25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET 18 fidndteşrfn 1938 Atanın Çocukları için 1 Atatürkün Türk çocuklarına emanet ettikleri Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, laiklik ve halkçılık esaslarını Ulu Önderin gösterdiği yolda ilerletmek hepîmizin başlıca vazifesidir 1920 senesi 23 nisanında Ankara da açılan Büyük Millet Meclisi ve kurulan Büyük Millet Meclisi hükumeti de esasında halkçı bir cumhuriyet idaresini andınyordu. Fakat, Büyük Millet Meclisi Reisi olan Mustafa Kemalin ayni zamanda D e v l e t Reisliği vazifesini de görmekte olması bujıükumete «Cumhuriyet» isminin verilmesine imkân bırakmıyordu. Millî Mücadelede İstan bulun Anadoludan ayn kalması yüzünden ve daha diğer bir takım sebebler dolayısile mecburen kabul edilmiş olan bu şeklin zaferden sonra da o tarzda muhafazası manasız olacaktı. Onun için 1923 senesi birincitesrininin 29 unda Türkiye devletinin cumhuriyet sisteminde idare olunacağı ilân edildi ve adı «Türkiye Cumhuriyeti» kondu. Cumhuriyet muhakkak ki bugün milletlerin saadet ve rahatını temin eden hükumet şeklidir. Saltanatın kökürçden sökülüp atıldığı zamana kadar Türk milleti için bir ideal, Türk milletinin şeref ve haysiyetinin kurtarılması için bir vasıta, bir yol olan Cumhuriyet saltanatın ve hilâfetin yıkılıp atılmasından sonra Cumhuriyet bizim için korunacak bir şeref ve haysi yet timsali oldu. Ona dokunanların Türkün namus ve haysiyetine, istikbal ve istıklâline dokunmuş oknlar gibi yıldırım Ölmez Ulumuza Türkün kahramanısın, Yoktur senin gibi büyük; Türkiyenin canısın, Ulu Önder Atatürk! Sen kurtardın bu yurdu, Ortada yokken ordu; Azmin bir devlet kurdu, Ulu Önder Atatürk! Türkü dırilten sensin, Göklere yükseltensin, Devrimler senin dersin, Ulu Önder Atatürk! Şu Cumhuriyet kadar, Yüce armağan mı var? O Türklükle hep yaşar Ulu Önder Atatürk! Ölümün bizi buldu, Yaşımız dinmez oldu; Ülkemiz yasla doldu, Ulu Önder Atatürk! Sönsün mü mavi gözler? Bitsin mi tatlı sözler? Yürekler seni özler Ulu Önder Atatürk! Öldün, fakat hep varsın Gönüllerde yaşarsın, Asırları aşarsm Ulu Önder Atatürk! 1 Atatürk bütün Türk milletinin 'Başöğretmeni Türkiye şehirleri, köyleri, dağları, ormanlarile talebesi bütün bir millet olan büyük bir mekteb halini almıştı Daha kat'î zafer olmamıştı. Düşmanı memleketten koğa bilmek için Türk kadınlan sırtlarında cepheye silâh taşıyorlar, küçük Türk yavruları kağnılarla askere erzak götürüyorlardı. Herke sin gözleri hudud arda, savaşta idi. Fakat, milletin bütün işlerini, genel ihtiyaclannı hep birden kavramakta güçiik çekmiyen her attığımız adrmda rehberimiz, okumakta yazmakta da Ön derimiz, Başöğret menimiz olmuştu. 1922 senesinin m a r tı iptidasımla Büyük Millet Mecisinde söylediği güzel nutkunda: «Yetişecek çcjcuklarımız ve genclerimizin görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun, en evvel ve herşeyden evvel Türkiyenin istiklâline, kendi benliğine ve millî an'anelerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzumunu öğretmelidir!» Diyordu. Anadolu mücadelesinde Atatürkün Türk yavrularınm terbiye ve tahsiline verdiği ehemmiyeti şu vak'a pek güzel gösterir. Sakarya muharebesinin en buhranh günlerinde Büyük Şef bir taraftan düşmanla çarpışan orduyu idare ederken diğer taraftan da Ankarada o zamana kadar Osmanlı împaratorluğu nun 600 senelik saltanatı esnasmda misli görülmemiş bir teşebbüse girişmiş, Ankarada bir maarif kongresi toplamıştı. Zaferden ve Cumhuriyetin ilânından sonra ise maarif işleri de diğer işlerimiz gibi hız aldı. 1928 de Büyük Şefimiz yeni Türk harflerinin kabulünü ilân ettirdiği zaman gene Başöğretmenliği kendisi deruhde etti. Birçok vatan yavrularına siyahtahta Ulu ATAM'A Gözümüz kurudu kalmadı yaşı Ey Türkün kaybolan biricft başı Hasretin eritti demiri, taşjı En candan Babamız ölmefcneliydin. Yıllarca ağlasak, yaslara jgirsek, Matemle tükenmez ye'se «bürünsek Yeridir senin için öldürsek, ölsek, Ey Yüce Babamız ölmemeliydin. Acınla dünyayı ağlattın, yaktm, Bütün insanhğı öksüz bınaktın, Hayattan ebede ne hazin aktm; Biricik Atamız ölmemeliydin. tsmet înönüdür şimdi Bafeamız, Biz onu seninle kardeş sayanz; Birlikte ağlaşır, seni anarız, Dünyanın Atası ölmemeliydin. Göz yaşlanndan denizler olsun, Aşkınla tutuşup âlem kül olsun, Güneş kararsın, çiçekler solsun, Eşi yok Atamız ölmemeliydin. Kızıltoprak, 49 uncu okul S. 5 Neş'e Durgunoğlu Atanın resmi Memleket düşmandan kurtanlmış, rozan sulhu imzalanmıştı. Düşman bir memlekette esir kaldıktan sonra İstan>ula gelen bir ailenin küçük yavrusu, misafir olarak yerleştikleri evin bir odasında Sevgili Önderin duvara asılmış resmini görünce sonsuz bir sevinc içinde sordu: Burada yasak değil, değil mi anneiğim? Gene kadın da çocuğu kadar sevineek: Hayır, demişti, yavrum, artık biz :endi memleketimizdeyîz!. Yavrunun suali onlann nereden geldiklerini bılenleri şaşırtmamıştı. Fakat, nne gene izah etmekten geri kalmadı: Bulunduğumuz yerde biliyorsunuz, Büyük Kurtarıcınm resmine sahib olmak değil, Onun ismini bile ağza almak insanı mahvetmek için kâfi idi. Fakat bizim kırk bohça içerisinde sakladığı mız bir resim vardı. Onu sık sık çıkarır, bir kâbe gibi tavaf ederdik. Yalnız ço çuktur, aklı ermez, dışarıda belki arkadaşlanna bundan bahseder diye fbu resim, yasaktır, sakın kimseye bir şey söyleme!> tarzında tenbihlerde bulu nurduk. Bu çocuk büyüdü, Atasmın sade resmini değil, kendisini de her geçtiği yerde doya doya seyretti. Fakat bugün, Onun resmi önünde bütün Türkler ve baştanbaşa Türkiye gibi o da ağlıyor. Nurlu izinde gıtmek, Boynumuza borc gerek! And içeriz severek Ulu Önder Atatürk! S. C. Yalkut Atanın çocukluğu yani ruhunda milliyetçilik hisleri beslemesile mümkün olur. Türk milliyetçiliğine göre Türk mil Ieti büyük insanhk ailesinin Yüksek şerefli bir uzvudur. Onun için bütün insanhğı sever millî haysiyet ve menfaatlerine ilişilmedikçe başka milletlere karşı düşmanlık beslemez ve düşman fikirler telkin etmez. Türk Cumhuriyeti dahilinde Türk dili ile konuşan Türk kültürile yetişen, ruhunda Türklük ideali besliyen her ferd, hangi dinden oursa olsun Türktür. Saltanat idaresi tarafından vaktile ürke ve Türklüğe yapılan haksız ve üstahça hakaretlerin izini Atatürk kö ünden söküp atmış ve Türk milletini ve Türk vatanmı kendi adına kavuşturmuşur. Türk devletinin ismi olarak Ata ürkün ortaya koyduğu «Türkiye» kelimesi tarihte aynen veya biraz başka şeilde olarak bir takım eski Türk hüku metlerinin taşıdıkları isimdir. Çin dilinde değiştirilerek kullanılan «Tukyu» denien devletin adının Türkiye olduğu ve aktile orta Avrupada kurulmuş Türk devletlerinin «Türkiye» adile anıldıklannı muhtelif tarih kitablarında tesadüf Iunan hakikatlerdendir. Cumhuriyetçi ve milliyetçi olan Türkiyede ötekiler gibi lâikliği de kuran Atatürktür. Lâiklik devletin ve milletin şlerinin din kaidelerinden uzak olması ve onlarla alâkası bulunmaması demek tir. Bütün dünya devletlerinde vaziyet bu merkezdeyken eski Osmanlı İmparatoruğunda milletin ferdlerinin şahsî işlerine şeriat mahkemeleri bakardı. Devletin hemen her kararında dini temsil eden sarıklı hocanın, Şeyhülislâmın fikrini de almak lâzım gelirdi. Her fırsatta softalar, dervişler, şeyhler «bu iş şeriate uygun değil!» diye hükumeti tenkid ederlerdi. Hatta Meşrutiyet idaresi bile buna mâni olamamıştı. Atatürk bu gülünc faciaya nihayet verdi. Medenî kanunu vazettirerek milletin ferdlerinin şahsî işlerini de adliye mahkemelerine devrettirdi. Birer tembel ve serseri yatağı olan tekkeleri, medreseleri ortadan kaldırttı. Kadını hürriyetine kavuşturdu. Büyüklü, küçüklü herkesi medenî kıyafete soktu. Din hizmetinde olanlar artık onun erkân ve adabmdan başka birşeyle uğraşamıyarak hakikî vazifelerine döndüler. Atatürk bütün bunları sade kendi arzu ve kudretile' yapmıyordu. O, irade ve kuvvetinin kaynağmı milletin isteğinden alıyordu. Çünkü hakımiyetin millette, egemenliğin ulusta olduğunu ezeldenberi takdir edenlerdendi. Milletten aldığmı gene millete veriyordu. Böyle bir cemiyette kanunlar önünde herkesin müsavi olması, hiçbir sınıfa, hiçbir cemaate, hıçbir imtiyaz tanmmaması lâzımdı. lşt halkçıhğın esası olan bu prensipin de Bir dâhi yetişmekte olduğu daha o zamandan belli idi Geçen haftaki sahifemizde sevgili yol göstericimiz, Büyük Başbuğumuz Atatürkün Türkiyeyi nasıl kurtardığını an laürken onun hayatından da bahsetmiştik. Henüz askerî rüştiyeye giderken matematikte gösterdiği yüksek istidad ve kudret yüzünden öğretmeninin onun sade Mustafa olan adınm yanına «Ke mal» i kattığını yazmıştık. Ileride büyük adam olacak çocuklann mektebdeki derslerden herhangi birine fazla alâka göstermeleri şimdiye kadar pek çok defa göriilmüş hâdiselerden olduğu için «Mustafa» nın dehası da ta o vakit matematik hocası tarafından keşfedilmişti. Zaman ileriledi. Atanın ilk defa eserlerı askerlikte meydana çıkmıya balşadı. îstanbulda 31 mart 1909 da başgösteren isyanı bastırmak için Selânikten gelen Hareket ordusu îstanbulu kuşattığı vakit onun çizdiği ve bütün dünyanın takdir ettiği plân, Çanakkalede sayıca Türk kıtalarınm beş, on misli ve silâh, mühimmatça yüzlerce kere daha kuvvetli yabancı askerleri ileriletmemek ve en nihayet de denize dökmekte gösterdiği meharet deha eseri değil de nedir? Sakarya ve Dumlupmar meydan muharebeleri.. Bu kadar yüksek bir irade ve iktidarla savaşları dare etmek, şimdiye kadar dünya yüzünde bir başka hangi kumandana nasib olmuştur acaba? Siyaset, devlet idaresi ve milleti ıslah yolunda yaptığı muvaffakiyetli hamleler saymakla tükenir mi? Onun Türk halkına açtığı inkılâb safhaları tıpkı riyaziye problemleri gibi birbirine bağlıdır ve hepsi baştan aşağıya bir bütünlük teşkil eder. Ey yavrular, sizin de içinizde kimbilir, belki yetişecek bir Mustafa Kemal vardır. Herhangi bir derse fazla meıakı olan küçük Türklere arkadaşları ve öğretmenleri dikkat etsinler ve onun zekâ ve istjdadını inkişaf ettirmeğe çalışsmlar Türk vatanı, bugün olmazsa yarm, yarın olmazsa öbür gün bir dâhi daha kazanır Türkiye Cumhuriyetinde yerleşmesini temin eden Atatürktür. Herhangi bir ferd veya zümreye milletin umumî hakları haricinde imtiyaz tanımamak ve sınıf mücadelesine sebebiyet vermemek Ata türkün ve onu temsil eden Türk Cumhuriyetinin en ziyade kuvvetle sarıldığı esaslardan biri oldu. Bu işler inkılâb tarihimizin ilk günlerinden başlıyarak gittikçe tekâmül etti. Bugün tamamile milletin malı olmuş sayılabilir. Fakat onları da millete hazmettiren gene sevgili Önderimiz Atatürk oldu. Mekteblilerin hıçkrıkları O, aramızdan ayrıldığı gündenberi bütün şehir, bütün memleket, hatta bütün dünya kendisinden bahsediyor. Eli ka lem tutanlar acılarını heyaz kâğıdlar üzerine döküyorlar, içlerini bu suretle boşaltıp teselli bulmak istiyorlar. Dilleri dö nenler ıstırablarını anlatacak bir kardeş, bir arkadaş, bir derd ortağı arıyorîar. Bazılaı ise çehrelerinin solgunluğuna rağmen vakur ve yüksek duran başlarile teessürlerinin fazlalığmı belli etmek arzu etmiyorlar. Kanlı yaşlannı kalblerine akıtarak metanet göstermeğe çahşıyorlar. Mektebli yavrular arasında da büyüklerin bu halleri ve vaziyetleri hâkim.. Fakat umumiyetle kızlar daha çok ağhyorlar.. Erkek çocuklar daha sakin, lâkin daha içli görünüyorlar. «Cumhuriyet çoç cuk sahifesi» namına pek çok mektebli ile konuştum. Hepsi Atasından ayrıldığı için, ailesinden, hayatından ayrılmış kadar harab ve müteessir.. Hepsi Türkiyeyi ve Türkleri Onun yeniden dirilttiğini biliyor. Kabil olsa hepsininkini ayrı ayrı yazmak isterim. Elitnde bir çok yavrunun hazin ve gamlı mütaleaları var.. Ne yapayım ki, buna mukabil yer pek dar.. İçlerinden tesadüfen birkaç tanesini çeke rek aşağıya kaydediyorum. îstanbul Kız lisesinden Ulviye ciddî, ağırbaşlı bir kız.. O, dedi, Türklüğün sönmiyecek olan ebedî günçşidir. Biz daima ondan ışık alacağız. O bize temiz göklerimizde gene yol göstermekte devam edecektir. Ondan doğduk, onun için ve onun yolunda öleceğiz. Onda bir sonsuzluk balşadı Bütün mekteb talebeleri milletin diğer ferdleri gibi Atalarım kaybettikleri için sonsuz göz yaşları döküyorlar ve diyorlar ki. lara çarpılmalan muhakkaktır. Çünkü Atatürk 30 ağustos 1924 te Dumlupı narda «Meçhul Asker» in mezan başmda söylediği çok güzel bir nutkunda: Cumhuriyeti Türk gencliğine emanet ediyorum! Dedi, biz, şüphesiz Atatürkün bu kıymetli emanetini hiçbir tecavüze uğratmadan senelerce ve asırlarca yaşatacagiz. Fakat Cumhuriyetin muhafazası ancak Türk milletinin kendi benliğini bilmesile. başında ilk dersleri bizzat kendisi verdi ve halka şu nasihatlerde bulundu: « Vatandaşlar, yeni Türk harflerini çabuk öğreniniz! Bütün millete, köylüye, çobana, hamala, sandalcıya öğretiniz!» Bu hitabe memleketin bütün okumuş yazmışlannı yeni bir çarpışmaya, cahil likle mücadeleye çağıran bir seferberlik emri tesirini gösterdi. Bu seferberlikte Atatürke «Başkumandan» yerine, «Başöğretmen» unvam verildi. O, başta olarak Büyük Millet Meclisi Reisi, Başvekil, meb'uslar, bütün münevverler ve bütün memurlar birer muallim oldular. Türkiye, şehirleri, köyleri, dağlan, ormanlarile talebesi bütün millet ojan bir mekteb haline geldi. Şehirdeki kımdura boyacısından kırlardaki sığırtmaca ve ormanlardaki tahtacı Yürüğe kadar her Türk okuma Bazı küçüklerle konuşurken onlann gayretine düştü. Sevgili Atamız, bu su bir kısmı hem Atalannm ölümüne ağretle Türk milletini cehaletin karanlık lıyorlar, hem de Onu göremedik diye uçurumundan çekip çıkardı. ağlıyorlar. Talih, tesadüf onlara yardım etmemiş, hiçbir yerde Büyük Öndere raslamamışlar. Eskiden olsaydı onlara: Daha çok yaşıyacaksın, O da çok yaşasm, üzülme bir gün görürsün! Diyebilirdik. Halbuki şimdi.. Şimdi ancak.. Hayır, Onun manevî mevcudiyeti, çocuklar, bütün hayatınızda sizine beraber olacaktır. Çünkü Onun ha yatı, muayyen bir zaman için yaşıyan fanilerinki gibi geçici değildir. Ömrü nüz oldukça Onu uzak, yakm, manevî, maddî dört tarafınızda hissedecek, duyacaksmız, her işinizde O size rehber olacaktır. Atayı gormiyenler Sevgili ATAM'A Ey Türklüğün Atası Kalbimizde sen varken, Hiç ölür mü bu vatan? Kalbimizde sen varken. Geçtindi başımıza sen, Türklüğü yarattındı sen. Karanlıkları boğdun, Düşmanı kovdundu sen. Kadın, erkek, ihtiyar, Bütün çocuklar, kızlar, Hepsi de hıçkırıyorlar. Ey Türkün Atası. Seni nekadar sevsek, Sana az gelir gerçek, Gönlümüz sana bağlı, Ey Türklüğün Atası. 13/11/1938 İlkmekteb talebelermden Leylâ Umar Bizde de ona karşı kırılmaz irade, sarsılmaz iman, yıkılmaz azim, solmaz renkle., kaynıyan idealler yeniden coştu. O nun ardından yaşamamız, ona bağhlığı mızm sonsuz ifadesidir. İstanbul birinci ilkokuldan Perihan Kadri Beyoğlu, kara kaşlı, kara gözlü kumral saçh küçük bir kız.. Hıçkırıkla arasında şöyle anlattı: Kimsenin yenemediği Atamı ölüm perşembe günü aramızdan çekip aldı. O şimdi nerede yatacak?.. Son uykusunu rahat uyuyabilmesi için koca dünya ona ebedî bir dinlenme yeri olsa iyi midir? Bence az gelir. Atam öldü amma, biz, Türkiye Cumhuriyetini çok, amma pe çok yaşatmıva and içtik. Atamızm gös te diği yolda ilerliyeceğiz. Galatasaray ilk kısım 3 üncü sınıftan Aykut.. Yeşil mavi gözlerini kırpıştıra rak, ince dudaklarını kıvırarak bu acıkh karahaberi nasıl aldığmı ve ne derin teessürler duyduğunu metin bir tavır, fakat hazin bir sesle hikâye etti: O gün baktım, yemekhanede arkadaşlarm dörtte biri yok.. Acaba ne var diye merak ettim. Acele yemeğimi ye dim, bahçeye çıktım. Orada da hergünkü koşuşmadan eser yoktu. Herkes birer ikişer köşelere çekilmiş, alçak seslerle konuşuyorlardı. Biraz kendi kendime sıralarm birbde oturup düşündüm. Bir türlü bu sessizliğin manasım anlıyamamıştım. Gittim, 34 Tahiri buldum, ona sordum. Yüksekte bir noktayı gösjererek «bak!» dedi. Başımı çevirdim. Bayrak direğindeği bayrağımız yarı yere indirilmişti. Bunun bir ölüme işaret olduğunu biliyordum amma, sevgili Atatürkün öleceğini hiç aklıma getirmemiştim. Bu kadar bü yük işleri yapan adam ölür mü? diye düşünüyordum. Fakat sınıfta öğretmen de gözleri yaşlı yaşlı bu haberin doğru olduğunu söyleyince içim bir tuhaf oldu. Çok büyük bir acı duydum. Atatürkü, bizi kurtardığı, adam ettiği için çok severdim. Eve dönünce büyükanneme sordum.. O da mahzun mahzun başmı salladı. Ba bama hiç birşey söylemeğe cesaret edemedim. Çünkü onun duyduğu acı vüzünden belliydi. Derdini tazelemek is temedim.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear