Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET 20 Temmuz 1939 Siyahlı kadın Nakleden: Hamdi Varoğlu On senedenberi, her mevsim bu otele gelen eski bir müşteri olduğu için masamı kendisine terketmeğe mecbur olduğum siyahlı, ihtiyaj kadm, davetini kabul edip odasına gittiğim zaman ilk söz olarak bana: Siz yaşamaktan memnun musunuz kuzum? sualini sormuştu. Memnun olmağa çalışıyorum, diye cevab verdim; ahşkanlık, malum ya! Siyahlı kadın istihfafla gülütnsedi: O halde şu önünüzde duran çayı için; iskemlenizden kalkın ve odanıza gidin. Çünkü konuşacak fazla birşeyimiz olmadığını görüyorum. Pot kırdığımı anladun. Hemen tamire çalıştım: Maamafih bazı kimselerin hayatlan bezginlik duymalarmı anhyorum... Elini omzuma koydu: Bezginlik! dedi. Evet, ta kendisi! Işte bu bezginlik bana, kocamın ölümünden sonra geldi. Kocamı çok seviyor dum. Öldükten sonra onun hayalile yaşadım. Fakat zamanla bıktım, tiksindim. Kocamın hayalinden değil, hayattan. Hayat mı?... Hayat, boşluktan ibaret! Bir sigara yaktı, dumanım üfliyerek: Işte hayat bu! dedi. Sıfırdan ibaret! Büyük yolculuğa çoktanberi hazı rım. Ne demek istiyorsunuz? Cevab vermedi. Yanya kadar içtiği sigarayı tablaya bastırdı; başka bir tane yaktı, parmakları titriyordu. Ölmek istiyorum, dedi. Şaka söylüyorsunuz. Hayır, ciddî söylüyorum. Şu kapıya bakıri, kilidli mi? Lâmbayı yakmayın... Dediğini yaptım. Tekrar, gelip karşısına oturdum. Ortalık kararıyordu. Gölgeler, siyahlı kadının yüzünü kaphyor, şakaklarını, yanaklarını çukurlaştınyor, göz yuvalarını derinleştiriyordu. Fakat; bu harab yüzde, gözler, aydınlıkta olduğundan daha kuvvetli, daha ateşli, daha canlı pırıldayordu. Siyahlı kadın, alçak sesle devam etti: Ölmek istiyorum. Fakat yalnız başıma ölmek istemem. Korkudan değil. Daha ziyade, bir nevi fikri sabit... Bir otel tasavvur ediniz. Içinde hertürlü in san var. Ben de onlar arasındayım. Birdenbire, tek başıma, yalnız ben, hop! diye gidiveriyorum. Anlıyorsunuz değil mi? Tek başıtna, peşimde gelen hiç kimse olmadan! Arkadaşsız filân. Fazla olgun bir armudun ağacdan düşüşü gibi! Müthiş birşey! Bir an sustu. Ellerini yüzüne kapadı. Sonra devam etti: Müthiş ve hiç de âdilâne degil! Fakat, bir de, oturduğum o otelde, bir insanın, genc veya ihtiyar, kadın veya erkek, sevimli yahud mendebur kim olursa olsun bir insanın öldüğünü tasavvur edin. Derhal vaziyet düzeliyor. Onunla benim aıamda bir rabıta teessüs etmiş oluyor... Ölüm uçurumuna yalnız başıma tekerlenmiş olmuyorum; dünyadan, malum ve başkaları tarafından kullanılmış bir yoldan geçerek ayrılıyorum demek tir... Bütün istediğim, ben ölürken, benimle beraber bir başka kimsenin de ölmesi.. Yani bir nevi antrenöre ihtiyacım var. Hatta daha ileri giderek diyeceğim ki, kapı kocnşum olan bir kimsenin öliimü bana sadece ölmek arzusu vermekle kalmaz, belki beni öldürüverir. Yüzüme bakın! Hayata, bir dokunuşta kopacak kadar çürük bir pamuk ipliğile bağlı bulunduğumu görmüyor musunuz? Otelde biri ölsün; hiçbir hareket yapmama, zehire, ipe, rövelvere yahud havagazi mus luğuna hacet kalmadan, gizli ve esrarlı bir haberle, bu nefret ettiğim dünyadan derhal ayrılacağıma şüphe etmeyin! Bir can çekisme hâdisesine dört gözle intizar halindeyim. Fakat öyle de gecikiyor ki bu ölüm! Yorulmuş gibi güçlükle nefes alıyordu. Bir parça sustuktan sonra devam etti: On senedir işte böylece otel otel dolasarak can çekişen bir hasta arıyo rum. Bir otele yerleşir yerleşmez, ilk işim otel müstahdemlerini, mahallenin doktorunu, otel müşterilerini isticvab etmek. Çok geçmeden, civarımdakilerin gizli veya alenî bütün hastalıklannı öğrenirim. Benden saklanan, söylenmiyen hastakkIarı da kendim keşfederim. Yemek saatinde, masaların üstüne konuîan ilâc ş;şelerini, hab kutularını tetkik ederim. İlâclar, hastalığın nev'ini bana ögretir. Otelde, yatan bir hasta varsa, kabil olduğu kadar sık sık hatırını sordururum. f Onunla, kendi şahsım kadar yakından alâkadar olurum. Fakat, allah sizi inandırsın, simdiye kadar oturduğum oıel!c>n l hiçbirisinde ölüm vak'ası olmadı. BiİTkls, heîkese uğur getiriyorum. * ' "rarjV)i, otelden ayrıldıktan sonra, c o,«ıe hiç de ihtimal vermediğım bir kimsenin öldüğünü haber ahrım. Bütün bu devamlı mu vaffakiyetsizlikler maneviyatımı müthiş surette bozuyor. Bir yığın sinir halinde yim. Bir elektrik pili gibi mütemadr ihtizazlar içinde sarsılıyorum... Birdenbire sustu ve elini kalbine gö türdü. Neniz var? diye sordum. Garib bir tebessümle güldü. Fısıldar gibi cevab verdi: Benim birşeyim yok.. Başkası... Başka birisi hasta... Otelde biri hasta landı. Hayretle sordum. Nereden biliyorsunuz? Onu izah edemem. On senedenberi civarımda ölüm bekliye bekliye öyle hassaslaştım ki, bana yakın bir vücudün en küçük bir rahatsızhk hissetmesi beni sarsıyor. Ceyhan köylerinde acıklı bir cinayet Bir kadm, evlenecek bir erkeği tabanca ile öldürdü Ceyhan (Hususî) Kasabamızın Şevkiye köyünde bir cinayet olmuş, Fatma adında bir kadın Mustafa oğlu Müslim isminde bir genci tabanca kurşunile öl dürmüştür. Hâdisenin cereyan tarzı hakkında alınan malumata göre, Müslim, köyde bir kızla nişanlanmak üzeredir. Köyün ileri gelenlerini ve dostlannı nişan merasi mine bizzat davet etmek için kapı kapı dolaşıyor. Bu arada Topal Süleymanm evinin önünden geçerken, Süleymanın karısı Fatma, Müslime: <Seninle azıcık konuşacağım, durur musun?» teklifinde bulunmuş. Müslim, işinin acele olduğunu söyliyerek yoluna devam etmek istemişse de, Fatma ısrar ederek Müslimi kapı önünde durdurmuş. Müslim; «bana ne söyliyeceğin var?» diye Fatmayı istimzaça başlayınea, Fatma. kısa bir zaman için içeri girmiş ve tekrar kapı önüne gelmiş ve büyük bir soğukkanlı lıkla elindeki tabancayı Müslimin üze rine boşaltmağa başlamıştır. Fatmanın attığı üç kurşunun üçü de Müslime isabet ettiğinden zavallı adam cansız yere yuvarlanmıştır. Tabanca sesine köj'lüler üşüşmüşler ve Müslimi yerde cansız olarak görmüşlerdir. Bunun üzerine Fatma derhal yakalanmış ve hâdiseye Adliye de el koymuştur. Vak'anın cereyanına bakılınca, bu cinayette aşk ve kıskançhğm amil olduğu anlaşılıyorsa da, hakikat, Adliyenin incelemesinden sonra meydana çıkacaktır. YENİ BİR TEŞEBBÜS Türkiyede büyük filîm sanayii tesis edilecek Bir Fransız filim şirketi, tetkiklerde bulunmak ve stüdyonun yerini tesbit etmek için bir mümessilini şehrimize yolladı *** O akşam, yemekten sonra, beni ko lutndan tutup salona sürükledi ve mühim bir haber vereceğini anlatan bir tavırla: Aldanmamışım, dedi; kapıcı O'to bu akşam hastalanmış! Müthiş öksürü yormuş. Grip mi olmuş? Belli değil. Otelin doktoru henüz teşhis koymamış. Uçurumun kenarında yım... Ateş saçan gözlerini yüzüme dikti: Fakat, bir kapıcının mukadderatına bağlı olmak, onun vücudile, nefesile, ruhile kaim olmak haysiyetime dokunuyor. Şu otelde, nice kerli ferli insan var. Kapıcı hastalanacağı yerde onlardan biri hasta olsaydı ya! Meselâ şu briç oynı yan genc kız; yahud parmağile cama yazı yazan şu bcyaz saçlı zat; ve yahud bizzat siz! Ertesi sabah, siyahlı kadma, merdivenin alt başında tesadüf ettim. Esrarengiz bir tavır takınarak, yüzünü yüaiime yaklaştırdı, fısıldadı: Derece otuz sekiz, beş. Vücudde ürpertiler var. Kuru kuru öksürüyor. Doktor zirvede zatürrie teşhis ediyor. Bir mütehassıs çağırdılar. Uzaklaşb. Bir saat sonra, bu sefer merdivenin üst başında rasgeldim. Kalb zayıfhyor, dedi. Nabız ağırlaştı. Hastanın dili kararmakta... Artık, bana nerede rasgelse ellerini sallıyarak yan;na çağırıyor, bir köseye çekiyor, müteheyyic ve korkak tavırlarla hasta hakkında izahat veriyordu: Otto san salya tükürüyor.. Yahud: îdrar azaldı... Yahud da: Nefes darlığı başladı. Gibi şeyler söylüyordu. Beşinci gün, siyahlı kadını gördüğüm zaman güçlükle tanıdım. Pudralı buruşuk yüzü bir ölü benzi gibi sararmış; gözleri, sabit bir deli bakışı almıştı. Kâfuri iğneleri yapıhyor, diye ha3er verdi; geceyi geçiremiyecek. Bunun manasını, yani benim için ifade ettiği manayı anlıyorsunuz değil mi? Cevab vermedim; o devam etti: Artık emir bekliyorum; emre ita atten başka yapacak işim kalmadı. Ottonun ölümü benim ölümüm demektir. Haydi beni odama kadar götürün. Kapısınm önüne geldiğimiz zaman elini bana uzattı. Yüzünde derin bir işmi zaz belirdi. Çenesi titriyordu. Gözlerinde, ilk defa olarak bir damla yaş gördlim. Sizi yalnız bırakmıyacağım, de dim. Fakat o, tebessümden ziyade buruşuğu andıran bir gülümseme ile mukabele etti: Sizin mevcudiyetiniz, olacağa care teskil etmez. Esasen memnunum... Gö zümün yaşı heyecanımdandır... Kendimi gayet iyi hissediyorum.. Bir sigara külü kadar hafifim... Anbean, dünva dem'len su zindanın kapıları ardına kadar açıla cağını, buradan çıkıp kurtulacağımı dü sündükçe öyle seviniyorum ki... Bir sigara istedi, verdkn. Yaktıktan sonra, cakmağımın alevini üfliyerek: Işte, dedi, son alevi söndürdüm. Benden size bu, son hatıra olsun.. Adiyo! Odasma girdi; anahtarını iki defa çevirerek kapısını kilidlediğini işittim. Bahçeye indim. Aşağıdan bakınca, odasının pencerelerini gördüm. Fakat, pencerelerin tahta kepenkleri kapalıydı. Yalnız, aralıklarından hafif bir ışık huzmesi süzülüyordu. Bir an, siyahlı kadını masasmm basmda oturmus, dartnadağın saçlan, dalgın bakıslarile, son isareti bekler, yalvarır, ümid eder va7İyette tahayyül ettim. Fa tiyorsanız.... kat, sonra aklımı başıma toplayıp muhakeme ettim. Hiç §üphe yok, o vaziyette Son zamanlarda bazı ecnebi firmalarıŞirket, îstanbulda beynelmilel büyük nın Türkiyede filim çevirmek teşebbü filimler de çevirccektir. Bu filimlerde sünde bulundukları mevzuu bahsolmuştu. Türk artistlerinden de istifade düşünül Bu firmalardan birinin mümessili bir mu mektedir. Bilhassa Feriha Tevfik, şimdi harririmize şehrimizde kurulacak olan bir Leblebici Horhor filminin oynandığı Pastüdyo için aşağıdaki sözleri söylemiştir: riste son derece takdir edilmektedir. « îstanbulda mümessili bulundu Bu müessese, kıymetli artistlerimizin, ğum Fransız filim şirketi «Gülcami» ıs beynelmilel san'at sahasına çıkabilmeleminde bir filim çevirmeğe karar vermiş rini de temin edecektir. tir. Bu iş için bütün hazırhklar ikmal Sirket, stüdyosunu îstanbulda tesis edilmiştir. Filmi Fransız sahne vâzıla edebilmek için, Fransa ile Türkiye ara rından Villi Rozye çevirecek ve fransızca sındaki ticaret anlaşmasının müsaadele versionda aktör Viktor Fransen Üçüncü rinden istifade etmeği düşünmektedir. Ve Sultan Selim rolünü deruhde edecektir. esasen şimdiye kadar, bu anlaşmalardaki Geçenlerde çok mühim bir filim ami müsaadat olmadığı içindir ki, îstanbuldalile İstanbulu baştanbaşa gezdik. Bu za ki teşkilât da kurulamadı. Eğer bir mu tm İstanbulda sinema sanayii kurtnak harebe olmazsa önümüzdeki sene, şimdi hakkındaki kanaatleri çok kuvveHidir. Pariste avan projeleri hazırlanan stüd Şehrin semasmın parlaklığına hayran ol yoyu iki milyon liraya yakm tesisatla kudu. İstanbul civarmın filim çevirmek için racağız. ideal bir yer olduğunu söyledi, bilhassa Evvelâ Gülcami filminden başlıyacaBoğaziçi, Adalar, korular, tabiî dekorlar ğız, Türk tarihi tükenmez bir hazinedir. da aranan bütün vasıfları haizdirler. Bu Bundan başka İstanbulda Piyer Lotibakımdan artistlerin seyahat masrafları nin şarka aid eserlerini de filme çekmek da hesaba katıldığı halde İstanbulda fi hakkını da almış bulunuyoruz. Bu eserlim çevirmek, Avrupada çevrilen filim ler arasında ilkönce Azade filme alınaUsküdarda bir otomobil ufak lere nazaran çok daha ucuza mal ola caktır. bir çocuğa çarptı, başından caktır. Türkiyede, bütün dünyaya filim ihrac Filim için aranan stüdyonun yeri de edecek mükemmel bir stüdyo kurmak çok yaraladı tespit edilmiştir. Burası Büyükderedeki kolaydır. Neticenin müspet olacağını Usküdarda Çeşme sokağmda oturan Abrahampaşa çiftliğidir. kuvvetle tahmin ediyoruz.» İbrahim oğlu 9 yaşlannda Kâmran, sokakta oynarken Bağlarbaşı istikametinden gelen şoför İbrahimin idaresindeki otomobilin sadmesine maruz kalarak başından yaralanmıştır. Suçlu şoför yakalanmıştır. fc «Kız kardeşim Angelika» ismi al~jf Greta Garbo, güneş banyosunu çok Yemekten zehirlenmiş tında vücude getirilmekte olan Alman sevdiği için filim çevirirken de istirahat Beşiktaşta oturan Hüsnü adında biri, filminin ismi değiştırilmiş ve «Üçü bir zamanlarından istifade ile hemen stüdyoevvelki akşam yediği yemekten zehir masada» konmuştur. nun bahçesine fırlamakta ve şezlonga uzalenmiş, berayi tedavi hastaneye kaldı •^ Evvelce Norma Shearer'in çevirmiş narak bu pek hoşlandığı banyoyu yap rılmıştır. olduğu «Smiling Through» filminin yeni maktadır. versionunda başrolü Jeannette Mac Do•^ Amerikada vücude getirilmekte obir müddet bekledikten sonra nihayet nald oynıyacaktır. Bu version o eserin lan «Doktor X ın avdeti» namındaki filuykuya dalacaktı. Ertesi sabah, hiç şüp musikili bir şekli olacaktır. min baş rolünün Boris Karlof tarafından hesiz, onu gene topallıya topalhya kar •jf Robert Young ile Florence Rice oynanacağı söyleniyordu. Fakat bu kararşımda görecek, ezelî derdlerini dinliye «Mucize!» isminde bir filim çevirecek dan cayılmış ve o vazıfeyi Humphrey cektim. Endişem manasızdı. Onun söz erdir. Bogart'm yapması takarrür etmiştir. Bu lerine ehemmiyet vermekle hata ediyorJt «Kanun uğrunda!..» filminde \Val eserde baş kadın rolünü de RoseMary lace Beery ile birlikte muvaffakiyet ka Lane ifa edecektir. dum. Böyle düşünmeme rağmen, içimde zanmış olan Laraine Day namındaki •^Fransız Akademisi azasından Henry müphem bir endişe ile geç vakte kadar genc artist Robert Taylor ile Spencer Lavedan'ın eserinden iktıbas edilerek vübahçede dolaştım. Sanki fena bir hareket Tracy'nin çevirmeğe başladıkları «Şimali cude getirilecek «Düello» filminde baş yapmışım gibi bir üzüntü duyuyordum. garbî geçidi» eserinde de mühim bir rol erkek rolünü Raymond Rouleau'nun oyderuhde etmiştir. Saat onda odama çekildim. naması kararlaştırılmıştır. •Jc «Kadın» filminde Rosalind Rus •jf Robert Taylor bundan sonra basaErtesi sabah, kâbuslu bir uykudan, sell ile Paulette Goddard beş dakika sümağı olmıyan otomobiller kullanmağa kagayet erken uyandım. Siyahlı kadının ren saç saça baş başa müthiş bir müca hayali birdenbire zihnimde belirdi. Bu deleye girişmektedirler. Sinema mehafi rar vermiştir. Çünkü geçen hafta kulübişte lâkayd davranmıştım. Bir fikri sabit linde tuhaflıklarile meşhur zevat Rosa den çıkıp da evine giderken hiç haberi olyüzünden ölen deliler vardı. Siyahlı ka lind'in tırnaklarının uzunluğuna mukabil madan otomobilinin basamağına bir genc dının, bir akşam evvel benden ayrıhrken Paulette'in saçlarının kısa olması dolayı çocuk atlamış ve bir müddet birlikte gel içinde bulunduğu derin teheyyüc haüni sile müsabakanın berabere neticelenece dikten sonra muvazenesini kaybederek düşündükçe, onun da, bu delice heyecan ini söylemektedirler. yere düşmüş, ve çiğnenmesine ramak kalneticesinde ve bir sinir buhranı içinde ö* Sabık Habeş Kralı Haile Selasiyc mıştır. lüme sürüklenmesi ihtimali bulunacağım Londradaki Denham stüdyolarmı ziya •^ Vaktile sessiz olarak müteveffa düşündüm. ret etmiş ve muhtelif kısımları ayrı ayn Lon Chaney tarafından çevrilmiş olan Alelâcele giyindim, onun odasına koş inceden inceye tetkik eylemiştir. Acaba Victor Hugo'nun meşhur eseri Notre tum. Kapıyı vurdum, cevab alamadım. filim amili mi, yoksa sinema aktörü mü Dame de Paris'nin Amerikalılar tarafınTekrar vurdum. Ayni ölüm sükutu! Tok Imak niyetinde! dan bir sesli versionunun yapılmak üzere mağı çevirip kapıyı zorla açmağa uğraşİC Piyanist Delie Frantz, Nelson tım, nafile. Müthiş bir endişe yüreğimi Eddy ve îlona Massey'in çevirmekte ol olduğunu evvelce haber vermiştik. Bu kapladı. Bir an, siyahlı kadının vücudü dukları «Balalayka» filminde İlona'nm versionda Bel Lugosi ile Boris Karlof ve nü, yatağın ayak ucuna serilmiş, gözle kardeşi rolünü oynamakta ve ihtilâl komi Basil Rathbon, Jean Bennette, Louis rinin akı meydanda, ağzı köpükler için tesi reisi olmak için musikiden vazgeçen Hayward, Warren \Villiames, Joseph Schildkraut baş rolleri oynıyacaklardır. de ve apaçık, elleri yatak çarşafını bir bir şahsiyeti temsil etmektedir. pençe' gibi kavramış vaziyette tahayyül •j{ Fransız rejisörlerinden Maurice •İt «Buz eğlenceleri» filminde birkaç ettim. Tourneur'ün oğlu Jaques Tourneur Ho defa Avrupa şampiyonu olmuş Idi Papez Koştum, garsona seslendim. Boğuk bir ile Karl Zvvack buz üzerinde kayma nu livudda rejisörlüğe başlamıştır. ilk olarak kısa bir zabıta filmi çevirmektedir. sesle sordum. maları yapmaktadırlar. Madam Nod nerede? Gitti. Holivud'da yeni çevrilen filimlerden sahneler Ne? Hayretten, ağzım bir karış açık, kollarım iki yana düşmüş, adamın yüzüne baka kaldım. O, anlattı: Uzun hikâye. Otto'nun yerine kapıyı ben bekliyorum. Dün gece saat on birde Madam Nod aşağı indi. Üzerinde tuhaf bir hal vardı. Kapıcının hastalığını sordu. Neredeyse son nefesini vereceğini söyledim. Sapsarı kesildi. Düşüp bayılacak sandım. Fakat ne bayıldı, ne birşey. «Çabuk, çabuk! Bavullarımı getirin! Şehre telefon edin, bir taksi göndersinler!» diye haykırmağa başladı. Taksi gelinciye kadar da beni üç defa Otto'nun odasına gönderdi, ölüp ölmediğini tahkik ettirdi. Nihayet, saat on bir buçukta gelen taksiye binip gitti. Nyon civarında bir başka otelin admı verdi. Eşyasını oraya göndereceğiz. Adresini is Türkiye Radyodifüzyon Postaları DALGA ÜZUNLUĞU 1639 no. 183 Kcs. 120 Kw T. A. Q. 19,74 m. 15195 Kcs. 20 Kw, T. A P. 31,70 m. 9465 Kcs. 20 Kw, 12,30 Program, 12,35 Türk müziği 1 Kemençe taksimi. 2 Nej^zen Burhan Suzinâk şarkı Hayli demdir. 3 Ahmed Rasim Süzinâk şarkı Gel seninle. 4 Arıl B. Suzinâk §arkı Aşkınla yanmaktadır. 5 Suzinâk şarkı Bir nigâhınla kapıldım. 6 Suzinâk saz semaisi. 13.00 Memleket saat ayarı, ajans ve meteorolo.ü haberleri. 13.1514 Müzik (Karışık progyam Pl) 19.00 Program, 19,05 Müzik (Millöcker Pakir talebe operetlnden potpuri Pl) 19 13 Türk müziği (Fasıl heyeti) 20.00 Memleket saat ayarı, ajans ve meteoroloji habeıleıl. 20.15 Konuşma (Ziraat saati) 20.30 Türk müziği l Rast peşrevi. 2 Abdi Ef. Rastı şarkı Senin a§kınla çâk oldum. 3 Failc Bey Rast şarkı Bir dame düşürdü beni. 4 Kanun taksimi. 5 Lutfi Bey Hicazkâr şarkı Sana noldu gönül. 6 Arif Bey Hicazkâr şarkı Açıl ey goncai sadberk. 7 Acemkürdi şarkı Bir vefasız yare düştüm 8 Şemseddin Ziya Hicaz şarkı Kim görse seni. 9 Salâhaddin Pmar Hicaz şarkı Sızlayan kalbimi sev 10 Halk türküsü Aksam oldu kervan iner 21,10 Konuşma (Markoninin ölümünün seneı devriyesi münasebetile) 21,25 Neş'eli plâklar R. 21.30 Müzik (Şan solo Soprano Şadan. Candar tarafından) 21.45 Müzik (Opera aryaları Pl.) 22.00 Müzik (Küçuk Orkestra Şef: Necib Aşkın) 23.00 Son ajans naberleri, ziraat, esham, tahvilât, kambiyo nukud borsası (fiat) 23.20 Müzik (Gazband Pl) 23.5524 Yarınki program CBu akşamki programj Operalar ve operetler 21,05 Kopenhag: Salzburg mevsimi. 22,05 Roma: Lohengrin. Büyük konserler 20,35 Londra (Regional): Balakiref ve Glin ka'nm eserleri 20,45 Beromünster: Rus musikisi. 21,05 Sottens: Reger, Honneger ve sair bestekârlarm eserleri. 21,20 Doyçlandzender: Mozart, Reger, Beethoven ve sair bestekârların eserleri 21,50 Strassburg: Schubert, Berlioz ve Bizet'nin eserleri. 22,05 Saarbrücken: Macar orkestrasmm konserl. 22,05 Brüksel II : Çek bestekârlarının eserleri Oda musikileri 21,20 Viyana: Brahms'ın eserleri 22,35 Droitvich: Kuvartet (Schubert)'. 22,35 Hamburg: Haydn ve sair bestekârlan n eserleri. 24 05 Münih: Schmidt ve diğer bestekârların eserleri. fi F B oırB Solistlerin konserleri 19,20 19,45 20,15 20,20 20,35 22,15 22,25 Leipzig: Çifte piyano konseri. Droitvich: Piyano konseri. Königsberg: Piyano konseri. Berlln: Piyano ile şan konserl. Danzig: Piyano musikisi. Pressburg: Şopen'in eserleri. Münih: Schubert ve Franck'ın eserleri. 23,45 Kolonya: Şan konseri. Merhum binbaşı doktor Abdi Kâmilin oğlu, Gemlik Sungipek fabrikası diş tabibi Tâli Ersanm kardeşi, emekli General Remzi Avcı ve fabrikator Edib Avcının yeğenleri, tüccardan Neyir Gökmenin damadı, tüccardan Süleyman Kermenin bacanağı, T. C. Ziraat Vekâ leti kombinalar fen müşaviri Fasih Ersan, tetkik seyahatinde iken, Pariste geçirdiği kısa bir hastalığı müteakib, pek genc yaşında hayata gözlerini kapamıştır. Cenazesi 21 temmuz 939 tarihli cuma günü saat 15 te Maçkada Teşvikiye camiinden kaldınlarak Üsküdardaki aile kabristanına defnedilecektir. c ÖLÜM 21/7/938 tarihinde vefat eden refikam Rana Bingölün ruhuna ithaf edilmek üzere Cihangirde Firuzağa camiinde 21 temmuz günü cuma namazını müteakib Mevlid okunacağından arzu edenlerin teşrifleri rica olunur. Suad Bingöl c MEVLİD ( NÎŞANLANMA "* Merhum Beyşehirli Said Paşa torunu ve binbaşı Ferid Sükanm kızı Perrinle genc yüksek mühendislerimizden Sabri Demirtaşın nişan merasimi 16 temmuz pazar günü Yeşilköydeki köşklerinde icra edilmiştir. Tarafeyne saadetler temenni olunur. NURBABA Bektaşiliğin mahiyetini ve tekke âlemlerini edebî bir dille anlatan harikulâde nefis bir eserdir. Yakub Kadri Yeni Tabı Remzi Kitabevi Flatl 50 Kuruş NINO MARTINI • JOAN FOUNTAIN 1 AŞK SARKIS1 2 3 Silâhşorlar LÂLE'de Bugün Nakleden: Hamdi VAROĞLU Joe Brown ve Wynne Gibson «Ölümü aldatabılir mısin?» eserinde. VALTER ABEL PAUL LUKAS 3 Yeni METRO JURNAL