28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Hysusî h SİNEMA Yıldızı olmanın şartları gün geçtikçe artıyor Tahtelbahir mes'elesinîn iç yüzü Tahtelbahirlere gayri insanî diyenler,bunları icabında en gayri insanî şekiide kullanmaktan çekinmemişierdi; şimdi ise bahrî hâkimiyetlerini kaybetmek korkusu ile tahtelbahirlerin ilgasını istiyorlar \ Hakikat şudur ki tahtelbahirleri ilga etmek, büyük donanma yapamıyan fakir milletler» zengin ve donanma sahıb5 nilletlere esir etmek demektir MdllUllİlllilllUHIIIUIIIinıı Lili Damita banyoda TOtt 7/ooo TOÜ . * AMERİKA 61 JAPOHYA 52.5 000 TOH 93OOO T0N. if^İNGİLTEOE JAPONYA 2 9 2 000 TON 77000 197600 T0N ~ 935oo Villi Friç meraklı bir kitabı okıırken Yenni Yügo yafmadan evvel pijamasile Bir Studyo direktörü Amerika sinema gazetelerinden birinde yazdığı makalede diyor ki: «Fotojeni yani yüzünün resmi iyi çıkmak meziyeti bundan üç dört sene evvel başka türlü tarif edilir, meselâ çenesi şöyle, gözleri böyle, burnu filân büyüklükte kulaklarının arasındaki mesafe filân uzunlukta bulunmahdır, denirdi. Halbuki o zamandanberi iş deîişti. Şimdi alelumum fotojenik olmanın manası kalmadı. Her filme göre ayrı ayrı fotojeni şartları 'iondu. Çünkü sinemac.lık eskisi e>bi cehreyi, saçı, boyu, kıhğı kıyafeti sun'î tertibatla değiştirmeyi san'at esasatına mugayir buluyor, seyircinin her artistr hakikî vaziyet ve halile zihnine nakşetmesi onu bu suretle severek ve tekrar gördüğü vakit tanıyrrak memnun olmasını daha menfaatine muvafık buluyor. Meselâ geçenlerde gözünde sun'î hiç te rtibat yapmadan kör bir kız rolünü oynayacak ancak Hem çehresi hem sesi sinemaya elverişli Klara Bav yıldızlardan İTAtYA Beş t ev.eı n elyavm i oya ah I kaçar tane tahtelbah rle'i o duğunu gösterlr ems IT resim iTAJYA 90000 T 0 N 390OOT0N Severan Mars çıkmıştır. Çünkü gözleri gayet açık mavi olduğundan fotografta ve filimde kör gibi görünüyordu. Artık alelusul fotojenik olmak bir sinema yıldızı için kâfi gelmiyor. Kirpiklerinin uzunluğu veya kısahğı gibi en ufak teferrüatın bile oynadığı filimdeki şahsiyetine uygun olması lâzımdır. Hem bunlardan başka asıl mühim mes'ele şimdi fonojenikyani sesli ve sözlü filimlerde sesinin filme çekilmeğe elverişli olması olmaktır. Yoksa yeniden filme intisap edebilmek şöyle dursun, senelerin yarattığı şöhret ve muvaffakiyet bile mahvolur gider.» Bu mütaleaların doğruluğunu hemen hepimiz bizzat tecrübe ediyoruz. «Nina Petrovna'nın yalanları»filminde saf genç rolünü oynıyan aktörün gözlerinin akının fazla olması oradaki vaziyetine gayet uygun gelmişti. Halbuki ayni adam «Meş'um fahişe» de gözlerinin bu kusuruyla seyircileri sinirlendiriyordu. Beş devl tin mevcut zırhlılarlle h zır ve yapılmaKta olan tah elbahir erln n nisbetlnni gösterir resim Jorj Bankroft Artık âdi adam rolleri oynamaktan bıkmış «Tuzak» füminde en büyük muvaffakiyetini göstererek birinci sınıf artistler arasında mevki alan Jorj Bankroft daima alçak tabakanın hayatından iktibas edilmiş mevzularda filim çeviriyordu. Halbuki bir yerde daha söylediğimiz veçhile mütemadiyen ayni tarz ve şekilde rollere çıkmak halkın o artistten bıkmasına sebebiyet veriyor. Jorj Bankroft'ta bunu anlamış olacak ki çevirmeğe başladığı son filimde bize bir binbaşı kıfayetinde gözüküyor. Amerikan sinema münekkitle rinin yazdıklarına göre aşağı sını fı n ruhuna tamamyle vakıf olan artist yüksek tabakaya yükseldiği zaman da hiç yadırgamadan rolünü derin bir meharetle yapmaktadır. Zaten büyük artistin manası da bu değil midir? Istediği zaman istediği şahsiyete temessül edebilmek.. Hatta icap ederse bir saat evvel mezbeleler içinde dolaşan bir serseriken bir saat sonra kâşanelerde yaşıyan milyoner olunca tereddüt etmeden o hayatı kavramak.. Londra konferansında murahhasların en ziyade çenesini yoracak ve pek çok mürekkep sarfettirecek bir mevzu da tahtelbahirlerdir. Ingiltere tahtelbahirlerin kat'iyyen ilgasını istiyor. Amerika' da bu fikre taraftarhk ediyor, Japonya ve bilhassa Fransa kat'ivyen ilga aleyhtarı, Italya ise ilga fikrine meyyaldir. Bu mes'eleyi tetkike başlamadan evvel şu noktayı unutmamamak lâzım gelir, ki tahtelbahir bizim bahriyemizce kabul edilen yeni isimle su altı gemisi • istediği zaman bir balık gibi denize dalabilen bir torpidibottan başka bir şey değildir. Binaenaleyh tahtelbahir; gayri insanî bir silâhtır, demek kelimenin tam manasile saçmalamaktan baska bir şey değildir.. Torpidobot, muhrip, kruvazör, tayyare gemisi, dritnot gibi fevkalbahir gemiler ve tahtelbahirden daha kör ve müthiş bir silâh olan mayin neden insanî olsun da tahtelbahir gayri insanî olsun? Sıkıştığı veya cam istediği zaman denize daldığı için mi? Sıkışınca suya dalmak bu gemilerin yegâne müdafaa vasıtasıdır: tıpkı insanların şerrine uğrıyan balkların necatı, derinlere dalmakta bulmaları gibi... Bu itibarla tahtelbahrin gayriinsanî olduğu iddiası gülünçtür, o kadar, gülünçtür ki büyük harpte lngiliz'ler Amerika'lılar, Fransız'lar, Japon'lar, Italyan'lar, ve bütün diğer itilâf devletleri tahtelbahirlere gayriinsanî bir silâh derken şimdi Fransız'larla Japon'lar tahtelbahirin gayri insanî olduğu iddiasını reddediyorlar, buna mukabil Versay muahedenamesi ile tahtelbahir silâhmdan mahrum edilen Alman'lara sorarsanız onlar da belki su altı gemilerinin gayri insanî olduğunu iddia eden zümreye iltihak ederler; çünkü kendilerinde yoktur. Tahtelbahir hakkındaki fikirlerin iki günde bir cephe değiştrmesi gösteriyor ki bu gemiler, kiırin işine yararsa onlar için medenî ve insanî, kime mazarratı varsa onun için de gayri medenî ve gayri insanidir.Hakikati halde gayri medenî olan, bu silâhları istimal eden insanların kendileridir. Ekmek bıçağı ekmek te keser, adam da öldürür. Koca topları ile bir şehri bombardıman ederek binlerce kadın, çocuk, ihtiyar gayri muharibi öldüren bir zırhh, bir gemiyi içindeki 5060 kişi ile beraber batıran tahtelbahirden elbette daha gayri insanidir. Şu halde, silâhların insanî ve gayri insaniliği onları kullanan milletlerin ve kullanış tarz Büster Keton hakikî çehresile HiııııımıııımıııııııııııııımımıımııııııriHiıııımıiııifHmiHinıın Beyaz şeytan Aleksandr Volkcf lyan Mujokin •li Dagoverle birlikte beyaz şey^n filmini çevirmektedir. Bu filmin musikisini Mark Boan ve Profesör Levin hazırlamışlar. Zalamor Yirmi senedenberi «Zalamor» ıamı müstearile Italya'da filim çeK>ri Bankroft binbaşı elbisesiyle virmekte olan Emilya Ciyone zallllllllllllllllimil llllllllllliinillllllllllllllllllllllllllllMIIIIIIIIIIIMIIIllllllllllllllllllilll IMIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIMIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIMIIIIIIIIIIIIIIIII bıta dramlannda gösterdiği fevRus filimleri Mavi melek kalâde maharetle milyonlar ka1928 29 senesinde Rusya'da 44 Emil Yanings'in çevirmekte olzanmış ve son günlerde hasta düşduğu ilk sesli ve sözlü filim «Ma filim yapılmıya başlamış ve bumüştü. Bütün paralarını yiyip bitirdiği vi melek» in bir çok kısmı çekil nun 25 tanesi bitirilmiştir. Bu sene için dehşetli bir sefalet içinde ka miştir. Yanings bu filimde bir lise için de 35film yapmıya hazırlanılMarlen m'aktadır. 'Sesli ve sözlü film çeklan Zalamor bir kaç dostunun mu hocası rolünü yapıyor. Ditriş'te şantöz Lola Lola rolünü mek için de stüdyolarda kurulan avenetile bir sanatoryumda tedaoynıyor. vi olunarak iyileşmiştir. tesisat bitirilmek üzeredir. larımn insanî ve gayri insaniliğine kalmış demektir. Harbiumumide Alman tahtelbahirleri memnu mıntakalardaki bütün ticaret gemilerini bilâihbar batırdılar. Ve bu hareket «gayri insanî» addedildi. Halbuki lngiliz'ler, Alman'lardan çok evvel Marmara'da Türk gemilerine karşı ayni şeyi yapmışlardı. Propaganda silâhımız kuvvetsiz olduğu için biz, bu hareketin gayri insanî olduğunu kimseye duyuramadık. Şimdi tahtelbahir taraftar ve aleyhtarlarının hakikî düşüncelerini Tahlil edelim: İngiltere tahtelbahirleri neden istemez? Çünkü adalarda oturan ve bütün ihtiyaçlarını deniz yolu ile celbeden lngiliz'ler, harbi umumide, az kalsın, Alman tahtelbahirlerinin ablokası neticesinde açlıktan teslimi silâha mecbur oluyorlardı. İngiliz'lerin denizlerin üstündeki sefaine ve dünyanın her tarafına serpilmiş üssülharekelere istinat eden bahrî satveti, yalnız tahtelbahirin karşısında aciz kalıyor. Kuvvetli bir tahtelbahir filosunun İngiltere'yi açlığa mahkum edeceği, harbi umumideki tecrübe ile sabit olduğu içindir ki İngiltere tahtelbahirleri istemez. ingiliz'lerin denizlere ve dünyaya tahakküm için kullandıkları en mühim silâh olan donanmalarını acze mahkum edecek yegâne silâh, tahtelbahir olduğu içindir ki İngiltere bu gemilerin ilgasını ister. * Amerika tahtelbahirleri neden istemez? Aşağıdaki cetvelde görüleceği üzere, bugün en büyük tahtelbahir filosuna malik olan Amerika'da, son zamanlarda İngiltere gibi tahtelbahir aleyhtarı olmuştur. Esasen, Wilson budalasının mahut prensiplerine kapılmış olan Amerika'lılar, umumî harp esnasında, propaganda kuvvetile Alman tahtelbahirlerinin gayri insanî bir silâh olduğuna kanmışlar ve denizlerin serbestisini Alman tahtelbahirlerinin tasallutundan kurtarmak gibi ulvî bir gaye uğrunda bir medeniyet hamisi ve insaniyet şampiyonu olarak harbe girdiklerini zannetmişlerdi. Amerikan milletini harbe sürüklemek maksadile tahtelbahirlere karşı yapılan o müthiş propagandanın tesiri Amerikan kafalarında hâlâ bakidir. Ve bu sebeple Amerika efkârı umumiyesi tahtelbahir aleyhtarıdır. İngilizler umumî harpte Wilson ile beraber yaptıkları propagandadan bu suretle hâlâ istifade ediyorlar, hatta bizzat biraz da Amerika'nın aleyhinde olarak! Amerika'lılar, denizlerin sulh za manında olduğu gibi harp esnasında da tam ve kat'î serbestisine taraftardırlar. Onların fikrince de* nizler daima serbesttir,hiç bir milletin değil, beşeriyetin malıdır. Amerika'lılar bu fikre istinaden «Denizlerde muharipler harpetmek, fakat bitaraflar da istedikleri gibi istedikleri denizde dolaşmak hakkını haizdirler» îddiasında bulunuyorlar. Amerika'hların bu noktadaki düşünceleri İngiliz'* lerinkinden tamamen ayrıdır. İn» gilizler denizi kendi menfaatlerine uygun bir alet olarak kullanmak fikrindedirler. tşlerine gelirse deniz serbest, işlerine gelmeyince kapahdır. Nitekim Umumî harpte Amerika gemilerinin Alman limanlarına girip çıkmalarına mam oU dular. Binaenaleyh Umumî harpte olduğu gibi tahtelbahirler enginlere, okyanoslara kadar çıkarak denizlerin serbestisine mani olacaklan içindir ki Amerika tahtelbahir a« leyhtarıdır. Halbuki bu prensibl tam ve ciddî bir surette takip edince Amerika'nın yalnız tahtelbahirlere değil bütün harp gemilerine aleyhtar olması lâzımdır. Çünkü fevkalbahir gemiler, tahtelbahirlerden çok fazla ve müessir surette denizlerin serbestisini ihlâl ederler. Amerikayı tahtelbahirlere düşman eden diğer bir nokta da denizin üstündeki gemiler itibarile zayıf olan Japoyanın, tahtelbahirler vasıtasile Amerika'nın bahrî hâkimiyetini izale edebilmesi endişesidir. Bu noktada, İngiltere ile Amerikanın tahtelbahr aleyhtarlığı birleşir ve ayni endişeden kuvvet alır. Umumî harpte, İngiliz'lerin oyuncağı olan Wüson'un propagandası neticesi olarak tahtelbahrin gayri insanî bir silâh olduğunu şiddetle iddia eden ve bu yüzden Almanya ile harbe giren Amerika, 1921 senesinde, Alman'bir tek tahtelbahire malik olmak hakkını vermiyen Versay muahedesinin imzası akabinde tahtelbahirler hakında şu fikirde idi: '| «Kuvvetli bir tahtelbahir filosona sahip olmak, istikbalde, uzak müstemlekelerimizi az masrafla iyi bir surette müdafaa etmek demektir. Amerika, kendi menafiini her cihetle himaye için büyük bir tahtelbahir kuvvetine muhtaçtır.» Şimdi ise Amerika'lılar, İngiltere ile anlaştıktan ve adeta bir Anglosakson itilâfı vücude getirdikten sonra Amerika'nın baş düşmanı olan Japonya'ye, tahtelbahir stlâhından mahrum etmek maksadile tahtelbahirlerin ilgasına taraftar bulunuyorlar. Hakikat şudur ki tahtelbahirleri LL.UUCU
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear