25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET 21 Eylul 1938 Yanlışlık O günlerde, bütün İzmir, aylardan beri dedikodusu olan cAteş puseler» filmini bekliyordu. Recai, nişanlısı Mürşideye söz ver mişti: Filim, Elhamrada gösterilecek. Derhal ilk akşam gideriz. Aksilik, o gece, sinema o kadar kalabalıktı ki, iğne atacak yer yoktu. Recai ile Mürşide, bu kalabahğm ara smdan bir su gibi akarak geçmeğe mu gvaffak oldular. Recai, karanhkta iki ^koltuk görür gibi oldu: 1 Şuraya otur, Mürşide! > Dedi. Mürşide otururken, ayakta duh ranlardan biri de Recainin ayağına, hem de sağ parmağmdaki nasırın tam üstüne basmasın mı? Avazı çıktığı ka dar bağırmamak ve herifi tokatlama mak için kendini zor tuttu: Kör müsün be adam? • Dedi. Muhatabı da kısaca şu cevabı verdi: Ben kör değilim, fakat karanlık kör.. Recai, münakaşayı uzatmadı, oturdu. Filim hakikaten çok hissî, çok sürükleyicibir şeydi. Mevzu kadar temsilde de bir mükemmellik gözüküyordu. Güzel değil mi? Evet çok güzel.. Omuzunu, nişanlısınm omuzuna da yadı. Bu sıcak omuzlarda, geçen hafta farkına varamadığı bir dolgunluk vardı. Biraz daha sokuldu. Nisanlım bir hafta içinde her halde birkaç kilo almış olacak! Diye düşünüyordu. Nefis bir origan yanıbaşından sızıyor ve ciğerlerini dolduruyordu. Kokuyu da değiştirmiş.. Filim gittikçe heyecanlanıyordu. Ken dilerini tamamile kaptırmışlardı. Şim di, esere ismi verilen ateş puseler başlamıştı. îki genc artist, Nil kenarında, bir hurma ağacmın altmda yarı çıplak, öpüşüyorlardı. Güneş uzaklarda 91ü yordu ve filmin bu kısmı öyle yapıl mıştı ki, öpüşme arasında, güneşin son kızıl ışıkları seziliyor gibiydi. Recai mırıldandı: Ne uzun, ne sıcak öpüşler! Evet! Ne ateş, ne bayıltıcı bir tesir... Şimdi seninle... Evet!.. Başbaşa bulunmak isterdim.. An, dedi, ne olurdu, şimdi seninle başbaşa olsaydık. Cümleyi tamamlıyamadı zavallı Recai!. Nişanlısınm eli kalktı ve suratında şakladı. Tam bu sırada filmin birinci kısmı bitnıiş, ışıklar yanmıştı. Ne ol duğunu bilemedi ve nişanlısına seslendi: * Affet Mürşide! Mürşide gözlerini açmış, ona bakı yordu: Sen... Sen... Diye kekeledi. Evet, benim ya... Vallahi Mürşi deciğim... Mürşide, onu dinlemedi. Sol tarafına baktı. Oradaki koltukta, sofra altmdan yeni çıkmış kediler gibi dudaklanm yalıyan pinponca bir adam oturuyordu. Mürşide yutkundu, sarardı. Nişanlısmı bileğinden tuttu, başını ona yaklaştırdı: Kalk, dedi. Hemen kalk, dayana mıyacağım.. Çok müthiş, çok.. Etraftakiler de hep onlara bakıyor lardı.. Recai ses çıkarmadan onu takib etti. Mürşide başmı avuclarının içine almış, sendeliyordu. Recai, onun her şeyinin farkına varmaktan mütevellid bir buhran geçirdiğini sanıyordu. Ezi liyor, harab oluyordu. Bilmiyerek ona ihanet etmiş ve o da işi kavramıştı. Bir otomobile atladılar, evlerine gittiler. Kimsecikler yoktu evde... Mür şide hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Recai; Canım Mürşideciğim, dedi. Bu kadan da fazla! Mürşide başını kaldırdı ve bağırdı: Fazla mı, fazla mı?.. Düşünmüyor musun ki, o solumdaki adamı, sen zannetmiştim.. Ve o adamın dudaklanm, aman yarabbi anlatamıyacağım, tüylerim ürperiyor çıplak kollarımda, yanaklanmda hissediyorum... Anladın mı felâketi?.. Recai de sendeledi. Tesadüf, mükemmel bir kepazelik işlemişti. Fakat bu işte en kârlı çıkan, o soldaki pinpon, en zaralı çıkan da sağdaki zavallı sağır koca idi. Bibliyoğrafya Beyaz Taş Üzerinde... Kanaat Kitabevi 1936 Fiatı 50 kuruş Servet Yesari Oğlunun Anatol Francedan itina ile tercüme ettiği bu gü zel eser bu senenin ilk aylarmda «Cumhuriyet> te tefrika edilmişti. Haklı olarak uyandırdığı derin alâka onun bizde kitab halinde intişarını temin etmiş oldu. Bu suretle tefrikayı takib edenler onu kana kana okuyacaklar ve okuya mıyanlar da kolaylıkla okumak imkâ nını bulacaklardır. Eserin Anatol Francem olduğunu söylemek en büyük tavsiyeyi yapmak tır. Herkes bunu cesaretle alıp okuya bilir. Okuyanlar da Servet Yesarinin tercümede eserin kuvvetini kaybetmemeğe çalıştığım ve muvaffak olduğunu kolaylıkla görebilir. Biz bu hususta her hangi bir tavsi yeyi zaid addeder, yalnız bu vesileden istifade ederek kitablarımızın şekille ri hakkında birkaç söz söylemek isteriz. Kitabm fransızca metni eni 12, boyu 18,5 olmak üzere dört yüze yakın sahifelidir. Kalınlığı da 2,5 santimdir. Ele alınır alınmaz derhal gözü doyurur. Türkçesinin ise eni 14, boyu 19 ol duğundan aşağı yukarı eş demektir. Bilhassa kenarları biraz tıraş edilecek olursa tam fransızcasmm haçmini bu lur. Yalnız kalınlığı bir santim bile yoktur. Bu yüzden eser ele almdığı zaman çok cılız görünüyor, hele gözü hiç tatmin etmiyor. Bunun sebebleri malum. Türkçesinin her sahifesinde birkaç satır daha fazla, satırlar birkaç santim daha uzun, kâ ğıdı da epeyce ince. Evet bu böyle... Yalnız böyle olması kitabın cıhzhğının bir izahı olabilir. Fakat kitabcıhğımız için bir mazeret teşkil etmez. Bu güzel eser daha cazib bir kisveye bürünmüş olsa daha çok revac bulmaz mı? Tâbilerimiz kitabcüıkta yalnız kitab basmanın değil, kitabı te miz basmanın esas olduğunu ne zaman lâyıkile takdir edecekler? Eminiz ki onlar da itinalı ve gösterişli tabılarm daha kolay sürüldüğünü bilirler. Fakat her nedense gene bastıklarını satmıya yar dım edecek bu çareyi ihmal ederler. Tâbilerimizden bu satırları okuya cakların derhal akıllarma gelecek bir itiraza da cevab vereyim: Kitabın fransızca metninin fiatile türkçesinin arasmdaki fark. Bunu biz de takdir ederiz. Ve cevab olarak bu hacimde olan <Beyaz Taş Üzerinde> elli kuruşa güçlükle satıİH^ çünkü kitab çok cılızdır, deriz. Eğer kitab daha kakn, daha gösterişli, daha temiz baskılı ise altmış kuruşa, hatta belki daha fazlasma satılabilir kanaatini ilâve ederiz. Her hangi bir tâbi için böyle birkaç tecrübe yapmak çok ziyanlı bir şey olmasa gerek. Esasen buna da lüzum yok. Tavsiye ettiğimiz şekilde basılmış ki tablar mevcuddur. Bunlann satışım kontrol etmek kifayet eder. Biz bu satırları bu yolda tahkikatımızm verdiği cesaretle yazıyoruz. Şarkta imar işleri sür'atle ilerliyor Urfa Diyarbekir yolunda büyük bir köprü kuruluyor, Vanda göçmen mahalleleri yapılıyor; gölde muntazam nakliyat başladı RADYO Bu akşamki program J İSTANBUL: 12,30 plâkla Türk musikisi 12,50 havadis 13,05 plâkla hafif müzik 18,30 çay saati, dans musikisi 19,30 Yusuf Ziya Demirci tarafından millî danslar . 