25 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET 11 Şubat 1937 Bayram turnuvası Son maçlar için Bir Bulgar gazetesi Tevfik Rüştü Arası medhediyor Ilk günü Galatasarayla Beşiktaşlılarla Galatasa «Sancak meselesi, onun Beşiktaş, Fenerle Güneş raylılar yapılan tenkidle diplomatik faaliyetinin maç yapacaklar re cevab veriyorlar bir saheseridir» Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Güneş kulübleri arasmdaki anlaşma komitesinin Kurban bayramı münase betile bu dört kulüb arasmda hususî bir turnuva tertib etmiş olduğunu yazmıştık. 21 şubat pazar günü 4 kulüb arasmda maçlar yapılacaktır. Birinci günün mağlublan bayramm ikinci günü, galibleri de bayramm üçüncü günü karşılaşacaklardır. Komite, bu maçlar için üç günlük biletler satacaktır. Herkes için duhuliye 25, tribün 50 kuruş olacaktır. Üç maç için toptan satılacak biletler bir lira olacaktır. Tertib heyeti bu maçlar için dün bir toplantı yaparak dört kulüb murahhaslarının huzurile kur'a çekmiştir. Çeki len kur'aya göre ilk gün Galatasarayla Beşiktaş, Fenerbahçe ile de Güneş karşılaşacaktır. MMaçlarm hakemleri bilâhare tayin edilecektir. Gazetemizin 9 şubat 937 tarihli nüs hasmda, hakem komitesinin eski reisi Nüzhet Abbas, Galatasaray Fenerbahçe ve Beşiktaş Güneş maçlan hakkında bir yazı yazmıştı. Bu yazı üzerine Beşiktaş kulübü müessislerinden İhsan Günsavla bir Galatasaraylıdan aldığı mız mektublan aynen neşrediyoruz: 9 şubat 1937 tarihli sayın gazetenizin spor sütununda cPazar günkü maçlara umumî bir bakış> serlevhası altında ve Nüzhet Abbas imzasile çıkan yazuıın Güneş Beşiktaş maçma ayrılan ilk kısmında serlevhanın sarahati hilâfına olarak bakışların hususî bir noktaya teksif edilmiş olduğunu görüyoruz, Bütün hata Beşiktaşhlarda, onları tecziye et meli ilâh... Hiç şüphe yok ki, maçları devamlı bir surette seyreden ve matbuatta tenkidlerini alâka ile okuyan spor efkân umumiyesi, <Ye> oyununu nefretle karşılıyor, bu uğurda kat'î çarelere başvurmak zamanının hatta geçtiğine kanidir. Fakat bu çareler aranırken bir iki cyuncunun tecziyesi üzerinde durmak, r doğru 3 ol üzerinde bulunduğunuza ef kârt umumiyeyi inandıramıyor. Pazar günü seyrettiğimiz Güneş Beşiktaş maçım bir <Ye» oyunundan ziyade sert olarak tavsifte isabet olduğuna işaretle şunu kaydetmek isterim ki, spor, sportif ahlâk dahilinde umumî bir sevk ve idareye kavuşmadığı müddetçe, kelimenin şümullü manasma uygun bir varlık yaratılmasına ve idamesine maddeten imkân yoktur. Her şeyi dürüst gören her sporcu, ruhan dürüst olmasa dahi, nihayet muhitinin şartlarına uymak mecburiyetinde kalır. Birçok ferağatler ve emeklerle şu ve yahud bu rakibi yenmek için hazırla nan bir sporcu, nihayet heyecanla beklediği maç günü karşılaştığı takımla yaptığı maçta bariz haklarının hürmet görmeksizin gasbedildiğini görünce, eğer âsabına hâkim olamazsa kusur onda değü, sinirlerinin gevşekliğinde ve buna sebebıyet veren haksızlıktadır. Pazar günkü Güneş Beşiktaş maçı esnasında muallel ve hafif kararlarile Beşiktaş takımının sarih hakkını gas beden hakem Sadi Karsan, yalnız oyunculan değil, binlerce seyirciyi dahi çileden çıkarmıştır. Geniş bir seyirci kütlesi önünde geçmiş olan bu acıklı sahneye rağmen, hakemin bariz haksızlıklannı umumî bakıştan çıkaran yazmızdaki tavsiye beklenilen neticeyi vadetmekten çok uzaktır. Dürüstî, tecezzi kabul etmiyen bir kül olduğuna göre, efkân umumi ye, bunu oyuncular kadar ve hatta onlardan fazla idarecilerden beklemek tedir. Sofya (Hususî) Sofyanm en ağırbaşlı Mir gazetesi 6 şubat tarihli niishasında (doğru bir görüş) başlığı altmda Hariciye Veküimiz Dr. Tevfik Rüştü Aras hakkında şu başmakaleyi neşret mek tedir: «Türkiye Hariciye Vekili Tevfik Tüştü Aras artık bir Avrupa diplomah olarak temayüz etmiştir. Bu fevkalde çevik ve derin düşünceli devlet adamı halli çok müşkül görünen meselelerde büyük muvaffakiyetler kazandı. Bu meseleleri halledebilmek için Tevfik Rüştü Aras zamanı bekledi ve bu meseleleri Millet ler Cemiyeti çerçevesi içerisinde halletti. Kimseyi gücendirmedi. Bilâkis bu meseleleri halletmekle Milletler Cemiyetinin otoritesini yükseltti. Boğazlar meselesi nin halli onun diplomatik faaliyetinin bir saheseridir. Sancak meselesi de ayni mikyastadır. Hiç şüphe yok ki bu diplomatm muvaffakiyetlerinin bir sırrı daha vardır: O da bolşevizme karşı kuvvetli bir T ü r kiyeye olan ihtiyacdır. Avrupa devlet lerinin bugün Türklerle anlaşmakta menfaatleri vardır. Tevfik Rüştü Aras bunu çok iyi hissetmektedir. Onun için de îtalya ile anlaşh ve İtalyayı da Balkan paktına dahil devletlere yakmlaşurdı. Tevfik Rüştünün siyaseti açıkhr. Onda kapalı birşey yoktur. Türkiye Hariciye Vekili Bulgar Yır goslav anlaşmasından memnundur ve hiç tereddüd etmeden bu anlaşmanm Bulgaristanın diğer komşulan ile olan müna * sebetleri üzerinde iyi tesirler yapacağını söylemektedir. Belgrad gazetecilerine verdiği beyanatında Tevfik Rüştü Aras Bulgar Yugoslav anlaşmasmın Yuna nistan ve Romanya tarafından da tafclb edilmesı icab eden iyi bir iş olduğunu söylemiştir. Hakikaten Belgrad ile Sofya arasında en sıkı ve samimî münasebat mevcud iken Bulgaristan ile komşulan arasında bir soğukluğun mevcudiyeti garibdir. İşte burada da Tevfik Rüştünün çok derin bir görüşü vardır. En yakm bir atıde bu devlet adamının görüşünün ta" hakkuk etmesini candan dilemekteyiz.» hacimi Gündüz Kılıcm da o günkü maça iştirak edememesi Galatasaray takımımn merkezini zayıflatmıştı. Merkez muavin de evvelâ sakatlandığı için, sonra da yarı sakat oynarken hakem tarafından dışan çıkanldığı için tabiidir ki takım bocalamıştır. Puşkin 21 ya şında. Zamanı nın ileri politika fikirlerile silâhlanmrç genclik muhitlerile temasa giriyor. Hükumetin onu da mimlemesi için bu kadan kâfi. «Ruslan ve Lüdmilâ» neşredil diği zaman, Peters burg valki, Puşkin'in «Hürriyete» serlevhah manzumesi ve tiyatroda dük dö Berry'nin katili Lo uvel'in portresini göstermiş olması baha nesile evinde bir araştırma yapıyor. Aleyhinde vesika bu lunamryan Puşfkin'i arkadajlan müdafaa ederek Siberyaya sürülmekten kurtarı yorlar ve şair, sa dece, «memuriyet te çıraklık devresini ikmal etmek için» Rusyanm cenubu Hayatı ve eserleri Yazan: Peyami Safa 2 PUŞKİN'İN kızcağızdır ki Puşkin gibi bir dehanm eşi olmak rolüne lâyık değildir. Puşkin bunu sezmiştir, fakat kansına karşı sevgisinden ve şefkatinden hiç birşey eksil mez. Cehaletini ve hafifliklerini mazur göriir. Bazılarının iddia ettikleri gibi asla bir Otello olmamıştır. Fakat Natali'nin saray muhitinde parlamasını da kolay laştırmak için bir mabeyncilik vazifesi de kabul eder. Madam Puşkin, Petersburgun kfbar âlemlerinde çok meşhur bir sima olmağa başlamıştır. Hükümdarla bu kadm arasında bir münasebet olduğu dedikodulan çıkar. Arkasından, Rus ordusunda vazıfe alan Georges Anthes isminde bir Fransız mültecisile münasebeti olduğuna dair hikâyeler uydurulur. Puşkin'e imzasız mektublar yağmağa başlar. Bu mektubları yazan adam Anthes'in manevî babası ve bir diplomattır, Çann sarayında Felemenk elçisidir. Puşkin hükümdann adını bir rezalete kanştırmamak için bu adamla düellodan kaçar.. Fakat bir akşam tiyatrodan çıkınca, Puşkin'in arkasından gelen bu adam, Madam Puşkin'in kulağma şunu söyler: « Oğlumun size karşı olan aşkmı ne zaman taltif edeceksiniz? Evde, Puşkin, diplomatm ne söylediğini sorunca, karısı işittiğini tekrarlar. Hemen kaleme sanlan şair, diplomata şiddetli bir hakaret mektubu yazarak, artık silâhların müdahalesini zaruri bir hale koyar. Puşkin, diplomatın manevî oğlu Georges Anthes'le düelloyu kabul etmiştir. 27 sonkânun günü, Neva'nm arka sında, Çiornaya Beçka'da karşılaşrılar. Evvelâ Anthes ateş eder ve Puşkin'i karnınm sağ tarafından vurur. Yere yığılan şair, dirseği üîtünde kalkarak silâhmı sıkar ve rakibini elile göğsünden hafifçe yaralar. Evıne getirilen şair, ertesi gün, akşama kadar krvranır; fakat, karısınm elemini artırmamak için, kendini kahramanca tutarak haykırmamağa muvaffak olur ve daha ertesi gün, (29 sonkânun 1837), öğleden sonra ölür. Bu malumaü veren muharrir, bugün malik olduğu vesikalara istinad ederek» Puşkin'in, düelloda kendini ihtiyarile ölüme attığım yazıyor ve Montaigne'in şu sözlerini ilâve ediyor: «En ihtiyarî ölüm, en güzel ölümdür.» [Arkası var~\ Finlandiyaya gidecek güreşçilerimiz seçildi Finlandiyaya gidecek güreşçiler için dün akşam Galatasaray kulübünde son bir idman ve 56 kilo için de Küçük Hüseyinle Kenan arasında bir seçme ya pılmıştır. Yirmi dakikalık bir müsabakamn ilk on dakikasını Hüseyinle Kenan yavaş ve denemelerle geçirmişlerdir. İkinci on dakikada Kenan alta düşmüş, Hüseyin bu müddet zarfında birkaç oyun tatbik etmek istemiştir. Kenan birden kalkarak bir sarma ile Hüseyne tuş yapmıştır. Son üç dakıka için Hüseyin alta, Kenan üste çıkarak çalışmağa başlamış lardır. Kenan üstte daha hâkim güreşerek Hüseyne iki defa daha tuş yaptırmıştır. On dakıka ayakta çalıştıklan zaman Kenan çok daha emniyetli güreşmiş tir. Neticede büyük bir faikiyetle güreşi Kenan kazanmıştır. Güreş Federasyonu bu maçtan sonra Finlandiyaya gidecek takımı şu şekilde tesbit etmiştir: 56 kiloda: Kenan, 61 kiloda: Yaşar, 66 kiloda: Yusuf Aslan, 72 kiloda: Saim, 79 kiloda: Adnan, 89 kiloda: Büyük Mustafa, ağır sıklet: Çoban Mehmed. Güreşçilerimiz cumartesi günü hareket edeceklerdir. Güreş kafilemize Seyfi Cenab riyaset edecek, antrenör de takımla beraber gidecektir. Puşktn'i nihayet ölüme götüren, güzelliği dillere destan olan kansı ... lan bu dostlanna hayran oldukları gibi muhafazakâr muhitler de onun hükumetle iyi geçinmesinden memnundurlar. Fakat Petersburg şairin gözünde tütüyor. Oîaya gitmek müsaadesini de kopannca hemen can atar. Fakat payitaht onu iyi karşılamaz. Dostlannın çoğu ortada yok. Aradan birkaç ay geçince hükumet, sözlerindeki ve yazılanndaki fazla serbestisinden dolayı onu azarlar. Şair öfkeıi, bedbin ve karanhk bir adam olmuştur. Dudaklannda bir ağızlıkla bir kanapenin üstüne uzanarak günlerce yerinden kımıldamaz. Fakat gene de çok çalışır ve Poltava'yı yazar. Bir sene sonra, Moskovamn muhteşem balolanndan birinde, Puşkin, on altı yaşında bir kıza takdim ediliyor. Natali Gonçorof adını taşıyan bu klâsik ve soğuk güzellik şairi büyülemiştir. Puşkin hemen evlenmeğe karar veriyor. Fakat hatasını çarçabuk anlar; 1831 şubatmda bu kızfa evlendikten sonra kalbinin kendisine fefarketbir oyun oynadığını na miştir. Fakat, kansııun şuh ve hafif bir mahluk olduğunu kabul etmez. Bu, cahil, alıngan, kararsız ve kuşbeyinli bir Finlândiya federasyonunun hazırladığı biist Finlândiyanın meşhur ressamlarından Bertel Vordswön güzel bir büst hazır lamış ve Finlândiyanın meşhur hey keltıraşlarmdan Jönssan tarafından yapılmış güzel bir büst Finlândiya ıederasyonu tarafından Güreş Federasyo nuna gönderilmiştir. Her sene yapılacak olan Türkiye Finlândiya güreş müsabakalarımn gaBir Galatasarah da diyor ki libine verılecek olan bu büst dört sene Diğer taraftan bir Galatasaraylı da zarfında bu müsabakaları en çok ka zanmış olan millete hedıye edilecektir. Nüzhet Abbasm Galatasaray Fener bahçe maçı hakkındaki tekniklerine şu Afyonda bir stadyom suretle cevab vermektedir. yapılıyor «Nüzhet Abbas, Galatasaraym mağluAfyon (Hususî) İki senedenberi ü biyetinin sebeblerini anlatırken, asıl zerinde çalışılan stadyom meselesi hal can alacak noktayı unutmuş. ledilmiştir. Şehir plânına göre istasyoGalatasaray, Fenerbahçe gibi, çok nun arkasmdaki tarlaların yanmda bu kuvvetli bir rakibin karşısında, oyunun lunması lâzım gelen stadyomun yapı yarısını en iyi oyuncularından biri osına önümüzdeki bahardan itibaren baş lan merkez muavin Saümden mahrum olarak oynamıştır. Esasen merkez mu lanacaktır. Fenerbahçe gibi, memleketin en kuvvetli bir takımı karşısmda hem de merkez muavininden mahrum olarak 10 oHâdiselerin teferruatı değil, âmilleri yuncu ile kalan Galatasaray, elbette üzerinde durmak daha isabetli olacağı yenilmeğe mahkumdu. Nitekim birinci na kaniiz. devrede mütevazin cereyan eden maç Beşiktaş Jimnastik kulübü ikinci devrede Galatasaray aleyhine müessislerinden dönmüştür. Yoksa Galatasaray takımı İhsan Güngav idmansız değildi. Galatasarayın mağlubiyetinde diğer bir âmil de takımm, Fenere nisbetle, ekserisi henüz genc ve yeni yetişen futbolculardan mürekkeb olmasıdır. Teknik bir tenkid yapan spor muharririnin, bir tarafm galibiyet ve diğer tarafın mağlubiyetındeki âmilleri, birer birer bitarafane nazari itibara alması lâzım gelir. Yoksa yazısı teknik olmaktan çıkar; tarafgirane olur. Böyle bir yazınm da bir takım başka faydalan veya zararlan olsa dahi, memlekette futbolun kalitesini yükseltme bakımmdan hiçbir faydası olamaz.» Kimin izin> Samoilof denilen haydudun. Ha, evet, evet... Şimdi bu herifin Yeşilköyde bir köşkü olduğunu, bu köşkün yanmda da gene bizce şüpheli olan Prens Rızkul lah isminde birinin köşkü bulunduğunu tesbit ettik. Pek ziyade hayret etmiş gibi görüne* rek: Ya?.. Sonra? diye sordum. Sonra mı? Sonra beyefendi, bu profesör denilen adamla talebesi ben onları gözden gaybettiğim zaman iki kişi idiler. Halbuki İstanbula vardıklan za man üç kişi olmuşlardı. Olabilir, değil mi? Belki yolda bir dostlannı bulmuşlar, yanlanna almışlardır. Hayır, efendim, otomobillerine aldıkları bu adam ya bir yarah, ya bir hasta, yahud da bir ölü idi.. Yahu, bana ne masal anlatıyorsun Ferdi? Masal değil, olmuş, görülmüş bir vak'a anlatıyorum beyefendi... David ismindeki gencle ve Samoilofla birlikte Yeşilköydeki köşke hareketsiz, taş gibi bir vücud girdi.. na gönderilmei üzere Petersburg'dan uzaklaştınlıyor. «Kafkasya Mahpusu» ismindeki meşhur şiirini 1823 te Kişinev'de tamamlamış ve gene orada «Haydud Kardeşler» le «Bahçesaray Çeşmesi» ni tasarlamıştır. Daha az ehemmiyetli birçok eserlerinden başka ilk «kafiyeli roman» nev'inde «Ojen Onegin» i de orada yazdı. Fakat edebî faaliyet ona mimlenmi? bir insan olduğunu ve en küçük hareketlerinin hesabını hükumet memurlarına vermek mecburiyetinde bulunduğunu unutturmamıştı. Gene de Vali Kont Vorontzof'un jurnalı üzerine, Puşkin, hükümdarın memurlan kadrosundan çıkanlıyor ve ailesinin Mikhaîlovskoîe malikânesinde ika mete memur ediliyor. Şair «Ojen Onegin», «Boris Godu nov» ve «Kont Nulin» gibi eserlerini orada tamamlamıştır. Çar Birinci Nikola 1825 te tahta çıkınca, Puşkin ona affedilmesini yalvaraa bir istidaname gönderiyor; bazı yazıla rındaki saygısızlıklan itiraf ederek hatalarının baçışlanmasını istiyor. 1826 eylulünde acele Moskovaya celbedilerek Çarın huzuruna kabul olunuyor. Mülâkat samimî geçiyor ve uzun sürüyor. Umumî politika vaziyetini izah eden Puşkin «desambrist» hareketindeki rolünü anlatmış ve payitahttan başka Rusyanın dilediği tarafmda ikamet müsaadesini almıştır. (Petersburga gidişi 1827 mayısına rastlar.) Birinci Nikola bir müstebidden ziyade bir komediyerımiş. Kendisini daima tebaalarının önünde komedi veya trajedi oynar zannedermiş. Puşkin'e karşı gösterdiği müsamaha, onu saray şairi olarak benimsemeğe karar vermesinden ileri geliyor. Puşkin'in Moskovada geçirdiği 182627 kışı hareketli ve elemli hayatının en bahtiyar devirlerinden biridir. Moskova cemiyeti onu tebcil ediyor. Liberal genclik, hükumetin elinden mucize ile kurtu*] Yazmm ilk kısmı dtinkü sayımızdadır. Kadın mı? Erkek mi? Erkek.. Asıl tuhafı şu ki köşke giren bu adam bir daha bu köşkten dışan çıkmamifhr da. Nasıl şey bu?.. Acaba senin gör düğün sahiden bir ceseddi de gömdüler mi? Yaktılar mı, yoksa asid sülfrik banyosuna mı soktular? Bilinmez amma bundan başka bir birini tutmıyan bazı hakikatlere vâkıf olduk beyefendi... Nasıl hakikatler?.. Anlat baka yrm, çok entressan şeyler. Tam Samoilofun Çatalca civann * dan geçtiği gecenin sabahı Marmara sahillerinde bir gencin elbiseleri bulundu. Bu genc İstanbullu, asil bir aileye men sub, fakat biraz muvazenesiz birisi idi. İsmi Hasan Nuridir. Paralannı yiyip bi" tirdikten sonra... İsmi ne dedin? Hasan Nuri... Ha, evet... îşitmiştim, intihar etmiş değil mi? Evet, intihar etmiş deniyordu. Bu da sahilde bulunan elbiselerinde çıkan bir mektubdan anlaşılmışn. Genc adam bu mektubunda hayattan bezdiğini ve artık yaşıyamryacağını bildiriyordu.. Za Puşkin'in ölü halini gösteren tablo ten beş parasız kalmıştı. Bununla senin takıT? ettiğin mesele hakkında hiçbir münasebet bulamıyo rum. Tabiî bulamazsmız. Çünkü bilmiyorsunuz, fakat anlatayım: Bu genc büyük otomobil yolunun gerisinde, ağaclann arasında bir bahçecik içinde iki odah bir kulübede oturuyordu. Tahkikat ne ticesinde Hasan Nurinin geceyi kulübesinde geçirdiği sabit olmuştur. Asıl mesele şunlardır: Kulübenin önünde ve dar keçi yolunda bir otomobil izi keşfedil miştir. Lâstiklerin bu ıslak yolda bıraktığı iz tesbit olunmuş ve bu izin Samoilofun otomobil lâstiklerininkinin ayni olduğu görülmüştür. Anlıyor musunuz efendim? Sonra kulübenin pencere çerçevesinin bir kurşunla parçalandığı ve başka çapta iki kurşunun yerde bulunduğu görülmüştür.. Sonra yazıhane üstünde ve bir minderde kan izleri... Peki Ferdi, bunlardan çıkardığmız netice nedir? A, bir netice değil, birçok netice çıkıyor bundan. Evvelâ belki Samoilof bu genci öldürdü. Neden? Burası tahkik olunmak lâzımdır. Saniyen belki de bu genc adam Samoilofun gözü önünde intihar etmiftir. Tesadüfen gözünün onünde intihar etmiş olacak. Salisen belki Samoilof ne maksadla olduğunu bileme yiz bu intihar eden gencin cesedini almış, köşke götürmüştür. Ve bir daha bu köşkten çıkarma miştir. Öyle mi? Yamansın Vallahi Ferdi... Söylediklerimin bir hakikat oldu * ğunu göreceksin beyefendi.. Peki, sen bütün bunları tabiî müdiriyette de tekrar ettin. Yahud belki bunlar zabıtanm tazyikatma istinad ediyor. Öyledir de zabıta neden Samoilofu tcvkif eüniyor? Ha, buna gelince Azmi Bey... Bana ilk defa siz bu suali soruyorsunuz. Maamafih... Bu sırada Murad Ferdinin gözleri o kadar dikkatle gözlerime dikilmişti ki kendimi müşkülâtla tutabiliyordum. Soğukkanlılığımı müşkülâtla idame edebildim. O devam etti: Maamafih ben sizin bunu tahmin edebileceğinizi samyorum. Bu beynelmilel maliyecinin kuvvetli deliller olmak sızın tevkifi bazı tatsız hâdiselere sebeb olabilir de ondan tevkifi gecikiyor. [Arkası vari ^ Köşe minderinin esrarı Zabıta romanı : 48 ^^P ^ ^ ^ ^ A^L^^ ^m ^ ^ ^ ^ ^ ^ db ^ ^ A a ^B ^B ^ ^ . Onun şirket menfaatini, benim haya tımı muhafazaya memur olduğu, bundan dolayı gizli teşkilâtla daimî bir mücadeîe halinde bulunduğu da malumdu. Ferdi Atinaya tayyare ile seyahatinin acıklı ve gülünc safhalarını pek iyi hatırlıyamamakla beraber ondan evvel, Ha san Azmınin emri altına niçin verildiğine ve kendisinden kimlere karşı nasıl hiz metler beklendiğine aid kısımları pek mükemmel hatırlıyordu. Ondan evvelki tahkikatını unutmamıştı. Kendisine veri len ilâc hafızasmın çok eski kısımlanna ilişmemiş. Ferdi, Samoilofun peşisıra yaptığı seyahatleri, sonra onunla birlikte dönüşünü, hiç unutmamıştı. Işine candan sarılmış olan bu adam guya beni himaye için benimle birlikte Atinaya oidecekken başına gelen meçhul felâketten derin bir hicab duyuyor ve bu utanılacak vaziyetten kurtulmağa çalışıyordu. îşte gene bu maksadla beni ziyaBirdenbire eski bir hatırasına geçti: rete geliyordu. Hani ben, bu herifin izini Çatal Mesele, tabiî gene Samoilofa müteal ca civarında kaybetmiştim ya... likti ve Ferdi son derece emin ve kat'î olarak bütün bu hâdiselerin müsebbîbi Samoilof olduğunu söylüyordu. Kendisine ve iki arkadaşına oynanan oyunu Samoilof kendisi tertib etmiş ve kendisi tatbik etmişti. Beni, son derece rahat ve mutmain gördüğü için: Beyefendi, diyordu. Şuna şüphe etmeyiniz ki bu işte benim değil, kimsenin anlıyamıyacağı, anlamaktan âciz olacağı bir sır vardır. Bunları söyliyerek gözlerimin içine o kadar dıkkatle ve o kadar sabit olarak gözlerini dikmişti ki şaşırdım. Kendimi güç topladım. Hakikî Hasan Azminin Ferdiye ek seriya pek dostane hitab ettiğini haürlıyarak lâkayd olmağa çalıştım: Anlat, izah et bakalım Ferdici ğim!..
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear