13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET 31 İkincikânun 1936 Sağlık seferberliği için ilk akisler Kıymetli bir doktorumuz bu seferberlik için bedava doktor, bedava ilâc temeline dayanan bir teşkilât tavsiye ediyor (Başmuharririmizin geçenlerde umumî sıhhat seferberliği hakkındaki başmakalemiz üzerine Hereke fabrikası tabibi, sabık Tıb Fakültesi Talim heyetinden ve ordu cerrahî müşavirlerinden kaymakam mütekaidi doktor operatör Kemalettin Keskinel Baf yazıcımıza bir mektub yollamıştır. Çok dikkate şayan fikirler ihtiva eden bu yazıyı aynen neşretmeği; üzerinde uğraşmağı bir memleket meselesi addettiğimiz mevzuumuz hesabuıa ehemmiyetli ve lüzumlu bulduk.) «Sayın Bay Yunus Nadi 27/1/1936 Cumhuriyet gazetesinde (Sağlık seferberliği) başyazmız ötedenberi idealim olduğu için çok alâka ile okudum. Ve memleketimin görgülü hekimleri sırasmda bulunduğumu zannederek bu babdaki düşüncelerimi bildirmeyi bir vazife bildim. (sağlık seferberliği) bize en büyük mücadele muvaffakiyetini burada göstere cektir. Ben bir buçuk senedenberi; yarım asra karib devletin enam ve ihsanına uğramış hekimile, eczanesile, hastanesile ve hocasile hayat sürmüş Herekede kara cehaletle mücadele ettim. Bu muhiti dip lomalı ebeye ve ilâclarla temizliğe ve fennî bir doğuma ancak alıştırabildim. Bu da fabrikanın bedava hekim göstermesi ve bedava ilâc vermesile olmuştur. Böyle olunca artık ilâca, ebeye ve hekime kendileri koşarlar. Tavşancıl üç yüz haneli ve bin beş yüze yakm nüfuslu bir köydür. Yerli ebeler elindedir. Diplomah bir ebe getirtmemişlerdir ve zengin bir köydür. Bu mahrumiyetleri cehaletlerindendir. Bizim teşkilâtımız kasabalara ve şehirlere kadar gider, orada kalır. Askerî teşkilâtta nihayet bin mevcudlu bir tabura bir hekim verilir. Bir kolordu yani otuz bin kişilik bir mevcudun peşine üç seyyar hastane ve üç sıhhiye bölüğü bağlanır, fakat elli ilâ yüz bin mevcudlu olan bir kazamn merkezine ancak bir hekim oturtulu yor. İşte açık eksiklik burada. Seferi vaziyette hissettiğimiz hasta ve yaralıyı toplama ve sevketmeye ve sevk zamanına kadar acele müdavatta bulunma şekline mukabil; kutru on beş saatlik bir dftire muhiti içinde yaşıyan bu halk kütlesinin sağlık idamesi için hastasını arayıp bulmak ve ameliyata muhtac ola nını bulup sevketmek ihtiyacmda oldu ğumuzu duymuyoruz bile... OLİSTE İki feci ölüm Bir kadın sokağa düşerek, bir kadın da sancılanarak öldüler Dün. ihtiyar bir kadın evinin damından düşerek ölmüştür. Beyoğlunda Karnaval sokağmda 80 sayıh evde oturan 76 yaşlarında Lusi admdaki kadın damın kiremidlerini düzeltmek üzere çatıya çıkmıştır. Lusi damda kiremidleri düzeltirken farkında olmıyarak kenara gelmiş.ve birdenbire müvazenesini kaybederek 10 metro yükseklikten sokağa düşmüştur. İhtiyar kadın sokakta kanlar içinde bir müddet çırpındıktan sonra ölmüştür. Evvelki akşam Beykozda bir kadın garib bir surette ölmüştür. Beykozda Mekteb sokağında 12 sa yılı evde deri fabrikası amelesinden Kâzımla karısı Feride oturmaktadır. Kâzım evvelki akşam çarşıya çıkmış ve karısını evde yalnız bırakmıştır. Birdenbire hastalanan Feride sancılar içinde kıvranmağa başlamıştır. Bu sırada Feridenin başı da ağrımağa baş ladığından kadmm aklına aspirin içmek gelmiş ve dolabmdaki asprinlerden 4 tane birden yutmuştur. Aradan 10 dakika geçmeden kadıncağız eskisinden daha fenalaşrruş ve bağırmağa başlamıştır. Ayni evde oturan kundura fabrikasın da amele Kasımm karısı Perihamn aklma Belediye hekimlne gidip meseleyi haber vermek gelmiş ve hekime giderek Feridenin başına gelenleri anlat mıştır. Bunun üzerine Belediye hekimi Feridenin evine gelmiş fakat kadınca ğızı odasmda ölü olarak bulmuştur. Hekim ölüm hâdisesile karşılaşmca Beykoz polisini haberdar etmiştir. E ve gelen polisler Feridenin cesedi üzerinde ve odasında araştırmalar yapmışlardır. Birşey öğrenilemeyince işi Müddeiumumiliğe haber vermişlerdir. Alâkadarlar bu hal karşısmda cese din Morga kaldırılmasma lüzum göstermişlerdir. Feridenin ölüm sebebi Morgun vereceği raporla belli olacaktır. «SENİ ÖLDÜRECEĞİZ. DEMİŞ LER Galatada Necatibey caddesin de 196 sayıh dükkânda sucu Ahmed, dün dükkânmda otururken kardeşi Ali ile Mehmed gelmiş ve Ahmedin yüzüne «seni öldüreceğiz» diye bağırarak çekilip gitmişlerdir. Hayatından korkan Ahmed polise müracaat etmiş ve Ali le Mehmed ya kalanmışlardır. KARAGÖZLE OĞLUNU YARALA DILAR! Kadıköyünde Yağlıkçı so kağında 11 sayıh evde oturan Karagöz ve Hıristo ile fırıncı Mehmed ve Remzi arasmda bir hesab me selesinden kavga çıkmış ve Karagözle oğlu Hıristoyu dövmüşlerdir. Bu arada fırmcılar şirketi kâtibi Şadi de Hıristoyu eline geçirdiği kiloluk bir tartı ile başından yaralamıştır. Suçlu lar yakalanmıştır. BALIKTAN ZEHİRLENDİ Ve fada Haydar mahallesinde oturan îhsan öğle yemeğinde balık yemiş ve zehirlenmiştir. îhsanın hayatı tehlikede görül düğünden Beyoğlu hastanesine kaldı rümıştır. BAŞINA TAŞ DÜŞTÜ Tophane de Üsküdar iskelesi caddesinde açılmakta olan kanalizasyon inşaatında amele Esad lâğım içinde çahşırken başına yukardan büyük bir taş düşmüş ve Esad ağır surette yaralanmıştır. Yaralı amele can kurtaran otomobi lile Beyoğlu hastanesine kaldırılmıştır. BİR KIZ KAYIB Nişantaşında Meşrutiyet mahallesinde 10 sayıh evde oturan Hayriye bundan 21 gün evvel ortadan esrarengiz bir surette kaybolmuştur. Hayriyenin kayboluşu hakkında Emniyet Direktörlüğü tahkikata başlamıştır. Yapılan bütün aramalara rağmen kızm izi bulunamamıştır. Tahkikat devam etmektedir. « Musolininin askerleri Habeş dağlarına tıkanıp kalmıştır » Bir Fransız gazetecisinin notlan «İtalyan zabitleri 935 Noelini Adisababada geçireceklerini ve Necaşinin rahatça bir Venedik sarayına yerleştirileceğini söylüyorlardı. Bunun imkânsızlığını anlamak için Habeş arazisine birgöz atmak kâfidir» Köylü bedava ilâç ister Ben Balkan Harbinde, Büyük Harbde, Millî Harbde orduda asker hekimi, askerî operatör, ordu cerrah müşavirliği etmiş ve on sene evvel kendi dileğimle askerî Tıb Mektebi ders nazırlığından te kaüd olmuşumdur. On sekiz sene bilfiil asker hekimliği ettim. Fakat son on yılın altı yılını köy hekimliği ederek geçirdi ğim için köylü ihtiyacının ne demek olduğunu ancak bu zamanda anlıyabildim. Orduda disiplin altında yaşıyan köylü ler grupunda geçen on sekiz sene bana bu hususta bir fikir veremediğini itiraf ederim. Hele bir buçuk senedenberi vazi fedar olduğum Hereke fabrikası tababetinde hergün köylülerle vaki temaslarım bana yeni yeni fikirler telkin etmektedir. Evet şu düşünceye vardım ki bugün köylü ve hatta şehirli bedava ilâc ve bedava hekim istiyor. 5ehirlerde açılan parasız muayene ve tedavi yerleri halk ile doludur. Fakat birçok serbest hekimler ise kılyansızlıktan şikâyetçidir. Hatta o günkü gazetenizde diş tabiblerinin, Dişçi Mektebinin zengin hastalara da baktığmdan şikâyet ettiklerini, aynca zikre şayan bulurum. Zavallı köylüler ise ne hekim, ne ilâc, kendi amprik yollannda müdavatla meşguldürler. Nihayet başaramadığı bir iş olduğunu anladığı vakit yakm bir şehir ya kasabada bir çare aramağa kalkar, bir hekime başvurur. O vakit belki de iş işten gecmistir. Netice alamayınca bu sefer tababetin de hiç olduğuna bütün bütün kail olarak an'anesine sanhr kalır. İtalyan askerlerinin daha eteklerinde saplamp kaldıkları dağlarının şimal kısmından bir parça az yeri olan disiplinin hiç tesir ve mü dahalesi yoktur. Nakliye kolları, iaşe kollan, atölye hizmetini gören kamyonları ve ordugâhlarile ayaklan köstek lenmiş bir hasma karşı, müstakil cen gâverlerin harbidir bu... Başka bir ifade ile mükemmel teçhizatla çok ağır laşmış bir avcıya karşı kaplan gibi çevik bir vahşi hayvanın mücadelesidir, bu... Harb başlamadan evveî, Asmarada hâkim olan ve etrafimızı saran umumî nikbinlik arasmda, biz gazeteciler, ttalyan erkâmharbiye haritalarına baktı ğımız zaman, bu savaşm çabucak bir neticeye varacağını bir türlü aklımız almıyordu. Bir memleketin arazi bakımmdan çehresini görmek için büyük sevkulceyşçi olmağa lüzum yoktur. îtalyan ordusunun zabitleri, görül memiş bir kayidsizlikle 1935 noel ve 1936 yılbaşı gecelerini Adisababada geçireceklerini ve bu tarihlerde Necaşi nin, Venedik saraylarmdan birine emin ve rahat yerleşmiş bulunacağım söylerlerken önümüzdeki Habeş arazisine bak mak kâfi idi. Burada, azgın bir denizin dalgaları gibi birbirini kovalıyan dağ ların zirveleri, bütün yüksek Habeş plâtosu boyunca uzanıp gidiyor, 900 metro ile 4500 metro arasında irtifaa fırlayıp çıkan bu yalçın dağlar, teşebbüsün sonsuz güçlüklerini insanın gö züne sokuyordu. Tabiat, Habeşistanın en kuvvetli müttefiki idi. İtalyan ordusunun yürüyüş istikameti şimalden cenuba doğrudur. Halbuki dağlann dalgaları garbden şarka doğru inmektedir. İşte İtalyanlar, hakikî Rus dağları arasından kolayca geçeceklerini sanıyorlardı. (Rus dağ ları, Avrupanm ekseriyetle Lüna Park denilen eğlence yerlerinde, üstü açık mimini trenlerin baş döndürücü bir süratle inip çıktıklan gayet dik ve sert yamaçlı küçük dağlardır.) Bu kaya dalgalarının her biri birçok boğazlardan ve bellerden geçmek suretile aşılabilir ki Necşainin hafif kuvvetleri, sarp yamaçlann dönemeçlerine sığınarak ve bir kayadan ötekine çekile rek kolayca müdafaa edebilirler. Fas harbinde, bazan kocaman bir taburun birkaç tüfekli tarafmdan arazi nin menaatinden bilistifade uzun müd det durdurulduğu görülmüştür. Bir gün, bir İtalyan zabiti, Adikuala tarafmdan traktörle çekilen bir sahra topunun hareketlerini bana gösterdi. Topun, düz bir tarlanın kenarındaki üc metro derinliğinde bir hendeği geçmesi lâzım geliyordu. Top bitip tükenmek bilmez müşkülât ve meşakkatten sonra, hendeği aşabildi ve tarlanın düz kenarmda mevzie sokulabildi. İtalya Habeş hududuna yaklaşır yaklaşmaz, vahşi manzarasile uzanıp gitmeğe başlıyan o derin boğazlı sarp dağlara nazaran, denizde katre gibi kalan bu küçüçk maniayı bir tek topa tırmandırmak için sarfedilen gayreti gördükten sonra kim nikbin olabilirdi? Fransız matbuatı, bilmem neden İtalyanlarm harikulâde iyi yol yapan adam 1ar oldukları ve seferber ettikleri binlerce amele sayesinde bütün güçlükleri yenecekleri teranesini tutturmuşlardır. Bu hususta o kadar ileri gidildi ki Ro malıların yapıcı dehasından bile bah sedildi. Biraz daha himmet etseler, Paristeki Cafe da Commerce (Ticaret Kahvehanesi) ndeki azgın İtalyan dostları, İtalyanlara Habeş dağlarının hesabsız uçurumları üstüne birbiri peşinden köprüler kurduracaklar... Halbuki, hakikat, daha harbin baş langıcında, bana büsbütün başka türlü sarp Habeşistan Mücadele şekilleri Acı bir doğum vak'ast Şimdi mücadelemizi nasıl yapacağız? Yazınızda buyurduğunuz gibi seyyar teşkilâtın yılda hiç olmazsa iki kere köye gitmekle buna müyesser olunacağı kanaatinde değilim. Ben öyle bir teşkilât görmek isterim ki haftada bir kere kendi mıntakasındaki köyleri görebilsin ve hele her an ve dakika onlarla konuşabilmek imkânmı bulabilsin. Binaenaleyh diğer memleketlerde olduğu gibi mıntakavî sıhhat teşkilâtı yapmak ve bunun merkezinde bütün konforile ve fennî vesaitile bir tedavihane kurarak oraya arazi ica bına göre seyrüsefer vesaitile de mücehhez bir hekim oturtmak ve bu zat haftada bir mıntakasmı dolaşıp ve acil ahvalde derhal gidip o muhitin derdile hemderd olmak ve onlara icab eden ilâc ve sıhhî tavsiyeler vermek, icabında hastasını, yaralısını fennî merakizine sevketmek lâ zımdır. Lâzımdır ki bu mücadeleci hekim fazla olarak onların kara cehaletlerini izale için de uğraşsın dursun. Işte bu da para ve elemanla olur. Yukarıda arzettiğim kömürcü hikâ yesini hatırlarsak köylü bu husus için yirmi beş kuruşluk bir vergiyi seve seve verir. Bununla yekunu dört milyonu tutar. Bırakınız ki bunun içinde Tavşancıl gibi zengin köyler nüfus başına memnuniyetle bir lira verirler ve tabiî geliri fazla olanlar baska bir çerçeveye dahil olur. Velhasıl bu yekun sekiz on milyona çıkabilir. Böyle bir sıhhiye bütçesi de bu seferberliği yapar ve istediği elemanı bulur ve dilediği yerde de oturtur. Dört ay evvel Herekeye yarım saat mesafede Tavşancıl köyünde bir buçuk gündenberi yerli bir ebe elinde doğura mayıp sabahleyin Herekeye getirilen bir kadında kordon evvelâ sarkmış ve çocuğun kafasile sıkışıp çocuğu boğmuş. Bu kadın doğurtularak ana kurtarılmıştır. Bir hafta evvel üç gün köyünde bir kadın doğuramayıp Hereke fabrika ebesinin gönderilmesi müdürden iltimas edilerek gönderildi, çocuk çarpık gelerek ölmüş. Bu sebeble hasta İzmit hastanesine nakledilerek mütefessih çocuk doğurtturul muş, anası kurtarılmıştır. îtalya Habeş harbinin ilk aylarında, şimal cephesindeki îtalyan ordusu başkumandanlığı nezdinde bulunmuş olan bir Fransız gazetecisi yazıyor: «Şimdi, Musolininin askerleri Habeşis tan dağlarına tıkanıp kalmıştır. Muso lini hâlâ galib geleceğini ümid ediyor mu? Ve Eritrede neler oluyor? Geçen eylul ayında, aralarında be nim de bulunduğum gazeteciler, As maradaki İtalyan kı'talarında dümen neferinden büyük rütbeli erkânıharb zabitlerine ve kumandanlarma varm cıya kadar, herkesin gösterdiği körce emniyet ve itimada şaşıp kalmışlardı. İtalyan askerlerinin hepsi, başlamak üzere olan harbin, sadece bir askerî te nezzüh, bir zafer yürüyüşü olacağına ve bu vahşi memleket halkınm, siyah gömleklileri, bir halâskâr gibi, karşılıya caklarına kanidiler. Mevkileri itibarile Habeşistan hak kmda daha iyi bilgileri olmak lâzım gelen zabitler de, bu hayale kapılmış ol dukları için bir siyasî bünyesi olmıyan, bir siyasî birlik teşkil etmiyen, modern silâhlardan mahrum bulunan Habeşis tanm, istilâ ordusu yaklaşır yaklaşmaz, parçalanacağını iddia ediyorlardı. Bil hassa İtalyanlarm böyle bir iddiada bulunmaları çok garibdi; çünkü, onlar, bu esrarengiz memleketi tanımak hu susunda diğer milletlerin hepsinden daha iyi bir vaziyette bulunuyorlardı. Çünkü 70 senedenberi bu memleketi ele geçirmeğe çalışmaktadır ve onun iki taraftan komşusudurlar. Uzun zamanlardanberi birçok Ital yanlar, Ankoberden Debra Markosa kadar, Harrardan Adisababaya kadar bütün Habeşistanda ticaret yapıyorlardı. Bu itibarla, Habeşistanda mükemmel bir istihbarat teşkilâtı vücude getire bilir. oraya birçok istihbarat zabiti gönderebilirlerdi. İtalyanlar. böyle bir is tihbarat şebekesi olmadan, hiçbir müstemleke zapt ve istilâsına girişilemiye ceğini bilmiyorlar mıydı? Bu harbin ilk manevî hedefi olan Adua hezimetinin hatırası ttalyanlara hiçbir ders verme miş miydi? Asamarda, mecburen geçirdiğim uzun boş günlerde, Adua meydan muhare besinüı italyanca yazılmış bir tarihçe sini okudum. Bu tarihçe, son aylarda, bütün İtalyada ve İtalyan müstemlekelerinde bol bol dağıtıhyor, böylece intikam hisleri uyandırmak isteniliyordu. Bu tarihçeyi okuyunca Habelşerin harb fennindeki ve askerlik san'atm daki bilgilerinin, öyle zannedildiği gibi hiç te iptidaî olmadığı, göze batacak surette anlaşıhyordu. Filvaki eski İtal yan Habeş harbinde Habeş kumandanları, düşmanın hatalarından mükemmelen istifade etmeği bilmişlerdi. Gerçi, bu hatalar pek büyüktü amma ne olursa olsun.. O zaman General Bratierinin kolları birer birer Habeşler tarafmdan imha edilmişti. Raslar, çevirme hareketini bilmez değillerdir. Hatta bu manevra onlarm pek beğendikleri bir tabiyedir. (Şimal cephesindeki Raslar, Makallede bunu bir daha ispat etmek üzeredir ler.) Habeş kumandanları, akıllara hayret verici bir süratle muharebe şartlarına uymağı bilirler. Habeş askerlerinin, hava hücumlarına karşı kullanılması lâ zım gelen harb hilelerini gavet az bir zamanda öğrendikleri görüldü. Asırlardanberi yaşıyagellen bir .sevki tabiî, her Habeşliye, muhtelif vazivet ve şartlarda ne yapması lâzım geldiğini öğretmektedir. Bunda, Habeşistanın içerilerindeki cengâvar sürülerinde pek göründü. İtalyan kumandanlarından General Gobba, ordu mmtakasında, pek kısacık gezintiler yapmama müsaade etmişti. Sıkı bir muhafaza altında yaptı ğım bu gezintiler, evvelce edindiğim şu kanaati takviye etti: 46 senedenbei, İtalyan müstemlekesi olan Eritre, hiç te iyi imar edilmemiş ve asla bir nüfus iskân mıntakası addolunmamıştır. Eritre, İtalyanlarm o kadar ihtirasla istedikleri Habeşistanın bir parçasm dan başka bir şey olmadığma göre, bu vaziyet çok garibdir. Eritrede esaslı hiçbir endüstri yoktur, zeriyat yoktur. Bir veya iki fena yol, iyi kötü, muvasalayı temin ediyor. Ancak, mayısta, ilk İtalyan kıt'alan gel meğe başladığı zamandır ki yol bekçi leri yollara taş dökmeğe başladılar ve Eritrenin denize yakın olan cehennem gibi sıcak kısımlarında, hakikaten müthiş ve fevkalbeşer bir himmet ve gayretle yollar yapmağa başlandı. Vakitsiz zafer tebliğleri yazmakla meşhur olan Mareşal de Bono, harbin arifesinde Asmaradan sahile kadar yapılan bir yolun küşad resmini yaptı. Fakat müstakbel darülharekâta yakla şınca yol denilen şey, hududu teşkil eden Mareb selinin teşkil ettiği batak lıklar arasında kaybolan bir çakıllı patikadan ibaret kalıyordu. Ben, oraya gittiğim zaman, yağmur mevsimi bit mişti ve katırlar, karmlarına kadar çamura batıyorlardı. • Harb başlar başlamaz, hududdan bir kaç kilometro içeride olan Aduaya varmak ve seri bir zafer kazanarak büyük manevî bir darbe indirmek için, amele lejyonları, dağlann eteklerini takiben, birkaç kilometroluk zikzak bir pist yapıverdiler. Fakat, bu, son gayretle yapılan bir şeydir ki tekrarı güçtür. Esasen, Adua yolu, atılması en kolay olan ilk adımdı. Çünkü ileri hareket cenuba doğru inkişaf ettikçe, karşısma tırmanması gittikçe müşkülleşen karmaka rışık bir dağ kütlesi çıkacaktır. İtalyan cephesinden ahiren geri ge len hususî muhabirler, alelâcele yapılan bu yolun, levazım kamyonlarının mü temadi gidip gelmesinden husule gelen aşmmıya dayanamadığmı ve kamyon ların çukurlar yüzünden iki üç sefer den sonra, harab olduklarmı itiraf ettiler. İşte, böylece, İtalyanlar, bugün iş gal ettikleri mevzilere kadar, uzanan 100 kilometro mesafeyi büyük müşkülâtla katettiler. Şimdi Dulunduklan yerlerden Adisababaya kadar 600 kilometroluk mesafe vardır ve bu 600 kilometroluk mesafe, gittikçe güçleşen ve sarplaşan araziden geçmektedir.> Fransız muharririnin arazi ve mesafe gibi zamanın da İtalyanlar aleyhin de ve Habelşer lehinde çalıştığını an latan yazısını da yarın takdim edeceğiz. Doktorlar neden çıkmıyor? taşraya Tedavi ücreti: Bir araba kömiir! Altı ay evvel civar köylerden bir kö mürcüye bir haftadanberi eline hasıl olan şiş ve ağrı için kendi müdavatının tesir ebnediğini görerek bize müracaati üzerine ufak bir ameliyattan sonra cerahat çıkıp iyi olabileceğini bildirmiş isek te masrafını sorarak üç gün ortadan kayboldu ve üç gün sonra bunu bir araba kömüre yapılmasını kabul edip etmiyeceğimizi sordu. Ve ameliyatı yapılıp on beş günde şifayab oldu amma kendisine bir araba kö mür ve üç lira ilâc ve pamuk parasına maloldu. Şunlan yakm misaller diye yazdım. Buna göre geçmiş ne misaller bu lunabileceği kolayca anlaşılır. Hulâsa: 1 Köylü hekimden, ilâcdan mah rumdur. 2 Köylü senede sıhhati için bahusus memleket buhranlan ilcaatile bütçesinden ona göre pek mühim olan 510 lirayı buSağlık vergisi lamaz ve ayıramaz. Fakat nüfus başına yirmi beş kuruş gibi bir sıhhat vergisini Bizler burada birer merkez iken teşverir. Ancak bedava ilâc, bedava hekim kilâttan mahrumiyet bu civar köylerini bulmak şartile. Gelelim memlekette hü müstefid kılamıyor. Tavşancıl köyüne küm süren hastalıklann tahribatına: haftada on lira hayvan parası veriniz gele• Hastalıkların tahribatı yim dedim, kimse aldırmadı. Fakat baEvet verem, insaniyetin içtimaî bir zan müşkül ahvalde bir kere gidişime derdidir. Frengi keza, sıtma bu da öyle yalnız birisi on lira verir. Bu da başka! amma iklim farklarile her muhitte başka İşte cehalet, işte teşkilâtsızlık. Bu iş bu başka tesirat gösterır. Bunların arasmda yakm yerlerde böyle olduğu gibi uzaklar diğer geçici salgın hastahklar da vardır. içinde gene böyledir. Külfete göre bir niFakat bunlardan başka asıl memleketimi met kaidesi işi halleder, para olunca da zi kemiren bir derd varsa o da (kara ce eleman bulunur. Bunun için de memleket halet) tir. Bununla da mücadeleyi ben bir sıhhat vergisini bedava hekim, bedava deniz bu hastahklar arasmda, hatta on ilâc olmak şartile zengini, fakiri, köylüsü, lann başına koyacağım. Işte yapılacak şehirlisi kabul eder ve böyle bir para ile Bugün doktorlann şehir ve kasaba larda tekâsüf edişinin sebebiıii araştınrsak medenî inkişaf ve medenî ihtiyaclandır. Fakat bu medenî ihtiyacları tatmin edilen bir yer gösterirsem ve yahud o ihtiyacı tatmin edecek bir şekil irae edersem hekim dilediğim yerde oturur ve çalışır; işte ben, bir misalim: İki yüz lira maaşla burada oturuyorum. Buranın elektriği vardır, suyu vardır, sesli sineması vardır, buz makinesi vardır, deniz banyolan vardır, lokantası, kazinosu, mahfili, spor sahalan hepsi vardır. Günde İstanbula beş treni vardır. Velhasıl bütün vesaiti medeniyeyi cami bir yerdir. Çocuklanm yük sek tahsile geçmiş olduklarından İstanbulda oturuyorlar ve ben haftada bir tatil günü gidip gelirim. Diğer bir arakadaşım da Derince travers fabrikası hekimidir. Pendikte ailesi nezdine haftada bir gidip gelir. EVKAFTA Hakem heyeti dün de toplandı Belediye ile Evkaf arasındaki nizalı işleri halle memur ve saylavlardan mü rekkeb hakem komisyonu dün de Vi lâyette toplanmıştır. Dünkü toplantıda Belediyenin açtığı sokaklardan mukataa vergisi alınıp alınmaması işi konuşulmuş, her iki taraftan gelen avukatlar kendi noktai nazarlannı müdafaa etmişlerdir. Toplantı on şubata kalmıştır. de sağlık seferberliği yapılabilir kanaatindeyim. Yalnız paraynmevzuuna sar fetmek ve tatbikatında titiz hareket et mek ve sıkı bir kontrole tâbi tutmak şarttır. Sizınle şu kadarcık hasbıhal gönlüme ferahlık verdi, yalnız kıymetli vaktinizi israf ettim. Ozür dıler, samimî ve derin saygılanmı sunanm. Domuz kurşunile öldürmüş Bursa (Hususî) İğdir köyünden İsmail isminde biri, karısını kaçırdığı için gene ayni köyden Omeri gece bahçesine su dökerken domuz kurşunile öldürmüştür. İsmail tevkif edilmiş ve ağırcezaya verilmistir. Yakalanan esrarkeşler Bursa (Hususî) Zabıta burada Yoğut hanı denilen bir yerde Ahmed, Hilmi, ismail, Süleyman, Sadettin, Mehmed Ali, Osman isimlerinde 7 kişiyi bir arada ve topluca esrar içerlerken cürmü meşhud halinde yakalamıştır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear