Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 Nisan 2017 Çarşamba Akademi 9 Washington Eyalet Başsavcısı Bob Ferguson (solda), ABD Başkanı’nın Müslüman çoğunluğa sahip yedi ülkeden turistlerin ve mültecilerin ABD’ye girişini engelleyen kanun hükmünde kararnamesinin uygulamasının durdurulmasını talep etmiş, 2003’te George W. Bush tarafından atanan Bölge Hâkimi James Robart da bu talebi kabul etmişti. >>bakımdan, hukuk devletinin temel dayanaklarından bağımsız yargı erkinin güçlendirilmesine katkısı sınırlı olacaktır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin görev ve yetkilerine dair anayasa madde 87’den “Bakanlar Kurulunu ve bakanları denetlemek; Bakanlar Kurulu’na belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermek” ibareleri çıkarılmış, bu değişiklikle çok yakından ilişkili olarak madde 98’de yer alan TBMM’nin bilgi edinme ve denetim yollarından gensoru ve sözlü soru yolları kaldırılarak yasamanın yürütme faaliyetleri üzerindeki denetimi törpülenmiştir. Söz konusu törpüleme Bakanlar Kurulu’nun ortadan kalkmasıyla tek başına Cumhurbaşkanlığı makamında temerküz eden yürütmeye dair yetkilerin icrasının yasama erki tarafından denetimi kısıtlamaktadır. Cumhurbaşkanı’nın görev ve yetkilerini anayasa madde 104’ü değiştirerek yeniden tanzim eden hüküm, yürütme yetkisinin cumhurbaşkanına ait olduğunu teyit etmiştir. Yürütmenin dolayısıyla cumhurbaşkanının, görev ve yetki alanını yasamanın zıddına orantısız ve aşırı şekilde genişleten madde 104 cumhurbaşkanına “Cumhurbaşkanlığı kararnamesi” çıkarabilme imkânı tanımaktadır. Düzenleyici işlem niteliğindeki Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin yürütme yetkisine dair konularda çıkarılabileceği belirtilse ve çeşitli esaslarla bu konular belirlense de söz konusu kararnameler yasama ve yürütme arasında yetki çatışmasına ve yasamanın düzenleme alanının sınırlanmasına neden olma gibi sakıncalar barındırmaktadır. Yargı erkinin yürütmeden bağımsız şekilde çalışması bakımından, Anayasa Mahkemesi’nin yapısını yeniden şekillendiren madde 146’daki değişiklik de bir hayli sorunlu görünmektedir. Artık siyaseten sorumlu olacak yürütme erkinin temsilcisi cumhurbaşkanının Anayasa Mahkemesi’nin 15 üyesinin 12’sini seçme gücüyle donatılması, teşkil edilecek mahkeme yapısının yürütmeden bağımsız ve tarafsız olması ilkesine gölge düşürmektedir. Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğunu düzenleyen madde 105 gereği Anayasa Mahkemesi Yüce Divan sıfatıyla Cumhurbaşkanı’nı işlediği suçlardan dolayı yargılayabilecektir. Fakat üyelerinin ezici çoğunluğu cumhurbaşkanının kendisi tarafından atanmış bir mahkemenin yapacağı yargılamanın bağımsızlık ve tarafsızlık ilkelerine ne derece bağlı kalabileceği kuşkuludur. Yargının yürütmeye bu derece bağımlı kılınması hukuk devletinin güvencelerinden bağımsız yargıyı akamete uğratmaya açıktır. Yargı denetimini zafiyete uğratacak bir değişiklik ise, anayasa madde 148 ile olağanüstü halde cumhurbaşkanınca çıkarılan Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin Anayasa Mahkemesi denetiminden muaf tutulmasıdır. Cumhurbaşkanı, madde 119’da zikredilen olağanüstü hal sebeplerden birine dayanarak olağanüstü hal ilan etmesi halinde, olağanüstü hal kararnameleri ile devleti idare edebilecektir. Anılan kararnameler ise Anayasa Mahkemesi önünde davaya konu olamayacak, dolayısıyla esas ve şekil bakımından yargı denetiminden geçirilmesi mümkün olmayacaktır. Bu muafiyet hukuk devleti ilkesinin temel dayanaklarından yargı denetiminde esaslı bir boşluk oluşturmaktadır. lNetice ve genel manzara Yukarıda yapılan analiz ışığında anayasa değişikliğine bütüncül bir nazarla bakılırsa, tek başına cumhurbaşkanının hâkim ve muktedir kılındığı güçlü bir yürütme ve yürütmenin egemenliği karşısında zayıflatılmış ve kontrol altına alınmış yasama ve yargı erklerinin olduğu bir devlet sisteminin/rejiminin tasarlandığı göze çarpmaktadır. Cumhurbaşkanına tanınan Meclis’i fesih/yenileme yetkisi8 de hesaba katıldığında bu yeni model anayasa tarihimizde 1876 tarihli Kanuni Esasiye devrine, hukuk devleti ilkesi perspektifinden ise “anayasalı devlet”e veyahut da “kanun devleti”ne dönüşe işaret etmektedir. Bu demokratik ilerleme adına edinilen 150 yıllık birikimin tersyüz edilmesi tehlikesini doğurmaktadır. Temel hak ve özgürlükleri ciddiye alan, demokratik usullere göre yönetilen bir devlet, yasama, yürütme ve yargı erkleri arasında yetki paylaşımı ve bu erklerin donatıldığı denetim mekanizmaları ile tesis edilen harmoni sayesinde mümkün olmuştur. Türkiye’de mevcut parlamenter sistemde çeşitli kusur ve eksiklerine rağmen işlemekte olan bu harmoni oylanacak olan 2017 anayasa değişikliği ile yürütme erki lehine bozulmaktadır. Hukuk devleti ilkesinin yerleşmesi için temel hukuki değerlerin ve bunları koruyan araçların etkin kılınması, yargı erkinin güçlendirilmesi elzemken, önerilen değişiklik ile yargı denetimi zayıflamakta, mahkemelerin bağımsız ve tarafsızlığı zedelenmektedir. Hukuk devletinin akıbeti ise bir anlamda geniş bir takdir yetkisiyle yürütmenin eline bırakılmaktadır. Bu bağlamda, Fransız idare hukukçusu Léon Duguit’nin, “devlet, hukuka ancak istediği için, istediği zaman ve ölçüde boyun eğiyorsa, hukuka asla boyun eğmiyordur” sözünü hatırlatmakta fayda var. Öngörülen yeni sistem/ rejimde, hukuk devletine saygı da yürütmenin ne derece hukuka boyun eğmek istediği ile ölçülebilecektir. n 1 David J. Lynch, “Seattle judge halts further implementation of Trump travel ban”, Financial Times, 4 Şubat 2017, https://www.ft.com/content/5a12d3e0ea5211e6893c082c54a7f539, erişim tarihi 29 Mart 2017. 2 Jacques Chevallier, Hukuk Devleti, çev. Ertuğrul Cenk Gürcan (İstanbul: İmaj Yayınevi, 2010), 6. 3 A.V. Dicey, Introduction to the Study of the Law of the Constitution, 8. baskı (Londra: Macmillan and Co., 1915), 12021. 4 Chevallier, Hukuk Devleti, 2526. 5 Hans Kelsen, Pure Theory of Law (Berkeley: University of California Press, 1978), 31819. 6 Bülent Tanör, Necmi Yüzbaşıoğlu, 1982 Anayasası’na Göre Türk Anayasa Hukuku (İstanbul: Beta Yayınları, 2009), 97. 7 Anayasa değişiklik teklifinin mevcut hükümlerle karşılaştırmalı metinlerini takip etmek için bkz. Türkiye Barolar Birliği, “Anayasa Değişiklik Teklifi’nin Karşılaştırmalı ve Açıklamalı Metni”, http:// anayasadegisikligi.barobirlik.org.tr/AnayasaDegisikligi.aspx, erişim tarihi 2 Nisan 2017. 8 Anayasa geleneği içinde 2. Abdülhamit’in meclisi 30 yıl toplamamasına tepki olarak “fesih” sözcü ğünün kullanılmadığını belirten Anayasa Profesörü İbrahim Kaboğlu, yenilemenin karşılaştırmalı ana yasa hukukunda fesih kelimesine denk düştüğünü tespit etmektedir. Bkz. “Fesih Tartışmasına Nokta Koyan Açıklama”, Cumhuriyet, 29 Mart 2017, http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/siyaset/709065/ Fesihtartismasinanoktakoyanaciklama.html, erişim tarihi 2 Nisan 2017.