vermiyen cinaslara güldüğümüz gibi dlfclerinl föyleml?lerdlr. Dur'.îşma, ^elmlyen başkalarına nisbetle üstünlüğümüzülkl şahidln yenlden celbl ve dosyamn t*t duyuran bir çok hallerde gübnek yeriklkl lcln başka blr gflne bırakılmîştır. ne sevgi yahud acıma duyuyoruz. Son^ MART AYI lçlnde İstanbulda'1 altı t! ra bir takım adetlere, kılık ve kıyafetvak'ası tPsb'.t olur.nr.ıştur Ha*a':i:rı lere ve bunun gibi insanlardan çıkmış dlcer aylara nazaran ehemmlyetll }ÜT S\\. olmakla beraber insan olmıyan şeylere rette azaldığı anlaçılmaktadır. Bj'aıurja beraber, alınan tedblrlerln, aynl şlddetle de gülüyoruz. Bu nazariyeye göre her kumandanm erlerine, her hooanm devanıına çalışılmaktadır, ¥ CİBALt İNHtSAELAB fabrtkasnda talebesine, aralarında büyük üstünlük ÇHİışan .«üleyman admda blr Iççl çcüdığı farkları dolayısile. gülmeleri lâzımdır. O tnne slgsrayı kaçınrken yakaianm ıştır. Hobbes'in nazariyosindeki bu eksıkliği ¥ FATİHTE ŞEKERCİ1İK y»pan Othan, gören Bain onu tamamlemak ümidile ytlksek flatla lokıım satraak suçundan nai:iî komik gülmeyi üslünlük duygusu dekorunma mUddeluroumlllğlne verllmlçtlr. ¥ SAMATYADA tNEKÇt sokagı 3, (HU ;il, «Bir kimsenin yahud, birşeyin daha marada oturan Nureddtn Tuzcu. evlnde'»sık' sık kııllandıgı maden suyu yerlno dalgın| kuvvetli bir heyecana sebeb olmıyacak lık'.a maden suyu şlşesine benzlyen çlşedten) surette, kıymetten düşmesi» uyandırır, fazla mlktarda tuz ruhu lçerek zehlrlen» diyor. Formülün bu suretle tadil edilmlş Te ümidülz blr ra?lyette Cerrahpaçaj mesüe komik gülmeleri izah etmektehastaneslne kaldırılmıştır. ." ki hakikat payınm biraz daha genişle¥ ŞEHİR MECLİSİ yaruı nisan toplantı|j tildiği aşikârdır. Dershanede birdenbidere^lne başlıyacaktır, Bu devTede beleJ dlye cezalarının artınlmaM, ttfalye efradın re bir köpeğin veya bir sıçanın görülnm 5İt;ortası yesaire glbl tallmatn&meîerlnJ mesi, pis bir ge'.in alayı, bir âşığın aşmüzakcresl rardır. ,1 kını ilân ederken esnemesi, bir komu , r tnşaat kalfalan için kurs Nafıa Bakanlığı, yapı TC yollar kanununun deglştlrllmesl lçlu blr tasarı hazırlamıs ve bu hususta tstanbul Vilayettne bazı dlrektlfler vermlştlr, Bu tasarınm en tntlhlm maddesl, ehllyetll lnşaat kalfalan yetlştlrmektlr, Bunun İçin Ankara, İstanbul, İzmlr ve Trabzonda muayyen müddetle k&lfa îetlştlraaek Uzere iurslar açılac^ktır. İki bin liraya e»ki eser sahyormüş! Sabıkalılarâan Oflu M ıs'afa Duman asarı atlkayı andırır müstatll şekllnde lkl yüzü reelmll sarı madrnl plâtayı altın dlye Kütahyalı Ha'.ll Topbaşa 2<X1O llrava satmak lstemiş ye ",ı HI llra da iapora almıştır. ~ Mustafa Dunısn pRranın mütcbakl kısmmı alırken kendlfial taklb eden lkincl şube Uncü kısım memurları tarafîndan yaka'.anmıştır. Sabte kupon altnış Sahte 1O1 kuponu satın elmak ve «atmaktan eaiiikU Neçlâ Türjçünün dur'jşmasına dün toplu milll korunma mahkemeslnds başlaı^mıçtır. Gene blr kız olan sanıklı, kuponu sahte clduŞumı bllmiyerek Mısırçarşısı önünde bir kadından satın aldığını kendislnln kupon satmadığım söylemlçtlr. Duruşma, kuponun sahtellğlnln her hangi blr hlrnse tarafmdan derhal anlaşılıp anlaşılamıyacağının Damga matbaasmdac sorulması tçln baçjta blr güne Ir.rakılmıştır. Muhterem doktor Kemal Saraco|hından Gükemal hakkındaki yazrm Srerine 7u mektubu aldnn: «Gülcemal, henüz Germanik adını taşıdığı sırada, Amerikada Hudson körfezinde kömür alırken tabiî durup dururken batmış dcğildi. Bir taratma fazla yatmış ve o günlerde o kadar müthiş Prof. M. Şekib TUNÇ bir kar yağmıştı ki esasen yana ya'an germ bu ağırhğa dayanamıyarak devrilmiş; sonra yüzdürülmüştür. Gemi bir müddet, transatlantik olarak kullaElbiselik kumas İzmlr ve ilersln yolu İle memleketlmlze, nılmış, sonra da kıyıya bağlanarak ilk çok rrılktarda. elbiselik Inglllz tumaşları okul haline sokulmuş ve bir müddet de gelmlşt'r, Itbalâtçı ve İbracatçı Birliklert küçük yavrulara sığmak olmuştur. nln, Tlcaret Bakanlıgına yapaoajı teçeb«Bu geminin Türkler ara3inda iyl büslerle, bu kun'aşiann. evvelkl, elblse kumcşı teyziatından lstlfade etrr.emlş olan, hatıraları vardır. Ben, bu hatıraiarı halka, kupon mukablllnde dağıtîlması ta canlandırmak için yeni satın alınacak gemilerden birine *Gülcemal> adı vessırlanmaktadjr. rilmesini ve eski Gülcemalin içini, dışını gösteren fotoğraflarla bu yeni gemiDoğum nin salonlarmm süslenmesini, hattâ bu Çoctık doktoru AU Şükrü Şavlının kızı arada Atatürkün İstanbul önlerine geBanu Dr.ğlı İle avukat Hazım Dağlmın dün blr erkek çocııkları dünyaya gelmlştir. lişine aid hatıraların da canlandırı'.maYavruya \izun Bmürler dller^ ana ye baba s»ıı teklif ediyorum. Buna aid bir broşür de yazılabilir.> smı tebrlk ederlz Uoktorlarıraız arasında tzmir milletvekili Dr. Kâınran Örs, Dr. Necmeddin Hakkı İzmirli, Dr. operatör Kâzım tsmail Gürkan gibi, Dr. Kemaleddin Saracoğlunun denizcilik merakhsı olduğunu öğrenmekle memnunum. L^on Dumont bu tezad nazariyesine daha mantıkı bir sarahat ve kat'i'.ik vermek ister. Ona göre bir şeyin gülünc olması ve bizi güldürmesi için sadece tezadla karşılaşmak yetmez, aynı zarr.anda iki zıd münasebetle karşılaşmalı, aynı şeyi aynı zamanda hem tasdik, hem de inkâr edecek gibi olmaiıyız. Yalnız iki cisim aynı zamanda bir yerde bulunamadığı gibi bir şey hakkmda aynı zamanda iki hüküm vermek de kabil değildir. Bununla beraber iki ayrı kuvvet herhangi bir cismi birbirlerine çarpacak surette aynı yere itebiürler; bunun gibi muhtelif ahval ve ilcalar bırbirlerine zıd iki fikri aynı telâkkinin içine sokmağa sevkedebilirler. İşte gülüncliiğü uyandıran şey, zıd fikİrlerin bu suretle zihnimizde karşılaşmalandır. Meselâ kısa bir adamm yüksek bir kapıdan eğilerek geçmesi, ihtiyar bir kadının kırıtarak genclik taslaması bu formüle girebilir. Fakat mar.tıkî her tenakuz gülünc ise o halde mantıkî bütün tenakuzların, msselâ daimî hareketin de kültürlü bir adam için gülünc olması iktıza eder. Halbuki bu tenakuzlar kendiliklerinden gülünc olmaktan çok uzaktırlar; gülünc olmaları için beklenmedik bir şekilde %eya sürpriz halinde olmaları, kıymetten düşme gibi halleri duyurmalan gibi daha bir çok şartlara muhtac olduktan başka komik şeylerden gelen gülmelorin zihinci bir görüşle bu tarzda mücerred tariflerde hapsedilemiyeceğini görerek meseleyi tekrar ele almak mazeretinde olduğunu söyliyen Bergson'un görüşlerindeki yumuşakhk, genişlik ve esnekliği takdir etmemek kabil değildir. Gülcemale dair Stendhal Cevdet Pfcrin Yanmda bütün dünya romanlarını aciz bırakan şaheser, 4 lira. ABİF BOLAT KİTABEVI Tüberküloz cemiyeti aylık mutad toplantısını 4 ntsan 1945 carşamba günü «»at 1Ş.30 öa Cağaloğluadakl Etıbba Odas;nda yapacaktır. taş iskelesine.. Indim. Bizim motörden eser yok. Acaba geldi mi, gelmedi mi?.. Biraz daha bakiıidıktan scnra oradaki kayıkçılardan birine sordum. Kuzum! Buradan bir motör kalktı mı?. Karadeniz şjvesile sordu: llotor mi? Evet.. Celdu da cıttı bile! Aha şu gemunun arhasından gidey. Gördün mL Evet! Dedim ama öyle içerledin» kL. Bizim motör Beylerbeyine doğru yol alıyor. Kızdım, kızdım. Fena kıxdım. Bari otobüsü kaçırmıyahm. İstasyona gittim. Hmcahmç arabaya bindim. Kan ter içinde eve geldim. Ne o? dediler.. gitmediniz mi? Motörü kaçırdık.. Hep bu Necmi serseminin işi.. Dişçiye gitti.. Geç kaldık.. Üstelik evde cüzdanını unutmuşOnu almağa gitti™ Tabiî motör bekler mi!.. Kalktı, gitti.. Ayol nasıl şey bu?. Hiç gezme gunü dişçiye gidilir mi?. Bari sen yalnız gideydin.. Benim de dişimi çektiler... Neyse bırak şimdi de büsbütün beni sinirlendirme!. Odama girdim.. Masamın üstünde bir yeşil zarf.. Bu ne?. Demincek kapıcı getirdi. Açtım.. Okudum ve derhal yırtıp sepete attım... İmzasız bir kâğıdda şu yazılı idi.. eEvimin önü dalyan» «îçinde bahklar var» «Gününii saatini» «Bilmiyen alıklar var!» Zevzeklik! derken gözüm duvardaki takvime ilişti. Ne göreyim?. 1 nisan... Edebsizler! Canlarma karlm olsun! Siz olsanız d«mez miydiniz? Tüberkiiloz Cemiyeti CİHAD BABAN Muharrir Bdrhan Feleğin konferansı Uçür çüncii sınıf lokantalar Lokantalar tarifeslnde blrincl ve tkinci sınıf lokantalarm satacaklan yemeklerln fiatı tesbit edildiğl halde üçüneü sımf lokantalann fîatlan k&r haddlnln maüyetln yüade elüsinl tecavüz etmemesl kaydlie «•rbest bırakılmıştı. Bu şekü aitında bazı üçtincü sınrf lokantalar fiatlan blrincl sı. nıftan daha pahaiıya çıkardıklan görülerek tarlleye üçüneü sınıf lokantalann lkincl sınjf lokantalar tarifetlnden 15 kuruş aşaftı satacakları kaydımn Uâvesl kararlaşrn:=»,ır. Beyoglu Halkevlnden: 441945 çarşamb» günü «sat i ş r?n da Evlmlzde muharrir Burhan Pelek ta'rafm. dan fPıkra nedir?) meyzulu blr konferans verllecektlr. Takslmdeki eskl Sular İdaresi blnasında herkes geleblllr. Yoksullara nohud dağıtıhyor Eminönü Ealkevlnden: Erimiz sosyal yardım çubesl, yoksîıllara. karnelerLae baŞlı 10 niımaralı flş mukabllirie nohud dağıtacaktır, 24194Ö pazartesi gtinünden ltlbaren her gün saat 10 dan 12 ye, 14 ten 16 ya kadar Evlınlae müracaatlerl. Sinema Makineleri SEYYAB S.\BİT KOMPLE Amplifikatör ve Oparlörler yegâne müracaat yeri: HALK FİLM Kollektif Şirketi Beyoğlu Yeşilçam sokak 19/2. Telefon: 41542 Sinema ve Tiyatrolar kapalı diye üzülmeyin, temiz ve açık havası olan 1 A 1 A İ4 Salonunda muazzam yeni bir REVÜ başladı. BAKİRELER Yazan : ZIYA ŞAKIR ÂYİNİ Her yazdığım hafta yansmdan sonra ej dost bana sorar: Allah aşkına! Sahi miydi o?. Hepsine de ayni cevabı veririm: Hem yazalım, hem güldürelim, hem de sahi olduğuna inandıralım!. Bu ne biçim alışveriştir.. Lâkin bu seferkine inanın ki yüzde elliden fazlası doğrudur. İnsan enayiliğine aid hakikatleri ancak bu nisbette itiraf edebilir. Bundan üç dört sene evveldi. Yani harbin ilk senelerinde.. yaz erken gelmiş, mart içinde bütün ağaçlar çiçekienmiş.. tomurcuklar patlamış. Tabiat iyidn iyiye uyanmıştı. Bilmiyorum hangimizin aldına bü piknik yapmak gfclmişti. Onceden işi alaya aldık. Sonradan ciddüeştirdik ve nihayet adam başma şu kadar lira düşmek üzere erfani ile para toplayıp bir motör safası yapmağa karar vermiştik. Gideceğini tahmin ettiğimiz parayı gezmeye iştirak edeceklere taksim ettik. Adam başma, vallahi pek iyi hatıriamıyorum ama, dört beş Ura bir şey düştıi. Topîadılar, bana verdiler. Karaköydeki motörlerden birini kiraladun. Sabahleyin on bire doğru Köprüden kalkacak, Beşikta>a uğrayıp beni ve başka bir iki arkadası da aldıktan sonra Göksuya gidecekti. Niyetimiz erken baharın ılıklık ve tazelıği içinde yemek yemek, uzanıp yatmak, hulâsa tabiati bütün bekâretile kucaklamaktı. Ben hani böyle emece işlerine pek girmem. Çünkü kendim zaten huysuz bir adamun. Otekilerin içince benim gibi bir münasebetsız bulunur. Herkesin ke>fi kaçar diye korkarım. fakat bu sefer hep tanıdık kimseler, yakın arkadaşlar olduğu için seve seve işe iştirak ettim. Gezinti günü sabahleyin saat on buçukta bizim Necmı eJinde neyi... çıka geldi. Necmiyi bilirsinit Ney çalar, e PİK debiyata meraklı nüktedan, rabıtah güzel bir çocuk. O da bizim gezintiye dahil... Ne o yahu! Bu kadar erken.. Dur bakalım.. diye sordum Aman Burhancığım. Bu gece sabaha kadar uyumadım dişimden. Gözü kör olsun. Çektireceğim mel'unu. Lâkin diş çektirmeyi hiç sevmem. Odüm kopar. Taksimde benim dişçi var. Sana rica etsem de beraber gitsek.. Oradan da Dolmabahçeden aşağı iniveririz ne olacak. İşin var mıydı? Yooo! Dur biraz da giyineyim. Çabucak giyindik. Zaten kıra giden aJamın giyinınesinden ne olacak. Atladık tramvaya.. OğUn kıvranıyor. Benim de yirmi yaş dişim berbad, çürümüş!. Arada bir zonklııyor. Bakalım ne zaman başıma iş açacak?» Dişçiye vardık. Betleme odasma girdik. Bizden başka biı kişi var. Bek'.edik, Bekledik. Nüıayet bizimkinin sırası geldi, içeri girdi... Doktor, dişçi muayenehanelerinde, vekil, müdür antişambr'larında beklemeyi hiç sevmem; fakat ne yapalım başa gelen çekilir. Bekledik. Oda loş ve sıcak. Bana bir rehavet geldi. Hafif kestirmeğe başlaiJım. insan gündüzün de rüya görüyor yahu! Hem de ne tuhaf rüya! Efendim, ben pehlivanmışım. Nereden nereye değil mi?. Beynelmilel müsabakalar oluyormuş. Güreşiyorum. Lâkin acayib bir güreş. Elbisemizle güreşiyoruz. Rakibim lâciverd paltolu bir Ermeni. Biraz savaştıktan sonra bir oturak kündesile çocuğu yere vurdum. Ense kökünden sutına kadar yere deydi. Ha unutuj'ordum Toz toprak içinde .eüıesiyoıuz. Ne ise ba»Uidık >İK ' Yazan : SAFASI yapıldıktan sonra kendime geldiğim zaman dişçinin yirmi yaş azısma yapışmış olduğunu farkettim Ağzun açık: Aaa! Diye bağırıncıya kadar çat! dedi ve kanlar içinde doktor dişimi elime verirken: T Geçmiş olsun! dedi. Ama doktor ben bu dişi çıkartmıyacakîım. Yaa! Affedersiniz, Necmi Beyin dişine ilâç koydum.. Sizin de dişinizi çektirmek istediğiniz halde korktuğunuzu scyledi. Çabucak alıver dedi, Nerede 0?. Gitti.. Size şu kartı bıraktl. Kart şu mealde yazılı iöi. .Felek! «GcciUtik.. Ben cüzdanımı unutmuşum. Bir otomobile atlavıp eve gidiyorum. Sen iskeleye gel Ha dişjije benim için on lira veriver. Molorde iade ederim.» Münasebetsizlik! Hem de kaç türlü! Ağzımdan şakır şakır kan akar. Bir elimce kart, ötekı elimde bardak. Herif kendi dişini çektirmeğe gitti. Bsııimkini çektirdi. Içerledim doğrusu. Lâkin başa gelen çekilir. Bir darbı mesel vardır. Otedenberi onu ne zaman unutsam mutlaka ziyanh çıkarım: Kârı olmıyan şeyin zararı vardır, derler. Neme gerekti benim elâlemle dişçiye gitmek.. Verdik on lirayı.. Herif azımsar gibi oldu. Necmi öyle yazıyor, dedim. Sizin diş hesabda dahil değil mi? Ha! Doğru! Nedir borcumuz? Uç lira da onun için lutfederseniz.. Onu da verdik. Saate baktım. On bir buçuğa geliyor. Hemec bir taksi Beşik Burhan Felek herifi.. bekliyorum. Hakemde ses yok. Hakem de Yahudi. Vallahi uydurıımyorum. Rüya böyle Baktım hakem aldırmıyor.. sordum: Olmadı mı yahu? Daa olmadi! Bir daha Ermeninin üstüne yüklenaim. Çocuk.. Ih, ıh, diyip duruyor. Bir daha hakemin yüzüne baktım. Daa deymedi! dedi. Bu sefar Ermeni seslendi. • Nasıl deymedi be! Daha r.asıl deysin zo? Sen karışma! Arbitlan (arbitr ile) yoruşülmez. Ben kanstım. İyi ama başka maçlarımız var. Seni mi bekliyeceğiz. İşte bu da yenildim, diyor. Fazla yörüşmeyin! Diskafilye (diskalifiye olacak) ederim valla!. Bir daha yüklendim... Ermeni: Allah be! Allah! Enksem kopacak. Derken hakem omuzuma dokundu. Uyandım. Dişçi gülümsiyerek: Buyurun içeri! dedi. Ne göreyim. Oturduğum koltuktan yere kaymışım. Koltıılttaki yastık da altımda.. Yarı mahcup, yarı mahmur içeri girdim... Sebebini bilmed«n dişçi koltLiğuna oturdum. ilk muayene ve ameliyat Müzik: Kemanî HAVDAR TELHÜNER Ayrıea: S U Z A N Y A K A R CUMARTESİ ve PAZAR İÇKİSİZ AİLE MATİNESİ Çarşamba günü UCUZ HALK MATİNESİ Tel: 82699. ÇEMBERLITAŞ Sînemasında İstanbul Konscrvatuvarı TÜRK W m M İGRA HEYETİNİN Grip salşmı dolayısile tehir edilen Eminönü Halkevi sosyal yardun şubesı menfaatine verilecek konser 13 Nisan cuma saat 21 de verilecektir. Numaralı yerîer sinema gişesinden şirndiden almabılir. B. FELEK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear