Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
MARDİN 5 EGE’NİN İMBATI Serdar Kızık serdarkizik?cumhuriyet.com.tr GEZGİNE REHBER “Gezginlere kitaplar” derken geçen hafta, Eğitimci Yılmaz Sunucu’nun eseri ilişti gözüme. Uşak Ağzı Sözlüğü... Bir toplumun kültürü, yüzyılların birikimidir. Dil de kültürün öğesi. “Dil, kişilerin ve ulusların kimliğidir. Bu kimliğin kaybolmaması gerekir. Kimlik kaybolunca kişilik yiter” diyor Sunucu. Beş kuşak bir arada yaşamış Uşak’ta. Güzelliklerin kaybolmamasını istemiş. “Dünü Bugünü Yarınıyla Uşak Rehberi” ilk kitabı. Notalarıyla Uşak Türküleri, Uşak’ın Kültür Değerleri, Uşak Ağzı Sözlüğü ve Uşak Sani ve Ticaret Tarihi’ni yazmış. Gezgine yol gösterecek bilgileri içeriyor hepsi. İlginçliklerde dolu. Peri bacaları görmeye Ürgüp’e gidiliyor ya, Uşak’ta da var. İzmir’den Kula’yı geçince, Yurtbaşı köprülerinden sola bakın. Karşınızda peri bacaları. Kente 25 kilometre kala Eşme yoluna sapın. 3 kilometre sonra karşınızda kaplıcalar. Uşak’ı geçice birkaç kilometre sonra sola sapın, yarım saat sonra Murat Dağı kaplıcaları. Yolda çok ilginç kar kuyuları. Yörükler kışın topladıkları karı, kör kuyularda sıkıştırıp, yazın testereyle keserek çıkarıyorlar. Kaplıca sularıyla kuyuların kar suları birbirine karışıyor. Dağa tırmanmaya sürdürürseniz Gökmen Göleti’yle karşılaşırsınız. Deniz kenarını aratmayacak manzaralarda çilingir sofraları eksik olmuyor. Karahallı kasabasında ipek yolu için yapılmış ve bugün de kullanılan iki bin altı yüzyıllık Cılandırak Köprüsü, sizin için de ilginç olabilir. Bölgede yüzde yüz kök boyasıyla el tezgahlarında üretilmiş halı ve kilimler zaten dünyaca ünlü. O kadar ki, New York Metropolitan Müzesi’nin Osmanlı bölümündeki sergileniyorlar. Her biri sanat eseri niteliğindeki halıları üreten el dokuma tezgahlarının sayısı hızla azalıyor, tıpkı araba süslemecileri gibi. On yıl önce kent merkezindeki bir antikacıdan aldığım, önü teneke işlemeli çeyiz sandıklarını da bulabilirsen bul bugün. Uşak şivesi ne olacak, nasıl yaşayacak, bilmiyorum. Örneğin 1520 yıl sonra vardı yerine “vadı”, verdim yerine “vedim”, öğlen yerine “ölen”, ramazan yerine “ıramazan”, getirdi yerine “getti” diyenler kalacak mı? Tavuğa “tavık”, sabuna “sabın”, babaya “buba”, liraya “lire”, parmağa “barmak” denecek mi? Uşak ağzından bilmeceler sorulacak mı? Ya da “kıllı azını açtı, cılbak içine kaçtı”ya doğru cevap “ çorap”ı, kim bilecek? “Elsiz golsuz kuyu gaza”nın “yağmur damlası”, “Çeşmeye bi gelin godum, gelen öpe giden öpe” nin “su tası”, “ Hanım uyandı, cama dayandı, cam kırıldı kana boyandı”nın “ nar” olduğunu kimler soracak da, kimler cevap verecek? Sunucu, geleneksel kültürü yarınlara taşımak için önemli bir uğraş vermiş. Gezginlere de gerekir elbet. Bir Uşak manisiyle noktalayalım, bir gün bir yerlerde, yeniden duymak umuduyla: “Uşak yolu sığınak Geliyodur bugün bak Yarini elinden aldırmış Kör Amad’ın avanak sek olan gerçek seviyesine ulaşmak için kazı gününü dört gözle beklemektedir. Bir adet kilit taşı, manastırı asırlardır ayakta tutmaktadır. Manastırın çok yakınlarında, iki kat üzerine kurulu 23 odası ile kesme taştandır Kasımiye Medresesi. 15. yüzyılda Artuklu zamanında yaptırmış Kasım Bey, Cihangiroğlu. Erzurum’daki Çifte Minareler gibi “Kula değil ilme eğil” der minyatür kapıları. Ortalık yerde, aşağı katta bir su kaynağı, havuz ve avlu yer alır. İnsana nefis bir mangal yeri çağrıştıran geniş terasından Kızıltepe yerleşimi rahatlıkla seçilebilir. Hasankeyf’te, içine Allah’ın 99 adının işlendiği El Rızk Camii’ndeki motiflerin aynıdır Mardin’de damlalar. Sıkça işlenmiştir iç ve dış cephelere, bir yağmurluk dua hatırına. Eski taş şehirde, “Abbara”lardan geçip bir iki ev geziniz, izin verilecektir. “Abbara”, evler arası ortak geçit yerleri olan dar kemerlerin adı, “Zabok” yerel adıdır. Eski dar geçitler yer yer 60 santimetre’ye kadar inmektedir. Cumalıkızık her ne kadar eniyle boyuyla dünyanın en dar sokağı sayılan “Cin Aralığı” ile ünlü ise Mardin’in abbaraları da o kadar ince bellidir. Sıkça rastlanacaktır şöyle bir tabloya; arabanın giremediği, yük aracının çıkamadığı dar sokakların çilekeş çöpçüleri yani tüm Mardin’in medaharı iftiharı kadrolu eşekleri, canhıraş tırmanırlar sağda solda. Her gün sırtlanır onlar Mardin’in kahrını. Başka ilimizde yoktur böyle kamu hizmeti. Dik sokaklardan tırmanılarak ulaşılan ve 1214’te inşa edilmiş çift kubbeli Zinciriye Medresesi’nin derin işlemeli giriş kapısı, Van Güzelsu Beldesi’ndeki Hoşap Kalesi’nden hallicedir. Medrese terasından Şehidiye Camisi’ni, pazar filesi gibi gezdirdiğiniz kameralarınızla ya da fotoğraf makinelerinizle tam karşıdan görürsünüz. Zinciriye’den, orijinali bir Ermeni ailesinin konağı olan bugünkü Tarihi PTT Binası’na inebilirsiniz. Taş kalem oymaları ile tabandan tavana bindallı bir gelin gibidir bu bina. Eski Mardin’de, çarşıda, nalbantlar, kumaşçılar, ayakkabıcılar, bakırcılar, gümüşçüler, şekerciler, Mardinciler göreceksiniz. Örneğin Sabuncu Mehmet Usta, diğer tüm Mardin esnafı gibi sizi özenle, marde selamıyla karşılayacaktır. En eski duvar işçisidir Mardin, en hakiki AhiEvran’ın yolundan gelir esnaf. Ekmeğini taştan çıkaran bu güzel kenti doya doya gezmeniz dileği ile.