Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHUEtYET 23 Şubat 1936 Japonlar Musolini için bir mabet yapmalıdırlar! Duçe, Habeş harbinin velvelesi arasında Japonyanm Cini rahatça yutmasını temin etmiştir Habeşistandaki tabiî arızalardan bile mahrum olan Çin hesabına ise müstevlinin Japonya veva bir başkası olması arasında hiçbir fark yoktur Amer'ikada akan Asia mecmuasın dav Ttalyanlarm Habeşler üzerine saldır maları Utaksarkta da akisler uyandır mi^tır. Renkli ırklar, beyazların hâlâ müs tevli rolünü ovnamak istediklerine bir daha kani olmüşlardır. Bu takdirde ve bilhassa ftalvanın ademi muvaffakiyeti halinde, Uzakşarkta bevnelmilel muvazenenin bozulacağını tahmin etmek fazla bir bedbinlık olmaz sanırız. Bu itibarla da çok yakın bir istikbal de. Japonlann Musolini namına bir raabed yarjmalan, sırf bir kadirşinaslık eseri olur. Çünkü garbde, günahsız bir ırka kar<u, tatbik olunmak istenen is tılânın, Uzaksarkta, Japonlar tarafın dan baskalarına karsı yapılması husu sundaki manevî mahzurlar bu suretle ortadan kalkmış oluyor, demektir. Bunu kuru bir nazariye olarak iler sürmüvoruz. Yalnız son günlerdeki hâ dısat değil, Umumî Harbin daha ikinc avı Japonlarm İngilterenin müttefiki sıfatile. fakat bu hususta tngiltereden apon istilâsma maruz Mongolittan ovalarından bir manzara hicbir ima bile sadir olmaksızın, Çin mektedir. ponları Çini bilfiil istilâ ve ona diz çökden bütün Almanları kovduklarını, Cin Çinlilerin bu sıkışık vaziyetlerinde türmek arzularına sevkeden amil nedir? üzerinde zımnî bir hakimivet tesis eden bile kendilerini Japonlann kollarına aÇinden muslihane yollarla istifade taleblerini kabul ettirmeğe muvaffak tılacaklarını tahmin yanlıştır. Kendile yerine Japonları yutabileceklerinden olduklarını düsünerek Japonlann Uzak rine has bir tarzda Japonlara karşı müm çok büyük bir lokmavı ağızlanna aldırşarkta faaliyete geçmek için garbin ba kün mertebe mukavemet edecekleri mu mağa sevkeden amiller arasında en müsı derdli zamanlarını intihab etmekteki hakkaktır. Fakat bu mukavemet gittik himmi muhakkak ki heyecandır. Em isabet nazarivelerini takdir etmemek çe zayıflıyacaktır. Bu mukavemetin faz peryalizm membalarmdan ilham alan elden gelmez. Hatta Umumî Harbde lasına lüzum da yoktur. Çünkü Çini Ja askerî zafer hevecanı Japon liderleri Japonların Çini bastanbasa istilâ etme ponlara karşı muhafaza ve müdafaa e nin gözünü bürümüs ve bugün artık onmelerinin esaslı sebeblerini arastıracak decek kuvvette bir garb devleti çıkıp ta larm başka türlü hareketlerine imkân olursak baslıca amilin her şeyden ziya onlara yol gösterecek değildir. Göster kalmamıştır. de, bu isi basarmak hususunda kendi se de ne faydası var? Çini, Japonlar isÇinliler, bugün Habeşistanın îtalyan kendilerine itimad etmemekten başka tilâ etmese acaba başka bir devlet is istilâsma karşı elde bulundurduğu hu bir sev olmadığı neticesine varırız. tilâ etmiyecek mi? susî sartlardan mahrumdurlar. Çinde Halbuki bugün Japonya kendine güSu halde avni emelleri besledikten ki arazi ve iklim Jaoonlara cok uygunvenmek hususunda yektadır, denilebi sonra. müstevlinin baskası verine Japon dur; yiyecekleri de birdir; iki memle lir. Eskisi gibi garb devletlerinin kenva olması ikinci derecede bir iş haline ket birbirine cok yakındır. Binaenaleyh : d sini bilâhare hesab başına çağıracakiner. Esasen Çin nazarında garb devlet Japonyanın Çin yolu çok açık ve arızalarından da korkmaz. leri istilâ sivasetlerinde avni usulleri sızdır. Bugünlerde kendini gösteren bu fır muhtelif vasıtalarla tatbik eden bir Çinin kendini müdafaa etmek kud sat belki de sondur; bundan istifade et gruDtan baska bir şev deŞildir ki, müs reti ise manen ve maddeten azalmış bumemek ahmaklık olur, fikri de ağlebi tevlinin înciltere vahut Rusya, Alman lunuyor. Su halde Çinin Japonlar taraihtimal her aklı basmda Japonun ka va, yahut İtalya oluşu esaslı bir fark fından istilâsı her şeyden zivade bir vafasına verleşmiş bulunmaktadır. ifade etsin! kit meselesi halini alıyor demektir. Habeş Harbile Avrupada hâsıl olan 19 uncu asırlar 20 nci asır arasında Uzakşarkta cerevan etmekte olan vabuhrandan bilistifade Japonların, Çin bevnelmilel müna?ebetlerde hiçbir e kaviin seyrini değistirecek başka amilve belki de Mongolistan hakkında bes saslı fark voktur. Empervalizmin değiş lerin doğmasını beklemek, işi sadece taledikleri emellerı, hic olmazsa kısmen. tiğine, vahut sonu geldiijine Çinliler bi lihe terketmek olur. tatbik mevkiine koymama^arı için mev le inanmıvorlar. Belki bir memleketi isCok süphem vardır ki. Musolini ken cud hiçbir sebeb voktur. îtalyan Ha tilâ 19 uncu asırda olduğu kadar kolay di memleketinde gelecek nesil tarafınbeş savaşı daha vahim akibetler tevlid lıkla basarılamıvor; belki her girişilen dan serefli bir Deypamber sanılsın. Faetmese bile, diğer Avrupa devletleri savaş, mütecaviz icin daha pahalıva mal kat bu. onun her yerde avni surette her ihtimale karşı tetik bulunarak bu oluvor; belki istilâ edilen memleket yadedileceği manasinı ifade etmez. Jarunlarını baska islere sokmıvacaklardır. lerde daha fazla bir mukavemete maruz oonvanın siyah eider sosvetesi onun Sovyet Rusya da Avrupadaki vaziyete kalınıyor. Fakat bunlar sadece teferrü bu hizmetine bir siikran borcu olarak bigâne kalarak Sarka vüzünü çeviremi attan ibarettir tstilâ prensipleri eski bir hatırasını elbette istikbale hediye yecektir. Onun da Almanyadan korku hızile devam edip gidiyor. Değişen şey, etmiş olacaktır. Cünkü hiç süphe etmi su var. usullerden ibarettir. yorum ki Musolini bütün dünva milletDiğer taraftan İngiltere ile ttalva fiBinaenalevh Cin için mesele kaplan leri arasında en büvük ve belki de velen muhasamata girişirler ve bu da bir tarafından parçalanmakla, şahin tara gâne hizmeti Janonların ekmeğine tere Avrupa savaşına başlangıç teşkil eder fından gözleri çıkanlmak şekillerinden va$ı sürmekle ifa ptmektedir. Hatta se, Uzaksark, Japonvanın eline daha birini intihabdan başka bir şey değildir. ttalva Habes muhasematı daha feci kolav düşmüş demektir. Japonlar olmazsa, baskaları tarafın bir akibetle neticelenmediği takdirde Milletler Cemiyetinin İtalyan Habes dan istilâ edileceklerini herkesten da belki de Musolininin tarihte en devamlı jşinde prensip noktasından olmasa bile ha ivi takdir eden Çinliler, şimdilik Ja ve müsbet hizmeti Japonların Çini haamelî bakımdan îtalva lehine tavizatta pon hakimivetine bovun ieerek bilâhare kimivetleri altına almalarmı tesriden ibulunmuş bir teşekkül derekesine in bütün dünyava karşı kendilerini müda baret kalacaktır. Ben bir Japon gene mesi de Japonların avrıca çok hoşlarına faa edecek bir hale gelincive kadar bu rali olsavdım, Duçenin o meshur hid gidecek bir meseledir. Çünkü ttalvan bovunduruğa tahammül etmek niyetin det sacan portrelerinden birinin 6nün ların Avrupa medeniyetinin gözü önün dedirler ve şimdilik onlar için yapıla de bir buhurdanlık icinde günlük vakar ;< de Habeslere tatbik edebildikleri usul cak başka is te voktur. Bununla bera ve hatırasını ?el ;te lerin neden Japonlar tarafından Çin ve ber bir Çinli, Japonvalıyı, en hafif bir NATHANtEL PEFFER Monğoüstana tatbikı çok görülsün, di tabirle. sonradan görme ve şimdilik ye bir tez ortaya atarak davalarını bu vüksekte uçan, fakat bilâhare mevkiini bakımdan da haklı göstermemeleri için bulacak bir kavim telâkki etmekte ol tzmirde bir cesed bulundu hicbir makul sebeb görülemez. duğundan, filozofane olsa da muhak îzmir (Hususî) Kordon kenarında Diğer taraftan Japonlarla Çinliler a kak bir tevekkülle, Japonyalınm ken bir cesed çıkarılmıştır. Tahkikat şu nerasındaki münaferet belki de Çinlilerin disine faikiyetini hiçbir vakit teslim et ticeyi vermiştir: garbliler için besledikleri kinden daha mez. Tarihe bakılacak olursa, Japonva Cesed, Alsancakta Mes'udive cadde şiddetlidir. Esasen Uzakşarkın millet simdive kadar her zaman Çinden daha sinde oturan Muğlalı Salih oğlu Şükrüleri birbirlerini sevmezler. Bir nesil ev dun bir medeniyet seviyesinde yaşa ye aiddir. Zavallı, eksenya, icermiş. 6 vel garb, Uzaksark icin ne idise, bugün mıştır. Bütün bunları böyle kabul etme tane çocuğu vardır. Altıncısı 15 gün evJaponya, Asyanın şark havalisi için ay ;e alışan Çinli. muvakkat te olsa Ja vel doğmuştur. Sükrü. ebevi getirmiş. ni vaziyeti takmmış bir devlettir. Esa ponya önünde diz çökecek ve onun ha bir aralık sokağa çıkmış ve bir daha sen Japon menafii şark milletlerini her kimivetine girecektir. dönmemiştir. Bir kazaya kurban gittiği zaman için birbirlerile uyuşamaz, an Çinin büyüklüğü, nüfusunun fazla de tahmin ediliyor. bir halde muhfazavı emret ığı ve sair sebeblere raŞmen acaba Ja tzmirde bir genc elektrik cere Bugün Halkevleri Yoldan mektublar nin beşinci yılı kutlulanacak Tren artık, aşağıya, ısınmış (Baştarafı 1 ind tahifede) Halkevlerinin çahsmalannı gösteren sergiler, ışıkh hartalar. ekfctrikli çiçek bahçeleri, panolar, dövizler, canlı grafıkler, istatistikler hazırlanmıştır. Kır mızı kadifeden büyük bir plâka üzerine konulmuş Atatürkün madalyonu ise. cidden yüksek bir zevk ve san'at eseri halindedir. Anadoluda bir dolaşma topraklara doğru kayıyor. Burası Çukurova topraklan.« Halkevinin filmi Ankara Halkevi, bu yıldönümü için. kendi vaatalarile çok güzel bir filim de hazırlamıştır. Filim, bu akşam, Parti Genel Sekreteri Receb Pekerle, diğer bazı zevata hususî surette gösterilerek tecrübe edildi. Muhakkak olan şudur ki, filim, bir sürpriz telâkki edilecek kadar harıkulâdedir. Filmin mevzua Bütün gayesi, Halkevi çalışmalarını göstermek olan bu filmin mevzuu kı saca şudur: «Ankaranın güzel akşamlanndan biri. Her çalışma yerinde ışıklar sönerken, caddelerde akan ve artan bir kalabalık büsbütün ısıklanan bir binaya doğru ilerıliyor. Hayata yeni atıbnış bir genc kız olan Ayşimi, arkadaşı mühendis Doğan, bu nur kaynağına doğru sürüklüyor. Orada, safha safha hatıralann, Halkevi an'anelerinin sevgi ve çalışma hi7ina karışan Ayşim, dokuz çalışma bölümünü tanıyor. Birbirini kovalıyan sürprizler arasında, sağlam bir teknikle birbirine baüjlanmış olan bu sahneler, Tren, çeşid çeşid dağlardan Baba evini arkasında bırakmış bir gelin gibi Anadoluya gidiyorum. Anadolu; içinde yaşayacağım yeni obamdı. Boş topraklara ısınmağa yanık yüzlü köylü çocuklanna yakın olmağa uğraşıyordum. Yollar; daha erkenden akşamın esmerlik ve yalnızlığını taşıyordu. Dala konmuş bir kuş, koca vadide eşsiz otlayan bir davar; bana tek kaldığımı duyuruyordu. Üstübaşı yanm köylüleri, renk ve evi toprağa karışmış köyleri, çamurlar içinde silinmiş yollan sevmeğe çahşırken yorulmuştum, bakışlanma bile hüzün gelmiştL Tren, birbirine benzeyen ve birbirine z4ncirlenerek uzayan boşluklan, gürültü ile doldurmağa ve uzaklan yakınlaştırmağa savaşıyor, düdüğü nün sesile birlikte durmadan koşuyor du. geçiyor yanından öldü Izmir 21 (Hususî) Buçün saat 10 da Elhamra sinemasmda Kermikli Ali namında genc ve zavallı bir ayak isçisi. sinemanın bir köşesinde bazı eşyasını yıkarken sönen elektrik lâmbasım yakmak istemiş, ıslak ellerile lâmbayı araştırırken her nasılsa cereyana kapılmış ve derhal ölmüştür. Adliye tahkikata başlamı^tır. Dikkatsizligin cezası Bursa (Hususi) Hocahasan mahallesinin Değirmen sokağında 25 numa ralı evde oturan Abdi kızı Kebire is minde bir ana. dört yasmda ve Rıdvan adındaki çocuğunu salmcakta uvurken bırakıp komsusu bezzaz Muradm evine misafirliğe gitmiştir. Kebire, bir müdHet burada kaldıktan sonra evıne dönmüs, fakat salmcakta bıraktığı çocuğunu. salıncağm ipi boy nuna geçerek boğulmus ve ölmüş bulmuştur. Mançmide bir bayrcm için toplanmif kabileler Neye bakmalıydım?. Boş toprak, boş dağ ve yollarla gönlüm de boş bir Anadoluya dönmüştü. Koca Anadolunun yanında, geride bıraktığım bir damla evim; şenlik kaynağı olmuş gözümde Filimdeki Aystmle muhendıs Doğan tütüyordu. Bu çabuk özleyişimden u bize, bütün bir Halkevi hayatını balesi, sahnesi, müzeleri ve fikir hareketlerile tandım. yaşatıyor. Filim, Ayşimi de, HalkevinGene, kendi obamı sevmeğe çalışarak deki yüksek kaynaşmanın içine katarak başımı pencereye dayadım. Eşeklerile biterken, seyircilere de yalnız bu yıl iki köylü gidiyordu. Onlarla bir alay Ankara Halkevine 300 bin kişinin uğra görmüş gibi avunmağa uğraştım. dığım gösteriyor.> Sapancada çocuklar, büyükler; tahta Senaryosu Münir Hayri tarafından parmaklıkların üzerine çıkmışlar, ellehazırlanmış, rejisi de gene avni san'at rinde elma sepetleri bağnşıyorlardı. kâr tarafından idare edilmiş olan bu Tren kapıları açılmış, yolcuların çoğu filim, Halkevlerinin operatörü Kenan inmişlerdi.Gösteriş ve seslere kapılarak tarafından çevrilmiş, ancak tam vesa birer sepet yakalamıştık. Yavaş, vavaş bu gürültülü alışveriş itli büyük stüdyoların harcı olan ışık oyunları, Halkevinin mevcud vasıtala ten sıyrılarak eski sessizliğimize daldık rile pekâlâ başanlmıstır. Bu ilk dokü Önce elmaları yoklamak sonra yemek manter filmin muvaffakiyeti, Ankara trenin en uzun eğlencesi oldu. Sepetler boşaldıkça tren de ileried'. da, artık bizde de yüksek teknikli millî Aksam olmuş ve serinlik çökmüştü. filimlerin başarılacağına kat'î bir iti mad uyandırmış ve bu başlangıcın mu Gelini avutmağa uğraşanlar; onun ar vaffakiyeti, yeni filimler için hazırlık kasmda kapalı bir kapı gibi dururlar ve Kayseriden tren, Niğdeye doğru kivlara başlanılmasına amil olmuştur. Fi kulağma girmiyen bir sürü lâflar söy limde vazife alan Halkevi cocukları da lerler. Karanlık; beni bu zorla dinleme rıldı. Niğdenin toprak rengi evleri gö ve ve vakitsiz ısındırmıya benziyen ründü. Buralarda, sular için ufak tavla cidden muvaffak olmüşlardır. bakmak ve sevmek borcundan kurtardı. kanalları yapılmış, eskimiş teneke olukYarinki merarim Yarm merasime, saat 15 te, memle Kimse sevgılisine bakmıyor da diye larını andıran dar ve yırtık yataklarda su, kapsız su için bir ağızdan dökölür giketin her tarafına radyo ile verliecek o mezdi. bi, akıp gidiyor. Çımentoya benzeyen Karanlık; büyüvünce derinliği çoğalan Receb Pekerin nutkile balanacak. toprağı zorla verimli yapmağa uğraşan bu nutku, Partinin Halkevleri bürosu lıyor ve rengıne daha çok korku topluyerliler biraz yeşillik elde etmişler. yordu. şefi Nafi Atufun bir söylevi takib edeYer yer, sudan birer çerçeve içinde Yoldan mı, yarden mi, köyden mi gecektir. çivorduk; bilmiyorum. Tren, gözü ba§h ve renk sevimsizliği ile çimentoyu an Müteakiben Halkevi korosu, Riya seticumhur sabık orkestra şefi Adnanın gibi, demiryolunun kösemenliğine gü dıran yerde, araları seyrek. yaprak'arı idaresinde muhtelif parcalar taganni e venerek kendini karanhga bırakmış ko seyrek, göğdesi çıplak ağaçların yeşil decek, bundan sonra müzisyenlerimizin şuyor, arasıra gecenin içine sesini salı liği göle benziyor. verivordu. Bu kadar uğraşıldıktan sonra ele geparcaları dinlenecektir. Şehir. sehir... Sehre geliyormuşuz çen bu cılız yeşillıklere sevineceğim Halkevi Bale mektebi talebeleri de Bavan Muallânın idaresinde küçük bir Kompartımanda seoetler ve bavullar i yerde ağlamak bile istedim. İçime öyle bale rondu vaDacaklardır. Bu arada. niyor. paltolar giyıliyor. kapılar açılıp bir zavallılık çöktü. Uğraşa, uğraşa armud çöpü boyunlu filimde de Halkevi Bale mektebinin kapanıyor, tren bir demirden Stekine Cımçıtları da görülecektir. Bundan son galdırdayarak geçiyor. yavaşlıyor, şeh çocuk yetiştirmiş gibi boynumu bük ra, yukarıda mevzuunu anlattığım fi re giriyor ve duruyordu. tüm. Uzaktan seçilen elektrikler coğalmış lim sevredilecektir. Bale mektebi Çım Çimentonun içine su akıtm. Sonra üçıtlannın filimde de rolleri vardır. Va donuk bir gece, garı sarmıştı. Soğuk ha zerine bir fidan dikin o fidanm çektiğizifelerini o kadar çeviklikle yapmakta vada paltosunun vakasım kaldırmış bir ni yaprağınm çimento rengine dönme dırlar ki. kücük fare demek olan Cım adam gibi sehir de üşüve üşüye ayağa sinden anlarsınız... cıt adı kendilerine bir lâkab olarak ve kalkmıs bizi beklivordu. Burası Eski Ulukışlaya yaklaşıyoruz. Tüneller ülşehirdi. Garda kadın ve erkekler gezi itfEKKt SAİD rılmistir. kesine, Toroslara geliyor ve dalıyoruz. niyorlar. Kadınların, üstü İstanbuldakilerden daha soluk erkeklerininki daha Karanlıktan ışığa, ışıktan karanhğa çıütüsüz gibiydi. Burada; kompartıman kıyoruz. Tren tünele girerken bir yel lara buğulu hava dağıtan çay fincanlan beliriyor, tren soluyor ve göksü inip dolmustu. Müvezziler gazete satıyordu kalkarak kendini ışığa dar atıyor. SonGectiğim istasyonlarda, gözlerde ve dıl ra gene tünele, gene solumak ve nefesi lerde aranan gazeteydi. Gazete: îstan darlaşa darlaşa koşmak.. Işık ta nasıl biGazetemizde bir müsabalir misiniz? İkiyanı dimdık dağdan bir ka mevzuu olarak basılan bulu taşıvor. İstanbulu da&ıtıyordu. duvar.. Biraz kımıldasalar açılan dar Gece; onbire doğru Ankaraya bu sözler, kitab haline de y yol kapanıverecek.. Işık bile bu duvarkonuldu. Onlarm birer birer laşmıştık. Gecenin icine, savısız büyük ların karanlığında sönükleşiyor. basıldığı günlerde okuyucu inciler gibi dağılan Ankara: ısıklarile Sola bakamazsınız uçurum.. Sağ; so larımızm gösterdikleri alâ büvük hartasını cizivordu. Burada ge ğuk ve çıplak kayadan duvar.. Önümüz ka çok büyüktü. Çünkü bü cenin sıkmtısı dağılmıştı. yük emekler ve incelemelerAnkaranın tasıdığı yurddaşın sayısı. kıvırcık tüylü koj'un sırtını andıran yale bulunup seçilen bu söz kaynayışı gecesinden de seziliyonlu. lancı yumuşaklıkta koyu yeşil dağlar.. lerin gerçekten değeri vardı. Uzaklara kadar trenin daldiğı karanlı Bu dağların yeşilliği bile korkuncdu. Ayni zamanda onlarda Türk ğı yırtan Ankara; yavas, yavaş silindi ve Toroslara kar düşmüştü. Bu karlar; gururunu okşıyan derin bir biz gene, daha uzaklara uzanmak için varılmadan soğuk. Varılıp keçildıkten mana bulunuyordu. sonra, yalnız renk aklığı; mangal üstünkompartımanlarımıza gömüldük. M. Turhan Tanm hazırlaTren; en uzak ve birbirinden ayrı va de kar gibi topraklar sıcak. Yollar ışık dığı bu her bakımdan fay şamış yurddaşları, yılların tanıştırdık içinde. Köylüler yarı giyinmiş. Develer dalı eseri başta muallimler larına benzetiyor. Önce gözlerimiz ko dizilmiş.. olmak üzere her yurddaşın nuşmak icin birbirimizin yüzüne takı Toros öyle bir sed ki, arkasma kar seve seve ahp okuyacağını lıp duruvor sonra, o kadar yakınlaşı ve soğukluk veriyor önüne ise sadece bildiğimiz için kitabm kıy yoruz ki şakalara baslıyoruz, birlikte blöf yapıyor. Bir seddin ikiyanı; biri someti hakkında söz söyleme uvuvoruz. Gözlerimiz yarı kapalı, kırk ğuk diğeri sıcak iki toprak yaratacağıği gereksiz buluyoruz ve o vıllık sevgililer gibi, birbirimizin uy na inanmak güç.. nun basıldığını bildirmekle kusunu kutlulayarak gözlerimizi kır Tren artık aşağıya, ısmmış topraklaiktifa ediyoruz. pıştırıyoruz. ra doğru kayıyor. Burası; Çukurova Fıatı 25 kuruştur. Ne kompartıman, ne de aralığı bir topraklarımn başueudur. türlü genişlemiyor; oturduğum j'erde VÂHtD ÖZCÜNER gördüğüm her genişlik daralıyor. Dur madan geceyi bitirmeğe çalışıyoruz. Yavaş yavaş gün gören başka bir ülkeye varıyormuşuz gibi geceden çıkıyo nız. Serin bir pembelik, üşüten bir ağanş; arta arta duru bir aklık, bizi sarı yor, gene günün ışıkları altında pano rama başlıyordu. Her gördüğüm dağın eteğinde kalı yorum. Her gördüğüm ovada dolaşıvorum, ayaklarımın ölçüsüne sığdırama dığım dağlarda, tren beni bırakmış ta gitmiş gibi yalnızlığımı duyuyor ve bir türlü yürümekle bitiremiyeceğimi çok iyi anladığım geniş Anadoluda yoruluyordum. Bu yorgunluk; aj^ak yorgunluğu değildir. Eğer öyle olsa bir gece uyumakla dinlenirim.. Bu içime sinen korku yalnız kalmaktan bir köye, bir ada ma kavuşamıyacağımı sanmaktan do ğan gönlümün yorgunluğudur. Onun için, Anadoluyu düşününce o yorgunluğun izini duyuyor ve aşırı genişliklerde trenle de olsa dolaşmaktan çekiniyorum.. Yollar; tabiatin birbirine aykın olarak çizdiği eşsiz yığın ve örneklerle doluydu. Sayısız adamlar, sayısız kovalarla kum dökmüşler, tepeler yapmıslar ve birden duruvermişler. Kum yığmları da öylece yanm kalmış ve kum kayganIığında sanki donup kalmıştı. Şimdi siyah, şimdi kırmızı, şimdi a ğaçlı bir az sonra kıraç yerler, alçak tepeler, dimdık, gözü bile yırtacak kadar sivri, çatallı dağlar var. Bu dağların çoğunu; uzaktan kıvırcık koyun tüyünü andıran ağaçlar kapla mıştı. Karşıdan bir çırpıda, bir boyda görünen bu ormanlar; üzerinde halı gibi gezinilecek kadar gözü aldatıyor, yanlarından geçerken, birbirine karış mış dalları adım atılamıyacak kadar kucakları, kurd dişi gibi sırıtıyordu...