22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
26 İkincikâmın 1936 CUMHURtYET Tarihten yapraklar Topkapı Sarayında nikâhlı kadınlar Genc Osman, Rus Imparatoriçesîni boşayıb zorla Şehislâmın kızını almıştı, Lâkin iiç ay sonra öldürüldügü zaman... Danzig meftelesi için Alman gazetelerinin yazdıkları v . • .... Leh Kralı kim olttyor ki... On altıncı Osmanlı Padişahı olan Genc Osman, yenilıkler yapmak istiyen bir hükümdardı. Henüz on sekiz yaşında bulunuyordu, kam coşkundu, başmda serin yeller esiyordü. Genclik gururuna görgüsüzlük ve cehlin verdiği gaflet te katılınca padişahın kafası yapılamaz işler projesile dolmuştu, sonu çıkmaz plânlar kaynağı halini almışü. Hergün yeni bir hulya kuruyor ve hergiuı güçlüğü yenerek yepyeni bir idare kurmak kuruntusuDa kapıhyordu. Babası, hükümdarlann harbc gitmesi üsulüne nıhayet vermişti. Genc Osman ilkin o âdeti ihya etmek, ordunun başmda cihangirane cevelânlar yapmak istedi. Bu maksadla kızlarağasmı vezirlerle göriişmeğe memur etti, nereye hücum edilmesi muvafık olacağmı sordurdu. Ağa hazretleri, Lehiştan aleyhine bjVb&açıltnasını istiyordu. Vezirleri de kendi dıleğine uydurmağa çalıştı. Içlerinden biri Yeniçerilerin intizamsızlığından, Lelıis tana bütün Avrupanın yardım etmesi ihtimalinden bahsetmeğe yeltendi. Ağa, kalın bir komür parçası üzerine çekilmiş iki kırmızı çizgiyi andıran ince dudaklannı titrete titrete haykırdı: Leh Kralı kim oluyor ki ali Osman Padişahına karşı koyabilsin. Aslanimm atını görse tacını yere atıp kaçar!.. Genc Osman işte bu zihniyetteki müçavirlerin reyini aldıktan sonra harbe gitti, şerefsiz bir çarpışmadan sonra utana utana döndü. Şimdi Yeniçerileri ortadan kaldırmak, yeni bir ordu kurmak emeline kapılmıştı, gizli gizli plânlar çiziyordu, birşeyler tasarlıyordu. Ayni zamanda bir yenilik daha yapmak azminde idi: Odalık usulünü kal dırmak, nikâhla kadın almak!... Genc Osman, odalık usulünün kötülüğüne, kan ve ahlâk bozucu bir yol olduğuna mı kanaat getirmişti? Hayır. O usuiün yaratbğı şuh zemzemeler, kıvrak cıvıltılar İçinde doğup büyüyen; anası odalık, büyiik anası odalık, daha büyük anası odalık olan bir adamın bu an'aneyi kötii görmesine imkân yoktu. O, düğün cazibesine kapılmıştı. Ne sünnet edilecek oğlu, ne evlendirilecek kızı vardı. Bu sebeble, hikâyesi kulaklar* da yaşıyan eski devirlerin muhteşem düğünlerini ihya edemezdi. Halbuki kendisi müthiş kaprizci idi, hevesten hevese atılıyordu. Maymun iştihalı hünkârın nikâhla evlenmekten ailevî bir gaye gözetmediği de muhakkaktı. Şuradan buradan yakala nıp getirilen, ne oldukları belirsiz kadınların kanmdan ve tahakkümünden sarayı kurtarmak istemiş olsaydı ilk hamlcde bir Türk kızı alması lâzım gelirdi. Halbuki o, bir Rus halayığı ile nikâhını kıydırdı. Şimdi eski hayratı da berbad ettnişti. Babası meçhul, anası meçhul, yurdu meçhai ve yalnı* dili malunt bhr kftdma împaratoriçe payesi vermişti. Artık .dedîkodunun binî bîr para~ya îdî. Anası söyleniyordu, Kızlarağası söyleniyordu, halayıklar söyleniyordu. Çiinkü nikâhlı bir kadın, saraylıların izzeti nefisleri üzerinde yürüyen bir mahluk oluyordu. Bizzat hünkâr da Rusyalı împaratoriçeden memnun değildi. O, odalıkla hanımlık arasmdaki farkı pek çabuk kavramıştı, vaktile istifraş olunan kadınlan metresi sayarak saraydan uzaklaştırmağa kalkşımıştı. Nihayet bir gün genc hünkâr kızdı, «Almak ta helâl, boşamak ta» dedi, Rusyalı İmparatoriçeyi tatlik etti, ertesi gün de bir çuvala koydurup denize attırdı! Şimdi ikinci bir düğün yapmağa he » veslenmişti. Lâkin bu sefer halis Türk kızı istiyordu. Kızlarağasmı birer bahane ile vezirlerin, kazaskerlerin harem dairelerine gönderip tecessüsler, araştırmalar yaptırdı. Kadın hamamlarına hafiyeler yollayıp keşiflerde bulundurdu ve sonunda Şeyhülislâm Esad Efendinin «Hasna ve müstesna» bir kızı bulunduğunu öğrendi. Haberciler kızın saçından topuğuna kadar mükemmel bir de tarif Berlin 25 (A.A.) Alman gazeteleri Danzig hakkında Milletler Cemiyeti konseyinin kararını mevzuu bahsetmektedirler. «Berliner Lokal Anzeiger» diyor ki: «Milletler Cemiyeti konseyinin ittihaz ettiği karar Danzigde Milletler Cemiyeti arasında çıkan ihtilâfa hiç değilse mu vakkaten bir nihayet vermiştir. Bu netice uzun müzakerelerden sonra elde edilmiştir. Müzakereler sırasmda Danzig mümessilleri Milletler Cemiyeti namına şiddetli bir tazyik altında bulundurul muştur. Danzig bir tahkik komisyonu gönderilmek, yeni seçimler yaptınlmak ve hatta beynelmilel bir polis teşkil olunmakla tehdid edilmistir. Halbuki Dan zig nizamnamesi Milletler Cemiyetine ancak Danzig sulhunun haricden veya dahilden tehdidi takdirinde müdaha le hakkını vermektedir. Bu ise, son günlerin büyük diplomatık hareketinde mevzuubahs değildi. «Berliner Tageblatb> gazetesl şöy le yazıyor: Konseyin karan bilhasga şu noktadan mühimdir ki .Danzige evvelce düşünülmüş olduğunun hilâfına olarak bir ültimatom verilmemiştir. Binaenaleyh bu karardan memnun olmak lâzımdır. Ancak şurasım kaydetmek lâzımdır ki, son elim müzakerelerde bulunmak konseyin ne vazifesi ve ne de hakk ıidi.» «Kreuz Zeitung» gazetesi de joyle yazıyor: «Milletler Cemîyetînîn hangî hususî şartlar altında bu meseleyi ele aldığı göz önünde tutulursa görülür ki, Milletler Cemiyeti bizzat kendi hatasile kaybetti ği otoriteyi bu çok indî nümayişle ya malamak istemiştir.» Dünyanın en yüksek tepesi Evereste çıkmak kabil olacak mı? Bu yıl yapılacak seferi mahallinde hazırlamak üzere tetkikat yapan heyet reisinin vasıl olduğu neticeler 3 (Bu yazıyı 1935 te dünyanın en yüksek tepesi Everest te (8882 metro) uzun tetkik ve keşif lerde bulunan heyeti seferiyeye kumanda eden Mr. E. E. Shipton yazmıştır. Geçen hazirandan bu senenin sonlarına kadar devaın eden mesaisi esnasmda Mr. Shipton bu yıl Hugh Ruttledge heyeti seferiyesi tara fından Evere>tin zirvesine yapılacak tırmanmanın er.aslannı hazırlamış, tetkikle rini yapmıs. ve bu yazısile bize beşe rin şimdiye kadar muvaffak ohmadığı bu işm esrarl) ve enEvorttin etrafındaki tepelere uzaktan bir bakış teresan noktalannı anlatmıştır. Everest heyeti seferiyesi bu ayın sonunda Ingiltereden hareket edecektir.) Inişe 16 temmuzda başladık. O sabah şafak sökerken Şarkî Nepalin şimdiye kadar hiç kimse tarafından keşfolunmamış sırtlan üzerinde berrak bir güneşin parladığım görerek sevinç delisi olduk. Hava devam ederse o sırtlarda çok mü him tetkiklerde bulunmak imkânmı elde etmiş olacaktık. Fakat gökleri delen Pumori, Kang ve Cho Oyu ve bunlara benzer sayısız zirveleri gb'zlerimizin b'nüne yayan güneş çok kısa sürdü. Yarım saat, kırk beş dakika süren iyi havadan sonra çıkan bir riizgâr, avdet hususunda Everste çıkan yollarda vermiş olduğumuz karan tatbika bizi mecbur etti. böyle bir mevsimle kat'iyyen karşılaşmaHavanm fena gitmiş olmasma rağmen mış olduğumuzu bu «eferi tertib edeu bijimal cephesinde ancak on, on beş san ri sıfatile söyliyebilirim. Şarkî Rongbuka vasıl olduğumuz zatimetro kahnhginda yeni kar tabakasr man orada resim almak ve daha bazı tetvardı. înişte iki kafileye aynldık. Kempson kiklerde bulunmak üzere bıraktığunız ve ben beş yerli ile önde idik. Warren ds Spender ile karşılaştık. Işini bitirmiş bibiraz gerimizde 4 yerli ile geliyordu. zi bekliyordu. Bundan sonra partiyi gene ikiye ftyıraHenüz çok az bir mesafe inmiş bulunurak Everestin şark kısımlarında 22,000, yorduk ki birdenbire önümüze her iki yana doğru birkaç yüz metro imtidad e 23,000 kıdem yüksekliğindeki irtifaları keşfe koyulduk. Everestin çok enteresan den bir uçurum çıktı. Bu gösteriyordu ki tam iniş istikame resimlerini aldık. Ağustosta tekrar Rongtimizde yükseklerden kopup gelen bir bukde birleştiğimiz zaman birkaç gün iıçığ güzergâhımızdan az zaman evvel tirahat hususunda hepimiz mutabık bu geçmiş bulunuyordu. Hatta ayaklarımız lunuyorduk. Çünkü hakikaten yorgun altında bulunan kar tabakasının 6 kıdem bir haldeydik. Biraz istirahat, biraz da derinliğinde âdeta bir elma gibi soyul tetkiklerle uğraşarak ağustosun sonlarına muş olması tehlikeli bir mıntakada bu doğru Rongbuk cümudiyesinden hare lunmakta olduğumuza bir işaretten baş ket ettik. Maksadımız 25,000 kadem irtifamda olan Changtseye (şimal zirvesi* ka birşey değildi. ne) tırmanmak için son bir gayrette buBu vaziyet aramızda bir hayli münalunmaktı. kaşayı mucib oldu. Bazılanmız tekrar Halbuki bu ve buna yakm irtifalarda şimal cephesine avdeti, bazılarımız da monsoon ilerledıkçe havalar gitgide daha yola devamı müdafaa ediyorduk. Fakat ben çığın bizden bir, iki gün evvel yu şiddetleniyordu. 22,000 kadem irtifalarvarlanmış olduğunu farzederek bu kadar da bile bu kadar karla mücadele mecbukısa müddette ikinci bir çığın sukutunu riyetinde kalıyorduk. Hele 23,000 kamümkün görmedığim için arkadaşlan ini demden sonra kar o kadar yumuşaktı ki sanki yosunlu bir bataklıktan geçer gibi şe devam hususunda ikna ettim. insanı dibe doğru çekiyordu. Bu hal yalŞayed şimal cephesine tekrar avdet etmiş olsaydık, kendimizi akıbeti meçhul nız gündüzleri değıl, geceleri de aynen carî idi. Esasen yükseldikçe sobalarımiz bir maceraya atmış olacaktık. da işlemez bir hale geliyordu. Kar eritip Hulâsa heran için yüreğimiz ağzımızda içmeğe kâfi miktarda su yapamıyorduk. olarak buzla örtülü sahaya inebildık. Şimal zirvesinin son sırtını aşmak ha Monsoon mevsiminde yağan karın kâkikaten müşkül bir hal almışh. Mevcud fi derecede sağlamlaşmadığına bir delil şartlar altında esasen zirveye kadar tır olmak itibarile mevzuubahs çığla karşılaşrnanmak ihtimalleri de yoktu. Bunun İçin mış olmamız bize çok iyi bir ders oldu ve bu mücadeleden de sarfı nazar etmek hemen orada kararımi Verdim: mecburiyetinde kaldık. Bu mevsim esnasında şimal cephesi vaBundan sonraki iki hafta zarfında îitasile Evereste tırmanmak beyhude bir Kharta vadisinin üstündeki Rongbuk hevesten başka birşey değildir. Çünkü acümudiyesile Doya La arasında bir yol yaklanmizın altındaki kara güvenmediktesis etmekle geçirdik. Bu son iki *haf tayı ten sonra her türlü tedbir boşunadır. çok eğlehceli geçirdik. Coğrafî bakım Bu iz üzerinde yürüyerek bilâhare dan son derece enteresan malumat topla tesbit etmiş olduk ki Everest yakınların dık. Sabahları hava ekseriyet itibarile da ve 23,000 kıdem irtifalardan daha açık olduğundan çok güzel fotoğraflar yükseklerde bile kış fırtınaları başlama aldık. dan evvel Monsoon mevsiminde yağan Doya Laya vâsıl olduğumuz zaman karlar sağlamlaşamamaktadır. Bu naza tabiî hayata tekrar kavuşmaktan doğan riyeyi filiyata tatbik ederek b'nümüzdeki derin bir sürur hepimizi kaplamış bulutırmanma için fevkalâde faydalı bir kenuyordu. Donmuş bir dünya ile yaşıyan şifte bulunmuş olduk: Bence Everest yeryüzü arasmdaki fark o kadar bariz ve zirvesini fethiçin seçilecek mevsim moncanlı idi ki, otların, yabanî çiçeklerin kosoon değildir. Şayed bu dağın tepesine kulan burnumuzu doldurduğu zaman çıkmak beşere müyesser olacak bir mu sanki uyuşturucu bir ilâc almış gibi kenvaffakiyet ise bunun için en münasib zadimizden geçiyorduk. man kış fırtınalan durarak monsoon Üzerimize almış olduğumuz vazifelemevsimi baslamak üzere iken arada ge rin hemen hepsini ikmal etmif olmaklığı çen çok kısa Ve mütehavvil bir zamanı rnıza rağmen ben gene neticeden o kadar intihabdan başka çare yoktur. Bu kısa memnun değilim. Bu, belki de daha fazmevsimcik ise her sene hükmünü icra etla iş görmek, nihaî zafere ulaşmak humemektedır. Meselâ 1933 seferinde susundaki derin arzunun husul bulmamış (*) Bundan evvelki yaa 24 İkinci olmasmdan doğan bir hayal inkisandır. kânun nüshamızdadır. Maamafıh bu tetkik seyahatinde, her Yunanistanda yeni seçim bugün yapılıyor (Baştarafı 1 inci tahifede) Fakat Kral geldikten sonra böyle bir cepheli parlâmento ile memleket dahi • inde takib etmeğe karar verdiği banş siyasasmı yürütemiyeceğini görmüş, Çal daristen aynlarak bir darbe ile hükumeti ele geçiren Kondilisi istifaya mecbur etmiş, yeni kabineye parlâmentoyu feshettirerek yeni seçim yapılacağmı ilân ettirmişri. Işte bugün bu seçim yapılmaktadır. Epey müddettenberi devam eden se çim mücadelesi çok güriiltülü olmuşturi Bunun bir hususiyeti de şudur: Yunanistanda krallığm tekrar kurul « masma önayak olan partiler Kral gel « dikten sonra büyük bir sukutu hayale uğramışlar, hatta kimi açıktan açığa, kimi de perde arkasından Kral aleyhtan kesilivermışlerdir. Kralcılann bu vaziyetine mukabil en büyük cumhuriyetçi parti olan Venizelosun hürriyetperver partisi Krala mey • letmiştir. Bundan evvelki seçimlerde ekseriya iki büyük parti, yani ahali partisi ile hürriyetperver parti birbirlerile çarpışırlardl. Bu defa hem bu iki parti, hem de ahali partisinden aynlarak Teodokisin riyase tinde millî ahali partisi adile ortaya çı • kan ve Kondilis partisile birleşen bir başka parti hürriyetperver partisile olduğu kadar asil ahali partisile de çarpışmak tadır. Bundan önceki seçimlerde Kondilis partisinin halk arasmdaki mevkii pek ehemmiyetsizdi. Halen de öyledir. An ^ cak bunlarla birleşen ahali partisi gru punun taraftan az değildir. Bunlar Kral gelmeden önce ahali partisinin en müf « rit kralcılan addolunuyorlardı. Bundan dolayı asıl ahali partisi lideri Çaldaris verdiği seçim söylevlerinde hürriyetper verlerden ziyade bunlara hücum etmiş, Kondilis ve Teodokis te Çaldaris için ayni şekilde hareket etmişlerdir. Bu seçimde kullanılacak olan nisb! usul, reylerin dağılmasma sebeb olacağm» dan herhangi bir partinin büyük bir ek seriyet kazanacağma inanılamaz. Üç yüt saylavdan ibaret olacak olan yeni p&r * lâmentoda hürriyetperverlerin ehemmiyetli bir rey kazanacaklart tahmin edilmektedir. Çaldaris taraftan ahali partisinin de yüz kadar meb'us çıkarabileceği, Kon dilis ve Teodokis birleşik partilerinin ise otuz kırk meb'uslan olabileceği zannediliyor. Diğer küçük cumhuriyet partileri nin de beşer onar mevki elde edecekleri tahmin olunmaktadır. Bir Leh gazeteai ne diyor? Varşova 25 (A.A.) Polonya matbuatı Danzig senatosu ile Milletler Cemiyeti arasindaki ihtilâfm hallinde Polonyanın yaptığı tavassut rolünü ehemmiyetle kaydetmekte ve konsey müzakerelerinin Danzigdeki Polonya menfaatlerini de tebarüz ettirmiş olduğunu yazmaktadır. JAMM. Muğlada bir konferans Muğla 25 (A.A.) Bu gece Halkevinde zeytincilik mütehas*ısı Kadri ta raftmkn Mytincilik hakkında bir konferans verilmi|Vir. Hatib zeytinin tarihçesîni anlattıktan sonra Türkiye zeytinlerine geçmiş, zeytin çıkat ve alımından bah sederek bakım usullerini, münevverlere düşen vazifeleri anlatmışhr. namesini getirrnislerdi, fcğızlarile resmini çizmişlerdi. Genc Osman bu mufassal tarife bayıldı, Esad Efendiyi huzuruna çağırdı: Efendi, dedi, Allahm emrile, Peygamberin kavlile kızın Akile Hanımı kendime zevce olarak almak istiyorum. Razısın, değil mi? Esad Efendi, kıpkirmızi oldu, elİni ihtiyarsız çenesine kÖtürüp sakahtıı karıştırdı: ' Akile, dedi, sizîn cariyenizdir. Fakat zevcenîz olamaz. Neden? Çünkü zevc ile zevce, müşterek bir vücud demektir. Bu ortakhk, tam bir eşitlik ifade eder. Halbuki padişahlar, fevkalbeşerdirler. Kimse ile eş ve eşit olamazlar. îyi amma ayet var. Allah, erkeklerin kadmlardan üstün bulunduğuou söflüyor. Kuru bir nikâh, bu üstünlüğü bozamaz, benim de Padişahlığıma eksiklik vermez. Başka bir mahzur daha var efendimiz. Herhangi bir kadını nikâhla al mamz takdirinde onun babasına pedeı, anasma valide, kardeşine birader demek mecburiyetine düşeceksiniz. Bu, saltanat haysiyetine dokunur. Hoca, kızının heder olmaması için olanca talâkatini kullandı, bin dereden su getirdi, padişahı fikrinden caydırmağa çalıştı. Çünkü hünkârın gelgeç tabiati olduğunu biliyordu ve Osman oğullan nın genc yaşta Öldüklerini de görüyordu. Kızının boşanmak veya kocası ölmek suretile az bir zaman sonra dul kalmasını istemiyordu. Bu sebeble ayak basıp durdu, fakat Genc Osman, uzun boylu münakaşadan sinirlendi, son sözü söyledi: Hocam. Kuru lâfı koy, iyi düşün. Padişahlar istediklerini alırlaT. Bu tehdid, zarurî olan neticeyi verdi, Akile Hanım Topkapı sarayına gelin geldi. Birkaç ay sonra da maymun iştihah damad tahttan indirilip öldürüldü. Hünkâr kaynatası Esad Efendi, kendi elinden kızını zorla alan damadının cenazesinde bulunmadı. O, bldürülen adamdan ziyade kızına acıyor ve ağlıyordu. Çünkü yeni padişah, ilk iş olmak üzere Akile Hanımı kolundan tutturup saraydan sokağa attırmıştı. Af. TURHAN TAN Alman tedbirler Atina 25 (özel) Harbiye vt Bahriye Bakanlarile Atina ve Pire polis direktörleri bugün Başbakanın yaninda toplanarak yannki seçim için alınmış ve almacak tedbirleri tetkik etmişlerdir. Atina garnizonunun bütün kıt'alan seferber edilmiş, bugün öğleden sonra sokaklarda süvari müfrezeleri dolaşmağa başlamış * tır. Her türlü ihtimale karşı yann bütün telgraf ve telefon merkezleri ile resmî müesseselere süel idare vazıyed edecek « tir. General Kondilis neler »öylüyor? Atina 25 (Özel) Gazeteler Avala ajansına, hürriyetperverler seçimde ka • zandıklan takdirde hükumetin ellerine geçmesine muhalefet edeceğini soyliyen Kondılisin bu sb'zlerinin ciddiyetten u * zak seyler olduğunu yazmaktadırlar. Hükumet tarafından bu hususta yapılan bir tebliğde de General Kondilisin bu sb'zlerinin gülünc olmaktan başka bir mahiyeti bulunmadığı, hükumetin ekseriyet kazanacak partiyi iktidar mevkiine geürecek kuvveti haiz olduğu bildirilmektedir. Kondilisin muhacirlere gönderdiği bir mektubda da eğer hürriyetperverlere rey verirlerse iktidar mevkiine gelince kendilerini cezalandıracağını bildirmiş oldu * ğunu yazan gazeteler ayni müstehzi li • sanı kullanmaktadırlar. Amerikadaki şiddetli soğuklar Nevyork 25 (A.A.) Amerikada soğuklar hafiflemeğe başlamışsa da yeni* den ölüm vak'aları olmuştur. Ne\^york limanı büyük buz kütlelerile dolmuştur. Niagara şelâlesi de donmuştur. Nevyorkun asansörcü ve birçok bi nalarındaki kalorifercileri greve devam etmektedir. Bu grevin bütün bina amelesine 1 şubatta teşmili için federasyonca emir verilmiştir. zamankinden daha iyi malumat toplamı;, her işle yakından meşgul olarak daha faydalı tetkiklerde bulunmuj olduğumuza da kaniim. Hepsi de 20,000 kademin fevkindö olmak üzere tırmanmiş olduğumuz yirroi altı zirveden şimdiye kadar ancak ikisi nin tepesine insan ayağı basmış bulunuyordu. Yalnız bu bile az bir muvaffakiyet sayılamaz. Genc Osman, Şeyhalislâmt sıktştırtyordu SON
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear