Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 URUGUAY URUGUAY İstanbul’un Latin Amerikalı kardeşi, Montevideo Yazı ve fotoğraflar: Yunus Emre Doğan irkaç aydır yaşadığımız Buenos Aires’den B Rio de la Plata’nın karşı kıyısına kurulmuş olan Montevideo’ya doğru yola çıktık. Yaklaşık dört saat süren nehir yolculuğunun sonunda, bizi Karaköy’ü andıran bir şehir silueti karşıladı. Montevideo’yu keşfetmeye şehrin en işlek caddesi 18 de Julio’dan başladık. Latin dünyasının önemli ticaret merkezlerinden biri sayılan bu cadde, otellerin, bankaların ve mağazaların bulunduğu hareketli bir bölge. Birkaç blok ötede, şehrin ana meydanı Plaza Independencia yer alıyor. Meydana bakan binalardan 100 metre yüksekliğindeki Palacio Salvo, görkemli mimarisiyle çok dikkat çekici bir yapı. 1925 yılında inşa edilen Palacio Salvo uzun yıllar boyunca Güney Amerika’nın en yüksek binası olma özelliğiyle Uruguay’ın o dönemdeki ekonomik gücünün simgesi konumundaymış. Tarihi bir kapıdan geçtikten sonra kafeteryalarla ve sanat galerileriyle dolu olan Ciudad Vieja’ya (Eski Şehir) adım attık. Zamanında varlıklı Montevideo halkının yaşadığı bu semt, şimdilerde yıpranmış, ama döneminin ihtişamını yansıtan yapılarıyla şehrin önde gelen turistik merkezlerinden. Sokak müzisyenlerinin şenlendirdiği Ciudad Vieja, Uruguaylı ünlü ressam ve heykeltıraş Joaquin Torres Garcia’nın müzesine de ev sahipliği yapıyor. Yokuşlu dar sokaklardan limana doğru inince yerel sanatçıların eserlerini sergiledikleri Mercado del Puerto’ya ulaşılıyor, burası onlarca parrilla (büyük mangallarda pişirilen sakatat dahil envai çeşit et) restoranından çıkan iştah açıcı kokuların birbirine karıştığı renkli bir liman çarşısı. Buraya kadar gelmişken ızgara etlerin ve nefis Uruguay şaraplarının tadına bakmamak olmazdı. Modern apartmanların sıralandığı uzun sahil şeridi, plajlarıyla Montevideo’ya bir tatil yeri havası veriyor. Ilıman iklimin etkisiyle botanik bahçeleri, parkları ve ağaçlı sokaklarıyla yemyeşil bir görünüme sahip olan Montevideo aynı zamanda Latin Amerika’nın en yüksek yaşam kalitesine sahip olan kenti. Tango burası için de büyük anlam taşıyan bir dans ve müzik türü. Yaygın olarak bilinenin aksine tangonun doğduğu yer sadece Buenos Aires değil, aynı zamanda Montevideo’dur. Hatta efsanevi tango şarkıcısı Carlos Gardel’in Uruguaylı olduğu söylenir. Montevideo’da kulağımıza sıkça gelen tango melodilerinin yanı sıra “candombe” adlı yerel müzikle de tanışma fırsatı bulduk. Kökleri Afrika’ya uzanan bu müzik türü, onlarca davuldan oluşan bir orkestranın ritimlerine eşlik eden dansçı kadınlarla hafta sonları sokakları bir karnaval yerine dönüştürmekte. Candomben’in başrolde olduğu kıtanın en uzun süren karnavalı da her yıl şubat ayında bu sokaklarda yapılıyor. Uruguaylıların ilginç bir özelliği var; yanlarında termos taşıyorlar. Güney Amerika’nın bazı ülkele rinde içilen “mate” adlı bir çeşit bitki çayı burada çok fazla tüketilmekte. Yolda yürürken, çalışırken ve hatta otomobil kullanırken bile mate içen birçok kişiye rastladık. Kabaktan yapılan kupalardan metal bir kamışla içilen matenin tadı, bildiğimiz hiçbir şeye benzemiyor. Okuma yazma oranının yüzde 99 olduğu Uruguay’ın üç milyonluk nüfusunun yarısı başkent Montevideo’da yaşıyor. Halkın çoğunluğunu İtalyan ve İspanyol kökenliler oluşturuyor; geri kalanı Latin ve Afrika asıllı. Üç ayrı kültürün zenginlik kattığı bu şehirde insanlar güler yüzlü ve kibar. Güney Amerika’daki pek çok büyük şehrin aksine Montevideo’da sosyoekonomik anlamda bir uçurum göze çarpmıyor, Burada tanıştığımız kişiler hep bize ülkelerini ne çok sevdiklerinden bahsettiler, güçlü bir sol geleneğe sahip Uruguay’ın barışçıl yapısı gerçekten de burayı yaşanılası bir yer kılıyor. İberia Havayolları’nın Montevideo’ya salı, çarşamba, cuma ve cumartesi olmak üzere haftanın dört günü uçuşu bulunuyor. Montevideo konaklama açısından büyük bir şehir olmanın tüm avantajlarına sahip; hostellerden, beş yıldızlı zincir otellere kadar birçok alternatif mevcut. Uruguay mutfağının en gözde yemeği ‘’asado’’ adı verilen mangalda pişen lezzetli dana etidir, zengin malzemeli biftekli sandviç ‘’chivito’’ ise ülkenin en tipik yemeği olarak denenmesi gereken bir tat. yedman@yahoo.com