24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 NİSAN 2020 8 yetiştirilmesi her ne kadar Antik Çağ’a kadar giTSE DE hibritleme modern gülü biçimlendirDİ Bir gül deyip geçme... zULMA rAMızez g v EOFFROY aladon* B ir gül nedir? Böcekleri polen taşımaya teşvik etmek için bitkisel bir hile mi? Güzel kokulu bir çiçek mi? Kentsel yapmacıklığın içinde bir doğa parçası olan görsel bir sevinç nesnesi mi?.. Önce sunmak için satın alınan bir üründür; Anneler Günü ya da Sevgililer Günü gibi olaylar vesilesiyle reklam sanayiinin büyütüp geliştirmeye çalıştığı bir aşk ve saygı simgesidir. Tüketilmeye hazır olan ve alıcısı için neredeyse hiçbir bakım gerektirmeyen, solduğu andan itibaren de çöplükte son bulan bir hediye... Dokularının ve suyunun içindeki kimyasal maddeler nedeniyle onu gübrenin içine değil de tam olarak oraya koymak gerek. Bir gülün yaşam çevrimi, bir çöp kamyonu onu çöp yakma fırınına götürmeden sekiz yıl önce başlar. Bir Alman, Hollandalı ya da Fransız gül bahçesinde hibrit (melez) bitki yetiştiriciler direnç, biçim ve üretkenlik özelliklerini birleştirmek için çeşitli fidelerin polenlerini ve dişilik organlarını çaprazlarlar. Bu bahçe metre kareye düşen çubuk sayısı ile ölçülür. Bu alçak irtifada yetiştirilmiş bir süpermarket gülü için sayının 240’a kadar çıktığı hayati bir göstergedir. Biçimlerin ve renklerin seçimi geniş ölçüde zamanın çiçek modasına bağlıdır, bu moda da giysi modasına göre biçimlenir. Sanayi böylece, düzenli olarak çeşitlerini yeniler. Sanayi domateslerindeki tat gibi (1), güllerin kokusu da kalite ölçütleri listesinde ancak sonuncu yeri işgal eder. Önemli bir Fransız hibrit yetiştiricisi olan Matthias Meiland, “Seçimde heyecanın ikinci sırada olduğunu” kabul ediyor. Bu süreç önce bir berat verilmesi, sonra da yeni çeşidin piyasaya sürülmesi ile sonlanıyor. Bir işletmeci, bir çeşidi fidesi 1 Dolar’dan (2) satın alır, sonra da her yıl 0,15 Dolar redevans öder. Hibrit yetiştiricisine bir serayı doldurmak için birkaç hafta yeterlidir. Model bitkiden eşeyli üreme olmadan kendiliğinden oluşan bir parça kesilir, sonra bu çelikleme binlerce klon elde edecek şekilde yinelenir. Bunlardan her biri, Ekvator iklimine uyumu kolaylaştıran ve onu hastalıklara karşı daha az duyarlı hâle getiren kökler üzerine aşılanır. Topraktan sentetik ortama... Gül yetiştirilmesi her ne kadar Antik Çağ’a kadar gerilere giderse de hibritleme teknikleri modern gülü iri çiçekleri ve düz çubukları ile XIX. yy’de biçimlendirir. Gül yetiştirilmesi savaştan sonra tarımsal sanayileşmeyi, makineleşmeyi, bitki sağlığı devrimini izledi. Sanayi, çeşitlerini üretmek için kışın seralarını ısıtmaya başlar, aksi takdirde bu çeşitler Avrupa iklimlerinde iyi büyüyemezlerdi. 1970’li yılların petrol şoku ile birlikte bu yaklaşım, özellikle diğer kıtalarda rekabet ortaya çıktıkça daha az kârlı hale geldi. Sanayiciler böyle olunca Kolombiya ve Ekvador’daki And Dağları’nda olduğu gibi, ucuz işgücü ve toprak ile ekvator iklimlerine para yatırıyorlar (2018’de iş günü başına yaklaşık 15 Dolar). On yıl kadar sonra Avrupalı ü?? reticiler, coğrafi olarak kendi tüketici pazarlarına daha yakın olan Kenya (günde 34 dolar) ve Etiyopya dağlarına (günde yaklaşık 1 dolar) yatırım yapıyorlar. Bu ülkelerin üç temel kaynağı vardır: İklim, su ve işgücü. Ekvatorun yakınında ve yüksekte bulunan çiçekler, azami güneş ışınını yakalar ve yıl boyunca ne don ne de aşırı sıcaklar olmadan düzenli bir iklimden yararlanırlar. Bu ışınları azami düzeye çıkarmak ve atmosferi denetlemek için, ürünler sıcaklığın 35 dereceye çıktığı seralarda yetiştirilir. Başlangıçta, çiftlikler çok verimli topraklar işgal ediyorlardı, ancak bu tek bir ürün kültürleri, özellikle kökler yoluyla bulaşan çok sayıda hastalığa maruz kaldığı için, 2000’li yıllardan beri gül ağaçları artık toprakta değil, bitkisel ya da cansız sentetik bir ortamda büyüyor. Su kaynaklarına dikkat... Güller çok su tüketir: Kültür sistemlerine göre her gonca başına 7 ila 13 litre su. Ve milyonlarca fidan, obur bir şekilde yerel, hatta ulusal su kaynaklarını soğuruyor. Zira, üreticiler çoğu zaman göllerden ya da yeraltı su tabakalarından bedava yararlanıyorlar. Bogota savanası bölgesi (Kolombiya’nın merkezinde) Kenya ve Etiyopya gölleri (3) gibi bu şekilde çift bir su bunalımına maruz kaldı. Yerli nüfus için kıtlık, insan sağlığını ve ekosistemleri olumsuz yönde etkileyen kirlenme. Avrupalı ?ü? reticiler, coğrafi olarak kendi tüketici pazarlarına daha yakın olan Kenya ve Etiyopya gibi işçiliğin daha ucuz olduğu ülkelere yöneldi. Yerel bazda seferberlikler ve onların uluslararası bağlantıları, firmaları uygulamalarını değiştirmeye zorladı. Bu firmaların en önemlileri, yağmur sularının geri kazanılmasının ve atık suların yeniden kullanılmasının onların tüketimini ikiye bölmesini sağlıyor. Su, gübreleri ve diğer bitki sağlığı ürünlerini toprak dışındaki ortama taşıdığı için, sulama ve besleme bundan böyle damla damla yapılıyor. Bu enlemlerde güller bütün yıl çiçek açıyor. Bununla birlikte, Sevgililer Günü gibi takvimde yer alan kutlamalarla ilgili talebi karşılamak çok titiz bir planlamayı zorunlu kılmakta. Gül yetiştiriciler, tarihi yüksekliğe ve güneşe maruz kalmaya göre hesaplanan, Kolombiya’da karton kutuların gönderilmesinden ortalama doksan gün önceye rastlayan özel bir budama yoluyla tomurcuğun açılma gününü denetim altına alırlar. Bu, büyük ölçüde daha dikkatli ve disiplinli oldukları düşünülen kadınlar tarafından yapılan, sıkı titizlik gerektiren bir iştir. Sağlık tehdidi kaygısı... 1990’lı yıllardan beri iş temposu artmakta ve çok sayıda Kolombiyalı işçi çoklu tendon iltihabından acı çekmektedir. Rocio: “Her iki meslektaşımdan biri karpal kanal sendromlu” diyor. “Bizi sendikacı sanmasınlar diye bu konuda şikâyette bulunmuyoruz.” Kolombiya Çiçek Yetiştiriciliği İşçileri Ulusal Örgütü’nden İnes Maroquin’in aktardığı gibi, yöneticiler işçilerinin ağzını kapatmak için, bıkmadan usanmadan “Şirketin durumu kötü gidiyor ve sendikalar iflasa neden oluyorlar” deyip duruyorlar. Gül çok bakım ister. Kesilmiş bir çiçeğin bir yaprağında ya da dalının yaprağında hiçbir leke bulunamaz: Kolombiyalı büyük şirketlerin adlarının da imâ ettikleri gibi o bir “kraliçe”, bir “görkem”, “seçkin” bir yaratık olmalıdır (4). Hiçbir risk almamak için, fidanlara böcek, mantar, bakteri öldürücüler püskürtülür. Üreticiler kesinlikle rakam vermiyorlar, fakat Liège Üniversitesi’nde tarım doktoru olan Khaoula Toumi, çiçeklerin “bu öldürücülerden beslenmesinde izin verilen miktardan yüz ila bin kat daha fazla içerdiğini (5)” gözlemledi. Bogota savanasının köylerinde bazı kadın işçiler düşüklerden, çocuklarda gelişim bozukluklarından ve kanserlerden endişe ediyorlar (6). Bogota Çevre Etütleri Enstitüsü’nden Tomas Enrique LéonSicard: “Fief (tımar) gibi olan çiftliklerde işçilerin sağlığından bağımsız şekilde bir izleme gerçekleştirmek zor dur” diye tanıklık ediyor. Birçok büyük işletme yöneticisi ise sona ermiş olan bu dönemi kötülüyor ve uygulamalarını iyileştirdiklerini söylüyorlar. Bununla birlikte, kadınlar bitki sağlığı ürünlerini işin içine sokan görevlerden ve bunlara eşlik eden primden muaf tutuluyorlar. İşini seven bir Kolombiyalı kadın işçi olan Daisy, “Çünkü biz yemeği hazırlıyoruz, emziriyoruz ve bu bizim çocuk sahibi olmamıza engel olabilir” diye açıklıyor. Kocası ise meslek değiştirmiş ve eşinden “sağlığını paraya değişmemesini” istiyor, ama dinleyen kim? Mantar , böcek öldürücü ilaçlarla tütsülemeler çubukların büyüme süresi boyunca devam eder. Her tütsülemeden sonra, tütsü maddeleri yere çökünceye kadar seralara giriş yasaktır. Karantina, ürünlere ve çiftliklere göre birkaç gün ya da birkaç saat sürer. Sevgililer Günü’nden on beş gün önce, otobüsler ülkenin yoksul bölgelerinden gelen işçiler ve Venezüellalı göçmenleri getirir. Birdenbire günlük çalışma süreleri ortalama on saatten on altı saate yükselir. Hasat, saatte 350 çiçek kesme ve yükleme temposu ile yinelenip duran elkol hareketleri gerektirir. İşlem biter bitmez tomurcuğun açılmasını ve solmayı durdurmak için, bitkiler 4 derecede soğutulmuş hangarlara götürülür. Orada, diğer kadın ekipleri, yaprakları ve dikenleri temizler, seçme işlemlerini yapar, tekrar keser, ambalajlar, mantar öldürücü uygular ve süpermarketler için demetler hazırlarlar. Taçyaprağın az olması, eğri bir çubuk, küçük lekeler veya hafif renk değişiklikleri yüzünden uygun olmadığına hükmedilen çiçekler ya imha edilecek ya da ulusal pazarda düşük fiyattan satılacaktır. Hasat devam ediyor ve daha şimdiden soğutuculu kamyonların havalimanına doğru geliş gidişleri başlıyor. Bu altyapının yakın olması, üretim bölgelerinin seçilme ölçütleri arasında yer alıyor. Hırsızlıklardan ya da uyuşturucular sokulmasından kaçınmak için karayolu taşıması, koruma altında ve batılı hibrit bitki yetiştiricilere redevanslarını ödememiş olan konvoyları kovalayan soruşturmacıların gizli bakışları altında yapılıyor. Müşterinin depolarına kadar soğuk zincirinin sürdürülmesi taşımanın maliyetini önemli ölçüde artırıyor. Kolombiya ve Ekvador’da üretilen çiçekler çoğunluk olarak Amerikan pazarına yönelik olduğu halde (taşınan her kilo başına 0,85 Dolar), Kenya’dan ve Etiyopya’dan gelenler Avrupa’ya doğru seyahat ediyor. Ta şıma, Kenya’dan gelen çiçeklerin karbon etkisinin yüzde 90’ını oluşturmakta. Fakat aydınlatmalı ve ısıtmalı seralarda yetiştirilen Hollanda bitkilerinin altı kat daha fazla karbon salımı varmış (7). ‘Ticaret anlaşmaları gıda egemenliğini bitiriyor’ Kesimden iki gün sonra, gül paletleri Hollanda’da bulunan dünya çiçek borsası Aalsmeer’e ya da Kuzey Amerika için sektörün buluşma noktası olan Miami’ye gider. Orada toptancı firmalar ya da süpermarketler nezdinde açık artırmaya çıkarılırlar, sonra da kamyonlarla büyük kentlerin dağıtım merkezlerine doğru yola çıkarılırlar. Kesimden beş gün sonra çiçekçiye ulaşırlar. Eksport satışı Dolar ile yapılır. Çiftlikten çıkışta yaklaşık 20 ila 30 sent, perakendecilere 80 sent ve tüketici için 1.5 Dolar. Sevgililer Günü’ndE iki ya da üç katına çıkan bir tarife. En büyük işletmeciler, uygulamaya konulması ABD’li üreticileri bitiren serbest ticaret anlaşmalarının kökeninde bulunan Amerikalı ya da Avrupalı büyük gruplara mensupturlar. Fakat, buna karşılık Amerikan tarım lobisi Kolombiya’ya soya, buğday, mısır ve sıvı yağ ihracı üzerindeki vergilerin kaldırılmasını sağlamıştır (8). Kolombiyalı çevre derneği Cactus’dan Bay Ricardo Zamudio için “Bir trajedi”... “Verimli topraklarda eksport çiçek üretimi yerel gıda ürünleri yetiştirmenin yerini alıyor ve bu ticaret anlaşmaları gıda egemenliğimizi bitiriyor.” Zehirli maddeler... Çiçekler çiçekçiye, tam da reklam kampanyalarının güllerin güzelliğini göklere çıkardığı bayramdan birkaç gün önce gelir. O zaman bir dizi yeni el işlemleri başlar, “çizmeler ve eller suyun içinde. Aslında pis bir iş” diye yorumluyor bir Fransız çiçekçi. Mevzuat, meyveler ve sebzeler için kural olan şeyin aksine, çiçeklerin nereden geldiğine dair hiçbir etiketleme istemez. Bu nedenle pek az müşteri güllerin neredeyse tamamının Ekvator ülkelerinden geldiğini bilir (9). Çiçekçiler üretimde kullanılan kimyasal maddeleri bilirler, fakat kendileri için bir tehlike algılamazlar. Bununla birlikte, Khaoula Toumi, Belçikalı çiçekçilerin ellerinde yüzden fazla, idrarlarında da yetmiş zehirli madde saptadı ki bunlardan bazıları Avrupa’da yasaktır. Çiçeklerin yenmediği (ya da artık yenmediği) gerekçesi ile bahçe kültürü sanayii kısmi olarak tartışmalardan ve sağlık standartlarından uzak kal maktadır; “organik, biyo” dalgası ona dokunmamaktadır. Sanayi “yeşil” etiketler oluşturdu, fakat burada kendi kendine uygunluk belgesi verme ya da sanayicilere bağlı özel kuruluşlar söz konusudur. Zamudio, “İşçiler uygulamaların değerlendirilmesinden dışlanıyorlar” diyor. Tüketici ülkelerde, birkaç kesme çiçek yetiştiricisi üretkenlikten çıkmaya karar vermişe benziyor. Onlar, küçük boy işletmeler ile mevsime uyumlu, yerel veya eski çeşitler üretiyorlar, kimyasal girdiler kullanımını en aza indiriyorlar, yakındaki müşterilere hitap ediyorlar ve bazen çiçek tanzimlerini bizzat kendileri öneriyorlar. Onların henüz marjinal, sermaye bakımından daha az obur olan, fakat işçilik ve bilgibeceri bakımından daha fazla şey isteyen girişimi, bir köylü tarımın sürdürülmesi için derneklerin (Amap) girişimi ile birlikte yankılanıyor. Eğer bunlardan bazıları kesilmiş çiçeklerini komşu sebze yetiştiricinin sebzelerinin yanında satışa sunuyorlarsa, bu bir rastlantı değildir. Onlarda sadece havanın güzel olduğu günlerde gül bulunur. Bu güller daha ufak, daha güzel kokuludur. Ve gübre içine konulabilir. (*) La Rotative Grubu Çeviri: Ahmet Öylek (1) JeanBaptiste Malet, “Ketçabın Anlattığı Kapitalizm”, Le Monde diplomatique, Haziran 2017. (2) Ocak 2020 başında 0,9 Avro. (3) Christelle Gérand, “Gül, Etiyopya’nın güllerini kurutuyor”, Le Monde diplomatique, Nisan 2019. (4) Queens Flowers, Splendor Flowers, Elite Flowers. (5) Khaoula Toumi, “İşçilerin kesilmiş çiçekler ve bahçe ürünleri üzerindeki böcek öldürücü kalıntılarına maruz kalması”, Liège Üniversitesi, 2018. 6) Mauricio Restrepo ve diğerleri. “Kolombiya’da pestisitlere maruz kalan bir nüfusta olumsuz üreme sonuçlarının yaygınlığı”, Scandinavian Journal of Work, Environment and trabajadoras con riesgo ocupacional de exposición a plaguicidas en cultivos de flores en Bogotá, Biomédica, Cilt 23, n° 2, Bogota, 2003. (7) Adrian Williams, “Kenya ve Hollanda’da üretilen, İngiliz pazarı için kesilmiş güllerin karşılaştırmalı çalışması” Cranfield Üniversitesi, 2007. (8) Damian Paletta, “Gül yataklarında para açarken...”, Washington Post, 10 Şubat 2018. (9) En France, “Fransa’da kesme güllerin yüzde 99’u ithaldir”. “Yıllık bilanço Bahçe bitkileri yetiştiriciliği ürünleri Fransa dış ticareti”, FranceAgriMer, Paris, 2016.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle