Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CTJMHTTRfVET 18 Şubat 193« KUçUk HikSye Seven dostlar! | Mahmud Yesarl B S ^ ki dostlar olduğunu anlıyacak... Beşir Âşir, gülerek, bana bakıyor; ses gitmesin, diye telefonu avucile kapadı ve buna rağmen sesini kıstı: Sen, kulağınla dinle... Seven, es ki dostların, neler söylediklerini, neler düsündüklerini, kulağınla duy... Telefonu elime tutuşturmuştu: ben de, kulağımı. yapıştırarak dinlemeğe başladım. Ekşi, kekre bir kadm sesi, kulağımm zarını patlatıvordu: Neye sustun... Dur, ciddî şeyler konuşacağım... Bu gece, getireceğin misafiri, getirmekten vazgeç... Yoksa, Hürrem gelir gelmez. ben, eve döne rim... Bu gece, hep bir arada oturup konuşacaktık. Ne vardı, o gazeteciyi davet edecek? Talimgâh arkadaşın, dive mi? Hürrem de onun talimgâh arkadaşıydı. Sokakta görüyor da, selâm ver mivormuş'.. Ayol, o, şimdi, Mahmud Esad Efendi değil, muharrir Mahmud Yaşar! olmus! Hürrem, hissei şayiali dükkân gediği icin, mahkemeden ilân çıkartmıştı, bu ilânı vermeğe gazete lere gittivdi; talimgâh arkadasına orada raslamıs... Muharrir bey, tanıma mazlıktan gelmis..; Acaba kurumu ki me?.. Eğer o, insan bir adam olsavdı, ilânı alır. bedava bastırtıverirdi... Bel ki tanımama7İıktan gelişi de. hayır islemivevim! divedir. Dost bula bula. bövle. ne kokar, ne bulaşırını mı, bul 9 dunuz .. Aramıza. bir gazete mııharririni almakta, ne mana var? Aramızda oturacak, her sözümüzden, her hareketimizden, aklısıra, ahkâm çıkaracak... Ben, kaç zamandır. bunu söylivecektim amma. bahsi geçmediği için, hep unu tuyordum. Muhakkak birini çatırmak istivorsan. adamakıllı bir dost, bir arkadaş çağır... Telefondaki ses, birdenbire değişmişti: Âşir, mebtukenin sövlediklerini duvdun... Kızm, yerden göke kadar hakkı var... Ben de. onunla beraberim... İster misin, hikâvelere gecelim?.. Kâ ninin kansı, ne divor. bak? Birçok ki tablar vazmış, tivatrolarda da ovnuvormuş! Seni hatırladı da bir kitabım mı gönderdi? Yoksa, oynadığı oyunlardan birine mi çağırdı... tyi ki vaktile tele fon ettin. Başmdan sav, atlat... Telefonu kapadım; Beşir Âşir, telâşIandı: Ne o? Kapattılar mı? Evet. Beşir Âşir, gülüjrordu: Nasıl, kulaklarmla duydun ya? Evet... Telefonu tekrar açmıştım: Ben de eve telefon edeyim; yeraeğe gelemiyeceğimi söyliyeyim. Açtığım. saçma bir numara idi; guya konusuvordum: Evet... Benim... Sesimden mi tanıdın, cicim?.. Ben de öyle... Ben, bu aksam, bir arkadaşıma yemege davet liyim... Nasıl, nastf? Muhakkak eve gelmekliğim mi lâzım? Neden?.. Büyük dayım, tzmirden mi geldi? Beni mi bekliyor?.. Vah, vah... Geliyorum, geliyorum... • Telefonda konuştuklarımı dinliyen Beşir Âşir, mahzun mahzun yüzüme bakıyordu: Gelmiyor musun, şimdi? Maalesef gelemiyorum! Elimi uzun uzun sıktı: Ne zaman vaktin olursa, fırsat bulursan, buraya gel... Yazıhane, her zaman açıktır. Ben. bulunmazsam, otu rur, beklersin. Akşamları, yazıhaneye mutlak uğrarım. Beraberce eve gide riz. Artık kulağınla duydun... Yabancı yok... Evde, hep tanıdık, seni seven, eski dostlarla karşılacaksm... Dost yüzü görmeğe, dost sesi duymağa. dost eli sıkmağa ihtiyac duyarsan bize gelir sın... Pul meraklıları kulüb açıyorlar Dışarıya akıp giden servetler kurtarılacak Ankara 17 (Telefonla) Ankarada bir Pul Değiştirme kulübü teşkil edi liyor. Müessisleri, kulübün nizamnamesini hazırladılar. Bu suretle Türkiyenin her tarafmda, savısı pek çok olan kolleksiyoncular, birbirlerile muntazam şekilde münasebetlerde bulünacaklar ve menfaatlerini koruyacak bir teşekküle malik olacaklardır. Kulüb bevnelmilel pul değiştirme teşekküllerile de münasebete girişecektir; fakat bu kulübün kurulmasmdan beklenen en mühim favda, dışarıya akıp gittiği söylenen pul servetimizin korunması yolunda da teşebbüslere girişecek olmasıdır. Müessislerden biri bu münasebetle şunları söyledi: « Italva, pul yüzünden dehşetli kâr ediyor. Zira, senede on ay pul çıkar maktadır. Pullar, böylece az miktarda çıkarıhnca fiatlanıyor; fakat bizde meselâ 6 kuruşluk pullardan 55 milyonluk daha basıldı. Bu suretle hiç para etmemektedir. Pul işlerinde birçok noktalara dikkat edilirse, bu da bir milli gelir haline getirilır. Türkiyede pul kolleksiyoncularının sayısı nekadardır? Kat'î surette söylenemez :fakat biz 30 binden fazla olduğuna kaniiz. En umulmadık yerlerde ciddî kolleksiyon cular vardır. Meselâ Dinarda 200 kol leksiyoncu bulunuyor. Sonra pul değiştirme işini geçim vasıtası yaprruş olanlar da vardır. Yalnız İstanbulda 13 dükkân bu ticaretle uğraşır. Düşünün mağaza kirasını, vergisini, yamndaki a damlarının aylığını verir, kendisi de para kazanır, şu birçok kimselerin hiç değer vermedikleri pullarla.. Şimdiki piyasaya nazaran en pa halı Türk pulu hangisidir ve kaç paradır? 1868 de basılmış 25 kuruşluk bir takse puludur ki, bugün değeri 2 bin liradır. Ankaradaki pul meraklıları kaç kişidir? Şimdilik burada 50 kişiyi tanıyo ruz. VEFAT Doktor Ahmed Ateş vefat etmiştir. Cenaresi bugün saat 11 de Zeytinbur nundaki evinden kaldırılarak naman Kocamustafapaşa camisinde kılmdık tan sonra Silivrikapıda aile medfenine defnedilecektir. Fıkara hekimi ve ha yırsever bir zat idi. Allah rahmet eylesin. Plânörcülerîn Eskişehir uçuşu RADYO aksamki program J İSTANBUL: 18 Üniversiteden nakil. İnkılâb dersL (Y. Kemal Tengirşenk) . 18 opera parçaları fplâk ) 19 haberler 19.15 muhtellı Şan parçaları fplâk) . 20 trlyo: Stüdyo san'at1 kârları tarafından . 20.30 stüdyo orkestra* ları 21.30 son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu Aiansınıri gazetelere mahsus havadla servtsi verilecektir. VİY/ANA: 17,10 gramofon 18,10 büyükler ve küçükler için . 18.35 konser 19.05 konuşma19.30 fransızca ders 19.55 komışma, h a . berler, hava raporu ve saire 20,15 nlusal yayın 20,35 halk mekteblerl 21,05 dana havalan 22.40 haftanm makalesi 23,05 haberler, 23,15 Lituanya musikisi . 23,45 soru ve karşılıkları . 23.55 konuşma 24,10 konser: Bach'ın eserlerl 24,40 eğlenceü konser. BERLIN: 17.05 musikişinaslara dair 17,35 spor 18.05 pivano musikisi 18.35 hayat ve Şan. 19.05 Münihten 20,50 güntin aklsleri * 21.05 haberler . 21,15 küçük radyo orkes . trası 22.05 Königsbergden 23,05 haberler 23.35 Hamburgdan. BUDAPEŞTE18.25 salon orkestrası . 19.45 Şan konseri 20.20 senfonMc orkestra 21,35 Çlngens orkestrası 22 25 haberler • 22,50 opera orkestrası . 24,05 cazband takımı. BÜKREŞ: 18 20 Kramofon 20.05 haberler 20,10 gramofon . 21.10 piyano konserl 21,50 senfonik konser. sonra radyo orkestrası . 22.35 haberler 22.45 konserln ve orkestranın devamı 23.15 eglencell orkestra konserl . 24 almanca ve fransızca haberler. LONDRA [Reglonall: 20.05 haberler 20.35 Org konserl . 20,55 salon musikisi . 21.35 sesli filimlerden parçalar . 22 05 plyes . 22 20 salon musikisi 24.05 haberler 2415 dans orkestrası « 1.05 gramofonla dans musikisi 20 Droitwich. PARİS [P. T T ] : 19.05 senfoni* musiki . 20 35 haberler • 20,40 senfonik muslkinln devamı 21,4ü senfonlk musikinin devamı 22,35 musiki fantezileri. ROMA: 18,20 karışık konser 19.30 yabaneı dll. lerde ya>nn . 20,05^ haberler, lngilizce konferans 20.25 lngilizce haberler . 20,50 fransızca haberler 20.55 Yunanlstan için yayın 21.20 haberler . 21.40 Şan konserl. 22.25 komedl . 23 05 dans musikisi Beşir Âşir, askerlikte tanıdığım bir arkadaştı. Talimgâhta, bir bölükteydik. Sonra ayrı ayrı yerlere sevkolunduğumuz için, uzun yıllar, birbirimizi görememiştik. Bir gün, tramvayda, yorgun yüzlü bir gencin, bana dikkatli dikkatli baktığmı gördüm; bu, yorgun yuz, bana da pek yabancı gelmiyordu. Ben, daha pişkin çıktım, sordum: Affedersiniz, siz, talimgâhta bu lundunuz mu? Evet... İsminiz, Beşir Âşir değil mi? Evet... » O da, beni tanımıştı, sarmaşdolaş olduk. Ben, onu, belki ölmüştür! sanı yordum. O da, benim için, ayni şeyi düşünüyormuş! Ölmeyip yaşadığımıza! karşılıklı sevindik! Beşir Âşir, en meşakkatli zamanlarda bile, neş'esi kaçmıyan, tasasız bir a damdı. Uzun yıllardan sonra. onu, gene ayni neş'e ile ve büsbütün tasasız bulmuştum. Buna, daha çok sevindim! Siz de, itiraf ve kabul edersiniz ki. insanın neş'eli, tasasız dostları, arka daşlan olmasıi karasevda getirmiş gibi somurtkan, yahud gırgırıcı dostlraı. ahbabları olmasmdan, elbet ve elbette daha iyi. daha hayırlıdır. Beşir Âşir. bir yazıhane açmış, emlâk kumusyonculuğu yapıyormuş. Tram vavdan indik. Beni, zorla yazıhanesine götürdü: Bu gece bırakmam... Bize gelirsin. Yengenin de elini öpersin! Ben, düşünüyordum. Beşir Âşir, te lefonu, önüne çekmişti: Hiç mırm kırm etme... Gelirsin, bir çorbamızı içersin... Bizim bacı, çok iyi kadındır. Ha, bu gece, misafirleri miz de var. Çok eğleniriz! Birdenbire, elile alnma vurdu: Dur, dur... Sen de tanıyacaksın... Hürrem de gelecek... Yedinci bölükteki Hürrem... Görürsen, muhakkak ta nırsın... Sonra, Nişangâh Kâni de ge lecek... Bizim bölükteki bodur Kâni, be! Hep nişarîgâh levhalarmı taşırdı... Talimden kaçmak için angaryaya gö nüllü yazıhrdı. Kâniyi, daha iyi tanırsm. Beşir Âşirin söylediği isimler, hafı zamda silik, bulanık silüetler uyandırmıştı. Hürremi de, Kâniyi de belki tamyordum: îyice hatırlıyamıyorum! dedim. Beşir Âşir, tasasız tasasız gülüyordu: Onlar, seni tanıyorlar, canım! U nuhılur günler mivdi? Karım, seni görmeden tanıyor... Hürrem, Kâni, bir a rada toplaştık mı, muhakkak senin bahsin de geçer... Bak, sen, unutmussun... Fakat herkes senin gibi değil... Unut mıyan, seven dostlar da var. Beşir Âşir, telefonu açıyordu, sor dum: Nereye telefon ediyorsun? O, numaraları çevirmeğe başlamıştı: Eve... Karımla konuşacağım... Kırk yılın başında evimize geleceksin. Seni .biraz olsun, ağırlamıyalım mı? Benim için rahatsız olmayın. Hayır... Hayır... Keyfim bu, be tıim... Sen, karışma! Telefonda karısile konuşuyordu: Evet, karıcığım... Bu gece. yemekte misafirimiz var. Hürremle Kâni de gelecekler, onu biliyorum... Bu başka misafir!... Sen de tanıvacaksm... Be nim, talimgâhta, bölük arkadaşım... Mahmud Esad Efendi... Bir mangadaydık... Sırası gelince, lâfı olur, yahu... Hatırlıyorsun, değil mi? Eski arka daş be!.. Can çocuktur, vallahi! Beşir Âşir, telefonda, dura dinliye konuşuyordu: Evet... Evet... Nasıl?.. Hürremle Kâninin karıları geldiler mi?.. Nasıl, nasıl!.. Sana, yardım m: ediyorlar?.. Ne şeker, can, şirin çocuklardır onlar... Dost, arkadaş, ahbab, böyle olur... Anlamadım!.. Hürremin karısı, Mebruke, telefonda benimle konuşmak mı isti yor... Peki, ver telefonu... Bonjur, Mebruke... Mersi... Nasıl Mahmudu tanı yor musun? Elbette tanırsm... Hürremden duya duya kulaklann dolmuştur. Mahmud da, burada; acaba tammadı ğım insanlar, yabancılar mı var? diye kara kara düsünüvor... Hep, seven, es Türkkuşu planorcülermden üç gencin evvelki gün Ankaradan Eskişehere kadar planörle uçtuğunu yazmıştık. Yukarki resimler bu uçuşa aiddir. Sağda; Sabıha, hareketinden evvel Tayyare cemiyeti reis muavinile görüşüyor, solda üstte; planörlerle giden gencler tayyarecilerle bir arada, aşağıda; pla nörle giden genclerimiz görünmektedir. Ankara Şehir Meclisi ve Umumî Meclisin içtimaları ^ " <*" ~ • • • • I ^ ^ • • • • ! • | • Ankara 15 (Hususî) Ankara Meclisi Umumısi ve Belediye meclısı iç timalarına devam etmektedir. Resmimiz Şehir meclisi toplantılarından birini gösteriyor. Bu akşam Y I L D I Z MEYERLİNG Başlıyor. Baş rollerde: Hamiş; Bu filmin edilmiyeeektir Büyük şeref galası olarak Senenin en büyük Eransiz filmi... Beklenen şaheser... SİNEMASINDA Bugün T U R K sinemasında GARBO MARCH r RrnRic OKFTA ANNA Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlardevamınca hiçbir gerbeıt duhulive varakası kabu! I Verlerinizi evvelden a'dırınıı. Telefon 42847 I dır: Istanbul cihetindekiler: Aksarayda (Ziya Nuri). Alemdarda fAll Riza^l, Bakırkoyünde (Hilâl), Beyazıdda (Sı^ı), Eminönünde fA. Minasyan), Fe Herkesln koştuflu fllm nerd« (Arif). Karasrümrükte (Arlf), KiU çükpazarda (Hlkmet Cemil), Eamatyada fTeofilosK Şehremininde (A. Hamdl), Şehzadebasında füniversite). KAY FRANCIS LESLI HOVARD Beyo&lu cihetindekiler: Galatada (HidayeO, Hasköyde (Yeni Dünyanın en güzel kadını, şayam hayret meddak Türklye), Kasımpaşada (Turan>, Sarıyerde (Asaf). Şislide (Necdet Ekrem), Tak • simde fKanzuk), (Karakin Kürkçiyan), (Günes). " Onümüzdeki Perşembe akşamı Üsküdar, Kadıköy ve Adalardakiler: ' Buyükadada (Merkez), Heybelide (Yu • Tepebaşı G A R D E N İ N D E sufi, Kadıköy. Altıyolda fMerkez), Modada (Sıhhat), Usküdar, Çarsıboyunda (Omer numaralar na baslıyor. Kenan). CHARLES BOYER ve DANIELLE DARRIEUX Nöbetci eczaneler İNGİLİZ AJANI GORDERO KONSERVATUAR ORKESTRAS Şef: Cemal Reşid Solist: Ferdı Von ŞTADZER JOHAN S T R A U S S'un meşhur operetinden iktibas ve JACOVELINE FRANCELL DANIELLE PAROLA ADOLF WOHLBRUCK JOSE NOGUERO ve GABRIEL GABRIO tarafından temsil edilen ÇiNGENE BARON En şen ve en eğlenceli Viyana opereti BUtUn Istanbul halkının tabırsızlıkla bekledlğl fllm Kadıköy Hâle tiyatrosunda Halk Opereti Bu akşam saat 20.30 da Dost Yunanistanın kıymetli artistleri Zozo Dalmas ve Kofinyotisin iştirakile SARAY Program: Mendelsohn, Beethoven, Franck Biletler gişededir 19 şubat 936 saat 21 çarşamba de S I N E M A S I N D A MAHMUD YESARl Yerlerinizi T ü R K Sinemasında Bu cuma alcsamı büyük gala luvaresi olarak Beyoğlü Çiçeği Yarm akşam Fransız tiyatrosunda Pek yakında BAYADER Üsküdar Hâle Sinemasında KIRIK H AYATLAR evelden aldınnız. Telefon: 40690 " Halk Opereti Bu akşam 20,30 da Zozodalmas ve Kofinyotisle Kadıköy HÂLE tiyatrosunda BEYOĞLU ÇIÇEĞ! liyorum. Bütün geceyi münâkaşa ile geçirmek icab edecek. Iyisi mi, şimdi gidin, yarın tekrar beni görmeğe gelin Tab.. Tab, genc kızm elini tuttu ve öptü. Kendinde bir toyluk bir beceriksizlik seziyordu. Ursula, hafif sesle: Çok naziksiniz, dedi. Tab, genc kızm yanından aynlırken delice bir bahtiyarhk husediyordu. 24 Yeh Lingin yeni evinin kırmızı bir kapısı vardı. Bu kapının solunda; duvara bir tabelâ gömülü idi. Bu tabelâda, Çince şu cümle yazılı idi: Kuang Çung Yu Tu. Her Çinlinin çok derin bir hikmet ve felsefe kaidesi diye bellediği bu cümlenin manası «Ef'aliniz, ecdadınızı şerefle yad ettirsin!» dir Yeh Ling, Garb medeniyeti içinde büyümüş ve yetişmiş bir adam olduğu halde bu kızıl kapıların arkasında, arada sırada bir çekmecenin basma gecip yaldızlı bir kâğıd yakmaktan ve ellerini saklıyarak, aile mihrabı karşısında, kendisi için şefa UNUTMA BENİ MELEK SİNEMASINDA Başrollerde Onümüzdeki akşamı Geçen hafta havanın muhalefeti yüzünden tehir edilen senenin en büyük musikili filmi •••^•••^^•••^ b BENJAMiNO GiGLi ' VE MAGDA SCHNEiDER Numaralı koltuklar şimdiden satılmaktadır Yeni zabıta romanımız : 45 Kanlı Bilmece Yazan: Edgar Wallace Ursula, doğrusunu söylemiyorsu nuz, sizi dehşete düşürecek birşey söyledim mutlaka, neydi o? Genc kız başmı salladı: Hayır, dedi, doğrusunu söylüyo rum, Tab. Heyecan arasmda, teklif tekellüfü unutmuş, biraz lâübali hitab etmişti. Bunu, genc adamın yüzünde gördüğü hafif kızartıdan anladı. Size Tab diye isminizle hitab etmemeliydim, fakat biz aktrisler cesur ve teklifsiz insanlanz. Çok tecrübeli bir adam olduğunuz için bunu bilirsiniz zannediyprdum. Hatta sizinle ilk RÖrüştüğüm gün size isminizle hitab etmem lâzımdı. Haydi artık gidin.. Beni heyecana dü şüren şeyin ne olduğunu size izah etme den gitmek istemiyeceğinizi ve sinirleri mm bozukluğuna inanmıyacağınızı bi at, hayarındaki mühim ef*al için de tasvib ve takdir niyaz ermekten geri kalmıyordu. Bir gün, bir taraçadan 'b'bürüne giden basamaklardan birine oturmuş, mühen sisinin, ikinci çimento sütunun harcını hazırlamak için giriştiği iptidaî usulü tetkik ediyordu. Orada, bir mahpusun ayak bileğini sıkan bukagının açıldığı şekilde açılan bir sürü dipsiz tekne duruyordu. Fakat, iptidaî şeyleri, iptidaî usulleri bir dereceye kadar beğenirdi. Bundan sonra, mayiimsi bir çimento oluktan aşagı akıtılacak ve sabırlı iki amele, tekne doluncıya kadar o çimento yığınını kanşıtracaklardı. Sonra, ilk kalıbın yanma başka bir kalib tesbit edi lecek, ayni ameliye tekrar edilecek ve bb'yle böyle sütun yükselecekti. Sonra, günün birinde, çimento kâfi derecede katılaşınca, kalıp sökülecek, «Minnettar Hususî bir tertibat vasıtasile bu tekne kalbler» sütunundaki pürüzlü yerler ras ler birleştiriliyor uzun bir boru haline gepa edilecek, düzelecek ve nihayet, dikili liyordu. taş, tepesindeki aslanla, eşi gibi meydana Bir tanesi yerine yerleştirilmişti, orta çıkacaktı. sında, müstakbel sütunun merkezini teşYeh Ling, teknenin durduğu çelim kil eden paslı bir demir çubuk görünü siz iskeleye, dar sahanlığa baktı ve bina yordu. Yüksek bir iskele üstüne tahta bir inşaatı hususundaki Avrupa usullerin fıçı yerleştirilmiş, bir oluk vasıtasile tekden kim bilir kaç tanesini çiğneyip geç neye raptedilmişti. Bütün gün, sayısız tiğini düşündü. ikinci kalıbdan şimdi kül kovalarla, iskelenin üst başına kadar çırengi bir çimento dolup taşıyor ve dör karak dolmuş ve oradan aşağı inip tek düncü bir kalıbın tesbitine başlanıyordu. neVe boşalmıştı. Yeh Ling, bütün bunları, üzerinde oturYeh Ling: duğu basamaktan seyrediyordu. İncecik İptidaî bir usul.. diye mmldandı. lerin, kalıblann boyunca merdiveni in mağa başladıklarını gördü. Küçük «iyah dirdiklerini gördü ve güneşe bakarak bir araba, seri halinde imal edilen cinsten patırdıcı bir otomobil yolun üstünde kenayağa kalktı. Elirldeki yelpazeyi acayib jeşlerle disini bekliyordu; bindi. Yeh Ling, uzun müddet direksiyonda, sallıyan, mavi gömlekli bir Çinli ona düşünceye dalmış bir halde oturdu, hadoğru seğirtti: Yeh Ling, dedi, çimento sertle reket etmedi. Inşa edilmekte olan sütuna şinciye kadar dört gün bekliyeceğiz. Ya baktı, sanki zihninde dolaşan şeyin bu nna kadar taraçanın duvannı sağlam sütunla bir alâkası vardı. Ortalık kara rırken, nihayet, pedala bastı ve hareket laştıracağrm. etti. Yeh Ling: Lokantanın önüne geldiği zaman ara İyi çahştmız, diye cevab verdi. bayı kapıda bıraktı ve içeri girdi. Hususî Inşaat kalfası: hizmetçisi: Fikirlerinizi tasvib etmemiştim, de Madam 6 numarada bekliyor, dedi, lüzumsuz yere çok para sarfedilecek di, sizi görecekmiş. gibi görüyordum. Fikirlerinin yanlış an Yeh Ling, hangi madam diye sormalaşılmasından dolayı gücenmiyen insan ğa lüzum görmedi. 6 numaraya girmebüyük bir adamdır. ğe bir tek kişinin hakkı vardı. Yeh Ling, Yeh Ling de Konfoçiusun başka bir üstü başı toz içinde, doğru oraya yürüsözünü zikrederek: dü ve Ursula Ordferni hiç el sürülmemiş Hatasını tashih etmekten korkan bir yemeğin karjisına oturmuş buldu. adam, merd bir adam değildir, dedi. Isçiler inşaat yerinde kaldılar. Yeh (Arhamt «ar\ dişlerinin arasmda bir sigara vardı. îşçi Ling çekilip giderken onlarm ateş yak