Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30 Aralık 2017 Cumartesi HerItage Images/ Getty Images Akademi 9 Şubat Devrimi’nin ilk gününde SanktPetersburg’daki büyük makine fabrikası Pulitov’da grevci işçiler. Devrim ve sonrasında Osmanlı basınına Bolşevizm karşıtlığı hâkimken çatlak sesler de duyuluyordu. Hasan Tahsin 3 Mayıs 1919’da İzmir’de Hukuku Beşer için “Mugâlata” [yanıltacak şekilde söz söyleme] başlıklı bir yazı kaleme alıp soracaktı: “Memleketimiz gibi daha sosyalistliğe bir istidadı siyasî [siyasal bir yatkınlık] göstermeyen muhitte neden Bolşeviklikten endişe ediliyor?” >> zararlar gelmiştir” diye söze giren Ziya Gökalp, bu tehlikelerin İngilizlerin “muzır propagandalarla” alttan alta beslediği “Kara Tehlike” ve birincisinden tehlikece daha aşağı olmayan “Kızıl Tehlike” adı verilebilecek olan Bolşevik zihniyeti olduğunu ileri sürüyordu.7 İkdam gazetesi ise şunları yazıyordu: Bakın size yeni Bolşevikleri olaylara dayanarak tarif edeyim: İhtilalci, çapulcu, hırsız, intikamcı ne kadar Kafkasya Ermenisi varsa bunlar Bolşevik olmuşlar. Esasen sosyalizm milliyeti neyf eylediği halde, fıtraten nasyonalist olan bu güruh Bolşevizm bandırası altında toplanmakta bir faide görmüşler. Çünkü Bolşevizm bugün haydutluk demektir.8 İslam dergisinde yayımlanan “Bolşevizm ve İslamiyet” adlı makalede de şu görüşlere yer veriliyordu: Rus ufuklarından esen bir serseri ihtilal, Avrupa’dan, en yakından başlayarak bütün dünyayı tehdidi altında bulunduruyor, tahtlar devriliyor, hükümdarlar kaçıyor, beşeriyetin altı bin yıllık muhassalai medeniyesi [uy garlığın kazanımları] tarumar olmak tehlikesine maruz bulunuyor.9 Bolşevizm’e yönelik eleştiriler başat olmakla birlikte, bu “cereyana” uzak kalınmamasını savunan yazılar da görülebiliyordu. Örneğin Celal Nuri [İleri] “Hayatı Milel” adlı başyazısında Bolşeviklerin nazariyelerini uygulamaya koymalarını yalnızca bir var olma sorunu değil, “hatta bir medeniyetkârlık” olarak telakki ettiğini belirtiyor ve “ehli İslamın istihlasına [kurtarılmasına] himmet eden Bolşeviklere bizden de selam ve tahiyyat [Tanrı ömür versin]” diye yazıyordu.10 l‘İştiraki emval ve iyal’ safsatası 1918’de Bolşevizm’e karşı olanla rın, sonraki yıllarda görüleceği türden bir antibolşevizme (antikomünizme) başvurmadıklarını da belirtmek gerekir. Antibolşevizm silahı 1919 ortalarından itibaren “Anadolu İhtilali” gündeme geldikten sonra, dinsel temalarla takviye edilerek ve o kadim “iştiraki emval ve iyal” safsatası yeniden devreye sokularak yaygın ve yoğun olarak kullanılmaya başlanacaktır. Bu söylem, farklı bir ortamda, farklı bir mücadelenin, yani Milli Mücadele’nin direnişe karşı çıkan teslimiyetçi kesiminin başlıca silahı haline gelecektir. Nitekim, sol, sosyalizm, Bolşevizm ve Bolşevik Rusya 1919’u izleyen yıllarda farklı bir düzlemde güncelliğini koruyacak, yeni saflaşmaların, yeni arayışların ve yeni mücadelelerin önemli siyasal ve ideolojik temalarından birini oluşturacaktır. Bu yazının sınırlarını aşmakla birlikte, 19191922 için de şu gözlemde bulunabiliriz: Anılan yıllarda “Bolşevizm” mefkuresi, bir yanda emperyalizm ile her türlü uzlaşmaya yatkın ve hazır teslimiyetçi bir çevre (İstanbul) ile, böyle bir uzlaşmaya çok uzak olmasa da askeri işgalin kırılması ve siyaseten bağımsız bir statünün elde edilmesi için direnen ve bunun için de “Yeni Rusya”yı ve onun Bolşevik yönetimini siyasi ve askeri manevra alanı yaratma olanağı olarak gören bir çevre (Ankara) arasın da temel ideolojik referans çerçevelerinden birisi haline geldi. Sonunda yüz yıllık beklenti gerçekleşti. Çoğunluğun ütopyası şimdilik raftan kalktı. Öncesi bir yana, azınlığın son yüz yılda yarattığı dünya o denli yaşanmaz hale geldi ki, şimdi insanlar Mars’ta arsa kapatmaya yönlendiriliyor! n 1 Tarihi Cevdet, Cilt I, 1516’dan aktaran A. Cerrahoğlu [Kerim Sadi], Türkiye’de Sosyalizmin Tarihine Katkı (İstanbul: May Yayınları, 1975), 499. 2 Akdes Nimet Kurat, Türkiye ve Rusya (18781919) (Ankara: Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi Yayını, 1970), 31718. 3 Tasviri Efkâr, 18, 24, 28 Mart 1917; İkdam, 24, 25 Mart 1917. 4 İkdam, 10 Kasım 1917. 5 İkdam, 29 Kasım 1917. 6 Vakit, 12 Aralık 1917. 7 Ziya Gökalp, “İki Tehlike”, Yeni Mecmua 2, no. 18 (21 Mart 1918), 181. 8 “Bolşevizm Son Safhasında”, İkdam, 8 Haziran 1918. 9 Muhsin Naim, “Bolşevizm ve İslamiyet”, İslam, 24 Kasım 1918. 10 Ati, 15 Ocak 1918.