24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 Akademi 3 Mayıs 2017 Çarşamba Sol siyaset ve demokrasi ideali Onur Açar Marks’ın düşünce mirasının taşıyıcısı olan sol siyasette 19. yüzyılın sonuna kadar geri götürülebilen ve 1960 ve 1970’li yıllarda derinleştirilen siyaset ve demokrasi üzerine tartışmalarda özellikle kitle demokrasisi, temsili demokrasi gibi kurumların yapısal sınırlılıklarına işaret eden yaklaşımlar hem pratik hem de teorik düzlemde belirginlik kazanmaya başlamıştı. Toplumsal grupların ve bireylerin yaşam koşulları üzerindeki hâkimiyetlerini artıracak, bireyleri bu doğrultuda güçlendirecek, yetkinleştirecek ve kamusallaştıracak siyasal bir tarzın imkânları üzerine düşünen kimi kuramcılar hem totaliter sosyalist devlet biçimlerinin hem de kapitalist parlamenter demokrasi biçimlerinin etkili eleştirilerini geliştirdi. O dönemden bu döneme soleksenli demokrasi mücadelesinin bireylerin ve grupların yaşam koşulları üzerindeki denetimlerini ve yetkinliklerini artırmak gibi bir ideale sahip olduğunu ileri sürebiliriz. Bu normatif ideal ışığında içinden geçtiğimiz referandum sürecini ve bu sürecin iki temel aktörünün demokratik siyasal kültüre yönelik mesafelerini nasıl değerlendirebiliriz? lAnayasa değişiklik paketi Referanduma konu olan anayasa değişiklik paketi, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında CHP ve HDP’nin dışlandığı bir komisyonda AKP ve MHP’nin belirlediği bir süreç içerisinde şekillendi. Fakat paket ana omurgasını esasen Saray ve AKP’nin oluşturduğu bir siyasi temsilciler sınıfı tarafından savunuldu. Kampanya boyunca paketin içeriğine yönelik savunmaların ne kadar aciz bir görünüm sergilediğine şahit olduk. Paketin içeriğine yönelik tartışmaların toplumsal alanda yaygınlık ve derinlik kazanmaması için elden gelen bütün devlet olanakları da seferber edildi. İktidar cephesi açısından pakete toplumun rıza göstermesi için iki ana söylem hattı inşa edildi. Birinci hat daha yoğun ve kesif bir tonda ilerleyerek milli birlik ve beka sorunu, güvenlik tehditleri 23 Nisan 2017’de Kadıköy’de düzenlenen protestodan. ?KİMDİR Onur Açar, Artvin Çoruh Üniversitesi araştırma görevlisi. Lisans derecesini ODTÜ İşletme Bölümü’nden, yüksek lisans derecesini Sosyoloji Bölümü’nden aldı. Aynı bölümde doktora eğitimini sürdürüyor. Doğu Karadeniz’de mekân üretim politikaları ve demokrasi meselesi üzerine çalışıyor. ve güçlü lider öğelerini öne çıkar dı. İkinci hat, daha zayıf olmakla birlikte, bürokratik vesayetten kurtulmuş bir ekonomik büyüme ve istikrar vaadi üzerine örülü bir söylem olarak şekillendi. Bunların yanı sıra resmi siyasi söylemlerde pek yer bulmayan ama yerel düzeyde ve kimi entelektüel çevrelerde savunulan başkanlık rejimi sayesinde “Kemalist vesayet odakları”nın tarihi yenilgisinin tescilleneceği ve bu sayede Kürt sorunu gibi çok katmanlı bir meselenin güçlü liderin inisiyatifiyle çözüme kavuşturulacağı inancının da yer aldığını söyleyebiliriz. Fakat bu gerekçelerin hemen hiçbirisinde hem mevcut siyasi temsil ilişkileri açısından hem de temsil ötesi siyaset biçimlerinin gelişim olanakları açısından demokrasiyi geliştiren herhangi bir özelliğin yer bulduğunu göremedik. Temsil ötesi demokratik siyaset biçimlerini geliştirme hedefi şurada dursun, mevcut temsili siyaset ilişkilerinin temel aygıtlarından biri olan parlamentonun bile paketin içeriği göz önüne alındığında yürütme aleyhine ciddi ölçüde zayıflatıldığı bir iktidar modeli önerisiyle karşı karşıya kaldık. lSağda sessiz hoşnutsuzluk Fakat paketi savunmaya iman eden kesimlerin bakış açılarını bir kenara koyalım. Aynı camianın bir kısım siyasi temsilcilerinde baş gösteren sessiz hoşnutsuzluk ve partinin temsil ettiği gruplar ve hareketlerle yaşanan tartışmalar, referandum sonuçları üzerinde özgül etkiler bırakmıştır. Bu hoşnutsuzlukların ileride nasıl bir biçim alacağını bugünden kestirmek zor. Hoşnutsuzluğun anlamını belirli bir soyutlama düzeyinde tanımlamak gerekirse, bunu iktidarın yoğunlaşmasına karşı gelişen bir güçsüzleşme ihtimaline tepki olarak nitelendirebiliriz. Daha doğrusu, başkanlık önerisindeki iktidar biçiminin AKP hükümetleri döneminde ekonomik ve kültürel açıdan belirli bir güç edinimi sağlamış kimi gruplar açısından hayat koşullarını belirleme gücünde bir azalma olarak yorumlandığını söyleyebiliriz. Bu sebeple, koşullar üzerindeki kontrolü daha fazla yitirmemek adına bu grupların iktidarın Batı’daki liberal demokrasi kurumlarına benzer şekilde denetlenebilir bir siyasal biçime kavuşturulmasına yönelik arzuları demokrasinin hanesine yazılacak anlamlı bir durum olarak okunabilir. Bu eğilimin referandum sonucunda özellikle büyükşehir oylarındaki değişimde kendini gösterdiği ileri sürülebilir. “Evet” tercihinin büyük bir üstünlük sağladığı Karadeniz bölgesinde bile kırlardan kent merkezlerine doğru ilerlendiğinde evet oylarının oranında belirgin bir düşüş olduğu dikkat çekmekte. Yani özetle, dindar muhafazakâr kesimlerde, darbe girişiminden sonra gelişen çıplak hak ihlallerinin yarattığı mağduriyetlerle de birleşerek, iktidarın yaşam koşulları üzerindeki belirleyici gücünün bu denli sınırsızlaştırılmasına yönelik bir itiraz olarak gelişen bir dip dalganın varlığından bahsetmek mümkün. lAna muhalefetin tavrı Siyaset sahnesinin ana muhalefet temsilcisinin temsil ettiği kesimlerle ilişkilerine yakından bakıldığında buradaki durumun biraz farklılaştığını söylemek gerekiyor. CHP’nin son yıllardaki siyasi temsil coğrafyası daha yoğunluklu bir şekilde Ege ve Akdeniz bölgelerinin sahil kentleri, Trakya bölgesi ve Marmara >>
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle