02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÖRÜŞ Yusuf Hacısüleyman Turizm Uzmanı [email protected] 12 ÇANAKKALE TURİZME POLİTİK MAKYAJ Geçen yılın sonlarına doğru Antalya’da, Alman Seyahat Acenteleri Birliği Kongresi, turizm profesyonellerini bünyesinde toplayan Dünya Skal Kongresi, Avrupa’nın ikinci sıradaki büyük tur operatörü Thomas Cook şirketinin 2 bin 500 seyahat acentesi ile yapmış olduğu katalog tanıtım toplantısı… Hepsi 2008 turizm yılına, umutla bakmamız için tek başına bile yeterli derecede umutlu buluşmalar. 2007’de ülkemizi toplam 23 milyon 340 bin dolayında kişi ziyaret etti. Amaç bu yıl bu sayıyı 25 milyona doğru götürmek. Yılın başında Türk turizmi çok olumlu bir ivme kazanmış, gelen rezervasyon sayıları bu hedefe varılabileceğinin ilk sinyallerini vermeye başlamıştı. Ancak “türban” gündemi turizme iyi gelmedi, çünkü Türk turizmcisi yurt dışındaki seyahat acentelerinin “Türkiye’de neler oluyor böyle” sorusuna vereceği yanıtı bulmakta zorlandı. Aslında Türkiye’de bir şey değişmemişti ki, denizimiz temiz, sahillerimizin kumu da yerinde duruyor, Aspendos Tiyatrosu, Topkapı Sarayı, Noel Baba Kilisesi her şey yerinde duruyor… Hatta güneş bile yeniden doğdu, sıcaklığın garantisi ise küresel ısınmadan. Türkiye’de turistik ürün değişmediği, her şey yerli yerinde durduğu halde nedir bu endişe, bu soruları neden soruyorlar seyahat acenteleri ve turistler? Türkiye’nin ve turizmdeki diğer tüm rakip ülkelerin iki imajı vardır turistin gözünde. Birincisi turistik imajdır. Ülkemiz bu konudaki yarışta liderlik koltuğuna oturabilecek tüm özelliklere sahiptir diyebiliriz. Deniz, güneş, kum, tarih, kültür, doğa… Hepsi bir arada. Bundan yıllar önce Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bir sloganı vardı: “Bütün dünyayı tek bir ülkede dolaşın” Çok iddialı bir söz ama gerçeğe çok yakın değil mi? Ne yazık ki bu slogan yine sadece bir yıl kullanılmış ve çöpe atılmıştı, neyse… İkinci imaj politik imajdır. Yani ülkenin dünyaya genel bakışı, kendi ülkesindeki demokrasisi, insan hayatına bakışı, verdiği değer, özgürlük ve insan haklarına yaklaşımı, gelecek turiste uygun medeni bir yaşam tarzı, güvenlik gibi kıstasların oluşturduğu çerçeve. Bütün bu saydıklarımız kafamızda gideceğimiz ülke ile ilgili bir imaj oluşturur ve orada rahat edip edemeyeceğimize karar veririz. Dini esaslara dayalı tercihlerde bulunan bir ülkenin politik imajı o yönde ağırlık kazanırsa, farklı dinlere mensup insanlar o ülkeye gitmekte tereddüt etmeye başlarlar, çünkü insanlık tarihi bu konuda acımasızca yapılan savaşlarla doludur. İnsanlar seyahat ederken “güven” hissetmek isterler, hele bu seyahat bir tatil ise hiç ama hiçbir endişe duygusu hissetmek istemezler. Örneklemek gerekirse, İspanya turizminin General Franco döneminde gelişmiş olduğunu hatırlarız, cuntanın tek öne sürdüğü ama etkili olan “güvenlik” duygusunun bunu sağladığını gördük hep beraber. Peki İsrail’in Akdeniz’deki muhteşem güzellikteki sahilleri, Ölü Deniz ve Kızıl Deniz kıyıları? Bu soruyu İsrailli turizmci dostlarımın beni yanlış anlamayacaklarını bildiğimden dolayı soruyorum. İsrail’e geçen yıl 2 milyon 260 bin turist gitmiş, çoğu da aslında başka pasaport taşıyan, kendi vatandaşları diyebiliriz. Eilat ve Haifa’da, yani sorunlu bölgelerin çok uzağındaki güzel sahillere, Coral Beach, Neve Yam, Reef Raf, Kiryat’a neden batı Avrupalı ve Rus turistler rağbet etmiyorlar, üstelik daha sıcak bir hava varken? Sorunun yanıtını sanırım herkes biliyor; Politik İmaj. “Türban”la başlayan ve varılmak istenen nokta Türk turizmine yeni bir politik makyaj tazelettirdi mi desek acaba, yoksa eline yüzüne gözüne bulaştırdı mı desek? Ne dersiniz? Krallıklar kenti ASSOS Yazı ve fotoğraflar Serkan Süslü uzey Ege turlarının vazK geçilmez yerlerinden biri olan Assos, tarihi ve doğal güzelliklerinin eşsiz uyumunu arayanlar için biçilmez kaftan. Kendine özgü tarihi yapısını günümüze kadar korumuş olan bu eşsiz cennet, huzurlu bir ortam arayanlar için bir sığınak. Assos’un girişinde solda Behramkale Köprüsü sizi davet eder önce. Yıllardır bıkmadan usanmadan tüm konuklarına rehberlik edip, Tuzla Çayı’ndan karşıya geçirmiş, şimdi emekliye ayrılmış olsa da tüm ihtişamıyla dimdik ayakta. Tarihi köprüyü geçtikten sonra, köy girişinde aracınızı uygun bir yere park edip, köyü bir güzel keşfetmelisiniz. Köyün taş sokaklardan yukarıya doğru yürümelisiniz. Köyün küçük meydanındaki kahvede yorgunluk çayınızı içip, kısa bir alışveriş molası verip sonra devam etmelisiniz. Gezecek çok yeriniz var. Dönüşü antik kentin denize bakan tarafından yapmalısınız. Antik kentin girişine yaklaştıkça yol kenarlarında kurulmuş tezgahlardan yö resel ürünler almayı sakın unutmayın. Kentin girişinden geçer geçmez hemen solda bulunan minaresiz yapı, Murat Hüdavendigar Cami. Hemen yanında bulunan su sarnıcından sonra, sabırsızlıkla beklediğiniz Athena Tapınağı. Manzara inanılmaz. Bir tarafta Midilli adası, diğer yanda Kadırga Koyu ve Edremit Körfezi ve Kaz Dağları. Düşünün, kimler gelmiş kimler geçmiş buralardan. Aristo ne felsefeciler yetiştirmiş burada. Bir yandan bunları düşünürken bir yandan da geziye girişin yanından devam edin. Bu kez denize bakan yamaçları göreceksiniz. Bunun için en kolay yol, Murat Hüdavendiğar Camisi’nin yanından aşağıya doğru tam karşınızda görünecek olan kalenin burcuna yürümek. Buradan da manzara bir başka güzeldir. Tekrar burçtan inip patikayla antik kente yürüyeceksiniz. Burada agora, bouleuteiron (meclis), stoa ve nekropolü gördükten sonra, günümüze kadar ayakta kalmayı başarmış tiyatroya geçin. Tiyatroyu yukarıdaki kalıntılardan görme imkanınız olacak ama siz yine de inin. Hatta araçla tiyatronun
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle