27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÖRÜŞ Yusuf Hacısüleyman Turizm Uzmanı yhacisuleyman@yahoo.com 12 DOĞA TURİZM ARAMA KONFERANSI Son yıllarda gerek özel sektörün, gerekse kamu kurumlarının ülke turizmine yönelik ilgisinin artması, turizm çevrelerince kuşkusuz sevindirici bir gelişme olarak yorumlanmaktadır. Gerek KDV gerekse “şarap”ta yapılan Özel Tüketim Vergisi indirimi turizm sektörüne bir nefes aldıracak gibi göründüyse de yılın dördüncü ayına yaklaşırken kur artışının veya yeterince artmayışının bu efekti neredeyse ortadan kaldırdığını görmekteyiz. Türkiye’nin ‘altın sektörü’ olarak da nitelendirilen turizmdeki hedefimiz, 2008 yılında 25 milyon turist barajını aşmak. Ancak önümüzdeki dönemlerde alışılagelmiş yöntemlerle turist sayısını artırmanın pek mümkün olmayacağı bir döneme girdiğimizin farkına erkenden varmak gerek diye düşünüyorum. Türkiye’nin turistik arz bakımından dünyanın en zengin ülkelerinden birisi olduğunu, tüm dünya turizm otoriteleri kabul etmektedir. Geçen yazılarımızda politik imajın iyi olmaması nedeniyle turizm kaynaklarımızdan hem nitel hem nicel anlamda maksimum fayda sağlayamadığımızı belirtmiştik. Tatili için ülkemizi tercih edecek olan insanın kafasında turistik imaj ile politik imaj çatışmaktadır. Yabancı turistin kafasındaki bu mücadelede hangisi galip gelirse o yönde bir karar çıkmaktadır. İşte tam da burada bir bilim dalı olan turizm, etkileşim içinde olduğu diğer bilim dallarından, örneğin psikoloji biliminden daha fazla yardım almalıdır. Turizmin ana nesnesi insan olduğuna göre, tanıtım ve pazarlamada insan algılamasına yönelik kriterler ön planda bulundurulmalı ve bu bilim dalından yararlanılmalıdır. Şubat ayı sonunda Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ortaklaşa düzenledikleri “Turizm Arama Konferansı”nda ele alınan konuların başında gelen tanıtım ve pazarlama konusu bu yönde tekrar gözden geçirilmelidir. Kullanılacak tanıtım materyallerinde insan beyninin neyi nasıl algıladığından yola çıkılmalıdır ki kafalarda turistik imaj galip gelsin. Arama Konferansı’nda ortaya çıkan başka bir husus ise bakanlığın hazırlamış olduğu turizm stratejisi belgesinde yer alan “Ulusal Turizm Konseyi”nin kurulmasıdır. 1985 yılından bu yana kitle turizmi ile uğraşan bir ülkenin, turizm politikalarını belirlemek ve yürütülmesini sağlamakla görevli bir üst çatı örgütünün olmayışı hayret vericidir. Özellikle de konaklama endüstrisinin, yani otellerin bir meslek birliği yasası ile disiplin altına alınmamış olması ise tüketici güvenliğini dahi tehdit etmektedir, çünkü mesleki iç düzenlemeler yapılamamaktadır. Ancak bu konferansın sonuç bildirgesinde bu meslek birliği yasasının da yer almasını bekleyen otelciler yine yalnız kaldılar. Oysa bu yasal örgütlenmeye karşı çıkanlar farkında olmayarak ülke turizmine çok büyük zarar vermektedirler. Bu konuda Kültür ve Turizm Bakanlığı daha önce kendisi tarafından hazırlanıp önceki dönemlerde meclise sevk edilmiş olan bu yasaya ülke çıkarlarımız gereği sahip çıkmalıdır. Türk konaklama endüstrisini, kendi aile iç disiplinini sağlayacak yasal düzenlemeden mahrum bırakmak, bu endüstrinin, dağınık, ülkemizin turizm hedeflerine doğru ortak bir disiplin içinde hareket etmeyen, her türlü ulusal politikadan ve değerlerden uzak gelişmesini “seyretmek” ile eşanlamlı olacağı ortadadır. Urfa’nın nadir kuşları Esra Per TEMA Vakfı Bağırtlak Alacayalı çapkını ezopotamya’nın en esM ki yerleşim yerlerinden biri olan Şanlıurfa, akarsulara yakınlığı ve ticaret yollarının kesiştiği bir noktada yer almasından dolayı, tarihsel süreç içerisinde her zaman stratejik bir öneme sahip olmuş. Fırat Nehri sayesinde de biyolojik çeşitlilik açısından son derece önemli pek çok canlı türüne ev sahipliği yapmakta. Urfa’da görülebilen hayvan türlerinden birkaçı; ceylan, çizgili sırtlan, çöl varanı, Arap tavşanı, fırat kaplumbağası ve kelaynaktır. Son yıllarda artış gösteren kuş gözlem faaliyetleri ile tanınırlığı en fazla olan canlı sınıfı ise kuşlar. İklimsel özellikleri nedeniyle orman varlığı bakımından Türkiye’nin en fakir bölgesinde bulunan ilin en yaygın ağacı meşe. Birecik İlçesi’nde, Fırat Nehri kıyısı boyunca uzanan Fırat Kavakları ise yöreye özgü bir ağaç türü. Birecik; dünyada nesli tehlike altında olan kelaynak kuşları ile ünlü. Türkiye’de yalnızca Birecik’teki üretme istasyonunda bulunan kelaynaklar, baş ve gerdanları tüysüz olduğu için bu adla anılıyorlar. Ülkemizde, 1950’li yıllarda çekirge salgınlarına karşı uygulanmış olan yoğun zirai ilaçlar (DDT) kelaynakların da hızlı bir şekilde azalmasına neden olmuş. Doğa Derneği ve Milli Parkların yaptığı çalışmalar sonucunda sayıları arttırılan Çizgili ishak Küçük akbaba ve yarı evcil kabul edilen kelaynakları ilkbaharda Birecik semalarında görmek mümkün. Kutsal sayılan ve bolluk, bereket simgesi olan kelaynaklar (keçelaynaklar) için son yıllarda Birecik Belediyesi tarafından “Kelaynak Festivali” düzenlenmekte. Nesli tehlike altında olan bir diğer kuş türü de çizgili ishak kuşu. Bir baykuş türü olan çizgili ishak kuşunu görmek ve fotoğraflamak oldukça zor. Birecik’e gelip çizgili ishak kuşu görmek isteyenler için en doğru adres; birinci derecede sit alanı olarak koruma altına alınmış olan fırat kavaklarının bulunduğu söğütlük parkı. Doğa Derneği’nin yü
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle