Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 Akademi 3 Mayıs 2017 Çarşamba Seyirci mi kalacağız? Tania Groppi Türkiye’de 330 akademisyen daha Erdoğan’a muhalif olduğu için işten atıldı. İtalyan akademisyenler olarak buna seyirci mi kalacağız? Ben, Marmara Üniversitesi ile her yıl üç öğrencinin değişimini öngören Erasmus programının koordinatörüyüm. Bu üniversitenin Türk koordinatörü Profesör İbrahim Kaboğlu ılımlı, sakin bir ses tonuna ve beyaz saçlara sahip, öğrencileri tarafından çok sevilen birisi. Düzenli olarak değişik Fransız üniversitelerinde dersler veren, her kitapçının Anayasa Hukuku rafında mutlaka yer alan onlarca kitabın yazarı, ülkesinde ve dışında büyük üne sahip bu profesör, medyada da sesini sıkça duyuran yürekli bir hukuk devleti savunucusu. Bu yüzden de Türkiye’deki bütün gerçek demokratların kaderinde olduğu gibi, her devirde zulme uğradı: Önce askeri hükümetler, ardından siyasal İslamcılar zamanında. 10 Nisan 2006’da Ankara’da, Kaboğlu’nun ve Ankara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Baskın Oran’ın Türklüğe hakaret suçlamasıyla ceza mahkemesinde yargılandığı davanın duruşmasında, Avrupalı meslektaşlar ve İsveçli parlamenterler ile birlikte geçirdiğim o uzun günü hâlâ hatırlarım. Suçlamanın dayanağı, bu iki akademisyenin, üstelik hükümetin desteğiyle hazırlanan, azınlık haklarına ilişkin bir raporun yazarları olmalarıydı. 2015’te Rimini’deki toplantıda, sesindeki sakinliği ve tokluğu, mavi gözlerindeki belirgin bakışı hatırlıyorum. Çok geniş bir izleyici kitlesi karşısında ülkesindeki rejimin otoriterleşmekte olduğundan ve geriye gidişten yakınmıştı. Özellikle 1989 sonrasındaki AB süreciyle de desteklenerek geliştirilmeye çalışılan bu kırılgan hukuk devletinin yapı taşlarını sökmek suretiyle, anayasa üzerine öldürücü pençeler vurma sürecinin artık son evresinde bulunulmasından duyduğu rahatsızlığı dile getirmişti. l KHK 686 Son olarak adı 7 Şubat 2017 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan, bilmem kaçıncı OHAL KHK’sinin upuzun ek listesinin son sayfalarında yer aldı. Bu liste, Temmuz 2016’daki başarısız darbe girişiminin ardından tasfiye edilen devlet memurlarının adlarını içeren en yakın tarihli listeydi. Bu kez 330’u Kaboğlu gibi akademisyen 4464 isim ihraç edilmişti.1 Üstelik bu kişilerin emeklilik hakları ellerinden alındı ve pasaportlarına da el konuldu. Bunun üzerine Kaboğlu, Türkiye’de muhalif cephenin en önemli sesi olan tarihi Cumhuriyet’e verdiği röportajda son yıllarda yaşadığı baskının kendisini çok yıprattığını belirtti.2 Biz İtalyan akademisyenler, özellikle anayasa hukukçuları ve hatta benim gibi Türk üniversiteleri ile halihazırda yakın ilişkiler geliştirmiş olanlar, “Oturup sadece bakmakla mı yetineceğiz? Yoksa yapabileceğimiz bir şeyler var mı?” diye düşünmeye başladık. l Muhaliflerin tasfiyesi Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından çıkarılan KHK’lerle işinden atılan akademisyen sayısı aslında tam olarak bilinmiyor. Bazı kaynaklarda 48113 akademisyenden bahsedilirken, bu kapsamda 73164 akademisyenin olduğunu belirten kaynaklar da var. Verilen en düşük sayı esas alınsa dahi 1960, 1971 ve 1980 darbelerinin ardından ihraç edilen akademisyenlerin yirmi katından çok daha fazla bir sayıdan bahsediyorum.5 Erdoğan hükümeti, darbe yapmaya kalkışmakla suçlanan Gülen hareketiyle mücadele ettiği gerekçesini kullanarak, hâkimlersavcılar, üniversiteler, bakanlıklar, ordu, medya ve diğer iletişim kanallarındaki tüm muhaliflerinden kurtulmaya çalışıyor. Üniversite hocalarına yönelik bu öfke öyle yoğun ki, belki ancak gazetecilere yönelik olan öfkeyle karşılaştırılabilir. lTürkiye’de ifade özgürlüğünün şeceresi Elbette yepyeni bir durumdan söz etmiyoruz. Farklı uluslararası örgütler tarafından hazırlanan pek çok rapor6 ve AİHM nezdindeki sayısız mahkumiyetin7 de gösterdiği üzere, Türkiye’de ifade özgürlüğünün epeydir ciddi tehlike altında olduğu ma lum. Ancak bu özgürlük, AKP hükümetlerinin hep daha otoriter tedbirler almasıyla, son yıllarda çok daha fazla sınırlandı. Türkiye’de geçmişte üniversitelerde öğretim özgürlüğü de zorluklar yaşamış ve üniversiteler, askeri darbelerin ardından gelen ve sürekli tekrarlanan tasfiyelere maruz kalmıştır.8 Özellikle 1981’de, üniversiteleri bilimsel olarak kontrol etme ödevi ile kurulan YÖK ile birlikte üniversitelerin bağımsızlığı zayıflamıştır.9 Erdoğan iktidara geldiğinde üniversitelerde demokratikleşme sözü vermişti. Kısa zaman içinde, kendi rejimine bağlı akademisyen kadrosu yaratma politikasıyla, YÖK’ü ve üniversiteleri kontrol etmeyi tercih ettiği görüldü. Bu amaç doğrultusunda bir yandan sayısız yeni üniversite kurulurken (10 yıl içinde 92 yeni üniversite), diğer yandan hükümete yönelik eleştirel tavır sergileyen akademisyenler ya yerlerinden edildi yahut disiplin soruşturmalarına maruz bırakıldılar. Bunlara AKP’nin, araştırma fonlarını, akademik yükselme süreçlerini, araştırma temaları ve müfredatlarını araç kılarak akademik camia tarafından yansıtılan görüşler ve araştırmalar üzerinde kontrol kurma çabası eklenmelidir. Bunları düşününce, 7 Şubat düzenlemesinden en fazla yara alan kurumların, Ankara Üniversitesi’nin en eleştirel sesleri olan Siyasal Bilgiler ve İletişim fakülteleri olduğunu da anlamak kolay aslında. İhraçların ardından SBF’de 38 lisans dersi, 5 seminer ve 50 tez; İLEF’te ise 40 lisans dersi, 29 seminer ve 99 tez takip edilemez hale geldi.10 l‘Barış İçin Akademisyenler’e yönelik baskılar Birçoğu saygın araştırmacının ih raç edilmesi Türkiye genelinde protesto edildi ve verilen demeçler, sürecin siyasi yapısını ortaya koymaktadır. Eleştirel sesleri susturmaya yöneldiği açık olan ve (Erdoğan’ın kendi sözleri ile “Allah’ın lütfu” olan) darbe teşebbüsüyle hiçbir ilgisi olmayan bu düzenlemeyle ihraç edilen 115 akademisyen, Ocak 2016’da yayımlanan “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildirinin imzacısı 2218 akademisyen arasında ?KİMDİR Tania Groppi, Siena Üniversitesi, Hukuk Fakültesi, Kamu Hukuku Öğretim Üyesi. Avrupa Hukuku ve Karşılaştırmalı Hukuk Araştırma Grubu Direktörü. dır. Bu bildiri ile ülkenin güneydoğusundaki Kürt bölgesinde var olan kuşatma halinin ve gerçekleşen hak ihlallerinin sona ermesi ile barış görüşmelerinin başlaması çağrısı yapılmıştı. OHAL’den çok önce pek çok imzacı akademisyen hakkında ceza soruşması açılmış, kimisi tutuklanmış ya da işten atılmıştı11 ve bu durum, dünya çapında tepkiyle karşılanmıştı.12 Kaboğlu’nun ihraç edilmesi, Türkiye13 ve uluslararası düzeyde14 ciddi yankı uyandırdı. Nitekim onun, Kürt meselesinden Gezi Parkı’na kadar, Türkiye’de insan hakları ve hukuk devletinin garanti altına alınması mücadelesine dayanan bir itibarı mevcuttur.15 Öte yandan, Erdoğan’ın yıllardır inatla peşinden koştuğu ve otoriter bir rejimi frenleyen son engellerin de ortadan kaldırılmasını öngören ve 16 Nisan’da yapılan referanduma konu olan anayasa değişikliğine, birçok anayasa hukukçusu gibi Kaboğlu da muhalefet milletvekilleri ile birlikte karşı çıkmaktaydı. İçinde bulunduğumuz aylarda Kaboğlu’nun özellikle rahatsızlığını dile getirdiği husus, OHAL koşulları altında özgür ve sağlıklı bir referandum kampanyasının yürütülemeyeceğiydi.16 l‘Açıklama ve çağrılar artık yeterli değildir’ Bu durum karşısında, her bir aka demisyenin, unvan sahipleri ve araştırmacıların, tüm Avrupa üniversitelerinin ve hükümetlerin, kısacası herkesin ve her kurumun, kendi alanında ve kendi sorumluluğuna göre, göstermeleri gereken tepki meselesini gözden geçirmeleri kaçınılmaz >> Akademi 3 MAYIS 2017 ÇARŞAMBA SAYI: 10 Tek sayfa için boşluklu 6 bin 500, çift sayfa için boşluklu 13 bin karakterlik yazılarınız için adresimiz: akademi@cumhuriyet.com.tr İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç l Genel Yayın Yönetmeni: Murat Sabuncu l Yayın Yönetmeni: Özgür Gökmen l Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Abbas Yalçın l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişliİstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam ve Pazarlama Danışmanı: Ayşe Cemal l Reklam Müdürü: Ayla Atamer l Tel: (0212) 343 72 74 l Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. Danışma kurulu l Ali Tayfun Atay, Antropoloji ve Sosyoloji l Ayşe Erzan, Fizik l Beliz Güçbilmez, Tiyatro l Gençay Gürsoy, Sağlık Bilimleri l Haldun Gülalp, Siyaset Bilimi l İbrahim Ö. Kaboğlu, Hukuk l İlhan Uzgel, Uluslararası İlişkiler ve Dış Politika l Korkut Boratav, İktisat l Necmiye Alpay, Dilbilim l Nilgün Toker Kılınç, Felsefe l Özdemir Aktan, Sağlık Bilimleri l Reşit Canbeyli, Psikoloji l Sefa Feza Arslan, Matematik l Uygur Kocabaşoğlu, Tarih ve İletişim l Zeliha Etöz, Sosyoloji ve Siyasal Antropoloji