Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 Nisan 2017 Çarşamba Akademi 3 >>“Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin aynı konuda kanun çıkarması duru munda, Cumhurbaşkanlığı kararna mesi hükümsüz hale gelir” deniyor. Hangi Cumhurbaşkanlığı kararname si? Konu ve alanı anayasada açıkça sayılan mı, yoksa genel olarak belir tilen mi? “Cumhurbaşkanlığı kararname si ile kanunlarda farklı hükümler bu lunması halinde, kanun hükümleri uygulanır” deniyor. Cumhurbaşkanlı ğı kararnamesi ile “kanunlarda fark lı hükümler” kaydı, TBMM’nin aynı konuda kanun çıkarması, hangi yasa lar için geçerli olacak? “Bakanlıkların kurulması”, cumhurbaşkanına ana yasaca tanınmış olan norm koyma yetkisi olduğuna göre, “aynı konu” ve “farklı hükümler” bu alanda geçerli olacak mı? Farklı hükümleri kim saptayacak? Daha önemlisi, cumhurbaşkanı ta rafından atanan yöneticiler, cum hurbaşkanının çıkardığı kararname ler yerine yasaları uygulama cesare tini kimden alacak? “Kamu tüzelki şiliği, ancak kanunla veya Cumhur başkanlığı kararnamesiyle” kurula bilecek. TBMM’ye ait bu genel yetki, Cumhurbaşkanı’na de eşit biçimde tanındığına göre, düzenlemeyle ilgi 8çatışmaları hangi organ çözecek? Normlar hiyerarşisi kalkıyor mu? Tüzük tamamen kaldırılıyor ve cumhurbaşkanlığı kararnamesi geli yor. Buna göre, kurallar kademelen mesi, anayasaCumhurbaşkanlığı ka rarnamesiyasayönetmelik veya ana yasayasaCumhurbaşkanlığı karar namesiyönetmelik şeklinde. “Yasa” ve “kararname” yarışması ve çatış ması ortaya çıkacak. Kuralı koyan or gan ile onu uygulayacak organın ay nı olması, kurallar sıralamasını ol duğu kadar hukuk devletinde organ lar farklılaşmasını da ortadan kaldı 9racak. Tarafsız ve bağımsız yargı sağlanabilir mi? Yargı için tarafsızlık ilkesi öngörül mekle birlikte, yargının üst örgütü, partizanlık yolu açılan cumhurbaş kanı tarafından doğrudan veya dolay lı olarak oluşturulacak. Bütün yargı mensupları konusunda karar verme konumunda olan Hâkimler ve Savcı lar Kurulu (HSK), cumhurbaşkanınca doğrudan ve muhtemelen TBMM’deki çoğunluğu tarafından, yargının ken disi tamamen dışlanarak belirlene cek. Siyasi kişi ve organların güdü mü altındaki yargı mensuplarının ta rafsız karar vermeleri çok zor. Zira bağımsızlık (statü) olmadan tarafsız lık (erdem) beklentisi, açık bir çeliş 10kidir. Denge ve denetim düzeneğinden söz edilebilir mi? Anayasa değişikliği, erkler ayrılığı açısından ne anlama geliyor? Yasama, yürütme ve yargı görev ve yetkilerinin ayrı organlar şeklinde örgütlenmesi, uzun bir tarihsel evrim 16 Nisan’daki oylamayla Tanzimat’tan günümüze oluşan kurallar yoluyla ve kurullar eliyle yönetim ile tek kişinin önceden öngörülemeyen yönetimi arasında bir seçim yapılacak. sürecinin sonucu olup erkler ayrılığı olarak adlandırılmakta ve insan haklarının güvencesi olarak görülmekte. Meclis’in devre dışı tutulması, yargının partizanlaştırılması ötesinde, bağımsızlığı tartışmalı Anayasa Mahkemesi’nin çok sonradan ve geçmişe etkili olmayan kararla sınırlı kalması, anayasal denge ve denetim düzeneğini en aza indirgeme anlamı 11na gelir. Görev, yetki ve sorumluluk üçlüsü var mı? Yasama, yetkilerini tek kişilik yürütme organına devretmesinin yanı sıra, yürütmenin sorumluluğu üzerinde denetim yetkisini de kaybediyor. Bu yetki, Meclis araştırması, genel görüşme, Meclis soruşturması ve yazılı soru ile sınırlı. Cumhurbaşkanı ne TBMM önünde ne de herhangi bir biçimde siyasal bakımdan sorumlu. Bakan ve yardımcıları da Meclis önünde sorumlu değil; sadece cumhurbaşkanına karşı sorumlular. Cumhurbaşkanı ise hiç kimseye karşı sorumlu değil. Cezai sorumluluk: TBMM, cumhurbaşkanı (suç işlediğinde), cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanların görevleriyle ilgili (suç işlendiğine dair) iddiaları, 301 milletvekilinin imzası olmadan (görevleri sona erdikten 12sonra bile) gündemine alamayacak. “Halka hesap vermek” mümkün mü? TBMM önünde sorumlu olmayacak olan cumhurbaşkanı, yardımcıları ve bakanlar için “halka hesap verecek” deniliyor. Bu kavram, anayasa hukukuna yabancı çünkü seçmen, parti ve adaylar arasındaki tercihini, “anayasal düzen” içindeki politika farklılıklarına göre ortaya koyar. Yoksa seçmen, seçilmişlerin anayasa dışı işlem ve eylemlerine yaptırım uygulama makamı değildir. Kısacası, seçilmemek, hakkında “suç iddiası” öne sürülen kişiyi aklamaz. Kaldı ki görevi sona eren kişinin yeniden aday olma zorunluğu olmadığı gibi cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanların hepsi seçilmemiş kişilerden oluşabilir. Ne var ki yasama dokunulmazlıklarından da yararlanan aynı kişiler, siyasal olarak sadece cumhurbaşkanına karşı sorumlu olup “görevleri ile ilgili suç iddiaları”, görevleri bittikten sonra bile ancak 301 milletvekilinin oluru ile TBMM gündemine alınabilir. 360 ile ancak soruşturma açılabilir. Yargı önüne çıkmaları için ise 400 oy gerekli. Cumhurbaşkanı’nın kendisi için de 13aynı kural geçerli. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ne demek? “Halk Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni oylayacak” söylemi üç açıdan yanlış. Bir kez, ortada hükümet yok: Sorumsuz bir devlet başkanı, devletin başı, (potansiyel) parti başkanı ve cumhurbaşkanı var. Sadece buna karşı sorumlu ve görev süresi belli olmayan Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar var. Bunların kolejyal (kurul halinde) görev yapma özelliği olmadığı gibi, siyasal organ olma durumu da söz konusu değil. İkinci olarak, siyasal (ve partizan) kimliği bulunan tek kişinin yürütme (ve yasama) yetki alanlarının sınırları belirlenmiş değil. Hukuk devletindeki kuralı koyan organ ile onu uygulayan organ ve mutlaka denetleyen organın ilk ikisinden ayrılması gereği şeklindeki çoklu yapılanma, kural koyma ve uygulama bakımından tek kişinin uhdesinde toplanmış bulunuyor. Çeşitlilik ise Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yoluyla yürürlüğe konulacak kurallarda ama sınırları belirsiz... Nihayet, şu üç gereklilik bulunmadığı için “hükümet sistemi”nden söz etmek mümkün değil: l Görev, yetki ve sorumluluk zinciri, l Denge ve denetim düzeneği (özellikle yürütme ve yasama arasında), l Erkler ayrılığı ve normlar hiyerarşisi (kuralların aşamalı sırası). Hükümet ad olarak da kaldırıldı. Buna karşılık, cumhurbaşkanının sadece adı kalıyor ama kurum ve statü olarak kaldırılıyor. Bu bakımdan “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” yanlış bir kullanım. Hükümet zaten olmayacak. Cumhurbaşkanının 14ise sadece adı kalacak. Düzenleme, siyasal rejim veya sistem olarak adlandırılabilir mi? Siyasal rejim veya hükümet sistemi, yargının bağımsız olması kaydı ile, yasama ve yürütme arasındaki ilişkilere göre tanımlanır. Eğer yasama ve yürütme arasında, oluşumişleyişişlev ve sona erme bakımından “karşılıklı bağımlılık” ilkesi geçerli ise, “parlamenter rejim”; aynı ilişkiler bütününde “karşılıklı bağımsızlık” ilkesi geçerli ise, “başkanlık rejimi” söz konusu olur. Değişiklik ise yasama ve yürütmenin oluşumuişleyişişlev ve sona erme bakımından bunlardan hiçbirini öngörmüyor. “Karşılıklılık/bağımlılık ve bağımsızlık” üçlüsünde yasama ve yürütme bağımlı. Bağımsız olan ise tek kişi. “Karşılıklılık” bulunmamakta. Kısacası, parlamenter rejimi kaldırmak için anayasa değişikliği yapıldı ama getirilen başkanlık değil. Söz konusu olan şudur: Erkler ayrılığı terk edilerek her üç erk bir kişi tarafından paylaşılmış olacak veya bir kişinin güdümü altında kullanılabilecek bir erkler birleşmesi yaşanacak. Bu nedenle, düzenleme, “demokratik hukuk devleti” (Anayasa Madde 2) çerçevesi dışında kalıp nasıl işleyeceği belirsiz olan, bir otoriter yönetim veya totalitarizm tehlikesinin 15önünü açıyor. “Evet” ve “hayır”ın anayasa ve demokrasi bakımından anlamı nedir? EVET: 16 Nisan oylamasında “evet”, anayasal ve siyasal birikim bakımından tarihimizde en büyük kırılmayı beraberinde getirecek. 6771 sayılı Kanun, 1982’den sonra yapılan değişiklikler sonucu edinilen anayasal kazanımları ortadan kaldırdığı gibi, kabul edilmesi durumunda yeni bir anayasanın da önünü kapatacak. HAYIR: Kazanımları sahiplenme fırsatı yaratacak olan “hayır” ise yeni ve demokratik bir anayasanın yolunu da açmış olacak. Sonuç olarak 16 Nisan günü oylanacak olan şudur: Üye sayısı 550’den 600’e çıkartılan TBMM’nin 18761909192119241961 ve 1982 ekseninde genellikle artan ve kurumsallaşan yetkilerinin kaldırılmasına “evet” mi, “hayır” mı? Tanzimat’tan günümüze oluşan, kurallar yoluyla ve kurullar eliyle yönetim geleneği yerine, yetkiyi de kendisi belirleyecek olan tek kişinin önceden öngörülemeyen yönetimine “evet” mi, “hayır” mı? Bu ağır baskı ortamında “hayır”lı sonuç, Türkiye tarihinin en büyük “demokratik devrimi” olarak da görülebilir. n