Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
LE MONDE diplomatique Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. 7 Aralık 2020 Sayı: 11 PETROL MONARŞILERI ILE IRAN ARASINDAKI SOĞUK SAVAŞIN SONUCU Körfez’le İsrail’in saf aşkı!.. AKRAM BELKAID B irleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn, elli yıldan fazla zamandır üstün durumda olan İsrail’i soyutlama ve boykot politikasına son vererek, 15 Eylül’de Tel Aviv ile karşılıklı tanıma anlaşması imzaladılar. Suudi Arabistan, eşiği resmi olarak atlamakta tereddüt ederken diğer Arap ülkeleri kendilerinin de normalleşmeye katılmaları için ABD tarafından teşvik edildiler. Aylar süren tartışmalar ve Amerika’nın aracılığı sonunda, İsrail ve Sudan diplomatik ilişkiler kurma konusunda anlaşıyorlardı (1). Bu, 15 Eylül’de İbrahim Anlaşmaları’nın imzalanmasıyla Tel Aviv ile iki Körfez monarşisi BAE ile Bahreyn arasında varılan anlaşmaları izliyordu. Arap Devletleri Birliği’nin üç üyesi birkaç hafta içinde Mısır’a (1978) ve Ürdün’e (1994) katılarak, İsrail ile normalleşme tabusunu kırdılar ve onu boykot etmeyi bıraktılar. Tel Aviv ile Hartum arasındaki yakınlaşma, Sudan’ın başkentinde 1 Eylül 1967’de altı gün savaşları (510 Haziran 1967) sırasında kaybedilen toprakları geri almak için İsrail’e karşı mücadeleyi sürdürme çağrısında bulunan dokuz ülkeden (2) oluşan bir “ret cephesi” oluşturulması nedeniyle güçlü bir simge. O zaman, 1970’lerin sonuna kadar İsrailArap ilişkilerini biçimlendiren “üç hayır” orada ilan edildi: İsrail ile barışa “hayır”, onun tanınmasına “hayır” ve müzakerelere “hayır”. Bu son haftaların üçlü normalleşmesi ile Mart 2002’de Beyrut’taki Arap Birliği zirvesinde kabul edilen Arap barış girişimi için ölüm çanları çalıyor. Arap Birliği, 1967’den beri işgal altında bulunan topraklardan tamamen çekilmesi ve Filistinli sığınmacılar sorununa adil bir çözüm bulunması karşılığında İsrail ile “normal ilişkilerin” tesis edilmesini öngörüyor. Fakat bu yapı içindeki güç dengeleri bundan böyle aralarında BAE, Bahreyn, Mısır ve hepsinden önemlisi, onu henüz resmen tanımasa bile, Suudi Arabistan’ın bulunduğu normalleşme taraftarlarını avantajlı hale getiriyor. Riyad için, Abu Dabi ve Manama için de olduğu gibi Tel Aviv, Tahran’a karşı yürütülen soğuk savaşta akla yatkın ve güvenilir bir müttefiktir. Bu monarşiler, Washington’ın artık örneğin Haziran 1990’da Irak ordusu tarafından Kuveyt’in işgal edilmesinden sonra verilen karşılığı organize etmiş olan koruyucuya benzeyen güvenilir bir koruyucu olmadığı değerlendirmesinde bulunuyorlar. Devamı 3. sayfada HİÇBİR ŞEY ÖNGÖRDÜKLERİ GIBI GERÇEKLEŞMEDİ Demokratlar’ın acı zaferi Afrika, gezegendeki hastaların yüzde 25’ini barındırıyor. Devasa ilaç ihtiyacını karşılayabilmek için de ilaçların yüzde 70 ila 90’ını ithal ediyor. ALTYAPI EKSIKLIĞI, ERIŞIMDE ZORLUK, PATENTTE ÇOKULUSLU ŞIRKETLERIN HÂKIMIYETI Afrika ilaç sanayiinin zorlu mücadelesi S C ÉVERINE HARON L S AURENCE OUSTRAS * S ahte klorokine dikkat! Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), 9 Nisan 2020 tarihinde yaptığı açıklamada, Niruquin ya da Samquine gibi Nivaquine’e benzer ürünlerin farklı kutularda Batı Afrika’da birçok ülkede dolaşımda olduğuna dair uyarıda bulundu (1). Covid19 pandemisi ve Fransız virolog Didier Raoult’un videolarının paylaşımı sonrasında, her ne kadar bilimsel hiçbir çalışma doğruluğunu kanıtlamasa da virüsle mücadelede etkin olduğu ileri sürülen klorokin bazlı sıtma ilaçları kaçakçılığında patlama yaşandı. İlkbaharda ele geçirilen çok sayıda kutu, bunların Asya’nın yanı sıra yerel bazı yasadışı laboratuvarlardan geldiğini düşündürüyor (2). Bu ilaçların hiçbiri pazarlama iznine sahip değil. Bu durum, her yıl yüz binden fazla Afrikalı çocuğun katkılı madde içtikleri için hayatını kaybetmesi nedeniyle DSÖ’yü daha da endişelendiriyor. 30 milyon kilometrekarelik (Avrupa kıtasının üç katı) bir kıtada ilaçları satış noktalarına ulaştırma konusunda yaşanan zorluklar, ilaca erişimi daha güç hale getirdiği gibi kıtlığa da neden oluyor. Hap ve şuruplar, hastalara ulaşana kadar limanlar ve havaalanları üzerinden binlerce kilometre yol kat ediyor. 2014 yılında, Afrika’da 10 bin kişiye 0.9 eczacı, ilaç hazırlayıcı düşüyordu, bu oran dünya genelinde 4.3 idi. Aynı şekilde, Afrika’da 10 bin kişiye 2.6 doktor düşerken bu oran dünya genelinde 14.1. Afrika kıtası dünyanın en az donanımlı bölgesi (3). Bu çerçevede, özellikle de Batı Afrika’da basit kutular içerisinde çeşit çeşit ürün öneren yetkisiz eczacıların sayısı hızla artıyor. İlaç yazabilen doktorların yokluğundan, kendi kendini tedavi etme de ilaç kaçakçılığını tetiklemekte. Ağrı kesici, sıtma ilacı, antibiyotik, mantar ilacı... Bütün molekül türleri bu sorunun bir parçası (4). 2019 sonbaharında Uganda yetkilileri, üzerinde “Uganda hükümetinin bağışı, satışa yönelik değildir” etiketleri bulunan kaçırılmış kasalar ele geçirdi. Toptan fiyata devlet satın alma merkezi tarafından alınan ürünlerle dolu bu kasalar, özel tüccarlar tarafından daha yüksek fiyatlara satılıyordu. Piyasada Asya’dan ithal edilen sahte ilaçlar da bulunuyor. Kaçakçılar, Boko Haram’ın etkili olduğu ve savaş nedeniyle zayıflamış Nijerya ve Kamerun gibi ülkelerden yasadışı maddeleri kolaylıkla geçirebiliyorlar. Sağlık alanında oluşabilecek riskler nedeniyle ve sektörde çalışan profesyonellerin şikâyeti sonrası, Togo, KongoBrazzaville, Uganda, Nijer, Senegal, Gana ve Gambiya cumhurbaşkanları, Ocak 2020’de Lome’de ilaç kaçakçılığına karşı mücadele için işbirliği kararı aldı. Laboratuvarlar da sahteciliği tespit etmek ve kamu temsilcilerini eğitmek üzere harekete geçti. Fransız ilaç firması Sanofi, 2008’de, Tours kentinde, dünya genelinde imal edilen sahte ilaç vakalarını inceleyen laboratuvar kurdu. Ürettiği Viagra’nın sahtesi çokça yapılan Pfizer ise gümrükçülere sahte ilaçları yasal gönderiler içine gizlenmiş olsa dahi tespit etmelerini sağlayacak teknikleri temin ediyor. Devamı 7. sayfada SERGE HALIMI 3 Kasım akşamı Demokratların çoğu, adayları seçimi kazanmış olsa da son derece üzgündü. Hiçbir şey öngördükleri gibi gerçekleşmemişti. Kuşkusuz Donald Trump kaybetti ama çok az bir farkla; zira Georgia, Wisconsin, Arizona ve Pensilvanya gibi birçok eyalette sadece on bin kadar daha fazla oy mevcut başkanın Beyaz Saray’da dört yıl daha kalmasına yeterdi. Sonuçların bu kadar yakın olması Trump’ı yolsuzluk yapıldığına dair sesini yükseltmesine teşvik etti. Trump’ın en coşkulu taraftarları da Venezüella’da Hugo Chavez için geliştirilen yazılım dahiloy makinelerinin seçim sonuçlarını bozabileceği iddiasıyla eleştirilerde bulundular. New York eski Belediye Başkanı ve ABD Başkanı’nın şahsi avukatı olan Rudolph Juliani’nin onayı ile açıklanan bu suçlamalar sırasında alnını silmesi, Amerikan politikasının ne hale geldiğinin bir göstergesi. Hayal kırıklığı... Bu durum Joseph Biden için daha da endişe verici: Cumhuriyetçiler’in yüzde 77’si Biden’ın seçilmesinin meşru olmadığını düşünüyor (1). 20 Ocak tarihinde, yeni başkan bu hor gören bakış açısı ile yüzleşmek durumunda kalacak. Partisi Senato’da çoğunluğa sahip değil, Temsilciler Meclisi’nde ise on kadar sandalye kaybetti ve eyalet meclisinde de durağan bir konumda. Bu dört senenin Demokratlar için bir balayı tadında başlamayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Hatta on iki sene önce Barack Obama’nın döneminden çok daha kötü başladığını söyleyebiliriz ki o dönemden geriye harika konuşmalar ve iki ciltlik anı kitabından başka bir şey kalmadı. Barack Obama’nın seçimine itiraz olmamıştı, tüm dünyaya umut olmuştu ve hem Temsilciler Meclisi’nde hem de Senato’da çoğunluğa sahipti. Üstelik bugünün “uykucu Joe”sundan otuz yaş daha genç ve dinç durumdaydı. Paradoksal olarak gelecek, kaybedenlerden yana daha parlak duruyor. Donald Trump’ın muhalifleri, dört yıl önce seçilmesinin aslında inanılmaz bir seçim kumarının sonucu olduğunu düşünüyorlardı. Beyaz adamın son can çekişmesinin bir yansıması olduğuna inanan rakipleri, kırsal kesimden gelen, dindar ve yaşlı seçmenlerin oy verdiği koalisyonun çok uzun ömürlü olmayacağını düşünüyorlardı. Öte yandan, demografik haritaya göre, genç, farklı etnik kökenlerden olan “çeşitli” bir çoğunluk tarafından desteklenen Demokratlar’ın geri dönüşünü karşı konulmaz kılıyordu. Bu gelecekten artık söz etmek mümkün değil. Temelleri daha da sağlam olan, uçları fetheden Trump usulü cumhuriyetçilik, bir süre daha devam edecek gibi. Mevcut başkan seçimlerle başına geldiği partiyi dönüştürdü, Cumhuriyetçiler Partisi, artık onun ya da grubunun hatta vârisi olarak belirleyeceği kişilerin partisi oldu. Demokratlar’ın hayal kırıklığı çok büyük. Bu durumu, bir umutsuzluk ve tasfiye izleyebilir. Covid19’dan dolayı, 200 binden fazla kişinin hayatını kaybettiği, ekonominin durma noktasına geldiği, işsizliğin yüksek olduğu ve önceki adaylara göre yüzde 50’yi aşan başkanlık popülarite oranı, dosyalara sığmayacak kadar çok yalanlar ve hakaretler listesi mevcut başkanın bozguna uğrayacağının habercisi gibiydi. Üstelik bütün bunlarla beraber, medyanın neredeyse tamamının ön saflarda yer aldığından ve seçim finansmanı Demokrat rakibinden daha düşük seyrettiğinden (Cumhuriyetçi adayın milyarderlere vergi konusunda cömert davrandığı dikkat alınırsa garip bir durum), ülkenin sanatçısından generaline, solcu akademisyeninden Amazon patronuna kadar tüm elitlerinin Biden’a destek verdiğinden bahsetmeye gerek bile yok. Devamı 5. sayfada