25 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
11 Şubat 1937 CUMHURÎYET SİYASÎ TARİH NOTLARI Italyanın Akdeniz siyaseti ve safhalan •• • Krallık kuvvetlenip Uçler Ittifakına da girdikten sonra Trablusgarbı işgal için devletlerin muvafakatini de almıstı Yazen: Enver Ziya Karal 2 Vapur şirketlerînin taşıdığı yolcu Bu sene geçen seneden fazla yolcu nakledildi Yeni Türkiyenin ileride takib edeceği ana hatlar Belediye İstatistik şubesinin hazırlaşimdiden kat'î surette taayyün etmiş bulunuyor dığı bir istatistiğe göre 1935 senesi zarfında Akay idaresi mevcud 14 vapurla 11.083,186 yolcu taşımış, bunlardan 1,585.214 lira varidat kaydetmiştir. Bu paradan 1,205,271 lira masraf edilmiş tir. İdare işlerini 695 memurla tedvir etmiştir. Şirketi Hayriye ise mevcud 27 vapurile 9,026,263 yolcu nakletmiş, 983,433 lira varidat kaydetmiş, bunun 868,338 lirasını masraf yapmıştır. Halic vapur idaresi 12 vapurile 3,602,120 yolcu taşımış, 207,633 lira varidat kaydetmiş, 242,688 lira masraf yapmıştır. Unrumiyet itibarile bütün idarelerin gerek varidat, gerekse taşı dıkları yolcu adedinde, diğer senelere nazaran bir yükseliş görülmüştür. Kamâlizm ve Ana yasamız 1 Darüşşafaka arüşşafaka kendi yıldöniimünü kutluladı ve yap4an tören bütün gazetelere geçti. Ben resimlerle süslenerek günün iyi hâdiselerinden biri olarak tesbit olunan bu güzel törene aid yazıları okurken kendisine çok şeyler borclu olduğum Ahmed Rasimi ve Darüşşafakadan çıkma birkaç düzine üstadl düşündüm. Onlar bu mubarek ocaktan birer irfan yıldızı parlaklığile doğup içtimaî muhite yayılmışlardı ve ölmez birer marifet ışığı halinde teslih ettikleri eserlerile millî idraki nurlandıra nurlandıra yaşadıktan sonra mahreklerini değiştiren seyyareler gibi aramızdan çekilip gitmişlerdi. Darüşşafaka olmasaydı bu üstadlar vücud bulmıyacaktı. Hayır, öyle değil. Darüşşafaka olmasaydı îstanbul bilgi bakımından belki bir darülâceze olacaktı. Bu güzel şehri öyle çirkin bir hüviyet almaktan kurtaran müesseselerin başında, hiç şüphe yok ki, Darüşşafaka vardır. * * * Darüşşafaka 1863 te kurulan Cemiyeti Tedrisiyenin mes'ud bir istihalesidir. Bu Cemiyet yaşı yirmi beşi, otuzu aşmış ümmileri parasız okutmak maksadile kurulmuştu. O sırada dünyanm döndüğünü bilenler parmakla sayılacak kadar azdı. Herkes, kürenm bir öküz boynuzu üzerınde durduğuna ınanıyordu. Tarih, Kara Davud tekerlemelerine münhasırdı. Cemiyeti Tedrisiye bu umumî bilgisizliği gidermek çarelerini araştırdı, Örücülerde açtığı mektebde sabah dersleri verdi. Müessislerin başında rahmetli Cevdet Paşa vardı, bizzat ders okutuyordu. Cemiyeti Tedrisiye ile hükumetin alâkalanması 1868 dedir ve bu alâka, Sultanselim civarında bir konak satın alınarak Cemiyete verilmek ve paraca yardımlarda bulunulmak suretile vukua gelmiştir. Yeni mektebe o tarihte Darüşşafaka adı verildi, kuvvetli propagandalarla iane toplanıldı. Mısır Hıdivi İsmail Paşa da iki bin altm vererek bu hayırlı ocağın kurulmasına yardım etti. Galatasarayın Mektebi Sultanî adile açılışı dahi bu tarihe tesadüf eder. Hükumetin 1870 te Darüşşafaka ile bir daha alâkalandığını görüyoruz. Bu, maddî ve manevî sebeblerin ibramile vukua gelen bir ilgidir. Maddî sebeb, mektebin iane ile yaşıyamıyacağının anlaşılmasıdır. îane, bol da olsa muayyen bır irad teşkil etmiyordu ve bu yüzden mekteb bütçe sahibi olamıyordu. Manevî sebeb ise, Darüşşafakanın yaşatılması arzasundan ibaretti. Çünkü mektebin verimi iftihara değer bir derecedeydi, halkm itimadını ve rağbetini kazanmıştı. Bundan ötürü hükumet, müesseseyi kuv%'etlendırmek ve muayyen bır irad sahibi yapmak istedi, eski ve yeni maliye dairelerile Seraskerlik dairesi şimdiki Universıte yanlarında ve altlannda bulunan dükkânlann kira bedellerini mektebe tahsis etti, dikkate lâyık olan nokta, hükumetin dükkânları Darüşşafakaya vermeyip yalnız kira bedellerini bağışlamasıdır. Demek ki Babıali, bu hayır müessesesinin yaşamasmı halkın gösterdiği sevgiden dolayı ıstemekle beraber onun ıdaresini kendi eline almaktan çekiniyordu. Uç yıl da böyle geçti, 1873 te mektebin idaresi tamamile tensik, gehrile masrafı şöyle böyle tevzin olundu ve o yıldan sonra Darüşşafaka sarsmtısız denecek biçimde işliyen bir nur makinesi haline geldi. Onu kuranlara, koruyanlara ve bugün himaye edenlere bin minnet, bin sükran! Berlin kongresine (1878) iştirak eden büyük devletlerden İngiltere ve Avustur ya hakkı huzur olarak Osmanlı topraklanndan birer parça ahrlarken, bu hususta bir itirazda bulunmaması için de Fransanm Tunusa yerleşebileceğini, Bismark vasrtasile Paris kabinesine ihsas ettirmiş" lerdi. Bismark bu diplomatik kumusyonculuğu yaparken, Fransanın Alman muzaheretine de istinad edebileceğini bildir mişti. Filhakika Fransanın bir müstemlekecilik politikasına atılması Bismark'ın Avrupa siyasetine uygundu. Çünkü böyle bir politika ile Fransanın kuvvetlerin den büyük bir kısmını Avrupadan harice taşıracağını hesab ettiği gibi, Alsas Lorenin de acısmı biraz unutturacağını tahmin ediyordu. Fransanın Cezayirden sonra Tunusa yerlcşmesi Akdeniz muvazenesinin Fransa lehine değişmesi, ve Italyanın Akdenizde yayılmağı hedef edindiği ufuklar dan birisinin kapanması demekti. Filha kika Italya Tunusa yerleşmek istiyor ve bunun için de kuvvetli sebebler gösteriyordu. Coğrafya bakımından Tunus, Italya mn çok yakın bir komşusu idi. Italya topraklanndan ancak 140 kilometro gibi az bir mesafe ile ayrılan bu yer eski Roma împaratorluğunun da bir eyaleti idi. Fransanın burasını işgale davet edildiği sıralar Tunusta 2000 Fransıza mukabil 10,000 îtalyan vardı ( 1 ) . Fakat bu sebebler, Fransızlan, Tunusa yerleşmekten menedemediler. Şimalî Afnka Imparatorluğu kurmak politika sını güden Fransa, bir kıyamı behane ederek 30,000 kişilik bir kuvvetle 20 mayıs 1881 de Tunusu işgal etti ve Tunusta Fransız himayesi rejimini kurdu. Fransanın Sicilya adası karşısına gelip yerleşmesi Italyada büyük bir heyecan uyandırdı. Efkârı umumiye Fransızlar aleyhine nümayişler yaptı ve hükumetin cerjik bir politika takib etmesini istedi. Italya hükumeti, kendini saydırmak ve Akdenizde Tunusun Fransızlar tarafın dan işgaline benzer hâdiseler karşısmda bir daha kalmamak için siyasetini değiş tirdi. Dahilde silâhlanma, haricde de müttefik aramak teşebbüslerine girişti. Harb bütçesine 1882 de 127 milyon lirahk fevkalâde tahsisat kondu. 1883 te bu tahsisat 212 milyona çıkanldı. Ko lordulann adedi 10 dan 12 ye, ordunun mevcudu milis kuvvetler müstesna 300 binden 430,000 e çıkanldı. Brin isminde bir mühendis Bahriye Nezaretine getirildi ve büyük harb kruvazörlerinin inşasma girişildi ( 2 ) . Bir harb veya siyasî bir nStilâf vukuunda tekbaşına kuvvetli olmanm kâfi olmadığmı Berlin kongre sindc anlıyan İtalya, Avusrurya ve Al manya ittifakına girmenin kendisi için faydalı olacağını tahmin ediyordu. Çünkü Avusturya ve Almanya muhtemel bir Fransız intikam harbine karşı 1879 da ittifak akdetmişlerdi. Bu devletlerden birincisi Balkanlarda ve Adriyatikte alâkadar idi. İkincisi Alsas Loren yüzünden daimî şekilde Fransayı taras sud etmek mecburiyetinde idi. ttalya, Balkanlar ve Adalardenizi cihetmde ancak Avusturyanın muvafakati Mısır hükumeti, hükumetimizin müzaheretini istedi Ankaradan verilen bir habere göre Mısır hükumeti Milletler Cemiyetine girmek üzere teşebbüslerde bulundu ğundan bu işte hükumetimizin müza heretini istemiştir. Bu arzu memnuni yetle karşılanmıştır. Diğer taraftan kapitülâs}ronların da lâğvini temin için Mısır hükumeti nisanda beynelmilel bir Müttehid ttalyamn ilk Kralı kongreyi içtimaa davet etmiştir. Bu lkinci Viktor Emanuel kongreye hükumetimiz de davet edil le inkişaf edebilirdi. Akdenizde Fransız miştir. nüfuzunu frene etmek ve bu denizde, yahud başka yerde Italyanın yerleşmesi ta îtalyanın lehinde çok mühim hükiinr Almanyanın siyasî muzaheretile müm ler bulunuyordu. kündü. Bu hükümlerden birincisi, ttalya ve Bu sebeblere binaen Italya 20 mart Avusturyanın Balkanlarda ve Akdeniz1881 de ahkâmı gizli tutulan ve beş sene de statükonun muhafazasına dair olanı için akdedilip her beş senede tecdidi kaidi. îkincisi de Almanyanın, Akdenizde rarlaştınlan üçler ittifakını, Avusturya ve Fransız nüfuzunun genişlemesine bilhasAlmanya ile akdetti. sa Maruk ve Trablusgarbde Fransızların Mahiyeti daha ziyade tedafüî olan yerleşmelerine mâni olacağına dair ver üçler ittifakını imzalıyan devletler aradiği teminattı. zilerinin tamamiyeti mülkiyelerini müteFakat îtalyanın en büyük siyasî mu kabilen tekeffül ediyorlardı. vaffakiyeti Bismarkm muvafakatile In Almanya, Alsas Loreni, Avusturya, giltere ile yaptığı anlaşma idi. Bu anlaşBosna Herseği, Italya da Romayı emni maya göre iki devlet Akdenizde statü yet altına almış oluyorlardı. konun muhafazasını kararlaştınyorlardı. Üçler ittifakınm akdini müteakrb Ital Bundan maada İtalya, İngilterenin Mı ya ile Avusturya şu taahhüdde bulun sırda yerleşmesini, İngiltere, Italyanın muşlardı: Avusturya, Balkanlarda Ad Trablusgarbdeki menfaatini tanıyordu. riyatik cihetinde değil, Selânik istikamettalyamn Berlin kongresinden 1890 tinde ilerliyecek, ttalya da bıma muka tarihine kadar takib ettiği siyasctin bilânbil Adriyatiği bir îtalyan gölü yapmak çosu şudur: hususundakı projelerinden vazgeçecek • îtalya ordu ve donanmasmı kuvvetlenti ( 3 ) . dirmiş ve haricde üçlü ittifaka girmişti. Dahilde silâhlanma programının tat Tunusun Fransızlar, Mısınn tngilizler bikı, haricde üçler ittifakınm kendisine eline geçmesine mâni olamamış, fakat temin edeceği muzaheretle kuvvetlendi Balkanlarda ve Doğu Akdenizinde muğini hisseden Italya, daha üçler ittifakı vafakati olmadan statükonun îngilizler nın imzalandığı sene müstemlekecilik po veya Avusruryalılar tarafından değiştirillitikasına atılıyor; Akdenizde iş görmek memesini temin etmişti. sırası henüz gelmediğinden îngilterenin Nihayet Almanyadan, Fransız nüfu müsamehasile evvelâ Kızıldeniz sahille zunu Akdenizde daha ilerilere gitmeğe rine yerleşiyor, sonra da Habeşistan fü bırakmamak hususunda muvafakat almış, tuhanna girişiyor ( 4 ) . Fakat İngilizlerin, ve îngiltere ile Bismarka da, TrablusKızıl deniz sahillerinde ve Habeşistanda garbda îtalyanın diğer devletlerden dattalya müstemlekeciliğini hoş görmeleri ha enterese olduğunu kabul ettirmekle karsılıksız değildi. burasının başka devletler tarafından işİlk ttalyan kuvvetleri Eritreye hareket galine iırikân kapılanm kapamıştı. Üçlü ettikleri sıralar tngiltere de dahilî bir is ittifaka girişinden itibaren Kızıldeniz ve yandan istifade ederek Mısın işgal edi Habeşistanda başladığı müstemlekeci yordu. (16 temmuz 1882). likte muvaffak olamaması yüzünden îngilterenin Mısıra yerleşmesi Akde îtalya 1890 dan sonra faaliyetini gene niz muvazenesinin yeniden bozulması ve Akdenizde teksif etmek mecburiyetinde ttalyan nüfuzuna bir kapının daha ka kalacak ve Trablusa yerleşmek yollarını panması demekti. ttalyanlar, Akdenizde hazırlıyacaktır. £İde edemediklerini, Habeşistanı fethet[1] Henri Hauser. Histoire Diplomatlmekle telâfi etmek için çok çalıştılar. Fa que de l'Europe fl8711914) tome I Paris kat muvaffak olamadılar. 1887 de üçlü 1929. ittifakm tecdidi mevzuu bahsolduğu va[2] Lavisse et Ramboud. Histoire genâkit, ttalya değil yalnız müttefiklerine, rale. Tome XII. [3] E. Bourgeois. Manuel Historique de fakat bütün Avrupalılara da müstemle politique etrangere. Tome IV. kecilikte muvaffakiyetsizliklerile küçül [4] Bir asırlık İtalyan müstemleke siyamüş görünüyordu. Bununla beraber 20 seti bahsine müracaat edilmesi. Cumhurisubat 1887 de tecdid edilen üclü ittifak yet 36936. Beş şubatta Kamutayımız ve netice itibarile bütün millet memleketin atideki mukadderatı üzerine pek mühim tesirler bırakacak olan tarihî bir gün yaşamıştır: Millet Vekilleri fevkalâde bir heyecan ve galeyan içinde Kamâlizmin altı um desini Ana Yasaya maletmeğe ittifak ile karar verdiler. Bu suretle millet vekil leri Kamâlizmin gelişme devresinin sona erdiğini artık dört başı mamur bir rejim haline geldiğini ilân ve tesbit etmiş oluyorlar. Yeni Türkiyenin ileride takib edeceği ana hatlar şimdiden kat'î surette taayyün etmiş bulunuyor. Bundan sonra yeni Türkiye Cumhuriyetinde her ne yapılacaksa mutlaka milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, lâiklik ve inkılâbcılık esaslarına uygun olacaktır ( 1 ) . «Bundan sonra iktıdar mevküne gelecek olan hükumetler bu prensiplerden aynlmıyacaklardır. Millet vekilleri bu prensiplere aykırı kanunlar kabul edemiyecekleri gibi bunlardan ayrılan bir hükumete itimad reyi veremiyeceklerdir. Ana Yasamızın 102 inci maddesinin son fıkrası birinci maddenin her rürlü tadilden âzade kalacağını âmir bulun maktadır. Bunun neticesi olarak bizzat rejim bir ihtilâl hareketile devrilmedikçe hiçbir Millet Meclisi, hiçbir kabine Kamâliz min esasını teşkil eden prensipler hilâfına hareket etmek hak ve salâhiyetine sahib olmıyacaklardır.» Burada Kamutaym müstakil meb'uslanndan muhterem bir zatm işaret ettiği bir noktada tevakkuf etmeği faydalı görürüz: Ana yasamıza malolan inkılâb çılık umdesile taklibi hükumete teşebbüs ve fikirlerini cinayet sayan ceza kanunu ahkâmını nasıl telif etmek mümkün olur? Parti Genel Sekreteri Şükrü Kaya mukadder olan bu suale yerinde mukni bir cevab vererek resmî ve salâhiyettar bir lisanla meseleyi lâyıkile tenvir etmiştir. Maamafih meselenin ehemmiyetine binaen bu mevzuu aydınlatmak için daha nekadar söz söylense yeri vardır. Bu itibarla bir sene evvel çikan Kamâlizm eserinin bu mevzua dair olan bazı fıkrala rını burada nakletmeği faideli görii rüm ( 2 ) . «Ekseriya şöyle bir sual varid oluyor: Mademki Kamâlizm, maksadlanna ve gayelerine ermiştir ve mademki rejime istikrar vermiş, kendisi de devlet ile birlikte hüviyetlenmiştir, neden dolayı hâlâ inkılâbcı olduğunu ilân edip duruyor? Artık Parti, muhafazakârlığını ilân et meli değil mi? Başanlan bu kadar çok inkılâb ile elde edilen şeyleri muhafaza ve tarsin etmesi gerektir. Lâikliğini, cumhuriyetçiliğini, devletçiliğini, halkçılığını ilâh.. her hangi bir gevşekliğe karşı koruması lâzımdır. Buna muvaffak olmak için de şiddetle muhafazakâr olması icab eder. Bu muhakeme ancak zahiren doğru dur. Tenkid maksadile bu muhakemeye saplananlar, Kamâlizmin ruhundan hiç birşey anlamadıklarını isbat etmiş olu yorlar. Bunlar hayale, Keyserling'in dediği gibi kelimelerin serabına aldanan lardır. Parti programında yazılı olan inkılâb kelimesinin daima «Revolution» tabiri ile tercüme edildiği doğrudur. Universitede inkılâb dersleri veren dört profesör de, bu kelimeyi «Revolution» mukabili ile tercüme etmişler ve bu hususta uzun tarifler yapmışlar, pek çok izahat vennişlerdir. Fakat, kelimelerin her zaman sa bit ve değişmez bir mana taşımadığını unutmamalıdır. Kelimelerin manası da zaman ile değişir, tekâmül eder. Değiş miyen yalnız ruhtur. Normal devirlerde kelimelerin manası nesiller değiştikçe, yahud hiç olmazsa onlarca sene sonra değişir. Fakat bizimki gibi derin istihale lerle dolu devirlerde, bütün bir milletin süratle ders değiştirdiği görülen bir de virde, bazı kelimelerin manası, asırlar danberi teessüs etmiş olmalarına rağmen, ayni olarak kalamaz. 1935 teki Türkün 1919 daki Türkün ayni olduğuna göre, o zamanki Türkün kullandığı bazı kelimeler, onun halefinin ağzında ayni manayı taşıyamaz. İddiamızı tevsik için yüzlerce misal zikredebiliriz. Şimdilik en tipik gördüklerimizden yalnız bir tane sini zikirle kanaat edeceğiz: «Millet» kelimesi. Osmanlının ağzından, bu kelimenin, daha ziyade avam, aşağı taba kayı, mümtaz sınıfa dahil olmıyanlan kasdeden bir manası vardı. Fakat, Kamâlizm millet hâkimiyetini (Litmotiv» olarak kabul ettiğindenberi, Atatürk, köylünün, karşısmda herkesin hürmet ve tevkirle eğilmesi icab eden memleketin hakikî efendisi olduğunu ilân edeliden beri, Türkiye Cumhuriyeti, paşa, bey ilâh.. gibi unvanlan kaldıracak derecede ileri gidelidenberi, «millet» kelimesi, büsbütün başka bir mana, bir telâkki ifade etmektedir. «Millet» bugün, sosyetenin, ferde ilâve edilen manevî şahsiyetidir. Bu kelime, on sene içinde, hürmete lâ yık asil bir mahiyet almıştır. Bilhassa, öz türkçe, bu kelimenin yerine, şerefsiz bir mazisi olmıyan «ulus» kelimesini koyalıdanberi, bu asalet daha bariz bir şekil almıştır. Tekin Alp (1) Kamâlizm Tekinalp. Sahife 194195. (2) Sahife 336 340. Çocukları Kurtarma Yurdunda okuyan çocuklar Belediyenin Galatadaki Çocukları Kurtarma Yurdunda tahsil görerek işe verilen çocuklar 16 kişiye balığ olmuştur. Bunlar yurdun himayesinde her gün sabahları işlerine gidiyorlar, ak şamları gene yurda gelip yatıyorlardı. Şubattan itibaren mayıs sonuna kadar bu çocukların yaşayışları kontrol altında bulundurulacaktır. Bu müddet zar fmda muntazam yaşadığı görülen ço cuklara Valinin imzasını taşıyan bir hüsnühal varakası verilecektir. Bu kâğıdda, hâmilinin namuslu bir vatandaş olduğu zikredilecektir. Muntazam ya şamadığı anlaşılan çocukların parmak izleri alınacak ve ellerine böyle bir hüsnühal varakası verilmeden yurdla alâ kaları kesilecektir. Adana felâketzedeleri için Pınarbaşı 9 Adana felâketzedeleri için üç yüz lira Kızılaya gönderilmiştir. Katil hırsızın dün de ifadesi alındı Kadirga civarmda bir polisi öldürüp bir polisi ve üç bekçi ve bir talebeyi yaralıyan Ahmed Nazımla şeriki cürmü Bahriyeli Salim, dün sabah tevkifhaneden Emniyet müdürlüğüne celbedilmiş ve yaptıklan hırsızlıklar hakkmda ifadeleri alınmıştır. Akşam saat 17 ye kadar devam eden tahkikattan sonra suçlular tekrar tevkühaneye sevkedılmiş lerdir. Bunlar iki ev daha soyduklarını söylemişlerdir. Binbirdirekte bir ev soyulmuş, mühim miktarda para çalm mıştır. Bu hâdiseyi de bu azılı haydudlarm yaptığı zannedilmektedir. birdenbire bu kadar servet geçtiğine şaşıyorsunuz. Zavallı bir muharririn bunu kazanacağma inanamıyorsunuz değil mi? Hakkımz var! Rüya içinde yaşıyan hiçbir adam bu hazineye erişemez. Yalnız rüya içinde mi? Toprağın üstünde bö cekler gibi çalışan bütün o kadar halk ta buna erişemez. Nasırlı elle demirleri çeviren işçiler de buna erişemez. Buna hiç kimse erişemez! Fakat ben eriştim. Ve işte sizin gibi ıstırabsız, huzur için de insanlar arasma girdim. Artık ben de poker masalarında kahkahalar atıp de liksiz uykular uyuyacağım. Artık ben de... M. TURHAN TAN Neden akşam bundan bahsetme diniz? diye Bekir Bey onu yakından, daha yakından temaşaya başladı. Akşam unutmuşum, dedi. Daha dogrusu fırsat düşmedi. Canım ne ehemmiyeti var! Uzerinde durulmaya değ mez. Cumhuriyetin ictimaî romanı: 116 Yazan: Hilmi Ziya Ben sizin küçücük Gretechen.iniz, kurban edilecek Margueritte'inizden başka neydim? Beni feda ettiniz. Nur, hıçkırıklanm tutmak için duda gmı kemirip elindeki kâğıdı parçalarken, Demir yeniden yalvarıyordu: Anlamıyor musun! Senden başka herşey benim için teselliydi. Senden ayrı kaknadan korkuyordum. Kendimi biı boşlukta terkedilmiş gibi duyuyordum. Bunun için mi başkalarını aradıruz? Herkeste &eni görüyordum, seni arıyordum. Yalnızhğımı yalnız sen dol duruyordun. Korktuğunuz için beni aradınız, diye acı acı güldü. Demir, birden atıldı. Yüzü kıpkırmızı: Evet! diye bağırdı. Korkuyordum. Başımda tehlikeler geziyordu. Anlamıyorsun! Anlıyamazsın. Çünkü ha yahn, yolun, herşeyin değişti. Nur, ıstırabla göğüs geçirdi: Böyle demeyin! İşkence ediyorsunuz. Bu söz ona itimad verdi. Teselliye benzer bir sükunetle yerine döndü. Ona birçok şeyden bahsedeceğini, hayata yeniden gireceğini, bir cümlenin belki de mucize gibi kapkaranlık hayatmda gü neşler doğuracağını ummaya başlamıştı. Onu her zamanki gibi gene elinden tuttu. Tam bu sırada Sevki ve Bekir Bey kapmın eşiğindeydi. Demir, rüyasına öyle dalmıştı ki, onlann girişini gördüğü halde, hâlâ kendini toparlıyamadı. Şev ki, tezyifle sürerek: Maşallah beğim, safa geldiniz! dedi. Demir, başını bile çevirmedi ve hemen, araya gıren Bekir Bey: Çok işi vardı. Geldiğinizi duyun ca hepsini bıraktı, diye atıldı. Şevki, elleri cebinde: Evet, dedi, işler kolay değil! Muharrir beyler eşek gibi hergün nasıl çalış tığımızı görseler, sanınm, hakkımızdaki çinden çıktığı zaman anlıyor. Bu biçarelere şimdi hakikaten acıyorum. fikirleri biraz değişirdi. Nur, tahammül edemedi: Sonra ellerini uğuşturup ilâve etti: Alay mı ediyorsunuz? Fikir uğruna Nimet külfete göredir, beğim! Bekir Bey, «hakkm var!» der gibi ba yapılan fedakârhğı bana anlatan sizsi şmı sallıyarak dinliyordu. Demir, bir müddet kendine gelemedi. O kadar ku lakları uğuldadı ki cevab değil, etrafınd* söylenenleri bile işitmiyordu. Fakat birden, bu boşluğun içinden silkindi. Cidden esaslı bir yaraya dokundunuz Şevki Bey! dedi. Bu muharririer hakikaten acınacak mahluklar. Onlann kine yaşamak değil, sürünmek denir. Boşuna hulyalar için ömür tükettikleri yetmiyormuş gibi, budalaca sefalete düşmelerine ne dersiniz? Bunu vaktile öğrendiğime çok memnunum. Bilmek neye yarar. Yapmak lâzım. Bu vakte kadar nice biçareler boş yere öğrenip durmuş tur. Hayatin nerede olduğunu bilmek, ve ona varamamak kadar acı olur mu? O söyledikçe, neş'esinden Şevkinin gözleri yumulup geniş geniş gülüyor. Nur asabiyetle dolaşırken, Kurdoğlu henüz facianın başladığını farketmediği için, hayretle dinliyordu. Demir, kendinden çok emin bir tavırla gülerek devam etti: însan, hayatin fecaatini ancak inız. Demir müstehzi, Kurdoğluna baka rak: O zaman belki yanılmışım! de di. Budalalan kahraman sanmışım. Sonra, doğrudan doğruya Bekir Beye hitab ederek: Nasıl yaşanacağını Öğrendim.. Biliyormusunuz ki bu tam zamanmda oldu. Çok şükür talıhımden memnunum. Es kiden işlerim hep bozuk gidiyordu değil mi? Fakat şimdi mesele değişti. Kendimi bir lord, bir karneci değil amma, pekâlâ rahatı yerinde bir adam sayabilirim. Hiçbir endişem kalmadı. (Elini göğsüne vurarak) Yalnız bunlara güveniyorum! Bekir Beyin gözleri faltaşı gibi açıl mış. Şevki, hayret ve itimadsızlıkla kımıldamıştı. Nur, odanın en uzak köşesine çekilmişti. Demir, cebrî bir kahkahayla sözüne devam etti: înanmıyor musunuz? Evet.. Buna güveniyorum. Ben de sizin gibi yalnız buna güveniyorum. Nasıl olup ta elime Azizim, neler söylüyorsunuz? Lâ dinliyorum, dedi. Demir, mevkiini büstife mi ediyorsunuz? Demir, tekrar to bütün unutmuş gibi heyecanla eline sanlparlanarak, ciddî tavırla söze girişti: dı: Hayır! Umulmadık zamanda bü Ne diyorsun? Bundan sonra büyük bir mirasa kondum. Babamm Diyar tün istediklerimi yapacağım. Ne istersem. bekirdeki üvey kardeşi bize büyükçe bir Anlıyor musun? Ne istersem!.. servet bıraktı. Zenginim diyemem. Fakat Sonra bir anda toplanıp tekrar Şevbeni, çalışmadan ömrümün sonuna kadar kiye döndü: rahat yaşatmaya kâfidir. lArkast var] Bununla beraber, yavaş yavaş Şevki de ona yaklaşıyor. Nuru masalarına çağınyor. Ev halkı, etrafmda adeta halka oluyordu. Artık Şevkinin müstehzi ve acıyan bakışından eser kalmamıştı. Nur, Demirin gözlerinde alışkm ol madığı bu çelik parlaklığile yanan renkten, bu cür'etli kahkahadan ürkmüştü. Ve birden, calî, mustarib, hatta çıl Ona inanmıyor, ötekiler en ince tafsilâgınca olduğunu Nurun farketmesine tma kadar anlattığı şeyleri hayranlıkla mâni olamadığı bir kahkahayla durdu. dinlediği halde, Nur gene inanmamakta Bekir Bey ona yaklaşıp, itimadsızlık ısrar ediyordu: la dokundu: Bütün bunlan lâtif bir şaka diye
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear