Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 AVUSTURYA AVUSTURYA 13 Avrupa’nın sanat sokağı Graz Yazı ve fotoğraflar Bülent Demirdurak alatasaray’ın Avrupa’yı titrettiği yıllarda G grup karşılaşmalarında rakiplerimizden biri de Avusturya’nın mütevazı ekibi Sturm Graz’dı. Beklenenin tam aksine üstün bir başarı gösteren Avusturya ekibi grubu birincilikle tamamladığı gibi tam anlamıyla ikincinin de Galatasaray olmasını istedi. Çünkü İstanbul’daki maçın son dakikaları kabus gibiydi. Berabere devam eden maçta Galatasaray 10 kişi kalmış, üstelik de kontrol tamamen Avusturyalıların eline geçmişti. Stadı derin bir sessizlik sarmış ve her an yenebilecek golü bekler olmuştuk. Bu sırada grubun diğer maçının berabere bittiği duyuldu. O anda Avusturya ekibinin Sırp hocası kulübeden fırlayıp koşarak saha kenarına gel di ve futbolcularına bağırarak talimatlar verdi. O andan itibaren Sturm Grazlı bütün futbolcular kendi sahalarına çekilip aralarında paslaşmaya ve maçı bitirmeye baktılar. Kısacası kendileri üst tura çıkmışken arkadan gelen takımın İskoçya veya Fransa temsilcisi değil de Türk takımı olmasını istediler. İşte benim Graz’a olan sempatim de o gün başladı ve yıllar sonra bir ilkbahar günü de yolum Avusturya’nın bu muhteşem şehrine düştü. Viyana’ya yaklaşık üç saat uzaklıkta bulunan Graz inci gibi işlenmiş bir kent. Kent merkezine girerken solunuzda Graz Operası‘nı görürsünüz. Avusturya’nın ünlü mimarları Hemler ve Fellner tarafından planı çizilmiş olan opera binası, geleneksel mimarinin modern unsurlarla karışmasından ortaya çıkmış mükemmel bir yapı. Opera nın hemen önünde bulunan “Işığın Kılıcı“ adlı çelikten heykel, şehrin kozmopolit yapısının simgesidir. Operanın hemen arkasında kurulan pazaryerinde hafta içinde ilginç alışverişler yapılabilir. Opernring’den devam edip, kanallardan yürürseniz Rathaus veya Belediye Binası‘nın olduğu meydana ulaşırsınız. Birbirine çok yakın binalardan Landhauskof, avlusu ve mimari detaylarıyla Rönesans yıllarına tarihlenir. Hemen yanındaki Landeszeughaus, Avusturya’nın en eski sarnıcı olup burada geçen aylarda 30 bin parçalık silah koleksiyonları sergilendi. Kanalın hemen karşı kıyısında bulunan Herzoghof’un avlusunda yaz aylarında romantik caz konserlerine rastlanabilir. Glockenspielplatz’ın hemen arkasındaki Carillon’da her gün 11.00,15.00 ve 18.00 saatlerinde Viyana’da Der Anker’deki gibi açı lan pencerelerden çıkan kuklalar geçit resmi yaparlar. Burg Bahçesi ve kent parkına doğru yürürseniz Burg Tiyatrosu’nu ve İmparator II. Ferdinand’ın mezarının da bulunduğu 17. yüzyıl katedralini göreceksiniz. Kentin, sayısız restoran, bar, pastane, ayaküstü yemek yenilecek yerlerle çevrili bu bölgesine yansıttığı dayanılmaz çekicilikten dolayı “Şeytan Üçgeni” de derler. Kent merkezinin birbirinden şirin sokakları sizi eskiden kasapların bulunduğu mahalleye sürüklerse nehrin karşı kıyısında Peter Cook ve Colin Fournier tarafından tasarlanmış olan çok farklı bir mimariye sahip Kunsthaus veya Kültür Merkezi’ni görürsünüz. Kenti ayıran kanalın üzerindeki adacık 2003 yılında, Graz’ın Avrupa Kültür Merkezi seçilmesinin anısına inşa edilmiş. Sanat Sokağı olarak da adlandırılan Sackstrasse’den yürürseniz sizi sayısız antikacı, ressam karşılayacaktır. Çok keyifli bir yürüyüşle Mursteg’ten geçerek Schlossbergplatz’a gelirsiniz. Dilerseniz Kent Müzesi veya Neue Galerie’deki güncel sergilere de zaman ayırabilirsiniz. Meydanın sonundaki Schlossberg Füniküleriyle Schlossberg Tepesi’ne çıkarsınız. Bu tepe Grazlıların en çok sevdiği ve boş zamanlarında geldiği yerlerin başında. Buradaki banklarda oturup dinlenebilir veya küçük patikalarda yürüyebilirsiniz. Şehrin, bu tepeden birbirinin içine girmiş kırmızı kiremitli çatılarıyla görüntüsü çok güzel. 4 yüz 73 metre irtifadaki tepeden aşağıya yürüyerek inmek de çok zevkli. Graz kent turuna 1588 yılında yapılmış olan ve “Liesl” olarak bilinen şehrin en önemli Çan Kulesi’yle devam edebilirsiniz. Bu kulenin altında 16. yüzyılda şehrin en kötü hapishanesi bulunurmuş. Biraz ilerde de 18. yüzyılda altı metre kalınlığında, 20 metre yüksekliğindeki duvarlarıyla hapishane, depo ve topların kullanılma platformu olarak kullanılan burçları da görebilirsiniz. Yine 18. yüzyıla tarihlenen Saat Kulesi ve sonrasında da Herberstein Bahçelerini görüp tarihi merdivenden inerek yeniden şehir merkezine dönebilirsiniz. Eskiden Sacher kahvesi yalnız Viyana’da bulunurdu. Artık burada da enfes bir pastane olduğuna göre bir Sachertorte ve kahve günü sonlandırmak için fena olmaz. Artık Kaliforniya Valisi olan Arnold Scwarzenegger’in adını taşıyan stadyumu ise uzaktan görebilirsiniz. Graz’a ayıracağınız gün boşa gitmeyecek. www.bdemirdurak.com