20,00 Türk musiki heyeti tarafından türkçe e« serler 20.30 Safiyenin iştirakile türkçe eserler ve halk şarkıları 21,00 plâkla sololar 21,30 stüdyo orkestrası . 22,30 Ajans haberi. VTYANA: 18,40 gramofon 19,20 konuşmalar . 19,40 konser 20,05 saat, haberler, hava raporu, o gün kararlaştırılacak program, yeni hayat 21,05 halk şarkıları . 22,05 yeni musiki parçaları 23,05 haberler, hava raporu . 23,15 Avusturya bestekârlarının eserlerinden mürekkeb konser 23,50 kl< tablara dair . 24,05 konuşma 24,20 konser . 24.50 gramofonla dans musikisL BERLİN: 18,05 gramofon 18,35 konuşma 19,08 eğlenceli konser 20,05 seyahat 20,20 pL yano konseri . 20,50 günün akisleri, haberler 21,15 musiki 23,05 hava raporu» havadis, spor 23,35 gece yaymı. BTJDAPEŞTE: 18,05 konuşma 18,35 piyano . 19,05 ko* nuşma 19,40 gramofon 20,48 edebî yayın 21,15 Çingene musiMsi . 22,25 haberler 22,45 opera orkestrası 24,05 cazband takımı . 1,05 son haberler. BÜKREŞ: 19,05 konser, konferans 20,35 gramofon, konferans 21,30 oda musikisi, havadis 22,10 şan konseri, haberler, spor 22,50 konser 23,50 fransızca ve almanca haberler 24 rumence haberler. LONDRA: 18,20 çocukların ztımanı 19,05 orkestra konseri, havadis . 20,35 musiki 21,05 ko. medi 22,20 eğlenceli musiki ve dans havaları 22,35 konser . 23,25 havadis 23,35 dans musikisi, havadis . 24,45 konuşma. PARİS [P. T. T.]: 18,40 gramofon, konuşma 19,05 orkestra konseri, haberler 19,40 orkestra konseri, haberler 20,40 orkestra konseri, edebiyat 21,35 şarkılar 21,50 komedi, havadis. ROMA: 18,20 eğlenceli konser, lnşad, yabancı dillerde konuşma 19,55 eğlenceli konser, gramofon, fransızca turizm yayını . 20,25 eğlenceli konser, fransızca haberler 20,55 Yunanistan için yayın, havadis, gramo fon 21,45 musiki, turizm yayını 22,55 eğlenceli musiki ve dans havaları, istirahat esnasmda piyes parçalan . 24,05 havadis. Şarkta yapılan yeni beton köprülerden biri Diyarbekir (Hususî) Birinci Umumî Müfettiş Abidin Özmen doğu el lerde üç ay kadar süren bir seyahat yapmış ve Urfa, Mardin, Bitlis, Van, Hakâri, Çölemerik, Muş ve Siirdi gezerek Diyarbekire dönmüştür. Umum Müfet tişlik, mmtakasındaki bütün ihtiyac ve eksiklikleri yakından esaslı surette tetkik etmiş ve her işi aid olduğu Vekâlete bildir miştir. Umum Müfettişlik son bir yıl içinde mıntaka dahilinde epeyce mühim yeni Iikler vücude getirmiştir. Son teşkilâtta Bitlis ve Hakâri vilâyet haline getirilmiş ve Ağn ili de Üçüncii Umumî Müfettişliğe bağlanmıştır. Bu yıl Müfettişlik BitIisle Van Muş arasında kış mevsimle rinde şimdiye kadar birçok vatandaşın ölümüne sebeb olan ve Olümgeçidi adı verilen Rahva boğazının en hâkim nok* talanna mühim cankurtarma tertibatı kurmuştur. Bu kış, Van vilâyeti dahilinde mühim geçidlere vilâyetin daha bir kaç cankurtaran barakalan yaptıracağı anlaşılmıştır. Fırtınalı zamanlarda teh like düdükleri ötmeğe ve çanlar uğuldamağa başlar, yolcu bu sesleri duyarak oraya doğru koşar ve ölümü muhakkak olan felâketzede bu tertibat sayesinde kur •iarılmış olur. Ayrıca bu yollar üzerinde sık sık karakollar da yaphnlmışhr. Sonbaharda bir parti halinde gelecek olan göçmenler için Van mıntakasında elli kadar göçmen evi yaptmlacaktır. Müfettişlik mmtakasındaki bütün yollar yazın otomobille geçilir bir hale ge tirilmiştir. Bayındırlık Bakanhğmın yüksek bir yardım eseri olarak Urfa D i yarbekir yolu üzerinde betonarme bir köprü yaptınlmaktadır. Bu köprü mın takanm en büyük köprülerinden biri o lacaktır. Van gölündeki işletme munta * zam bir hale getirilmiştir. Haftada üç gün Tatvanla Van arasında sefer yapılmaktadır. Tersane, işletme merkezi Tatvanda kurulmaktadır. Bitlis iline bağlı Urtapla Tuğ köyü arasında ter ~ sane, otel, kazino, garaj, antrepo, iskele ve memurin evlerinden müteşekkil tesisâtm temelatma merasimi birkaç gün ev vel yapılmışhr. Van gölü.için gemiler ısmarlanmış, yolcu ve eşya tarifelerinde de mühim tenzilât yapılmıştır. Müfettişlik bölgesinde İdarei Husu siyeye aid mekteb adedlerinin çoğaltıl masına çahşılmaktadır. Van gölünün şar kında mazut damarları ve Ruslar zamanında işlenmiş kuyular mevcuddur. Bu mıntaka Rus işgali altmda iken Van gölündeki nakliyat buradan çıkanlan mazutla temin edilmistir. İktısad Vekâleti teslim etmiyecektir. Ya size malumat verdiğini söylü yordu/ıuz. Bu çok basit malumahn işimize yaramıyacağinı da biliyordu. Âşıkından intikam almak istediği bir zamanda bize haber verdi. Bu intikamın onun mahvma kadar gitmesine razı değildir. Bununla beraber umanm ki meçhul haydudun bugün izini ele geçiririz. Cinayete mâni olabileceğiz, değil mi? Müdürün gözü adamakıllı korkmuştu. Kutsi ağır ve sakin: Siz ne dersiniz, ne fikirdesiniz? Diye sordu. Müdür mütereddid ve korkak ellerini açtı: Bilmem ki. Herif dediğini yapa cak gibi. Saat sekizde geleceğini haber veriyor. Pek te vaktimiz kalmadı. Eğer sıkı tedbir alınırsa, meselâ hastane zabıta tarafından kuşatılırsa... Kutsi bu sefer kahkahalarla güldü: Nekadar safsınız doktor bey. Siz haydudun bu kordon içinden elini kolunu sallıya sallıya geçeceğini tahmin etmiyor musunuz? Karşımızdaki adam herşeyi göze almış, her çareye başvurmuş, son de Birinci Umumî Müfettiş Abidin özmen bir teftiş seyahatinde bu iş üzerinde ehemmiyetle uğraşmakta dır. Gölden soda istihsali için bir müte hassıs gelmiş ve tetkiklerde bulunmuştur. Bu mühim iş üzerinde yakında kararlar alınması beklenmektedir. Birinci Umumî Müfettişlik mıntakasında gerek merkez ve gerekse vilâyet ve kazalarda hususî inşaat çoktur. Bu da halkın iktısadî re fahını göstermektedir. Orhan Rahmi GÖKÇE Daimî bir sanayi sergisi kurulacak Ticaret ve Sanayi Odası tarafından şehrimizde daimî bir sanayi sergisi ku rulacaktır. Serginin kurulması işile Odanın yeni sanayi şubesi meşgul olmakta Kollarım belki sanlmış, gözlerim dır. Oda sanayi şubesi müdürii Hakkı gözlerinde, dudaklanm dudaklarında.. Nezihi bu htısusta fabrikatörlerle temas Oh, evet.. ta bulunmuş ve fabrikatörler sergiye nü Güzel olurdu değil mi? muneler vermeği memnuniyetle kabul Hem de çok güzel! Damarlarım tutuşuyor sanki.. Ba etmişlerdir. Daimî sanayi sergisi bir iktısadî merşımda kanım kaynıyor.. kez olan ve şehrin iş sahasında bulunan Benim de... Neler düşünüyorum, neler!. Dördüncü Vakıf hanında kurulacaktır. Ben de öyle.. Çok hafif fısıltılarla konuşuyorlardı. Origanın kokusu ve bu dolgun omuz Zavallı Necdet . larm sıcakhğı, Recaiyi sarhoş etmişti: Otuz beş yü önce yazılmış ve binlerce Gözlerim karanyor.. Şimdi, hemen okuyucuya bediî heyecanlar vermiş olan şimdi, tenha bir dağ başında olmalıy bu çok meshur roman, muharriri Saffet dık.. Yahut kumlu bir sahilde yapa Nezihi tarafmdan yeni harflerle ve yeni. yalnız.. Sadece ikimiz.. bastan tertib olunarak Gayret matbaası taArtık filmin birinci kısmı bitiyordu. rafmdan basılmıştır. Recai kendini biraz topladı, nişanlısma Yakın bir devrin içtimaî hayatından pek baktı. Hayret! acıklı sahneleri tahlll eden Zavallı NecDemindenberi konuştuğu, omuzunun det, gerçekten okunmaya değer bir eser. sıcaklığını ve kokusunu içinde duydu dir. Okuyucularımıza tavsiye ederiz. ğu kadm, başkasıydı. Filmin verdiği Yücel heyecan, kalabalık ve karanlık içinde, Bu aylık ve kültür mecmuasmm eylul sanişanlısınm sağ tarafmda oturuyor zannetmişti ve bütün bunlan, o koltukta yısı kıymetll yazılarla çıktı. İçinde bilhassa hiç görmediği, hiç tammadığı başka bir «En çok okunan beş kitab anketî» tahsilin kadma söylemişti. Kadmm yüzüne bak en büyuk değeri Genclik ve ihtiyaruk tı. O da gözlerini ona çevirdi. Ve ha hakkında Eski İstanbul İngiliz edebiyat antolojisi Şekspiri türkçeleştirmek fifçe mırıldandı: Sağ tarafımda oturan kocam sa ve saire gibi yazılardan başka Tagor ve A. Çekoftan hikâye tercümesi'vardır. Büğırdır, duymaz! Fakat Recai bu söze kulak asmamıştı. tün münevverleri alâkadar eden ve daha Bir skandal çıkması muhtemeldi. He birçok şiirler, nesirler, hikâyeler ve makamen soluna döndü ve karanhkta nişan leler bulunan bu mecmua bu sayısında lısınm profilini gördü. Bu defa omuzu bir hikâye müsabakası da açmıştır. Okuyucularımıza tavsiye ederiz. nu ona yaklaştırdı: Mustafa Kemal YÜCEL Kadıköy Süreyya tiyatrosunda H A L K HALK OPEKEfı ' OPERETİ Bu akşam 21,45 te TARLA KUŞU Yarın akşam Taksim Bahçesinin kapalı kısmında Tarla Kuşu, ayrıca görülmemiş elektrikli kukla Başka yerde aramaymız! Haftanın en güzel filimlerini NÖBETÇİ ECZANELER Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlardır: istanbul cihetindekiler: Aksarayda (Ziya Nuri), Alemdarda (Esad), Bakırköyde (Hilâl), Beyazıdda (Haydar), Emlnönünıde (Mehmed Kâzım), Fenerde (Arif), Karagümrükte (Arif), Küçükpazarda (Hikmet Oemil), Samatyada (Teofilos), Şehremininde (Nâzım), Şehzadebaşında (Hamdi). Beyoğlu cihetindekiler: Galatada (Yiçopulo), Hasköyde (Nesim Aseo), Kasımpaşada (Mueyyed), Merkez nahiyede (Matkoviç), (Vinkopulo), Şişlide (Pertev), Taksimde (Kemal Rebül). Usküdar, Kadıköy ve Adalardakiler: Büyükadada (Merkez), Heybelide (Yu . suf), Kadıköy, Pazaryolunda (Merkez), Modada (Moda), Üsküdar, Selimiyede (Selimiye). Ç YENİ ESERLER ) Beşiktaş POLİSTE KÜYUYA DÜŞTÜ, FAKAT KUR TARILDI Yeşilköyde Şerbetçi sokağmda 12 numaralı evde oturan Muiz dün evinin bahçesindeki kuyuya düş müşse de polisler tarafından kurtarıl mıştır. Muizin iki ay evvel Bakırköy Akıl hastanesinden çıktığı anlaşılmıştır. ŞARK Sinemasında SiYAH İNCi Büyük mizansenli filimle CAY FRANCİS ve LESLÎE HOVVARD tarafından temsil edilmiş (Eski Ekler) de bulacaksınız. Bugünden itibaren: JOSEPHİNE BAKER ALBERT PREJEAN tarafından temsil edilmiş DiKiŞ YURDU Tahsili en yüksek biçki dikiş mektebidir. Aynca şapka, çiçek ve tezyinat dersleri de vardır. Diplomalar Kültür Direktörlüğünden tasdikli olarak verilir. Mektebden bu sene mezun olan talebelerin yaptıkları işler 22 eylul sah gü nü açılacak olan sergide on beş gün müddetle umuma teşbir olunacaktır. Bu sergi mektebin tahsil derecesi hakkında ziyaretçilere tam bir fikir verecektir. Mektebin program ve şeraitini isteyiniz. Taşradan geleceklere az müddet zarfında hususî ders verilir. Beşiktaş Akaretler Telefon 43687. numara 87 Fransızca dersleri Kış mevsimi, çalışma mevsimidir. Hele lisan dersleri için en müsaid za man şüphesiz ki kıştır. Hayatta ve her meslekte ilk şart olan lisanı ihmal et memek icab eder. Pratik bir usul sahibi bir Fransız bayam müsaid şartlarla ders vermektedir. Gazetede <A> rumuzuna yazılmalıdır. görünen malumat. Anlaşılan herif bu ihban öğrendi. Zaten öğrendiğini de izini gene kaybetmiş olmasmdan, takiblerimizden kurtulmasmdan anlıyoruz. Metresi Dürdane ya ihbarı yapar yapmaz, hastanenize yattı; yahud onun meseleyi öğrenerek kendisini ölümle tehdid ettiğini anlayınca. Her iki ihtimale göre kadm ömrünün sonuna erdiğini görüyor: Burada kalsa da, âşıkının yanına dönse de. Hastane müdürii Nurullah Bey, öğrendiklerinden hayretler içinde, bir müddet düşündü. Fakat, dedi, kadm elimizde, zaten oturduğu evin adresini de veriyor. He men gidip haydudu tevkif etmek... Kutsi güldü ve müdürün sözünü kesti: Maalesef, dedi. Size verilen ad res yanlıştır. Biz adresi biliyoruz. Ancak Beyoğlu tarafında olduğundan eminiz. Böyle adamlar Beyazıd gibi tenhaca bir semti değil, îstanbulun en kalabalık tarafmı intihab ederler. Gizlenmeğe, nazarı dikkati celbetmeğe daha müsaid olduğu için... O halde elimizde bulunan kadını tazyik etmek te kabildir. Para etmez. Âşıkını polisin eline İ N G İ L İ Z AJANI Bir îngiliz casusunun Rusyada şayani hayret ve entrikalı macerası Aynca: Umumî taleb üzerine: Atinada yapılan Dinarlı Mehmed Cim Londos Mülâyim Maksos eüreş macları Pendikteki beyaz ev Zabıla romanımız: 31 Böyle bir tehdidi polise haber vermemek doğru olmazdı. Doğrusunu isterseniz sizin idareniz benden ziyade işe ehemmiyet verdi. Adamlannı yolladı. Ben de kızın korkusunun tesiri altmda kalmadım; diyemem. Hakkmız var müdür bey. Kızm ismini söylemcden hüviyetini itiraf ettiği adamın tertibindeki haydudlar çok kor kuncdur. Hatta bu korkunc hallerile kendilerini bazı kadmlara sevdirmesini de bilirler. Hatta hastanızın tereddüdü de korku ile sevgi arasında kalmasmdan dır. Bu çeşid haydudlar bir kadmı yakalar, onu istedikleri gibi kullanır, döver, söver, paralarını yerler ve gene sevilirler. Bereket ki kadm hastanenizdedir. Dışarıda olsaydı muhakkak âşıkmm emrine itaat edecekti. Deminden de söylemiştim ya... Kann ağnsmdan, mide bozukluğundan ve bu yüzden gelen hararetten dolayı bizde hastaneye yatan hiç yok gibidir. Bu kadm evinde de kendisine biraz dikkat ederek hastalığından kurtulabilirdi. Fakat İstanbulun bir köşesinden kaçıp buraya gelmiş. Kendisini ölümle tehdid eden adamdan izini kaybetmek istemiş. Fakat herif onu gene bulmuş. Ancak kadmı böyle ölümle tehdid edecek bir hâdise, bir sebeb vardır elbet... Var, tabiî var. Hastane müdürii hayretle gözünü açtı: Biliyor musunuz siz? Evet. Kutsi sigarasmı söndürürken sakin ve lâkayd ilâve etti: Belki de buraya iltica etti; kendisi Bu kadin bir ikî gün evvel, âşıkı ni hastanede gizlemek istedi. hakkında polise mühim malumat vermişti. Ay, hasta değil mi? Hastalığı bir Bizim çoktanberi takib ettiğimiz bu haybahane mi? dudu yakalamamıza yardım edecek gibi rece korkunc, zeki bir hayduddur. Böylelerine karşı biz âciziz. Herşey âcizdir. Çünkü, §u dakikada onu karşunızda görsek te tevkif edemeyiz. Elimizde böyle bir mektubu bulunduğu halde... Ve Kutsi elindeki mektubu katlayıp cüzdanına koyarken: Aklıma gelmişken mektubu da saklıyayım. Bir gün işe yarıyabilir. Ne gibi? Cinayet yapılırsa kasdolduğunu ispata yanyan bir vesikadır. Müdürün tüyleri diken diken olduj Demek cinayeti mümkün görüyorsunuz... Pek mümkün. Ben şimdi sizin istediğiniz tedbirleri alacağım. Hatta daha fazlasım. Buna rağmen... Doktor Nurullah Bey başkomiserin sözünü kesti: Dostum, kızı hemen başka bir yere, hiç olmazsa başka bir koğuşa kaldıra Iım. Hiçbir işe yaramıyacak bir tedbir. Haydud hemen haberdar olacaktır. İstediği zaman metresile karşılaşacaktır. Bizim için yapılacak şey haydudu metresinin karyolasına kadar bırakmak; orada tam hud cinayeti yapacağı sırada habasetine halinde yakalamaktır. Inkâr edemiNurullah Bey derin bir düşünceye mâni olarak yakalamaktır. Cünnü mefyecek bir haldeyken onu tevkif etmeli. daldı. Sonra: zin Vallahi Kutsi Bey, şüphesiz ki sîtecrübeniz var, dirayetiniz var, bu gibi işlerde ne yapılacağını bilirsiniz. Ben ise bilmem. Ne desem yanlış olabilir. Ne yapılmak lâzım geldiğini söyleyiniz. Yapalrm. Evvelâ hastaneyi gezelim. Ancat yanm saat vaktimiz var. Bu zamana kadar kadının sağ kalacağından eminim, Bu kısa müddet içinde birkaç kişiyi getit rip saklıyacağım. Müdür Nurullah Bey zile basarak bir hizmetçi kadm çağırdı ve onun vasıtasile iki koğuş hastabakıcısı getirtti. Kutsi Beyi onlara bir ziyaretçi gibi tanıtarak: Bütün hastane emrinize hazırdift Dedi. Kutsi iki hastabakıcının refakatinde geniş merdivenleri çıkarken kendi kendine düşünüyordu: lArkast var\
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear