Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
RİZE 5 EGE’NİN İMBATI Serdar Kızık serdarkizik?cumhuriyet.com.tr İASSOS’TA CAN SIKINTISI Çocukluk yıllarım, Güllük.... Bir yaz tatili… Sırt çantalı iki yabancı turist, balıkçı motoruna biniyor. Kıyıdaki balıkçılara sordum: “Nereye…” “Karşıya Kıyıkışlacık’a, İassos’a…” dediler de, haberdar oldum eski kentten. Birkaç yıl sonra balıkçı arkadaşlarla, ben de Kıyıkışlacık’tayım. Zeytinler içinde, küçük bir köy. Olağanüstü doğal bir limanda, önemini bilmesem de hayranlıkla izlediğim tarihi kalıntılar içinde bir köy o zaman… Doğal, sevimli, bozulmamış… Yıllar sonra, geçen ay, kıyı kıyı Didim Akbük üstünden geldik Kıyıkışlacık’a. Belleğimde eski ve sevimli fotoğraf kareleri… Oysa şimdi tam bir hayal kırıklığı yaşıyorum. Köyün girişinde kim bilir hangi izinle, hangi göbekli doğa düşmanı müteahhittin yaptığı, üç dört katlı, Arap mimarisini andıran tepeleri kubbeli, çirkin beton yığınları… Hangi zevksizler oturacak acaba “yazlık” denilen bu ucubelerde? Sıkıldım çok. kim tırmanır derken Karadeniz insanının keskin zekası çözmüş olayı. Basit ve ilkel teleferikler görüyoruz. Yol, harika doğa güzellikleriyle devam ediyor. Zamanın nasıl geçtiğini anlamıyor insan. Yayla evleri görünmeye başlıyor. Ben tüm bu güzelliklere dalmış giderken bir de bakmışım Ayder’e gelmişiz. Çocukluğumu hatırlatan tahta çitler arasında fasulye bahçeleri, arkasında tahtadan yapılmış yayla evleri, her ne kadar beton yapılaşma incitmişse de bu güzellikleri yaralayamamış yine de. Yükseklerden akan şelaleler, şirin pansiyonlar, kaplıcalar, bol oksijen bunlar Ayder’i anlatan sadece birkaç kelime. Ayder, Kaçkar Dağları’nın çamlarla örtülü yamaçlarında denizden bin 350 metre yükseklikte. Kaplıcalarda havuz içindeki çatlaklardan fışkıran elli derece sıcaklıktaki suda insanlar şifa buluyor. Bu suların birçok iç hastalıklara ve kadın hastalıklarına iyi geldiği söylemektedir. İçmelerin Güzelim limanın kenarında yediğimiz balığın da tadı yok, içtiğimiz rakının da. “Bu ülkenin olağanüstü güzellikleri nasıl yok edilir?” diye bir hesap mı yapılıyor ne, anlamak güç… İtalyan kazısının 45 yılda belirli ölçülerde ayağa kaldırdığı ören yerinin girişinde, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bir gişesi ve gölge altında görevlisi… Bu olağanüstü antik kentle ilgili tek satırlık bilgi, bir broşür bile yok. Anımsadım o an. Almanya’da yedi yıl önce gördüğüm, topu topu 300 yıllık bir şatoyu ziyaret eden turist kafilelerini. Otobüslerin biri geliyor, diğeri gidiyor. Girişte hediyelik eşya dükkanı, tıklım tıklım… Oysa burası, kökleri erken bronz devrine kadar uzanan, bir yerleşim. Tarihi bir liman ve ticaret kenti. Zeus, Megistos, Apollon ve Artemis tapınakları var. Roma agorası, tiyatro, su kemerleri, sarnıçlar ve gymnasium var. Deniz içinde inşa edilmiş, 52 metre uzunluğundaki zincirle deniz girişi açılıp kapatılan, biri hala ayakta muhteşem kontrol kulesi ve feneri var. (Diğer kule zamanla yıkılmış, suların altında kalmış) Köyün içinde, Roma döneminde “balık pazarı” denilen, MenteşeOsmanlı döneminde hana dönüştürülmüş, daha sonra restore edilmiş etkili bir yapı var. İçinde roma mezarları, çeşitli buluntular var. Bu yapının çevresinde Helenistik dönem kentin dış duvarları, surları var. Var, var, var… Başkalarında olsa hazine sayılacak, iğnesinden ipliğine tanıtılıp, yararlanılacak antik kent, öylece bir başına¸ tek tük ziyaretçisiyle büyük bir yalnızlığı yansıtıyor. Benim de canım çok sıkılıyor…