Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Gezi’nin sihrini bilseydik çoktan şişelemiştik... KONUŞMALAR Açık Radyo Genel Yayın Yönetmeni Ömer Madra, yazar ve aktivist Naomi Klein ile yeni kitabı İşte Bu Her Şeyi Değiştirir üzerine Cumhuriyet Sokak için konuştu. Günümüzün önde gelen gazeteci, yazar, düşünür ve aktivistlerinden Naomi Klein, yeni binyılın başında 30 yaşındayken yayımladığı ilk kitabıyla semalarda bir kuyruklu yıldız gibi beliriverdi. O gün bugündür, yedi yılda bir, muntazam ritim ile yayımladığı kitaplarla ortalığı sarsıyor; zengin ve güçlü elitlerle onların siyaset ve medyada cirit atan yandaş ve hizmetkârlarını ifrit ediyor; dünyanın dört bir yanında çeşitli adlar altında yürürlükte olan –ama hangi ad altında olursa olsun, her yerde insanları büyük bir eşitsizlik, adaletsizlik ve yoksulluk bataklığında boğan– kapitalist sistemin bu ağır etkilerine karşı yılmadan mücadele eden geniş kesimlere de sürekli ilham kaynağı oluyor. Uluslararası alanda en çok satılan kitaplar listelerinde üst sıralarda kendine yer bulan kitapların ilki, şirketlerin başını çektiği küreselleşme dalgasına kafa tutanların manifestosu sayılabilecek No Logo – Küresel Markalar Hedef Tahtasında (2000) idi. Şok Doktrini – Felaket Kapitalizminin Yükselişi (2007) ise “büyük şirketlerin çıkarlarını kollayan yeni kapitalizm modelinin dünya halkları adına nasıl bir yıkım ve yoksulluğa yol açtığını” sergileyen önemli bir kaynaktı. (Tanıtım metninden.) Klein’ın İşte Bu Her Şeyi Değiştirir – Kapitalizm, İklime Karşı başlıklı son kitabı Osman Akınhay’ın çevirisi ile Türkçede de geçenlerde yayımlandı (Agora Kitaplığı). Günümüzün önde gelen iklim yazar ve aktivisti Bill McKibben, bunun iklim değişikliği konusunda çok uzun zamandan beri yazılmış en iyi kitap olduğunu söylüyor: “İnsanlık tarihindeki en önemli krizi, süregelen öbür travmalarımızın bağlamında ele almakla (...) bize umut da veriyor. Çünkü adil bir dünya için mücadele, yaşanabilir bir dünya için mücadele demektir.” Yazarla, 2010 yılında Boğaziçi Üniversitesi’nde Hrant Dink Konferansları kapsamında konuşma yapmaya geldiği zaman Açık Radyo için etralı bir mülakat fırsatı bulmuştuk. İşte Bu Her Şeyi Değiştirir üzerine telefonla bir söyleşi yaparken de söze buradan, yani tam beş yıl önce bıraktığımız noktadan başladık. Beş yıl önceki görüşmemizde “Artık halkların devreye girmesinin zamanı geldi” demiştiniz ve mülakatı bu cümleyle bitirmiştiniz. Şimdi, yeni kitabınızda bu öngörünün gerçekleştiğine tanık oluyoruz adeta. Kitabın sonlarında “Birdenbire, Herkes” altbaşlıklı bir bölümde (s. 464), şöyle diyorsunuz: “Son yıllarda sık sık yaşadığımız momentler oldu ve toplumların tüm uzmanları ve tahminleri yanıltarak birdenbire ‘yeter artık’ demeye karar verdiklerini gördük.” Bu noktada trajedileri, ihanetleri vb. ile birlikte Arap Baharı’nı, Avrupa’da aktivistlerin şehir merkezlerini işgal ettiği “meydan muharebeleri”ni, Wall Street’i işgal hareketini, Şili ve Quebec’teki öğrenci hareketlerini örnek gösteriyorsunuz. Biz buna Gezi ayaklanmasını da katmak isteriz. İşin ilginç tarafı sizinle yaptığımız bu mülakat tam da Gezi’nin ikinci yıldönümüne denk geldi (Taksim Dayanışması’nın aynı yıldönümünde ‘Her Yerdeyiz’ sloganıyla okuduğu bildiride söylendiği gibi, “Gezi bitmiş değil, hâlâ devam eden bir süreç.”) Asıl slogan olarak “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” diye seslenen Gezi süreci kitabınızda yer almıyor ama bu konuya nasıl baktığınızı bize açıklar mısınız? 10 Gezi’yi hiç kuşkusuz o listeye alıyorum tabii. Ve işin ilginç yanı nedir biliyor musunuz, başlangıç anını çok net olarak hatırlıyorum: Bu kitap üzerinde çalışıyordum ve Gezi patlak verdiğinde Yunanistan’daydım. Kuzey Yunanistan’da bir altın madenine karşı direnen bölge halkının kendi ormanlarını maden şirketine karşı nasıl savunduğunu belgeliyorduk, kocam da bunun ilmini çekiyordu. Aynı anda kentini, parkını, bir kamusal alanı ve birkaç ağacı, sayısız ticari alan yığınından bir yenisine bırakmamak, ona karşı korumak için ayağa kalkan kentlilerin içgüdüsel olarak direnişe geçmesi ile Yunanistan’da ormanlarını korumak için ayaklananlar arasındaki bu bağlantı çok çarpıcı idi. Aradaki bağlantı çok açık görünüyordu. Biz de çok heveslendik. Kocama “hadi oraya gidelim” diye tuturdum ama olmadı. Ömer Madra ÖFKEYİ DİZGİNLEMEYE HAZIR OLMAK GEREK Gelseniz ne hoş olurdu. İşte Bu Her Şeyi Değiştirir’de, bu tarz yükselen dalgaların çoğunlukla hareketi örgütleyenleri bile şaşırttığını yazıyorsunuz. Gezi’de olan da tastamam buydu. Organize eden kimse, hatta bir organizasyon bile yoktu ve hareket birden oluverdi! Aslında eksik söylemişim. Bu hareketlerin daima böyle sürpriz şekilde ortaya çıktığını yazmalıymışım! Ha reketin odağında olanlar için bile böyle bu. İşin en esrarengiz yanı da şu: Gene o bildik tayfanın sokağa döküldüğü, o bildik standart protesto eylemi nasıl oluyor da birdenbire bir halk ayaklanmasına dönüşüveriyor? Akıl sır ermez bir durum doğrusu. Terkibindeki sihirli maddenin ne olduğunu bilebilseydik çoktan şişelemiştik. Ve zengin olmuştuk! Bu tarz bir kritik an, bir devrilme noktası geldiğinde ortaya çıkan esrarengiz unsurlardan söz ederken bir şey eklemek isterim. Bence bunu önceden kestirip planlayamayacağımızı bilecek kadar alçak gönüllü ve mütevazı olmalıyız tabii. Ama bu, hazır olmayacağımız anlamına da gelmemeli. Böyle anlar geldiği zaman bu durumlarda nasıl davranacağımız konusunda hazırlıklı olma konusunda daha becerikli davranabiliriz. Bunların gitikçe daha sık gelmekte oldukları açık. Bunların daha sık oluşmasına sosyal medyanın katkıda bulunduğu da açık. Gitikçe büyüyen bir eşitsizlik yaratan ekonomik sistemin geçmişteki performansı, kazananlarla kaybedenler arasında gayet kaba bir ayrım olacağını gösteriyor. 31 MAYIS 2015