Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 dilden ağıtlar Gülseven Medar ALBÜM Savaşların, acıların ortasında hep kadınlar kalıyor, ateş de düştüğü yeri yakıyor. Savaş Kadınları albümü savaşların, acıların içinden geçen kadınların yaktığı 12 dildeki ağıtı bir araya getiriyor. Dalepe Nena Fehmiye Çelik Adile Yadırgı SAVAŞIN LANETİNİ KADINLAR DİLE GETİRİYOR Gitme Xıdır, Zazaca bir ağıt. Kore Savaşı’na giden Dersimli Hıdır’ın ardından yakılmış. Ağıtı sesinden dinlediğimiz Gülseven Medar, şöyle anlatıyor albümde yer alışını: “Daha önce de kendi albümümde Yemen’e savaşa giden ve dönmeyen Xerîb Telu'nun hikâyesini annesinin ağzından Kürtçe seslendirmiştim. Bu albümde buna benzer bir durumu Zazaca seslendirmiş oldum. Bu albüm benim için kadınların dilinden söylenen ağıtları bir araya getirdiği ve kadınlarla bir arada olduğumuz için çok değerli. Kadınlar savaşlardan etkileniyor, onların doğurduğu çocuklar psikolojik aktarım alıyor, travmatik bir topluluk haline geliyoruz aslında. Savaşın genel bir laneti var, bu laneti en çok kadınlar sözleriyle dile getiriyor.” Mübadele yıllarından kalan Rumca ağıt Amane’yi seslendiren Adile Yadırgı, “Dünyada savaş çığırtkanlığı devam etikçe, kayıplarımızdan ve acılarımızdan yeni bir umut yaratacak şarkılarımız. Bizim de Türkiye olarak acılarımızla yüzleşmemizin bir köprüsü olan Savaş Kadınları'nda yer almak benim açımdan önemliydi. Çünkü barış umuduna ve tüm halkların sesleriyle, kültürleriyle varlıklarına dünyada yer açmak, iktidarlardan çok sanatçıların başlıca görevlerinden bana göre. Bu yüzden albümde yer almayı severek kabul etim çünkü tam da zamanıydı” diyor. Ağıtın sözlerinin çevirisi şöyle: “Ben feryat ederken güzel olan her şey yanıyor, ağlayıp yaş dökerken bir daha yeşeriyorlar.” YÜRÜ OĞUL YÜRÜ VATANIMIZA GİDELİM Tarihleri boyunca pek çok kez kıyıma uğrayan Lazların ağıdı, İkinci Dünya Savaşı’nda kıtlıkla karşı karşıya kalan bir kadının ağzından. İsmi Domivamis. Seslendiren Dalepe Nena, “Hangi dil, hangi din, hangi halktan olunursa olunsun, savaşın bıraktığı acı hep aynı, ardından dağlanan yürekler ise hep kadınların yürekleri. Biz, barışın kadınların gördüğü bir düş olmaktan çıkmasına dair umudumuzu sese, söze, dile dökebilmek arzusuyla bu albümde yer aldık” diyorlar. Djelem Djelem, Romanların kıyımını anlatan bir ağıt. Fehmiye Çelik’in seslendirdiği ağıta, “Benim de büyük bir ailem vardı. Karalı adamlar benim ailemi de katletiler. Ah Romanlar, ah çocuklar” deniyor. Çelik, Savaş Kadınları albüm projesi, savaşları, zorla yerinden yurdundan edilmeleri, onlar yapmadıkları halde, savaşlarda ve göçlerde en korkunç bedelleri ödemek zorunda bırakılan kadınların dilini paylaşmanın; yüreklerini döktükleri şarkılara, ağıtlara kulak vermenin önemli olduğunu düşünüyorum” diyor. Ermenice Kele Lao (Yürü Oğul) 1915’te kocasını ve çocuklarını kaybeden bir kadının ağzından söylenen bir ninni. Soykırım sonrasında evlenen ve bir çocuk doğuran kadının tek arzusu, kaybetiği çocuklarının ismini vermek, çocuklarının, torunlarının yurtlarına sahip çıkmaları. “Yürü oğul yürü, vatanımıza gidelim. Gidelim Vanımıza, Muşumuza, Sasonumuza. Yürü oğul yürü, vatanımıza gidelim.” 31 MAYIS 2015 Savaşlar hep tarih kitaplarında yer alıyor ama acıları küçük yerden, evlerden, yollardan çıkıyor, yıllar boyunca sürüyor. Savaş Kadınları: Geriye Kalanların Dilinden Ağıtlar albümü, yıkımlardan, soykırımlardan, kıyımlardan kalan acıların kadınların ağzından yazılmış tarihini, ağıtlarla bir araya getiriyor. Albümde 12 farklı ağıt var. Sırasıyla Arapça, Romanca, Ladino, Lazca, Rumca, Ermenice, Türkçe, Zazaca, Adigece, Gürcüce, Kürtçe ve Abhazca... Her biri bir kaybın, acının ardından yakılmış kadınların dilinden ağıtlar. Adile Yadırgı, Fehmiye Çelik, Gülseven Medar, Gülten Benli, Hava Karadaş, İclal Şirvan, Janet Esim, Mine Kalaycı (Dalepe Nena) Rabia Betül Gürel, Rahşan Erdoğan, Selda Öztürk ve Tatyana Bostan tarafından seslendirilmiş ağıtlar. Fikir Metin Günaydın’a ait. IŞİD'in saldırdığı yerlerden gelen haberler, oradan duyduğumuz korkunç gerçekler, tecavüzler, kadınların alınıp satılmaları tetiklemiş kafasındaki düşünceyi. Bir gün İber Müzik’e geldiğinde bu ikri projelendirmeye karar vermişler: “Kadınlar, tarih boyunca ganimet olarak görülmüşler, bu ikir benim canımı yakıyor. Dünya tarihinde 22 sadece 500 yıl savaşsız geçmiş, kadınlar hep alınmış satılmış, demek bu” diyor, Günaydın. “Albümde 12 ağıt, 12 dil var. Çıkış noktamız savaşın kadın üzerine etkisini vurgulamaktı. Her birinin öznesi kadın olan ağıtlar bunlar. Büyük bir çoğunluğu kadınlar tarafından okunuyor, bir de yaşadığı yıkımı anlatan sözlere sahip olan, kendini anlatığı ağıtları seçtik. Direkt savaş ağıtları değil, kadınların dilinden çıkmış, bir albüm yaratmaktı amaç.” Ağıtların yakıldığı 12 dili, Türkiye’de konuşulanlar arasından seçmişler. Sadece bu coğrafyada yaşanan olayların ardından değil, örneğin Filistin’den de bir ağıt var albümde. Savaşan değil ama savaştan birebir etkilenen kadınların dillerindeki ağıtları bir araya getiren Savaş Kadınları’nı dinlerken, sözlerini hiç anlamasanız bile, duyguya ortak olmamanız mümkün değil. Ermenice de olsa, Abhazca da olsa, bir tarafınız ne dediğini çok iyi biliyor. Şiş Naniy adındaki Abhazca ağıt, bir kadının 1864’teki büyük göç sırasında gemide bebeği ölmesine rağmen öldüğü anlaşılıp denize atılmasın diye günlerce söylediği bir ninni örneğin. Kadınların yaktığı, her birinin öznesinin de kadınlar olduğu ağıtlar bunlar. Sinem Dönmez @sinemdonmez