Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Aslında tüm dünyada basının gerilemesi gibi bir olay var dijitalin karşısında ama mizah dergilerinin düşme oranı daha yavaş, biz daha dirençliyiz. 150 bin Selçuk Erdem'in şu ana kadar yayımlanan kitaplarının toplam satışı ayırmanız gerekiyor. Yani beynin ısınması zaman alıyor. İlk akla gelen şeyler genellikle iyi çıkmaz, biraz bilinçaltından bir şeyler çekmek gerekiyor. Onun için de yüksek konsantrasyon lazım. Altı saat bölünmediğim bir çalışma gerekiyor benim için. Ne kadar masa başında oturabildiğiniz çok etkili. Bazı insanlar çok dayanamaz ona, bazıları da dayanır, o belirliyor işte çizerin başarısını. KİTAPLARI HAZIRLARKEN ACIMASIZ OLUYORUM var. Beni tanıyor okuyucum, bir karikatürde yanlış anlaşılmaya müsait bir şey varsa bile o biliyor, "Selçuk bu zamana kadar bunları yaptı, onu kast etmemiştir" diyor. Fakat bilmeyenler, o düzenli okuyucunun bilgisine sahip olmadıkları için birden irkilebiliyorlar. Arkadaşımla aramızdaki espri ona çok sert gelebiliyor. Çok basit mesela, bir karikatürüm var, inek bir şeyler yiyor, daha çok yeseydim diyor. Birisi bana, “Bir kere de Allah’a şükür demeyi öğrenin” yazmış. Ben ne diyorum, onun kafası bambaşka bir yerde. Çok düzenli takip edemeyen okuyucu var, onlar için iyi oluyor kitaplar. Biz kendimiz de seviyoruz aslında itiraf edeyim. Ama biriktirmek, saklamak isteyen okuyucu oluyor, tekrar okumak isteyen okuyucu oluyor. Ben kitapları hazırlarken çok seçme yapıyorum, çok karikatür eliyorum. Ben kendi işime biraz acımasız bakabiliyorum. Şimdi derginin 658’inci sayısındayız, kapakların yarısı benim esprim olmuştur herhalde. Ama gündemin geçiciliğini sevmiyorum galiba. Ya da kişisel dünyama daha çok değer verdiğim için herhalde o kapaklardan kitap yapmaya meraklı değilim, bilmiyorum. Gerçi belli de olmaz. EN ÇOK NE SİNİR EDİYORSA ONU KAPAĞA ÇIKARIYORUZ Kapakların çoğunu Erdil’le ben yapıyoruz. Pazartesileri herkes eskiz düşünüyor, masaya koyuyoruz ve seçmeye başlıyoruz. En çok beğenilenleri ayırıyoruz, onların içinden de kapaklık bir karikatür var mı diye bakıyoruz, bazen çıkıyor. Yoksa kapak için özel düşünüyoruz. Konu belirlemek çok zor olmuyor, çok baskın bir şey oluyor genellikle. Bizi ne sinir ediyorsa onu kapağa çıkarıyoruz. Espriye karar verdikten sonra bunu en iyi kim çizer diye de düşünüyoruz. Sinem Dönmez @sinemdonmez Fotoğraf Vedat Arık TEK BAŞINIZA ÖZGÜR OLAMIYORSUNUZ Biz otosansür uygulamamak istiyoruz ve içimizden geldiği gibi çizmeye devam ediyoruz ama uygulamasak bile, karikatürler için konuları nerden alıyoruz? Basından. Yani basında sansür varsa bize yansıyor. Bu etrafınızdaki atmosfer gibi bir şey. Tek başınıza özgür olamıyorsunuz. O yüzden basına bütün baskılar bizi de etkiliyor. Bizim de kafamızı açacak köşe yazıları, düzgün habercilik okumamız lazım, bunlar azalırsa bizi de zor durumda bırakıyor. 90’larda yapılan şeyler, bugün yapılamaz oldu. Mizahın yine de sıyrılacak yolları var, basının genel olarak durumu daha zor bence. Her zaman yolumuz var yani, karikatürün doğasında her zaman siyasilik var. Bizim kişisel karikatürlerimizin bile doğasında var, çünkü günlük hayata yönelik bir eleştiri. 13 YAŞ 18, İLK KARİKATÜR LİMON’DA Daha okuma yazma bilmiyorken çiziyordum. Asteriks okurdum çocukken, orada gördüklerimi çizer, sonra kesip kendi kendime oynatırdım. İlkokulda Gırgır okuyordum. Çok büyülüydü çizgi dünyası her zaman benim için. İlk çizimimi ortaokuldayken Gırgır’a gönderdim ama çıkmadı. Çizgi de çok iyi değildi herhalde, ya da çok küçüktüm, olmadı. Sonra lisede Limon’a göndermeye başladım. Hem Limon’u daha çok sevmeye başlamıştım, daha sivri, daha değişik bir dergi olmuştu. Orada çıktı ilk çizimim işte amatör köşesinde, 17 yaşındaydım. Eskişehirliyim ben. Üniversite zamanı gelince istikamet İstanbul. İşletme bölümüne girdim, bitirmedim, sonra sinema televizyona baktım, bitirmedim. Zaten amaç okumak değil, İstanbul’a kapağı atmak. Daha ilk amatör çizimler gönderdiğiniz zaman editör abiler sende biraz ışık var dediğinde insanın kendine güveni geliyor, cesaretleniyor, Ben 18 yaşındayken çizimlerim amatör köşesinde değil, içeride yayımlanmaya başlamıştı. Amatör sayfada çok uzun süre kalmadım. Sonra da böyle gitti işte. İstanbul’a geldiğimde ilk ayrılıklar olmaya başlamıştı, bir süre Deli’de çizdim, sonra Leman’a geldim, herhalde 1993’tü ben Leman’a başladığım zaman. Sonra 2002’ye kadar Leman’da çizdik. MASA BAŞINDA ALTI SAAT Zaman ayırmak gerekiyor espri bulmak için. Pazartesi gündem günümüz ona konsantre oluyoruz. Diğer günler daha kişisel köşe üzerine çalışıyoruz. Eskiz deterlerim var, özgürce saçmalamaya başlıyorum. Espri düşünürken editörlük yapmamak, her türlü saçmalamaya izin vermek gerekiyor. Kendi işinize karışmamanız, kasmamanız lazım. Espri için çok uzun blok bir zaman 10 MAYIS 2015