Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
9 Mart 1941 HAVACILIK JDoğru değil mi?| Ç Şehir ve Memleket Haberleriij Süt ve yoğurt Şehrimizdeki fiatların çok yüksek Ekmeklerin evsafın şehadetten dolayı olduğu anlaşıldı da da istikrar temin dün tevkif edildi Ticaret Vekâleti, teftiş heyetinden edilecek Fincancılarda Yusufyan hanmda iki müfetti.'i münhasıran süt, yoİstanbul değirmenleri mümessi]lerile Ekmekçiler cemiyeti reisi dün Belediyede İktısad müdürlüğünde toplanarak un ve ekmek işleri etrafınöa görüşmüşlerdir. Bkmek, yanndan itibaren yirmi para noksanile 12 kuruş otuz paraya satılacaktır. Belediye Daimî Encümeni dün bu karan tasdik etmiştir. İstanbul değirmenlerinde un üçütülmesi işini dünden itibaren Toprak Mahsulieri Ofisi üzerine almış olduğundan ekmekçiler Belediyeye müracaatJe bozıık ekmek imalinden badema kendileri mes'ul ve muhatab tutulacaklarına göre değirmenlerdeki eskiden kalmış kepek ve saire gibi un artıklarmın tamamile kaldırılmasını istemişlerdir. Bnnlar değirmenlerde OfLsin üğü teceği buğdaylara bu artıkJarın karıştırılmasmdan ve bilâhare bozuk ekmek imalindeki mes'uüyetin kendilerine tahmil edilmesinden endişe etmektedirler. Ekmekcilerin müracaati muvafık görülmüştür. Diğer taraftan değirmenlerde üğütülen urüarın kime aid çuvallarla fırmlara nakledileceği hakkında da bir noktai nazar farkı husule gelmiş ve ekmekçiler bu çuvallarm değirmenciler tarafından tedariklni istemişlerdir. Eskiden değirmenlere verilen buğ daylarda sert ve yumuşak buğday nispeti muayyendi. Son zamanlarda verilen buğdaylarda bu nlspet tayin edilmediğinden fırınlarda imal edilen ekmekler bugün beyaz, başka bir gün daha esmer çıkmaktadır. Be!ediye, Toprak Ofisten mezkur sert ve yumuşak buğday miktarmın tayini ile imal edilen ekmeklerin evsafında tstikrar teminini lste miştir. Görünmez tayyare! Bu? eğer tayyarenin bulut içinde uçuşundan kinaye ise? ayni silâhdan İngilterede de vardır ! İngiltere hava ordusunun büyük bir dikkatle hazırladığı ve yetiştirdiği paraşütçüleri son günler sırasında Sicil " yaya ve İtalyan yarımadasına serpilmiş olarak görüyoruz. Vücudlerine uygun elbiselerinin çizmeleri pantalona ekli yekpare ve çevik kıyafetlerde oluşlarının bildirilmesi başlangıcda bir fantezi olarak göze çarpmıştı. Fakat bu paraşütçüler Sicilya ve Cenovada bir çok sabotajlar hazırlayarak muvaffak oldular. Demiryolu nakliyatınm kargaşalığa uğradığı, seferlerin intizamını kaybettiği meydana çıktı. Çok daha önceleri Alman paraşütçülerinin Polonya, Holanda ve Norveç harekâtında müessir işler başarrnış olduklarım duymuştuk. Fakat paraşütçülüğün kudretini gösterecek en şayanı hayret tecrübeyi Sovyet Rusya yapmıştı. Rumanyadan kendisine terkedilen araziye paraşütlerle ufak çaplı tanklar indirdi. Bu bir sürprizdi. Bilhassa, Almanlarm paraşütten azamî derecede istifade ettikleri iddiasım çürütür mahiyette oldu. Amerikada uçan kaleler inşa edildi. Bunlarm yetmiş ton sikletleri yanında on beş bin kilometrelik hareket kabiliyetleri ve bu uzun mesafeden fedakârlık edildiği takdirde otuz ton bomba ile hasma sa'.dırmak kabiliyetleri göze çarpıyordu. Almanlann bu silâh karşısına ve Istilâ teşebbüsünde stratosfer tayyarelerini çıkaracaklan iddia edildi. Irtifa rekorlanrun tetkiki gösterir ki, stratosfer tayyareciliği bir hayal değildir. Troposfer adı verilen ve bugün için nortnal uçuşun yapıldığı irtifa on iki bin tnetredir. Bundan yukansı stratosfer sdım alır. İrtifa rekoru ise 17850 metre ile İtalyan pilotu Biezzi'dedir. Şu halde mesele; stratosfere çıkan tayyarelerin seri halinde inşaları ve harb flıtiyaclarına uygun tadilâtla hazırlanmalanndadır. Fakat öyle zannediyoruz kl; bunun bir çok mahzurlan gözönünde tutuldueundan bugün için yapılmasma ve kullanılmasına maddî Imkân bulunrmmaktadır. Uçan kalelerin zamana göre en korkıınc bir taarruz vasıtası olduğu muh?kkaktır. Buna mukabele olarak Hitler'in müthiş silâhlan arasında sayılan ve bazı Avrupa gazetelerinin şüpheli bir lisania bahsettikleri vasıtalardan nazarı dikkati celbeden göze görünmez tayyarelerdir. Bu tayyarenin t Yazan: A. Ahishat milimetrelik olan bir çelik kablonun yerini acaba hangi şeffaf madde tutabilecektir? Mika terkibinden fazla ubu nevicad madenle zaklaşamıyacak dural hafifliğinde ve onun yarı mukavemetinde bir kanad analonjoronu meydana getirmenin imkânsızlığı tasavvur edilemez mi? Bütün bunlara imkân bulunsa bile; dünün az adedli İngiltere havacılığı karşısında hava hâkimiyetini kuramıyan Almanya, yannıri Amerikadan yardım görmüş tayyareciliği önüne bu görünmez tayyarelerden otuz bin tanesile çıkmak mecburiyetinde kalınca, bu kadar tayyareyi inşa etmek, biraz daha nikbin davranarak dörtte birini hazırlamak masrafı küçük görülmemeli ve inşa maddesi kadar Almanymn zamana da malik bulunmadığını hatırlamalıdır. İş bir kaç prototip tayyareye inhisar edecekse netice hayalden ileri geçemiyecek demektir. Bu silâhın ya >ir propagandadan ibaret olduğunu, ahud da bize kadar gelen haberlerin adilâta uğrayarak kulağımıza çalındıını kabul etmek tedbirli bir hareket lur. Yoksa, tayyarenin sis veya bulut içinden uçuşuna kinaye olarak mı görünmez tayyare (!) adı verilmektedır? Bu halde ayni silâh mukabil tarafın da elinde mevcuddur. Demiryollar Umum müdürlüğu bir müddet evvel tren yolcularının bir kLsmı için büyük kolaylığı mucib olan bir usul koydu. Ekspreslerdeki yerler numara ile satılacak ve yolcu, trenin hareketine bir kaç dakika kala dahi gelse koltuğuna sahib olacak! Bu usul bir müddet aksamadan tatbik olundu. Fakat son zaman iarda. bilhassa tstıanbulda işler karıstı. Devlet Demiryolları, gişelerile muhtelif yataklı vagon gişelerinden satılan biletlerde bazan ayni numara bir kaç kişiye birden veriliyor ve bu suretle trenlerde jolcular arasında, hiç sun'u tafcsirleri olmadığı halde münakasalar çıkmasına ve bir çoklarının yer bulamayıp ayakta kalrmlarına, uzun bir yolu mütemadî rahatsızlık içinde katetrr.pleı ine sebebiyet veriliyor. Bir de işin garib bir ciheti var. İstanbuîda numaralar için ayrı bir ücret alınmadığı halde Ankarada yolcular yirmi kuruş numara masrafı tediyesine mecbur tutuluyorlar. Şimendiferler devlete geçelidenberi bütün işlerin idaresindp büyük bir dikkat ve intizam göstermekten geri kalmıyan Demiryollar Umum müdürlüğünün bu karışıklığı ortadan kaldırmak için yerlere aid nunıaraların gişeler arasında taksim edilmesi ve ücretin seyyanen ya alınması, yahud da ahnmaması hakkmda derhal icab edenlere tebligatta bulunması lâzımdır. Ekspreslerdeki numarah yerler Ekmek 20 para Ihtikâr davaları daha ucuzladı Bir tüccar yalan HARB VAZIYETI Habesistana Somaliden giren İngiliz ordusu Diredaua'da Cibuti . Adisabada demiryolunu kesmek veya doğruca Adisababa üzerine yürümek maksadile ilerliyor Doğu Afrika cephelerin.de: . Somalide: Bu cepheden gelen yeni haberler İngilizlerin, Somalide takib ettikleri taarruz islikametlerini değiştirdik» lerini ve Somalinin, Şebeli nehrinin doğu şimalindeki kısımlarını işgal ctnıek yerine Şebeli nehri bojunca şimale doğru yükselerek buradan cenubi Habesistana girdiklerini göstermektedir. Dün de pek kısaca bahsettğiuıiz gibi İngiliz ordusu Mogadiscio'dan şimale doğru Şebeli vadisini takib en Habeşistanın Somali ile hemhudud olan Ogaden mıntakasma girmektedir. İngiliz kuvvetleri Somali Habeş hududuııdd Ferfer'i işgal etmişlerdir. Ferfer geçenlerde zaptedilmiş olan Şebeli üzerindeki Bulo Burti kasabasının şinıalindedir ve buradan takriben 140 kilometre mesafcdedir. Mogadiscio ile Ferfer arasındaki mesafe de 330 kilometre kadardır. Diinkü jazımızda İngilizlerin Harrar istkametinde Mogadiscio Ciciga yolunu takib ettiklerini yazmıştık. Bu yol, Şebeli nehri boyunca Bulo Burti'dcn ve Belet Nen'den geçer. Burada Şebeli vadisinl bırakır ve Habcşistanın cenubtl şarkisini katcttikten sonra, Ciciga'ja vanr. Ciciga, Harrar'ın şarkında ve Mogodiscio'nun şimal batısındadır. Ferfer de Ciciga yolu üstündedir. Şebeli vadisini takib eden yol bir kolla Ciciga'ya giderken, diğer bir kolla da Belet Nen'den ayrılarak şimali garbl istikametinde, Adis Ababa'ya gider. Ferfer'den Ciciga 550 600 kilometro kadar şimali garbide, Ciciga'dan Harrar ise 70 kilometre garbdadır. Harrar'j tutan kuvvetler batı şimal istikametinde 50 kilometrelik bir hamle yapınca Fransız Somalisindeki Cibuti limanından başhyan AdisAbaba demiryolunu Diredaua'dan keseceklerdir. Son vaziyetin harita üzerinde tetkiki bize, İngiliz ordusu kumandanı General Cunningham'ın Ingilterenin Akdeniz filosu başkumandanı olan Amirahn kardeşidir takib ettiği plânı gösteriyor: Şebeli nehri boyunca ilerleyerek Mogadiscio Ferfer Ciciga Harrar yolile Diredaua'ya vararak Cibuti AdisAbaba yolunu kesmek, Bu plânın başka maksadlan da olabilir: 1 Ferfer'in hemen cenubıındakİ Belet Uen'den Şebeli vadisini takibcn AdisAbaba'ya doğru gitmek. 2 Cuba va disini takiben Dolo'dan AdisAbaba'ya varmak. Habeş seferinde Mareşal Grazianı de, bu yollan takiben Cenubi Habeşistana girmişti. Bu yollar gerçi AdisAbaba'ya batı şimaldeki Gocam yolundan daha uzundur ama, kısmcn daha düzdürler. Bilhassa Ciciga'ya giden yol dağlık ve sarp sahalardan geçmediği ve tedricen yükseldiği için motörlü kıt'alar tarafından çok daha sür'atle katedilebilir. İngilizler şimdiye kadar, Somalide İfalyanlardan 21,000 esir almışlardır. Buna mukabil, bu harekâta iştirak eden bütün cenubi Afrikah, şarkî ve garb) Afrikalı, Avustralyalı, Hindli ve İngiliz birliklerinin verdiği ölü miktan 150 200 kisinin içindedir. . İngiliz kumandanlığnun Habeşisfan harekâünı siir'atle intac etmek istediği 12 koldan birden Adis Ababa üzerine yaptığı seri harekâttan anlaşılıyor. »#* dan sonra hayatını yalnız bu küçüğün saadetine bağlayacağma yemin etti. Onun hatın için daha sakin, uysal ve müsamahah bir kadın olacak, kocasını yumuşak hareketlerle kötü alışkanlıklanndan kurtarmağa çalışacaktı. Artık hiç, hiç kavgacı olmıyacak, hele asık suratla onu karşılamıyacaktı. Şimdi erkek te müteessirdi. O da, karısının küçük talebesinin satırlarından uçan ıztırabh havayı, hüznü ve şikâyeti ruhunda duymuştu. İnandıran bir sesle: Sevgilim, dedi Sevgilün. Beni affet. Genc kadın yürekten kopan bir feryad gibi: Ben kızımm da bizi itham etmesini istemiyorum! dine inledi. Onu anneli, babalı öksüz yapmaktan dehşet duvuyorum şimdi... Nusret kansıru kollarrnın arasına aldı: Suçlu benim, dedi. Ben haksızım. Yuvanın her yükünü senin omuzlarına bırakarak hiçler arkasında, manasız zevkler peşinde koşan benim. Bu nihayet bir yaradılış, belki de kötü bir ahşkanlık meselesi. Lâkin değişmeğe çalışacaSım. Bana yardım edecek misirj Şehime? Bütün kalbimleL Yıllardan sonra bir akşam, Şehime kocasını gözleri sevincle pırıldayarak karşıladı. Onlan gördüm, dedi. Buluşmuşlar. Nusret bu sözlerden bir şey anlamamıştı. Genc kadın: Yıllarca evvel hasret mektubunu yazan talebemden bahsediyorum, dedi. Ağabeysi mektebden çıkar çıkmaz gelip kardeşini bulmuş Şimdi öyle mesud, öyle mes'udlarmış ki... Sonra daha derin bir sesle: Bir zamanlar bu küçük mektub bana hayatımın en büyük, en güzel kararını verdirmişti, diye söylendi. Ümidsiz bir gecemde yanlış bir yola bağlayacağım talihimin karşısına geçti. Saadetimizde o güzel küçüğün büyük bir hissesi olduğunu daima düşündüm Nusret. İçerden tatlı bir ses vükseldi: Anneciğim, kardeşim uyandı. Karyolasından indireyim mi?. A. AHISKAL Doğra değil mi ? ğurt ve yağ meselesini tetkike memur etmişiir. Bu iki müfettiş İstaııbula bu maddeleri gönderen civar schir ve köylerden baslıyarak hayvan yiyeceği fiatLarından ve mandıralardan halkın eline geçinciye kadar bütün bu maddelerin geçirdiği safhaları, her kademede maliyet ve kâr nispetlerini tetkik ve te=pit etmişlerdir. Bu tetkiklere aid rapor Ticaret Vckâletine verilmiş ve Vekâlet, İstanbul Fiat Murakabe bürosuna raporun ortaya koyduğu hakikat dahilinde süt, yoğurt ve yağ fiatlarının tayin ve tespiti için harekete geçilmesini bildirmiştir. Meselâ Bursa mıntakasında yo ğurdun kilosu 16 kuruş iken İstanbuîda 60 kuruşa kadar satılmaktadır Diğer taraftan İstanbula en çok yoğurt gönderen Silivri, Sinanköy yoğurthanelerinde de toptan 18 kuruştan yoğurt satılmaktadır. Süt fiatlarımn da son altı ay içinde üç defa zam gördüğü anlaşümaktadır. Fiat Murakabe bürosu süt, yoğurt ve bilhassa son zamanarda çok yük selmiş olan tereyağ fiatları için son tetkikleri, bu rapordaki maumatı da gözönünde tutarak yapmaktadır. Fiat Murakabe komisyonundan bu başlıca yasatık maddelerine narh konulması istenecektir. 5 numaralı «Türksever» manifatura şirketi mensublarından Yervant Kamp'arosyan ve Nubar Kaynak bir kaç top İngiliz kadifesUe diğer bazı manifatura eşyasını satmak istemedikleri iddia edilerek, mah kemeye verilmişler, her ikisi hak kında da tevkif müzekkeresi kesilmişti. İstanbul ikinci asliye ceza mahkemesinde, bu davaya dün sabah da bakılmıştır. Yervand ve Nubar, kendlerinin şirketıe şerik olduklarmı kabul etmiyerek, ticarethanede müstah dem bulunriuklarmı, mal sahibi Kirkorun müaaadesi oimadıkça yarı toptan mal satamıyacaklarını söylüyorlar ve «müşteri Ahmede, her zaman mağnzada buiunmıyan Kirkor galince, onunla görüşmesi lüzumunu anlattık» diyorlardı. Dün bu hususta Kirkor şahid olarak dinlenilmiş, o da «bunLarm böyle satjşı resen yapmak hususunda salâhiyetleri olmadığı doğrudur. Bana danışmadan bu işi yapamazlar» diyerek, müdafaayı teyid etmiştir. Mahkeme tahkikat dosyasındaki bazı evraka nazaran, bu şahidin mahkemedekl ifadesi hakikate uygun olmadığı neticesine varmıştır. Bunun üzerine, Kirkorun derhal tevkifi ve hakkında yalan yere sahidlikten takibat yapüması karar altına alınmıştır. Mihvere geçmîş! Nekadar şişe bilirsiniz? Yahudilere iş Arılar, arılar!.. Dememeli demeli! Mihvere geçmiş! Darülâceze civa rında dolaşan ve kuzulara karşı hususî muhabbetleri olduğunu soyliyen bir kaç bıçkın yayılan sürüden bir karagözlü kuzu omuzlayıp raftaki dereye inmişler. MÜTEFERRİK Dahiliye Vekili yarın akşam gidiyor * Dahiliye Vekili Faik Öztrak dün de şehirde baza tetkiklerde bulun muş, öğle yemeğini Vali ve Belediye reisi Lutfi Kırdarla beraber yemiştir. Faik Öztrak hareketini yarm akşama tehir etmiştir. Milli Müdafaa Vekili Saffet Arıkan Ankaraya dönmüştür. Yazan: BURHAN FELEK Yahudilere iş Gazetelere nazaran Almanyada Yahudiyan ta lere iş veriliyormuş. Ne güzel şey! DeSiyasî hâdiselerde müsahede edilen mek artık o eski ansür'ati aratmıyacak bir el çabukluğile laşamamazlık zai! başlıca vasfı olarak ta, kalın sis ve yu koEinişler, yüzmüçlar, tamiAe oldu. Lâkın acaba bulut içinde uzun müddet uçabilmesl mişler ve bir çişe saplayıp yaktıkları verilecek işler ne gösterilmektedir. Yukandanberi saydıDememeiî demeli! ateş üzerinde püryân etmeye başlamış dir? ğımız, olmuş ve olabilecek havacılık Bir muallim dostum bana şunu halar. Bu yolda ve huhamleleri gibi bulut veya sis içinden tırlatıyor: Sürünün sahibi kuzunun eksildiğini susî surette ahnan tırmak, pörünmez tayyarelere (!) has Akşam gazetesi bir yazısında (Sayfi görünce hemen jandarmalara mürp.caat malumata göre yabir şey değildir. Daha bundan on sehudileri infilâk madye yeri) diyor. Sayfiye yazlık demekkiz sene önce «kör uçuş» denilen et etmiş. Şüphelendikleri yerleri araştırmağa deleri yapan fabrikalara amele yaz'yor tir. (İlk) mekân edatıdır. Hattâ bunun rafı görmeden, bulut veya sis içinden mukabili de vardır. (Şitaiye). O da kışucu^lara başlanmış bulunuyordu. Bu başlamışlar ve kebab kokusunu elınca larmış. Bu fabrikalarda mesainin ne kadar lak demektir. Biri yaa, diğeri kışı gegün için kör uçuşun herhangi bir tay üç yoldaşı meşhud cürüm halinde yaşerefli fakat ne derece tehlikeli olduğu çirecek yer demektir. yare tarafından yapılacağı nazariyesi kalamışlar. yeni olmaktan uzaktır. Tayyareciliğln O halde; Eğer ihiyat edip de kuzunun pöste malum! Hattâ bir çok Almanlar: yeni buluşları arasında pilotsuz tayya kisini yok etseymişler kebab olan haySayfiye yeri dememeli. relerin yerden sevk ve idare edildik vanın. aranan kuzu olduğu sabit olamıSadece: Mademki; Alman olduklarmı ve leri de vardır. Kör uçuşla pilotsuz Sayfiye demeli.» yacakmış. Lâkin ölümlü dünyada bir Almanyayı sevdiklerini söylüyorlar, artayyarelerin veyahud otomatik pilot Muallim arkadaşım haklıdır. Yalnız tık ırk bahsini burada da açmıyahm da hırsızlık yapacağız diye oturup uzun udenilen ayarlı aletlerin pilota ihtiyac kendilerine vatana hizmet fırsatuıı ve bir noktaya işaret edeyim: Sayfıyenin hissetirmiyen mevcudiyetleri mukayese zadıya plânını çizecekler.. Kader bu inuş relim, işte Ingilterenin istilâsı plânı! Bu türkçesi yazlık ise bunun mukabili olan edilirse, görünmiyen tayyarelere atfe demişler ama yakalandıkarından ziyade şitaiyenin türkçesi kışlık olmalıdır. Kı^ıhayıflanarak büyük taarruzun ilk safına kendilerini dilen kör uçuş bunlar yanında çok kuzuyu yiyemediklerine koyarsak artık bir diyecekleri kalmaz ak ise onun mukabili yaylaktır. Hattâ jandarmaya teslim olmuşlar. basit kahr. bunlarm (k) lan kaldırılmak suvctile ya! demekte imişler. Müstanükta ifade verirlerken bunlara hafiflendirilerek (yayla) ve (kışla) haMütehassıs eleman dediğimiz ve bilLâkin bir de ötekilere sorun bakalım! sorulmuş: line geldikleri de muhakkaktır. faassa geceleri uzun müddet uçuşlar Biz haddimizi biliriz! Yüzde yüz Kuzuyu nerede buldunuz? yapmış olan pilotların sis ve bulut iB. FELEK Almanlarm önüne geçmek haddimiz mi? Kırda bulduk efendim! ginden uçamamalarına hiç bir sebeb Önce onlar İngiltereye giderler, zapte Kırda kuzu gezer mi? yoktur. Jiroskoplarla teçhiz edilmiş Genc öğretmen çalışıyordu. Masa derler; sonra da biz... demektedirler. yatış müş'irleri, dahş ve çıkış tesvi Biz de ona şaştık da hani kurd, lâmbasmdan önündeki kâğıdlara mat İkisi de haksız değil! yeleri, elektrikli seyrüsefer puslaları köpek yemesin diye aldık... bir ışık iniyordu. Çoeuğu çoktan uyuArılar, arılar!. ve sür'at badenleri günün harb silâhı muştu. Kocası da hâlâ gelmemişti. Va ^ Aldınızsa ne yaptınız? olan tayyarede ve hassaten uzun sekit gece yarısına yakiaşıyordu. Daha Bay müstanük tığladık.. Fenalık Okuyucıılarımız yirli bombardıman tayyarelerinde mev fikrile değil! Kuzu ziyan olmasm diye! dan Bay (İ. Mucid) düzeltilmesi icab eden epeyce vazife cuddur. Bunlara ilâve olarak yeni bir vardı. Gözkapaklan ağırlaşıyor, içine Bıraksaydık kim bilir zavalhyı hangi ca yazıyor: Bİet icad edilmiş bile olsa, mevcud obir ezginlik çöküyordu. «Avrupa ve Anavar... lan bir imVâm biraz daha kolaylaşBir kaç gündür gene kocası ile darmerikada herkes Tığladık ne demek? tırmaktan fazla bir iş yapamaz. Bulut gmdı. Anlaşamamazlıklan gün geçtikçe yeni bir silâh keş Yani okumuşcası, mihvere geçirdik. ve sis içinden etrafını görmeden herartıyordu. Artık bu havaî adamdan fine çalışırken ber hangi bir tayyarenin ve yetişmiş bir İfadenin alt tarafını sormağa lüium size şimdi terkedilyavaş yavaş ümidini kesmeğe başlapilotun uçacağına ve bunun yeni bir yok.. mıştı. Henüz daha yol yakınken diye miş eski bir müds buluş olmadığına kanaat getirdikten düşünüyordu. Ve bu düşünce ile befaa hatta taarruz siNe kadar şişe bilirsiniz? sonra tayyarelerin göze görünmez huraber mahkeme koridorlan, ç.atık yüzlâhından bahsedeceBunu ne Şehir Busiyetini inceleyelira. lü hâkimler, makine başında gürültü ğim. Meclisi azasından ile çalışan zabıt kâtibleri ve uzak yaTayyarelerin şeffaf madenlerden inAşağıdaki satırları L. L. Langstıoth ve Bay Abdülkadire, ne kın bir sürü tanıdık, dost, arkadaş gözfaları ve düşman gözünden saklanarak Charles Dadant'ın (An ve an kovanO lerinin önünden geçiyordu. Belediye Zat işleri gizli bir kuvvet halinde mücadeleye eserinden ahyorum. (Sahife 280 paragmüdürü Bay Tarığa, İçinde mahivetini tahlil edemediği bir gireceği iddiası doğru mudur? Ameriraf 395). ne aktör Saide, ne ürkeklik vardı. Hayattan, mücadeleden kanvari filimlerde görünmiyen adam«Arılar bazan müdafaa vasıası olarak korkuyordu. Hele kızmı babasız yetişlarm etrafa dehşet saçtıklan bir eğ avukat Saib Şevkete kullamlmışlardır. tirmeğe çalışmak, maddeten olmasa bile lence mevzuudur. Ancak, aerodinamik sormuyoruz. Hâşâ! İçinde ağzı sıkı sıkı kapalı büyük çörn manen sarsıntısız yaşatabilmek endivasıflar altmda hava mukavemet ka Yanlış anlaşılmasn leklerde bir kaç an kovanı olarak kırk, şesi onu büsbütün ürkütüyordu. nunlarımn tesirlerine karşı koyacak Niyetimiz bu zal elli mürettebatlı küçük bir korscın geendamlanna Lâkin kccasınm manasız hareketleriham madde, seneler var ki tetkik e ların tariz değildir. Biz sadece bir sırça bahsi misi kaptanı, kendisini takib etmekte ne tahammül etmek te imkânsızdı. Ne dilmiş çelik ve buna yakın mukaveolan bir küyük kalyona yanaşaıak bu kadar zıd yaradıljglı idiler. Kadm amette olan dorali hava sanayiine inşa etmek istiyoruz. tnalzemesi olarak girmiştir. Şeffafiyetin Anlaşılan piasada şişe kalmamış. Şu içi a n dolu çömlekleri direğin tepesin ğır baslı, çahşkan, yuvasına bağlı, soden kalyonun gövertesine attırmış. Kı nunu düşünen, yakıniarmın huzuru ikaplama madeninden motör vidasına halde Şeyh Galib: rılan çömleklerden çıkan arılar kendile cin kendi arzularını daima geriye akadar muhafaza etmesi zarurî olan gö«Dayanır mı şîşedir bu?» rini bu ansız düşmana karşı hazırian.a lan bir insan; erkek hafif ruhlu, müsrünmez tayyarenin bütün uçuş yükünü demekte haklı imiş. rif, eğlerıceve düşkün, egoist bir şeydi. mış olan kalyon mürettebatım tasıyacak ve bugünkü inşaatta dokuz Ama mesele bir şiir meselesi değil, koHangi talih oyunu bu zıd yararlılışlı sarmış ki; teslim ve mağlub olmuşlar lonya davası. Inhisarlar idaresi piyasaya Tanly muhasarasında İspanyollar da iki insanı birleştirmiş, onlara beraber ADLIYEDE kolonya çıkarmış. Rağbet görmüş. Der anların şerrine maruz kalmışlar ve kale yürünmesi icab eden upuzun bir yol ken arkası kesilmiş. Araştırmışlar, so bedeninde açtıklan gediklerden dışar. açmıştı. Üç gün hapis Kadm da onun kadar kazanıyordu fırlayan an kümeleri önünde çekilmekBakırköy Akıl hastanesinde lâbo ruşturmuşlar. Şu neticeye varmışlar: ve bu k?7anc tam=T'ile evin ihtiyacten baska çare bulamamışlar.» ratuar şefi Hail Neş'eti öldürmeğe Kolonyayı koyacak şişe yokmuş. Olarına harcanıyordu. Erkek eline paYalnız bu silâhın müessir olabilmesi teşebbüs ettiği iddia olunan sabık nun için de kolonya yokmuş. rayı alır almaz evin yolunu unutuvor, için dikkat edilecek nokta arıların İtalhademelerden Muhsin Karaduman bir serseri kuş gibi orada burada dolaşAllah Allah! Hele bir: yan cinsinden olmamasıdır. Bakınız ayni tıktan ve parasını bitirdikten sonra adiyen tehödden üç gün hapse İstanbuîda ne kadar şişe bilirsiniz? müellif bunlar hakkmda ne yazıyor: mahkum olmuştur. karısını, çocıışunu hatırlayordu. Hattâ diye soralım! Bakınız, yüz bin nli, ister«İtalyan arıları çabuk kızmalarma bazan onun kapri^leri için evin zarurî Nakzedilen dava seniz iki yüz bin mi? Bundan bir iki bi rağmen sokmakta o kadar müessir de masraflarından bile fedakârhklar yapıBundan beş sene evvel, Tophane nini inhisarlar alamaz mı? Hadi şişe ğildirler. Çünkü İtalyan Generali Spi lıyordu. de Ford fabfikasmda vukua gel bulamadı. Kolonyalan torbaya kosun. nola bu arıların sakin karakterlerinden Son kavgaları balo yüzünden çıkmışmiş olan kaçakçılık suçlulan hak Mızrak mı bu çuvala girmesin! birinci asır Lâtin muhamrlerinden Co tı. Şehimerin tuvaleti yoktu. O geceyi kında beşinci asliye ceza mahkelumelle'de (Minior Moribus) cinsinden bir sinemada. yahud evlerinde bir kaç mesi tar?.fmdan verilmiş olan be Daha bilemedin, rakı çişelerine koy olan İtalyan arıiarınm daha yumuşak arkadasla topianıp gecirmek daha müraet karan Temyizce nakzolunmuş sun! Piyasaya binlerlemizi sarhoş ede tabiath olduklarından bahsetmektedir. na^b olacaktı. Nusret borclo^arak bir tur. Bu davanm nakzen rüyetlne cek kadar rakı çıkaracak şişe buluyor Her ne kadar çabuk kızmakta iseler de tuvalet yapmağı teklif etti. Münakaş? çarşamba günü kaçakçılık davala da bunlardan bir kısmını ayıltacak beş bunlarm çabuk yorularak öteye beri^t büviidü. rma bakan beşinci asliye cezads : on litre kolonyayı koyacak şişe bulmak saldırmaktan vaz geçtiklerini iddia Nihayet o baloya yalnız gitti. Birbirbaşlanacaktır. diyor.» 1 ta mı güçlük çekiyor? İlâhî sukuşu! lerini çok kırmışlardı. Genc kadın, ar Okuyucumuz mektubunu şöyle bitiriyor: «Mesele silâhı iyi seçmektedir. İtalyan menşeli olursa bir işe yaramıyacağı tarih kitablarında bile yazılı olduğuna göre, artık harb arısını başka yerlerden tedarik etmek lâzım geleceğini söylemeye bilmem lüzum var mı? Okuyucumuzun bu mektubuna şaş madık. Almanlar tereyağ yerine top satın aIırlarken, arıların balı yerine etrafa zehir saçmaları hiç de normal bir hâdise teşkil etmez, Alman konsolosu Valiyi ziyaret etti jstanbul Alman jeneral konsolosu Sekiel dün Vüâyette VaU ve Belediye reisi Lutfi Kırdan ziyaret etmiştir. Hatayda bulunan tarihî eserler Geçenlerde Hataya gitmiş olan Üniversite talebesi oralarda yaptıklan tetkikat esnasında bazı tarihî eserlere tesadüf etmişlerdir. Maarif Vekâleti bu eserlerin meydana çıltartılnı.asına karar vermiştir. Müddeiumumi Fethi Sezai, esastan mütaleasım bildirmiş, Yervantla Mobarın millî korunma kanununa muhalefetten cezalandırılmalarını Lstemlştir. Müdafaa da yapılarak, muhakemenin devamı, kararın tefhimine kalmıştır. Diğer taraftan, mevkufen muhakeme edilen Yervant Kamparos yanla Nubar Kaynak, üçer yüz lira kefaletle serbest bırakılmışlardır. Bu suretle, şirkette şerik olduklan bahis mevzuu olanlardan ikisi dün Tevkifaneden çıkarken, şeriklerden Kirkor, Tevkifaneye girmiştir. Ayni mahkemede, Balıkpazarında Maksudiye hanmda 12 numarada tacir Marko Pardonun, sandığı 35 liradan satılması lâzım gelen ni şadırı, 75 liıadan satmak suretile 100 de 110 nispetinde kâr aramaktan davası da görülmüştür. Mev kufen muhakeme edilen Marko Pardonun muhakemesl de, bazı şahidler dinlenildikten sonra, tahkikatın tamamlanması için talik olunmuştur. İki kişi daha davaya verildi Fiat Murakabe bürosu, makara ihtikârı yapan Marpuççularda Ventura oğlu Yasef ve Mahmudpaşada tuhafiyeci Sokratla elindeki pey nirleri Cumhuriyet buzhanesinde saklayıp Büroya malmın olmadığını bildiren Nuri Zoleki Cumhuriyet Müddeiumumillğine vermiştir. POL1STE Elektrik direğinden düşen amele Beyazıd Elektrik idaresi Işçilerinden Lutfi, Kadirga meydanındaki umumi tenvirat lâmbasını tamir etmek üzere çıktığı merdivenden muvazenesini kaybederek düşmüş, muhtelif yerlerinden ağırca yaralanmıştır. Lutfi, kazayı müteakıb baygın bir halde hastaneye kaldırılmıstır. Taşla kafasmı yardı Tepebaşında oturan seyyar bo yacı Bilâl, Artin adında bir çocuğun kuıvluralarım boyamış, fakat Artin kendisine beş kuruş yerine yüz para verince kızmış ve aralarmda kavga başlamıştır. Bir aralık Bilâl, yerden kaptığı kocaman bir taşla Artini başından yaralamıştır. Boyacı yakalanmış, Artin tedavi altına almmıstır. < = Hasret mektubu KUçUk hlkâye Mükerrem Kâmil Su = ^ Şehime bu küçük mektub karşısında ağlamağa başladı. Gözünün önünde geçimsizlik yüzünden yıkılan bir yuva, paylaşılan ve ıztırab çeken çocuklar canlandı. Yıllardan sonra küçük kız, kendilerini düşünmiyen bu iki insanı, annesi ile babasıru itham ediyordu. Kapmın zili ile silkindi. Kocası çatık yüzü ile karşısında idi. Böyle geciktiği gecelerde ona hesab sorardı. Sonra o aksi aksi cevablar verince kavga çıkardı. Ve günlerce evde tatsız bir havat yaşarlardı. Lâkin bu gece, o küçük, hasret mektubunun tesiri ile tatlı tatlı: Yorgun musun canım, diye sordu. Rengin biraz bozuk. Hastalanmış olmıyasın. Nusret şaşırdı. Gözlerine ve kulaklarına inanamıyacağı geliyordu. Şehime kanadları yaralanmış bir kuş gibi kocasına sokulup kollannı boynundan geçirdi. Göğsüne kapanarak tekrar hıçkırmağa başladı. Erkek te yumuşamıştı. Dargm olduklannı tamamile unutmuş olarak yumuşak bir sesle: Nen var yavrum? diye sordu. Niçin üzüvorsun kendini. Bir daha gecikmiyeceğim. Söz veriyorum sana. Vaktinde geleceğim. Sen böyle tatlı olduktan sonra... Genc kadm hâlâ ağlayordu. Nusret bu gözyaşlarının çok daha derin bir manası olacaeım düşünerek: Sende bir şey var, diye konuştu. Fena bir haber mi aldm? Havır, bir şey yok. Artık ağlamıvacaŞım. Kocasını elinden tutarak yazı masasının basına götürdü. Tutuk bir sesle ona mektubu okudu Sonra ayaklarının ucuna basarak küçük kızlarınm yatak odasma girdiler. Çocuk rahat rahat uyuyordu. Bir elini yana&ınm altına koymuş, biraz sa^a dönmüftü. Dudaklarında tatlı bir gülüş vardı. Kimbilir ne güzel rüyalar görüyordu. Genc kadın içlr en, bun tık bu hijyatın sonu gelemez diye düşünüyordu. Şu halde, henüz çalışmağa muktedir olduğu bir çağda ondan kurtulmak daha hayırh değil mi idi? Yanhşlıkla bağlanan talihlerini önünde sonunda çözmeğe mahkum olduktan sonra niçin gecikmeli? Tekrar önündeki kâğıdlara eğildi. Bu defa talebelerini mevzu seçmekte serbest bırakmıştı. Kâğıdlar üstünde onların ümidlerle, hayallerle, hüzün ve şikâyetlerle dolup taşan yürekleri titrer gibi idi. Şimdi elinde kısa, fakat içli bir mektub vardı. Önce onu bir solukta okudu. Sonra ağır ağır, içine sindire sindire tekrar etti. Sınıfı gözünün önüne geldi. O, ufak tefek, kumral saçh. güzel gözlü bir kızdı. Oldukça tembeldi de... Çok defa gozleri pencerenin dışına kavar. ders dinlemezdi. Dalgmdı Onun bu dağılan dikkatini daima tembelliğine, havailiğine vermişti. Demek ki bu dalıp giden bakışların arkasında duyan, kanayan, hasret çeken, kurtuluşunu erkek kardeşinden uman bir yürek çarpıyormuş!.. « . . . Zaman oluyor ki, bizi birbirimizden ayıran kadere lânet ediyorum. Gene zaman oluyor ki, bir gün kavuşacağımızı düşünüvor, sevinc duvuyorum. Onlar madem ki mes'ud değillermiş. niçin bizi de karanhk hayatlarına karıştırmıslar? Madem ki, ayrılacaklarmış, niçin biz iki bahtsızı dünyaya getirmişler? Ben artık annemi hatırlayamıyorum. Bir zamanlar silik bir gölge halinde gözlerimin önünden gelİT. (îeçerdi. Sık sık rüyalarıma da girerdi. Ama şimdi bu bulanık hayali de kavboldu. Onun öldü*ünü kulağıma fısıldadığın günü hatırlayor musun? O zaman, sana kavuştuğum jcin çok sevinmiştim de ona yanıp ağlamağı becerememiştim. Fakat şimdi, annemi, yüreğimde hiç bir zaman kapanmıyacak bir >ara seVlinde saklayorum. Havdi, artık çabuk büvü. Oku, çalış, adam ol da gel beni kurtar. Seni hep seni bekliyorum...»