17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÖRÜŞ Yusuf Hacısüleyman Turizm Uzmanı [email protected] MAHREMİYET Mahremiyet, Türkçe’de “gizlilik” anlamına geliyor. “Mahremiyet” sözcüğü, etimolojik kökeninde “en iç, en derin iç” anlamına gelmekte ve günlük dilde de “iç bilinç ya da bir kişinin en gizli gerçekliğinin bilgisi” gibi anlamlar taşımaktadır. Son haftalarda gazetelerin, dergilerin ve televizyonların ana gündem maddesi değişik insanlara ait bu tür bilgilerin sorgulanması ve yorumlanması ile ilgili dolup taştı. Bir soruşturma, hatıra fotoğrafları, dinlenen telefonlar veya telefondaki küfürlü konuşmalar, kamera şakası değil, ziyaretlerde çekilen gizli görüntüler bana iki konuyu hatırlattı: 1993 yılında Sharon Stone ile William Baldwin’in baş rolünu oynadığı ve “bu kadarı da olur mu” dedirtecek cinsten olan, bir apartmandaki tüm insanların “mahremiyetinin” yani “özelinin” bir kamera sistemi ile izlenmesini konu alan “Sliver“ adlı filmi. Bu filmde apartmanda bulunan tüm dairelerin, tüm odaları, yatak odası ve banyo, tuvalet de dahil olmak üzere kapalı devre bir kamera sistemi ile izleniyor ve apartmanın sahibi bir odada insanların her hareketini ve konuşmalarını izliyor. Filmi seyretmediyseniz çok şey kaçırmadınız, zaten şimdi güncel olarak yaşamaktasınız, ne de olsa teknoloji gelişti bu on beş yılda. Artık apartmanlarla sınırlı değil bu iş. Eskiden “biri bizi gözetliyor” programları vardı. Hangi biri? Temel’in dediği gibi hepisu… hepisu! Kişinin özel yaşamını sınırsızca yaşadığı, üzerindeki kurumsal ve dış dünyaya ait olan kimliğini çıkardığı, sadece “kendisi” olduğu ve en içsel duygularla baş başa kaldığı “mahremiyet” alanı neresidir derseniz, size hiç tereddüt etmeden “bir otel odasıdır” diyebilirim. Evinizde bu duyguyu yaşamanız mümkün değildir, çünkü evinizin bir kurumsal yaşam kültürü vardır, onun dışına çıkamazsınız, ama otel odası sizin için nötr bir yerdir, sizi kimse görmez, kapıyı kapattığınızda dış dünya dışarıda kalır yalnızca “kendinizi” yaşarsınız, mekan olarak sizinle hiç bir iletişim içinde bulunmaz, geçicidir. Otellerin bir özelliği daha vardır, o da insanların “mahremiyetine” olan saygıdır. Bir oteli aradığınızda, kalan bir müşteri ile ilgili olarak size bilgi verilmez, yani falanca siz de kalıyor mu diye sorarsanız “bu konuda size bilgi veremeyiz” denir, kiminle kalıyor sorusuna ise hiç yanıt alamazsınız. Kalan bir arkadaşınızın ismini biliyorsanız odasını bağlarlar ancak oda numarası kaçtı diye sorarsanız o da söylenmez sadece telefonunuz bağlanır. Otellerde yaşananlar otellerde kalır, o dört duvarın duydukları, gördükleri hep orada. Siz dahil, kendi içinde kalır. Bir anlatmaya kalksa duvarlar… Yok, yok anlatmasınlar. Çünkü insanların “özel yaşamı“ kimseyi ilgilendirmez, insanların özelini genele açmamak tüm dünyada otelcilik mesleğinin başlıca etik ilkelerindendir… Keşke medya endüstrisi de böyle bir ilke edinse çok geç olmadan, hatta bazı kurumlarda bundan nasibini alsalar. Özel yaşama saygı gösterilmeyen ülkelerde turizmin gelişmesinden söz etmek mümkün değildir, çünkü o ülkelerde özel yaşam ile ilgili korku gelişir, insanlar kendilerini birden çıplak hissederler. Korku, yani turizmin baş düşmanı… Türkiye içinde bulunduğu bu kırılgan ortamdan çabuk çıkabilmeli...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle