Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 Akademi Kamuoyu Yaşar Öztürk Kimi kavramlar gözle görülmez elle tutulmaz. Onların varlığını kanıtlamak kadar yokluğunu göstermek de zordur. Arayış ve anlayışlar gelişirken bir hayalet de devinip duruyor: Kamuoyu. 1904’te Alman tarihçi Oncken çaresizliği dillendirdi: Kamuoyu kavramını tanımlamak ve açıklamak isteyen herkes hem bin bir surata sahip hem de ancak hayal meyal görülebilen hem güçsüz hem son derece etkili bir varlıkla, bin bir surete giren ve tam yakaladığımızı sandığımız anda elimizden kaçan bir Proteus’la uğraştığımızı hemen anlar... Sürekli devinim halinde olan istikrarsız bir şeyi bir formüle hapsederek kavrayamayız... Sonuçta, kime sorarsanız sorun, kamuoyunun tam olarak ne anlama geldiğini herkes bilir. Kesin bir tanıma ulaşma sıkıntısı üzerine “kamuoyunun bir kurgudan ibaret olduğu, kavramlar müzesine kaldırılması gerektiği ve yalnızca tarihi açıdan ilginç olabileceği” gündeme geldi. Kimi bilim insanları “bu kavram ortadan kaldırılacak gibi değil” derken, Habermas “bu sözcük yalnızca günlük dilde kullanılmıyor; besbelli, hukuk, politika ve toplumbilim gibi bilim dalları da ‘kamuoyu’ gibi geleneksel kategorilerin yerine daha kesin tanımlamalar bulmaktan acizler” diyordu. 1965’te Childs elliye yakın kamuoyu tanımı sundu. Üç yıl sonra Davison, Uluslararası Sosyal Bilimler Ansiklopedisi’nde bir nokta koydu: Genel kabul görmüş bir kamuoyu tanımı yok. Yine de bu kavram her geçen gün daha fazla kullanılıyor... Bu kavramı kesin olarak tanımlamak için uğraşırken, moral bozucu birtakım tespitlerde bulunduk... Kamuoyu bir şeyin adı değil, bir dizi şeyin sınıflandırılmasıdır. l Suskunluk sarmalı Hayaletin peşindekilerden birisi de Elisabeth NoelleNeumann’dı. 1935’te Nazilerin öğrenci derneğine kaydoldu. 19371938 yıllarını Missouri Üniversitesi’nde geçirdi. 1940’ta ABD’de kamuoyu araştırmalarına yoğunlaşan teziyle doktora derecesini aldı. Aynı yıl çalışmaya başladığı, Nazilerin Elisabeth NoelleNoelleNeumann (19162010) kamuoyu araştırmalarının büyük hanımefendisi. Propaganda Bakanı Goebbels’in de köşe yazdığı Das Reich’dan kovulunca 1943’te yasaklanana dek Frankfurter Zeitung’da çalıştı. 1947’de eşiyle günümüzde de Almanya’nın önde gelen kamuoyu araştırma kuruluşlarından biri olan Institut für Demoskopie Allensbach’ı kurdu. Üniversitelerde çalıştı. Dünya Kamuoyu Araştırmaları Birliği başkanlığını yürüttü. Asıl ününü kamuoyu kavramını irdelediği “suskunluk sarmalı” olarak bilinen kuramıyla edindi. NoelleNeumann, klasik demokrasi kuramında kamuoyu karşısında duyulan korkuya yer verilmediğini ortaya çıkarmıştı. Ancak ilk kez 1972’de Tokyo’da bir konferansa sunulan kuramı “demokrasi ideali ile çeliştiği” yetmez gibi “demokrasi kuramının siyasi ideali olan ergin insan tanınmayacak hale” getirdiği gerekçesiyle sıcak karşılanmadı. 1940’ta Lazarsfeld’in, ABD başkanlık seçimlerinde birey psikolojisine dayandırarak açıkladığı “gözde taraf etkisi” olgusuna göre “herkes kazanan tarafta olmak ister!” gözlemini, 1965 ve 1972 Almanya genel seçimlerindeki “son dakika dönüşü” ile doğrulayan Noelle Neumann şöyle der: “Gözde taraf etkisi” ile “suskunluk sarmalı” arasındaki ortak nokta, bireylerin toplumda hangi cephenin güçlü ya da zayıf olduğuna dair sinyalleri dikkatle gözlemlemeleridir... Kamuoyu süreçlerini dışlanma korkusu harekete geçirir, ait olma isteği, övülme ihtiyacı, itibar, kişisel ün ya da salt başkalarını taklit etme isteği değil. Çünkü kamuoyu sürecinin en önemli unsuru olan “susma”, toplum tarafından onaylanma ve olumlu toplumsal yaptırımlardan çok, olumsuz yaptırımlardan, örneğin dışlanmaktan kaçınma gerekliliğiyle açıklanabilir. Seçim araştırmalarında saptanan “son dakika dönüşü” olgusu, yani son anda kazanacağı düşünülen parti lehine karar verilmesi, kazanan tarafta olma isteğinden çok genel eğilimin dışında kalarak dışlanma korkusundan kaynaklanmaktadır. l Çoğunluğa uyma NoelleNeumann’a göre “düşüncelerini yüksek sesle ifade edenler” fikirlerini büyük bir özgüvenle savunurken “karşı olanlar” kendilerini yalnız hissediyor, içlerine kapanarak susuyorlar. 31 Mayıs 2017 Çarşamba ?KİMDİR Yaşar Öztürk, Dicle Üniversitesi, İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu. Kardeşi Ümit Öztürk ile Arkadaş Çevre Grubu’nu kurdu. Bütün Dünya’nın yayın danışmanı. İşte bu tutum birinci grubun olduğundan daha güçlü, ikinci grubun ise olduğundan daha zayıf görünmesine neden oluyordu. Çevreden edinilen bu gözlemler, kimilerinin fikirlerini yüksek sesle açıklamasına, kimilerinin de görüşlerini yutmasına neden oluyordu; bu durum tıpkı bir sarmal sürecindeki gibi, bazıları toplumda bütünüyle baskın çıkana, bazıları da kamu sahnesinden tamamen silinip “dilsiz” kalana dek sürdü. İşte “suskunluk sarmalı” olarak tanımlanabilecek süreç budur. Çoğu insan, çok da umurlarında olmayan, önemsiz bir konuda, çıkarlarını zedelemeyecek bir durumda bile, çoğunluğun, yanlış olduğundan şüphe edemeyecekleri görüşlerine katılmaktadırlar. Tocqueville’in anlattığı buydu demek ki: “Yanılmaktan çok yalnız kalmaktan korktukları için, onlar gibi düşünmedikleri halde çoğunluğa uydular...” Bu durumu “diğer kurtlarla beraber uluma” olarak tanımlayan NoelleNeumann, “insanlar, başkalarının kendilerini dışladıklarını ve bu konudaki duyarlılıklarının aleyhlerinde kullanılabileceğini düşündüklerinde çok acı çekerler... Dışlanma korkusu, suskunluk sarmalı sürecini harekete geçiren temel güç olarak karşımıza çıkar. ‘Kurtlarla beraber ulumak’ elbette daha mutlu kılar insanı, ama genel olarak kabul gören bir durum sizin tarafınızdan onaylanmıyorsa, en iyisi susmaktır” der. Solomon Asch 1953’te insanın karar verme sürecinde çevresinin etkisinin ne denli önemli olduğunu anlamaya çalışan bir deney yapar ve “dışlanma korkusundan kaynaklanan konformizm”i gözler önüne serer: Çoğu insan, çok da umurlarında olmayan, önemsiz bir konuda, çıkarlarını zedelemeyecek bir durumda bile, çoğunluğun, yanlış >> >> olduğundan şüphe edemeyecekleri