24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
29 Mart 1937 CUMHUBİYET Ingiletrede pazarları spor yapmak memnu olduğu için geceleri spor yapılabilecek kapalı salonlar kuruluyor Hükumet filosu MalagaSyrano de Bergerac Daha sıhhatli Britanya) yı bombardıman etti opera oldu operaları hareketinin esasları Roma ve Paris şaheseri Ingiltereye sevkülceyşî bakımından üstün kıymeti yakında bu Dünyada genclik hareketleri SaıTa! bahisleri temsil edecekler < Elimde bir eserim var. Eğer 5tekiler kadar bu da muvaffakiyet kaza nırsa villânızı ahrım.> Bu sözleri Edmond Rostand Marsilyada villâsını satın almak istediği adama söylüyordu. Bahsettiği eser de Syrano de Bergerac idi. Geçen asrın son yıllannda cereyan eden bu muhavere, dünyaya yeni bir şaheserin doğacağını müjdeliyordu. Hakikatte eserini henüz hiç kimsenin bilmediği bu anda Rostand büyük bir muvaffakiyet kazanacağının farkmdaydı. Fakat tevazuunun tesirile <eğer ötekiler kadar muvaffakiyet kazanırsa» de yivermişti. Eğer o gün bir hissikablelvuku ile villâ sahibi yeni bir şaheserin ışıklarını görebilmiş olsaydı hiç tereddüdsüz evini üstada veriverirdi. Ne yazık ki insanlar bütün hayatlarmca gafil olup gidecekler. Bu doğuşta noksanlık ve bu gaflet kimbilir doğdukları zaman bile farkedilmiyen nekadar kıymetlerin kararmasına sebeb olmuştur. Rostand'ın kıymetleri pek çoktur. Bunlarm hepsini zikretmek imkân sız igibi birşeydir. Fakat en büyük hususiyeti tiyatroda nazmı kullanma sıdır. Syrano de Bergerac ilk defa bü yük heyecanlar içinde 1897 de Pariste SaintMartin tiyatrosunda temsil edil di. Syrano rolünü tanınmış artist Caquelin oynamıştır. Büyük artist o gün hayatmın en heyecanh gününü geçirmiştir. Kendisi bu heyecanmın iki sebebden ileri geldiğini söyler. Birisi 1400 beyitlik koca yeni bir rol karşısmda bulunmak, diğeri de malum olduğu ü zere Syrano'yu temsil edebilmek için takacağı burunlann bozulması tehli kesiydi. Hatta bunun önüne geçmek i çin bir düzine burunluk yaptırdığını da söyler. Rostand da heyecanlıydı. Bu ilk temsil için bizzat kendisi hazırlıklar yapı yor, talimatlar veriyordu. Nihayet büyük eser lâj'emut şöhre tini o gece kazandı. Ve Rostand defa larca halkın alkışlarma teşekkür et mek mecburiyetinde kaldı. Bu suretle Syrano de Bergerac şairin edebî zaferini bütün dünyaya yaydı. Ve kendisi de çok zengin oldu. Syrano de Bergerac'ın kazandığı rağbet şu ra kamlarla pek güzel anlaşılabilir: Bu dram 1898 senesinde iki milyon iki yüz seksen altı bin frank hasılat toplamıştır. Roma Kraliyet operası ve Paris operası bu seneki programlarma Syrano de Bergerac operasını koymuşlardır. Syrano de Bergerac, maruf musikişinas Franco Alfons tarafmdan bestelenmiştir. Dünyanm iki büyük operasında da son günlerde programa giren bu eserin cazibesinin gittikçe fazlalaştığını görüyoruz. Bu büyük muvaffakiyeti Ros tand'ın bizzat söylediklerinden de an hyabiliriz. Marsilyada villâsını almak istediği adamm kendisine vadini ha tırlatan mektubda Rostand şöyle yaz mıştır: için Ispanyadan Cebelüttarık'a mukabil Ceuta liramını istemesi tavsiye ediliyor «Fenafiraşk» ne demektir? urrem Sultan tefrikasının göğsüm kabara kabara söylüyorumon binleri aşan okuyucularından alageldiğim sayısız mektublardan birinde Kanunî Süleyman» o fettan kiz için taşıdığı yaman aşkı tasvir ederken kullandığım «fenafıl'aşk» tabirinden maksud ne olduğu, yani o tabirin nasıl bir mana ifade ettiği soruluyor. Muallim Naci, «Türk olan nimetşinas olmak gerek» diyor ki pek doğrudur ve nimetşinaslık bizim, ışığı tarihte bile pırıldıyan bir millî şiarımızdır, ben de bu eserime zümre zümre, tabaka tabaka, kütle kütle ve yer yer on binlerce yurddaşım tarafmdan gösterilen büyük alâkaya karşı taşıdığım şükran borcunu, bu gibi sorulara cevab vermekle ödemeğe çalışıyo rum: «Sofiyye hikmeti Philosophie mysrique» denilen nesneyi güdenlerce ezelî kudret «aşkı zatî» sini ıfşa için kâinatı yoktan varetmiştir. Bu haysiyetle vücudu mutlak, her türlü varhğın hem başladığı, hem sona erdıği kaynaktır. Vücudu mutlak, ayni zamanda kemali mutlak, cemali mutlak ve hayri mutlaktır. Cemal, aşkı doğurur ve onsuz olamaz. O halde her güzellikte cemali mutlaktan bir zerre vardır ve güzelliği sevmek cemali mutlakı sevmiş olmaktır. Sofiyye hikmetine bağlı olanlar, işte bu akideyi esas tutarak bir «fenafil'aşk» merhalesi tasavvur etmişlerdir. Bu, gene Sofiyye tabirlerinden olan fenafillahın ilham ettiği bir fikir, bir akide ve bir menzildir. Sofiyye herşeyin başladığı, çıktığı ve nihayet dönüp varacağı, buluşacağı varhğın vücudu mutlak olduğunu söylediği gibi aşkta da son merhalenin vücudu mutlaka yakınlaşmaktan başka birşey olamıyacağını ileri sürer. Sofiyyece «hakkin vuslatı Communion avec dieu» insanî maksadların son haddidir. Bu maksada erebilmek için ise herşeyden el çekmek ve her şeye sırt çevirmek lâzımdır. Hakkı bulmak istiyen bir insan imsakten, riyazetten başlıyarak yavaş yavaş hayatın her türlü ibramlarına tahammül etmek, her türlü zevkten uzaklaşmak yolunu bulur ve gitgide vecde, istiğraka kavuşmak derecesine erişir. Bu, mes'ud bir yükseliştir ve insana, herşeyi terketmek ülkürünü bile terkettirecek derecede ruhî bir heyecan verir. O zaman ne akıl kalır, ne fikir. Yalnız ruh vardır ve bu ruh, tamamile (safi) dir ve tam bir istiğrak zevkini tatmak, ilhamla «hakkin vuslatı» na ermek kabiliyetini kazanmıştır. İşte (fenafillah) mertebesine var mak budur, yani ölmeden ölünerek vü cudu mutlakta insanî şahsiyeti kaybetmeğe fenafillah denilir. «Fenafil'aşk» ta tıpkı böyledir. Âşık, hakikatte cemali mutlaka gönül vermiş tir. Çünkü güzellik, yukarıda da söyle dik, cemali mutlaktan insan yüzüne dü şen bir zerre nurdur ve aşk, o nurun doğurduğu bir duygudur. Maçukun güzelliğinde cemali mutlak sezildiği için âşık, ruhunu derece derece tasfiye ederek ve heyecandan buhrana, buhrandan vecde, vecidden istiğraka geçerek tıpkı kemali mutlaka ve hayri mutlaka karşı beslenilen hayranlık yüzünden fenafillah merte besine erenler gibi fenafil'aşk merhalesine ulaşır. Artık o menzilde aşk, âşık ve maşuk birleşir, cemali mutlakta mahvolup gider. Yani fenafil'aşk sırnna erenler, bütün beşerî duygulardan tecerrüd ederek ilâhileşirler. Fakat biz, bu tabiri kullanırken Sofiyye gibi düşünmedik, sadece iradesini aşka feda eden bir adamı tarif etmek istedik. Tefrikamızı takib edenler bu tarifi o tabirle yapmakta nekadar haklı olduğumuzu pek yakında göreceklerdir. tBaştarafı 1 inci sahlfese] dir. Bu mevzilerin ekserisi kenarları dik ve sarp kayalıklarla derelerde intihab e dilmiştir. Mitralyöz yuvalarile müdafaa edilen bu mevziler geçilmez birer kale halindedir. Hükumetçilerin tayyareleri, faaliyetle tarassud servisile teşriki mesai etmekte dir. Muhtelif noktalarda gizlenmiş olan tayyare toplan menzillerinin uzunluğu sayesinde asi tayyarelerin yaklaşmasma mâni olmaktadır. Hükumet filosu Malagayı bombardıman etti İngilterede beden hareketlerine verilen ehemmiyete bir misal: Posta ve telgraf memurlan istirahat zamanlartnda eskrim ekzersisleri yapıyorlar Yeniliği ve bilhassa îngiltere gibi sporun beşığı addolunmağa lâyık ve sporda bütiin milletlere rehberlik etmiş bir memlekette doğmuş olan «daha sıhhatli Britanya» hareketi, sporu ve beden terbiyesini memlekette yaymak mevkiinde olanlar için tetkike değer bir mahiyet arzetmektedirr «Daha sıhhatli Britanya» hareketini kısaca şöyle izah edebilıriz: Bir taraf tan ilk ve ortamekteblerde hıfzıssıhha bakımmdan çocukların sık sık tıbbî muayeneden geçirilmeleri, açık havada vücudlerini sağlamlaşüracak oyunlarla, spor larla inkışaf ettirmeleri ve muhtac olan lara da bedava süt, hatta gündiiz yemekleri dağıtmak suretile bir demokrasinin vatan çocuklarına temın edebıleceğı bü tün ihtimamları tatbik eden İngiliz hükumeti; daha sıhhatli Britanya hareketile bu ıhtrmamı oyun ve spor sahasında mekteb çağını geçirmiş yaştakilerle mekteb haricinde kalan memleket gencliğine teşmil gayesini gütmektedir. yuğrulmuş bir memlekette spor muallimi ve spor faaliyetlerine liderlik edecek elemanların noksanlığına delâlet eden mıllî beden terbiyesi koleji, ayni zamanda memleketin bu sahada en yüksek bir tetebbü ve tetkik müessesesi haline ifrağ olunacaktır. Kolejin inşa ve işletme masrafları daha sıhhatli Britanya hareketi için konulan 3 milyon sterlinlik tahsisat tan çıkmıyacak, bunun için ayn bir membadan para bulunacaktır. B ingilterede spor daha ziyade açık havada yapılır. Kapalı saha sporları o kadar fazla taammüm etmiş değildir. Halbuki büyük şehirlerde oturan halkm ekseriyeti ancak cumartesi günleri öğle den sonra (ingilterede pazarları spor yapmak memnudur) spor yapabilmek tedir. Bittabi haftada bir gün kifayet etmiyeceği için geceleri spor yapılabile cek kapalı salonlann bu hususta çok faydası olacaktır. C ingilterede her memleketten fazla spor kulübü olduğu halde bunlann adedini artırmak hususundaki karar çok yerindedir. Çünkü sporu bütün halka teşmil edebilmek için kulüb adedini fazlalaştırmak baslıca şarttır. Beden terbiyesine mıllî ve umumî bir mahiyet verebil mek icin mevcud kulübleri, halkevleri açarak fazlalaştırmak, yüzme havuzlan yapmak, oyun ve spor sahalarını çoğalt mak ve nihayet spor propagandasına da ehemmiyet vermek «daha sıhhatli Bri tanya» hareketinin baslıca faaliyet şu belerini teşkil etmektedir. Hiç şüphe yok ki sporun en müteam mim olduğu memleket Ingilteredir. Yalnız şurası, üzerınde durulacak bir hâdısedır ki hayat şartlarının güçlesmesile spor, İngilterede de gitgide halk kütlesi nin ve her sınıf gencliğin kolaylıkla elde edemiyeceği bir lüks haline girmektedir. Büyük şehirler halkmm her memlekette ekseriyeti aşağı yukan dar bir bütçe ile yaşamaktadır. Bu itibarla spora ve oyuna sarfedecek parası çok azdır. Bu ba kîmdan «daha sıhhatli Britanya» hareketi halk kütlesinin spor ihtiyaclanna bir «Daha sıhhatli Britanya» hareketi cevab olmak üzere vücude getirilen bir için sarfolunması karar altma alman 3 teşkılât addolunabihr. milyon sterlinlik tahsisat, Alman genclik Üç sene zarfında iki milyon ingiliz lirası sarfile vücude getirilecek tesisatı şöy teşikilâtı gibi muazzam bir teşkilât kur mağa elbette ki kifayet etmez. Fakat le hulâsa etmek kabildir: 1 Millî bir beden terbiyesi koleji, şimdi mevcud teşekküllere yardım ve 2 Kapalı spor salonlan ve jimnas böylece bu teşekkülleri bir zaman sonra tikhaneler, kendi kendilerini idare edebilir bir hale 3 Kulübler ve halkevleri, getirmek gayesi esas olduğu için sarfolu 4 Yüzme havuzları, nacak paradan azamî istifade temin edil5 Mevcud oyun yerleri ve spor sa miş olacaktır. Bunlara ilelebed yardım, halannı çoğaltmak, bu müesseseleri birer gedik haline getir 6 Spor propagandası. mek ve her işte yardrm bekliyen «âcizler» A Londrada geçenlerde yanan teşekkülüne sevketmek demektir. Crystal Palace adlı eğlence yerinin arsaKendi kendine ayakta durabilen mü sına inşası ileri sürülen beden terbiyesi koleji, bütün programm tatbik vazifesini essese ve teşekküllerdir ki faydalı ve öüzerine alan Maarif Nezaretinin kontro mürlü olurlar. lü altında olacaktır. îngiltere gibi sporla NÜZHET ABBAS Valencia 28 (A.A.) Hükumet filosunun Malaga, Melilla, Motril'i bom bardıman etmiş olduğu hükumet tarafından neşredilen bir tebliğde beyan edil mektedir. Cumhuriyetçi harb gemileri, Carthagene'deki üssüharekelerine avdet ederken asiler tarafmdan bombardıman edilmişse de isabet vaki olmamıştır. Faaliyeti bilhassa artmış olan cumhuriyetçi tayyareler asilerin Madrid cep hesindeki mevzilerini ye Saragosse, Hu Fransız gazetelerinde mütalealar Paris 28 (A.A.) Matbuatın tefesta, Teruel, Almidevar, Belchite ve Viveldebrio şehirlerinin askerî hedeflerini sirlerine göre paskalya yortusu Ispanya müessir surette bombardıman etmişlerdir. nın vaziyeti meselesinde Fransa îngiltere arasında sıkı teşriki mesaide bir müMalagada hasar Cebelüttank 28 (A.A.) Meçhul tareke devresi vücude getirmiştir. Le Journal şöyle yazıyor: bir harb gemisi, dün dinî bir alay yapıldı«Eğer îngiltere hükumeti müdahale eğı sırada, Malagayı 30 dakika bombar dıman etmiştir. Üç kişi ölmüş, bir çok ki derek Romadan, Berlinden geçmemek şartile, gayet sarih malumat almamış olşi yaralanmıştır. saydı barut fıçıları şimdiye kadar çoktan tngilterenin bir talebi Londra 28 (A.A.) Visamiral Us alev almış bulunurdu.» Echo de Paris şöyle diyor: borme, Sunday Times gazetesinde çıkan «Martm yirmi dördü ile yirmi beşi auzun bir mektubunda lngilterenin Ceu rasında îngiltere matbuatımn oldukça ata'ya mukabil Cebelüttarıkı İspanyaya vermek suretile bir mübadele yapmak nî bir surette lisanını değiştirmiş olması teklifinde bulunması lâzım geldiğini yaz Parisin ön safa geçerek Londranın gerimaktadır. Bu teklif, vaktile 1868 sene lediği kanaatini tevlid etmişti. İki Wükusinde Amiral Georg Grey'in teklifini metin sıkı bir surette teşriki mesai ettiğine kimsenin şüphesi kalmamıştır.» tecdidden başka birşey değildir. Oeuvre şu mütaleada bulunuyor: Amiral Usborme, İngilterenin Ceuta«Geçen vak'aların tahlili neticesinde ya yerleşmek suretile sevkulceyş bakı şu cihet anlaşılıyor ki evvelâ Berlin Rommdan elde edeceği menfaati saymakta ve bilhassa orada bir tayyare meydanı ma mihverile Paris Londra cephesi yerinşası imkânmdan bahseylemektedir. Ce lerine iyice yerleşmişlerdir. Sonra da Berbelüttarıkta böyle bir meydan inşası cid lin Roma mihveri Paris Londra cep hesinin hareketsiz ve faaliyetsiz göründî müşkülâta maruz kalmaktadır. düğü nisbette faal ve sağlamdır.» thtilâlcilerin durdurmak Aube şöyle yazıyor: istedikleri vapur «Hararetin îngiliz soğukkanlılığile Marsilya 28 (A.A.) Paquet mi, yoksa Fransız sebatile mi düştüğünü kumpanyasına aid Imerethie 2. ismindeki tayin etmeğe kalkışmak beyhude olur. Agemi bugün saat 10,30 da buraya gel sıl mesele ortada tamiri kabil olmıyan hiçmiştir. Kalabalık bir halk kütlesi nhh bir mesele mevcud olmamasıdır. Bununla ma birikmişti. Çinin Madrid sefareti kâ beraber sevinmekte o kadar acele etmitibini taşıyan gemi Ispanya sahilleri a yelim.» çıklarmda asi Ispanyol kruvazörü Ca naris'in tecavüzüne uğramışh. Polis ge Izmitin tarihi mide bulunan 436 mültecinin vesikalanîzmit (Hususî) Vilâyet Umumî nı tetkik etmiştir. Bunlarm içinde muh Meclisinin ayırdığı tahsisatla senelertelif milletlere mensub seksen milisle yir denberi şehrimiz ve muhitinin tarihini mi üç Çinli amele bulunmaktadır. Gemi yazmak için çalışan üç kişiden müreknin süvarisi Pierre Guiriconi kumpanya keb heyet araştırmalarmda çok güzel ya başından geçen hâdise hakkında bir neticelere varmış bulunmaktadır. îzmirapor vermiştir. Bu rapora nazaran Ime tin tarihi pek yakında Halkevimiz tararethie 2.25 martta Hariciye Nezaretinin fmdan kitab halinde tabedilecektir. müsaadesile seyahat eden iki yolcu ve Gemlikte f eci bir cinayet oldu Madriddeki Fransız kolonisine aid pa Gemlik (Hususî) Buraya bağlı Enketlerle Marsilyadan Alicante'ye hare güricik köyünden Mehmed, gecimsizlik ket etmiştir. Geminin direğinde bulunan yüzünden karısı Şahindenin açtığı bo«Ben size bu eserim de diğerleri ka Fransız bayrağı iki kuvvetli projektörle şanma davası için kasabamıza gelmiş ve dar muvaffakiyet kazanırsa villânızı a aydınlanmıştı. Martın yirmi beşinci günü muhakemeden çıktıktan sonra köylerilacağım demiştim.> saat 3,20 de asi kruvazör geminin arka ne dönerken karısı Şahinde ve kaynasma geçerek projektörlerini gemiye tev nası Emineyi tabanca ile öldürmüştür. ZEYNEL AKKOÇ Onu da bilmiyorum. Söyledim ya.. Esrarengiz... Bir kere konuşuruz. Mide bulandıran bir tarafı varsa kabul etmezsin. Şimdilik mekteble idare edersin. Fakat emin ol ki ben Süleymanı çok namuslu bir çocuk olarak tanırım. Pekâlâ. Bakalım. Tercüme ettir mek istediği şeyleri bir kere görmek kâfi, Bir de «teksir» lâkırdısı var. Evet, ya... Ben de ona takıldım. Yani insana gizli bir propaganda şüphesi veriyor. Evet. Sustular. Necati ayağa kalktı: Orhan! dedi, artık sen birşey yemelisin. Kendini zorla biraz. Evvelâ bir çorba içersen miden açılabilir. Haydi, gidip hazırlatıyorum. Pekalâ. % önünde duran bir gazeteyi göstererek alçak sesle mmldandı: Almanya da kanşıyor. Bu Şpar takos'lar bir iş çıkaracaklar galiba... Başmı Orhana doğru çe\irerek, fakat hep önüne bakarak ondan da bir mütalea bekledi. îki arkadaş susuyorlardı. Necati bu sessizliği kırmak için: Sen politikaya nekadar düşkün sün, eskiden böyle değildin! dedi. Süleyman vücudünü masaya doğru biraz daha eğdi; neredeyse başmı ga zetenin üstüne koyarak uyumak istiyen bir adam r&haveti içinde görünüyordu. Boyunbağı takmamışh. Ağzını açh, fa kat hiçbir şey söylemedi. Etrafına ba kmdı. Bir müddet ağzı açık durdu. Hâlâ gözlerinin içi iyice görünmüyordu. Ağzını kapadı ve biraz doğruldu. Basık ve dar alnında kalın ve siyah kaşlannın saçlanna çok yakm olması esmer yüzü nün karanlığım arbrıyordu. O ana kadar fizyonomisinde hiçbir sevimli hareket görünmemişti. Biraz daha doğruldu ve dedi ki: Burjuva münevveri böyledir, hepsi de senin gibidir: Politikayı diğer in san faaliyetlerinden apayn sanırsınız. Herşeyin aksiyon ve politika olduğunu bilmezsiniz. Senin de, benim de yediğimiz ekmeğin, içtiğimiz kahvenin fiatı dünya politikasına bağlıdır. Değil bir münevver olarak, alelâde menfaatlerinin müdafaasını ve hesabmı düşünen okur yazar bir işçi sıfatile politikayı hararetle takib etmelisiniz. Sen ne hocalığı yapı yordun? Edebiyat, değil mi? Felsefe mi yoksa? îster edebiyat, ister felsefe, politikasız olmaz. Politika hiçbir şeyden ayrılmaz. Necati sordu: Senin politikan nedir? Onu bize anlatır mısın? Süleyman biraz daha doğruldu ve dirseklerini masaya dayadı. Necatinin sualinden memnun görünüyordu. Fakat cevabmı geciktiren bir hesab içinde u zun uzun düşündükten sonra: Kardeşim, dedi, benim politikam genişür. Burjuva milletleri arasmdaki dar menfaat kombinezonlan değildir. Ben bütün bir kapitalist sistemle müca dele taraftarıyım. îmtiyazlı ve müstehlik burjuva sınıfına karşı işçinin uyanmasını istiyorum. Davayı bizim vaziyetimize tatbik edeyim: Avrupa kapitalizmi, şarktaki bütün müstemlekelerinin ve yan müstemlekelerinin ikrısadî ve kültür in kişafını tehir etti, hâlâ da ediyor. Eskı ric'î ve sağ ideolojileri sun'î olarak oralarda hâkim kılmağa çalışıyor. Işine öyle gelir. Fakat hep aslan paymı almak istediği ve müstahsile hiçbir şey bırak madığı için, farkmda olmıyarak, bir ih(ilâlci ajanı rolü oynamaktadır. {Arkası var) cih ettikten sonra vapurun ismini sormuş ve kendi ismini bildirmiştir. Üç miliik bir mesafede bulunan kruvazör üç kere kurusıkı top atmıştır. Gemi derhal du rarak üç kere düdük çalmış ve tornistan etmiştir. Kruvazör şu emri vermiştir: «Derhal Palma'ya gidiniz.» Fakat geminin kaptanı bu emri dinlememiş ve gemide eşya bulunmadığından mültecı leri almak için Alicante'ye gideceğmi bildirmiştir. O zaman kruvazör gemiye ateş etmiştir. Mermi elli metro uzağma düşmüştür. Kruvazör geminin Palma ye gitmesi emrini tekrar etmiştir. Imerethie 2. o zaman Fransız kruvazörü Suffren'e ımdad işaretini göndermiş ve asi kruva zörüne şu cevabı vermiştir: «Hayır, Palma'ya gitmiyeceğim. Burada kalıyorum ve süratle buraya gelen Suffren kruva zörünü bekliyorum.» Imerethie 2. bundan sonra bütün süratâle Alicante istikametinde yol almağa başlamışbr. Bu müddet zarfında asi kruvazör, şimali şarkî istikametinde kaybolmuştur. Cumhuriyetin edebî tefrikası: 32 BİZ İNSANLAR Yazan: Peyami Safa dırmak istemiyordu. Başmı önüne iğerek: Sana çok... diye başlamıştı Fakat Necati sözünü kesti: Hiç böyle söylemiyeceksin. Sen benim yerimde olsaydın benim gibi hareket etmez miydin? Onu geç. Şu Süley mana gelelim. Evet, biraz esrarengiz. Ben de merak ediyorum. Fakat ben ondan fena şeyler ummam. Fena şey ne olabilir? Aklıma casusluk filân geldi. Orhan itiraf etti: Benim de aklıma o geldi. Fakat ona böyle birşey kondura mıyorum. Namuslu bir gencdir çok. Sinsidir biraz işte. Çok sinsi. Politikadan fazla bahsettiğini söylüyorsun da. Necati hararetle tasdik etti: Evet işte, bana şüphe veren de o. En ziyade hangi tarafı iltizam eder görünüyor? Görünürde bütün Avrupaya düş man. Ankaraya hararetli taraftar. O tarafı güzel. Samimî ise. Bilmiyorum. Ne iş yaptığını da bilmiyorsun. « îyi, dedi, fazla sıkıntıda olması îyi... « Niçin? « Daha iyi çalışır. « Yapacağı iş nedir? Onu söylesene... Cevab vermedi. Biraz düşündü: « Ben onu bir göreyim, dedi, kabil mi? « Kabil. « Yarm kabil mi? « Kabil. Yarın sabah evine uğra nm, dedim. Bugün saat altı buçukta, Eminönünde, Valde kıraathanesinde buluşmaya karar verdik. Onun için senin gelmen çok iyi oldu. Fakat yaptırmak istediği işi bir türlü öğrenemedim. Orhan sordu: Gizliyor mu? Vallahi... biraz esrarengiz bir hali var. Orhan sustu. «Casus filân olmasın?» diye soracaktı. Fakat Necatinin fedakârIığının güzel intıbaını bir suizanla bulan M. TURHAN TAN Ermeni Patrikhanesinde ayin Dün paskalya münasebetile Kumkapı Ermeni Patrikhane kilisesinde büyük bir ayin yapılmıştır. Mükemmel bir koro ayine refakat ediyordu. Kıymetli bir san'atkâr tarafından org üzerinde birkaç liturjik parça çalındıktan sonra Patrik bir vaız verdi ve nihayetinde» Atatürke ve Türkiye Cumhuriyetine dualar etti. R Orhan ve Necati Valde kıraathane sıne girdikleri zaman Süleymanı orada buldular. Ufak yapılı, küçük başlı, çok esmer bir adamdı bu; Orhamn da, Necatinin de yüzlerine hiç bakmadan, «buyurun» diyerek ayağa kalkıp oturmuştu. Başmı masaya yaklaştıracak kadar eğe rek ve hep yere bakarak uzaklan dinler gibi çarpık bir duruşu vardı. Gene hiç yüzüne bakmadan «teşerrüf ettim be yim» dedikten sonra Necatiye döndü ve îstanbul hakkında konferans 30 mart salı günü saat 18,30 da Galatasaray lisesi profesörlerinden M. E. Mamboury, Ünyon Fransezde İstanbulun fethinden bugüne kadar şehrin terakki ve inkişafı hakkında projeksiyonlu bir konferans verecektir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear