Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KÜLTÜR 11 rası belki de dünya tarihinin en önemli geçit noktasıydı. Bu iddiayı tüp geçiş konsepti ile birleştirmesi gerekirdi. Philip J. Day ile Silivri yakınlarındaki höyüğü, Küçükçekmece Gölü çevresini, Yarımburgaz Mağarası’nı gezdik. Bulduğum prepotery neolitik taş aletleri, işlenmiş çakmak taşlarını ve de en erken dönemlere ait çanak çömlek parçalarını gösterdim. Marmara denizinin buzul çağları ile birlikte nasıl yükselip alçaldığını ve de uygarlık izlerini nasıl sildiğini açıkladım. Yönetmen meraklı ve araştırmaktan hoşlanan biriydi, anlattıklarım yavaş yavaş oryantalist zırhının deliklerinden içine sızmaya başlamıştı, ama ne kadar etkili olabileceklerini o sırada bilmem mümkün değildi. Her şey tamamdı da günümüzden 400,000 yıl önce Afrika’dan gelen Homo Erektus’ların Boğaz’ı nasıl geçtikleri bir türlü aklına yatmıyordu. Günümüzde bile yer yer yedi kilometre hıza ulaşan akıntısıyla Boğaz’ı yüzerek geçmek ciddi bir iştir. O adamların kayığa ya da sala benzer bir şeylere yapabileceğini ise asla ih timal vermiyordu. Ortada hiçbir sorun olmadığını ona anlattım. Çünkü o zamanlar bildiğimiz Boğaz bambaşka bir şekildeydi; ortasından küçük bir nehrin aktığı, yeşil, derin bir vadiydi. Atalarımız gelmiş, doğu kıyısına yerleşmiş, herhalde nesiller geçtikten sonra Avrupa Yakasına geçmişlerdi. Fazla bir aceleleri yoktu. Hep bir ötedeki avı bol, yemişi güzel toprakları kullana kullana, bazen bir asırda belki 10 kilometre ilerleyerek göç ediyorlardı. Belgesel çekimleri oldukça zor şartlar altında yapıldı. Sıfıra yakın sıcaklıkta, oldukça soğuk günlerde sabah güneş doğmadan başlayan ve saatler süren makyaj ile özel hazırlanan kostumlerle gerçekleşti. Çıplak gercekleşmesi gereken Homo Erektus sahnesi en zor olan çekimdi. Karanlık ve soğuk mağara içinde bir hayat kadını ile Amerikalı erkek sanatçılar Homo Erektusları canlandırırken zor dakikalar yaşadılar.Holywood’dan gelen makyaj sanatçısı Lorraine Martin ve kostumcu Kathryn Shemanek bu işte gerçekten uzmanlardı. senguyaydingun@kocaeli.edu.tr