Katalog

ÇANAKKALE / GÖKÇEADA 9 EGE’NİN İMBATI Serdar Kızık [email protected] FOÇA’DA GÜLÜMSEME... Cunda, Foça, Karaburun, Alaçatı, Akyaka ve biraz da özellikle çevresiyle Datça... İşte benim için Ege’nin İmbatı’nın en güzel estiği, gönlümün serinlediği, bir başka türlü sevdiğim, duyumsadığım, tanıdık, dokunan, efkarlı, sevgilerimi ve sevinçlerimi çoğaltığım, bir başka huzurla kucaklaştığım kıyılar... Hüznümü alıp götürmüyor, anlıyorlar üstelik... Rüzgarım kolay geliyor buralarda. Elbette bazıları daha öncelikli, yeri ayrı. Zaten biliyorsunuz, diğerlerine göre daha çok korunan, bozulmamış, muhteşem bir coğrafyaya sahip. Özellikle yüzlerce yıl geriye uzanan geçmişiyle, güzelim taş evleri, koylarıyla, özgür, hayata tutkun insanlarıyla bir başkadır Foça... Ne çok severim ben! Bu kez konuya daha farklı bir boyuttan yaklaşayım. “Ne olursa olsun bir insanın, tek bir insanın, sağını ve solunu, çevresini, beldesini, ülkesini, hatta dünyayı öyle ya da böyle değiştireceğine inananlardanım” diye bir giriş yapmalıyım ki anlatacaklarım yerine otursun. Bir çok sevdiğim insan var Foça’da, güzel insanlar... Birisini unuturum da alınır diye değil, kendileri benim için önemli ama adlarını bu sayfada anmayacağım; biliyorum onlar da bu tutumumu yadsımayacak... Şimdi tek bir kişiden, genç bir yerel yöneticiden söz etmeliyim size, Belediye Başkanı Gökhan Demirağ’dan. Belki bazıları yadırgar ama bir insanın güleryüzünü çok önemserim. Genellikle gülümsüyorsa “ tamam” derim. Diyeceksiniz ki tam da burada, “memleketin şu halinde gülüryüzlü olmak kolay mı?” Haklısınız! Ama ben gülmesini değil, iyimserliğini, olumlu enerjisini kasdediyorum. Gökhan bunlardan. Türkiye’nin en genç belediye başkanlarından. Gençlerin ve özellikle bayanların desteğiyle göreve geldi. Çalışkan, başarılı, dürüst. Yıllar var oturup sohbet etmedik, uzun boylu. “Gel anlatayım hizmetleri” dedi “Abi...” Gerçi araştırıp, doğrulama gereği duymadım ama gerçekleri dile getirdiğinden emin olduğum için söyleyeyim; bir tatil beldesi olmasına karşın her yerinden denize gönül rahatlığıyla girilen Foça’da, arıtma tesisini yüzde 97 gibi ender bir standartta çalıştırdığına inandım. Gözde turistik beldelerimizde denizle kucaklaşmak için uzaklara, çok uzaklara gidilmesi gerekiyorsa bugün, Foça’daki bu özelliğin altını çizerim ben. Gelelim temizlik konusuna. “Ben geliyorum diye hazırlamamışlardır elbet” şakasını da yapıp ekleyeyim: “Bu denli temiz bir belde az gördüm” Çöp kutularının içinde bile poşet var, pislik taşmasın diye. Sokaklar, caddeler tertemiz. Yürüyüş yolları var, hem kıyıda hem içerde. Tahta iskeleler yapmış koylara, doğayla uyumlu. Geçen yıllarda Çeşme’de denize girmek için 25 YTL vermek zorunda kaldığı Beach Clup’ları görünce, demiş ki: “Foça’da böyle olmayacak” Askeri lojmanların önünden başlayıp diğer uca kadar yeni plajlar kazandırmış halka. Daha saymayayım, yer kalmadı çalışmalarına. Çağdaş bir turizm beldesidir. Gökhan, “Butik turizm” demiş “her şey dahil” lazım değil Foça’ya. Güzellikleri siz paylaşın, yerel yönetimi tüm çalışanlarıyla kutlamak da bize düşsün... oluruz. Tamamı mavi bayraklı olan plajlar içerisinde Gizlikoy, Kuzulimanı, Kaleköy, Kefaloz, Güzelceköy, Yuvalı, Uğurlu adı öncelikle sayılması gerekenler. Gökçeada denizinin sunduğu olanak ile Türkiye’nin ilk ve tek sualtı parkına ev sahipliği yapıyor. Dalış meraklıları için de uygun bir mekan ada. Ada çevresinde pek çok batık bulunuyor. Gökçeada’nın, Ege Denizi’nin en fazla temiz su kaynağına sahip adası olduğu söyleniyor. Ada bu özelliğiyle dünyadaki diğer benzerleriyle kıyaslandığında dördüncü sırada yer alıyor. Düşünsenize küçük bir ada ve bu mekan üzerinde üç baraj var. Sadece bu bile adanın temiz su kaynağı bakımından ayrıcalıklığını gözler önüne sermeye yeterli. Adada su sadece denizle sınırlı değil. Marmaros Şelalesi de, ilgi çeken yerlerden birisi. Ormanlık bir alanın ortasından geçilerek ulaşılan şelalenin suyu 38 metre yükseklikten aşağıya süzülüyor ve ilginç ?