Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Hadi gel buluşalım Zeki eski köprünün altında O GECE KÖPRÜ ALTININ GÜZEL ÇOCUĞU Zeki Ateş, Genel Koordinatörlüğünü Coşkun Aral’ın üstlendiği belgesel Köprüaltı Sokağı: Kemancı’da; “Şu anda yaşayan bir köprü altı çocuğuyum ve bununla hep övündüm, hiçbir zaman da gocunmadım” diyordu: “Burada geçen beşaltı senem, inanılmazdı, herhalde ikiüç üniversite okusaydım, bu altı sene içinde köprüde öğrendiklerimi, bu köprüde yaşadıklarımı, köprüde tanıştığım insanları, hayatımın bir döneminde görmek gibi bir şansım olmazdı. Zaten köprü yandıktan sonra o insanların bir eşine daha denk gelmedim.” Zeki (Ateş), vefatının ikinci yılında, şanına yakışır bir geceyle anıldı. Tabiiki kült mekanı Kemancı'nın kardeşi Roxy'de. Hayattayken şahane insanlar biriktirmiş, orası kesin. Gittikten sonra onları bir araya getirmek de yine ona nasip oldu. yıllara uzanan bir arkadaşlığımız, 93’te, dükkanın açılma sahasında, al sen de bir ucundan işe yara diye elime tutuşturdukları fırçayla mekanın duvarlarına badana darbesi vurmuşluğum var. 20 yılı aşkındır, böylesi kalabalık hâlini az gördüm, öyle söyleyeyim. “Sorma” diyor, “Ne beklediğimizi üç aşağı beş yukarı tahmin ediyoruz sanıyorduk, en ufak bir ikrimiz yokmuş meğer." İki yıl önce, 12 Nisan’ı, 13’üne bağlayan gece, son albümünün lansman konserindeyken Kemancı Zeki’nin (Ateş) vefat haberini alıp, içinden dağılan Aylin Aslım’ın, bundan bir ay önce, Zeki Abisinin ardında bıraktığı eşi Enise ve oğlu Ata Ateş’e maddi destek sağlamak amacıyla bir konser düzenlenmesi ikri aklına düştüğünde, tıpkı aradığı müzisyen arkadaşları gibi, ikiletmeden, seve seve, büyük bir mutlulukla dükkanı açmaya karar verdiklerini söylüyor Cem. Beyoğlu’nun, itin kopuğun cirit atığı, eğlence hayatı hesabına pavyondan başka mekanın bulunmadığı zamanlarından, gece ve kültür hayatının ana arteri hâline geldiği dönüşüm dönemine katkısı devasa, kardeş dükkanlar neticede. Kemancı’nın tarihi elbete daha eski. 92’de, eski Galata Köprüsü yanmasaydı (Pek çoklarının inandığı üzre, cayır cayır yakılmasaydı), 1986 yılında, rocker gençlerin 13 Nisan akşamı, Sıraselviler’de Roxy’ye doğru yürürken, uzuuun zamandır görmediğim bir manzarayla karşılaşıp afallıyorum. Ara sokaktaki Roxy’nin kapısından caddeye uzanmış, oradan kıvrılıp, hani iki sıksa Taksim’e ulaşacak bir kuyruk, hakikaten en son ne zaman görmüştüm? Sokağa girince hayretim katlanıyor. Roxy’nin önü, öyle böyle değil. Gençliğimi gömdüğüm Beyoğlu’nun gece hayatından tanıdığım dostlar, ahbaplık etiğim tanışlar, nice geceler muhabbet koyup kimilerinin ne iş yaptığını, hata bazılarının ismini bile bilmediğim, pek çoğunu bin yıldır görmediğim kim varsa, yüzünde güller açmış, gruplar hâlinde muhabbet ediyor. İçeride sigara içilmiyor malum; hem saat de daha 20:00, millet henüz içeri girmemiştir düşüncesiyle kapıdan ayağımı atar atmaz, ezberim iyiden iyiye dağılıyor. E zaten içerisi de duvardan duvara, silme dolu! Girer girmez vestiyerin orada Roxy’nin sahiplerinden Cem’le (Selcen) karşılaşıyoruz. Hukukumuz eskidir; Roxy’nin henüz açılmadığı 14 Aylin Aslım “Evimiz gibiydi. Hakkını ödeyemem Zeki Abinin. Bir gece bile paramızı almadan çıktığımız olmadı ordan. Az verirdi ama her zaman verirdi, mutlaka verirdi.” ellerinde Led Zeppelin kasediyle gelip, “Abi şunu çalsana” diye diye belletmeleriyle, izbe bir kahvehaneden fıçıların üzerine yerleştirilmiş tepsilerde bira servis eden “tuhaf” bir yere dönüşen eski Kemancı, altı yıl boyunca balıkçısından üniversitelisine, şairinden ressamına, muhabbeten öte ortak noktaları olmayabilen, o güzel köprüaltı çocuklarının sığınağı olarak kalır, Beyoğlu’na hiç taşınmazdı belki. Köprü yanınca, hemen her duyanın manyakça bulduğu bir kafaya uyup, Sıraselviler’de bir apartmanın girişindeki pavyonun biri, rock bara dönüştürüldü. Bugün, piyasanın “olmuş” ne kadar ismi varsa, çıraklık dönemini orda yaşadı, orda serpilip isim oldu, yıldız oldu. Teoman’ı henüz Indians, Şebnem Ferah ve Özlem Tekin’i Volvox üyeleriyken dinlediğimiz, parlamalarını sağlayan kendi şarkılarını ilk kez, rock cover’ları arasında çaldıklarında duyduğumuz bir tarihten söz ediyoruz. Müzikten yana, muhabbeten yana, tadından yenmez zamanlardan... Dün gibi hatrımda, Kemancı'ya dadanmaya başlayalı epey olmuş, o gece birlikte olduğumuz bir arkadaşımız, dinleyicilerin arasından sahneye laf atıp şakalaşan, incecik, dal gibi adamı gösterip, “Bu abi galiba burada yaşıyor, daha gelip de görmediğim tek sefer yok” de Ebru Çapa Fotoğraf Fikri Yüzbaşıoğlu 19 NİSAN 2015