Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ADIM ADIM İSTANBUL Turgay Tuna tunaturgay?yahoo.fr 10 KÜLTÜR MERYEM ANA KİLİSESİ’NE ZİYARET 29 Ağustos 1869… İstiklâl Caddesi’nin Caddei Kebir olduğu dönemler… Beyoğlu, tarihinin en önemli günlerinden birini yaşıyor. Öğleden sonra başlayan, alışagelmedik bir hareketlilikle, Caddei Kebir Rum, Ermeni, Levanten.. Taksim tarafından gelmekte olan saray bandosu Mızıkayı Hümayun’a ait borutrampet takımının ahenkli gümbürtüsü caddenin girişindeki binalar arasında yankılanmaya başlıyor. Kalabalık, daha çok Odeon Tiyatrosu önlerinden Ağa Cami tarafına doğru yoğunlaşıyor ki, cami sokağının girişi hınca hınç dolmuş. Hazır durumda bekleyen kırmızı fesli, tüfekli askerlerin, belirli aralıklarla dizilmiş oldukları yolun ortasına, Ermeni Katolik Patrikhanesi’ne dek uzanan kırmızı uzun yol halıları serilmiş. Mızıkayı Hümayun, sokağa giriyor ve hemen arkasından gelen Muhafız Alayı’na ait bölüğün askerleri, sokak girişindeki yerlerini alıyorlar…Türkçe, Ermenice, Fransızca, İtalyanca, Rumca. Diller birbirlerine karışmış kalabalık arasında bir fısıldamacadır gidiyor. Anlaşılanlara göre birazdan Fransa İmparatoriçesi bu sokaktaki Patrikhane Kilisesi’ne teşrif edeceklermiş. Ve çok geçmeden beklenen Mardin’in ikonlarla canlanan kapısı Yazı ve fotoğraflar: Yıldız Çelik asıra Teyze Mardin’de N yaşayan, yetmiş beş Süryani aileden birinin ferdi. Özellikle kilise için ikonlar yaptığını İstanbul’da iken öğreniyoruz. O adeta Mardin’in bir simgesi haline gelmiş. Mardin’e gidip de onu görmeden dönmek olmaz deyip, on iki yaşındaki rehberimiz, Lokman İlhan’dan bizi Nasıra Teyze’ye götürmesini rica ediyoruz. Lokman devletin açtığı bir aylık rehberlik kursuna gitmiş. Kursun sonunda da rehberlik kartı da almış. Büyüyünce de rehber olmak istiyor. Şehrini tanıtmak için can atıyor. Nasıra teyzenin kapısını çalıp içeri giriyoruz. Merdivenlerden çıkarken basamaklardaki desenler dikkatimizi çekiyor. büyük misafir çıka geliyor. Muhafız Kıtası atlılarının ardından gelen saray arabası ve onu takip eden öteki arabalar Ağa Cami Sokağı’nın başına gelip durduklarında, zabitler koşuşturmaya başlıyorlar. Güzel, haşmetli kadın Fransız elçisinin yardımlarıyla saray arabasından inip, patrikhaneye doğru ilerliyor. Patrikhane kapısının önüne gelindiğinde, Kraliçe Eugenie’yi, Ermeni Katoliklerinin Patriği Monsenyör Azaryan karşılıyor. Reveransların ardından Patrikhane avlusuna, oradan da, aralarında Mısırlı, Dadyan, Köçeoğlu, Sıvacıyan gibi ünlü aile bireylerinin ve de birbirinden şık 400 seçkin davetlinin doldurmuş olduğu Surp Asdvazadzin Meryem Ana Kilisesi’ne geçiliyor. 45 dakika süren ayinin ardından, Eugenie, Patrik Azaryan’a bir nişan takıyor ve Fransa’dan beraberinde getirmiş olduğu, üzerinde Aziz Rafael’in göğe yükseliş tasviri bulunan ipek bir Gobelin duvar halısını Meryem Ana Kilisesi’ne hediye ediyor. Kraliçenin hediye etmiş olduğu ipek Gobelin halısı da, o günden bugüne Meryem Ana Kilisesi’nin duvarını süslemeye devam ediyor. Lokman bize; “bunları Nasıra teyze kumaşlara yaptığı desenlerin benzerini çizmiş” diyor. Merdivenleri çıktıktan sonra kendimiz avluda buluyoruz. Etrafımıza bakınıyoruz. Sağdaki açık kapıdan gelen sese yöneliyoruz. Her zamanki odasında resimlere başlamış bile. Odada bulunan, perdeler, örtüler onun resimlerinin olduğu kumaşlardan yapılmış. Bizi görünce gülümsüyor ve nazik bir biçimde içeri davet ediyor. Kendisi de sessizce çizimine köşesinde devam ederken bizim gözümüz odadaki onun eserlerinde. Ataları da Mardinli olmasına ve kendi de Mardin’de doğup büyüdüğü halde, Türkçe çok az biliyor. Ama gene de onunla anlaşıyoruz. Türkçe bilmediği için de hiç okula gitmemiş. Şimdi 8384