Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30 Aralık 2017 Cumartesi Akademi 7 Yardımcı doçentlik M. Tahir Hatipoğlu Geçtiğimiz günlerde üniversitelerde en çok konuşulan konulardan biri yardımcı doçentlik oldu. Cumhurbaşkanının “Allah aşkına şu yardımcı doçentlik olayı nedir ya, bunu gözden geçirin”1 demesi üniversiteyi karıştırdı. Ertesi günü YÖK Başkanı Yekta Saraç’ın “Bir çalışma grubu oluşturulmasına karar verdik”2 sözü ise akademisyenleri şaşkına çevirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, hepimizin bildiği gibi, her konuda görüş belirtiyor. Ve bu sözler ilgililerce buyruk olarak algılanıyor. Eski Genelkurmay Başkanlarından Doğan Güreş (19262014), Başbakan Tansu Çiller için, “Tak diye emir veriyor ben de şak diye selam çakıp emri uyguluyorum”3 demiş ve adı, “Takşak paşa”ya çıkmıştı. Bu da ona benzedi. YÖK Beyi de sanki “Takşak hoca” oldu. Cumhurbaşkanı bir şey söylüyor, hoca ertesi günü yapıyor. Bu tavır askere yakışabilirdi zira o doğrudan ona bağlıdır. YÖK Başkanı öyle mi? Üniversitelerin başı kendi keyfine göre “tak der şak diye yaparım” diyemez. Hani üniversiteler akademik özerkliğe sahipti? Konu ne olursa olsun, ilmiyenin başı cumhurbaşkanı böyle dedi diye ertesi günü “emriniz olur” tavrı sergileyemez. Evet, yasaya göre YÖK Beyi’ni Cumhurbaşkanı atar ama o kurumun işleyişine karışamaz. Başkana düşen görev karışmayı önlemektir. YÖK Başkanı Saraç bu tür incelikleri bilmeli; üniversiteleri ve hocaları ayağa düşürmemelidir. l Akademik unvanlar Türkiye’de üniversite (İÜ) 1900’de açılmıştır. Önceki denemeler başarısız olmuştur. Derli toplu ilk üniversite tüzüğü ise 1919’da yürürlüğe girmiştir. Bu tüzüğe göre Darülfünun’da iki unvan vardır (madde 10): Müderris ve muallim. Cumhuriyet döneminde 1924’te (madde 10) iki unvana müderris muavini (asistan) eklenmiştir. 1933’te Darülfünun üniversite adını alır; unvanlar şöyle olur: Ordinaryüs, profesör, doçent ve asistan. Üniversitelere özerklik getiren ilk yasa 1946 tarihlidir. Bu yasaya göre öğretim mesleği üyeleri doçent, profesör ve ordinaryüs profesörlerdir. 1960’da ordinaryüs unvanı kaldırılmıştır, olanlar korunmuştur. Oldukça geniş özerklik getiren 1973 tarih Cumhuriyet Akademi Danışma Kurulu üyesi Nilgün Toker, yardımcı doçentlik tartışmasının bir manipülasyon, üniversitelerde yeni bir yapılanma ve kadrolaşma işareti olduğunu belirtmişti. (Evrensel, 28 Temmuz 2017) li 1750 sayılı yasayla (madde 18) doçent ve profesör unvanlarının başına “üniversite” sözcüğü eklenmiştir. O yıllarda akademiler de aynı unvanları verdikleri için seçkinci bir tavır sergilenmiş ve ek yapılmıştır. 1981 tarihli 2547 sayılı YÖK yasasıyla akademiler kaldırılmış ve unvanlar eşitlenmiştir. l Yardımcı doçentlik Cumhurbaşkanının ve Saraç’ın açıklamasından sonra, üniversitelerde, yardımcı doçentler ve yardımcı doçent olmak için bekleyenler büyük huzursuzluk içindedir. Dolayısıyla konu bir an önce açıklığa kavuşmalıdır. En zor şeyin bilinmezlik olduğunu bilmeliyiz. Yardımcı doçent unvanı YÖK döneminin ürünüdür. 2547 sayılı YÖK yasası öğretim üyeleri sınıfını (madde 3/i) profesör, doçent ve yardımcı doçentler olarak saymıştır. Bu unvan YÖK’ün mimarı İhsan Doğramacı tarafından icat edilmiştir. Buna neden gerek duyulmuştur? Yükseköğretim ve sıkıyönetim yasalarıyla üniversitelerden binlerce akademisyen atılınca, öğretim üyesi açığını gidermek ve kamuoyunu kandırmak için bir günde ne kadar doktoralı asistan varsa uydurma sınav ve raporlarla yardımcı doçent yapılmıştır. O yıllarda YÖK’e karşı olanlar bu unvana karşı çıkmıştır. Bu unvanın kadrosu geçicidir. İki ya da üç yılda bir uzatılmaktadır. Böyle olduğundan yardımcı doçentler üniversitede tek yetkili olan rektör başta olmak üzere üstlerin buyruklarına boyun eğen kişiler olmuşlardır. Rektör aday adayını belirlemede (19922016) oy kullandıkları için de rektörler en çok yardımcı doçent atamışlardır. Üniversiter sistemin bozulmasında, öğretim üyelerinin kullaşmasında bu unvanın payı büyüktür. Günümüz profesörlerinin neredeyse tamamı bu unvan dönemini yaşamıştır. Yeni açılan üniversitelerde doktor unvanını alan herkes ertesi gün bu kadroya atanmaktadır. Yöneticiler de bu “itirazsız hocaları” her zaman sevmişlerdir. Bunlar ayrıca “hoca” olma havası içine girmekte, kendileri henüz tam yetişmemişken doktora yaptırıp “hoca” yetiştirmektedirler. Kısa sürede üniversite sayısının artması bu unvanın çoğalmasına nedendir. l Çözüm YÖK Beyliği kısa sürede bu konuda kesin tavrını açıklamalıdır. Unvan kalacak mı, kalkacak mı? Bu soruya yanıt verilmelidir. Bizce durum nedir? Şu anda 20 binin üzerinde yardımcı doçent, bir o kadar da bekleyen vardır. Gelinen durum, “kuyuya bir taş atılması, kırk akıllının çıkarması” durumudur. Geçmişteki unvanları yaza ?KİMDİR M. Tahir Hatipoğlu, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden emeklidir. 12 Eylül’de 1402’lik olarak üniversiteden atıldı. Ticaretle uğraştı. Tüm Öğretim Üyeleri Derneği’nin kurucularındandır. YÖK’le savaşımda ön saflarda bulundu. Kamuoyunda yökolog olarak bilinmektedir. Üniversite ve YÖK tarihiyle ilgili 13 kitap yazdı. Türkiye Üniversite Tarihi, Yökoloji, Doğranan Üniversite, Karikatür Üniversite, Üniversite Üzerine Dertleşi, Bir Akademik Özgürlük Savaşçısı bunlar arasındadır. rak çözüme yardımcı olmak istedik. Devam edecekse, yasanın ilk şek linde olduğu gibi, doktoradan üç yıl sonra yeterli yayın koşuluyla yardımcı doçent olunmalıdır. Bu arada, araştırma görevliliği yanında 1750 sayılı yasada olduğu gibi yeniden “asistan” unvanı getirilmelidir. Doktora yapmış asistanlar fakülte kurulu kararıyla ders verebilmelidir. Bir başka çözüm yardımcı doçent unvanını kaldırmaktır. Böyle yapılırsa 1960’da ordinaryüs profesörlerde olduğu gibi unvanlar korunur, yeni unvan verilmez. Ders verecek öğretim elemanı açığını gidermek için ise eskiden beri ve şimdi de uygulanan “öğretim görevlisi ve doktor asistan” kadrolarından yararlanmak olasıdır. Bütün bunların dışında temelde yapılması gereken olur olmaz yere “tuhaf” dedirten bölümlerin ve üniversitelerin açılmasına artık dur demektir. n 1 “Erdoğan’dan YÖK’e özel rica: ‘Allah aşkına, şu yardımcı doçentlik nedir ya?’”, Diken, 26 Temmuz 2017, http://www.diken.com.tr/ erdogandanyokeozelricaallahaskinasuyardimcidocentliknedirya/, erişim tarihi 15 Eylül 2017. 2 Erdoğan ‘Şu yardımcı doçentlik nedir’ dedi, YÖK harekete geçti, Cumhuriyet, 27 Temmuz 2017, http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/egitim/790580/ErdoganSuyardimci docentliknedirdediYOKhareketegecti. html, erişim tarihi 15 Eylül 2017. 3 “Geriye o sözler kaldı: Tak emrediyor şak yapıyoruz”, Hürriyet, 15 Ekim 2014, http:// www.hurriyet.com.tr/geriyeosozlerkalditakemrediyorsakyapiyoruz27387374, erişim tarihi 15 Eylül 2017.