27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KÜLTÜR 11 yası ile çizgileri tekrar fırça ile boyuyorum. Sonra da içlerini renklendiriyorum. Büyük boy çalışmalarımı perde, yatak örtüsü olacak büyük boy kumaşları bir ay kadar bir sürede resimliyorum” diyor. Nasıra Teyze’nin evinde ünlü Süryani şarabının tadına bakıyoruz. Nasıra Teyzenin gelini Nermin Hanım ev yapımı şaraplarını nasıl yaptıklarını anlatıyor. “Şarabı, Elazığ’dan getirttiğimiz üzümden yapıyoruz. Siyah üzüm tanelerini salkımdan çıkarıp çuvalların içinde üçdört gün ezeriz. Suyunu, güneşin kuvvetine göre güneşte üçdört gün bekletiriz. Sonra küplere koyup 40 gün dinlenir. Küpün içinde kendi kendine pişerken üzerinde oluşan köpüğü her gün alıyoruz. Kesinlikle su değmemesi gerekiyor, şaraba. Bir de normal beyaz kaya taşını, asitini alsın diye küpün dibine koyuyoruz. Ama ne kadar fazla küpte kalırsa lezzeti o kadar fazla olur. Atalarımız da aynen şarabı evlerde yapardı, bizde aynı geleneği sürdürüyoruz.” Sadece aileleri için yaptıklarından şişeledikleri şaraplarından satın almak istiyoruz. Önce biraz rahatsız olsalar da, sonunda ikna ediyoruz. Elimizde Süryani ev şaraplarımız ve Nasıra Teyze’nin desenlerinden yastık kılıflarımızı alıp, yaptığı çalışmaları kilisede görmek üzere Kırklar Kilisesi’ne doğru yol alıyoruz. Diyarbakır Batman Siirt Mardin Şanlıurfa Şırnak SURİYE yaşında ve beş çocuk sahibi Nasıra Teyze’nin bütün hayatı her sabah kiliseye gidip dua edip, eve gelip resim yapmakla geçiyor. “Hiç Mardin’den başka yerleri gördün mü?” sorusuna “Amerika, İsveç ve Kanada’ya gelinimle beraber gidip gezip geldim” diyor. O mutlu! Biz odada eserlerini izlerken, başka ziyaretçiler de geliyor. Böylece hiç yalnız kalmayıp, çeşitli insanlarla tanışıyor. Nasıra Teyze, çalışırken bir taraftan da bizimle sohbet ediyor: “Baba sanatımdır. Babam ve amcam da bu sanatı yaparlardı. Onlarda Mardin’de yaşadılar. Desenlerimde, hiç çıkmadığı için kök boya kullanıyorum. Boyalarımı, İstanbul’dan getirtiyorum. Desenlerimi önce kalemle beyaz bez üzerine çiziyorum. Sonra siyah kök bo FOTOĞRAFIN DİLİ Lütfi Özgünaydın lutfi?lutfiozgunaydın.com HASANKEYF Arşivden fotoğraf seçerken bu hafta Hasankeyf fotoğraflarına takıldım. Camisi, minaresi, kalesi ve kayaların içinde yüzyıllar önce yaratılan yaşam mekanları ile Hasankeyf günümüzün en değerli kentlerinden birisi. İlçenin içine girip, eski yaşamın var olduğu vadiye doğru yürükken dünyanın dört bucağından gelen insan seli ile karşılaşırsınız. İstanbul’da kar yağarken, ben Hasankeyf’in değerlerini düşündüm. Kalenin üstünden Dicle, eski köprü kalıntısı ve yeni köprü yöresel mimarinin özgün evlerine yaslanırlar. Karşıda kayalara oyulmuş mağaralar, biraz yukarda Ulu Cami vardır. Ben kalenin üstüne çıkıp biraz ilerleyince, aşağıda, düzlükte kalan Zeynel Abidin türbesine bakarım. Düzlüğe çok yakışır. Anadolu’da Soğan kubbeli türbelerin tek örneğidir. Zaviye tarzında inşa edilmiştir. Son kez gidişimde çocuklarla gezdim türbeyi. Üç çocuk önde, türbe arkadaydı. Fotoğrafta üç obje her zaman değerlidir. Çocuklarla Zeynel Abidin türbesinin fotoğrafı daha anlamlı oldu. Binlerce yıl önce insan elinden çıkan bir değerin görüntüsü günümüz çocuklarıyla daha anlamlı oldu. Hasankeyf yaşam savaşı veriyor. Ilısu Barajı yapılırsa bu tarihi kentin değerleri, binlerce yıllık tarih, sular altında kalacak. Biz fotoğrafçılar yaşatacağız Hasankeyfi fotoğraflarımızda. Bu yıl Hasankeyfi bir kez daha gezmeli. Yeşiller yaz güneşinin önünde kavrulmadan, tarihin içine girip kaleye çıkıp bir kez daha bakmalı kente yukardan.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle