23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
10 İkinciteşrin 1938 CUMHURtYET Hâdlseier arasında Almanya'nm son talebleri Avrupa buhranî ıçınde Turkıye ıllardanberidir Avrupa için sulh, buhran demektir. Biri bitince öteki başlıyan buhranlann her çeşidi, sulhu kurtaran Münih konferansı, Avrupa buhranını hâd şeklinden müzmin devresine iade etmekle kaldı; Çekoslovakya meselesini tasfiye etmesine mukabil silâhlanma yarışını kızıştırdı ve Avru panın iktısadî salâh ümidlerini uzaklaştırdı. Küçükleri ve büyüklerile Avrupa milletlerinin çoğu buhran içindedir. Birdenbire silâhlannı dünkünden fazla bir nisbette artırma kararını veren îngiltereyi farkta Filistin vaziyeti, Uzaksarkta Japonya sıloştınyor. Fransa müstemlekelerinde rahaUız, dış politikasında muvaffakiyetsiz, iç topraklannda parasız ve ihtiyacına nisbetle de silâhsızdır. Totaliter devlet lerden bazılarının, siyasî büyük zaferlerine rağmen, iktısadî ve malî bir huzur içinde olmadıklan söylenemez. Onları da kredi ihtiyacı kemiriyor. Son değişiklikler üzerine küçük Avrupa devletlerinin çoğu buhran ve endişe içindedirler; birdenbire bozulan eski muvazene sisteminin açtığı boşlukta, nereye tutunacaklannı bilemi yorlar. Bu buhran âlemi içinde Türkiye, her zamankinden daha kuvvetlidir. Parası istikrannı ve yüksekliğini muhafaza ediyor. Ayağı yorganından bir karış dışanda değildir, açıgı yoktur. Avrupa piyasalannda itibar sahibidir. Dış politikasında, Boğazlar ve Hatay gibi en pürüzlü meselelerini en parlak muvaffakiyet derecelerine yükselerek halletmiş bulunuyor. Bütün milletlerle ihtilâflarını tasfiye et mi? ve hepsile derece derece dosttur. Hiçbirini kurmamif, hiçbirinin en küçük sitemini davet edecek siyasî bir vefasızlık yapmamıştır. Vatamn içinde ekonomik doğrulma, imar ve endüstrileşme hareketleri olanca hızile devam ediyor; çelik ağ Erzincana vardı, Erzuruma doğru yürüyor, Karabükte en büyük endüstri abidelerimizden biri yükseliyor, çeldç ve keser sesi birçok şehirlerimizin ve kasabalarunızın sünekli imar musikisidir. Hepimiz millî prensiplerimize ve birbirimize bağlıhğın ölçülmez değermi biliyoruz. Yıllardanberi millî birlik, aramızda, sadece bir inkılâb edebiyatı değil, bütün safhalan ve dere celerile gerçekleşmiş tam bir hakikattir. Birbirimize tek bir yan bakışm kendimize ahmakça ve alçakça bir ihanet olduğunu biliyoruz. Böyle yekpare bir millî camia, yekpare bir ideal ve yekpare bir inkılâb içinde, Avrupa milletlerinden çoğile kendimizi kıyas edince, yakın ve uzak yarına büyük bir huzur içinde bakmak imkânlarına sahib olduğumuzu da anlıyoruz. Düşünceler Karakter ve mizac Yazan: Prof. M. ŞEKİB TUNÇ Geçen sene bazı mekteblerimizde gö rülen inzıbatsızhklar dolayısile mukâfat ve mücazat meselesi yeniden tazelenerek hemen bütün halkevlerinde aylarca mü nakaşa mevzuu olduktan sonra nihaye\ «karakter» meselesine gelinmiş, doktorlar, pedagoglar ve psişiyatrlanmız tarafından didiklenen bu meselede doktorlarla pedagoglar arasında esaslı bir ihtilâf başgöstermişti. Doktorlar karakteri vücud yapımızın verasetine kadar götürerek mizaca is tinad ettiriyor ve bu suretle karakter meselesi ruhî ve içtimaî bir mesele olmaktan ziyade bir biyoloji meselesi halini alarak terbiye hududundan ziyade tababet hududlan içine sokuluyordu. Pedagoglar ise karakterin mizac ve vücud yapısı üstünde ruhî ve içtimaî yeni bir teşekkül olduğunu müdafaa etmek suretile karakter meselesini psikoloji, sosyoloji ve terbiye hududları içine almak istiyorlardı. Meselenin bu suretle iki muhalif kutubda müdafaa edilmesini ilk bakışta müdafilerin meslek gayretlerine atfetmek akla gelebilir; fakat karakter hâdisesi uzviyetle cemiyet hududlan arasında teşekkül eden şahsiyetin bir davranış tarzı olduğundan uzviyetle cemiyetin, yani kültür muhitile terbiye ve verasetin birbirleri içine giren hisselerini ayırıp tayin etmeden müspet bir hüküm verilemez. Yalnız karakter ilminin terbiye için olan büyük ehemmiyeti dolayısile bu ilmin bugünkü halini merak edenler çoktur. Çocuklann zekâlannı açmak ve yapmak, hafızalarını geliştir mek, ilimlerin mebadisini öğretmek için elverişli metodlar eksik değilddr. Fakat karakter için de ayni şey söylenebilir mi? Ilimleri öğretmek için muhakemenin kanunlan kullanıldığı gibi karakteri terbiye etmek için de karakterin kanulnarını bilmek lâzım değil midir? Ahlâk, din ve ideal terbiyesinin müessir olması için de bu kanunların bilinmesi icab eder. Bunlann bilinmemesi yüzünden, bütün hüsnüniyeti mize rağmen yaptığımız seciye terbiyelerinde nekadar ruh sakatlıklarına sebebiyet verdiğimize bugün psikanaliz edebiyatında bütün dehşetile şahid olan gene bizler değil miyiz? Evet, iyi bir ahlâk terbiyesinin sağlam prensiplere, yüksek ahlâkî bir ideale dayanması lâzım geldiğinde kimsenin şüphesi yokrur; fakat karakterleri bilmek ve takib edilecek idealle her karakterin imkânları arasında kat'î bir münasebet kurmak için sağlam ve emin vasıtalar lâzımdır. Bu mesele, zamanımıza gelinciye kadar, bir terbiye hazakati olarak kalmış; muvaffak olmuş iyi terbiyeciler görülmüştür; fakat bunun aksi de görülerek en büyük itinalara rağmen berbad bir hale gelmiş zavallılar da az değildir. Bugünkü talihimizden ekseriyetimizin şikâyet etmesi karakter terbiyesine kurban olduğumuzu hissetmenin bir tezahürü değil midir? Yarım asır oluyor ki ruhiyatçılar karakter ilmini sadece tavsifte bırakmıyarak yükseltmeğe uğraşıyorlar. Bunun için ilk örneği evvelâ biyolojiden alarak karakterlerin hâkim vasıflarını meydana çıkararak bu hâkim vasıf etrafında toplanması lâzım ve zarurî olan vasıflan tayin etmeğe çalıştılar. Biliyoruz ki biyolojide hâkim olan hayatî bir vasıf meselâ aslanın et yiyen bir mahluk olması onun bütün azalarını bu vasıfla hemahenk bir surette teşekkül ettirmiştir. Buna göre karakterin hâkim vasfı da bu tarzda bir rol oynıyacaktır. Daha sonra karakterlerde tabiiyat ilimlerindeki tasnifler tarzında bir tasnif yapılması denendi. Ayni zamanda bu karakterlerin zihnin faaliyet şekillerine göre tavzih edilmesi denemeleri yapılarak ilerlenmek istendi. Fakat bütün bu çalışmalar bizi pek az aydmlatmış olduğu için emin bir tatbikata götürmekten uzak kalmıştır. Son zamanın çalışmalarında bu iki temayülün hâkim olduğu görülüyor: Ruh hastalıkları hekimleri bir taraftan karakterle mizacı birbirine karıştırmak ve mizacların genel sınıflarının izahını klinikte müşahede ettikleri ruh hastalarile izah etmek temayülünü gösteriyor; meselâ bunlardan Yung, insanları, içine çekilmiş ve girgin olmak üzere iki genel sınıfa ayınyor; diğer bir Alman hekimi de (Kreç mer) Sikloid ve Şizoid olmak üzere iki genel sınıfta toplamak istiyor; birinci sınıfa girenler bir kararda durmıyarak kâh bitkin, kâh taşkm haller gösteriyor ve bu haller birbirlerini tevali ediyor; ikinci sınıfa girenler insanlardan kaçmak, kendi içlerine çekilmek ve kendilerine burada hakikî âlemden başka bir âlem yapmak temayülündedirler. Diğer bir kısım ruhiyatçılar da ferdlerdeki muhtelif ruhî faaliyet şekillerinden hangilerinin daha kuvvetli ve hangilerinin daha zayıf olduklarmı tetkik ederek bunlarla diğer faaliyet şekilleri arasındaki karşılıklı münasebetlerin muadelelerini aramakla meşguldürler. Bütün bu araştırma ve çalışmalarda henüz iyice tayin edilememiş olan şey irsi istidadların kuvvet ve ehemmiyetini temsil eden mizacm hissesidir; bu eksikliği te'âfi etmek için yukarıda ismini söylediğim Kreçmer vücud yapısının tespitile tam manasile karakterin hissesi arasındaki münasebetleri aramaya koyuldu. Hiç şüphe yok ki karakterin temeli vücud yapısında olacaktır; fakat mizac da biyolojik ve içtimaî tahavvüllerin tesirile derinden derine değişmektedir; nice taşkın mizaclar kendilerine hâkim olmağa muvaffak ol muş veya yeni içtimaî bir muhitte değişmişlerdir. Meselâ Sokrat bunlann başında dır. Mizacen çok taşkın olan bu meşhur filozofun muvazeneli yaşaması nefsine hakimiyet ve irade ile olmuştur. Bütün mesele şu iki noktada toplanıyor: Evvelâ ruh hayatının kabiliyetleri arasmdaki karşılıklı münasebetleri tayin etmeğe varmak; sonra da herkese kendi temayüllerini bilmeyi ve bunları şuurlu biı cehd ve sarih bir metodla ahenkleştirmek ve kullanmayı öğretmek. Buna muvaffak olunduğu gün, iş hayatı gibi, karakter hayatı da, en az bir cehd ile ve en kısa bir zamanda en iyi verimlerde bulunacak tarzda çahştırılabilecektir. Fakat bu çapta bir ilim henüz teşekkül etmemiş olmakla beraber teşekkül edebilmesi için düne nisbetle daha esaslı bir yol tuttuğu ve teşekkül etmek üzere olduğu söylenebilir. Karakter ilmile uğraşanların bir kısmı da şahsiyet ve karakterin ifade vasıtalarından birini el yazısında görerek grafoloji denilen el yazısı ilmini ilerletmeğe çalışmak tadırlar. Bunun için evvelâ yazının bir psikolojisi yapılmak isteniyor; sonra da yazıları bu psikoloji ile tefsir etmek işi kalıyor. Bu tetkikin esası yazı hareketlerinin ruhî hallerle münasebetlerini aramaktır. Elhasıl, karakter kelimesinin lugat manası haricden alınmış bir iz, bir nişane olduğuna göre bu iz ayni zamanda kendisini alan varlığa da tâbi olacaktır. Bu iti barla karakterin mizac ve huyu da ihtiva etmesi doğrudur. Yalnız karakterin sadece mizac ve huydan teşekkül ettiğini söylemek, karakteri yalnız boş bir mefhum haline getirmekle kalmaz; mizac ve huyun cemiyet ve meslek hayatının yaşayış ve tazyiklerinden hiç müteessir olmadığını; ve binnetice mizac ve huyun tamamile sabit ve müstakil bir cevher olduğunu söylemek olur. Halbuki ilerlemiş ve medenî cemiyetlerde karakter, mizac ve huyun cemiyet ve meslek hayatile çarpışmalan neticesinde teşekkül eden ikinci bir tabiatimiz gibi görünmektedir. İptidaî cemiyetlerde belki de daha çok mizac ve huy hâkimdir. Huy ve mizac kanalize edilmemiş tabiî ve taşkm bir kuvvettir Karakter ise bunlara nisbetle inzıbatlı, teemmüllü, hesablı bir kuvvettir. Huy ve mizacın çok kere köpürmek istediği yerlerde karakter kendini tutar ve tutmasım bilir. Bunun için bütün karakterlerde daima gizli köşeler vardır; ve hakikî her karakter hüzün havası içindedir. Çünkü kendi tabiatile u V zun müddet mücadele etmiş ve daha da mücadele etmeğe hazır bir vaziyettedir. Hatta icabında saadete bile meydan okuyacak kadar çetindir. İHEM NALINA MIH1NA Hitlerin nutku, Fransada alâka ile karşılandı Gazeteler, Almanya'nm müstemleke istiyeceğini yazıyorlar, Cenubî Afrika Harbiye Nazırı Londra'nm tekliflerini hamilen Berline gidecek Paris 9 (a.a.) Figaro gazetesinde Dormesson, şöyle yazıyor: «Hitler, dün akşam bilhassa şîddetli bir tonla yeni bir nutuk söylemiştir. Hitler, Almanyayı Avrupada elinde bir zeytin dah ile yalnız başına dolaşmakta ve harb muhtilerinin mütemadi tehdıdlerine maruz bulunmakta gibi göstermeğe çalışmaktadır. Bütün dünyanın eylul ayında bu raiyane tenezzühü nasıl takdir etmiş olduğunu hiç şüphesiz unutmamıştır. Rolleri bu kadar büyük küstahhk'a altüst etmek kabil değildir ve müstemlekelerinin kendisine iade edilmesini iste mekte olduğu anlaşılan Almanya acaba bu talebini gene elinde zeytin dalları olduğu halde mi yapacaktır?» Figaro gazetesi, Londradan istihbar .ediyor: «Pirov'un ne Cenubî Afrika, ne Portekiz ve ne de Belçikanın fedakârlıklarda bulunmağa amade olmadıklarını meydana çıkaran istişarelerinden sonra şımdi burada şu nokta vâzıhan tebeyyün et miştir ki Führer'in müstemlekelere ai<î mutalebatının süratle tatminini istemesi halinde Büyük Britanyanın fedakârlık larda bulunması lâzım gelecektir. Hal bukı bunun için hiçbir hazırlık yapılmış değildir.» Epok gazetesinden: «Hitler'in sözüne inanmak lâzım ge lirse, Almanya ile Fransa ve Ingiltrenin arasını açan yegâne mesele, müstemlekeler meselesidir. Fakat bu iddia, her talebin tatmininden sonra ileri sürülen iddianın aynidir. Daha geçenlerde Çemberlayn'e müstemlekeler meselesinin bir harb sebebi olmıyacağma dair teminat vermiş olan Hitler, bugün diyor ki: « Almanya, normal müzakereler yolile tatmin edilmediği takdirde bu tatmini zorla istiyecektir.» îşin açık tarafı budur ve henüz kapalı olan gözleri açabilir.» Yanlış bir hesab I Ages, Berlinden Lö Jur EkodöPari gazetesine bildiriyor: «Çemberlayn'in Münih'te sarfetmiş olduğu gayrete rağmen Almanya ile Büyük Britanya arasında herşeyin yolunda gitmekte olmaktan pek uzak bulunduğu intıbaı kuvvet bulmuştur. Almanya ile Büyük Britanyanın yekdiğerine karşı cephe almalarına sebebiyet veren meselenin müstemlekeler meselesi olması muhtemeldir. Çurçil ile Düf Kuper ve muhalifler namına söz söylemeğe salâhiyettar diğer zevat hakkında kullanılan lisanın bizzat Londra hükumeti aleyhine müteveccih olan daha derin bir infialin aksi olduğu düşünülebilir.» Ovr gazetesinde Bayan Tabui, şöyle yazıyor: «Almanya, itilâfgiriz davranacağını evvelden haber veriyor ve kendisile müzakerelerde bulunmak istediği memlekette muhaliflerle hükumet arasında nifak çıkarmak istiyor. Herhalde Hitler, müstemlekeler meselesi için harbetmiyeceğini söylememiştir.» kuyucu mektubları, benim en büyük ilham kaynağımdır. Onlardan fikir, mevzu alırım. Onların. şikâyetlerine tercüman olmağa çahşırım. Onların hakh tenkidlerinden, hatta muahazelerinden istifade ederek yanlışlarımı düzeltirım. Hulâsa, kari mektubları benim için halkın, efkârı umumiyenin nabzı mahiyetindedir. Bu mektublar, gazeteciyi murakabe eder, şahsan tamdığım tanımadığım binlerce yurddaştan mürckkeb ve gazetemin satışile mütenasiben artan bir halk kütlesinin beni ve yazılarımı daima kontrol ettiğini düşünerek çekine çekine yazı yazarım. Bu mukaddemeden sonra, aldığım bir kari mektubunu aynen aşağıya nakiediyorum: «Bugünkü yazımzda lenkid ve me dihten bahsediyorsunuz; çok güzel amma söıjlediklerimzi mden kendinize tat' bik elmezsiniz. Birkaç sene evvel Kadıköı/de tramvaı/ yapılacak olduğu zaman Necmeddin Sahire uaranmak için bu işi az mı göklere çıkardınız. Nihayet bütün bir semt biraz da sayenizde berbad, mas* kara oldu. Müspet veya menfi Bunlar ehem* miuetsiz şey. Elverir ki samimî olun.f> A. Z. Beni muahaze eden bu mektubu okuyunca, acaba ben, yazılarımla hakikatea bu tramvayın yapılmasmda amil oldum mu diye düşündüm? Eski arkadaşım Necmeddin Sahire neden yaranmağa ihtiyacım olsun? Birine yaranmak istersenı herhalde Üsküdar Kadıköy tramvayı nın müdüründen daha büyük adamlara yaranmağa çahşırım. Sonra, bu semt, tramvay yüzünden neden berbad, maskara olsun? Asfalt yol ve tramvay, o semtin imarına çok hizmet etmiştir. '• Benim gibi bir gazeteciye çatarken bi, le imzasını atmaktan çekinen bu okuyucuya cevab vermek için, kolleksiyonlan açtım. Kadıköy tramvayı için neler yazdığımı aradım. Tramvay yapılırken, Avrupada olduğum için, hiçbir şey yazmamışım. Yalnız işlemeğe açıldığı gün «Uğurlu olsun» diye bir yazı yazmışım. Bu yazıdan şu parçalan alıyorum: «Bu iramvaula etrafında epey dedikodu oldu. Avrupada her yerde Iram aylarm yerini otobüsler ve otokarlar alırken bizde neden bir milyon lira sarfile tramvay yapıldı; denildi. ] «Yeni tramvay yollarınm yapılmasmdan maksad, Ahmed Asım Bey kardeşimizin yazdığına göre, Usküdar tramvaylanmn zararım telâfi etmek ve Belediyeyi bü hatlar için verdiği para cezasından kurtarmak olduğuna nazaran, yeni tramvay hallarmın İçerenköyü gibi nisbeten boş yerlerden değil, tabiî Anadolu yakasımn en kalabaltk kısımlarmdan geçirmek lâzımdı. Maamafih Avrupada otobüslerin ve otokarların, tramvayların hatta tren~ lerin yerine kaim olduğu da muhakkak' tır. Pariste tramvay tarihe karışmak üzeredir. Fakat bu itiraza karşı otobüslerin çabuk eskidiği, çok lâstik sarfetüği ve ha neden getirilen benzinle işlediği, halbuki tramvay arabalarının çok dayandığı ve, Türk kSmürü yaklığı söyleniyor. Bütün bu ince hesabların doğruluğti veya yanhşlığı ileride meydana çtkacak' tır. Eğer tramvaylar, şimdiye kadar işliyen mendebur olobüsleri aratmaz, zarar etmez ve hatta ümid edildiği gibi, Üskü' dar tramvaylannın zararım da kapalırsa diyecek yoktur.» Yazımm sonunda, Gazi köprüsüniin inşası işinin senelerdenberi yerinde saydığını kaydettikten sonra, Necmeddin Sahiri dört ayda hattın Kadıköy Bostancı kısmını bitirdiği için tebrik ediyorum. Fakat, sonralan tramvaylar kusurlu işlediği zaman şiddetle tenkid eden de bendim. Dört sene evvelki yazımdan bu parçalan, yalnız, muhterem A. Z . e cevab olsun diye yazmadım. Bunda, başka bir maksadım daha var. Geçen gün Cumhuriyette şöyle bir haber vardı: Usküdar Kadıköy tramvayı zarar ettiği için kendi basına yaşamasına imkân yoktur. Nafıa Vekâleti parasız elektrik cereyanı verirse faaliyete devam edebilecektir. Demek ki otobüs yerine tramvay yapmakta ısrar edenler yanılmışlardır. O yazımda, «Bütün bu ince hesabların doğruluğu veya yanhşhğı, ileride meydana çıkacaktır.» demiştim. İşte şimdi, kâr bahsindeki ümidlerin ve hesabların yanhşhğı meydana çıktı. Bu yazıyı yazmaktan asıl maksadım, bunu söylemektir. Bana bu vesileyi verdiği için A. Z . e teşekkür ederim. Pirov Berline gidiyor Berlin 9 (Hususî) Ayın 17 sinde buraya gelecek olan Cenubî Afrika hükumeti, Harbiye Nazırı Firov Londrada Çemberlayn tarafından kabul edilmiştir. Pirov burada devlet adamlarile müstemleke meselelerini görüşecektir. Bu meselelerin halli için Afrikalı nazınn Ingilterenin bazı tekliflerini getirecegi söyleni yor. Londra görüşmeleri Londra 9 (a.a.) Pirov ile îngiliz nazırları arasmdaki görüşmelere telmih eden Daily Express şöyle yazıyor: «îngiliz deniz makamlan Cap Iima nmın müdafaa haline konmasına yardım etmeğe' davet edilmektedir. Liman civarında görünmiyecek bir şekilde tesis edilecek olan depolarda hiç olmazsa altı avlık mahrukat biriktirilecektir.» Cehalet faciası Amerikada seçim Hıisuf münasebetile uğur Umumiyetle demokrat dur diye Ganj nehrine listesindeki namzedler kazandı giren 400 Hın^li kayboldu Londra 9 (a.a.) Salı günü, îngiliz Hindistanındaki Hindliler takvimde pek nadir tesadüf eden bir hâdiseyi tes'id etmişlerdir. Bu kutlama, evvelki gün vaki olduğu veçhile, ay tutulmasmm bir pazartesiye tesadüf ettiği zaman yapılmaktadır. Salı sabahı milyonlarca Hindli günah lanndan kurtulmak için Ganj nehrine girmişlerdir. 400 kişi kavıbdır. Bunlarm boğulmuş olmasından korkulmaktadır. Nevyork 9 (a.a.) Lehman, yeniden Nevyork hükumeti valiliğine intihab edilmiştir. Lehman rakibi cumhuriyet çilerden Dewey'den takriben 75,000 rey fazla kazanarak tekrar Nevyork devleti valiliğine tayin edilmiştir. Takriben 60 mmtakanın intihab neticeleri henüz almamamıştır. Nevyork devletinin diğer umumî idarelerine aid demokrat listesindeki namzedler intihab edilmiştir. PEYAMİ SAFA Dünya bisiklet rökoru kırıldı Milâno 9 (a.a.)' İtalyan bisikletçisi Sponetti elli kilometre dünya rökorunu kırmıştır. Bu mesafeyi 1 saat 8 dakika 32 saniyede almıştır. Vasatî sürat 44 kilometredir. Evvelki rökoru 1 saaat 8 dakika 34 saniye ile Fransız Richard elde tutuyordu. Seçimde db'rt kişi öldü Pariste Leh Yahudisinin vurduğu Alman sefaret kâtibi öldü Paris, 8 (Hususî) Bir Leh Yahudisi tarafından yaralanan Alman sefareti üçüncü kâtibi Fon Rath bugün öğleden sonra öldü. Fon Rath'm annesi bu sabah Almanyadan Parise gelmişti. Harlan «Kentueky> 9 (a.a.) Mün tehibler arasında vuku bulan bir arbede esnasmda dört kişi ölmüştür. Polis se kız kişiyi tevkif etmiştir. 1933 senesinde yapılan intihabat esnasında da Harlayn kontlueunda çıkan kargasalıklar esnasmda 20 ki<=i kadar ölmüştü. Af. ŞEKİB TUNÇ Doktor Beneş'in fırkası feshedildi Prağ, 9 (a.a.) Eski Çekoslovak Reisicumhuru Beneş'in riyaseticümhura intihabından evvel mensub olduğu millî Çekoslovak Partisi siyasî faaliyetini tatile karar vermiştir. Seçimin neticesi Nevyork 9 (a.a.) Bugün Greenwich saatile saat 13 te, bu ana kadar elde edilen seçim neticeleri hakkında aşağı daki istatistik neşredılmiştir: Meb'usan meclisine: 202 demokrat. 123 cumhuriyetçi, Senatoya: 18 demokrat, 9 cumhuriyetÇi. Bir sinagog ateşe verildi Berlin, 9 (a.a.) Von Rath a yapılan suikasd üzerine Hersfeld'de Yahudiler aleyhinde nümayişler tertib edilmiştir. Ateşe verilen Sinagog tamamile harab olmuştur. Diğer cihetten Viyana şehrinin Polis Şefi bundan sonra Yahudi rr.ağaza ve müesseselerinin üzerine sahiblerinin almanca ve ibranice isimli yazıh levhalar asılmasını emretmiştir. Dublin'deki grev gittikçe büyüyor Şehrin tramvayları ve otobüsleri depoda kaldı Dublin 9, (a.a.) Nakil vasıtaları grevi umumîleşmiştir. Bütün tramvaylar ve otobüsler depolarda kalmıştır. İki bin kişi greve istirak etmektedir. Grevc'.ler, sen dikanm mümanaatına rağmen taleblerinin isaf edilmediği taktirde ise başlamıyacaklarını söylemektedirler. Grevciler iş saatinde kahvede oturduğu görüldüğü icln kendisine yol verilen bir memurun tekrar işe alınmasını istemektedirler. Kant Ciano yeni Fransız sefirini kabul etti Roma 9 (a.a.) Yeni Fransız büyük elçisi François Poncet bugün Hariciye Nezaretinde Kont Ciano'yu ziyaret ederek kendisile uzun bir mülâkatta bulunmuş ve Krala vereceği itımadnamenin bir suretini tebliğ etmiştir. Bu mülâkatlar bir saatten fazla sür müştür. îsviçre yabancı teşekkülleri yasak etti Bern, 9 (a.a.) Millî MecHs 39 reye karşı 101 reyle Vaut Kantonu kanunu esasisinin yeni maddesine federasvonun garantisini bahşetmiştir. Bu madde ile faaliyetleri umumî nizama muzir o!an ve Komünist Enternasyonaline veya sair bir beynelmilel veya ecnebi teşekkül e doğrudan doğruya veya dolayısile mensub olan teşekküllerin mezkur Kantonda faa'ivelte lulunmaları menedilmektedir. Berlin, 9 (a.a.) Paristeki Alman elçiliği kâtibi Von Rath'ın ölümü yalnız siyasî değil, efkârı umumiyede de şiddetli bir teessür ve heyecan uyandırmıştır. Siyasî mahafil bu hususta muhteriz dav ranmakta ise de Almanyanın Yahudi meselesindeki hattı hareketi üzerine her halTakanca ile teMid îzmir, 9 (Telefonla) Karsıyaka su de tesirlerini göstereceği gizlenmemektedairesi odacısı 16 yaşında Cevad, işinden dir. çıkarılması vÜ7Ünden âmirlerinden Hamiîç Ticaret müdürü îzmirde yi tabanca ile tehdid etmiştir. İzmir, 9 (Hususî) îktısad VekâleSuçlu Cevad hakkında takiSat ;apılti iç ticaret umum müdürü Mümtaz Rek maktadır. Beynelmilel gazeteciler fe şehrimize gelmiştir. Umum Müdür ilk iş de^asyonu reisi Pariste öldü olarak ihracatçıları toplamış ve bir görüşParis, 9 (a.a.) Beynelmilel gaze me yapmıştır. Mümtaz Rek şehrimizde ka'dığı müdteciler federasyonunun müessisi ve nv'Ilî Ecazeteciler sendikası reisi Georges Lour detçe pazarlıksız satış kanununun tatbikadon 70 yaşında olduğu halde ölmüştür. tı etrafında tetkiklerde bulunacaktır. Genel valiliklere: 8 demokrat, 14 cumhurivetçi secilmiştir. Nevyork 9 (a.a.) Parlamento intihabatı hakkında neşredilen en son neticeler şunlardır: Meb'usan meclisi: 236 demokrat, 147 cumhuriyetçi, 2 progresist. Âyan: 21 demokrat, 11 cumhuriyetçi. Valilikler: 12 demokrat, 16 cumhuriyetçi. Almanyada şiddetli heyecan r Kısa haberler J * ROMA 9 Cenubî Afrika Birliği İtalyanın Habeşistan üzerindeki hakimiyetini tanımağa karar verdiğini İtalyan hüku metine bildirmiştir. * ROMA 9 Kabine, para kaçakçılığı hakkındaki yeni talimatnameyi kabul etmiştir. Bazı ahvalde ağır hapis cezası da vardır. Para cezası kaçırılmak istenen miktarm beş mlsline çıkarılmıştır. * ROMA 9 Kabine, yeni İtalyan medenî kanununun ilk kitabmı kabul etmiştir. Bu kısım, şahısların ve ailelerin hukukuna dair Napoleon Kodu'nun ayni olan kitab yerine kaim olacaktır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear