Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURIYET 26 Ekim 194S AMCABEY VE TRAŞ MESELESİ!.. Boğaziçi vapurları için yapılan kış tarifesi halkın ihtiyacım karşılıyamıyor Boğazlçmln muhtelif bö'.gelerlnde oturan. yurddaşlar adına kalabalık blr heyet ldaremlze gflerek Denlzvolları ldareslnıu çehlr hatları şubesl tarafından yapılan Boğaziçi kı$ılk tarlfesimn Uıtiyaca uygun olmadı*mdan şlkâyet etttler ve dedlleı kı: Şu sırada Boğa?a son vapur 21,lu da kalkmaktadır, Fakat bu vapur ancak içinde bulundugumuz ekim ayı sonuna Kodar seferlerlne devam edecek kasım ayı ipticiasından İtibaren marta kadar Boğazı son 6fferi yapan \apur ]Q,35 te Köpruden kalkacaktır. Biz, Boğazlılar şehirle alâkamızın 19,?."> ten itl'baren kesilmeslul bir çok nok. talardan mahzurlu buluyoruz. Dukkialarını saat 21 de kapayan ve Bogariçlnde otııran esnaf ne yapacak, evlne gltmeyip otelde ml kalacaktır? Demek kl şehrln tlcarl ve lktısadl faallyetl bakımından bu tarife yanlıj yapılmıştır. Dlger taraftan, şehlrdekl mesken buhram dolayısile bugün Boğaz her çeşld m?slei erbahını ve onların ailelerlni slneslndf toplanmıştır, Bunların hepslnln 19,:15 e kadar Istanbulla olan muamelelerlnl bltlr. melerl lnıkânı yoktur. Kfiprüye uzak yer. lercî"kl dükkftnlarmı saat 19 da kapayanlarıa blle bu vapura yetlşmelerl kabll olmıyacaktır. Geçen yıl ancak paslf loranma münasr betlle bJjle blr tarlfe tatblk edllmlş^ başka zamaıılarda hiç bir vakit BoÇaz'a Fon vapur '.'1 den evvel olmamıstır. Bu yanlışlf'ın düzeltllme'5İ hususunda DenlzvnUarı îdarp=inlr. ve Illaştırma Bakanlığın'n dlkkatlnl çekmenlzl rlca ederla, * * # «SlrKecl ve Koprü clvar:nda. rıhtımlarda, gartla ve vapur Iskelelerlnde başıboş, aer'serl dolajan raulıtellf yaştakl çocuklarin sayısı günden gune artıyor. Hamalllk ederek, yEbud çalıp çırparak, ele geçirdiklerl beş on parayı karınların!. doyuracakj üstlerlnl başlannı düzeltîcek yerde kumara, içkiye ve esıara veriyorlar, Aç, seftl. perlşan üolaşıyorlar, nakll vasıtalarma girlp: Hamal, haydl bamal! Diye bangır bangır baçırıyorlar. Bugün sayılan blr kaç yüzü geçır.lyen o çocuklar şlmdlki gfiöterilen müsamaha devam edecek olursa gltglde çoğalacaklardır. Ilk tahsllin ınecburl olması, kiır.^eslzler yurdlannın kurulup epey blr müddettenberl faallyette bulunmalan esaslorile tamamlle zıd bir olay teşkil eden bu vazlyetle llgllilerin alâkadar olraaları lâzım değü mldlr? Her husua İçin hlç blr fedakârlıktan çeklnmlyen hukümetlmlz muhakkak kl bu blr kaç yüz çocuŞu sokaklarda sürünraekten kurtarraaktan âclz değlldlr,, Vapur lskelelerindek^ slmendlfer garındakl, Sirkecl ve Galata rıhtımlarmdaki hırpanl çocuklar kaç ramandır bizlm de dikkat göztlmPze çarpmaktadır. Yerll, yabancı yolcular'n ellnden eşyalarını adeta zorla alırcasına tasımak tekllllnde bulunan bu başıboş yavrular kılık kıyafet, yaşayış ve sıhhat ltlbarlle gerçekten acmacak halrie. aynl zaınanda da ecncbtlere hlç blr sosyal teşkllâtımızm mevcud olmadığı zannmı verecek vazlyettedlrler, Hanl, l«kele!erde, garlarda yarı re?ml kurumlara mensub numaralı, bandlı, kasketll hanıallardan bsşkaları çalışmısacaktı? Hani t Be!?dlyenln Kimse^lzler Yurdu sokaklarda yoksul, avare ço . cuk bırakmıjacaktı? * * * A. Affedersin oğium, şu, ... Millî Eğitim Bakanlığı «öğ... «Ayna karşısında boşuna Millî Eğitim Müdürıüğü öniinde rencilerin başları böceklenmesin... vakit kaybetmesinler...» diye diiki kalabalık nedir?.. jünerek... Bizim liseli arkadaşlar Amcabey... ... Erkek öğrencilerin saçlarını her yıl makine ile kestiriyor. Bundan hoşlanmıyanlar gelmisler, bu yaeağın kalkmasım İ3tiyorlarl.. A. Mesele tıraş meaelesi desenel.. Ben de eksik d'ers kitablarının tamamlanmasını istiyorlar sanmıştırn!.. = Küçük tıikâye Garson, bir bira Yazan: Guy de ^aupassant I 1 akşam, o birahaneye niçin girÇ\ dım? farkmda değilim. Hava soğuktu. Su zerreleri halinde ince bir yağmur uçuşuyor, havagazi fenerlerini şeffaf bir pusula örtüyor, vitrin ışıklan serpildiği kaldırınılan ışıl«îatıyor, yerlerdeki çamuru, yolculannın kirli ayaklarını aydmlatıyordu. Muayyen bir yere gitmiyordum. Yemekten sonra bir parça bol yürümek istemiştim. Birkaç sokaktan geçtim, Birdenbire, yarıyarıya dolu bir birahane gördüm. Hiç lüzumu yokken içeri girdim. Susamıç değildim. Bakındım, serbestçe bir köşe ara dım, ihtiyar görünüşlü bir adamın yanma gidip oturdum. Adam, kömür gibi kapkara olmuş, iki meteliğe salılan cinsten toprak bir pipo içiyordu. Önünde, üstüste konulmuş duran küçük tabaklar, içtiği biraların sayısım gosteriyordu. Adamı ahcı gözile EÜZmedim. Sabahları, birahanenin kapıları açıldığı saatte gelip, akşamlan kepenkler indirildiği saatte giden cinsten, biraya düşkün bir gönüllü müşteri olduğunu bir bakışta anlamıştım. Pisti, başımn tam ortası çıplaktı, ensesinden doğru uzıyan saçlan, elbisesinin yakasına, yağlı, uzun bir demet halinde dökülüyordu. Fazla bol gelen esvabı, vücudü şişmanken yaptırılmışa benziyordu. Pantalonunun belinde sıkı durmadığı. adamın, on adım attımıydı, bu gevşek pantalonu yukan doğru çekmeğe mecbur kaldığı belli oluyordu. Yeleği var mı, yok mu belli değildı. Ayakkabıları akhma gelince, içindekileri düşündüm, tüylerim ürperdi. Gömleğinin tarazlanmış kol yenl*>ri, elinin tırnakları gibi kapkara idi. Yınına ofurur oturmaz, adam, gayet tabıî bir sesle bana: Nasıl'in, iyi misin? diye sordu, Adeta sıçrıyarak ona dogru döndüm, dikkatle yüzüne baktım. Beni tanımadın mı? dedi. Hayır. Ben, Debare değil miyim? Şaştım kaldım. Bu adam, eski mekteb aıkadaşım kont Jan Debare idi. Elini sıktım; öyle afallaştım ki söyliyecek söz bulamadım. Nihayet, keke'erce^ine: Ya sen, dedim, sen nasılsın? Sükunetle cevab verdi. Eh. »öyle böyle. Susru. Gönül hoşluğu olsun diye bir şeyler konuşmak lstedim. PekL Ne iş yapıyorsun? Mütevekkil bir tavırla: • Görüyorsun ya? dedi. > Yüzümün kızardığını hissettim. Amma, hergün mü bu? Hergün, hep böyle işte. Sonra, önünde duran bir meteliği masaya vurdu, seslendi: Garson, iki bira! Debare, gelen bira bardağını bir dikişte boşalttı, masanın fistüne bıraktı, bıyıklarmda biriken bira köpüklerini dilile yaladı. Sen ne if yapıyorsunT «kdL Ben, hiç. Ticaret yapıyorum, Eh, peki... Memmra musun? Hayır, amma ne yapayrm? Bir işte azizlm, hayatın içyüzünü görlf görmek lâzım. düğüm o gün, benim için bu hayatın Neden? başlangıcı oldu. O günden sonra, ka' Neden »h» mu eanım? Blr sey famda dahi bir değişiklik oldu bilmiyapmış olmak lâzım da ondan. yorum amma, hiçbir şeyden zevk al Bir şey yapacaksın da neye ya maz oldum, hiçbir arzum, hiç kimsenyaeak? Ben hiçbir iş yapmıyorum, ye karşı sevgim, hiçbir emelim, hiçbir görüyorsun ya, hlçbir zaman bir iş ümidim kalmadı. Zavallı annemin, yapmıyorum. Insanın parası olmazsa bahçe yolunda, yerde debelen;şi, baçalışmasına aklım «rer. Amma, hali bamın da onu var kuvvetile dovüşü vakti yerind« olunca çalısmak beyhu gözümün önünden gitmiyor. Garson, dedir. Sen kendin için mi çalışryor bir bira! sun. Başkalan için mi? Kendin içinÇeviren: se, çalışmaktan da memnunsan, pekâHamdi Varoglu lâ. Başkaları içinse, «nailik ediyorsun. Piposunu tekrar masanın fistüne bıraktı, bir daha seslendi: Garson, bir biraf Yeni Çıktı Sonra, devam etti: Konuşurken hararet basıyor; alışık değilim de. Ya, böyle iste, hiçbir iş gördüğüm yok. Yaşayıp gldiyorum, ihtiyarhyorum. Ölürsem gözüm arkada kalmıyacak. Bu birahaneden başka hiçbir hatıram bulunmıyacak. Ne kaYazan: n» ne çocuk, ne tasa, ne gafle, hiçbir şey. Böylesi daha iyi. Öğleyin yataktan kalkıyorum, buraya geliyorum, BEDİRHAN ÇINAR yemek yiyorum, bira içiyorum. AkşaTemiz bir aşkın tatlı heyecan mı bekliyorum. Yemek yiyorum, bira ve hislerini sahifelerinde akiçiyorum; sonra, geceyarısı oluyor, bir sertiren bu romanı tavsiye buçuğa doğru birahane kaparuyor, ederiz. 100 kuruş. ben de eve dönüyorum. En çok canımı sıkan şey bu. On senedir, şu UĞUR KİTABEVt peykenin üstünde otururum, en az altı senem burada oturmakla geçti; üst tarafı vatagımda. Garson bir bira! Kayıb 1938 seneel Istanbul Fen Fakült«sinden Kuzıım doğru söyle, dedim. Sen rnutlaka büyük bir kedere uğradm. aldığım dlploma kayıd Buretinl kaybettim. Âşık falân mı oldun? Hiç şüphesiz Dlplomarru alacağımdan hükmU yoktur. 57S Mithat Bllftl bir felâket geçirdin. Kaç yaşmdasm? Oruz üç yaşındayım. Amma en az kırk beş gösteriyorum. ihtiyar göHeyecarüı. resimli romanlar, sürükrünüşurr»ın sebebi, hiç hava almayıleyici macera hikâyelerile şım. Kahve hayatı insanı yıpratıyor. RP.SÎMLÎ Saçlarımm dökülmesine de havagazi sebeb oldu. Hep havagazi lâmbasmm alhnda oturuyorum. Saçlarm en büyük düşmanıdır mendebur. Gsrson bir bira! 5 inci sayısı bugün çıktı. Sonra anlattı. Her hafta artan hir alâka ile Efendim, benim bu ha'.ime sebeb ı beklenilen bu dergiyi bugün olan vak'a pek eskHir, tâ çocıA'umuhakkak almız ğumda oldu. Dinle bak. Annemi çok j severdim; babamdan korkardım. Ama, ikisini de sayardım, herkesi, onlarm karşısında elpençe divan durur gör ı £ C £ P f l meğe alışıktun. Kasabada isimleri ' Mösyö lökont, Madam lâkontesti. Geçen seneye kadar memleketimizde O tarihte on üç yaşmdaydım. Neşeliydim, o yaşta her çocuk gibi hayat hemen hiç tanınmamış v« dolayısile alâka toplamamış bir sanat ştıbesi vartan memnun, mes'uddum. Eylul ayında, tatilin bitmesine bir dı: Bale. Bundan yıllarca evvel Istaniki gün kala, bir ikindi üstü, hani bula birkaç bale trupu gelmiş, lâkin o senin bildiğin şatomuzun bahçes;n muhtelü sebeblerden dolayı muvaffakıde oyun oynuyordum. Ağaçların al yet kazanamamıştı. Ondan sonra da bu imda koşup dururken, dallar:n ara cazib sanat büsbütün ortadan kaybolkimsenin hatıruıa gelmez ol sından bakınca, babamla annemin bah muş, çe yollarından birinde gezindiklerüıi muştu. şördüm. Halbuki Avrupa ve Amerikada baDün gibi hatırımdadır. Bol rüzgâr le, temaşa sanatının en esaslı kollarınlı bir hava idi. Ağaçlar, eğilip' eğilip dan biridir. Bu arada birçok bsîerindoğruluyor, inliyor, fırtmalı havaîar ler dünya çapmda şöhret kazanmış da, ormanlardan yükselen feryadı an "ardır. Memleketknizde de, müreffeh zümredınr seslerle haşırdıyordu. Sararmış, dökülmüş yapraklar kuş nin gayet mahdud bir kısmı çocuklavasıtasıle lar gibi uçuşuyor, fınl fırıl dönüyor, rına hususî öğretmenler dersler verdirtmektedirler. Lâkin bizde yerde hızlı koşarak uzaklaşıyordu. Babamla annemi görünce, bir mu hakikî bale hareketi geçen seneden itiEminönü Halkevinzib'.ik etmek a<clıma geldi. Hırsız adım baren başlar. de umuma mahsus kurslar o yıl açıllarla yanlarma yaklaştım. Fakat, birdenbire, dehşetle durakla dı. Talebeler yetiştirildl, bazı iompo dım. Babam, müthiş öfkeli idi. Anne zitörlerimiz bale müziği bestelediler. «Bir orman masah>, cAntikacı diikkâme haykırıyordu: nı» gibi eserîer temsil edilerek halkta Senin anan dangalağm biri. Hem bu güzel sanat şubesine karşı alâka uzaten mesele snmende değil, scnde. yandırıldı. Verilen temsüler Cun^hur Bu parava ihtiyacım var diyorum sa Başkanınm bile iltifatına mazhar ol na, senedi imzalıyacaksın, o kadar. du.. Annem, kat'î bir sesle cevab verdi. Bu sene bale çok mühim bir adımı İmzalamıyacağım. Bu para, Jan'm parasıdır. Ona sakhyonım, sana vere daha atmaktadır. Eminönü Halkevi bamem. Mirasım nasıl yedinse, onu da le kursları tatbikat sahnesince ı'k defa gidip hizmetçi kadmlarla, oruspularla olarak beş tabloluk bir bale pandomim yiyeceksin, değil mi? hazırlanmaktadır. Bir bale pandomimin temsili büyük O zaman, babam, hiddetten titriye titriye döndü, karısmı ensesinden ya zahmeti, geniş emeği ve bol elemam kaladığı giHi, boş kalan öteki elile, icab ettirir. «Bora» pandomiminin temvar kuvvetini sarfederek müthiş su sil edılebilmesi bizde nihayet bale sanatı temellerinin atıldığmı isbat eder. rette dövmeğe başladı. Annemin şapkası yer« düşmüş; saç Bu sevinilecek bir olaydır ve bir muen ları dağılmıştı; inen tokatlardan sakm vaflakıyettir. Bu muvaffakıyetin mağa çalısıyor, fakat imkân bulamı büyük payı da zaman zaman her türlü yordu. Babam, çılgma dönmüştü, vuru fedakârlığa katlanarak çalışan çok bilyor, mütemadiyen vuruyor, annemi gili bir amatöre, Nedim Akçere düşer. yerlerde sürüklüyordu. Zavallı kidm Nedim Akçer bale kurslarının kuru iki elini yüzüne örtmüş, yerde yuvar cusudur. «Bora» mn libretosunu o halanıyor, babam, suratma suratma in hazırlamıştır; eserin korografisini L. dirmek için elierini yüzünden ayırma Krassa, müzik montajmı Hayoş, rej:ğa çahştıkça, o bü.'bütün tostoparlak sini I. Galib Arcan, dekorlarını Perof hasorlamıştır. «Bora» mn teknik teroluyordu. Dünya başıma yıkıldı zarmettim. tibatını dekoratör Vedad Ar deruhde Tabiat dışı hâdiseler karşısında, müt etmiştir. «Bora> nın gayet cazib bir mevzvu hiş felâketler karşısında duyulan neviden bir dehşete kapılmıştım. Ava vardır. Hakikat ve hayal, şeyramar ve zım çıktığı kadar haykırmışım. Fer periler, genç kızlar, güzel sevgili'.er, yadımı işitince, babam başını kaldır bağ bozumu şenlikleri ve neşeli dıiğün dı, beni gördü. Annemi bırakıp bana sahnelerinin birbirine karıştığı pandodoğru ilerledi. Beni de döveoek zan mimde çok güzel danslar mevcıddur. nile tabanları kaldırdım, kaçmağa başEserde başrolleri, şimdiden birer ladım. Bahçeden çıktım, kıriara da 1 sanatkâr olan Kaya, Ilhan, Buket, Sudım, koştum, koştum, saatlerce koş zan, Gönül, Inci, Orhan, Burhan, Satum. Kasabadan çıkmış, ormana dal lih gibi gençler yapacaklar, lyrıca aîtmıştım. Gece oldu, ortalık karardı Ni mış sekiz kişi de muhtelif roller a!ahayet bacaklarımda takat kalmadığı caklardır. için bir ağacın dibine yığıldım. Ertcsi Bütün mevsim devam edecek olan gün öğleye doğru orman bekçisi beni «Bora> mn çok geniş bir alâ'ra topgörüp zorla eve getirmemiş olsaydı. hyacağmdan eminiz. M. belki orada kurdlara kuşlara yem olacaktım. T İ Y AT RO Büyiik bir bale I Paris geceleri Issız caddelerde bir dolaşma Parisli kadın ne oldu? İzmarid toplayan ihtiyarlar Amerikah tayyarecilerin şakası Yazan: Peride Celâl Bir gece eğlenm^k için otelinden çıkan bir yabancı, Parisin umumi görünüşüne bakıp belki, sokaklardaki neşeli gürültüyü, eğlence yerlerinin tıkhm tıklım dolu oluşunu görerek; Fransızların söylenildiği k,adar yoksul, derdli olduklarından şüphe edebilir. Fakat bu spthı görünüşe aldanınamak lâzımdır. Fransızlar büyük bir sabır göstererek kendilerine mahsus eski neşelerini muhafazaya, sonuna gelmiş olan güçlüklere göğüs germek için ku'/vetli olmağa çalışıyorlar. Evvelce de dediğim gibi Paris gecelerinin kalabalığını yapan yabancılar, askerler ve harbin yeni meydana çıkardığı zengin Fransızlardır. Bir gece: «Ah Champ Elys^e! boj'nuna inci takmış bir dilber gibi pırıl pırıl yanardı. Şimdi erkenden iskemlelerini toplayıp kepenklerini örten bütün bu teraslar kahkaha ve gürültülerle kajnar, reklâmlar göz ahr, ışık, ışık, ışık... Işıktan adeta sarhoş olurduk.> diye, içi yana yana ışıklar şehri Parisin eski halini anan bir Parislir.in bana anlatmağa çahştığı harbden ev\elkı Parisi gözümün önünde canlandırmağa beyhude çahştım. Champ<Elys^e sıkıntslı, matemll, boyluboyuna önümüze serilmiş yaüyardu. Yolun bir ucunda Arc de Triomphe caddeyi kesiyor, ağır, karanlık cephesile gökyüzüne doğru uzanıyordu. Bütdn kahveler kapalı, ışıklar sönüktü. Yolda bır iki telâşlı geçiciden, köşebaşlarında birbirlerine sokulmuş şüpheli gölgelerden ve birbirlerile neşe ile ?akalaşıp geçen bir kaç askerden ve maium kadmlardan başka kimseler yoktu. Paris. eylul söylerken on yaş daha atıyor, adeta âşık ateşli, genc bir kadın oluyordu. Diğer güzel sesli genc iki şantözün söyledikleri şarkıları o kadar hararetle karşılamıyan halk, piyanonun başmda yüzü his, heyecan ürpertileri içinde değışen, sesi bir org gibi çalan bu cski artisti alkışlarla, yoruluncaya, sahncden çekilmek için yalvarıncıya kadar söyletti, «öyletti. Biz geç vakit masaiarm arasından güçlükle yol bulup çıkarken, hâ'â dar, küçük kapıdan içeri süzülenler Suzy Solidor'u dinlemeğe gelenler vardı. *** Parisin güneşll sıcak günlerlnden blri. Champ Elys^e'de, kahvenın terasındayım. Gölgeli ve kuytu b'r köşe. Kırmızı şemsıyelerin altma dağılmış Amerikah «Boy» lar Fransız kızlarile güîe konu«a domates, postakal suyu içi yorlar. Fakat en çok şarab rağbrtte.. Fransız kızlarma bakalım. Ufacık çeylerle nasıl da kendilerini güzeîleştirmesinl biliyorlar! Küçücük bir etek, renkli bahar gibi bir bluz. Çapkmc» takılmış blr eşarp, bir çiçek hepsi bu kadar. Hayır, bu kadar değil. Boya, boya, boya.. saçiarda, tırnaklarda, kirpikte, dudaklarda, yüzün her tarafında renkler, pırılf^ar.. öyle hoş bir hallert, göz ahşları var ki.. Yalnız yaklaşmayınız, dikkat etmeyiniz. Çünkü o zaman çıplak, kirll ayaklarmı, kocaman, çirkin ayakkabılarını. omuzlara asılı bezden, yıpranmış deriden çantalarını farkedip irkileceksiniz. Soğuklarm henüı başlamamasına rağmen bütün Fransızların üstü başı yoksuljuklarını bağırıyor: Kumaş yok, derl yok, yok, yok... Gözlerinizi biraz yukan, kadın yüzlerin» doğru kaldırınız; Takma saçlar, örgülerle bir sepet gibi yükselmiş, ağırlaşmış boyalı saçların altında kocaman kırmızı bir tebessüm... Boya, boya, boya göreceksiniz. Şışlt, çiftecevlzler sokagı 24 numarada okuyucumuz Mchmed All yazıyor: «Blz küçük memurlar harb «onunda çınl çıplak den^cck blr duruma düşmüş bulundu£umu7 İçin gazetelerde dlkkatl çekecek btçlıklar altında pamuklu men"!urat flatlannda yilpde bllmem kaç tenzllât yapıldığiDa dalr çıkan haberlerl Bevlrcle okuduk. Erte^l gun de kalkıp Terll Mallar Pazarlanndan blrino glttim. Amerlkan, bas. ma, patl=ka, ne mümkünT b!r kaç metre blr şey alarak hlç olmnzsa eskllcrln yamanına'îinı tfmln edecektlm. Tezgfthtara bu nlvetlml Böyledlğlm zaman güldü; Böyle şeyler sfrbest «atılnııyor kl «ize vereblleylra, dedi. Anc»k ölenlere doğuranlara ve evlenenlere verlyoruz. O halde bu tenzll&t »atılamıyan Te verilemlyeı» mallar İçin ml yapıldı? Tekrar gülciü; Vallahl buna cevab vermek benim salfthlyetim dıjında: Dedl. Altı yılda esklmlş parçalanmıj olan çamaşırlarımızı, yatak ve yorgan çarşaflarımızı nasıl yerlne koyacnğız? Hükumetln, memurlara pamuklu dokuma dağıtmak İçin yenl blr fşebbüse glrlşmeslnl dört gözle bekllyoruz. Yoksa bu kı? Iç çamaşın yatak ve yornan levazımı bakımındnn çok sefll perlçan vaztyette kalacagız > * * * Memurlar yeni bir pamuklu dokuma dağıtımını bekliyor ve dileyorlar Ekseri çalıgılı kahvelerde gardrob ihtikân yapılıyor Ysdlkulede Gençağa sokağınd» 21 numarada oturan okuyucumuz Kercal Şahinden blr mektub aidık. Başına gelen blr b»dlse dolayısile umumun menıaatino taalluk eden blr meseleden bahsediyor ve (!1yor kl: •Geçen pazar günü BeyoğİundaM çalgılı kahvelerden birinde verilmekte olan roatlneye oglumla blrlikte glttlm, Kapıdan lçeriye glrerken orada paitolan ve }apfcalan muhafazaya memur bir kadm; Gardrop' Diyerek önümüz» dlklldl. Kendl japkamla oğlumun şapkasım bırakıp blr numara almak İ5tedlm v» ltaç para vereceğlmlzl sordum. E1I1 kuruel Cevabını alınca hem «aştım hem de a nlrlendlm, Şapkalan bırakamadan yürüdüm, Kadın arkanuzdan naln baln baktı ve oturduğumuz masaya hlzmet eden garson her gidip gellşlnde blze adeta ceblr ' ederceslDe yanımızda duran şapkalan gardroba gCtürmek tekllflnde bulundu. Ben aldırmadım. Fakat herkes aldırmamazlık edemez. Nlteklm o gün gardrop hıncahıno dolu ldl. Blr japkayı, blr paltoyu blr lkl saat muhafaza etmekten başka hiç blr emeğe lhtiyac göstermlyen^ hlç blr maddt ve manevl »ermayeye dayanmıyan bu lf için oraya g«len her ferdl ylrml be« kuruj vermeğs mecbur «tmek lntikârdan bajka blr lelmle tavslf edlleblllr ml? Sonradnn her çalgılı gazlnodft bu seklln Karamdrseldeu okııjurumuı Nedim Akâdet oldufunu, kapılarda muayyen blr günkaya yazıyor: «Bundan evvel Karamürsel İle Izmlt a dellkle bekleyen bu sahıslann tabll patrasınia blr vapur Işletlllyordu. O vapur ronlar hffab'na her seansta kırk «111 llım olculara dar gellyordu ve rahatsızdı, Va topladıklannı ogrendlm, Ihtlkftrla savasmaya ffirpınan B«ledlpurun tamlr edllmegs gönderllmesl dolayısile ysrlne ftnslrah» vapuru tahsi» edlldl. yenln kulağı çınlasml Demekten kendlml alamadım» Bu vapur, gerçekten her lkl kftsaba halkının rahatım ve blr yandan öbür yana ko. * * * ayc» tasınmalarını temln edecek blr dulstanbulun bazı mahallelernıe hâlâ rumdadır. Tamlr edlldlkten sonra da enkl g&z dağıtılmadı vapurun bu «ervlse gönderilmlyerek başka blr lf* verllmeslnl olnç'.rah, vapurunun Xvlerlnde elektrlk teelsatı znevcud 01da Izmlt Karamürsel nakllvatında bira. mıyan b»zı okuyuculanmırdan «ldığımı» kılmasmı her lkl ka.<aba halkı namına dl mektublarda ekim ayı basında dagıtılması erlm.» cab eden gaz flşlerlnln hftlâ tevzl edllraedlğlnden ve bu vazlyet sonueu ga> alamR**• yıp karanlıkta kaldıklanndan slkayet eKöprii civannda ve vapur iskelele dllmektodlr Sarıyer llçeslnde O* tevül rindeki başıboş çocuklar at yapılmamıetır, Bogazın o llçey» «U Bakırköy, Zcytlnllk Pancar «oknfcında o. bi bOlgelerlnde oturan yurddaşlar ıeıksıztıutın okuyucumuz Mehmed Kıral yamyor; lıktan büyük blr »ıkıntı çekmektedtrler. Izmit ve Karamürsellüerin bir düekleri Muallim Fuad Gücüyener'ln İngilizceyi, Almancayı, Fransızcayı (Çabuk ve kolay BSretirim) metodlan Lise ve ortaokul talebeleri için mükemmel birer yardunoı Mtabdır. İnjfilizcesi 250, «lmancası 150, fransızcası 200 Kr?. ..YENİ ESERLER Profesör Dr. Muzaffer Şevkl Tenerln idaresl altında neşredllmekte olan «Turk Tıb Cemiyett mecmuası» mn 7 ncl sayısı da intlşar etmlştlı. Içlnde Dr. Profesör TevflS Sağlam, Bürhaneddln Toker, Muzaffer ŞevVenerj Behzad Tegen, Alt Eşref Gürsel, Müfide Kuley. Suphl Artunkal, Kemal Dirik, Slıepard. Ne^ zad Tegln'ln yazılan ve ce. mlyet t^plantüarmdakl tebllğlerl vard;r. Aynca inglllzce ve fransızca blrer kısmı da lativa etmettedlr, Tıb müntes'.blerlne tavslye ederiz. Ij Mecmi!a=ının son sayısı lntlşar ettl. Içinds sosyalizm, mensucat etrafmda yazılmi} etüdlerle Balıkesirde Bay Çantay hakfeında blr yazı vesalre vardır. Okuyuculanmıza tav8İye ederiz. Türk Tıb Cemiyeti mecmuası tş Mecmuası SABIR CENNETİ Uç senedenberl muztarlb oldugum hallb yolundakl taçlar, yaptığı muvaîfakıyetll blr amellyatla beni on gün zarfmda iyi eden operatör Dr, Cafer Tayyar Kankata açık teşekiürleriml sunır.ayı manevl bir borc olarak blllrtrc. Şlşll cerraht kllnlğlnde yattığım müddetçe gördüğum şefSat va lhtlmamdan dolayı başhemşire Emine Altaya ve haetabakıcılar» ayrıoa teçejücürlertml surıanm, Adana, Osmanlyeden çl/tçl Hhaml On&l * * * Sevgllll Eevrtm ve bsbamiE Bay All Rıza Oney'in cenazeslnde bulunmak veya mek | tub ve telgraîlarla büyük aoımızı paylaj. ı mak nszaketinde bulunan zevata ayn ayrı ' teçekküre İmkân olmadığmdan bu hususta gazetenlzln tavassutunu rlca ederlz | Zevcesl; Şehlme Öney^ kızı : Füruzan 1 Oney, oğlu : Muilddln öney ] * * * Istanbul asllye beşlnci ceza yargıçı merhum KemaJ Aksüt'un cenaze merastmlne tştlrak eden, büyük kayıbımızdan dole/ı b!z lerl teselll İçin blzzat evimize gelerek veya telgrafla, mektubla acımızı paylaşan merhumun arkadaşlarına ve allemlzln sayın dosUarma teçekkUrlerimlzl arzederiz. Allesl efradı Teşekkür AJTII gece eğlence yerlerinden blr kaçını görmek, Parisin kendine mahsus ;ece hayatmı yaşamak için boşuna uğraştık. Girdiğimiz müzikhollerde. barGökyüzü ne kadar güzel, ağaclar.. şu larda beyhude yere şık, güzel Parisli ihtiyara bakınız, düşük bıyıkları, şlskadını aradık. Nihayet Suzy Solidor denen meşhur man iyi yüzu, kırmızı yanaklarile ne discu'lardan birinde aradığımızı, Paris kadar Fransız. Ağır ağır eğillp kalkarak n« yaptığım mı merak ediyorsunuz? havasını biraz bulur gibi olduk. Bir çok Parislinin yaptığım: Izmarlt Üzerinde renkli harflerle sahibesinin, topluyor. Sıkıntılı, »uçlu bir hali Tar Suzy Solidor'un ismini taşıyan küçük zavalhnın. Onu rahat bırakahm. kapıdan içeri girince hemen kendimizi Ötede arabalar duruyor. Yolun k«naFransızlara mahsus o sıcak, samimi, ne rmda. Sıska, karnı çökmüş atlar pinekşeli hava ile sarılmış gördük. Birbirine liyor. Harab, siyah faytonlar» bir kübitişik küçücük masalar, duvarlarda çük gezinti mi? Giplerden .kamyonlarreslmler, resimler, bir köşede siyah blr dan yol bulup ?6yl« 15 dakika kadar piyano... İşte hepsi bu kadar. dolaşabilirseniı ne mutlu gi«e. 15 dakiSuzy Solidor ellısine yaklaşmış, fa ka güneşten yanarak ağır, gıkıntılı bir kat kırkmda görünen bir kadmdı. Yarı dolaşma, siyah muşambaların klri ve çıplak kıyafeti içinde mü.şterilerini kar 500 frank. şılayor, herkese söyliyecek tatlı bir söz, Gezmeğe n« hacet? Burada yoldan sevimli bir tebessüm buluyordu. geçenleri seyretmek öyle zevk ki.. Duvarları kaplayan resimler en genc Günes, masmavl gökyüzü, ağaclar, yaşından itibaren yarıçıplak, gemici kı fakat bu gürültü ne? Evet, gene bir lığmda, deniz kızı şeklinde, her türlü taj'yare.. hem de n» kadar yakından pozda hep bu meşhur artisti gösteriyor değil mi? Üzerimize düşecek gibL. Adu. Bu resimler arasmdan tanmmamıs merikalılar şakalaşıyor.. Parisliler* bameçhul ressamlar tarahndan yapıimış km, kunıldıyorîar mı? Hergün tekrarlaolanlar bulunduğu gibi meşhur Do nan bu tehlikeli sakaya çoktan alısmergue'in fırçasmdan çıkmış olan ga mışlar. Şöyle blr bakıp geçiyorlar. yet güzel portreler de mevcuddu. Her Eğer bu tayyare gurültüleri, glpler, sanatkâr bu canlı güzel kadınm ateşli ağır kamyonlar ve havayı kurşunilejtigenclik günlerini, iki çizgi, renk ve şe ren asker elbiseleri, «vet, harbi hatırkille çizip bırakarak geçip gitmişti. latan bütün bunlar olmasa havasmda Suzy Solidor'un bilhassa gemict şar aşk, tütün, neşe dalgalanan bu Mçük kıları söylemekle meşhur olduğunu an teras, bu kırmızı şemstyeler, canlı renklattılar. lerle dolu masalar, bu soğuk altm renKüçük piyanosunun başmda içki ve gi çarab, küçük Parisli kadmın jeytanca sigaradan bozulmuş, kalın, sıcak sesile gülen kırmızı ağzı, taze gülüşTer, kahkabir çok şartılar, Beaudlaire'den Verlaine halarla Paris ne kadar eski Parise benve Cocteau'dan parçalar söyledl. Şarkı ziyecekti. Be&iktaç Gürel MÜZEYYEN İSMA1L Sinemastnda IŞIL Y A R I N A K Ş A M 21 d« (Novotni seansından evvel) SENAR •e Arkadaşları Halk Sanatkân DÜMBVLLÜ r Abmtd Güldiirür, KUçük Muallâ birllkte DUVAK DÜŞKÜNÜ komedi 3 perde. Zengin varyete. Salı akşamı Balat Millî'de aynl program. Hiçbir filme müyesser olmıyan, müstesna, ooşkun re fevkalâd» rağbet ve teveccüh karçısmda merhum Halk SanatkAn M Komik N A Ş 1 D'in yarattığı dillere destan olan hâr'kalar komedisi DUVAKSIZ CELİÎV Halide Kşldn Hiiseyin Kemal Şevktye May Beşid Baran ELHAMRA Sinemalarında bir hafta daha $ARK gösterilecektir. S E S TİYATROSU Bu akşam 8,30 da YORUK EMINE Telif operel 3 perde Yazan: MÜNİR IIATRİ EGELİ Yörük oyunlarile ve türkülerile süslü güzel bir operet NOT: Yarın ve PAZAR günü saat 15 te MATİNE Telefon: 49369. I Z Eminönü Halkevi .BALE TATBİKAT! SAHNESİ, temsilleri B O R A 3 Kasım Suvare 21 de i > Matine 17 de Suvare 21 de Numarah yerlerinia ayırtınız. Tel: 23340