26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET TEÎiMlfSfflffi 193? Futbol ve çocuk Yarmın futbolcuları olan bugünün küçükleri futbola nasıl başlamalıdırlar? Ankara Tiyatro Mektebi Pariste öldürülen Rus iktısadçısı kız talebe bekliyor! Cinayet Fransada derin 99 sene müddetle AlmanPortekizin Afrika müstemlekeleri yaya kiraya veriliyormuş Berlin 28 (A.A.) M. Hitler'in dört senelik hükumeti esnasında elde e dilmiş olan neticelerin bir istatistiği neş rolunmuştur. İşsizlerin miktan beş buçuk milyondan 1,04 milyona inmiştir. İşi başında bulunan amele miktan 12 milyondan 17 milyona çıkmıştır. Sanayide iş gününün müddeti, ayni devre esnasmda, vasatî olarak 6.91 saatinden 7,59 saate çıkmıştır. Ve sanayi mahsulâtınm kıymeti bu nisbet dairesin de artmıştır. Ziraî mahsulâtın kıymeti, ayni veçhile artarak 6.7 milyardan 11.1 milyara çıkmıştır. Yatırılmış olan sermayeler 3,9 mil yardan 1932 senesinde 1936 senesinde 13.8 milyara çıkmıştır. Gene ayni devre esnasında mesken inşaatı yol ve otomobil yolları inşaatı da artmıştır. Şimendiferlerin ve hazinenin tahsilâtı da mahsus bir nisbet dahilinde tezayüd etmiştir. Tasarruf sandıklarınm varidatı da iki milyardan fazla artmıştır. Müessesenin tiyatro ve opera kısmı için yeniden imtihanlar açılacak bir hayret uyandırdı Son gelen Paris gazeteleri, Pariste Boulogne ormanında vuku bulan esrarengiz bir cinayetin tafsilâtile doludur. Maktulün, Paris Sovyet kolonisinde mühim bir şahsiyet olması, cinayete siyasî bir mahiyet vermekte ve hâdisenin ehemmiyetini arhrmaktadır. Maktul Dimitri Navachine isimli bir Rus olup, bir zamanlar Paristeki şimalî Avrupa ticaret bankası direktörlüğünü yapmış ve son zamanlarda malî ve eko nomik işlerle iştigale başlamış, muhtelif mecmualarda bu mevzular üzerinde makaleler neşretmekte bulunmuştu. Navachine, Moskovada elyevm mu hakeme edilmekte olan maznunlardan Piatokof ile Sokolnikof un samimî dostu idi. Deveran eden şayialara göre, maktul Moskova davasının içyüzünü çok iyi bilen bir kımseydı. Pariste oturan Ruslar, bu cinayetin siyasî bir cinayet olduğundan hiç şüphe etmiyorlar. Cinayet, Navachine'in, her sabah âdet edindıği gezintısini yaptığı esnada vuku bulmuştur. Hâdisenin biricik şahidi, tesadüfen orada bulunan bir yolcudur. Cinayetin vukuu, bu adamm komiserliğe verdıği haber üzerine anlaşılmıştır. Gerek şahsî meziyetleri, gerek ilim sahasmdaki kıymetile kendini muhitine sevdirmiş olan Navachine'in böyle bir cinayete kurban gitmesi, kendisini tanıyanlar arasında büyük bir hayret uyandırmıştır. Çünkü, maktulün, son zamanlarda siyasî faaliyette bulunduğunu bilen yok tu. Şüphe edilen bir adam < Paris 28 (A.A.) Navaşi'nin katli hakkındaki tahkikata, cinayetten birkaç gün evvel Navaşi'nin evine gelen esrar engiz bir şahıs etrafında devam olunmaktadır. Uzun boylu, zayıf ve san saçlı olan bu adam 25 yaşlarında kadar vardı. Bu gene, 21 kânunusanide Navaşin'le ko • nuşmak istemiş, fakat Navaşin o esnada evde olmadığından görüşememişti. Bu şahıs Parisin yabancısı idi. Çünkü birkaç kişiden yol sormuştur. Cinayet mahalli etrafında da birkaç şahıs ayni adamı görmüşlerdir. Tahkikatı idare etmekte olanlann bir kısmı, Navaşin'in katlile bundan on beş gün evvel esrarengiz bir surette ölen bir İngiliz ekonomistinin vefa'tı arasında bir münasebet olup olmadığmı araştır « maktadırlar. Bu İngilizle Navaşin, münasebet ha • linde idiler ve ayni yerlerde buluşmakta idiler. Madam Navaşin, kocasının, ne faşist, ne de bolşevik olduğunu söylemiş ve es rarengiz bir teşkilâtın kurbanı gittiğini bildirmiştir. I Millı futbol takımı baş anlrenörü M. Boeds, gazeiemize haflada bir gün teknik bir makale yazacakttr. Antrenörün ilk yazısım bugün neşrediyoruz: Her hafta yapılan futbol maçlanna devam eden seyirciler arasında en fazla heyecan gösteren hiç şüphesiz ki çocuk lardır. Yarmın futbolcuları olan bu küçüklerin, oyunculardan ne öğrendikleri, futbolu nasıl oynamak icab ettiği hakkmda ne gibi fıkirler edindikleri, futbol oynıya cak bir çocuğun maçlan seyretmesinin faydalı olup olmadığı münakaşa edile cek mevzular olmakla beraber meseleyi esasından kavrayıp işe oradan başlamak lâzımdır. Çocuk futbolculara yardımda bulun mak üzere haftada bir defa olmak üzere futbol ve çocuk mevzulu kısa yazılann faydalı olacağı neticesine varılmıştır. Bu yazılarda teknikten ziyade nasihat makamında dersler verilmelidir. Ben de bu fikre itbaen nasıl oynamalı, ne yap malı ve nelerden sakınmalı mevzuu üzeMilli takım başantrenörü rinde söz söylemenin faydalı olacağı kaM. Boeds naatindeyim. raşmanın mükâfatını fazlasile verir. İyi oynıyabilmek için, oyuna, futbola Yalnız sağ ayağını kullanabilen bir bir hırs, hevesle, ambitionla başlayınız. oyuncu takımın sol tarafında bir mevki Sureti umumiyede, tabiî olarak bir futalmalı, sağ ayağını tamamile unutmalı, bolcu evvelâ mektebi, sonra bulunduğu aldığı pası sol ayağile sürmeli ve gene sol şehrin bir kulübü, ve şehri takımında ve ayağile şüt çekmelidir. sonra da memleketi takımında oynar. Daha iyi kullanabildiğiniz ayakla toGencler; iyi oynıyabilmek için temiz ve pa vurmak sevki tabiisini yeniniz. Ve iyi giyinmeğe dikkat ediniz. Ayakkabı diğer ay*ğa ehemmiyet veriniz. Elzemse lannıza dikkat etmeniz, onlan temiz, yalnız zayıf ayağınıza futbol, diğerine yağlamayı ve üstlerinin yumuşak bulunde tenis ayakkabısı giyiniz ve ekzersizi malannı ve böylece ayağa iyice oturtu böylece yapınız. Her iki ayağmızı da aylarak topa mukavim bir satıh arzedecek ni kabiliyetle istimal edinciye kadar vaziyeti muhafaza etmelerini temin et bunda ısrar ediniz. Netice hoş bir sürpriz meyi ihmal etmeyiiniz. Unutmayınız ki olacaktır. fena ayakkabı fena oyunu intac edebilir. Süratle ve isabetle bir degajman yapGene iyi oynıyabilmek için futbola ması icab ettiği anlarda bir ayağını diğeelifbasmdan başlamak icab ettiğini ve iki ayakla oynamayı öğrenmek lâzım geldi ri kadar iyi kullanmak bir kaleci için bile lâzımdır. Bir merkez muhacim için ğini unutmayınız. ise bu fevkalâde mühimdir. Çünkü bu Dolayısile ilk mevzu olarak iki ayakoyuncular en küçük bir vakit bile kay la oynamak meselesini ele alacağız: betmeden, her pozisyonda şüt çekmek • Birinci sınrf oyunculannın pek azı iki kabiliyetinde olmalıdır, bu ise her iki aayağını kullanabiliyor. Sebebi: Genclikyağmı anî olarak kullanmakla kabildir. lerinde, ayaklarından yalnız birini kul Ekzersiz mükemmeliyet verir İki lanmayı benimsemişler ve bunun neticesi ayağile oynıyabilmek istiyen bir çocuk olarak sonralan da zayıf kalan ayaklata, ayaklarına hâkim olabilmek, onlan nnı istimal etmeği mümkün kılamamış arzularına ramedebilmek için ekzersiz lardır. yapmahdır. Bu hiçbir vakit insanda taFutbola başlıyan her çocuk daha başbiî bir hediye değildir. (Yani hiç kimse langıcda iki ayağile şüt çekmeğe, dribling iki ayağını da tabiî olarak kullanamaz). yapmıya, ve pas vermeğe gayret etmeli Her çocuğun, diğerinden daha kolay dir. kuljandığı bir ayağı vardır. Hiçbir çocuk Ekseriya kullanılması güç olan sol a futbol âlemine iki ayağını da ayni kolayyak, sağ ayak kadar ve onun kadar ko lıkla kullanır bir vaziyette girmez ve hiç laylıkla ve süratle kullanılmalıdır. Bu bir çocuk iki ayağını da iyi kullanıncıya mükemmeliyet nasıl elde edilir? kadar iyi futbol oynıyamaz. Ekzersizle topa düşünce ve sebatla İki ayağına hâkim olamıyan hiçbir çovurmak suretile. cuk korner atışlannı muvaffakiyete ulaşİngiliz beynelmilel futbolculannın mü tıramaz. Ve gene hiçbir çocuk hazırlık himce bir kısmı, muvaffakiyetin başhca safhasında iki ayağını kullanmağı öğrensırlanndan biri olan top kontrölünü, se mekle başlamazsa iyi antrene edilmiş adbatla dribling ve şüt çekmekle bir hata dedilemediği gibi bu mâni bertaraf edigörünce bunun sebebini araştırmak ve lince ki o mâni çocukluk devresinde kobulmakla elde etmişlerdir. laylıkla bertaraf edilebilir maç esnasmİki ayağını emniyetle istimal etmek da birçok zorluklarla karşılaşmak tehlifutbolda elde edilmesi lâzım 'gelen en kesi vardır. mühim neticelerden biridir. îki ayağını Boeds kullanmak, her pozisyonda, oyuncuya büyük kıymetler elde ettirir, yalnız bir Bursada atlı sporlar kulübü kongresi ayağını kullanan oyuncuya karşı büyük Bursa (Hususî) Şehrimizde bu sebir tefevvuk sebebi olur. Hiç şüphesiz zayıf ayakla mütemadi ne teşekkül etmiş olan Atlı spor kulübüyen ekzersiz yapmakta hoş bir cihet yok nün yıllık kongresi Valimizin başkanlı tur, fakat idmanlarda saatlerce bunun ü ğında yapıldı. Sekreterliklere İpekçilik zerinde uğraşmak maç esnasmda bu uğ Enstitüsünden Sadettin ve Nafıadan Alman • Rus münasebeti aleyhinde tesirler Londra 28 (A.A.) Times gazetesinin Berlin muhabiri, Almanya ile Sovyet Rusya arasındaki diplomasi müna sebetlerinin kesilmesi l^hinde tesir icra edilmekte olduğunu bildirmektedir. Tiyatro mektebinde talebe terbiyei bedeniye esnasında Portekiz müstemlekeleri Almanyaya mı kiralanacak? Dün şehrimize gelen Daily Express gazetesinin siyasî muharririnin yazdığma göre curnartesi günü Her Hitler Rayiştagda nutkunu söylediği zaman «güneşin altında barınacak bir yer» den de bah sedeceği tahmin olunmaktadır. Londra diplomatlannın inandıklanna göre Portekizin Afrikadaki cenubî An gola kolonisi Almanyaya 99 sene müddetle kiralanacak ve bu müddet zarfmda Almanya bu toprağa istediği gibi sahib olacak ve dilediği şekilde inkişaf ettirecektir. Bu proje Almanyanın müstemleke taleblerinin kısmen önüne geçmek ihtimali olduğundan îngiltere tarafmdan muha lefet edilmiyecektir. Portekizin müstemlekelerini satmak istemediği birçok defalar teyid olunmakla beraber, kiralamak şekline rıza göstereceği umulmaktadır. Ankara 27 (Hususî) Devlet Ti yatrosu ve Devlet Operasına san'atkâr yetiştirecek olan müessese, şu anda «çiharı çeşmile» kız talebe beklemektedır! Rağbetsizliğin sebebini üçe ayırmak ve hatta, şu ilk günler için biraz da tabiî bulmak imkânı vardır: 1 Mekteb, memlekette yepyeni bir teşebbüstür, mahiyeti hakkında halkın kâfi derecede malumatı yoktur. 2 Müracaatleri beklenen gene istidadlardan mühim bir kısmı, mesleğin istikbali hakkmda endişelere kapılmış olabilirler. 3 Çocuklarıın, san'atm bu şubesine intisabını hoş görmiyen aileler ve muhitler, henüz mevcuddur. Bu üç ihtimalin de, atılan faydalı adımı çelecek iktidarı yoktur. Gerçi, halkın yeni müesseseden haberi olmaması, münhasıran kendi kabahati değildir; Vanh, Erzurumlu, Adanalı vatandaşın Türkiyenin en keskin zekâlı hemşerisi bile olsaAnkaranın Cebecisinde Devlet Tiyatrosu açıldığını bilmesi için, lâakal, keramet sahibi olması iktıza ederdi! Neyse, bu aDeniz hastanesinde yapılaçılış, matbuatımıza da aksetmiş bulunuTurgud seçildiler. Müşahid olarak kon yor, elbette mümkün olan diğer vasıta cak tamirat greye bazı generaller ve komutanlar gel larla da mevcudiyetini sayın halka duyuAnkara 28 (Telefonla) Kasımpaşadaki Deniz"^astanesinin tamirine lüzum mişlerdi. Kulübün bütçesi kabul edildi. racaktır. görülmüş ve 1937 38 senelerinde 270 Yeni yıl mesaisi üzerinde konuşuldu. 10 Mesleğin istikbali hakkında beslenen bin liraya kadar taahhüdat yapılmasma hayvan için bir pansiyon açılması, bir manej yeri yapılması ve gencleri bu spo endişelere gelince, Maarif Vekâleti, yeni dair lâyiha hazırlanmıştır. Bu hastane gerek deniz zabitan ve efradına, gerek ra teşvik için muhtelif konferanslar veril bir kanun lâyihasile, bunu ortadan kal dırmak üzeredir: Buradan yetişenler Eyübden Unkapanma ve Sirkeciden mesi kararlaştınldı. Yeni heyete Betediye Kasımpaşa ve Beyoğluna kadar olan saBaşhekimi Şefik Lutfi, îpekçilik Ensti bareme de gireceklerdir. Hayat ve isrik hanın fakir halkma faydalı hizmetlerin tüsünden Sadettin, Baytar müdürü Şük balleri müemmen olacaktır. Bundan baş devamı için bu tamirata lüzum görül rü, Köprübaşı çiftliği sahiblerinden Sü ka kendi kabiliyet ve kudretlerine göre müştür. reyya, Dikencik çiftliği sahibi Hakkı se kazanmaları ve nihayet yüksek san'atlannın icab ettirdiği refah seviyesinde yaşaçildiler. Yedikule sahillerinde bir çomalan da temin olunacaktır. San'at hakkında, geri telâkkiler için Türk Spor Kurumu Bursa bölgesi; de, Tiyatro mektebini kuran mütehassıs Bursa Dağcılık Ajanlığına Dağcılık kuKarl Ebert'in şu sözleri bir cevab olabilübü mümessili Musa Ataşı seçmiştir. lir: îzmirde bir sporcu tevkif « Çok değil, yarım asır evvel, bütün edildi Avrupa bu zihniyeti taşımaktaydı. Hü İzmir 28 (Hususî muhabirimizden) kumetlerin işi ele alması, tiyatro hakkmİzmirsporun geçen sene Fenerbahçe ile daki zihniyetin bu yükselişine amil ol yaptığı maç hasılatmdan bankada bulu muştur. Hakikî ve ciddî san'atkâr, ceminan iki bin liralık hesabda yolsuzluk ol yet içindeki mevkiinin mutlaka, ön safta muş ve kaleci Sami mahkeme tarafmdan olduğunu bilmelidir. tevkif edilmiştir. Tiyatro san'atı, kendisine has olan dis verelim. Ne dersin? Pekâlâ olur. Yalnız... Evet amma, hayret ediyorum. Senin Hasan Azmi biraz geç kaldı değil mi? Benim bildiğim çoktan gelmiş ola caktı... Fakat bence... Mehmed Fikret Beyi zehirliyen odur... Sen ne dersin? Deli misin yahu? Öyle şey olur mu hiç?... Hayır, hiç te deli değilim ve böyle şey olur. Şimdi onu bırakalım. Sen bana bir iş görmek ister misin? Hem müdür beyin de hoşuna gidecek bir iş... Hay hay, ne istersen söyle.. Derhal fotoğrafçmızı hazırlat. Hasan Azmi tam vapurdan inerken bir resim çektir. Fakat bu resimde ben Tü tün şirketi müdürünün ne sağmda, ne solunda görünmemeliyim. Peki, sonra?... Sonra birkaç satırlık bir mülâkat uydur.. Üst tarafını bana bırak. Ben tamamlarım. İyi değil mi?... Âlâ. Benim bu babdaki malumatım tekzib edilemez, tam yerinden almmıştır. înanırsın ya. O da malum ve işte vapur da geliyor. Ta kendisi... Fotoğrafçı hazırlandı. Gazete muh biri, gözlerini vapura dikti. Bu sırada Murad Ferdi ona daha ziyade sokula rak devam ediyordu: Bana kalırsa yazılacak şey şun lardır: «İstanbul Millî Tütün şirketi müdürü Hasan Azmi fevkalâde heyecan içindeydi, bu heyecanını muharririmize de gizliyememiş ve Mehmed Fikretin en aziz dostlanndan olduğunu söyliyerek ötedenberi kalbinden mustarib olan bu sevgili dostunun ölüm haberini Atinada alır almaz beyninden vurulmuşa döndüğünü, derhal İstanbula avdet ettiğini ilâve etmiştir.» Bu satırlardan maksadı anlarsm ya... Hâdiseyi yalnız kazaya atfedeceğiz. Anladım, anlıyorum Ferdi... Yalnız bir şartla bu teklifini kabul ederim. Nasıl teklif? Ben seni tanınm, sen şimdi Hasan Azmiyi iyiden iyiye sigaya çekeceksin. Peki, bundan sana ne? Ben de isterim. Oğrendiklerini bana da birer birer anlatacaksın. Ve ben den hiçbir şeyi gizlemiyeceksin. Malum ya, benim de küçük bir dosyam vardır, bana yalnız neşretmek değil, haberdar mevkıı, en kısa zamanda nasıl olsa ala caktır.» Mektebin bir opera, bir de tiyatro kısmı vardır. Şimdi opera kısmını Musiki Muallim mektebinden seçilen talebeler teşkil ediyor. Tiyatro kısmında üç kız talebe okumaktadır. Mektebdeki nazarî dersler arasında Türk edebiyatı, tiyatro tarihi, san'at tarihleri vardır. Çocukların bedenî kabiliyetini inkişaf ettirmek için bedıî jimnastik, eskrim, nefes idmanı, entonasyon dersleri de verilmektedir. İstanbulda 29 kânunusanide, Ankarada 10 şubatta yeniden talebe kaydi için imtihanlar açılacaktır. Şımdiye kadar alınan müracaatler 60 ı bulduğu halde, henüz bir kız talebenin ismine raslanmamıştır. Sadece mekteb hakkında malumat istenmeğe başlandısh görülmüştür. Bu müracaatlere verilecek cevabm en yerinde şekli olarak, şöyle bir lâtife de hatıra gelebilir: Burası manastır değildir, kadın da girebilir! Mekhi Said Esen Erenköyünde bir köşk yandı Evvelki gece saat 22 de İçerenköyünde Yuvarlak sokağında Kaptan Fikriye aid evde yangın çıkmıştır. Yangmı evvelâ Içerenköy karakolu Erenköy karakoluna haber vermiştir. Erenköy karakolu da Kadıköy merke . zine, merkez de İtfaiyeye malumat vermiştir. Bu sırada yangın kulesi de İtfaiyeye telefon ederek yangını bildirmiştır. Bu suretle ev tutuştuktan bir hayli zaman sonra haberdar edilen İtfaiyenin Göztepe grupu yollarm bozuk olmasına rağmen süratle yangına yetişmiş, fakat ancak evden kalan küllerle karşı laşmıştır. Ateşin neden çıktığı daha anlaşılamamıştır. Tahkikata devam edil mektedir. uzattı: Vay Ferdi... Sen misin? Aman mirim, bu ne felâket... Sormayınız, sormayınız. îşitilmiş şey değil, Azmi Beyefendi, işitilmiş şey değil. Maamafih beklenmiyen şey de değildi... Sen her hâdisenin sebebini hemen izah edersin... Anlat bakalım Ferdi... O sırada henüz Hasan Azminin elini sıkmakta olan Ferdi birdenbire bir şaş kınlığa uğradı. Karşısındaki muhakkak ki Hasan Azmi idi. Fakat şu sıktığı el, nedense hergün sıktığı ele benzemiyor, hele işittiği ses nedense alışüğı sese uymuyordu. Bereket versin ki Hasan Azmi izah etti: O kadar şaşkm ve bitkin bir haldeyim ki... Bu sözler bütün şüpheleri izale ede » cek mahiyetteydi. Haydi, bana izahat ver... Ben ondan ayrıldığım zaman nekadar memnun ve müsterihti!.. Şu zehir hikâyesi nedir? Nereden çıkıyor bunlar?... Azmi Bey bunlar, tabiî borsa ve para işleri... • [Arkası vari Bursa dağcılık ajanlığı cuk cesedi bulundu Evvelki akşam Yedikule sahillerinde bir çocuk cesedi bulunmuştur. Cesedi bulan sandalcılar keyfiyeti zabıtaya haber vermişlerdir. Adlî doktor vak'a mahalline gelerek cesed üzerinde tetkikat yapmış ve bir kolunun kopuk olduğunu tesbit etmiştir. Görülen lüzum üzerine cesed Morga kaldırılmıştır. Bunun kime aid olduğu ve ne suretle öldürüldüğü henüz tes bit edilememiştir. Tahkikata ehemmiyetle devam edilmektedir. olmak, malumattar olmak ve bilmek te lâzımdır. Kabul. Amma sana vereceğim haberlerin belki hepsi senin dosyan için olacak, neşretmek için değil ha..,, Uyuştuk. O halde akşama beni telefonla arar, bulursun. ** * Vapurun rıhtıma yanaşması, arkasmdan yolcuların merdiveni inmeleri hayli uzun sürdü. Fakat Hasan Azmiyi gör meğe gelenler çok beklemediler. O ipleri tutarak ağır ağır inip karaya ayak ba sarken gazete fotoğrafçısı sağa sola sıçradı ve meşhur Tütün şirketi müdürünün resimlerini aldı. Hasan Azminin yanın da yalnız sadık uşağı İsmail vardı. Murad Ferdinin arkasında bulunan Muhib onun kulağına iğildi: Haydi göreyim seni babalık... Herifi iyice tırtıkla ve akşama bir bir bana anlatırsm.. Tabiî... Ve Murad Ferdi ağır ağır Hasan Azmiye doğru ilerledi. Hasan Azmi yani başına kadar gelen adamı hiç tanımıyacaktı, eğer omuzbaşından uşağı İsmailin fısıldaması olmasaydı... O zaman elini ! Köşe mînderinîn esrarı Zabıta, romanı : 38 dı ya!... Ferdi vücudünün titrediğini hissetti. Neden iyileşmişim, ne olmuş ki... Allah, Allah... Şu baygınlıktan, aygınlıktan canım... Ben hasta mı imişim?. Alay etme. Bizim sabık ve kurnaz polis memuru Murad Ferdi senden başkası mıdır?. Başka Murad Ferdi varsa ben bilmiyorum.. İşte o Murad Ferdinin başına garib bir hâdise gelmiş... Sus... Sus diyorum. Bu Murad Ferdi ile alay etmişler. Alnının ortasına «mürsiline iade» diye bir de levha asmışlar. Görüyorsun ya, benim herşeyden malumatım var. Değil mi? Bu da bir masal işte. Evet masal, hem de mükemmel masal... Böyle bir masalı yazarsam kapışılmaz mı? Amma iş için sana ihtiyacım var. Anlarsın değil mi? Seni pek te kepaze etmek niyetinde değilim.. Beraber çalışalım ve nasıl istersen öyle hava Ey, dedi. Demek şu Azmiyi ikimiz beraber bekliyoruz ha?.. İyi, iyi amma... Seni de nereye gitsem karşımda görüyorum a mubarek adam... Söyle bakayım, doğrusunu söy le!. Sen nereden biliyorsun?.. Allah, Allah... Bunda keşfedemiyecek ne var? «Hakikab> gazetesinin Atinada mükemmel bir muhabiri var. Ondan bir telgraf aldık: «Azmi filân vapurla filân saatte buradan hareket ediyor!» Tabiî vapurun hangi saatte İstanbula varacağını buradaki acentasından öğrenmek güç değil.. Yavaş be yahu... Yavaş konuş. Eğer böyle bağıracak olursan sizin gazeteye mahsus sandığın havadisi İstanbul icinde öğrenmiyen kalmaz.. Muhib sesini kıstı. Gülerek yavaşça: Sahi be!.. Doğru söylüyorsun!.. Peki amma, ya sen, sen ne yapıyorsun bakayım?.. Çok iyiyim, görüyorsun ya... Demek iyileşrin. Bir şeyin kalma
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear