Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GÖRÜŞ Turizm Uzmanı Yusuf Hacısüleyman 20 yhacisuleyman@yahoo.com ŞANLIURFA TURİSTİ KAZIKLAMAYACAĞIZ Geç de olsa bazı şeyleri anlamış olmak, ileriye doğru atılan ilk olumlu adımdır. Marmaris esnafı geçenlerde bir bildiri yayınlayarak artık turisti kazıklamayacaklarını açıklamış. Belki bu bilince daha önceleri varabilseydik, yani örneğin 20 yıl kadar öncesinde gibi, 19831987 yılları arasında, İstanbul’a ve Bursa’ya çok güzel günler yaşatan Arap turizmini yıllarca sürdürebilirdik. Bırakın otelleri, Tarabya’da, Bebek’te, Sarıyer’de Arap turistlere kiralanmayan ev kalmamıştı neredeyse o yıllarda. Ancak belki “açgözlülükten” belki de o dönemin “köşeyi hemen dönme” felsefesine uygun “kazıklamaktan” dolayı Arap turizmini çok kısa bir süre içinde sıfırladık. Marmaris esnafının bu örnek kararı belki biraz geç geldi ama dileriz ki tüm turizm bölgeleri esnafı için üzerinde düşünülmesi gereken bir konu olarak değer kazanır. Bakın neden? Alman Otomobil Kulübü ADAC, Alman turistlerin çoğunlukla gittiği ülkeler arasında bir fiyat karşılaştırması yapmaktadır. Paket tur olarak adlandırdığımız ücretin dışında, gittiği tatil ülkesinde yan masrafları ele alıyor bu karşılaştırma. Türkiye daha önceki yıllarda bu açıdan en ekonomik ülke sıfatıyla bir çok kez birinci iken bu yıl beşinciliğe düşmüş durumda. En ucuz ülke sıralamasında ise Polonya birinci sırada yer almış. Burada sözü edilen yan giderler “sepetinde” yer alan kalemler, Marmaris esnafının sözünü ettiği kalemlerden oluşmuyor tabii ki, ancak Türkiye’nin hayat pahalılığı bakımından Avrupa Birliği ülkeleri içinde diş fırçasından tutun da el sabununa kadar günlük yaşam için gerekli basit tüketim malları bakımından ne kadar pahalı olduğunu göstermiş oluyor. Bizler de bir yerlere seyahat ettiğimizde kaldığımız otel veya çevrede bir çay veya kahve içtiğimizde veya bakkaldan bir dondurma aldığımızda bu yan giderlerin tatil moralimizi çok olumlu veya olumsuz etkilediğini bilmekteyiz. Buradan başka bir araştırmaya geçelim. Almanya’da geçen hafta önde gelen Türk tur operatörlerimizden Öger Tur’un yaptırdığı bir ankette, Alman turistlere “Türkiye’yi neden tercih ettiniz?” sorusunu yanıtlayanların yüzde 85’i ‘her şey dahil sisteminden dolayı“ demiş. Bu oranın yüksekliği bizi şaşırtmadı. Çünkü her şey dahil sistemi, bir turistin tatil bütçesini hesaplarken, yemeiçme gibi temel ihtiyaçları için başka bir paraya gereksinim duymayacağının güvencesidir. Şimdi bu üç konuyu bir araya getirelim: Kazıklanma duygusu, yan giderlerin yüksekliği ve tatil bütçesi. Hep şikayet edilen “her şey dahil” sisteminin ortaya çıkışının başlıca nedenleri işte bunlardır. EtmeBulma dünyası. “Önce kazıkla, sonra niye çarşıya çıkmıyor diye hayıflan” ve düştüğümüz duruma bakın; yabancı turistlerin Türkiye’yi tercih nedenleri arasında, doğanın, tarihin, kültürün ve doğal güzelliklerin değil de, “her şey dahil sisteminin” ilk sırada yer alması ne kadar üzücü, öyle değil mi? Harran’ın kültür evleri Özlem Kızıltepe oz bulutu her yeri sarıya boyayıp geçiyor, çevrede sıcaktan yüzleri iyice kararmış çocuklar var… Evlerin önünde her yaştan çocuk… Çoğu Türkçe bilmiyor, oysa 100 metre ilerde Anadolu’nun ilk üniversitesi bugünün Harran’ını dinliyor. Kimler gelip geçmemiş ki bu üniversiteden; ünlü matematikçi Sabit bin Kura, Battani, Cabir bin Hayan, Harran alimlerinden bir kaçı. Coğrafyanın değişimi ve bin yılların geçmesiyle üniversite sonsuz zaman boşluğunda bugünün kalıntıları, Harran da tarihin parlayan bilim merkezi konumundan Türkiye’nin kurak, yatırıma uzak T bir yerleşimi oluvermiş… İlk çağdan bu yana varlığı bilinen bilim ve sanatta doruk noktaya ulaşan Harran Okulu geçmiş ile bugün arasında eğitim ve kültür kayıplarının nesnel bir ifadesi. Harran’da yaşam coğrafyanın zorluğuyla ne kadar geri kalmış gibi görünse de yörenin genç kız ve kadınları yeniye açık… Rengarenk yöresel giysileriyle, bellerinde allı pullu kemerleri, siyah uzun saçlarını rengarenk örtülerle süsleyen makyajlı kadınlar var Harran’da. Bu kadınlar turistleri karşılıyor, güler yüzleriyle onlara hizmet ediyor. Geriye değil ileriye bakıyorlar. Büyük kentler “Üniversitelere, daha sıkı nasıl örtünerek girilir”i tartışırken