Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KKTC 7 GEZEKALIN Mustafa Balbay ankcum@cumhuriyet.com.tr Girne Kalesi GDANSK DUVARLARI… “Gezekalın” hep sıcak iklimlere gidecek değil ya... Bu kez Baltık kıyılarına uğrayalım... Önce Baltık’ın güney ucundan girelim, sonraki yazılarda kuzeye de çıkarız... Almanya’nın neden Polonya’yı bu kadar çok istediğini, tarih boyunca neden bu ülkeyi topraklarına katmak için savaşları göze aldığını en iyi Gdansk’ta anladım... Tamam, Krakov, Varşova elbette muhteşem kentler, ama Gdansk bölgesi için şunu söyleyebiliriz: Muhteşem topraklar! Türkçe’mizde “deyim parçası” olarak kullandığımız sözlerden biri şudur: Daniska! Bu sözcük dilimizde, bir şeyin en iyisi, en güzeli anlamında kullanılır! Tümcede kullanmak gerekirse; ben yazının daniskasını yazarım, gibi... İşte bu “daniska” Gdansk’tan geliyor. Gdansk’ın Almanca’daki adı şu: Danzing... Türkçe’ye de Almanca’dan geçmiş, olmuş bize her şeyin daniskası! Hitler 1938’de Polonya’ya demokratik bir öneride bulunmuştu: “Gdansk bölgesini bana verin.” O ünlü Danzing koridorunu... Polonya olumsuz yanıt verince, 1 Eylül 1939’da İkinci Dünya Savaşı başlamıştı... Baltık Denizi’ne dökülen en büyük ırmak olan Vistül, Gdansk’a doğru deltalaşır ve karşınıza öyle bir manzara çıkar ki; yeşillerden yeşil beğen... Tek engel havanın kapalı olması ve bu nedenle görüş mesafesinin kısalığı. Kim bilir belki de toprak ana bu zenginliklerini usul usul göstermek istiyor, sispus perdesini bu yüzden çok kullanıyor! Gdansk’ın ekonomik olarak en ünlü yeri tersaneleri... Burada gemi yapımının tarihi 16. yüzyıla kadar uzanıyor. Tersaneler bölgesine gittiğinizde nasıl döneceğinizi de hesaplamanız gerekli. Öylesine iç içe geçmiş, her biri neredeyse suni bir koy büyüklüğünde bölümler ki; çevrenizde tersaneden başka bir şey görmediğiniz uçsuz bucaksız bir üretim alanı... Tersanelerde, sadece ekonominin değil siyasetin de nabzı atıyor. Polonya’nın 20. yüzyıl sonunda Sovyet Bloku’ndan kopmasının önünü açan “Solidarnosc”, yani “Dayanışma” hareketinin başladığı yer de bu tersaneler... Gdansk gezim sırasında aradan yıllar geçmesine karşın hala bu hareketin pankartları, yazıları duvarları süslüyordu. Ama bunlar amatör bir duvar yazıcısının fırçasından çıkmış yazılar değil, ustaca, göze de hitap eden görüntülerdi... Kent merkezinde yer yer Vistül’ün gölgeleri var... Su kıyılarındaki evler de insanda ilk pamuk şekerini çağrıştırıyor. Her birinin rengi ötekiyle uyumlu. Hani insan, gömleğini kravata, kravatı cekete uygun seçer ya; yan yana evler de öylesine birbirine uyumlu boyanmış... Gezekalın... “kolakas”ı denemelisiniz. Görünümü ıspanağa, tadı ise mayhoş olan “molohiya”yı seveceksiniz. Masalarınızın üstü humus ve gabbar (kapari) türü mezelerle sürekli donatılacaktır. Bu arada tadı adını hiçbir şekilde çağrıştırmayan şeftali kebabını da mutlaka tatmalısınız. Şeftali kebabının adının çıkışına yönelik çeşitli söylenceler var. Biz bir tanesini anlatmakla yetinelim. Şefin biri elinde kalan tavuğun derisinin içini etle doldurup servis yapmış. Bunu görenler “şef deli” diye alay etmeye kalmış. Şef deli günümüzde şeftaliye dönüşmüş. Kuzey Lefkoşa mütevazı duruyor. Venedik surları boyunca yürümenizi ve Girne Kapısı’ndaki turizm St. Barnabas ofisinden harita, broşür ve bilgi almanızı öneririz. Eski kentin batısında, Birleşmiş Milletler’in UNOPS Projesi kapsamında restore edilen evleriyle Karamanzade ve Arabahmet mahalleleri görülmeye değer. Kent surlarının Venedik kumandanlarının adlarını taşıyan on bir burcu var. Görmeden dönmeyin Bellapais Manastırı, St. Hillarion Kalesi, St. Barnabas Arkeloji ve İkon Müzesi, Salamis Harebeleri, Magusa Kalesi, Lala Mustafa Paşa Camii, Namık Kemal Zindanı, Girne Kalesi, Selimiye Camisi, Büyük Han, Mevlevi Tekkesi, Girne Kapısı, Hz. Ömer Tekkesi, Othello Kulesi, Soli Harabeleri, Vuni Sarayı ve Kantara Kalesi.